26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2013 PERŞEMBE 6 HABERLER Öcalan’ın çağrısı ve Karayılan’ın talimatları doğrultusunda ilk gruplar Kuzey Irak’a geçti PKK çekilmeye başladı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleye son vermesi çağrısı ve Murat Karayılan’ın Kandil’de 25 Nisan’da yaptığı açıklamanın ardından terör örgütü PKK militanları Türkiye’den çekilmeye dün resmen başladı. İlk gruplar, Hakkâri ve ilçelerinden dün sabaha karşı Kuzey Irak’a geçti. PKK yöneticilerinden Delal Amed, “Kürt halkının özgür varlığı ve hakları garanti altına alınıncaya kadar gerilla güçlerimiz silahlı olarak varlığını koruyacaktır” dedi. Hakkâri merkeze bağlı CiloBuzul Sat Dağları, Ağaçdibi köyü bölgesi, 3 Berçelan Yaylası, Ceylanlı köyü bölgesi, HakkâriŞırnak güzergâhında bulunan Kato Dağı, Hakkâri’nin Çukurca ilçesindeki Kazan Vadisi, Işıklı, Kavuşak, Minyanış, Cevizli ve Kavuşak köyleri ile Çukurca’ya bağlı Uzundere beldesine bağlı kırsal Çelik: Süreç yürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik, PKK’lilerin sınır dışına çekilmesi başlarken BDP ve PKK’lilerin yaptıkları açıklamaların kamuoyunda endişe ve moral bozukluğuna yol açtığını belirtti. Çelik, düzenlediği basın toplantısında herkesin bu hassas süreçte konuşmalarında dikkatli olması gerektiğini vurguladı. Çelik, “Herkes her şeyi söyleyebilir, söylenenlerin hangisi devlet ve hükümet tarafından makul ve makbul kabul edilecek önemli olan budur. Süreç endişeye mahal olmayacak şekilde yürüyor”diye konuştu. kesimlerde bulunduğu iddia edilen PKK militanlarının, dün sabah saat 03.00’ten itibaren gruplar halinde çekilmeye başladığı belirtildi. Şemdinli ilçesinde de 510 kişilik PKK’li gruplar, sabaha karşı Gediktepe bölgesinden Kuzey Irak’a geçerek Hakurk kampına gitti. Aktütün köyüne yakın olan Çarçel bölgesinden hareket eden PKK’liler, Irak topraklarındaki Basyan ve Avaşin kamplarına geçti. Derecik bölgesindeki örgüt militanları da gruplar halinde sınırı geçerek Irak topraklarındaki Kaniyareş Kampı’na yöneldi. Köylüler, PKK militanlarının gruplar halinde bölgeden çekildiklerini doğruladı. Hakkâri’de herhangi bir askeri hareketlilik yaşanmazken insansız hava araçlarının (İHA) da bölgede görünmediği belirtildi. Habuşte Yaylası’nda PKK’lilerin su ısıttıkları çok sayıda teneke, bidonlar ve çeşitli yiyecek ambalajları ve karton kutular dikkati çekti. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde bulunan BDP ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan 6 ayrı “İzleme Komisyonu” oluşturuldu. Bu komisyonlar, Dere cik Zerdan, Botan, Şehidan, Şeytan Üçgeni ve Çarçela bölgelerinde çekilme durumu ve askeri hareketliliği yerinde izlemek için bölgelere gitti. Şırnak’ta Gabar ve Cudi dağlarının kesiştiği Kasrik boğazında da İHD öncülüğünde STK’lerce çekilme izlendi. Örgütün kadın birlikleri olan YJA Star’ın Ana Karargâh Komutanı Delal Amed, ANF’ye yaptığı açıklamada, “Bugün bu adımları atıyorsak demokratiksiyasi mücadeleyi yürütecek güçte olduğumuz için atıyoruz. Her ne ‘Silah bırakmadık’ Komisyonlar izliyor kadar bu süreçte güçlerimiz sınır dışına çekiliyorsa da gerilla varlığını koruyacak ve gerektiğinde her türlü aktif mücadele ve direniş pozisyonunu sağlamaktan geri durmayacaktır. Kürt halkının özgür varlığı ve hakları garanti altına alınıncaya kadar gerilla güçlerimiz silahlı olarak varlığını koruyacaktır” dedi. Erzurum’un Tekman ilçesinde konuşan BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, çekilme sırasında bir operasyonun gerçekleşmemesi için nöbet eylemi yapacaklarını söyledi. Van’da konuşan DTK Eş Başkanı ve Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk da “Bazı provokatif güçler bu süreci sabote etmek adına birtakım girişimlerde bulunabilirler. Bunların engellenmesi gerekiyor. Eğer bu kez de çözümü, barışı gerçekleştiremezsek her şey çok daha kötü olacak” dedi. Kentte Yaşamın Sonu Ya İstanbul Ya İktidar Adım adım, yavaş yavaş ölmekte olan İstanbul’a son darbeyi Recep Tayyip ErdoğanBinali Yıldırım ikilisi indiriyor. Evet, üçüncü havaalanı, Üçüncü Boğaz Köprüsü ve çevresinde yapılacak olan sağlı sollu iki kent yerleşimi ile İstanbul’a son öldürücü darbeler indirilmiş olacak. Yarınki Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisine koyduğumuz araştırmayı okuyunca, olayın İstanbul için öldürücü bir nitelik taşıdığı daha net ortaya çıktı... Fazla lafı uzatmadan, bilgi/veri aktaralım ki durumun vahametini herkes görsün: l İstanbul, Paris vb. gibi yoğun nüfusa sahip büyük kentlerde, kırsal alanlara kıyasla sıcaklık farkı 12 dereceye kadar çıkıyor. Bunun başlıca nedeni, kentlerdeki büyük ısı adacıklarının oluşması. Bütün beton evler, kiremitler, tuğlalar sıcaklığı tutuyor ve depoluyorlar; trafik ve egzoz gazları ve havalandırma cihazları, evet evet... evleri soğutan cihazlar, kentlerde oluşan yüksek sıcaklığın temel nedenleri arasında… l İklim değişikliği nedeniyle havaların yıldan yıla ısınması da, uzun süreli ısı dalgaları yaratıyor ve bunlar kentleri kasıp kavuruyor. l İstanbul’un sıcaktan yaşanmaz hale gelmesi, özellikle yaz aylarında büyük stres yarattığı gibi, yaşlılar arasında da seri ölümlere neden oluyor. 2003’te Avrupa’daki ısı dalgaları 35 bin insanın ölümüne neden olmuştu. Yakın gelecekte, özellikle yaşlılar için kentlerde yaşam zorlaşacak. l Kentleri daha da yaşanmaz kılmak ve sıcaklığı artırmak istiyorsanız, yeşil alanları, parkları, kent çevresindeki ormanları yok etmeye girişebilirsiniz. İstanbul’da Topbaş’ın tam da yaptığı budur. Kent merkezinde ne kadar boş alan varsa veya ortaya çıkmışsa, hepsini büyük yapılara dönüştürülmek üzere sattı. Oysa yeşil alanları, parkları çoğaltmak, sürekli ağaçlandırmak, megakentlerde yazları 7 derece kadar sıcaklık düşmesine yol açabiliyor... l İşte bu bağlamda, İstanbul’un en büyük kurtarıcısı olan ve belki de bu kenti hâlâ yaşanılır kılan kuzeyinde, Karadeniz sahillerine kadar uzanan ormanlık alanlara Başbakan’ın hançeri saplanıyor. Hançeri saplanıyor ne demek, bu alanlar tamamen yok ediliyor: l Üçüncü otoyol yüz binlerce ağacı yok ediyor. Çevresinde gerçekleşecek yeni yapılaşmalar, ormanlık bütün alanların sonu demek olacak. Bakınız ikinci köprü yollarına… l Havaalanı 2.5 milyon ağacı yok ediyor. Bırakın Allah aşkına 1.5 milyon ağaç taşınacakmış gibi palavraları... Bu en büyük yalanlardan biri... l Kuzeyde kurulması planlanan iki mini İstanbul kenti de İstanbul’un son ruhuna fatiha okutacaktır. l Bunlar İstanbul’u nefessiz ve cansız bırakacak, kuzeyindeki gelişmeler... Topbaş yıllardır zaten İstanbul’u içinden vuruyor. İstanbul merkezinde ne kadar geniş, boş vb. alan varsa kentin geleceği için bir yaşam rezervi, rezervuvarı olarak kullanmak, yeşillendirmek ve ağaçlandırmak yerine, hepsini büyük yapılara dönüştürülmek üzere sattı savdı... l Bırakın kent içinde büyük yeşil alanlar yaratmayı, kent ormanları parça parça kemiriliyor, yapılaşmaya açılıyor. Belgrad Ormanları’nı yakın gelecekte ne bekliyor sizce? Ya Maslak’taki Fatih Ormanı ne durumda? l Kentleri soğutmak için, orman, park vb. yanı sıra yeni deneysel yaklaşımlar deneniyor. Örneğin “yeşillendirilmiş çatılar, duvarlar ve caddelerdeki ağaçlar”... Kentin fazla ısı emmesini önlemek için de çatı ve kaldırım, cadde kaplamalarının, ısı tutucu değil yansıtıcı özellikte olması gerekiyor. Çünkü çatı ve kaldırımlar kentin yarısını kaplamakta... l Evleri ısı yansıtıcı malzemelerle kaplı olanlar, evlerinde klima kullanmak ihtiyacını hissetmiyorlar. Bu malzemeler evleri 12 derece daha serin tutuyor! (Ama sorunları var, soğuk bölgelerde kışın ısınma masrafını artırıyor.) l Klimalar kentlerde sıcaklık artışlarında büyük rol oynuyor. Çünkü içerideki sıcak havayı kente pompalıyorlar. Düşünsenize, yüz binlerce klimanın kenti nasıl ısıttığını! l Tiran’da deneysel olarak 3 kilometrelik bir alanda uygulanan termodinamikrenk değiştiren kaldırımlar, çevresinde 3 derecelik bir soğutma yapmış... l Buna benzer daha pek çok uygulama söz konusu. Binaların rüzgâra göre yeniden tasarlanmasından tutun, soğuk hava veren göllere, ısıyı aşağıda toplayıp yeraltında dolaştıran sistemlere kadar... Hepsine yarın CBT’de bir göz atın... HHH Tayyip Bey ve iktidarı ise yaşanacak değil yaşanmayacak bir İstanbul planlamakla meşgul... Çünkü iktidarını toprak rantı, inşaat, arazi alım satımı, hiçbir demokratik ülkede gerçekleştiremeyeceği büyük büyük yapılar inşa etme üzerine kurmuş... İstanbul’un geleceği karanlık... Ya bu iktidar ya İstanbul gidecek... AKİLLERİN İLK RAPORU Yurttaş pazarlığı soruyor FIRAT KOZOK/ALİCAN ULUDAĞ İşte CHP’nin Kürt sorunu konusundaki ‘tutumu’ pazarlığa hayır’ AYŞE SAYIN ‘Barışa evet, mak üzere Türkiye genelinde CHP’nin tutumunu anlatacak. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da 18 Mayıs’ta Aydın’dan başlayacak “demokrasi ve özgürlük” mitinglerinde hem tutum belgesini hem de CHP’nin demokratikleşme taleplerini kamuoyuna anlatacak. Kılıçdaroğlu, Aydın’ın ardından 1 Haziran’da İstanbul’da, 9 Haziran’da Mersin’de ve 15 Haziran’da da Ordu’da demokrasi mitingi düzenleyecek. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun yarın İstanbul’da açıklayacağı “tutum belgesi” öncesinde, yenilikçi kanattaki 25 dolayındaki CHP milletvekilinin, eski DEP, TİP ile BDP’lilerin de içinde yer aldığı ve bir grup aydın tarafından kaleme alınan “barış için özgürlük, demokrasi” bildirgesine imza atması MYK’de eleştiri konusu oldu. Bazı MYK üyeleri, CHP’li vekillerin anayasa önerilerine ters düşen bir bildiriye imza atmasının kabul edilemez olduğuna dikkat çektiler. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç da MYK sürerken yaptığı açıklamada, bildiriye imza atanları üstü kapalı olarak eleştirdi. Koç, şu görüşleri dile getirdi: “Burada sadece 20 kişilik temsili bir grubun değil Sayın Genel Başkanımızın son iki grup konuşmasında da altını özenle çizdiği, kırmızı çizgilerimizi de özenle vurguladığı çerçevede CHP’nin tüm milletvekilleri, tüm yöneticileri, tüm örgüt yapısı cuma günü açıklanacak olan çerçevede bu sürecin destekçisi olacaktır... Partinin bildirisi bizim için tabii ki yönlendiricidir, belirleyicidir, siyasi belgesidir.” ANKARA Çözüm süreciyle ilgili olarak yaklaşık 1 aydır çalışmalarını sürdüren akil insanlar heyetleri Başbakan Tayyip Erdoğan’a ön raporlarını sunacaklar. İç Anadolu Bölgesi heyetinin ön raporunda, başta türban olmak üzere hak ve özgürlükler konusunda yeni düzenlemeler yapılması, Alevi yurttaşların Cemevi taleplerinin karşılanması istenecek. Heyetin ön raporuna göre halkın gündemi Başkanlık değil, demokratik anayasa. Çekilme süreciyle ilgili temel soru ise “Karşılığında ne verilecek?”. Bir aylık çalışmalarının ön izlenim ve raporlarını bugün Başbakan Erdoğan’a sunacak olan akil insanlar heyetleri, nihai raporlarını Erdoğan’ın ABD gezisinden dönmesinin ardından ay sonunda kendisine iletecek. İç Anadolu Bölgesi heyeti üyelerinden Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, 12 kentte yaptıkları çalışmaların ön raporuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: Cemevleri sorunu çözülsün: Aleviler ya da başka hakların peşinde olanlar, bu hakların genel bir çerçevede düzenlenmesi için bugüne kadar sabırla beklediklerini söylerken, “çatışma yoluyla bunların kazanılmış olması kalbimizi kırıyor, içimizi acıtıyor” diyorlar. Bunu çok haklı bir eleştiri olarak alıyoruz. Cemevlerinin açılması konusuna da raporumuzda yer vereceğiz. İnsanlar diğer sorunlarını da dile getiriyorlar. Başörtüsü konusunu da sıraladık, aslında kamuoyunda sürekli tartışılan, dile getirilen konulara değineceğiz. Siyaset dili düzelmeli: Siyasetin dilinin insanları tahrik edici olduğu uyarısı her kesimden geliyor. Siyasette dil düzelirse, toplumun da birbirine karşı kullandığı dil daha iyi olur diyorlar. Herkes şunu söylüyor; daha demokratik bir anayasa. İnsanlar saflaşmanın kaynağının anayasa olduğunu düşünüyor. Kavga ortamından bitap düşmüş bir Türkiye var. Başkanlık sistemi hiç tartışılmadı, tartışmaların odaklandığı nokta demokratik anayasa. Pazarlık yapıldı mı?: Süreçle ilgili en temel soru, ‘Pazarlık yapıldı mı, yapıldıysa ne verildi?’ sorusu. Biz de bu soruya bir pazarlığa ihtiyaç olmadığı yanıtını veriyoruz. İnsanlar tatmin oluyorlar mı bilmiyorum ama genel olarak şüpheler bu noktada. Akil İnsanlar Doğu Anadolu Heyeti’nin başkanı, aynı zamanda TESEV Başkanı olan Can Paker, şu ana kadar Malatya, Elazığ, Hakkari, Van, Tunceli ve Erzincan’a giden heyetin izlenimlerini şöyle anlattı: Doğu Anadolu’da sürece çok yüksek oranda destek var. Büyük destek verenlerin bir kısmı, kayıtsız şartsız süreci destekliyor. Bir kısmı ise insan haklarıyla ilgili konular ne olacak diye soruyor. Her iki uçta da bir direnç var. Ulusalcı kesimler bu direnci bizleri konuşturmamak üzerine kurmuş. Öbür taraftan aşırı Kürtçüler de ayrılalım görüşünde. Bunlar yüzde 34’ü geçmez. En önemli talepleri anadilde eğitim. Yerel yönetimlerin AB normları uyarınca güçlendirilmesini istiyorlar. Koruculuğun kaldırılması, boşaltılan köylere geri dönüş diğer taleplerden. Gündem başkanlık değil, anayasa: ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yarın İstanbul’da, basın kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri ile yapacağı toplantıda açıklayacağı Kürt sorunu konusundaki tutum belgesinde, “CHP’nin kalıcı barış için çözüm arayışına evet, AKP’nin Öcalan’la pazarlık sürecine hayır” ifadesine yer verildi. CHP MYK toplantısında ise bazı üyeler, partinin resmi görüşünü yansıtan “tutum belgesi”nin açıklanması öncesinde, yenilikçi kanattaki bazı milletvekillerinin içinde BDP’lilerin de bulunduğu bir grup aydın tarafından kaleme alınan ve “etnisite temeline dayanmayan yurttaşlık” tanımı talebini içeren “barış için özgürlük ve demokrasi” bildirgesine imza atmasına tepki gösterdi. CHP MYK’nin dünkü toplantısında Kılıçdaroğlu’nun yarın İstanbul’da açıklayacağı “tutum belgesi” ve demokrasi bildirgesi hazırlıkları gözden geçirildi. Bu kapsamda, tutum belgesinin açıklanmasının ardından, Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin’in başkanlığında oluşturulan bir komisyon tarafından milletvekilleri başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu ol ‘Sahte süreç’ CHP Genel Başkan Yardımcıları Faruk Loğoğlu ve Sezgin Tanrıkulu’nun koordinasyonunda son biçimi verilen “tutum belgesi”nde, AKP’nin yürüttüğü süreç “sahte barış süreci” olarak nitelendiriliyor. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre belgede yer alan bazı ifadeler şöyle: l CHP kalıcı barış için Meclis’i uzlaşmaya çağırıyor. l AKP yanlış adreste çözüm arıyor. Çözümün adresi Öcalan veya Kandil değildir, TBMM’dir. l Aslolan sadece silahların susması değil, PKK’nin terörden vazgeçtiğini ve silahlarını teslim edeceğini kesin bir dille ilan etmesidir. l PKK’nin çekilmesi terörün sona erdiği anlamına gelmez. Hedefimiz toplumsal barıştır. Topbaş zaten mahvetti Türkiye’ye uymaz AYŞE SAYIN G.Afrika modelini inceleyen heyet döndü. CHP’li Gök izlenimlerini anlattı: ANKARA Türkiye’de Kürt sorununun çözümü tartışmaları sürerken, Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği “çatışmalı süreçlerin çözüm örneklerinin” yerinde incelenmesi programı kapsamında Güney Afrika modelini inceleyen heyette yer alan CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, “Siyahların beyazlara karşı insanlık onuru mücadelesi” olarak nitelendirdiği Güney Afrika modelinin Türkiye koşullarına uymadığını söyledi. Gök, Güney Afrika’daki beyaz yönetimin “apartheid” (ırk ayrımı) politikalarına karşı direnen Afrika Ulusal Kongresi (ANC) hareketinin silahlı eylem tarzı yerine “sivil itaatsizlik” eylemleri ile PKK’den ayrıldığını, buna karşın Türkiye’nin “birlikte yaşama iradesi” nedeniyle, çatışma sürecini yaşayan diğer ülkelere göre önemli bir avantajı olduğunu belirtti. AKP, BDP’nin yanı sıra CHP milletvekilleri, bazı yazar ve aydınlardan oluşan heyet de İngiltere, İskoçya ve İrlanda’nın ardından Güney Afrika’daki incelemelerini tamamladı. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan CHP’li Levent Gök cak her ülkenin kendine özgü koşulları, artıeksileri vardır. Bu artı ve eksiler de bize ışık tutabilir. Apartheid ile nüfusun yüzde 85’ini oluşturan siyahlar, “insan altı” varlık sayılarak her türlü sosyal kültürel ekonomik ilişkiden dışlan u Türkiye’nin “birlikte yaşama iradesi” nedeniyle, çatışma sürecini yaşayan diğer ülkelere göre avantajlı olduğunu belirten Gök, Türkiye’nin insan hakları ve demokrasiye yönelik adımlarla sorunu daha kolay çözebileceğini söyledi. izlenimlerini şöyle anlattı: Model uymaz, ders çıkarılır: Görüşmelerde ortaya çıkan tablo; Güney Afrika’da yaşanan olayların ve sürecin Türkiye ile kesinlikle örtüşmediğidir. Orada, siyahların 1948’den beri uygulanan ırk ayrımı politikalarına karşı siyahların verdiği mücadele söz konusu. Dolayısıyla Türkiye’ye uymaz. Anmış, siyahların beyazların aynı ortamda bile bulunması yasaklanmış. Şeffaflık ve geniş katılım: Güney Afrika’daki uzlaşmaya varan süreç, herkesin kapsandığı ve tam bir şeffaflık içinde yürütülmüştür. Yapılan anayasa çalışmalarında toplumun yüzde 1’lik bölümünü oluşturan grupların dahi hassasiyetleri ve önerileri dikkate alınmıştır. Herkes kimliğini Güney Afrikalı olarak tayin ediyor. Türkiye’nin avantajı: Güney Afrika yeni yeni “uluslaşıyor”. Türkiye ise 90 yıllık geçmişinde “kederde ve tasada” ortak olmayı becerebilen bir ulus yaratmıştır. Güney Afrika’da yaşanan dramın büyüklüğünü gördükten sonra ülkemizde insan haklarına ve demokrasiye yönelik adımlarla çok daha kolay çözebiliriz. İncelediğimiz bütün örneklerde gördük ki, sorunlar tam anlamıyla kaynaştırarak çözülmemiş. İrlanda’da Belfast sokaklarını gezdiğinizde Protestanlarla Katoliklerin, duvarlarla çevrilmiş ayrı ayrı bölümlerde oturduğunu ve birbiriyle görüşmediklerini çok rahat görürsünüz. Güney Afrika’da da beyazların oturdukları tüm evler yüksek kalın duvarlarla çevrili. Bizim en büyük avantajımız, her türlü soruna karşın bir arada yaşama irademizin çok güçlü olmasıdır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle