25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2013 PERŞEMBE 2 Bu güzel ilkyazı yaşamak!.. Bir de bunu yaşayamamak var. Yarınlara güven olmaz. Geldiği gibi gider. Niceleri kaçınamadı, çıktı gitti. Geride bıraktıkları tanığı o günlerin. Asım Bezirci nerde, Orhan Veli nerde? Say sayabildiğine; şairler, öykücüler, romancılar nerde? Hepsi kitaplıklarda boy boy dizili... Kimini arada bir karıştırır, çoğuna ise bakmakla yetiniriz. Bir gün okuyacağım diye bir yanda saklarız. En sevdiğimiz kitap bir de bakmışız bir köşede unutulmuş! Asım Bezirci eleştirmendi. Yapıtları titizlikle inceleyen gerçek bir edebiyat adamı. Eleştiri ile yetinmemiş... Şiirle karşılaşmamış kişi güzellikleri anlamaz. Asım Bezirci’nin şiirleri de vardı. Yayımlamadı onları. Çekindi, istemedi. Ama ben sakladım, onlardan birini. Nerden, nasıl buldum: “Yok sığınacak anılarımız / Bütün gemileri kaçırmışız / Yolcular gitmiş rıhtımda kalmışız / Bilinmez nedendir Bir pembe bulut hâlâ gülümser / Üstünde OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Bezirci “şimdi nerde” diye soruyor musunuz? Yok bu dünyada! Bir yangında kül mü oldu, ruh mu olup uçup gitti, ardında yazılar, şiirler bırakıp? Sivas’taki korkunç canavarlığın kurbanı olarak... Adı konmamış dizeleri kaldı. Hiç değilse benim elimde, dilimde, sevgimde... Bezirci’nin notları arasında bulduğum bir şiiri de size ulaştırmalıyım. Bu Orhan Veli’nin 1937’de yazdığı bir şiir: “Benim, bardağın sürahinin / Önümüzdesin rengin uçmuş Bu, eski sevdiğim bir duruş / Elin içinde benimkinin İçelim! Madem ömrümüz hoş / Geçmiş tatmamışız ayrılık Madem ne bardağımız kırık / Madem ne de sürahimiz boş Bir gün içimizden birimiz / İçmek veya aramak için Burada olmayabiliriz.” Bir yaz akşamüstü orda burda gizlenmiş dizeler yaşamaya renk katıyor. Duymak, görmek, derinliğince yaşamak isteği... Bir avuntu olsa bile! Bezirci’yi Anımsamak... ıslak mendillerimizin / Yeter beklediğimiz gelecekler / Yeşersin tohumu artık Gecemizin / Zambaklar gibi uçsun sevgimiz / İnce iyi uzun Buluşunca yoksul ellerimiz / Ürkekliğinde sevincimizin.” Bezirci bu şiiri hapiste mi yazdı? Çünkü, o da üç kere tutuklanmış, 9 kez soruşturma geçirmişti. ‘Düzenbaz’, ‘Canbaz’ Ve ‘Leb Değmez’ Bizim düzeltme servisi bir âlemdir: Her bir arkadaş bir ansiklopedidir! Ben “Bu ‘düzenbaz’dan niye kurtulamıyoruz” diye sorunca sevgili Enver Topaloğlu aşağıdaki açıklamayı yolladı: “Türkçede b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z harfleri ünsüz harflerdir. Ünsüz harfler ‘seda’ bakımından, ‘teşekkül’ noktası bakımından ve ‘temas derecesi’ bakımından sınıflandırılırlar. Seda bakımından: Sedalı ünsüzler: b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z. Sedasız ünsüzler: ç, f, h, k, p, s, ş, t. Teşekkül noktası bakımından: Dudak ünsüzleri: b, p, m. Dişdudak ünsüzleri: f, v. Diş ünsüzleri: d, t, n, s, z. Damakdiş ünsüzleri: c, ç, j, ş. Ön damak ünsüzleri: g, k, l, r, y. Arka damak ünsüzü: ğ. Gırtlak ünsüzü: h. Temas derecesi bakımından: Temas derecesi tam olanlar: b, c, ç, d, g, k, p, t. Teşekkülünde hava için dar bir geçit bulunan ünsüzler: f, ğ, h, j, s, ş, v, z. Teşekkülünde hava için geniş bir geçit bulunan ünsüzler: m, n, r, y. ‘nm’ değişimi: Türkçede ‘b’den önce ‘n’ bulunmaz, ‘b’ sesi kendinden önce gelen ‘n’leri ‘m’ye çevirir. Bu duruma ‘dudak ünsüzlerinin benzeşmesi’ ya da ‘dudaksıllaşma’ denir. m: Çift dudak ünsüzüdür. n: Damak ünsüzüdür. Dudak ünsüzü olan ‘b’, kendinden önce gelen ‘n’ ünsüzünü, kendisi gibi bir dudak ünsüzü olan ‘m’ye dönüştürür: saklanbaç > saklambaç dolan(mak)baç > dolambaç tonbul > tombul. Bu değişim, başka dillerden Türkçeye geçen sözcüklerde sık görülür: Canbaz (canıyla oynayan) > cambaz ‘sümbül, kambur, çember, ambar, çarşamba, amber, kamber, zambak, tambur, tembel...’ Ancak bu değişiklik bileşik sözcüklerde ve özel isimlerde olmaz: ‘Doğanbey, İstanbul, Binboğa, Safranbolu’ ‘Sonbahar, onbaşı, binbaşı, tonbalığı’.” HHH Ve elbette birleşik sözcük olan “Düzenbaz”! Böylece benim niçin “Canbaz”da ısrar ettiğimin bilimsel açıklaması da ortaya çıkmış oluyor: Çünkü o da birleşik isim: “Can” ve “Baz”! Uzun sözün kısası, dilimizi de siyasetimizi de “düzenbaz”lardan ve “canbaz”lardan kurtarmanın pek bir yolu yok galiba! HHH Topaloğlu, yukardaki ilkelere göre ortaya çıkan bir âşık geleneğini, “Leb değmez”i de açıklıyor: “Halk şairleri (âşıklar) arasında düzenlenen atışmaların en önemlisi de ‘leb değmez’, yani dudak ünsüzleri kullanılmaksızın şiir söylemektir. Karşılaşmalar sırasında dudak ünsüzlerinin bulunmadığı dizelerin söylenebilmesi için iki dudak arasına iğne yerleştirilir.” İşte size Türkiye’den bir fotoğraf: “Canbaz”, “düzenbaz”, folklor ve siyaset…
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle