18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2013 CUMARTESİ [email protected] 14 Fotoğraf: SERCAN MERİÇ Emek Sineması’nın içine giren eylemciler ‘onarım’ değil yıkım yapıldığını belirtti. Yıkıma karşı yarın eylem yapılacak ‘Emek’i yıkıyor, talan ediyorlar’ Kültür Servisi Emek Bizim İstanbul Bizim Platformu, yıkımına başlanan Emek Sineması’nın projesine karşı yarın bir eylem yapacak. Taksim tramvay durağında saat 16.00’da buluşacak olan topluluk Emek Sineması’na yürüyecek. Emek Sineması önünde, 31 Mart’ta İstanbul Film Festivali’ne alternatif bir açılış düzenleyen topluluktan yaklaşık 50 kişi çevik kuvvet ekibine karşın Emek Sineması’nı işgal etmişti. Topluluk, işgal sonrası Emek’in yıkımına şahit olduklarını belirterek “Üç yıldır ‘Yıkmıyoruz, sökerek taşıyoruz’ dediklerinde inanmadık ve hepimiz şahit olduk: Turkmall adlı şirketin sahibi olduğu Kamer İnşaat, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koruma kurullarının onayıyla, Beyoğlu Belediyesi’nin verdiği ruhsatla Emek’i yıkıyor, talan ediyor. Nereyi? SGK’ye, yani hepimize ait olan bir kamu mülkünü: Emek Sineması’nı” diyor. Topluluk eylem çağrısında da “Bize ait olan sinemalarımızı, sokaklarımızı, mahallelerimizi ve yaşadığımız kentleri geri almak için ve daha önemlisi bunun mümkün olduğunu göstermek için, bizler Emek’teydik ve festivalin gerçek açılışını burada yaptık. Emek Sineması her tür kötü muameleye, hoyratlığa, özensizliğe rağmen bütün ihtişamıyla hâlâ orada ve biz bu yıkımı durdurup Emek’i geri alabiliriz” ifadelerini kullanıyor. Öte yandan, sinema eleştirmeni Atilla Dorsay, dün, Emek Sineması’nın içine girince güvenlik görevlileri tarafından şiddet girişimine maruz kaldığını belirtti. Dorsay gazetemize yaptığı açıklamada olayı şöyle özetledi: “Emek’i son kez görmek istedim. Sinemanın içine girdim baktım ki Emek diye bir şey kalmamış. İçeriden malzeme, yıkıntı taşıyorlardı. Görevliler de beni yakamdan tutup iterek dışarı çıkarmaya çalıştılar. Artık söz bitti, eylem zamanı. Yakında ben de Emek için kendimce eylemler yapacağım.” İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Costa Gavras ile son filmi ‘Kapital’ üzerine ASLI SELÇUK ‘Canavarımız KÜLTÜR kapitalizm’ “Kapital” Atilla Dorsay’a şiddet girişimi Uluslararası Kültür Zirvesi bugün n Kültür Servisi Kültür, sanat ve iş dünyasını bir araya getiren JCI Uluslararası Kültür Zirvesi bugün ve yarın Pendik The Green Park Hotel’de düzenlenecek. Etkinlikte, söyleşiler, seminerler, tiyatro, dans ve film gösterileri aracılığıyla sanat kurumları, üniversitelerin özellikle kültür yönetimi, girişimcilik, çevre, uluslararası ilişkiler ve sanat bölümleri, dernekler, sivil toplum kuruluşları, sanatçılar, iş dünyası ve JCI şubelerinden katılımcıları ile buluşacak. n Kültür Servisi ARSU Güzel Sanatlar Akademisi, “Ustalar İle” başlıklı Master Class eğitim programına caz müzisyeni Elif Çağlar Muslu’yla devam edecek. Timur Selçuk, Nükhet Ruacan, Randy Esen, Neşet Ruacan gibi isimler ile çalışma fırsatı yakalayan genç sanatçı deneyimlerini yarın ARSU Güzel Sanatlar Akademisi’ nde paylaşacak. Ustalar ile caz dersleri “Kapitalizmin köleleriyiz. Kapitalizm sarsılınca bizler de sarsılıyoruz. O gelişip yeni zaferler kazandıkça kutlamalar yapıyoruz. Bu canavardan bizi kim kurtaracak? Kendi kendimizi mi özgür kılacağız? Kapitalizmin kime, nasıl yaradığını kesinlikle çözmemiz gerekiyor” diyen Yunan kökenli Fransız protest sinemacı Costa Gavras, 32. İstanbul Film Festivali’nin onur konuğu olarak İstanbul’da. Gavras, Stéphane Osmont ’un romanından uyarladığı son çalışması “Le Capital”de (Kapital/2012) kapitalizmi sorguluyor, etik değerleri derinlemesine tartışıyor. Phenix Bankası’nın yeni CEO’su Marc Tourneuil’ün engellenemeyen yükselişini anlatan sosyal dram, günümüzde artık tek değerin para olduğunu vurguluyor. “Parayı ne kadar iyi yönetirsen sana o kadar iyi hizmet eder” diyen açgözlü, hırslı bankacı Marc’a göre tek patron paradır, lüks yaşamak ise salt varsıllara verilmiş bir haktır. Matisse’in, Modigliani’nin tablolarının sanatsal değerleri değil kaç para ettikleri önemlidir. Zenginleri daha zenginleştiren, yoksulları giderek yoksullaştıran Marc üstelik kendini “çağdaş bir Robin Hood” olarak algılar, yoksullardan çalıp varsıllara verir, ona göre bu oyun salt güçlülerin oynadığı bir oyundur. İşlerini, saygınlıklarını yitirenler içinde bu bir oyun mudur? Costa Gavras’la “Kapital” filmini, Amerikan ekonomik sistemiyle ilgili düşüncelerini, filmlerindeki ödünsüzlüğünü konuştuk. Kapital filmi projeniz nasıl gelişti? Paranın toplumu, insanları nasıl değiştirdiğini anlatan bir öykü çekmek istedim. Bu olay yıllar önce Yunanistan’da bizim yüzümüzden gerçekleşti, büyük bir trajediydi. Romanı senaryolaştırırken çok sayıda değişiklik yaptım. Bankacılarla tanıştım, hepsi zeki insanlar, ekonomik durumlar konusunda çok bilgiliydiler. Onları olumsuz, itici olarak yansıtmaktansa sempatik yansıtmayı yeğledim. Ana karakter Marc için Fransa’nın en ünlü komedyeni Gad Elmaleh’i seçtim, böylelikle izleyici onunla özdeş leşti. Toplumların, hükümetlerin bankalara gereksinimleri var, hepsi de yasal çalışıyorlar ama tüm bunların karanlık bir yüzü de var ki bu karanlık yüzü bizler hiç bilmiyoruz. Fransa ve ABD’deki ekonomik sistemi eleştiriyorsunuz. Fransız kapitalizmi yok oldu, küreselleşmeyle birlikte tüm dünyada kovboy kapitalizmi hüküm sürüyor. Amerikan ekonomi sistemi çok saldırgandır, Beyaz Saray’la da sürekli işbirliği içerisindedir. Avrupa’da da durum zor. Fransız bankalarında az da olsa bir etik duygusu var. BNP ve Wells Fargo ekonomik krizde Amerikan bankalarının politikasını izlediler çünkü ayakta kalmak istiyorlardı. Yunanistan’da boy veren Altın Şafak gibi aşırı sağcı partiler topluma sahte umutlar veriyorlar. Sığınmacılara yaptıkları da insanlık dışı. Bu yeni barbarlar hep kriz anlarında ortaya çıkarak kitlelere olmayacak çözümler sunuyorlar. Erk bunların ellerine geçince de her ülkede büyük felaketler oluyor. Mussolini, Hitler, Stalin dönemlerinde bu felaketlere tanık olundu. Çözüm başka yolla olmalı. Filmin finalini açık bir sonla izleyiciye bırakıyorsunuz. Evet, gerçekçi bir son. Bankacılar başarılı oluyorlar, sendikacılarsa mücadeleyi kaybediyorlar. Evet, finali yorumlamayı izleyiciye bıraktım. Bu konu üstüne düşünebilir ya da düşünmezsiniz. Marc Tourneuil izleyicinin yerine geçiyor. Bugüne dek sinemanızdan hiç ödün vermediniz. İzleyiciye iletiler yansıtıyorsunuz. Küreselleşmeyle birlikte insanlık için bir umut, yeniden doğuş olacağını düşünüyor musunuz? Ben öyküler anlatırım, iletiler vermem. Filmlerimde insanlar bir şeyler bulurlar ya da bulamazlar. Haberci değilim. Çok sayıda trajediye, iç savaşa tanık oldum. İleriye iki adım atıp sonra bir adım geriliyoruz, yine de ilerliyoruz. Bir Rönesansa gereksinimimiz var, değil mi? Hem de nasıl. Genç Fransız felsefeciler her şeyi sıfırdan düşünmeye başlamalıyız diyorlar. Toplumdaki her noktayı sıfırdan yapılandırmalıyız. İnsanın mutluluğu için gereken hiçbir şey doğru dürüst işlemiyor. Zenginler aralıksız zenginleşiyorlar, yoksullarsa iyice yoksullaşıyor. u “Fransız kapitalizmi yok oldu, küreselleşmeyle birlikte tüm dünyada kovboy kapitalizmi hüküm sürüyor. Amerikan ekonomi sistemi çok saldırgandır, Beyaz Saray’la da sürekli işbirliği içerisindedir. Avrupa’da da durum zor.” Yarın sinema dersi verecek Costa Gavras’ın son filmi “Kapital”in yarın saat 13.30’da Atlas sinemasında gösterimi gerçekleşecek. Yönetmene Yaşam Boyu Başarı Ödülü filmin gösterimi öncesi takdim edilecek. Usta yönetmen aynı gün, saat 16.00’da Akbank Sanat’ta, Alin Taşçıyan’ın moderatörlüğünde bir sinema dersi de verecek. Costa Gavras’ın sinema anlayışını ve politik sinema yapımının iç yüzünü anlatacağı sinema dersine katılmak isteyenler yer kuponlarını etkinlik sabahı 10.00’dan itibaren Akbank Sanat’tan alabilirler. “Kapital” 8 Nisan Pazartesi akşamı saat 21.30’da Rexx Sineması’nda da izlenebilir. Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Songül Ozan, Türk Caz Haftası’nı anlattı İstanbUl FİlM FEstİValİ’nDE bUGÜn m Atlas Sineması’nda: “Uyum Dersleri” saat 11.00, “Arada Kala n” 13.30 m Beyoğlu Sineması’nda: “Sapığı n İdeoloji Rehberi” saat 16.00, “Bir Şarkının Peşinde” 21.30 City’s’te: “Beşinci Mevsim” saat 13.30, “Cennette Savaş” saat 21.3 0’da. m Feriye’de: “Ayakçı” 13.30 “Zıt Kardeşler”16.00 m Rexx’te: “Başka Bir Hayat” 16.0 0, “Kirli Kan” 19.00 m Pera’da: “1960 Yazı” saat 11.0 0, “Bana Renk Ver” 16.00 Üç ulus cazda birleşti SELDA GÜNEYSU VATANDAŞLIĞIMIZA SAHİP ÇIKALIM Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu anayasası ve daha sonrakilerde yer alan vatandaşlık tanımı, üniter devlet yapısı ile bütünleşmektedir. Buna göre “Türkiye’de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denilmektedir.” Bu tanımlarda yer alan “Türk” kavramı eşitliği esas alarak, herhangi bir etnik grubu ya da inancı hedef almadan bu topraklarda yaşayan herkesi kapsamaktadır. Ulusal birliğimizin dayanağıdır. Geçmişten gelen ortak yaşama kültürümüz bizi bir arada tutan harcımızdır. Bu birlikteliğimizi “sosyal devlet” kavramıyla bütünleştirebildiğimizde bölgeler arası farklılıklar ortadan kalkacak sorunlarımız çözümlenecektir. Dayatılmaya çalışılan ‘Yeni Anayasa’ ve başlatılan ‘Açılım Süreci’nde, talep edilen ‘TC Vatandaşlığı’ ya da ‘Türkiye Vatandaşlığı’ ifadeleri geleneksel milli birliğimizi zayıflatacak cemaatler ve milliyetler topluluğuna dönüştürecektir. Bu olasılıkta ulus devletin yetkileri küresel çaptaki sivil toplum örgütlerine ve yatırımcılarına geçecektir. Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı ifadelerini ortadan kaldırarak, özerk bölge ve başkanlık sisteminin getirilmesi; Anayasa’nın “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü” ilkesinin ortadan kaldırılmasını gündeme getirecektir. Ulusal birliğimizin devamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği ve esenliği için, her türlü ayrımcılığa karşı olduğumuzu bildiriyor, tüm yurttaşlarımızı kurucu anayasamızdan gelen “vatandaşlık” tanımına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Yurttaşlık Hareketi Derneği PRİŞTİNE – Türkiye’nin Priştine Büyükelçiliği’nce Kosova Priştine’de düzenlenen Türk Caz Haftası’nda Kerem Görsev’den Alp Ersönmez’e değin pek çok Türk caz sanatçısı Kosovalı sanatseverlerle buluştu. Priştine’nin merkezinde yer alan Ulusal Tiyatro binası, üç milletten sanatseveri ağırladı. Sırp, Türk ve Arnavut... Konserlere en yoğun ilgi ise Arnavutlardandı. Bunun nedenini anlamak güç değil; Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Songül Ozan’ın verdiği bilgiye göre Kosova’da 18 bin Türk yaşıyor. 1.5 milyonluk nüfusun 300 bini ise Türkçe konuşuyor. Açılışı dünyaca ünlü caz sanatçımız Kerem Görsev ile gerçekleştirilen festival, Limak Jazz Night konseri ile son buldu. Türk Caz Haftası ile ilgili olarak Türkiye’nin Priştine Büyükelçisi Songül Ozan ile konuştuk: Bu festival Türkiye ile Kosova arasındaki kültürel bağların oluşmasında en önemli etken olarak algılanıyor ülkede... Türkiye ile Kosova arasında tarihten kaynaklanan çok önemli kardeşlik bağ var. Siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz son derece iyi. Aslına bakarsanız bu festivalle Türkiye Kosova’da, Kosova Türkiye’de. Buradaki insanlar Türkiye’yi yakından takip ediyorlar. Bütün televizyon kanalları, radyo istasyonları ki u Priştine’nin Ulusal Tiyatro binası Sırp, Türk ve Arnavut müzikseverleri ağırladı. Büyükelçi Ozan, Kosovalıların Türkiye’yi çok yakından izlediklerini vurguladı: “Bu festivalle Türkiye Kosova’da, Kosova Türkiye’de.” mi zaman Türkçe yayınlar yapıyor. Türk kanalları izlenebiliyor. Bu festivalin dışında da Türk sanatçılar herhangi bir etkinlik için Kosova’ya geliyor mu? Her yıl mutlaka Türk halk müziği sanatçılarını ağırlıyoruz. Anadolu’nun dört bir yanından sanatçılarımız gelir ve müthiş bir beğeni ile karşılanırlar. Geçen aralık ayında sinemamızın sultanı Türkan Şoray’ı ağırladık. Ona yönelik ilgiyi görmenizi isterdim. Çok mutlu iki gün geçir diğini söyledi kendisi. Festivale ilgi çok yoğun. Sizce bunun nedeni nedir? Bana göre Kosova her şeyin en iyisine layık bir ülke. Çünkü Avrupa’nın en genç nüfusu Kosova’da. Buna karşın Avrupa ülkeleri içinde en fakir ülke diyebiliriz. İşsizlik oranı yüzde 45. Ancak ne gariptir ki bu yokluğa karşın sanata çok ilgili bir nüfus var. Sanat galerileri, klasik Batı müziği çalan yerlere gidin, son derece yetenekli, önü açılması gereken sanata âşık bir genç nüfusa da sahip. Bir de bu nüfusun caz müziğini çok sevdiğini ve bu müzikle yakından ilgili olduklarını keşfettik. Bazı insanlar, “Kosova’da caz dinleniyor mu” diye soruyorlar. Kesinlikle öyle değil, bu genç nüfus dünya ile son derece entegre. Bizim caz müziği sanatçılarımızla da çok ilgililer. Kosova’nın dokusu Türk dokusuyla eşdeğer gibi... Mimarisi özellikle... Buradaki her kentte Osmanlı mimarisini görebilirsiniz. Bursa, İzmir gibi... İç Anadolu gibi... Burada ayrıca çok sayıda Osmanlı camisi var. Onların her biri şu anda restorasyon aşamasından geçiyor. Hatta Kosova halkı buradaki camilerin İstanbul’daki camilerden daha eski olduğunu söyleyerek övünüyorlar. Bir de vize uygulaması olmaması iki kültürü birbirine daha da yakınlaştırıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle