25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MAYIS 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Yurttaşa göre Türkiye’de parlamento ‘temiz değil’ Açlık sınırı 1100 TL DİSK Araştırma Enstitüsü’nün Açlık ve Yoksulluk Sınırı Raporu’na göre nisan ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 1100 TL, yoksulluk sınırı ise 3 bin 478 TL olarak belirlendi. Rapora göre eşi çalışmayan, iki çocuklu bir asgari ücretli işçinin ailesi ile birlikte aç kalmadan yaşaması mümkün değil. Söz konusu işçi 811 TL asgari ücret geliri ile başka bir harcama yapmasızın ancak 22 gün ailesi ile birlikte sağlıklı ve dengeli beslenebiliyor. Kalan 8 gün ise açlığa mahkum oluyor. Tüm ihtiyaçlarını karşılamak istediğinde ise geliri sadece 1 hafta yetebiliyor. Yani asgari ücretli 1 haftalık ücret için 4 hafta çalışıyor. Ekonomi Servisi Türkiye’de halkın yolsuzluk yapılıp yapılmadığı konusunda; parlamento, siyasi partiler, medya, din adamları ve özel sektör gibi kurumlara olan inancı dibe indi. 2010’da yurttaşların yüzde 35’i parlamentoda yolsuzluk yapıldığına inanırken, 2012’de bu oran yüzde 48’e yükseldi. Siyasi partilerde yolsuzluk yapıldığına inananların oranı yüzde 46’dan yüzde 58’e çıkarken, medyada ise bu oran yüzde 37’den yüzde 52’ye fırladı. Aynı dönemde din adamlarının yolsuzluk yaptığına inananların oranı da yüzde 27’den yüzde 38’e çıktı. Araştırma şirketi Barem Research’ün global ortağı WIN/ GIA ile yaptığı pe u Küresel Yolsuzluk Araştırması’na göre Türkiye’de halkın büyük kısmı parlamento, siyasi partiler, din adamları medya ve özel sektörün yolsuzluk yaptığına ve bu kurumların temiz olmadığına inanıyor. riyodik Küresel Yolsuzluk Araştırması, Türkiye’de yolsuzluğun önlenebilir olduğu konusunda umutların arttığını açıkladı. 100’ün temizliği, sıfırın ise yolsuzluğu gösterdiği araştırmaya göre dünya ortalaması 43. Endeksin 2012 raporuna göre; dünya ülkelerinin yüzde 70’inin puanı 50’nin altında ve bu ülkeler yolsuzluğun yüksek olduğu ülkeler olarak görülüyor. Batı Avrupa ülkelerinin yüzde 23’ü, Amerika kıtası ülkelerinin yüzde 66’sı, Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerin 68’i, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki ülkelerin 78’i, Sahraaltı Afrika ülkelerinin yüzde 90’ı, Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesi ülkelerinin yüzde 95’i 50’nin altında puana sahip. Türkiye 2012’de Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 49 puanla 176 ülke arasında en temiz 54. ülke oldu. 49 puanı Türkiye’nin hâlâ temiz olmadığını ve yolsuzlukların yüksek bir oranda devam ettiğini gösteriyor. Araştırmada şu tespitlere yer verildi: * Resmi kurumlarda işini yürütmek için hediye, bağış ve benzeri şeyler verme ihtiyacı azaldı. En umut veren sonuç ise her 3 kişiden 2’sinin “yolsuzlukla mücadelede sıradan insanlar fark yaratabilirler” cümlesine katılıyor olması. * Türkiye; temiz ülkeler liginde 2004’te 77. sırada iken 9 yılda 23 ülkeyi geride bırakarak 2012’de 55.’liğe yükseldi. * Türkiye 49 puanla Gürcistan hariç, Doğu Avrupa ve Orta Asya bölgesindeki ülkelerden çok daha iyi konumda. Bu tablodan yolsuzluk ile ülkelerin fakirliği arasında da doğrudan bağ kurulabiliyor. Kültür ve politik durum da bu oranı etkileyen diğer önemli etmenleri oluşturuyor. Demokrasi, Hak, Hukuk Barışa Rehin Edilemez... Evrensel demokrasi, hak, hukuk kriterlerinin tartışılmazlığı, insan haklarının kutsallığı, hiç öngörülmedik boyutlarda, bilimsel demokratik devrim, uygarlık çağı olması umulan yüzyılımızda ayaklar altında. Zengin Kuzey dünyası, göreceli rejimleri demokrasi olan kendi ülkeler uygulamalarında duyarlı. Yoksul Güney dünyasındaki ihlallere ise iktidarlarının zengin Kuzeyin çıkarlarına hizmet kriterleri uygulanıyor. Sadece diktatörlükler, şeyhlikler, padişahlıklar, şeriatla yönetilenlerde değil, sandığın olduğu ülkelerde de demokrasi, hak, hukuk ihlalleri görmezlikten geliniyor. İktidarlarının emperyal projelere bağlılıkları ölçeğinde insan hakları ihlalleri üzerinden hesap soruluyor. Tabii ki evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, sosyal devlet düzeni kriterlerinin savaşımı için kurulmuş, denetim yapan evrensel örgütlenmeler, sorumlu organlarının çalışmaları yadsınamaz. Ancak ABD, AB ülkeleri siyasal iktidarlarının destek, dostdüşman politikaları ile aynı ülkeler içinde görev yapan sözünü ettiğimiz kurumların çalışmaları arasında sürekli çelişkiler ortada. Bir de dönemsel aynı olaylara bakış, politikalarda çok çarpıcı değişen yaklaşımlar dikkat çekiyor... Yakın zaman tanıklıklarımla aynı ABDAB kaynaklarının, örneğin Türkiye iktidarlarının Suriye politikalarına çelişkili yaklaşımlarını, desteğin ötesinde iteleme ile eleştiri, fren yapma çıkışlarını şaşkınlıkla izlemenin ötesinde, hangilerinin geçerli olduğu üzerinden sonuç çıkarmaya yönelik olarak bile zorlanıyorum... Esad yönetiminin düşürülmesinde Erdoğan iktidarına verilmiş başrolden,iktidarlarının iradesi dışında çözüm üretme noktasına nasıl gelindi? Uzmanları Afganistan, Pakistan, Arap Baharları paketinin bütününde, hele de Ortadoğu, Irak, Suriye’de yaşanan son gelişmeler, ırkmezhep eksenli iç savaşlar batağında, radikal İslami, en çok da elbet ABD karşıtı örgütlenmelerin önlenemez güçlenmelerinin, iktidarlarda belirleyici olmalarının sonucu, yeni çıkarlar dengelerinin esnek yeni stratejileri olarak açıklıyorlar... Bu hafta sonunun ErdoğanDavutoğlu açıklamaları, sınırda yaşanan çatışma, ABDRusya’nın daha dengeli bir iktidar paylaşımı için Türkiye’nin iradesi dışında uzlaştıkları haberlerinden sonra ErdoğanObama görüşmesi daha bir önem kazandı. Vitrinde olsun iktidarlarının prestijini kurtarabilecek, Türkiye’ye çok ağır maliyetleri hafifletecek bir Suriye stratejisine geçiş yaşanabilecek mi?.. HHH Bölgede askeri müdahalelerin bedelinden kurtulmak, çatışmalara son vermeyi en son geçerli strateji olarak seçmiş ABD merkezli politikalarda, günümüz için Büyük Kürdistan projesinden vazgeçildiği ilan edilmişti... Kürtlerin İranTürkiyeSuriyeIrak içinde durumlara, dengelere göre ucu açık, yeni konfederal yapılar üzerinden çözüm aramaları dikte edilmiş bulunuluyor. Tabii TC vatandaşı Türkler ve Kürtler için barış içinde birlikte yaşama çözümü üretebilmede çok büyük bir şans bu. İster gönüllü, ister zorunlu, barış rüzgârlarına karşı durulamayacak bir süreç... AKP iktidarlarına, PKK cephesine siyaseten yarayacak kaygısı ile de önünde durulamayacak bir güçlü rüzgâr... Ancak Türkiye’de barış için bir büyük şans da sayılabilecek bu gerçeklik için adım atıyor olmak, iktidarları ve PKK cephesinin güncel siyasal çıkarlarına göre ucu açık edilmiş, her açıklamada farklı amaçlarla kaygı yaratan reçetelere boyun eğmek mi olacak? Türkiye Cumhuriyeti’nin varlık ilkeleri, devrimlerinin reddedilmesinde ancak buluşulmuş, laikliğe duyarsız, demokrasi, hukuk devleti düzeni işleyişine, iktidarlarının diktatoryal başkanlık sistemi geçişine razı, İslam kardeşliği üzerinden, konfederal yeni devlet, devletçiklere açık, uzlaşma kriterlerine boyun eğmek. gerçek barışın yolu olabilir mi? En önemli soru: “Demokrasi, hak, hukuk devleti düzeninin işleyişinin olmazsa olmaz evrensel ilkeleri, barışa giden yolun tıkanmaması gerekçeli yalanlara rehin edilebilir mi?” İktidarlarının, Taksim’i en büyük ranta merkez yapmak, 1 Mayıs, işçi sınıfı, Cumhuriyet tarihi, sosyal devlet kazanımları, hak savaşımlarının, bilincimize kazılmış değerlerini yok etmeye yönelik işlevlerinden koparmak, kapatmak, 12 Eylül Anayasası’nın bile tanıdığı demokratik hakları yok saymak. “barışın yolunu kesmemek” yalanı ile haklı kılınabilir mi? Ne kadarı ile ayırdındayız? İçdış odaklı proje uzmanları açık açık söyleyebiliyorlar. Demokratik hukuk devleti düzenlerinde yeri, örneği olmayan, hakhukuk ilkelerinin sayısız ayağı ile katledildiği özel mahkemeler, Silivri yargılamaları darbelerle hesaplaşma amacının çok uzağında... 12 Mart, 12 Eylül askeri darbe yargılamalarının Türkiye’de solu, kazanılmış emek hakları, örgütlenmelerini silindir gibi ezme projelerinden daha başarılı olarak Cumhuriyeti, Atatürk devrimlerini, laik düzeni Türk’üKürt’ü ile barış içinde birlikte TC vatandaşı olarak yaşamayı amaçlayanları sindirme operasyonları... Aynı kapsamda 112 iddianameli, 900’ü tutuklu 2 bin sanıklı KCK davalarının insan hakları mağdurlarının da rehine olarak tutulduklarından hiç kuşkunuz olmasın... Banka borçları üç yılın zirvesinde Ekonomi Servisi Bankacılık sektörünün net kârı ilk çeyrek sonunda yüzde 16.3 artışla 6.95 milyar TL’ye yükselirken, takipteki alacaklar kaleminde son üç yılın en yüksek artışı meydana geldi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) göre; sektörün takipteki alacakları 2012 sonuna göre yüzde 9.2 artarak Mart 2013 itibarıyla 25.6 milyar TL’ye çıktı. Takipteki alacaklardaki en fazla artış yüzde 11.5 ile kurumsal/ ticari kredilerde gözlenirken; takipteki bireysel krediler yüzde 9.1, takipteki KOBİ kredileri yüzde 6.2 artış kaydetti. Takipteki kredi kartı alacakları 12.3 artışla son 3 yıldaki en yüksek rakama ulaştı. Banka kârlarının artışında net faiz gelirlerindeki artışın yanı sıra, sermaye piyasası işlemleri ve kambiyo kârları etkili oldu. Kredilerdeki artış ilk çeyrekte yıl sonuna göre yüzde 4.9 artışla 833.5 milyar liraya yükselirken, mevduat artış hızı yüzde 2.3 ile mart sonunda 789.4 milyar TL oldu. Sektörün aktif büyüklüğü ise yüzde 4.2 artarak 1.43 trilyon lira olarak gerçekleşti. Ünlü markalar 2020’de arınacak Kasım 2012’de Greenpeace; Benetton, Jack & Jones, Only, Vero Moda, Blazek, C&A, Diesel, Esprit, Gap, Armani, H&M, Zara, Levi’s, Victoria’s Secret, Mango, Marks & Spencer, Metersbonwe, Calvin Klein, Tommy Hilfiger ve Vancl gibi sektörün önde gelen markalarının ürünlerinde hormonal bozukluklara yol açan bir kimyasal olan “nonilfenol etoksilat”a rastladıklarını duyurmuştu. Bu markaların sadece sekizi 2020’ye kadar ürünlerini kimyasaldan arındırma sözü vermişti. Yaşasın Bangladeş’ten iyiyiz! Türkiye tekstilde kullanılan kimyasallarda Bangladeş’ten daha iyi olduğu ille övünüyor. Ancak öldürücü kimyasalarla ilgili bilgi yok. Ekonomi Servisi Tekstilde kansere yol açan kimyasalların kullanımıyla ilgili tartışmalar ünlü markaların da dahil olmasıyla büyürken 2009’dan beri Türkiye’ye giren tekstil ürünlerini denetleyen Ekoteks’in düzenlediği “6. Uluslararası Ekoteks Tekstil Sempozyumu”nda Türkiye’nin kimyasallar konusunda Çin, Hindistan ve Bangladeş’ten daha iyi olduğu savunuldu. Verilen bilgiye göre, Türkiye; hazır giyimde, şu anda “denetlenebilen” melamin ve zararlı kimyasal seviyesi en düşük çıkan ülke olduğu idda edilirken böbrek hastalıkları başta olmak üzere ölümle sonuçlanabilecek pek çok hastalığa neden olan “asidoz” konusunda uzmanların yeterli bilgisi bulunmuyor. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Tanrıverdi “Kanserojen içerikli tekstil ürünleri, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de insan sağlığını ve gelecek nesilleri ciddi boyutlarda tehdit ediyor” dedi. Santiago de Compostela Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Javier Sardina ise “Size sattıkları boyayla ilgili yüzde 25 bilgi alıyorsunuz, geri kalan yüzde 75’i hakkında bilgi alamıyorsunuz” dedi. Sanayi üretimi eksiye geçti Ekonomi Servisi Büyümenin öncü göstergesi olan sanayi üretimi yıllık bazda yerinde sayarken, aylık bazda eksiye geçti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi, martta bir önceki aya göre yüzde 0.9 azalırken, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1.4 arttı. Takvim etkisinden arınmamış veri ise 0.17 arttı. Anketlere göre ekonomistler, takvim etkisinden arınmamış u Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi bir önceki aya göre martta yüzde 0.9 azaldı. Geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1.4 oranında artan üretim, yıllık bazda ise yerinde saydı. verinin 1.3 artmasını bekliyordu. Goldman Sachs da değerlendirme notundu, mart ayı sanayi üretim verisinin küçük bir negatif sürpriz olduğunu söyledi. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde mevsim ve tak Krizi unutan borçlandı, Kredi kartı borçlarının cirolar arttı u yüzde 47’yi aşkın oranda Ekonomi Servisi Alışveriş merkezlerinin (AVM) ciroları, ay sonunu kredi kartına yüklenerek getiren yurttaşın şimdilik kriz psikolojisinden uzaklaştığını ortaya koyuyor. Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD), Akademetre Research’ün oluşturduğu AVM Endeksi’nin sonuçlarını açıkladı. 2013’ün ilk çeyreğinde ciro endeksi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7 arttı. Geçen yılın aynı dönemine göre tüm kategorilerde artış olduğunu belirten AYD Başkanı Hulusi Belgü’nün verdiği bilgiye göre, yiyecekiçecek alanlarının cirolarında yüzde 9, hipermarketlerde yüzde 7, teknoloji market/elektrikli eşyalarda yüzde 6, giyimde vim etkisinden arındırılmış elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı martta aylık yüzde 1.9 arttı. Bir önceki ay aynı oranda azalmıştı. Madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi de yüzde 1.0 arttı, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1.4 azaldı, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi ise yüzde 1.9 arttı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış ana sanayi gruplarında yüzde 6.2 ile en yüksek artış dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. taksitlendirildiği Türkiye’de, AVM’lerde ciro endeksi, temel ihtiyaçlar dışında kalan kategorilerde yüzde 11 arttı. Şişecam’dan iki kıtada satın alma Ekonomi Servisi Şişecam’ın iştiraki Trakya Cam, Hindistan pazarına girmesini sağlayacak bir adım ile ülkenin en büyük cam ambalaj üreticilerinden Hindusthan National Glass&Industries Limited’in (HNGIL) iştiraki HNG Float Glass’ın (HNGFL) yüzde 45 hissesinin alımı sürecinde son aşamaya geldi. Trakya Cam, ayrıca Almanya’da yerleşik Fritz Holding’in yüzde 100 hissesinin satın alınmasında da son aşamaya geldi. Trakya Cam, HNGIL ile ortak girişim anlaşması imzaladığını 10 Ocak’ta açıklamıştı. Anlaşma ile HNGFL hissedarlık yapısında Trakya Cam’ın yüzde 45, HNGIL yüzde 45, IFC’nin ise yüzde 10 payı olacak. Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada, “Satın alma bedeli 50100 milyon Avro arasında olacak” dedi. Hakan Plastik artık İsviçrelilerin Ekonomi Servisi Türkiye’nin önemli plastik boru üreticilerinden Hakan Plastik’in çoğunluk hissesi, İsviçreli boru üreticisi Georg Fisher şirketine satıldı. Satın almanın temmuz sonuna kadar tamamlanması planlanıyor. Temeli 1965’te atılan Hakan Plastik, İstanbul Sanayi Odası’nın son açıkladığı 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesine 177 milyon 429 bin TL ciro ile 443’üncü sıradan girmişti. Şirket, altyapı, üst yapı ve tarımsal boru üretimi yapıyor. Şirketin Şanlıurfa ve İstanbul Çerkezköy’deki fabrikasında 650 işçi çalışıyor. Georg Fisher’den yapılan açıklamada Hakan Plastik’in Türkiye, Ortadoğu ve Doğu Avrupa bölgelerinde önemli bir plastik boru sağlayıcısı olduğuna vurgu yapıldı. Şirket anlaşmanın kalan hisselerin de satın alınabileceği opsiyonu ile yapıldığını açıkladı. Hakan Plastik’in mevcut kadrosunda değişiklik yapılmayacak. yüzde 6, ayakkabıçantada da yüzde 4 artış var. Diğer kategorisinde kuaförden kozmetiğe, aksesuvara kadar her türlü hizmet alanı bulunuyor. Belgü, bu kategori ile ayakkabı ve çantadaki artışa dikkat çekti. 306 tane AVM’nin olduğu sektörde 40 milyar dolarlık bir yatırım var ve bunun 12 milyar doları yabancı yatırımcılardan. Bu yıl genelinde 60 milyar TL ile AVM cirolarında yüzde 20’ye ve 1.6 milyar ziyaretçi hedefleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle