24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2013 PAZAR 6 HABERLER Bugün 447 delege TBB’nin yeni başkanını belirlemek için sandığa gidiyor Kozlar paylaşıldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) 32. Olağan Genel Kurulu’nda başkan adayları dün genel kurula seslenerek, “kozlarını” paylaştı. Av. Özdemir Özok Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki genel kurula, TBB yöneticileri ve genel kurul delegasyonunun yanı sıra bazı milletvekilleri ve yüksek yargı organlarından temsilciler katıldı. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, hiçbir hukuksuzluğa, insan hakkı ihlaline, savunmaya yönelik saldırıya kayıtsız kalmadıklarını anlatırken “Ne kimseden korktuk, ne kimsenin emrinde olduk. Sadece, adaletin hizmetinde ve yanında olduk. Silivri’ye de gittik Diyarbakır’a da” dedi. Hukuk devletinde yönetimde keyfiliğin değil, hukuki güvenliğin esas olduğunu belirten Coşar, “Ne var ki bugün Türkiye’de yönetimde keyfilik egemen olduğu için hukuki güvenlik yoktur. İktidar, hikmeti hükümet anlayışı içinde iş görür durumdadır. Tek parti döneminde olduğu gibi bugün de devlet ile iktidar bütünleşmiş durumdadır” değerlendirmesini yaptı. Yargının iktidar tarafından siyasallaştırıldığını vurgulayan Coşar, Barolar Birliği olarak, başkanlık sistemine karşı olduklarını dile getirdi. Kurula seslenen İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, haklarında açılan davayı anımsatarak, “Tarihin bazı dönemleri vardır ki yargılamak insana ağır gelir, yargılanmak onur verir. Biz bunun onurunu taşıyoruz. Hukukun üstünlüğü, meslek onurunu korumak için bedel ödemeye de hazırız” dedi. Onlarca avukatın tutuklu olduğunu vurgulayan Kocasakal, “Güçlü barolar ve Barolar Birliği olsaydı, avukatların bürosu basılıp, sabaha karşı tutuklanamaz, buna cesaret edilemezdi” yorumunu yaptı. Yargının tutsak edildiğini anlatan Ümit Kocasakal, “Sıra savunmaya geldi. Ancak savunma öyle bir lokmadır ki insanın boğazına takılıverir. Hâkimlere seslenmek istiyorum, kürsünün üstünde olmak üstün olmak anlamına gelmez. Bazıları avukatların salonlardan geri geri eğilerek çıkması hayalinde. Biz avukatız güce tapmayız, kırılırız eğilip bükülmeyiz. Biz gücümüzü iktidardan de Siyasal İslamın Demokrasi İflası Recep Tayyip Erdoğan’ın bence beynini okuyan en iyi basılı şey, Akit mi Vakit mi neyse işte odur. Erdoğan’a halifeliği yakıştırıp laikleri de temizleme önerisinde bulunuyor. “Önemli” bir ismi de zaten akiller arasındadır. Erdoğan’a sözde öneride bulunuyor ama zaten Başbakan’ın aslında icraatını açıklıyor. Başbakan kişi olarak laik değil şeriatçıdır. Zaten bunu “kişi laik olmaz, devlet laik olur” biçiminde dile getirmişti ve “Bir Müslüman laik devleti başarıyla yönetebilir” demişti... RTE’nin dilinde Müslüman=şeriatçı demektir. Ama zaman içinde RTE=Devlet=Ülke eşitliği tam sağlanınca, bu denklem “şeriatçı kişinin yönettiği devlet ve ülke de şeriatçı olur”a dönüştü. Siyasal İslamın laik bir ülkeyi demokrasiyle yönetebileceğine ilişkin ileri sürülen tezler iflas etmiştir... Bu zaten bir düştü! Bir Hıristiyan liderin laik ülkesini yönetmesinde bir sorun çıkmaz ama siyasal İslamcının bunu gerçekleştirmesi mümkün değildir... Siyasal İslama yakın bir “solcu” yazar, “Ülke siyasal İslamı iktidara taşıyarak demokrat olmuş, demokrasi güçlenmiştir. Şimdi Kürtleri de iktidara taşıyarak daha demokratikleşecektir” benzeri şeyler yazabilmektedir! Buna, gözünün önünde olanı biteni görmemek veya demokrasiden ancak İslami ve etnik yönetimi anlamak denir... Şimdi bir ölçüt koyalım: Bir ülke yönetimi ne zaman dini ve etnik referanslardan tamamen arınma yoluna girer, demokrasi yolunda da o ölçüde ileri gider... HHH Türkiye, eğitimin parçalanması ve dinselleştirilmesiyle, şeriat ülkelerinde görülen uygulamaların tamamen veya kısmen yasal olarak yürürlüğe sokulmasıyla, 11 yıldır adım adım laiklikten, dolayısıyla demokrasiden, özgürlüklerden, insan haklarından, kadın haklarından, çocuk haklarından hızla geriye gidiyor. Kimse “Suudistan mı olduk” demesin, 19 Arap ülkesinde şeriat farklı farklı uygulanıyor,ama şeriat uygulanıyor. Türkiye de bunlardan biri olmuştur. RTE her zaman “Hz. Eyüp sabrı”ndan bahseder. Bu sabır sürüyor, iktidarda kalırsa, daha çok göreceklerimiz var... Kurbağalar ısınan suyun içinde, farkında bile değiller... Ankara’da şeriatçılar, laikler yok edilmelidir diye bildiri dağıtma noktasına geldilerse; bir paçavra, laikler yok edilmeli diye, şeriatçı özgürlüğüyle nefes alıp veriyorsa, Türkiye’de toplumsal parçalanma yeni bir kulvara sokuldu demektir. Size söyleyeyim: Pakistanlaşma ve Afganistanlaşma yolundayız... Bu yol bizi İran’dan bile öteye götürür. Ama Türkiye’nin yapısı zordur. RTE’nin yolu, Türkiye’nin yolu değildir... Bir ülke lideri, günler sonra taziye için gittiği Reyhanlı’da yaptığı konuşma ile ölen 51 Reyhanlı’nın ruhunu zedeleyici davranabilir mi? AVM ve işsiz kalanlara 3 aylık para vaatleri bile, kaybettiği oyları geri almak için bir politikacının nasıl da dur durağı olamayacağının kanıtıdır... RTE Türkiye’de toplumsal barışı, ulusal birliği asla gerçekleştirebilecek bir düşünce yapısına sahip olmadığını her kez kanıtlıyor adeta... Türkiye, yıllar önce yazdığım yazıdaki gibi üçe bölünüyor: Türkler, İslamcılar ve Kürtler... HHH İZMİR KONUSU: Recep Bey, eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ı İzmir’i AKP’leştirmekle görevlendirdi ya... Tabii Günay da gerekeni yapıyor: Çoğulculuğun diktasının kötülüğünü söylüyor. İçki yasağında ölçünün kaçırıldığından dem vuruyor... İzmirlilerin hoşuna gidecek şeyler söylüyor... AKP’nin bütün amacı bu direnen kaleyi alaşağı etmek ve AKP’leştirmek... Bunları söylemesinin bir önemi yok, nihayetinde o bir AKP’li, görevlendirilmiş, amacı belli... Recep Bey ülke çapında ülkeyi dinselleştiriyor ama İzmir’de yüzünü Günay ile maskeliyor. Mesele bu kadar basit... Sıradan bir politik numara. Günay burada CHP’den bile daha CHP’li kesilebilir, AKP adına... İzmir’in AKP’leşmesi demek, AKP’nin tüm Türkiye’de uyguladığı mengeneyi sıkma politikasına ancak meşruluk kazandırır... Siyasal ve sosyolog yazarların bunu görmemesi çok ilginç... HHH BİR KİTAP: ERBAKAN.. Soner Yalçın, 19 yıl önce kaleme aldığı Erbakan (Eziyet Edilerek Yalnızlığa Yükseltilen Bir Siyasal Liderin Portresi) kitabını, bu kez henüz hapishanedeyken genişleterek yeniledi (Kırmızı Kedi yayını). Erbakan, siyasal hayatımızın ilginç bir lideriydi. Bugün iktidarda olan “öğrencileri” ile bir ilişkisi olabilir mi? Soner Yalçın, şüphesiz ki Erbakan üzerinden aynı zamanda ilginç bir siyasal İslamcının, bir dönemin siyasal İslamının da tarihini yazmış oluyor... Emeğine, eline sağlık... Türkiye Barolar Birliği Başkanı Vedat Ahsen Coşar. Eski İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu. TTB Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu. Kutupyıldızımız adalet ğil hukuktan halktan alırız. Kutupyıldızımız adalettir, kimsenin uydusu olmayız” değerlendirmesini yaptı. Kocasakal, “20 sene öncesinin birlik başkanı olurdu ama bu dönem başka. Basın bildirisiyle yetinilecek dönem değil. Eylemliliği zorunlu kılan bir dönem. Gerektiğinde masaya yumruğu vurmayı gerektiren bir dönem. İleri faşizme, sivil diktaya karşı olma günüdür” sözleriyle Coşar’ı eleştirdi. TBB başkanlığına aday olan Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, “Adalet mülkün temeli ise, mülk temelsiz kalmak üzeredir” uyarısında bulunurken, “Toplum, yargı yoluyla dayatılan baskı ve korkularla suskunlaştırılmıştır. Buna bağlı olarak, iç işlerinde ve dış ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti bütün fren mekanizmaları boşalmış bir şekilde içinden çıkılması zor bir kaosa doğru sürüklenmektedir” dedi. Sessizlik, itaat ve biatın doğalarına aykırı olduğuna işaret eden Metin Feyzioğlu, “Türkiye Barolar Birliği’ni temsil edenlerin, mesleği, ülkeyi ve hukukun üstünlüğünü ilgilendiren hiçbir konuda sessiz kalma, ‘sessizlik erdemden gelir’ gibi ifadelerle tepkisizliği meşrulaştırma veya internet sitelerinde yapılan ve tabana ulaşmayan, meşru eylemlerle desteklenmeyen açıklamalarla günü kurtarma hakları yoktur. Türkiye Barolar Birliği, hukuksal, siyasal ve sosyal herhangi bir olaya karşı duyarsız kalamaz” sözleriyle mevcut TBB yönetimine yüklendi. TBB başkanlığı adaylarından Kazım Kolcuoğlu da 1980 darbesinin ardından anayasanın yanı sıra 300 kadar yasa yapıldığını ancak anayasanın değiştirilmesinden bahsedenlerin, bu yasalardan bahsetmediklerini savundu. Yargının bugün baskı aracı gibi kullanıldığını ifade eden Kolcuoğlu, 800 kadar öğrencinin tutuklu olduğunu, iki bine yakın öğrencinin yargılandığını ancak kendi öğrencilik döneminin tersine hocaların gerekli tepkiyi göstermediklerini söyledi. İzmir Barosu Başkanı Sema Pekdaş, yargı eliyle yeni bir toplum yaratılmak istendiği gibi, yeni insan yaratılmak istendiğinin açık olduğunu vurgulayarak “Bu nedenle katılımcı bir TBB’ye, tüm baroların sesine ve mücadelesine kulak veren ve koordine eden bir TBB’ye, sadece basın açıklamalarıyla yetinmeyen, baroların ve avukatların örgütlü gücüne dayanan bir TBB’ye ihtiyacımız var” dedi. Başkan bıçak sırtında İLHAN TAŞCI Öğretim üyeleri tepkisiz Tepkisizliği meşrulaştırıyor Gerekçeli ANKARA TBB Genel Kurulu’nun ilk sürprizi, yaklaşık üç yıldır “inzivaya” çekilen eski CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın Divan Başkanı olarak kürsüde yer almasıydı. TBB’nin yeni başkanını belirlemek için bugün 447 delege sandığa gidecek. Genel Kurul Salonu’ndaki havaya bakıldığında İstanbul Barosu ile Ankara Barosu, TBB Başkan adayı konusunda uzlaşmış olsaydı bugünkü seçimin galibini şimdiden yazmak mümkün olabilecekti. Ancak İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın “mevziyi korumak gerektiği” yaklaşımıyla TBB başkan adaylığı teklifini reddetmesi, Metin Feyzioğlu’nun adaylığına ise sıcak bakmaması ve kendi adaylarını çıkarmasıyla başlayan İstanbulAnkara gerilimi dünkü tartışmaların da odağındaydı. Seçime gidilen süreçte, ortak bir isim üzerinde iki büyük baronun anlaşamamış olmasının, yaşanacak bölünme nedeniyle Vedat Ahsen Coşar’ın şansını artıracağı görüşü hâkimdi. karar çelişkili Fotoğraf: HAZAL OCAK İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de görülen, devlete ait gizli bilgileri temin etme iddiasıyla açılan davada mahkeme heyetinin tahliye istemlerini red etmesi hukukçuların tepkisini çekti. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava dosyasında 79 sanık yaklaşık 1 yıldır tutuklu. Bazıları hakkında 1 ile 3 yıl arasında hapis cezası isteniyor. Cezanın alt sınırından hüküm verilmesi halinde, hapiste kalınan zaman bu süreyi karşılıyor. Dosya kapsamında müvekkilleri bulunan avukat Atilla Ertekin, tutuklama kararına devam edilmesinin hukuken üzücü olduğunu söyleyerek, “Son kararda, salıverilme halinde, delillerin karartılma ihtimaline vurgu yapılıyor. Ancak tutuksuz olarak yargılanıp da, halen tutuklu olan sanıklardan daha üst rütbeli olan subaylar bulunuyor. Bu üst rütbeli subaylar etki ise daha etkili. Burada eşitlik ilkesine aykırı bir durum var” dedi. ‘Sessiz Çığlık’ eylemine Selami Öztürk de destek verdi ‘Kanıtlar düzmece’ İSTANBUL/İZMİR (Cumhuriyet) Balyoz davasında yargılanan emekli ve muvazzaf askerlerin yakınlarının oluşturduğu “Vardiya Bizde Platformu” her cumartesi günü yaptığı “Sessiz Çığlık” eylemini 35. kez gerçekleştirdi. Eyleme destek veren Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk “Bu dava bir tek sizin davanız değil, Türkiye’nin davasıdır. İnsanlar hiç hak etmedikleri düzmece delillerle yargılanıyor” dedi. İstanbul’da Beşiktaş’taki Demokrasi Parkı’nda gerçekleşen eylemde “Bu rezaleti bitirin” ve “Askerine zulüm eden düşmanına hizmet eder” yazılı dövizleri taşıyan grup, “Sahte CD’ler delil olmaz” yazılı pankart açtı. Vardiya Bizde Platformu adına basın açıklamasını Balyoz davasından 18 yıl hapis cezası alan emekli Tümamiral Ali Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk okudu. Kutluk, “Sahte delillerle tutuklanan sanıklar en kısa sürede serbest bırakılsın, sahte dijital verileri üreten çete ortaya çıkarılsın ve her yönüyle hukuka aykırı olan karar bozulsun” dedi. İzmir’de ise Konak Meydanı’nda bir araya gelen platform üyeleri sahte dijital verileri üreten çetenin ortaya çıkarılmasını istedi. Topluluk adına açıklama yapan emekli Albay Ercüment Yaman, “Mahkeme, teknik bilgisi olmamasına rağmen, plan semineri tartışmalarında bütün ısrarlara karşın bilirkişi bulundurma taleplerini reddetmiştir” dedi. Düne kadar seçimlerin mevcut Başkan Vedat Ahsen Coşar ile Metin Feyzioğlu arasında geçeceği görüşü yaygındı. Ancak 23 delegesiyle İzmir Barosu’nun Kazım Kolcuoğlu’nu destekleyeceği yönündeki deklarasyon dengeleri değiştirdi. Feyzioğlu’nu destekleyen delegeler ise başkan adaylarının İstanbul Barosu’nun en az 5060 oyunu alacağından eminler. Kolcuoğlu’nu destekleyen delegeler ise İzmir’in destek açıklamasıyla başa baş bir yarışa girdiklerini dile getirirken, sesleri daha güçlü çıkıyor. Sandık için sayılı saatler kalmışken delege hesaplarını ve dengeleri altüst eden bir diğer etken ise Doğu ve Güneydoğu barolarının önceki gün gece geç saatlere kadar süren görüşmelerde blok hareket edilecek aday ismi üzerinde uzlaşamamış olmaları. Dün itibarıyla bu barolar delegelerini başkan adayına oy kullanmada serbest bıraktılar. Bugün sandıktan çıkacak sonuca ilişkin objektif değerlendirmeler yapabilen isimler seçim sonucunun “önceden kestirilemeyecek” bir noktaya taşındığı fikrindeler. Hangi delegeyle sohbet ederseniz kendi desteklediği başkan adayının kesin kazanacağını dillendirse de “favorisi” olmayan seçimin bugün sandıktan çıkacak ismi bıçak sırtından geçecek. Dengeler değişti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle