28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2013 PERŞEMBE 14 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK eşbaşkan Gültan Kışanak’a, hükümet, tabii başındaki RTE ve partisinden tek bir Allah’ın kulu, “Devleti tehdit etmek ne haddinize” diyemedi. Kandil ile İmralı’nın Meclis’teki hizmetkârı BD (Kürt) Partisi’nin eşbaşkanlarından Selahattin Demirtaş daha başka bir tehdit savurdu. Teröriste tabii güvenlik güçleri, yani asker “dokunacak” olursa, olayın geçtiği yere yüz binlerle birlikte (herhalde askerin üzerine) yürüyeceklerini söyledi. Hükümet bu tehdidi de sineye çekti. Zaten RTE, yani Başbakan; hâlâ teröristlerin silahları bırakarak çıkıp gitmelerini içeren Kandil’in hadi canım sen de diye terslediği masalı yineleyip duruyor. Aklı fikri 2014 yılı seçimlerinde. Çözüm sürecinin partisine sağlayacağı oyları hesap ediyor. Boş laf değil bu kanı. Zira RTE, son grup konuşmasında, süreç başlayalı beri AKP oylarının yüzde 53’e yükseldiğini söyledi ve arkadan “Süreç başarıyla sonuçlanırsa oylarımız daha da artacak” dedi. Milliyetçi Hareket Partisi lideri Devlet Bahçeli; partisinin inancını özetleyen, adındaki “milliyetçi” sözcüğünün hakkını veren, üstelik oy tabanında ses getiren, çözüm sürecine günübirlik sert eleştiriler yapıyor. HHH Tabii arada “CHP ne yapıyor” sorusu gündeme geliyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bir yandan RTE’ye, uyguladığı karanlık rejime karşı her alanda her vesile mücadele veriyor. Öte yandan parti içindeki kaynaşmaları dengelemeye çalışıyor. Örneğin anayasanın ilk 4 maddesinde yer alan, kırmızı çizgimiz diye nitelediği devletin temel öğelerini tek bir CHP’li kalıncaya kadar savunacaklarını, Türk ve Türk milleti kavramlarının, RTE ne yaparsa yapsın asla yeni anayasadan da dışlanamayacağını nihayetve CHP’den beklendiği gibi, altını çizerek yineliyor. Son MYK’de parti içindeki kargaşayı yansıtan medya haberlerini anımsatarak; kimi üyelere, “Bu haberlere siz sebep oluyorsunuz. Buna bir daha alet olursanız sizi CHP’li saymayacağım” dedi ama… …partinin onurlu tarihsel geçmişini, önderlerini toptan inkâr eden, suçlayan Hüseyin Aygün ile yardımcılık görevi verdiği Sezgin Tanrıkulu, bildiklerini okumayı, partide tartışmalara yol açacak yeni davranışlarını sürdürüyorlar. Aygün, Tunceli adının Dersim’e dönüştürülmesi için yasa öneriyor. Tanrıkulu da Hürriyet’te 2 Mayıs’ta yayımlanan habere göre “Öcalan’ın istediği gibi AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na Türkiye’nin koyduğu çekincelerin ne zaman kaldırılacağını” bir önerge ile Başbakan’a soruyor. HHH Bu son örnek olaylar ve önceki gelişmeler arasında; Tanrıkulu’na CIA ajanı dediği için genel başkanın da suçladığı Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, medyada yer almayan açıklamasında, “Parti hukukuna ve kamuoyu vicdanına aykırı olarak beni Disiplin Kurulu’na verenler şu sorulara cevap vermelidir” diye yazdı ve sordu: “(1) Cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Atatürk için ‘Soykırım yapılmasına izin verdi’ diyen, ‘Kurtuluş Savaşı’nda Ege’de Rumlara etnik temizlik yapılmıştır’ diyen, PKK’li teröristlere ‘iyi çocuklar’ demesine tepki gösteren milletvekili arkadaşlarına ‘ulusalcı, kafatasçı, kafasız’ gibi basın önünde hakaret eden Hüseyin Aygün... (2) Basın önünde ‘CHP’li değilim, CHP milletvekiliyim’ diyen, Fethullah Gülen’e ve Said Nursi’ye övgüler düzen, milletvekillerine Risalei Nur okumalarını ve feyz almalarını öneren Faik Tunay… (3) WikiLeaks belgelerinde ‘gölge CIA’ olarak adlandırılan Stratfor’a ilişkin belgelerde Tr 705 koduyla ‘PKK ateşkesleri hakkında bilgi veren’ ama ‘Kürt kaynağı’ olarak nitelendirilen, yine WikiLeaks belgelerinde, Amerikan konsolosluğu tarafından ‘Uzun zamandır konsolosluk irtibatı’ olarak bilgi aktardığı belirtilen, ABD’ye gittiğini ve ABD’nin Kürt sorununun çözümlenmesi için hazırladığı A, B, C, D planlarını bildiğini açıkça ifade den Sezgin Tanrıkulu... …neden Disiplin Kurulu’na sevk edilmemiştir? Bu söz ve eylemler parti programına ve ilkelerine aykırı değil midir?” HHH Şimdi parti içinde ve dışında Genel Başkan’a sorulacaktır elbette: Sayın Kılıçdaroğlu: Yukarıda adı geçen üç milletvekilinizin sözleriyle eylemlerini parti hukukuna, programına aykırı buluyor musuz ve... …bu milletvekillerinizi hâlâ CHP’li sayıyor musunuz, saymıyor musunuz? Reha İsvan yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi12 Eylül darbesi Barış Derneği sanıklarından Reha İsvan yaşamını yitirdi. Dün akşam 22.00 sularında Yalova’daki evinde yaşama veda eden Reha İsvan, 12 Eylül’de kadın tutukluların, direniş ve umudun simge ismi olmuştu. Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yaptığı savunma daha sonra kitaplaştırıldı. Barış Derneği davasında gazetemiz yazarları Ali Sirmen, Erdal Atabek, Ataol Behramoğlu ve Hüseyin Baş’la birlikte yargılanan Reha İsvan, 38 ay tutuklu kaldı. Reha İsvan darbeden sonra Barış Derneği davasından yargılanırken eşi eski İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan da DİSK davasından yargılanıyordu. İsvan çifti aynı dönemde hapis yattı ve aynı dönemde hapisten çıktı. 1925 yılında İstanbul, Şehremini’de doğdu. Çocukluğu Konya, Manisa, Erzurum, Kırklareli’de geçti. Ortaöğrenimini İstanbul’da, yükseköğrenimini Ankara’da yaptı. Çalışmaya İstanbul’da tarım aletleri satan bir şirkette başladı. İstanbul Çağdaş gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 1968’den bu yana çeşitli dergilerde yazıları yayımlanıyordu. Evli ve üç çocuk annesiydi. İsvan’ın “Gün Olur Devran Döner’ adıyla yayımlanmış bir kitabı bulunuyor. Cezaevi anıları Zeynep Oral tarafından “Yankılar” adlı kitapta toplandı. Memleketimden Hapishane Manzaraları 1 Son olarak Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yatmakta olan İrfan Eskibağ 41 yaşında. Daha doğrusu 41 yaşındaydı. Ama artık yaşı yok. Çünkü İrfan Eskibağ yok artık. O, üç gün önce Ankara Numune Hastanesi yoğun bakım servisinde öldü. Kendisine 3 yıl önce, pankreas kanseri teşhisi konmuş, ışın tedavisi ve kemoterapi görmüştü. Durumunun ağırlaşması üzerine, evinde ailesinin yanında ölmek üzere başvurmuş ve doktorlar da “cezaevinden çıkması gerekir” diye rapor vermişlerdi. Ama İrfan Eskibağ, yasal açıdan da mümkün olduğu halde, evinde ailesinin yanında ölemedi. Nedeni İstanbul Adli Tabipliği’ne gönderdiği dilekçeye yanıt gelmemesiydi. Artık gelse de kıymeti yok. Artık İrfan Eskibağ için hiçbir şeyin kıymeti yok. Artık İrfan Eskibağ yok. İrfan Eskibağ’ın, hangi suçtan yattığının da önemi yok. Önemli olan, yasal bir hakkının işlemler savsaklanarak kullandırılmaması. 8 Mayıs günkü Cumhuriyet’in 9. sayfasında yayımlanan bir haber İHD’den yapılan açıklamada ceza ve tutukevlerinde, 121’i ağırlaşmış, 108’i acil tedaviye muhtaç olan 230’u ağır olmak üzere 411 hasta olduğunun belirtildiği vurgulanıyordu. İHD’nin açıklaması şöyle bitiyordu: Hükümete sesleniyoruz: “Sıra kimde?Hangi mahpusun ölümünü seyredeceksiniz?” HHH Tam ilk sırada kim var söyleyemem ama sıradakiler içinde eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun da bulunduğu kesin. Bugünkü Cumhuriyet’te yayımlanan İstanbul Haber Servisi’nin haberinde şöyle deniyor: “196 ülkede 20 milyondan fazla insanın kullanmasıyla dünyanın en büyük imza kampanyası platformu olan ‘www Change org’ adresi üzerinden Ergenekon davasından dört yıldır tutuklu bulunan ve ağır sağlık sorunlarıyla mücadele eden eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun tahliyesi için imza kampanyası başlatıldı.” Rektörü bulunduğu sırada, Malatya İnönü Üniversitesi’nin bilimsel düzeyini yükseltme yönünde büyük katkılarda bulunmuş olan ve İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni karaciğer nakli konusunda büyük başarılara ulaştıran Prof. Hilmioğlu, bir süredir karaciğer kanserinden mustarip, cezaevi koşullarının sağlık durumuna iyi gelmeyeceği bir an önce tahliye edilerek tedavisinin yapılması gerektiği uzmanlarca dile getirilmesine karşın, Hilmioğlu’nu sağlığına kavuşturacak tedavinin uygun koşullarda yapılması bir türlü gerçekleşemiyor. Herhangi bir suçtan mahkumiyeti olmayan, kanunen masum olan Hilmioğlu, tutukluluk yoluyla idamla infaz ediliyor. Bu arada resmi kurumlar, Hilmioğlu’nun cezaevi koşullarında tedavi edilebilip edilemeyeceği konusunda tartışmaya girişip, işi savsaklıyorlar. HHH Oysa, Hilmioğlu’nun cezaevinde tedavi edilebilip edilemeyeceği tartışması abestir. Çünkü Hilmioğlu’nun cezaevinde tutulmasının gerekçesi kalmamıştır ortada. Hilmioğlu neden içeride? Ergenekon davası dolayısıyla tutuklu olduğu için! Tutukluluk hangi hallerde olur? Sanığın suçu işlediğine dair, ciddi belirtilerin olmasının yanı sıra aynı zamanda kaçması ve delilleri karartması, sanık ve tanıklar üzerinde baskı oluşturması tehlikesinin mevcudiyeti halinde. Hilmioğlu’nun sağlık durumu, istese de artık ne kaçmasına elverişlidir ne de delilleri karartmasına. Peki, o zaman yapılmak istenen ne? Dilim varmıyor ama galiba istenen Hilmioğlu’nun tutukluluk yoluyla idamı. Benzeri durum daha önce de olmuştu. Faili meçhul bir cinayete kurban giden, Kuddusi Okkır tahliye edildiğinde terminal aşamanın da sonuna gelmişti. “Kuddusi Okkır cinayetinin faili neden meçhul olsun? Malum!” demeyin sakın! Biliyorsunuz bizdeki çoğu faili meçhulün faili hem malum hem de meşhurdur. Reha ve Ahmet İsvan Hesap sorulsun ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, TEDAŞ’ın 10 dağıtım şirketinin özelleştirilme sürecinde orta ya çıkan yaklaşık 4 milyar TL’lik zararın araştırılması için Meclis araştırması açılmasını istedi. CHP’li milletvekillerinin imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesinin gerekçesi şöyle sıralandı: l TEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak faaliyet gösteren enerji dağıtım şirketlerinin özel sektöre devri konusunda uzun süredir muhtelif yol ve yöntemlerin denendiği bilinmektedir. Son birkaç yıl içinde yapılan özelleştirme ve devirlerin ise 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun çerçevesinde “İşletme Hakkı Devri”ne dayalı “hisse satış modeli” ile yapıldığı ifade edilmektedir. CHP, TEDAŞ’ta ortaya çıkan zararın araştırılmasını istedi BEDEL VE MÜLKİYET SORUNU YARATIYOR Yapılan incelemelerde, bir yanıyla bir şirketin bütün aktif ve pasifleriyle satışını, bir yanıyla da mülkiyeti kamuya ait elektrik dağıtım tesislerinin kullanım hakkını belirli bir süre için özel sektör kuruluşlarına devrini içeren bu melez modelin ortaya bedel ve mülkiyet sorunları çıkardığı anlaşılmaktadır. l Bu melez özelleştirme modeliyle çeşitli sorunlara yol açıldığı ve daha önemlisi kamu kaynaklarının haksız ve karşılıksız bir biçimde özel sektör girişimcilerine aktarıldığı görülmektedir. l Bu melez özelleştirme yöntemi çerçevesinde TEDAŞ’a bağlı dağıtım şirketlerinin blok olarak satıldığı ve ayrıca TEDAŞ Genel Müdürlüğü ile bu şirketler arasında 24.07.2006 tarihinde imzalanmış olan İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi kapsamında belirlenen elektrik dağıtım tesisleri 26 yıl için özel sektör kuruluşlarına devredilmektedir. l TEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait paralar, alacaklar, stoklar ve tesislerin bulunduğu ve sadece bu varlıkların sahibi olan TEDAŞ Genel Müdürlüğü’nce devralınmak üzere aktiften çekilmemesi ve bazı borç kalemlerinin pasiften çıkarılması (resmi daireler, belediyeler ve tarımsal sulama borçları) nedeniyle devir gününde özel sektör kuruluşlarının aldığı bu şirketlere büyük tutarlarda sermaye ilavelerinin yapıldığı görülmektedir. l Dağıtım şirketlerinin finansman yetersizliği nedeniyle daha önce EÜAŞ, TETAŞ gibi kuruluşlardan aldığı enerji borçlarının TEDAŞ Genel Müdürlüğü’nce üstlenilen ve şirket bilançolarında “Ortaklara borçlar” hesabında izlenen borç kalemleri TEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ödenmek yerine, ÖİB talimatı ile devredilen bu şirketlerin kendi sermayelerine eklenerek, söz konusu ilave sermaye tutarları karşılanmıştır. l Dolayısıyla hem TEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne ait olmakla birlikte, satılan şirket bilançolarının aktifinde bırakılan varlıklar, hem de yaklaşık 4 milyar TL tutarındaki kamu kaynak kaybının tam olarak hesap edilmesi ile sorumlularının tespiti amacıyla bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 60 tonluk tankı Baskındaki görüntüler kaçakçılığın ne boyutlara ulaştığını gözler önüne serdi. New South Wales eyaletine tepki gömerek gizlemişler ‘Çanakkale ruhuna darbe vurdular’ Dış Haberler Servisi Avustralya’nın New South Wales eyaletinin Ermeni soykırımı tasarısını kabul etmesine Türkiye’nin tepkisi sert oldu. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Çanakkale ruhuna darbe vurmaya çalışan bu kişilerin topraklarımızda yan yana yatan evlatlarımızı birlikte andığımız Çanakkale törenlerinde de yerleri olmayacaktır” denildi. “Tarihi gerçeklerle bağdaşmayan söz konusu kararı şiddetle kınıyor ve reddediyoruz” denilen bakanlık açıklamasında kararın, parlamentoda az sayıda parlamenterin bulunduğu bir oturumda Türkiye karşıtı tutumlarıyla bilinen bir yerel siyasetçi tarafından oldu bitti ile geçirildiği belirtildi. Açıklamada, Türk ve Avustralya halkları arasındaki “Çanakkale ruhu”na dayanan sağlam dostluk ilişkilerinin, bu tek yanlı kararla bozulmayacak olmakla birlikte, olumsuz yansımalarının da olacağı kaydedilelerek şöyle denildi: “Halklarımız arasındaki ilişkilere darbe vurmayı amaçlayan bu tür girişimlerin sahiplerinin, Avustralya halkından hiçbir zaman esirgemeyeceğimiz ev sahipliğimizden ve dostluğumuzdan mahrum kalacakları kuşkusuzdur. Çanakkale ruhuna darbe vurmaya çalışan bu kişilerin topraklarımızda yan yana yatan evlatlarımızı birlikte andığımız Çanakkale törenlerinde de yerleri olmayacaktır.” Açıklamada, Avustralya makamları nezdinde gerekli girişimlerin yapıldığı da belirtildi. FIRAT KOZOK ANKARA Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Ticari Eşya Operasyonları Şube Müdürlüğü, Gümrük Yasası’nda yapılan değişikliğin ardından ilk operasyonunda tarlaya gömülmüş 60 tonluk akaryakıt tankı ele geçirdi. Tank, Kayseri İl Özel İdaresi’ne teslim edildi. Ankara ve Kayseri Gümrük Muhafaza KİM personelinden oluşturulan ekiplerce KayseriYozgat yolu 55. kilometrede faaliyet gösteren bir istasyona operasyon yapıldı. Baskında istasyonda bulunan yasal tanklardan ve pompalara bağlı tabancalardan, usulüne uygun olarak yapılan marker (Kaçakçılığa karşı bir tür işaretleyici) denetimi sonucu, bir adet tabancada geçersiz markerli ürüne rastlandı. Kazı çalışmaları sonucu; istasyonun ofis binasının arka kısmında kalan boş arazide toprak altına gizlenmiş bir boşaltım borusu ve bu borunun bağlı olduğu, 9.5 metre uzunluğunda 2.80 metre çapında içerisinde kaçak akaryakıt bulunan bir adet gizli yeraltı tankı tespit edildi. Düzenlenen krokide, kaçak tankerle istasyon arasındaki tüm elektrik ve akaryakıt bağlantıları ortaya çıkarıldı. Arama sırasında bulunan dizüstü bilgisayar üzerinde yapılan incelemede; akaryakıt istasyonundaki pompalara bağlı bulunan yazar kasalardan yapılan kaçak akaryakıt satışlarının günlük rapor alınmadan önce yazar kasanın beyninden silinmesini sağlayan bir kaçak program/yazılım bulundu. Operasyonla ilgili soruşturma sürüyor. kızıltepe savcılığı’nın başlattığı inceleme tamamlandı Kemikler kayıp kardeşlerin Yurt Haberleri Servisi Mardin Kızıltepe Savcılığı’nın 2008’de yaptığı kazıda bulunan kemiklerin, 1995’te evinden alındıktan sonra kendisinden bir daha haber çıkmayan Şemsettin ve Nejat Yalçınkaya kardeşlere ait olduğu belirlendi. Derik ilçesinde bulunan kemiklerinden birinin de gözaltında kaybedilen 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu tespit edildi. Radikal gazetesinin haberine göre belediyede zabıta olarak görev yapan Şemsettin Yalçınkaya ve kardeşi Nejat Yalçınkaya, 1995’te evlerinde gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamadı. Kızıltepe Savcılığı’nın sürdürdüğü faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında 2008’de “JİTEM’in ölüm merkezi” olarak kabul edilen Katarlı köyünde kazı yapıldı. Kazılarda insan kemikleri bulundu. İncelemede, kemiklerin 18 yıldır kayıp Şemsettin Yalçınkaya ve Nejat Yalçınkaya’ya ait olduğu belirlendi. PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle Dargeçit Jandarma Komutanlığı tarafından dokuz kişi gözaltına alınmış, bu kişilerden bir daha haber alınamamıştı. Derik Savcılığı’nın sürdürdüğü bir başka faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında da 17 Şubat 2012’de Dargeçit Bağözü köyünde kazı çalışması yapıldı. Kazılarda bir kuyunun içinde yanmış insan kafası ve bazı kemikler bulundu. Adli Tıp Kurumu’ndan gelen ilk raporda, kemiklerinden birinin gözaltında kaybolan 19 yaşındaki Mehmet Emin Aslan’a ait olduğu tespit edildi. n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Ağaçgeçit köyü yakınlarından geçen petrol boru hattında yangın çıktı. İş makinesinin boru hattını delmesiyle çıkan yangında iş makinesi operatörü Şefik Ergören (50) ağır yaralandı. Dumanlar metrelerce yükselirken alevler kent merkezinden de görüldü. Bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. n İstanbul Haber Servisi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Mersin Limanı’nda ele geçirilen ve GDO’lu olduğu öne sürülen pirinçle ilgili tartışmalarda, bir üniversitenin laboratuvarından kaynaklanan yanlış teşhisin neden olduğuna işaret ederek, “Bugün, yarın açıklamasını yapacaklar” dedi. Eker’in açıklamasının ardından, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğü, GDO incelemesine ilişkin sonuçların, “süreçteki usul ve deneysel kurgu hataları” nedeniyle teknik olarak geçersiz olduğunu bildirdi. Boru hattında yangın: 1 yaralı Ezidiler topraklarını geri istiyor CİVAN DEĞER BATMAN Çatışmalı ortam nedeniyle 1992 yılında Avrupa’ya göç ederken Batman’ın Beşiri ilçesine bağlı köylerde tapulu arazilerini sözleşmeyle yöre halkına bırakan Ezidiler, topraklarını geri alamayınca dava açmıştı. Davanın 2. duruşmasında mahkeme heyeti bölgede 31 Mayıs’ta keşif yapılmasına karar verdi. Topraklarını geri almak istediklerini belirten Ezidi Nedin Erkiş şunları söyledi: “Tapularımız olmasına rağmen köyümüze dönemiyorsak, bu ciddi bir sıkıntıdır. Adalete güvenimiz tamdır. Tüm siyasi partilerden ve sivil toplum kuruluşlarından destek bekliyoruz.” Uzman çavuşun cenazesi bulundu Art arda GDO açıklaması n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Derecik beldesi Mordağ bölgesinde 5 Mayıs Pazar günü Hacıbey Deresi üzerinde kaçakçıların kullandığı teleferiğin iplerini kesen Uzman Çavuş Gökhan Günbey, dengesini kaybederek suya düşüp kaybolmuştu. Bölge halkı, jandarma timleri, Ankara’dan gelen Jandarma Sualtı Arama Kurtarma ekibi ile Van ve Hakkâri AFAD sualtı ekiplerinin 4 gündür sürdürdüğü çalışmaların ardından dün sabah Günbey’in cenazesi, suya düştüğü yerden yaklaşık 600 metre uzaklıkta bulundu. Günbey’in cenazesi otopsinin ardından memleketine gönderilerek toprağa verilecek. 3 kişiye 423’er bin TL n ANKARA (AA) Şans Topu’nda numaralar, “3, 4, 17, 28, 31 ve +3” olarak belirlenirken, 5 +1 bilen 3 kişi 423 bin 216’şar lira kazandı. Çekilişte 5 bilenler 3 bin 208 lira 60’şar kuruş, 4 +1 bilenler 222 lira 60’ar kuruş, 4 bilenler 21 lira 80’er kuruş, 3 +1 bilenler 11 lira 50’şer kuruş, 3 bilenler 2 lira 90’ar kuruş, 2 +1 bilenler 4 lira 30’ar kuruş, 1 +1 bilenler 218 kişi 2 lira 50’şer kuruş ikramiye kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle