18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 MAYIS 2013 PAZAR 14 1980’li yıllarda değiştirdiği ekonomi politikasıyla milyarlık nüfusuna orantılı dünya devi haline gelen Hindistan, 2011 yılının aralık ayında bir toplu intihar olayıyla sarsıldı. Şatisgarh eyaletinde çiftçilik yapan 1500 Hintli, ortak kararla yaşamlarına son vermişti. Bu haberden sonra anlaşıldı ki 1997 ile 2003 arasında 100 binden fazla çiftçi kendini öldürmüş ve aslında salt Şatisgarh’da değil, ülke çapında intihar dalgası her ay ortalama 1000 çiftçinin ölümüyle devam ediyordu; hem de resmi istatistiklere göre... Hintli çiftçilerin intihar nedeni, GDO’lu tohum “mucize”sine bağlı olarak aşırı borçlanmalarıydı. Hindistan, yeni ekonomi politikasıyla yerel tarımını koruyan yasaları kaldırmış, hatta köylüsünü “sihirli tohum” tüccarlarının arsız iştahasına terk bile değil, yönlendirmek amacıyla devlet tohum bankalarına pek çok geleneksel tohum türünün satışını yasaklamıştı! GDO’lu tohum simsarlarının güzellemesine bakılırsa, çiftçiler bu tohumlarla inanılmaz hasatlar yapacak, ürüne zarar veren böcek ve parazitler tarihe karışacaktı. Oysa tam tersi gerçekleşti. Örneğin, Hindistan’ın en büyük dünya üreticisi olduğu pamukta... HHH Elbette ki dünya biyokimya devi Monsanto’nun sattığı GDO’lu pamuk tohumu Bt ekili tüm tarlalar, Türkiye tarımı 9 yıldan beri Hindistan’da çiftçileri intihara sürükleyen aynı kumpasa feda ediliyor ve inanılmaz boyuttaki bu gerçeği bugüne değin kamuoyundan gizlemeyi başardılar: Ekim 2006’da yürürlüğe giren 5553 sayılı Tohumculuk Yasası, Monsanto ve yan kuruluşu Cargill gibi GDO’lu tohum üretici ve ithalatçılarına, devlet eliyle pazar yaratmak amacına hizmet etmektedir. HHH Türkiye çiftçisi, patent almak zorunda bırakıldığı yerli tohumları ekemez hale getirilmiş, patentsiz yerli tohum ekerse satış yasağı getirilmiş, uğursuz GDO’lu tohumlara bağımlı kılınmıştır. Bu ülkede yediğiniz her şey GDO’lu ve beşikten itibaren korkunç oranlarda artan başta kanser, pek çok hastalıktan; yerli tohumculuğu öldürüp Monsanto, Cargill gibi şirket devletlerin önünde eğilenler sorumludur. Mersin limanında ele geçen GDO’lu pirinçlere yapılan analizlerin geri çekilmesi, laboratuvarların sindirilmesi, hep bu çıkar zincirinin “yevmiye” işçiliğidir! Bir ülkenin yaşamı demek olan tarımı zehirlenir ve toplum hastalıklı kuşaklar yetiştirmeye mahkum edilirken; muhalefet milletvekillerinin sağlığı herkes kadar tehlikedeki çocukları için ömür boyu diplomatik pasaport ve lüks ayrıcalıklar edinme arsızlığını anlayamıyorum! “Arsız ayrıcalıklar eken, azgın isyanlar biçmek zorundadır.” CLAUDE TILLIER Her Canlı GDO’yu Tadacak! pamuk kozasını yiyen kurtçuk istilasına uğradı. Çünkü Monsanto, güya böcek ilacı gerektirmeyen GDO’lu tohumların, “yerel” yani Hindistan’a özgü haşerelere dayanıksız olduğunu söylemeyi unutmuştu!.. Fotoğraf : ALİ ARİF ERSEN Çiftçilerin, hasta ürünü kurtarmak için tonlarca yeni tohum satın almak pestisit almaları, daha da gerekiyordu! çok borçlanmaları gerekti. HHH Üstelik Monsanto, “sihirli Kimi çiftçiler, koza tohum” GDO’lu pamuğun, kurtçuğu istilasına uğrayan yerel pamuk türünden 2 kat pamuk tarlalarını 50 kez fazla sulama istediğini ve ilaçlamalarına rağmen toprağı yoksullaştırdığını kurtaramadılar. İntiharlar da belirtmemişti. böyle başladı. Hindistan’ın suyu sınırlı GDO’lu pamuk pamuk bölgeleri hızla tohumunun bir başka çölleşti, hasat randımanı etkisi ise ekilmediği çöktü ve gırtlağına kadar arazilerde susuzluğa ve borçlanan çiftçiler, bir bazı parazitlere dayanıklı sonraki ekim için tohum Hindistan coğrafyasına özel satın alamaz hale geldiler. yerel bitkilere bile bulaşarak Hasat zayıf bile olsa neden pek çok türü yok etmesi bir bölümünü tohumluk oldu. saklayamamışlardı? Çünkü Dünyanın her yanında, ektikleri GDO’lu pamuk, GDO’lu tohumların her “Terminatör” adı verilen türüne ilişkin benzer bir teknolojiyle donatılmış felaketler yaşanıyor. olup kendi kendini Bunları size aktarmayı imha ediyor, tohumluk sürdüreceğim. olarak saklanamıyor, Bilmenizi isterim ki Monsanto’dan her yıl Cankankam Elif Yıldız, 9 Mayıs’ı 10 Mayıs’a bağlayan gece yarısı salya sümük ağlatan bir SMS ve Twitter’da “İyi ki hayatımdasın...” mesajıyla start verdi. Sabah 9’da, Suzan ve Başar Yaltı ile Feryal Pere’nin devasa buketleri kapıyı, sonra telefonlar çaldı, ailem, dostlarım aradı. Daniel kendi elleriyle yaptığı pastayla kahvaltı ettirdi. Ardından Facebook ve Twitter’da bir yağmur başladı. Özellikle Twitter’da. Yüzlerce sevgi damlası yağdı yüreğime. Belki bine yakın, sayamadım… Meğer ne çok dostum, okurum, sevenim varmış? Ben de şaşırdım, ne diyeyim, düşmanlarım çatlasın! Şımardım, bugüne sarkıttım: Ablamın omzunda, anneler günüyle birleştireceğiz, ailecek. Tahmin ettiğiniz gibi ‘Mutlu Doğum Haftamı’ kutluyorum. Arayan, mesaj gönderen tüm yoldaşlarıma yürekten teşekkürler! O Yedi CHP’li Ne İstiyor? Yedi CHP’li geçenlerde bir açıklama yapıp altında 114 kişinin imzasının bulunduğu “Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi” bildirisini imzalayan 30 kadar CHP milletvekili ve Parti Meclisi üyesini kamuoyuna şikâyet ettiler. Partili arkadaşlarını “CHP’nin ilkeleri ve ideolojisiyle bağdaşmayan” bir metne imza atmak ve “CHP’nin birliğine zarar vermek” ile suçladılar. Söz konusu bildiriyi de, o yedi CHP’linin karşı açıklamasını da okudum, fakat neye, niçin karşı çıkıldığını anlayamadım. Bildiride; 1. “Anayasa üzerindeki uzlaşma çalışmaları demokratik ilkeler temelinde sürdürülmelidir. ‘Başkanlık sistemi’ gibi, başka hesaplara dayalı girişimler o süreci ‘tıkayıcı’ bir unsurdur. O girişimlerden mutlaka vazgeçilmelidir...” deniyor. 2. “Seçim barajının düşürülmesi”, 3. “Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması”, 4. “Özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, bu mahkemelerin verdikleri tüm kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi” isteniyor. Bildiride dile getirilen bu istekler CHP’nin daha önce birçok kez dile getirdiği isteklerle birebir örtüşüyor. Hatta bu isteklere ilişkin olarak TBMM’ye yasa teklifinde bulunulmuş. O halde bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? O yedi CHP’liye bu “laf ola beri gele” tavrı hiç yakışmıyor. Üzerlerine yapıştırılan, kendilerinin de benimsemiş gözüktükleri “milliyetçilik” etiketine rağmen yakışmıyor. Karşı açıklamalarını okuyunca insanın kafasında acaba o yedi kişi kamuoyunda yaratacakları korku, tedirginlik, endişe üzerinden siyasal prim yapmayı mı amaçlıyorlar sorusu uyanıyor. Öyle ya bildiride dile getirilen, Türk Ceza Kanunu’nda “ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması”, “hukuka aykırı delillere dayanan iddianamelerin kabul edilmemesi”, “dürüst yargılama ve savunma haklarının sağlanması”, “gizli ve dürüst olmayan tanıklığın ve yasadışı dinlemelerin önlenmesi”, “gerekçesiz tutuklulukların sona erdirilmesi” taleplerine bir sosyal demokratın ne itirazı olabilir? Bildiride yer alan “Türkçe dışındaki dillerde siyaset yapılabilmesinin önünün açılması...” cümlesini o CHP’liler bunu “parlamento çalışmalarında...” diye yorumluyorlar. Bildirideki “özel yetkili mahkemelerin kaldırılması, bu mahkemelerin verdikleri tüm kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesi” isteminin ise “Öcalan’ın yeniden yargılanıp salıverilmesinin yolunu açacağını” ileri sürüyorlar. Bunu yaparken bu özel mahkemelerin şimdiye kadar aldığı ve alacağı kararlar arasında Balyoz davasından KCK davalarına, Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ın da yargılandığı Ergenekon davasından pankart açma davalarına kadar birçok dava bulunduğunu unutmuş gözüküyorlar. Bunlar bir yana Abdullah Öcalan’ın bu tür bir mahkemede değil, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandığını göz ardı ediyorlar. Sanırım kendileri de neye, niçin karşı çıktıklarını bilmiyorlar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘Ayhavar’ Analarımıza Hörmetli ohurlar, arada bir “anadilim”de galeme aldığım yazılarımda, Kars’ta 1950’lerde “Ekinci Pedalhanesi”nde basılıp neşredilen “Ayhavar” (yetişinimdat) mizah gazetinden elham alıram. Bugün de bilirsiz hamının (herkesin) “Analar Günü”dü… istedim ki analarımız hegginde diyecehlerimi de anadilimde yazım. Belelihle (böylece) üreğimin sesini lap (en) derinden size dinledim.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] G NOKTASI [email protected] Anaların Mahnıları Bizim ellerde “ana”nın menası, feget (sadece) uşahları olan arvatlar değil. Ele bilirem ki dünyanın her yerinde kim ki zorda galsa, anası yaşamırsa bile ilk sözü “yetiş ay anam” değil mi? Çünkü ana demeh, “goruyan”, “bahan”, “sahlayan”, “ohşayan”, başımıza her ne fenalıh gelse bizi ondan gurtarmak için “özünü ataşa atan” demehti... Anadolu’da, Kafkasya’da ve Mezopotamya’da da anaların anası, eyni zamanda hemon (bütün) tanrıların anası “Kibele”di. O böyüh efsane ana da yeke (irikoca) memeleriyle torpağın, suyun, göğün ve yerin “ana tanrıça”sıdı.. İnsanlığın hemişe “sulh” içinde yaşaması üçün, “dava”ların (savaşların) kutarması (bitmesi) için dualar eden tamam analar adına düzeltilen Azeri mahnısı (şarkısı), illerdi (yıllardır) nesilden nesile dillendirilir. Bahın analarımız “sulha davet” için ne deyirler.. “Ana gelbim odlanır Söz tüşende dava(savaş)dan Bes (yeter) değil mi ey insanlar Döküldü gan, ahtı gan Bes değil mi gara torpah Su içti göz yaşından..” Analarımız eyni zamanda hamının anası olduhları üçün, gene bizim ellerde cavan gızlara “anacan” diyerler. Aynı isimle bestelenen mahnının sözleri de garibe (bir başka güzel) menaları gucahlıyır; “Anacan bağrımı can eylemişem men, / Gözlerimi giryan (kan çanağı) eylemişem men, / Bir ala gözlü yarın eşki yolunda / Öz canımı gurban eylemişem men..” Gelin bu menalı günü insanlık namına gutlamak için, anaların “sulha davet” mahnısının son kıtasını bir defa daha barabar ohuyah; “Silahları yandırın Arşa çıhsın tütsüsü, Her obada Her bir evde, Ganat açsın sulh sözü, Yüzü gülsün insanların, Bayram etsin yeryüzü...” BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Orman1 lara büyük 2 zarar veren 3 bir böcek... 4 Bir şeyin üretilmesi 5 ne ya da ya 6 ratılmasına 7 yönelik in 8 san etkinli 9 ği. 2/ Har 1 2 3 4 5 6 7 8 9 man yerindeki tahılın taş 1 MA N DE P S İ ve toprakla karı 2 A L İ A Ğ A N A şık kalıntısı... İs 3 D İ Ş L İ K A N kambilde koz. 3/ 4 E L A R A S T A Eğimli arazi yü 5 R İ M S E L zeyi... Bir tü6 Z AMA Z İ NGO mün bir parçası 7 A B A N İ O R G na ilişkin olan. 8 D E M Y E N İ 4/ Kırgızistan’ın 9 S EMA N L A plaka imi... Mali’nin başkenti. 5/ Toprak damları sıkıştırmakta kullanılan taş silindir. 6/ Ani aşırı duyarlılık ve tepkilerden sorumlu antikor... Vilayet. 7/ Yurdumuzda kurulmuş yirmi bir Köy Enstitüsünden biri... Bir göz rengi. 8/ Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı... Bataklık gazı. 9/ Dürüst, iyi ahlaklı... Teşhis. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ “Oyun, dolap” anlamında argo sözcük. 2/ İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent... Buğday tanesinin olgunlaşmış içi. 3/ Atasözü... Büyük piliç. 4/ Rütbesiz asker... Patlamalı motorlarda gazı tutuşturmaya yarayan elektrikli aygıt. 5/ Bir atada görülen ve birçok kuşaktan beri yitmiş bulunan niteliklerin torunlarda birdenbire ortaya çıkması. 6/ Kutsal inanç... Bir gıda maddesi. 7/ “Şebek” de denilen bir maymun... Yunan abecesinde bir harf. 8/ Dağın alt bölümü... Duyuru. 9/ Osmanlılar döneminde İstanbul’da belediye vergisini toplamakla görevli kişi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle