23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 MAYIS 2013 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Devrimci Demokratlara Teşekkür… Tepe Yelleri ERDOĞAN’IN Çankaya’ya çıkmak istemesinden daha doğal bir özlem olamaz. Politikaya giren her yiğit sonuçta devletin tepesine geçmek ister. Kaldı ki, öyle yiğitlerin kendilerinden daha çok eşlerinin hülyasıdır bu. Onlar, daha çok, önceki aşamalarda bile başlayarak tahtın sağındaki koltuğa nasıl kurulup Köşk’ün perdelerinden başlayarak konuklara kahve sunacak personele kadar her şeyi ve herkesi değiştirme hesaplarını yapmayı pek severler. Ama o ne, Amerika’nın Pennsylvania eyaletinde oturan tarikat başı, Başbakan’a açıkça seslenerek “Sakın Çankaya’ya çıkma” dedi. Hem de başkanlık sistemi tartışmasına bile girmeden. aten öylesine bilgece bir sesleniş ki bu, yalnız devlette değil başka kuruluşlarda da baş döndürücü tepelere çıkanlara oralarda esen yelleri bütün açıklığıyla anlatıyor: Küstahlaşmanın, nemrutlaşmanın, firavunlaşmanın, “dediğim dedik” demenin insanları nasıl gaflete sürüklediğini, başkalarına tepeden bakmanın şirazeleri niçin bozduğunu, küçük insanların büyük işler yaparken neden söz dinlemez duruma geldiklerini anlatan bilgece sözler. Ama bilgelik bununla yetinmiş ve iç politikada başarılı olan bir kişinin Türkiye gibi bir ülkede cumhurbaşkanı olunca dünya çapında ne tür güçlükler ve engellerle karşı karşıya kalacağı konusuna pek girmemiş. Oysa, asıl tehlike oradadır. İçte kurt olmak dışta aslan olmaya yetmiyor. Dış politikanın kurtları hem tilki kadar kurnaz, hem de sırtlan kadar açgözlü ve doymaz olurlar. Ayrıca, kendi yetişkinliklerinin ve deneyimli oluşlarının aşağısında saydıklarını küçük görmeye yatkındırlar. Üstelik, Türkiye’ye karşı bir araya gelip cepheleştiklerinde, ki böyle durumlar sık sık olur, karşılarındakilerin her falsosunda birbirlerine bakarak bıyık altından gülecek kadar terbiyesizleşebilirler. Onlarla baş edebilmek için en az rahmetli Denktaş kadar sağlam durmak, ciğerlerini okuyacak kadar hepsi konusunda bilgili olmak ve dillerini onlardan daha iyi bilmek gerekir. öyle olduğu içindir ki, tarikat başının Çankaya’ya çıkmama tavsiyesini Sayın Başbakan’ın yabana atmamasında yarar vardır. Soru ve sorunları bıraktık, insanlarla uğraşır olduk. Yurtiçi barışı unuttuk Ortadoğu’da barış havarisi kesildik. Cumhuriyet paşalarını tutukladık, Osmanlı paşası üniformalı figüranlara reklam programlarında “çay” ikram ediyoruz. Bozkurt GÜVENÇ H Z mokratlara. Cumhuriyet’e karşı oldukları ya da Türkiye Cumuhuriyeti’ni “İslami bir Cumhuriyet”e dönüştürme çabaları için değil. Cumhuriyetimizi kuran Gazi Mustafa Kemal’in “Manevi mirasım akıl ve bilimdir; Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür koruyucular ister” vasiyetini unutan veya unutmuş görünen kuşakları uyandırıp “Ne mutlu Türk’üm” diyen yurttaşlarımızı göreve çağırdıkları ve bu çağrıyı en az yarım yüzyıldır başarıyla gündemde tuttukları için teşekkür ediyorum! Teşekkürüm, yalnız AKP demokratlarına değil, daha Kurtuluş Savaşı yıllarında, Birinci Meşrutiyet armağa ayır, yanlış okumadınız. Gerçekten teşekkür ediyorum de nı “Hâkimiyeti Milliye” (ulusal bağımsızlık ve egemenlik) ilkesini hayata geçiren Mustafa Kemal ve ülkü arkadaşlarının kurduğu laik Cumhuriyete, kültür devrimine ve yöneticilerine hücum eden demokratlara ve kurumlara teşekkür ediyorum! umhuriyet ve demokrasi Günümüzde eş ya da karşıt anlamlarda kullanılan bu iki yönetim biçimi, ülkemizde devrim ve karşı devrim simgesi oldu. Türk Demokrasi Hareketi, kültür devriminin ve CHP’nin hatalarını bırakıp Cumhuriyeti hedef aldı. O kadar ileri gittiler ve halen gidiyorlar ki, ülkede bir cumhuriyetçi demokrat ikilemi, devrimcikarşıdevrimci kutuplaşması yarattılar. Karşıdevrimci demokratlar, örnek aldıkları demokrasilerin yüzyıllar önce ilk C cumhuriyet olarak kurulduğu gerçeğini göremediler. ABD’yi kuran Cumhuriyetçilerin sonradan Demokrat olmaları gibi, bizim devrimci cumhuriyetçilerimiz de bugün demokratik hak ve özgürlükleri savunuyor. Sosyal değişmenin yarattığı yabancılaşma, bir karmaşaya ve kuralsızlığa dönüştü. Hakikatleri aramak bir yana artık neyin ne olduğunu bilemez, doğruyu yanlıştan ayıramaz duruma düştük. Soru ve sorunları bıraktık, insanlarla uğraşır olduk. Yurtiçi barışı unuttuk Ortadoğu’da barış havarisi kesildik. Cumhuriyet paşalarını tutukladık, Osmanlı paşası üniformalı figüranlara, reklam programlarında “çay” ikram ediyoruz. edyanın katkıları Yaşanan görülmemiş dönüşümü, Türk varlığını yok etmeye kararlı Sevr ortakları dışarıdan; küresel sermayenin denetimindeki medya kuruluşları içeriden, destekledi. Kaleyi içeriden fethetme politikası öyle başarılı oldu ki, ulusal varlığımızı, kültürel kimliğimizi korumak cehalet, hat M ta ihanet sayıldı. Sivil bir anayasa yapamayan demokratlar, önümüzdeki seçimleri belki de Silahlı Kuvvetler’den miras kalan darbe yasalarıyla yapacaklar... Millet 1920’lerde değil asıl şimdi uyanıyor, tarihi varlığımız elden gitti, gidiyor derken, uyutulan kuşakların varlık ve kimlik bilinci uyandı, ulusal bilince erdi; bu çıkmaza nasıl girdiğimizi, yanılgılara nasıl düştüğümüzü sorguluyor. Kadınlarımızın takılarında Atatürk rozetleri görülüyor. Bu tarihi uyanışı/dirilişi sağlayan demokrasi yandaşlarına teşekkürler. Cumhuriyetin kültür devrimiyle yapamadığını, yürüttükleri devrim karşıtı demokrasi söylemleriyle başardılar. Karamsar olmayalım. Ünlü basın ve medya patronu Macar asıllı Pulitzer’in on yıllar önce önerdiği gibi, “Medya ile çöken demokrasiler Medya ile yükselişe geçecektir.” Sürecin başladığı ve hızlandığı izleniyor. Korkunun beklediği dağlarda yükselen iletişim kuleleri arasında bugün özgürlük ağları örülüyor. Deve Kültürü ve Nükleer Santral Biz ki apronda deve kesen bir teknik ekibin bakım yaptığı uçaklarla uçuyoruz… HHH Biz ki nükleer santral riskini mutfaktaki tüp gazın riski ile bir tutan bir Başbakan tarafından yönetiliyoruz… HHH Biz ki normal rayların üzerinde “gitmez” denilen hızlı tren kurmuş ve insanlarımızı öldürmüşüz… HHH Biz ki deprem bölgesinde önlem almadan yaşıyoruz… HHH Biz ki, hırsız müteahhitlerin yaptığı, deprem beklemeden çöken binalara insanlarını kurban vermişiz... HHH Biz ki planlama hatasından dolayı, metrobüslerin inişbiniş kapılarını, duraklarını ve trafik şeritlerini ters inşa etmiş bir belediye tarafından yönetiliyoruz… HHH Biz ki otobüslerin rengini, şehir hatları vapurlarının biçimini halka sorarız ama üçüncü köprü, Çamlıca’ya cami, üçüncü havalimanı kararlarının Başbakan tarafından tek başına verilmesine sessizce boyun eğeriz… HHH Biz ki, Avrupa’nın en ileri endüstri ülkesi olan Almanya’nın bile sakıncalı gördüğü için kapattığı nükleer santralları kurmaya gönüllü olacak kadar gözü pekiz… HHH Biz ki güneydeki birinci nükleer santral ihalesini Çernobil’de kurduğu santralın patlamasıyla dünyayı ve ülkemizi radyasyon yağmurlarına kurban eden Ruslara vermişiz… HHH Biz ki kuzeydeki ikinci nükleer santral ihalemizi Fukuşima’daki santralını patlatan ve hâlâ bunun yarattığı sorunları çözememiş olan Japonlara vermişiz… HHH Biz ki nükleer santral yerine kullanılabilecek, yenilenebilir rüzgâr ve güneş enerji kaynakları bakımından doğanın en zengin coğrafyalarından birinde yaşıyoruz… HHH Biz mi korkacağız nükleer santrallardan… Nükleer santrallar bizden korksun! Sayıştay’a Yazık Ediliyor Başsavcı ve savcılar sadece Hazine’nin temsilcisi olup, TBMM adına görev yapmamaktadır. Bu nedenle, TBMM adına görev yapmayan başsavcı ve savcıların TBMM tarafından seçilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçilmeleri, savcıların, yürütmenin kontrolüne geçmesi anlamını taşımaktır. TBMM’nin, bakanların hesap verme sorumluluğunu belirlemesi de mümkün değildir. Teklifle Rapor Değerlendirme Kurulu çok geniş yetkilerle donatılarak yeniden yapılandırılmaktadır. Halen Sayıştay Genel Kurulu’nca her daireden seçilecek birer üye ile iki daire başkanından oluşan bu kurul, teklifle, TBMM tarafından doğrudan seçilen 8 üyeden oluşacak ve Sayıştay raporlarını dilediği gibi, yürütmenin istediği gibi düzenleyebilecektir. Yürütmenin hâkim olduğu Meclis çoğunluğunca seçilen Rapor Değerlendirme Kurulu’ndan, objektif, yansız raporlar beklenemez. Bazı denetim raporlarını hazırlayan, bazıları için görüş bildiren, bazı kurullara katılan, denetim gruplarının kuruluşuyla yıllık denetim programlarının hazırlanmasında söz sahibi olan kurul, bu haliyle Sayıştay’ın neredeyse her birimini etkileyip yönlendirebilen, bağımsızlığını sınırlandıran tam bir süper güçtür. Kurulun bir ahtapot gibi Sayıştay’ın tümünü saran gücü karşısında, başkanlığa ne iş kaldı sorusu akla gelmektedir. Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçileceği için kurulun güvenilen, mutemet kişilerden oluşması kaçınılmazdır. Rapor Değerlendirme Kurulu, bu haliyle teknik bir kurul olmaktan çıkacak, siyasi bir kisveye bürünecektir. B D Dr. Hasan BAŞ / Emekli Sayıştay Daire Başkanı emokratik devlet düzeninin gelişip güçlenmesi, halk temsilcilerinin, gelirlerin sağlanmasında ve giderlerin yapılmasında söz sahibi olabilmeleri için mutlak hükümdarlara karşı yaptıkları mücadelenin bir ürünüdür. İlk kez İngiltere’de 1215 yılında Magna Carta (Büyük Ferman) ile vergiler konusunda krala karşı söz sahibi olan halk temsilcileri zaman içinde sürdürülen mücadele sonucu toplanan vergilerin nerelerde, ne miktar ve ne şekilde harcanacağı konusunda da söz sahibi olmuş; böylelikle “bütçe hakkı” hükümdarlardan halkın temsilcilerinden oluşan parlamentolara geçmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 31/12/2010 günkü E.2008/84 sayılı kararında da belirtildiği üzere, Bütçe Hakkı, sadece bütçeyle verilen gelirleri toplama ve harcama konusunda yürütmeye yetki ve izin verilmesi değil, bütçenin uygulama sonuçlarının denetimini de kapsamaktadır. Ancak yapısal özellikleri nedeniyle parlamentoların denetimde karşılaştıkları güçlükler nedeniyle parlamento adına bütçeyi denetleyecek kurumlara ihtiyaç duyulması sonucu sayıştaylar doğmuştur. “Bütçe Hakkı”nın parlamentolarca etkin şekilde kullanılmasını sağlayan sayıştayların bir kısmı yargı yetkisini de haizdir. Yargı yetkisi olsun veya olmasın anayasal kurumlar olan sayıştayların ortak özelliklerinin başında bunların bağımsız ve tarafsız, mensuplarının da güvenceli olması gelmektedir. Sayıştay’da savcılık, denetçiler tarafından düzenlenen yargılamaya esas raporlar hakkında Hazine adına görüş bildirmek ve Sayıştay’ca verilen beraat kararlarını Hazine yararları doğrultusunda temyiz etmekten ibaret idari bir temsilciliktir. Yoksa, savcılık kesinlikle Sayıştay’ın asli bir unsuru değildir. Nitekim, anayasanın Yargıtay’a, Danıştay’a, Askeri Yargıtay’a ve Askeri Yüksek İdari Mahkemesi’ne ilişkin 154, 155, 156 ve 157. maddelerinin tümünde başsavcı ve savcılardan söz edildiği halde anayasanın Sayıştay’a ilişkin 160. maddesinde başsavcı ve savcılardan hiç söz edilmiş değildir. Sayıştay’ın TBMM adına denetim yapması nedeniyle üyelerinin TBMM’ce seçilmesi, anlaşılabilir bir durumdur. Ancak başsavcı ve savcılar sadece Hazine’nin temsilcisi olup, TBMM adına görev yapmamaktadır. Bu nedenle, TBMM adına görev yapmayan başsavcı ve savcıların TBMM tarafından seçilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Yürütmenin hâkim olduğu parlamento çoğunluğu tarafından seçilmeleri, savcıların, yürütmenin kontrolüne geçmesi anlamını taşımaktır. Teklife göre kendilerine intikal eden, yargılamaya esas raporlar hakkında savcılıkça “uygundur”, “düzeltilmelidir” veya “yargılamaya gerek bulunmamaktadır” şeklinde karar verilebilecektir. Bu kararla itiraz edilebilecek, ancak başsavcı tarafından verilen kararlar kesin olacaktır. Bu demektir ki, sadece savcıların uygun gördüğü olaylar yargı konusu olabilecektir. Bu düzenlemeyle savcılık, yargı sürecini başlatmakta ve kontrol edebilmekte, hem denetçinin bağımsızlığını, hem de yargı dairelerinin yetkisini kısıtlamaktadır. önetmeliklerin yürürlüğü TBMM başkanının onayına bağlanıyor Anayasanın 160. maddesine göre, Sayıştay, TBMM adına denetim yapmaktadır. Ancak bu, Sayıştay’ın, yasamanın bir parçası, bir cüz’ü olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 27/12/2012 gün ve E.2012/102 sayılı çok yeni bir kararında, “… Sayıştay’ın TBMM adına görev ifa etmesi, TBMM’ye bağlı olduğu anlamına gelmemektedir. Sayıştay mensupları, TBMM Başkanlığı’yla herhangi bir hiyerarşik ilişki içerisinde bulunmadıkları gibi…TBMM’den telkin, tavsiye ve talimat almadan tamamen bağımsız şekilde hareket etmektedirler” denilmektedir. Bu nedenle, Sayıştay’ın yönetmeliklerinin yürürlüğünün TBMM Başkanı’nın onayına bağlanmasının herhangi bir mantığı olmadığı gibi hiçbir hukuki dayanağı da bulunmamaktadır. Anayasamızın 6. maddesine göre “Hiçbir kimse veya organ kaynağını anayasadan almadan bir devlet yetkisi kullanamaz”. Anayasanın hiçbir maddesi, TBMM Başkanı’na verilen onay yetkisine kaynaklık etmemektedir. Sonuç olarak, bu teklifle Sayıştay etkisizleştirilmekte, bağımsızlığı ve tarafsızlığı yok edilmekte, bütçe hakkının içi boşaltılmaktadır. Y lağanüstü yetkili başsavcı ve savcılar Teklifle Sayıştay başsavcısı ve savcılara özel bir önem verilmektedir. Daha önce 832 ve 6085 sayılı Sayıştay kanunlarında “meslek mensubu” addedilmeyen başsavcı ve savcılar, ne hikmetse meslek mensupları arasına alınmış, yetkileri çok genişletilmiştir. Öyle ki, Sayıştay savcıları, Ergenekon savcılarını kıskandıracak yetkilerle donatılmıştır. 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’na göre, Sayıştay Başkanlığı’nın görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığı’nca yapılacak teklif üzerine ortak kararnameyle atanan başsavcı ve savcılar, teklifle TBMM’ce seçileceklerdir. Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Diğer adli ve idari yargı mercilerinden farklı olarak başsavcı ve savcılar, Sayıştay’da Hazine temsilcisi olarak bulunmaktadır. O apor Değerlendirme Kurulu Anayasamıza göre Sayıştay TBMM adına denetim yapmakta olup, denetim bulgularının TBMM’ye sunulması, işin doğası gereğidir. Ancak siyasi iktidarlar, nedense, Sayıştay raporlarından tedirgin olmaktadırlar. Oysa TBMM bütçenin uygulama sonuçlarını da denetlemekle yükümlüdür. Sayıştay raporları olmadan TBMM’nin bu denetimi hakkıyla yapması olanaksızdır. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’na göre bakanlar, kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanılması konusunda TBMM’ye karşı sorumlu olup, Sayıştay raporları olmadan R
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle