23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2013 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK PKK’nin Türkiye içindeki güçlerinin sınır dışına çekilmesini gösteren fotoğraf ve haberler, örgütün Kandil’deki lideri Murat Karayılan tarafından açıklanan ikinci aşamaya, yani Kürt sorununun çözümü için atılacak yasalanayasal düzenlemeler aşamasına geçilmekte olduğunun da işareti sayılmalı. Karayılan’ın, “Devletin ve hükümetin yükümlülüklerini yerine getirme aşaması” diye nitelediği bu safhaya girildiği bu günlerde eşzamanlı iki önemli gelişme daha yaşanıyor. Bunlardan birincisi pazartesi günü, içinde CHP’nin ‘liberal’ ve ‘sol’ kanatlarının oldukça belirgin ve görünür olduğu, toplumun değişik kesimlerinden 111 imzalı ‘Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi’ bildirisidir. ‘Sürece’, yani sorunun PKK ile müzakere yöntemiyle çözümüne karşı çıkmayarak ‘önemseyen’ bu metin, yeni anayasa hazırlıklarının da barış yönünde bir ‘fırsat’ olduğunu savunuyor. Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi imzacıları kısa vadede hak ve özgürlükler alanında yapılacak yasal düzenlemelerle mini demokratikleşme paketi çıkarılmasını istiyor. Başkanlık sistemi tartışmasının ise çözüm sürecinin tamamen dışında tutulmasını talep ediyor ve bu yönde de iktidar üzerinde toplumsal baskı yaratmaya çalışıyorlar. ‘demokrasi’ istiyor Tutum belgesi ile demokrasi bildirisinin, izlenen yönteme bakış ve yurttaşlık tanımı gibi farklı bakışlar dışında örtüştükleri iki ana nokta var: CHP de ulusalcısıyla, yenilikçisiyle kapsamlı bir demokrasi paketinin vakit geçirmeksizin hayata geçirilmesini istiyor, imzacılar da. İmzacılar gibi Kılıçdaroğlu da, sadece AKP’nin istediği ‘başkanlık sistemi’ talebinin, hem Kürt sorununun çözümü hem de yeni anayasa yapım süreçlerinin dışında bırakılması gerektiğini bugün mutlaka vurgulayacaktır. HHH Sürecin önündeki en büyük risk, AKP’nin ‘demokrasi’ konusundaki samimiyetsizliği. Bir tarafta Türkiye’nin en büyük sorununu demokrasiyle çözme iddiasındaki bir hükümet var. Diğer yanda aynı hükümet, 1 Mayıs’ta vatandaşını gaza boğuyor, emekçilere demokratik haklarını kullandırmıyor; özgürlükleri kısıtlıyor; Alevileri hem çözüm hem de anayasa masasında dışlıyor; aydınını, gazetecisini, milletvekilini, askerini dört duvar arasında tutsak tutuyor. En ufak eleştiriye karşı hoşgörüsü yok. İşte tüm bu gelişmeler her an AKP’nin demokrasi ve çözüm konusundaki samimiyetinin sorgulanmasına neden oluyor. İşte böylesine bir ortamda, hem ‘tutum belgesi’ hem de ‘Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi Her ikisi de Bildirisi’, AKP üzerindeki demokratikleşme ve toplumsal uzlaşı arama baskısını daha da artıracak niteliktedir. olanakları tam sayfa, üstelik tepkileri de içeren haberlerle yansıttı dün. Bırakın herhangi bir yasada anlaşmayı, Meclis tuvaletlerine bile birlikte girmekten kaçınan dört parti; milletvekillerine ömür boyu yeni haklar tanıyan yasa teklifinde anlaştı. Utanmazlığın, sıkılmazlığın, halktan ayrıcalığın, yüzsüzlüğün daniskası mı, bu dörtlü ittifak! Hürriyet’in tepkiler içeren haberlerinden birine koyduğu başlık; ittifakı ve bu ittifakın üyeleri, milletvekillerini özetliyor: Rabbena hep bana! Ama bunlar halkın seçtiği rivayete göre güzide, gözde kişiler, milletin vekilleri! Öyleyse, elbette araçlarına trafikte ambulans, polis, itfaiye gibi (örneğin metresine geç kalmış vekile) geçiş üstünlüğü tanınmalı, katiyyen trafik cezası yazılmamalı! Aldıkları 1213 milyarcık maaş, kimilerinin emeklilikten aldıkları 6 milyarı da ekle… adamcağızların gözleri ve cepleri doymak bilmiyor ki... Bu aylık gelirle, zavallılar giderlerini karşılayamıyorlar. Ver onlara Meclis bütçesinden ek para!.. Vekil ve ailelerine, eşlerine, çocuklarına diplomatik pasaport! Bedava eczane, hastane de cabası! Eşlere sağlanan yararlar eksik kalmış. Kimilerine türban dahil İslama yatkın giysiler bedava olmalı. Adı sanı bilinen kimi vekil karılarının, örneğin kocasının milletvekilliğini sindirmemiş pek çok vekil eşlerinin, sağa sola küstahça bağırıp çağırmasına, emirler vermesine hatta bedensel eylemlerle saldırabileceklerine yasal olanak da sağlanmalı. Şu veya bu vesile, bir kez vekil seçildi mi, ömür boyu vekile de aileye de bugün verilen haklardan ölünceye dek sağlanan olanaklara, aylık maaşa 7 milyar dolayındaki emekli maaşını da eklemeyi unutmamalı. Vekillere bundan böyle yaşam, sonradan görmüşleri yansıtan ünlü operet gibi, “lüküs hayat!” HHH Bugünkü parlamentoyla geçmişteki parlamentolar arasında yüzde yüz farkı inadına örneklemek gerek. Belgrat’tan dönüyorduk. Bülent Ecevit’e uçakta, hareketten önce gazeteyle konuştuğumu, CHP’li milletvekilleriyle iktidardaki Adalet Partisi milletvekillerinin maaşlarına zam yapmakta anlaştıklarını, kabul edilme aşamasına gelen bir yasa önerisini Meclis’e sunduklarını söyledim. Esmer yüzü karardı. “Millet” dedi. “Bunca sıkıntı içinde yaşarken milletvekilleri maaşlarını nasıl artırabilirler?” Sinirliydi. İstanbul’a ininceye kadar hiç konuşmadı. Derhal Ankara’ya koştu ve ikili ittifaka olanca gücüyle karşı çıktı. CHP milletvekillerinin maaş zammı tasarısına verdiği imzayı geri çektirdi. Meclis grubunun zamma karşı olmasını sağladı... Liderlik görevinin gereğini o gün yerine getiren Ecevit, gerçek bir liderdi... HHH Gelelim dünden bugüne: Bu ülkede yoksulluğun dibe vurduğunu, sosyal adaletin asla uygulanmadığından durmadan söz eden dört liderin…… ….bu liderler arasında ayrı özelliği olan, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun…. ….yaşam boyu olağanüstü olanaklar sağlayan yasaya milletvekillerini direnmeye çağırdığını işitmedik, görmedik. Bugün eleştirileri görerek harekete geçerse eğer, geç kalmış, inandırıcı olmaktan uzak tutum sergilemiş olacak.. HHH Bu olay bir gerçeği bir kez daha, getirdi önümüze koydu: Ekranlarda, Ecevit’in kasketini giyerek Ecevit gibi bir lider, sosyal demokrat bir partinin lideri olunmuyor. HHH Dörtlü ittifakı ve vekillere sağlanan bir yığın avantayı yorumlayan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kırk yılda bir doğru laf etti. Bir başka olayı örnek vererek gerçeği açık seçik söyledi: “56 ay önce yine Meclis’te bütün partiler arasında bir konsensüs oluşmuş; milletvekillerinin maaşları ve sağlıkla ilgili konularda Sosyal Güvenlik Kanunu’nun bir maddesinde değişiklik yapılmıştı. Bakınız o gün yapılanlardan bugün bir tek eleştiri kalmadı. Bugün getirilmek istenen ile bugün eleştiriliyorsa yarın unutulacak demektir.” HHH Bu değerlendirme sözün bittiği yerdir. Nokta! Bildirinin Zamanlaması Sorunlu Altında çok değerli isimlerin imzası bulunan demokrasi bildirisinin içeriğinden bağımsız olarak yarattığı ciddi bir sıkıntı var. O da şu: Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu ve süreçle ilgili kamuoyuna yönelik en önemli açıklamasını yapacağı hafta, başını yine CHP’lilerin (aralarında parti yöneticileri de var) çektiği bir başka oluşumun bildiri yayımlanması “zamanlama” ve “taktik” açıdan sorunludur. Hele de böyle bir bildirinin hazırlıkları içinde yer alan partililerin konuyu CHP’nin karar organları parti meclisi ve MYK’ye getirmemiş olması tepkilere haklılık zemini sağlamaktadır. Nitekim dün onların bu tavrına karşılık ulusalcıların yayımladığı karşı bildiri ile CHP kamuoyuna bir kez daha “ikilik” tablosu sergilemiştir. Hem de parti liderinin kamuoyuna tutum belgesi adı altında bütünlük mesajı vermeye çalıştığı gün! Tutum Belgesi ve Demokrasi Bildirisi: AKP Üzerinde ‘Demokrasi’ Baskısı Artıyor CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından açıklanacak belgenin özü, Parlamento Büro Şefimiz Ayşe Sayın imzasıyla dün Cumhuriyet’te yayımlandı: “Barışa Evet, Pazarlığa Hayır”. Anlaşılan o ki, tutum belgesinin yukarıda değindiğimiz ‘Barış İçin Özgürlükçü Demokrasi Bildirisi’nden temel farkı, PKK ile yürütülen gizli müzakerelere kategorik olarak karşı çıkılması olacak. CHP’nin soruna barışçı bir çözüm bulunması isteğinin altını kalın çizgiyle çizmesi beklenen Kılıçdaroğlu, sürecin bundan sonraki aşamalarının ise hükümet ile örgüt arasında değil, parlamento zemininde iktidar ve muhalefet partilerinin uzlaşısıyla yürütülmesini isteyecek. Bu süreçte PKK’nin ve Kürt siyasi haraketinin samimiyeti ve gerçek niyetleri gibi kafalarda yer eden şüphelere ‘demokrasi bildirisi’ hiç yer vermezken, CHP’nin tutum belgesinde ise bu kaygılar çok ayrıntılı yer alacak. Sürecin PKK’ye silah bıraktırmaktan uzak biçimde ilerlediği, örgütün bundan sonra elinde silahla başta Suriye olmak üzere bölgesel krizlerde taraf haline gelmekte olduğu gibi tespitlerin Kılıçdaroğlu’nun metninde yer alması kaçınılmaz. CHP’nin tutum belgesinde, demokrasi bildirisinde yer alan etnisite temelli olmayan yurttaşlık tanımına destek çıkması ise zor. Nitekim, o bildiriye katılan 30 CHP’liye tepki olarak ulusalcı kanattan milletvekillerinin hazırladığı karşıbildiri CHP’de bu konuda bir uzlaşı olmadığını da ortaya koydu. CHP, Meclis’i işaret edecek İkinci önemli gelişme ise sürekli ‘Süreçte görüşü belli değil’ diye suçlanan ana muhalefet partisinin bugün açıklayacağı ‘tutum belgesi’. Kılıçdaroğlu ile imzacıların farkı Okullarda zorunlu göç HİCRAN ÖZDAMAR Öğrenci ve öğretmenler, MEB’in ‘toplulaştırma’ projesi kapsamında yerlerinden olacak İZMİR Milli Eğitim Bakanlığı, 4+4+4 eğitim sisteminin ardından “ilk” ve “orta” olarak ayrılan okullardaki öğrencilerin “kademeli eritilmesi” yaklaşımından vazgeçti. Buna göre gelecek eğitim öğretim döneminde “toplulaştırma” çalışmasına gidecek bakanlık, öğrenci ve öğretmenlerin okullarını “bir anda” değiştirecek. Sadece İzmir’de 100 bin öğrencinin “zorunlu göç” ettirileceğini bildiren Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Abdullah Tunalı, eğitimde kaos döneminin sürdüğünü söyledi. Edinilen bilgiye göre Milli Eğitim Bakanlığı, toplulaştırma yaklaşımıyla ilgili ilçe milli eğitim müdürlükleri düzeyinde çalışma başlattı. Bu kapsamda öğretmenlere, öğrenci velilerini ikna etme görevi de verildi. ‘Sürgünle karşı karşıya kalacaklar’ İlçe milli eğitim müdürlüklerinin, öğrencilerin “ilk” ve “orta” durumlarına göre hangi okullara kaydırılabileceğini ilişkin rapor hazırladığını ve bunu il milli eğitim müdürlüğüne sunacağını vurgulayan Eğitim Sen Şube Başkanı Tunalı şunları söyledi: “4+4+4 eğitim sistemine geçilmesinin ardından tabelaları değişen okullardaki öğrencilerin, kademeli olarak eritilmesi amaçlanıyordu. Ancak bundan vazgeçildi. Şimdi öğrenci ve öğretmenlerin okulları bir anda değiştirilecek. Zaten kaos ortamı içinde bulunan eğitim sistemimiz iyice karışacak. Öğrenci ve öğretmenlerimiz yeni bir sürgünle karşı karşıya kalacak.” Öğretmenlerden okullarını belirlemelerinin, sınıflarını da taşımalarının istendiğini anlatan Tunalı, “Sınıf öğretmenlerimizin yüzde 20’si norm fazlası olacak. Başka bir okula taşınmaları konusunda velileri ikna görevi de öğretmenlerimizde olacak. Veli doğal olarak evine yakın okul dışında farklı bir okula öğrencisini göndermek istemeyecektir” diye konuştu. Öğrencilerin bulundukları ortamdan da ayrılacaklarını ve uyum sorunu yaşayacaklarını vurgulayan Tunalı, 4+4+4 eğitim sisteminin yarattığı kaos ortamının daha da artacağını bildirdi. 3 kız çocuğunu muayene etmeyen Prof. Dr. Altun hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis isteniyor ‘Neden bekâret kontrolü yapmadın? İstanbul Haber Servisi Edirne Yetiştirme Yurdu’nda kalan 3 kız çocuğunu, kendileri istemediği gerekçesiyle muayene etmeyen Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gürcan Altun hakkında açılan “Adli Görevi İhmal ve Görevi Kötüye Kullanma” davası dün görüldü. Altun, tıp etiği ve çocuk hakları sözleşmeleri gereği uyarınca zorla beden muayenesi kavramının tıpta bulunmadığını söyledi. Adli Tıp Uzmanları Derneği, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Edirne Tabip Odası üyeleri de yargının tıp etiğine müdahalesinin devam ettiğini belirterek “Adalet Bakanlığı ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun çocukların üstün yararı ilkesine aykırı uygulamalar yapan sorumlular hakkında değerlendirme yapmasını bekliyoruz” dediler. Cinsel istismara uğradıkları iddia edilen ve mahkeme kararıyla muayene edilmeleri için 11 Ocak 2013’te TÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirilen 10, 11 ve 12 yaşlarındaki 3 kız çocuğunun muayene edilmemesi ile Prof. Dr. Altun’a açılan davada, Altun 3 ayla 1 yıl arasında hapis cezası ile yargılanıyor. ANKARA GAZİ ÜNİVERSİTESİ Ülkücülerle rektör karşı karşıya geldi MERT TAŞÇILAR YURTKUR MÜDÜRÜ DEĞİŞTİ Bakan 10 yıllık bürokratı yedi FIRAT KOZOK MEF’te projeler yarışıyor Eğitim Servisi MEF Eğitim malzemesi elde edilmesi, beyin Kurumları tarafından bu yıl 22.’si frekanslarının mercimek tohumunun düzenlenen “Uluslararası Araştırma çimlenmesine olan etkisi, gıda Projeleri Yarışması”, 26 ülkeden ambalajı olarak kullanabilecek gelen 165 lise öğrencisinin katılımıyla antibakteriyel etkili yenilenebilir başladı. film üretimi gibi konularda Sürdürülebilir enerji geliştirilen ve farklı sistemlerinden, cam sektörlerin sorunlarına temizleme robotuna; el çözüm sunabilecek yapımı optik cımbızdan projelerin tanıtıldığı kitap doğal antibakteriyel da, sanayi kuruluşlarına leke çözücüye kadar ve tüm kütüphanelere yarışmaya katılmaya gönderilecek. hak kazanan toplam 90 MEF Eğitim Kurumları proje, MEF Okulları’nda Yönetim Kurulu Başkanı sergileniyor. Yarışmada Dr. İbrahim Arıkan, 22. dereceye girenlere Uluslararası Araştırma ödülleri, bugün törenle Projeleri Yarışması’nın verilecek. açılış töreni öncesinde Fen bilimleri alanındaki düzenlediği basın Dr. İbrahim Arıkan toplantısında, bugüne yetenekli öğrencileri bilimsel araştırmalara kadar 7 projenin sanayide yönlendirmek ve onların “geleceğin uygulandığı söyledi. bilim insanları” olarak yetişmelerini Dr. Arıkan MEF Üniversitesi’nin sağlamak amacıyla düzenlenen de 20142015 öğretim yılında, yarışmada, fizik, kimya ve biyoloji başta mühendislik, sosyal bilimler, alanlarında hazırlanmış projeler yer uluslararasıhukuk, İngilizce alıyor. Tekstil boyalarının arıtılması, öğretmenliği olmak üzere öğretime çevre dostu yüzey kaplama başlayacağını da belirtti. ANKARA Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, yaklaşık 10 yıldır YurtKur Genel Müdürlüğü görevini yürüten Hasan Albayrak’ı görevden aldı. Yerine Sakarya Üniversitesi’nden ilahiyat profesörü Recep Kaymakcan’ın getirilmesi bekleniyor. Albayrak son seçimlerde AKP’den aday olmak için istifasını vermiş, aday olamayınca geri dönmüştü. Albayrak’ın yurtlarla ilgili çalışmaları Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da desteğini almıştı. Ancak Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Albayrak’ın yıldızları ilk günden itibaren barışmadı. Albayrak’ın çevresine, “20 aydır birçok zorluk çektim, artık sağlığım bozulmak üzere” diyerek bakandan yakındığı öğrenildi. Albayrak ile Kılıç arasındaki bu gerilim dün genel müdürün ailesine ait Yeni Şafak gazetesinin manşetine kadar yansımıştı. Bugüne kadar hükümetle ters düşmeyen gazete Kılıç için manşetinde “Arıza Bakan” ifadelerini kullandı. Bu manşetin ardından ikili arasındaki ipler tamamen koptu. Albayrak görevden alındı. Hasan Albayrak’ın Başbakanlık müşaviri olmak için başvuruda bulunduğu, bu talebinin de kabul edildiği öğrenildi. olmak istemedi’ ‘Çocuklar muayene Edirne Adliyesi 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanık doktor Prof. Dr. Gürcan Altun ile avukatı Zeynep Özçelik katıldı. İddianamenin okunmasının ardından Altun savunmasında, çocukların tüm uğraşlara karşın muayene olmayı kabul etmediğini belirterek bir hekim olarak yapacak başka bir şeylerinin olmadığını söyledi. Tanık Ziynet Erdoğan ise hastanede görevli olarak çalıştığını, çocukların muayene olmayı kabul etmediğini belirtti. Tanık Denizhan Demirkıran da çocukların muayene olmak istemediklerini tutanağa işlediklerini kaydetti. Hâkim Hüseyin Öksüz, dosyanın tekrar incelenmesi gerekçesiyle davayı erteledi. Davanın görülmesinin ardından, TTB, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Edirne Tabip Odası ortak bir açıklama yaptı. Adli Tıp Uzmanları Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Biçer, Edirne’de yalnızca iyi hekimlik değerlerinin değil, çocuk haklarının da çiğnendiğini söyledi. ANKARA Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Büyükberber’in, şiddet olaylarına karıştıkları gerekçesiyle ülkücü öğrencilere “terörist” nitelemesinde bulunduğu iddiası üniversiteyi karıştırdı. Ülkücü öğrenciler sosyal medya üzerinden Büyükberber’e, “SonkaleGazi YandaşBarbar” sloganıyla tepki gösterdi. Büyükberber ise, “Öğrenciyi suiistimal etme dönemi bitmiştir” derken, Başbakan Tayyip Erdoğan gibi açıklamasını “Allah yâr ve yardımcınız olsun” diyerek bitirdi. Üniversitenin bölüm başkanlarıyla yapılan toplantıda söylendiği belirtilen bu ifadelerin ardından rektör Büyükberber’e öğrenciler tarafından tepki gösterildi. Twitter’da “SonkaleGaziYandaşBarbar” sloganıyla gösterilen tepkilerin yanı sıra ülkücü kimliğiyle bilinen Sonkale.org adlı internet sitesinden de açıklama yapıldı. Açıklamada, “Gazi Üniversitesi öğrencilerini ‘terörist’ olarak niteleme gafletinde bulunan hükümet piyonu Büyükberber, bu kadarla da yetinmeyerek geleceğimizin teminatı vatansever gençleri ‘ahlaki ve sosyal seviyeleri düşük’ diyerek aşağılamaya çalıştı. Antidemokratik bir ‘atama’ yoluyla Gazi Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilen Büyükberber, kendisine bahşedilen koltuğun diyetini, PKK kurgusunun bir parçası olmakla ödeme kaygısına düşmüş ve öğrencilerine savaş açmaktan çekinmemiştir” ifadeleri kullanıldı. Tepkiler üzerine açıklama yapan Büyükberber de “Adımızı kavgayla, bıçakla, huzursuzlukla bir arada göstermeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Gazi Üniversitesi’nde hiçbir grubun diğer öğrencilere göre ayrıcalığı, üstünlüğü olamaz. Hiçbir grubun kantinlerde, fakülte binalarında özel köşeleri olamaz” dedi. n Haber Merkezi Anadolu Gençlik Derneği üyesi bir grup öğrenci Kocaeli Üniversitesi Anıtpark Kampusu önündeki yürüyüş yolunda Ayasofya’nın ibadete açılması amacıyla imza toplamak için stand kurdu. Bu arada Kolektif Öğrenci Grubu üyeleri buna tepki gösterdi. İki grup arasında gerginlik yaşandı. Gruplar bir ara sopalarla birbirine girince bölgeye gelen polislerden biri havaya 1 el ateş etti. Silah sesi üzerine öğrenciler dağıldı. Öğrenciler arasında gerginlik
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle