18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 MAYIS 2013 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 17 İş Sanat’ın Parlayan Yıldızlar serisinin son konuğu çellist Şemsa İdil Ural: ‘Kemanı çello gibi çalardım’ u 14 Mayıs’ta Milli Reasürans’ta vereceği konserde Ural’a piyanist İris Şentürker eşlik edecek. Kültür Servisi İş Sanat, yetenekli genç müzisyenleri Milli Reasürans’taki konser salonunda sanatseverlerle buluşturduğu “Parlayan Yıldızlar” serisinde Şemsa İdil Ural’ı ağırlıyor. Serinin 14 Mayıs’taki son konserinde, Ural’a, genç kuşağın önemli piyanistlerinden İris Şentürker eşlik edecek. İlk solo konserini 12 yaşında veren sanatçı, 5 yaşında yarızamanlı olarak İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı yuva sınıfına başladı. 7 yaşında Prof. Reşit Erzin’in viyolonsel sınıfına kabul edilen çellist Şafak Erişkin, Rahşan Apay, Tayfur Çağlayansu, Murat Berk, Hakkı Öztürk ve Çağ Erçağ ile çalıştı. Prof. Maria Kliegel, Prof. Clauss Kangiesser, Prof. Anna Maria Ganter Hess ile viyolonsel masterclass’ına katıldı. Oda müziği çalışmalarına Deniz Yücel ve Seda Subaşı ile başlayan müzisyen, Prof. Cana Gürmen ile çalışmalarını sürdürdü. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Lisans mezunu Ural, Prof. Eldar İskenderov ile çalışmalarını sürdürüyor. Müziğe nasıl başladığınız? Neden viyolonseli seçtiniz? Müzisyen bir ailenin çocuğuyum. Büyüdüğüm evde opera söylenir, oda müziği yapılırdı. Çocuk şarkısı öğrenmeden önce ‘Carmina Burana’ söylerdim. 4 yaşında teyzem evde kuartet çalışmaları yaparken, provalarından sonra ben de kemanı çello gibi tutup çalardım; çünkü çello hoşuma gidiyordu. Ailem bunu fark ettiği için beni Prof. Erzin’e götürdü. Bu da benim çelloya başlangıç nedenim oldu. Genç bir müzisyen olarak idol olarak gördüğünüz besteciler, solistler kimler? Çocukluğumdan beri kemancı olan teyzemi idol olarak gördüm. Hayatımda, Bach’ın çok özel bir yeri var. Ayrıca romantik dönem bestecilerini çalmayı da seviyorum. Brahms biraz öne çıkıyor. Yorumculardan da Rostropoviç, Jacqueline du Pré ve A. Rudin beğendiklerim. İş Sanat’taki konserden söz edebilir misiniz? Bir yorumcu olarak meşhur olsanız bile günümüzde resital verme olanağı az bulunuyor. Bu teklifi alınca çok sevindim. Gençlere yönelik böyle bir desteğin varlığı çok önemli. Programımı da çalmak istediğim, sevdiğim eserler den oluş turdum. İris Şentürker’in eşlik etmeyi kabul etme si de benim için çok büyük bir şans. Şiirle Yaşamak İki milyon nüfuslu Slovenya… Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’nden ilk ayrılan (1991); Avrupa Birliği’ne kendi bahçesine girermiş gibi katılan (2004); zenginliğini Tito döneminde en çok yatırımın buraya yapılmış olmasına ve de nüfusunun küçüklüğüne bağlayan (birilerinin kulakları çınlasın!); muhteşem doğasıyla insanın aklını başından alan bir ülke. Uluslararası PEN Yazarlar Birliği, yıllık toplantılarından birini burada, Bled kasabasında yaptı. Bir yandan dünyada düşüncelerinden, yazdıklarından, söylediklerinden dolayı hapsedilen, baskı gören, zulme uğrayanlar için neler yapılabileceği konuşulup tartışılırken bir yandan da farklı ülkelerden gelmiş şairler, yazarlar, düşüncelerini, eserlerini, çalışmalarını paylaştı… Bugün pazar. Sizi toplantı notlarına boğmayacağım. Önümde neredeyse Adriyatik kıyılarına uzanan Alp Dağları’nın en güney ucu yükseliyor. Dağların eteğinde Bled Gölü. Yeşilin binbir tonu, mavi sulara yansıyor. Kestane ağaçlarında “şamdanlar” açmış, çimende papatyalar... Çamlarla çınarlar sarmaş dolaş… Sadece başkent Lubliana’da değil, en minik kasabada bile mutlak birkaç “Şair Evi”, “Yazarlar Odası” var. Sokaklar, alanlar kültür insanlarının adını taşıyor. Şair, yazar ve müzisyenlerin evleri, turizmin kaçınılmaz durakları… “Bizim hiçbir zaman ordumuz, askerimiz, silahımız olmadı, ama kitaplarımız, şiirlerimiz, müziğimiz hep oldu” diyen ev sahiplerimizin hemen hemen hepsi şair. Bol bol şiir dinliyor, şiir yiyor, şiir içiyor, şiir yaşıyoruz… Buraya geldiğimden beri duyduğum bir şiir günlerdir aklımı ve yüreğimi terk etmiyor. En iyisi onu sizinle paylaşayım. Ülkenin ünlü şairlerinden Boris Novak’ın “Kararlar” adlı şiiri (Mia Dintinjana’nın İngilizce çevirisinden Türkçeye şöyle çevirebilirim): “KARARLAR” İki sözcük arasından daha sessiz olanını seç. Söz ile sessizlik arasından dinlemeyi seç. İki kitap arasından daha tozlu olanını seç. Gökyüzüyle yeryüzü arasından bir kuşu seç. İki hayvan arasından sana daha çok gereksineni seç. İki çocuk arasından ikisini de seç. Daha az ve daha çok kötülük arasından hiçbirini seç. Umutla umutsuzluk arasından umudu seç: Taşıması daha güç olacağı için… Şimdi bir de gelin İzlandalı şair Sigurdur Palsson’a kulak verelim: “Evim” adlı şiirini “İşte benim edebiyat manifestom” diyerek okudu: Siz de o niyetle okuyun: “Evimin eksiği yok gibi Bacası yok buna alışırsınızDuvarları yok, duvara asılı tabloları da Bunu da kabullenirsiniz artık. Evimin eksiği yok gibi Bacası yok bu nedenle şimdilik tütmüyor Duvarları, pencereleri yok, kapıları da… Ama evim rahattır Lütfen içeri girin Geçin şöyle oturun Korkmayın Sofraya buyurun Bir şeyler yer, Ekmeği şarabı paylaşırız Yüreğimizde bir ateş yakarız Lütfen içeri girin İster kapıdan Ya da pencereden Dilerseniz duvardan…” Yüreğinizdeki ateşin hiç sönmemesi; evinizin kapısını hep açık tutmanız dileğiyle, iyi pazarlar! ‘Anne burada kim barbar?’ CEREN ÇIPLAK Bienal küratörü Fulya Erdemci ile KSL inisiyatifi üyesi Niyazi Selçuk birbirlerinden şikâyetçi oldular 13. İstanbul Bienali’nin önceki gün Taksim The Marmara’da düzenlenen “Kamusal Sermaye” başlıklı panelinde Kamusal Direniş Platformu da “performans eylem” düzenledi. Selçuk olayı şöyle özetliyor: “Paneli ve panelde yapılan eylemin video ve fotoğraf çekimini yaptım. Sonra, Fulya Erdemci yanıma gelip görüntüleri istedi, vermedim. Beni tehdit etti. Mekândan çıkmak istedim, ancak güvenlik görevlileri yaklaşık 45 dakika zorla alıkoydular beni. Daha sonra Taksim Karakolu’na gittik. Fulya Erdemci benden “özel hayatı ihlal” gerekçesiyle şikâyetçi oldu. Ben de avukatım aracılığıyla tehdit ve zorla alıkoyma gerekçesiyle şikâyetçi oldum. Hedef seçilmemin sebebi ise bu yalana inanmayan bir sanat kolektifi üyesi olmamdır. Benim görüntü almamdan dolayı duyulan basit bir rahatsızlık değildi aslında. Söylemlerinin oyunları bozulmuş, elit düzenlerinin vurgusu çatırdamıştı.” Niyazi Selçuk’un avukatı Şule Şilan Işık gazetemize yaptığı açıklamada, kamuya açık bir alanda herkesin çekim yapabileceğini vurgulayarak özel hayata müdahale olmadığını belirtti. Işık, “Bu şikâyet aslında, muhalif olana dayanamamak, muhalifle baş edememe hali” dedi. Konuyla ilgili olarak 13. İstanbul Bienali Kamusal Programı eş küratorleri Phillips ve Erdemci’nin yaptığı açıklamada, Erdemci’nin Selçuk’tan kişisel görüntü kayıtlarını izni olmadan kullanmamasını istediğini, ancak Selçuk’un bu görüntüleri istediği şekilde kullanabileceğini söylemesi üzerine kişisel haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle şikâyette bulunduğu belirtiliyor. Açıklamada, ayrıca “Sanat ve sermaye ilişkisini sorgulayan bu sanat performansına müdahale eden protestocuların eylemleri tartışmaya açılabilir, ama Niyazi Selçuk’un ısrarlı ve kesintisiz bir biçimde Fulya Erdemci ve yanında oturanları bir saati aşkın bir süre boyunca filme alması, protesto ya da aktivizm olarak görülebilir mi? Psikolojik baskı, taciz ve kişisel hakların ihlaliyle politik bir mesele gündeme getirilebilir mi? Bienal ve kamusal program, tüm farklı seslere, hatta birbiriyle çatışan düşüncelere açık, insanların korkmadan ve birbirlerini engellemeden konuşabildiği gerçek bir kamusal alan düşüncesini açmayı amaçlamaktadır” denildi Eylemciler hakkında ise herhangi bir şikâyette bulunulmadı. u Başlığı ‘Anne Ben Barbar mıyım?’ olarak belirlenen İstanbul Bienali’nin küratörü Erdemci, panelde kendisini videoya alan Niyazi Selçuk’tan kendisini taciz ettiği gerekçesiyle şikâyetçi oldu. Selçuk’un avukatı Işık da müvekkilinin tehdit edildiği gerekçesiyle şikâyetçi olduklarını belirtti. 13. İstanbul Bienali’nin küratörü Fulya Erdemci ve eş küratör Dr. Andrea Phillips’in, önceki gün düzenlenen panelde, video ve fotoğraf çekimi yapan Kamusal Sanat Laboratuvarı İnisiyatifi üyesi Niyazi Selçuk’tan “kişisel haklarının ihlal edildiği” gerekçesiyle şikâyetçi oldukları bildirildi. Anımsanacağı üzere, Kamusal Sanat Laboratuvarı İnisiyatifi ile kentsel dönüşüm mağdurları ve mahalle temsilcilerinden oluşan bir topluluk, geçenlerde bienalin İstanbul Teknik Üniversitesi Maçka Kampusu’nda yapılması planlanan “Kamuya Hitap Etmek” başlıklı panel etkinliğini protesto etmişti. Gençlik filmleri Pera’da n Kültür Servisi Pera Film, Fransız Kültür Merkezi’nin katkılarıyla “Gençlik Güzel Şey” başlıklı gençlik temalı bir film gösterimi etkinliği düzenliyor. 18 Mayıs 23 Haziran tarihlerinde gençlik temalı filmler Pera Film’de izleyiciyle buluşacak. Akbank Sanat’ta Kuzey cazı rüzgârı Evim n Kültür Servisi Müzisyen Jacob Young ve arkadaşlarından oluşan Jacob Young Trio, 15 Mayıs saat 20.00’de Akbank Sanat’ta konser verecek. Jacob Young Trio, konserde, kuzey cazının melankolik tınısını ve klasik caz örneklerini müzik tutkunlarıyla paylaşacak. Topluluk, 16 Mayıs saat 12.00’de de Akbank Sanat’ta atölye gerçekleştirecek. ‘Savaş Sonrası Sovyet Mimarlığı’ n Kültür Servisi Salt Galata Oditoryumu’nda bugün saat 11.00’de “Savaş Sonrası Sovyet Mimarlığı” başlıklı bir konferans gerçekleştirilecek. Konferansta, kamusal mekânları sosyalist fikirlerin birer simgesi haline getiren şehir planlama tasarıları incelenecek. “TARAKLI – GÖYNÜK TURU” 1819 Mayıs Gezginler Kulübü Orhan Kural’ın katılımıyla … Kişi başı 280 TL Tek kişi farkı 90 TL. Birleşik Rehberler Turizm Tel : 212 252 65 78
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle