23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MAYIS 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Mevsimlere göre alçalan ve yükselen, ama derin, ama hızla akan köpüklü suları intihar girişimlerini hiç boşa çıkarmayan Seine Nehri’nin ortasında, Saint Louis Adası’ndayız. Taştan oyulmuş kunt bir gemi gibi güven veren adanın kaptan köşkünde, nehre doğru bir divan, üstüne bir Türk kilim ve sereserpe bir sarışın, Işık Menderes yayılmış. Karşısında mavi gözlü bir erkek güzeli, George Moustaki ve yanında, en şuh kılığımla (çünkü kahramanımız KADIN sever) bendeniz... Edith Piaf’ın, “Haydi gelin Milord, oturun masama, dışarısı yaman soğuk, burası ılık... Ama, ağlıyor musunuz yoksa?” diye teselli ettiği terk edilmiş sevdalıyı bir şarkıyla ölümsüzleştiren; Reggiani, Barbara, Dalida, Yves Montand ve daha onlarcasının sesine unutulmaz ezgiler yazan ve sonunda, kendi sesiyle dünyayı saran, sarsan, sarmalayan George Moustaki anlatıyor, ben yazıyorum, Işık Menderes de fotoğraf çekecek az sonra. Tabii ünü dünyayı tutan ve Saint Louis adacığının “spesyalitesi” Berthillon dondurmalarımızı yiyip, kahvelerimizi içtikten sonra. Tutku Meyvesi (Passion) ve çikolatadan oluşan dondurma çeşnisi çok lezzetli, ama asıl tadına doyulmayan dokunabilmek için Fransa ve İsrail’de kimi tanıyorsam araya sokup, dışişleri bakanlıklarını seferber ederek, Ramaley Hapishanesi’nde bir konser tertipledim. Şimdi pek çok sanatçı hapishanelerde konser veriyor, ama sanırım dünya cezaevi tarihinde ilk konseri ben, onun için verdim. Adı, Nadya’ydı. Çağıran demektir, Nadya. Şarkılarımı onun gözlerinin içine söyledim. Derken konser bitti, yalnızca elini sıkıp yanağından öpebildim. O kadar. Doyurulmamış bir özlem içinde arkasından bakarken Nadya’nın, İsrailli kadın başgardiyan yanıma geldi ve: ‘Mösyö Moustaki, burada bir kadını öperseniz, tüm kadınları öpmeniz gerekir, yoksa isyan çıkar!’ dedi. Yüzlerce kadın tutukluyu kucaklamak zorunda kaldım...” HHH İskenderiye doğumlu, Yunan yurttaşı, ama Yahudi George Moustaki’ye, Arap aşkı Nadya’nın İsrail’e karşı bir terörist örgütten olmasının, kendisini rahatsız edip etmediğini sordum. Ne de olsa onun ülkesi sayılırdı, İsrail. “Sahici bir vatanım yok benim” dedi. “Ne ülkem var, ne de dinim. İllaki kimliğimi sordukları zaman, Osmanlı İmparatorluğu’ndan gelen bir Akdenizliyim, diyorum.” “Eğlenmek için ömür bo yu dinlenmek için ölüm bo , yu zamanımız vardır.” George Moustaki Her şey başlarken denizlere açılınan limandır, aşk. Her şey bittiğinde, sığınılacak liman. Aşk, tanrıdır yaratan ve yıkan. Canın tam ortasındadır aşk, kenarlarına oya işlemeleriyle tutturulur, yaşam... Kimileri ortaya asar yüreğini, kimi oyalarına asılır, tutunabilmek için. George Moustaki, aşkın ortasına çengellemişti yaşamını. Kime âşık olduğu değil, âşık olması önemliydi, şiirlerini ve şarkılarını yazabilmek için aşk, ona havadan, sudan daha gerekliydi. Üstelik, adam gibi adamdı Moustaki. Cesur, dürüst, cömert ve iyi. Onu tanımak, tanıyanı insanlıkla barıştırır, korkak ve çapsızları bağışlatırdı. Yanda birinci bölümünü okuduğunuz röportajı, onunla 2001 yılında yaptım. 79 yaşında “dinlenmeye” çekilen bu güzel insanı tanımış olmanın salt mutluluğunu değil, onurunu yaşadım. George Moustaki, Akdeniz havzasının bir başka “mavi gözlü dev”iydi. Mavi gözlü devlerin biçimleyip yaşanılır kıldığı bu coğrafyaya bir başka delikanlı daha doğar mı, bilmiyorum. Bildiğim tek şey, gökyüzü karardığında göze görünen yıldızlara bir yenisi, George Moustaki’nin ışığı eklendi. Aşka Âşıktı, Moustaki… George’un sohbeti. HHH HHH “Çok güzel bir kadındı. Bilmem Fransızca bilip Fas’ta bir konserden sonra de Moustaki’nin şarkılarını kulise geldi. Başlangıçta dinlememiş, geçici bir dinleyip de ilişkiydi. Filistin âşık olmamış yanlısı Faslı bir bir kadın var örgüt üyesi. mıdır dünyada? Tanışmamızdan Özellikle, üç gün sonra, o feleğin İsrail’e eylem çemberinden yapmaya geçmiş, ama gitti. Yani doymamış teröristti. Ama erkek sesiyle: davasını haklı “Yaban yüzüm/ buluyordum. Ve serseri Eğer İsrail’de Yahudi/Ve tutuklanmamış Rum çoban olsaydı, suretimle/Yirmi kuşkusuz yaşlarını içmeye bir daha Fotoğraf: geldim senin...” görüşmeyecektik. George Moustaki Eğer suikast diye çağırdığı zaman. yaptıktan sonra yakalansa Şarkıcı, besteci, güfteci, ve cinayet işlemiş olsa, ressam, tiyatro ve roman eline kan bulaşsa, sanırım yazarı mı dediniz? George sevemem, uzaklaşırdım. Moustaki bunların hepsi. Ama planlanan suikastı Mısırlı, Yahudi, Yunanlı gerçekleştiremeden ve Fransız olunabilir yakalandı. Ve ben ona mi? Moustaki, hepsi. her gün mektup yazmaya Altmış yedi yaşında başladım. Aşkımız, motosiklet binilir ve pinpon İsrail Ramaley Kadınlar şampiyonluğuna oynanır Hapishanesi’yle Paris mı? Evet, Moustaki, hem arasında gidip gelen de çok süratli. Üstelik, mektuplardan doğdu. kadınları ve aşkı hiç Onu bir an için bile ıskalamayarak. olsa görebilmek, ona Barış Eylem Gerektirir Geride bıraktığımız haftanın bence en önemli olayı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun beraberinde ilçe belediye başkanları, çeşitli üniversitelerin rektörleri, işveren örgütleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, Kent Konseyi bileşenleri, gazetecilerden oluşan 197 kişilik bir heyetle Diyarbakır’a yaptığı barış ve dostluk ziyaretiydi. Bu ziyaret altı ay kadar önce Diyarbakır Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun İzmir’de Kürtçe olarak sahnelediği Hamlet oyunu sonrasında Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in İzmirli mevkidaşını Diyarbakır’a davetiyle gerçekleşmişti. Barışın, dostluğun, kardeşliğin bu tür eylemler gerektirdiğine inanan biri olarak uzunca bir zamandır tanıdığım, zaman zaman bir araya geldiğim, çalışmalarını beğeniyle izlediğim Sayın Kocaoğlu ve Sayın Baydemir’i diğer kentlerimizin yerel yönetimlerine de örnek olması gereken bu eylemleri nedeniyle kutluyorum. HHH İzmir heyetini Diyarbakır’da kentin ilçe belediye başkanları, Sanayi ve Ticaret Odası dahil iş dünyasının temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, sendikacılar, gazeteciler, yazarlar, DİAYDer temsilcileri, Alevi, Süryani, Keldani ve Ermeni cemaatinin dini önderleri, akademisyenler ile çocuklarını çatışmalarda yitiren Barış Anneleri’nden oluşan yaklaşık 150 kişilik bir topluluk karşıladı. Eski Diyarbakır Barosu başkanı, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da buluşmada hazır bulundu. Türkiye’de bir ilk olan bu önemli buluşmada Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir konuklarını şu sözlerle karşıladı: “Diyarbakır’a gelişinizle Diyarbakır ve İzmir’i birbirine daha da yakınlaştırdınız. Bana göre İzmir ve Diyarbakır arasında kalplerden kalplere bir barış ve dostluk köprüsü kurulmuştur. Umuyor ve diliyorum ki, sivil toplum örgütleri arasında kurulacak köprülerle bu inşa ilelebet devam eder. Kardeşlik ve eşitlik, haklar ve özgürlükler içinde ekonomik ve sosyal kalkınmayı başarmış bir ülke ve kentler olarak aydınlık bir geleceğe hep birlikte adım atmış oluruz. Bizler bu coğrafyanın Türk’ü ile Kürt’ü ile Ermenisi, Süryanisi ile Musevisi ve Alevisi ile dindarı ve laikiyle, özetle bütün çeşitliliğiyle aydınlık bir geleceğin kurulması konusunda kararlıyız.” İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ise, Diyarbakır’ın, tarih boyunca ipek yolu üzerinde, birçok medeniyetin yaşadığı, geliştiği, harman olduğu; birçok düşüncenin, inancın kaynaştığı, kültürlerin birbiriyle iç içe geçerek zenginleştiği bir kent olduğunu söyledi. Aynı şekilde İzmir’in de 8500 yıllık bir kent olduğunu ifade eden Kocaoğlu, “Eskiden beri İzmir, Osmanlı İmparatorluğu’nun dışarıya açılan en önemli kentidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun dış dünyayla ilişkisi, kültür alışverişi İzmir kentinden yapılmaktaydı. İzmir’de 1492’den beri İspanya ve Portekiz’den gelen Musevi vatandaşlarımız, 17. yüzyıldan beri bizim Levanten dediğimiz, İtalya, Fransız, İngiliz, Hollanda, Belçika asıllı vatandaşımız, her dinden ve düşünceden insan tarih boyunca barış içinde yaşıyor. Bir taraftan havralar, bir taraftan kiliseler, bir taraftan camiler birbirlerine 100150 metre mesafede ibadetlerini, inançlarını, ekonomik hayatlarını yaşamlarını sürdürüyorlar. Bugün herkes birbirinin inancına, gelenek ve göreneklerine saygı gösteriyor” diyerek sözlerini sürdürdü. HHH 30 yıl süren kanlı, kirli bir savaşın sonrasında insanların yüreklerinde barış umutlarının filizlendiği bir ortamda toplumumuzun bu tür barış, dostluk, kardeşlik buluşmalarına gereksinimi var. Ha, bu arada CHP içinde bu buluşmadan rahatsız olan bir kesimden homurtular geliyormuş… Buna söyleyecek bir sözüm yok! Hem ne diyebilirim ki? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr Oy Giresun Evleri Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği’nin (TÜRKEV) her yıl değişik kentlerimizde düzenlediği “Tarihi Türk Evleri Haftası” bu kez Giresun’da. İstanbul’da 21 Mayıs’taki açılışla başlayan etkinlikler perşembe günü Giresun’da, cuma Şebinkarahisar ve Kümbet Yaylası’nda sürdü... Değerlendirme oturumları da dün yine Giresun’daydı. Bugünse Eynesil, Tirebolu ve Espiye ziyaretleriyle ‘hafta’ sona erecek. 31’incisi gerçekleştirilen etkinlik, TÜRKEV’in kurucu başkanı Perihan Balcı’nın AVM’lerle “geliştik”lerini sananların yanıldıklarını belirten Eruzun şunu da ekledi: “Kültürümüzü kaybedersek, sömürgeciler bizi kolay teslim alırlar. Giresun’a teslim olmaması için gidiyoruz.” Nitekim en güzel Giresun türküsünde apartmanlardan değil, evlerden ilham alınmamış mıydı: “Oy Giresun’un evleri / Şima ile kaynama / Kız benimle oynadın / Başkasıyla oynama..” Haftanın İstanbul’daki açılışına ne Giresun Valisi, ne de belediye başkanı gelebilmişti. Neyse ki Mimarlar Odası Şube Başkanı Serdar Demirkan katıldı da kentin tarihsel gelişimini görsel bir sunumla anlattı. Demirkan imar planı ve yönetmelikteki “açık”lardan yararlanarak “eğimden ötürü kat sayısının çoğaltılması”na da dikkat çekti... Örneğin planda 45 kat öngörülen yamaç parsellerde, sözde bodrumlarla 810 katlı binalara izin verilmesi tüm ülkenin sorunu... İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin KUDEB’ini (Koruma Uygulama Denetim Bürosu) yöneten Şimşek Deniz’in Giresun’daki eski evleri kurtarmak için de benzer bir yapılanma önerdiği; yazar Ayşe Tulun’un Giresun’u tüm kültürel zenginlikleriyle tanıtırken özellikle “peynirli pide”sini de pek methettiği İstanbul oturumunu MSGSÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Suphi Saatçi yönetmişti... Toplantının sonuçlarına gelince; ayrıcalıklı “site”ler yerine meydancıklarıyla tasarlanmış “çağdaş mahalleler”in planlanması; “blok”lar yerine “sokak”ların oluşturulması; AVM’ler yerine de çarşı ve pazarların yeğlenmesi, kimlikli kent için herkesin özlemi... Kimlikli kent ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Karadeniz’in güzeli... ülkemize bir armağanı. “Yerel farkındalık” yaratmayı amaçlayan ‘hafta’lar sayesinde kültür mirasımızın koruması çalışmaları yaygınlaştı. Balcı’nın emekliye ayrılmasından sonra başkanlığı üstlenen Prof. Dr. Cengiz Eruzun da aynı etkinliklerin “kesintisiz sürmesi”ne önderlik ediyor. Mimar Eruzun, İstanbul’un tarihi Ahırkapı semtindeki, ünlü bestekârımız Hammamizade İsmail Dede Efendi’nin 18’inci yüzyılda yaşadığı evin, “dernek merkezi” olarak restorasyonunu da yapmış; 1997’de Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel kurdelesini kesmişti... Eruzun açılışta dedi ki: “Bazı kentler bizimle buluşmak için can atarken, bazıları da uzak duruyor. Örneğin, memleketim Rize’den asla davet almıyoruz. Nedeni belli. Eski evleri yıkıp apartman dikmişler. Günahları çok...” Kentleri boğan beton yığınlarıyla “kalkındık”larını zanneden; doğal ve tarihi dokuyu ezen otoyol ve köprülü yollarla “çağdaş olduk” diye sevinen; yaşantımızı yabancılaştıran HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1/ Bir düşün 1 ceyi, duyguyu ya da ola 2 yı doğrudan 3 doğruya an 4 latma yerine başka sözcük 5 ler kullanarak 6 anlatma. 2/ Çıkar yol, çare... 7 Ayak direme. 8 3/ Kadınların 9 omuzlarını örtmek için 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kullandıkları geniş 1 A B LA T Y A O atkı... Bir ilimiz. 4/ Aktinyum elementi 2 Y U A N E C E L nin simgesi... Hava 3 V A N A Z I U ya fırlatılan bir pla 4 A T O L İ GO R kanın vurulması il 5 D L E K T Ö R kesine dayalı atıcıL A T lık dalı. 5/ “Biz kim 6 A M İ G O seye kin tutmayız / 7 N İ N O V A MA âlem birdir bize” 8 A N R A K K A S (Yunus Emre),... İri 9 K A N S A K A ve boru biçiminde beyaz ya da sarı renkli çiçeği olan bir süs bitkisi. 6/ Fatih Sultan Mehmet’in şiirlerinde kullandığı mahlas... İlkel benlik. 7/ Tırnak dibindeki ince, beyaz leke... Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. 8/ Asya’da bir göl... Havada beşte dört oranında bulunan element. 9/ Gerçeklikte ayrılamaz olanı düşüncede ayırma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hayvanın iki ayağını iple bağlayarak yapılan köstek... Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçeyi aşan dirlik. 2/ Asma kütüğü... Kütük ve tomrukları çekmek için uçlarına çakılan halkalı çivi. 3/ Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... Mısır unuyla yapılan bir ekmek. 4/ Hicap... Büyük Okyanus’ta bir ülke. 5/ Güzel sanat... Hollanda’nın plaka imi. 6/ Çipura balığının yavrusuna verilen ad... Bir renk. 7/ Bir cins fasulye... Sıkıntı verme, üzme. 8/ Dünyanın tek kuyruksuz kedi cinsinin adı... Yağ dokusunun, bulunduğu yerde büyümesiyle oluşan iyicil ur. 9/ Soyundan gelinen kimse... Atın en yavaş ve doğal yürüyüşü. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle