28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Başbakan Tayyip Erdoğan’ın grup konuşması sonrasında gözler yarın yapılacak “akil insanlar” buluşmasına çevrildi. Akil insanlar heyeti, Başbakanlık ve Başbakan Yardımcılığı (Beşir Atalay) makamından yapılan aramalara olumlu yanıt veren isimler arasından oluşturuldu. Heyette, on yıllardır Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinde önemli yeri olan insan hakları savunucuları da yer alıyor. Bunlardan biri Yrd.Doç.Dr. Levent Korkut. Uzun yıllar Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Temsilciliği görevini yürüten Korkut son olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu kurul üyeliğine atanmıştı. Korkut dünkü görüşmemizde yapılan daveti kabul etme gerekçesini şöyle aktardı: “Arayanlar bir çerçeve çizmedi. Sadece böyle bir heyette olma fikrine nasıl bakacağımızı sordular. Kabul etmemin temel nedeni bu tarihi fırsatın kaçırılmamasına olan inancım. Bu fırsatın da kaçırılması bizi çok karanlık tablolara götürebilir.Sürece destek olmak için içinde yer alıyorum.” Akil insanlar heyetine kuşkuyla yaklaşan kesimlerin en temel kaygısı Başbakan’ın, heyetin amacını “psikolojik harekât, toplumsal algı yaratma” olarak çizmiş olması. Heyette yer almayı kabul eden Korkut’un bu sözlere yaklaşımı ise şöyle: “İnsan hakları, anayasa hukuku literatürünün ilkeleri açısından bakılınca ‘psikolojik harekât’ çok uygun bir çerçeve değil. Bu tür söylemler bizi askeri literatüre yaklaştırır. Bence uy CUMHURİYET 3 NİSAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada hâlâ yanıt arıyor. Devlet dairelerinde türbanlı kadınlar ya da gidişe bakarak lütfen olmaz demeyin olursarıklı erkek avukatlar, hâkimler, doktorlar, üniversite hocaları vs.. boy gösterecek mi acaba? Merak edip dinci bir iktidarın yönetiminde olan bu ülkede kamu dairelerinde türbanlı çalışan kadın, sarıklı erkek neden göremiyoruz sorusuna yanıt aramayın. Acaba Arap ülkelerine özgü bu çirkin manzaraları görmemize iktidarın laiklik anlayışı mı engel oluyor diye şuna buna da sormayın. ??? RTE, biliyorsunuz, yüksek yargı organlarının ülke yararına icraatlarına ayak bağı olduğunu defalarca ilan etti. Bir yolunu bulup pek çok yüksek yargı kararını da çiğnedi. RTE öyle bir vakadır ki başka çekindiği bir engel olmasa türbanı yasaklayan aykırı eylemleri desteklemekten de öte kışkırtabilir de… Ee, öyleyse yargıyı umursamayan RTE’yi engelleyen nedir? İstemeyerek desteklediği Avrupa Birliği’nden gelecek tepkiden çekiniyor. Lakin RTE’yi asıl korkutan; kamuda türbana özgürlük adı altında kampanya yapmaktan alıkoyan, engelleyen.. ….uluslararası yasalar gereği kararlarına uymak zorunda olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)!.. Yüksek mahkemenin kamusal alanda türbanı yasaklayan kararı.. AİHM’nin bu kararı olmasa RTE, çoktaaan emrindeki TV ve gazetelerde geniş bir kampanya açmış ve.. …..kamuda türbanı serbest bırakmıştı! ??? Bu izlediğiniz satırlar bir türban öyküsüydü. Ne yazık düne kadar türbanı yargıya sokmamaya kararlı çağdaş Türkiye öyküsü idi, birden sona erdi.. Danıştayımız da zamana, zemine (RTE’ye) uydu. Önceki gün türbanlı kadın avukatlara başı kapalı duruşmalara girmelerine olanak sağlayan bir karar verdi. ??? Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, kimi davranışlarından kaynaklanan, ne ki merakları kışkırtan kimi soruları görmezden geliyor. Örneğin Çanakkale Deniz Zaferi yıldönümünde başkanlığın yayımladığı hutbelerde nedense Atatürk ve Türk sözcükleri geçmiyor Örneğin 10 Kasım’da Atatürk’ten söz ettirmiyor, ilgili yazılarda Atatürk adına yer verdirmiyor. Hutbelerde de Atatürk adı geçmiyor. Başbakan’ı gibi Atatürk’ü yok sayan davranışlar sergiliyor... Son marifeti İzmir gibi her alanda aydın bir ilimizin, “farklı dindar ve bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı olduğunu” içeren bir konuşma yapmak oldu. Bay başkanın, bu kerameti acaba neye dayanıyor diye meraklı soruya yanıt ararken Posta gazetesi, geçen pazar, Başkan’ın, Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) ısmarladığı “dini yaşamımızı” araştıran anketin temel öğelerini açıklayıverdi. İzmir’e acayip tanımlamasının kaynağı da ortaya çıktı. Ankette deneklere sorular dışında kimi cümleler yönetiliyor. Örneğin; “Misafir ağırlarken kadın ve erkeklerin aynı ortamda bulunmamalarını tercih ederim… Hayatımı dini emirlere göre şekillendiririm... Herkes dini bir grup ya da cemaate mensup olmalıdır” gibi cümlelere katılıp katılmadıkları soruluyor. İzmir’in aydın insanları; bu ve benzeri cümlelere ve tabii dolayısıyla Bay Görmez’e “Sana ne!” diye yanıt vermiş olmalı ki bay başkan İzmir’i farklı dindar bir kent diye tanımladı.. Bay başkan, Başbakan’ına yağ çekeyim derken birden derin bir gafletin tutsağı oluverdi... ??? Gâvur İzmir diyen Başbakan’a da.. ….böyle Diyanet İşleri Başkanı yaraşır! ‘MHP’nin Görüşü de Temsil Edilmeliydi’ gun kavramsal çerçeve ‘bireyin güvenliğini’ esas alan bir ‘diyalog’ sürecidir. Bu diyalogda sosyal psikoloji tabiİ ki devreye girmeli. Çünkü sorunun yüzde 90’ı sivil hayatla ilgili.” Korkut heyete ilişkin ‘tek kaygı’sının “farklı kesimlerin ve görüşlerin yeterince temsil edilmemesi” olduğunu belirtiyor. “MHP ve CHP’nin anlayış larına yakın insanların da bu heyette yer alması gerektiği düşüncesindeyim. Bazı durumlarda başkalarınnı yerine empati yapmak da gerekli. Onların nasıl bir fikirleri var tartışmamız lazım. Bu diyalog her türlü siyasi mülahazanın ötesinde, çok taraflı ve çoğulcu bir bakışla sürdürülmeli. İktidara, muhalefete karşı daha yumuşak bir üslup kullanmak yakışır. Tabii ana muhalefete de daha esaslı alternatifler sunma gibi bir sorumluluk düşüyor. Partiler arası siyasi üslubun ciddi biçimde yeniden inşası gerekiyor.” Süreçte hükümetin temel aktör olduğuna ve akil insanların onun yerine geçme gibi bir görevi olmadağını kaydeden Korkut çalışma ilkelerine ilişkin beklentisini şöyle anlattı: “Askeri meseleleri bu heyetler çözmeyecek. Çekilmenin önünde bir pürüz, tıkanıklık varsa onu yumuşatma, tarafları belli noktalarda birleştirmeye çalışacak. Bölgelere gidip görüş toplayacak. Sivil toplumdan karar mekanizmasına bağımsız ve tarafsız olarak bilgi akışını sağlamak temel görevimiz olmalı.Yanlışlara da yanlış diyebilmeliyiz.” ERDOĞAN’IN PROGRAMI BELİRLENİYOR ABD ziyareti 15 Mayıs’ta FIRAT KOZOK İnsan Hakları AKİLLER DE ‘YASAL Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan da hükümet tarafından yapılan çağrıyı kabul eden akil insanlardan. Onun öncelikli talebi ‘yasal düzenleme’ yapılması yönünde: “Bu heyet elbette sivil ve özerk çalışacak ama mutlaka bir yasal güvencesinin olması lazım. Yani tamamen hükümet ile idare ile bağlantılı çalışma tarzı izlenirse yarın öbür gün yapacağı önerilerin hayata geçmesinde sorun yaşanabilir.” Başbakan’ın ‘psikolojik harekât’ tanımlamasına karşı Türkdoğan heyet için kendi görev tanımını şöyle ortaya koyuyor: “Hem kolayaştırıcı hem de hakem rolü oynayacak bu heyetler. Toplumsal barışın kurulması, şiddet ve linç kültürüyle baş etme ve demo GÜVENCE’ İSTEDİ kratik siyasi zeminde tartışılarak kalıcı çözüm bulunması noktasında kolaylaştırıcı rol oynayacak.” Komisyonun ilk toplantısının önemine dikkat çeken İHD Başkanı, “Çağrıyı kabul etmekle ‘açık çek’ vermiş değiliz. Tabii ki sürece katkı vermek için buradayız. Ama kurumsal olarak görüşlerimizi ortaya koyacağız ve her aşamayı İHD olarak değerlendireceğiz.” Türkiye’nin demokratikleşmesi için yıllardır mücadele eden insan hakları savunucuları akil insanlar heyetlerinde yer alarak çok ağır bir vicdani sorumluluğu da üstleniyorlar. Hem AKP hükümeti hem de PKK’nin bu heyeti kendi taktik, stratejik siyasi hedefleri doğrultusunda kullanma girişimlerine herkesten önce onların ‘dur’ demesi gerekebilir. Mayın değil viraj vuruyor Kirpi adlı ‘mayına dayanıklı araçların’ yolda giderken ciddi denge problemleri yaşadığı öğrenildi BARKIN ŞIK ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir planlanan ABD ziyaretinin 15 Mayıs’ta gerçekleştirilmesi planlanıyor. Erdoğan’ın önce New York’taki Türk Yürüyüşü’ne katılması, bir gün sonra da Barack Obama ile görüşmesi bekleniyor. İsrail’in Mavi Marmara saldırısıyla ilgili özür dilemesinin ardından Erdoğan’ın Obama’dan istediği randevuyla ilgili süreç de hızlanmıştı. Obama’nın Erdoğan ve Netanyahu’yu telefonda görüştürmesinin ardından gelen İsrail özrü sonrası süreci anlatan Erdoğan, “ABD Başkanı Barack Obama, İsrail’den ayrılırken İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile birlikte beni aradı. Önce Netanyahu’nun sesini aldım, ‘Obama’nın sesini özlemiştim, önce kendisiyle görüşeyim’ dedim. Obama’nın şahitliğinde görüşmeyi gerçekleştirerek bu işi bitirdik” demişti. Erdoğan’ın 15 Mayıs’ta yapılması planlanan ABD ziyaretinde hükümetin İmralı ile başlattığı süreç olmak üzere Türkiyeİsrail ilişkilerinin normalleştirilmesi de gündeme gelecek. Başbakanlık kaynakları, Erdoğan’ın ABD ziyareti ile ilgili çalışmaların uzun süredir sürdüğünü belirtirken, mayıs ayı ortalarında ziyaret takvimindeki alternatiflerden biri olarak taraflarca değerlendirildiğini ifade ettiler. MAHKEME, KARARI YAZILI AÇIKLADI Kuray’a yine tahliye yok CİHAN ORUÇOĞLU ANKARA BMC tarafından üretilen Kirpi adlı “mayına dayanıklı araçların” karayolunda ilerlerken ciddi denge problemleri yaşadığı öğrenildi. Bu yüzden bazı araçların virajlarda takla attığı da bildirildi. BMC, mali krize girmesi nedeniyle de TSK’ye teslim etmesi gereken toplam 468 araçtan yalnızca 293’ünün teslimatını gerçekleştirebildi. Projedeki gecikme 20 ayı geçerken, ASELSAN’ın araçlar için, “mayına karşı kısmi korumalı” tespitinde bulunması dikkat çekti. Kirpi projesi teslimat takvimine göre, son teslimatın 31 Ağustos 2011’de tamamlanmış olması gerekiyordu. Ancak, BMC, içine girdiği finansal kriz nedeniyle 175 aracı bir türlü teslim edemiyor. Mayına karşı dayanıklı araç alımında yaşanan sıkıntılar karşısında, ihalenin bir önşartı olmasına karşın “fikri mülkiyet” haklarının tedarik makamına teslim edilmemiş olması da alternatif üreticilerin gündeme getirilmesini zorlaştırıyor. BMC tarafından üretilen Kirpi’nin fikri mülkiyet hakları İsrail’e ait. BMC ile krizin aşılamaması durumunda yeni bir ihaleye çıkılabileceği de belirtiliyor. ASELSAN tarafından çıkarılan derginin son sayısında ise Kirpilerle ilgili önemli bir tespitte bulunuldu. ASEL Sınıra askeri sevkıyat DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı’ndan dün sabah saatlerinde çıkan Kirpi tipi zırhlı araçlar, sivil araçlarla birlikte Hakkâri’nin Irak sınırındaki Çukurca ilçesine gitti. Sivil minibüslerde askerlerin bulunduğu dikkat çekerken konvoyun sınırda konuşlu Işıklı ve Çayırlı bölgesindeki askeri birliklere gittiği belirtildi. Sinyal bozucu jammer’lar eşliğinde şehir merkezinden geçen konvoy için polis ve asker geniş güvenlik önlemi aldı. Örgüt kurucusu olduğu gerekçesiyle 4 yıldır Ankara Sincan F Tipi Cezaevi’nde bulunan Sarp Kuray’ın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada mahkeme heyeti, Kuray’ın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı 25 Haziran tarihine erteledi. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayı Kuray’ın eşi Nur Sürer ve kızı Sema Kuray’ın yanı sıra çok sayıda seveni izledi. Toplam 7 avukatın savunduğu duruşmada söz alan Kuray’ın avukatlarından Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan, AİHM kararının niteliği gereği tüm yargılamanın yenilenmesi gerektiğini belirterek “Aleyhte beyanda bulunan kişiler bizzat mahkeme huzurunda müvekkilimden emir ve talimat almadıklarını, kolluk beyanlarının baskısı altında alındığını beyan ettiler” dedi. Kuray da “Ben Kenan Evren gibi tarihin karanlık yüzünü temsil eden liderlik anlayışına karşı çıktım ama benim söz konusu olan örgütle herhangi bir alakam yok. 20 senedir buradayım ve hiçbir yere kaçmadım” dedi. Karar için salonu boşaltan mahkeme heyeti daha sonra yazılı olarak, dışarıda bekleyen avukatlara kararı iletti. Kuray hakkında infazın durdurulması talebi reddedildi. ‘Hiçbir yere kaçmadım’ ‘Kısmi korumalı’ SAN, Kirpilere kendisinin entegre ettiği bir sistemi tanıtırken bu araçlar için “mayına karşı kısmi korumalı” ifadesini kullandı. Bu ifade, savunma sanayii kulislerinde, “Kirpiler mayına karşı kendisinden beklenen randımanı vermiyor mu” sorusunu beraberinde getirdi. Bu tartışmalar yaşa nırken, TSK envanterine giren Kirpilerde “denge” sorunu yaşandığı öğrenildi. Araçların özellikle virajlarda savrulduğu bildirildi. Bazı Kirpilerin girdiği virajlarda takla attığı kaydedildi. Kamuoyuna yansımayan olaylardan birisinin Ankara çevre yolundaki virajda gerçekleştiği öğrenildi. GAZETECİLER KOMİSYONA BİLGİ VERDİ Yağmur ve Deniz, Ayşe Abla Koleji’nde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın eşi Gülşah Balbay, Yağmur ve Deniz Balbay’ın eğitimine Başkent Üniversitesi Ayşe Abla Koleji’nde devam edeceğini duyurdu. Gülşah Balbay daha önce Yağmur ve Deniz Balbay’ı eğitim gördükleri Tevfik Fikret Lisesi’nden alacağını duyurmuştu. Balbay, konuyla ilgili son açıklamasında, “Kızımız Yağmur ve oğlumuz Deniz için dün yeni bir sayfa açıldı. Türkiye’nin en saygın bilim insanlarından Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın kurucusu olduğu Başkent Üniversitesi Ayşe Abla Okulları Genel Müdürü Sayın Hilal Erdinç’ten yaşadığımız sıkıntılı günlerde sıcacık bir telefon aldık. Okullarının kapısının yavrularımıza ardına kadar açık olduğunu samimi biçimde dile getirmeleri içimizi ferahlattı. Başta, Türkiye’nin daha birçok aydını gibi haksız ve hukuksuz biçimde yıllardır özgürlüğünden mahrum bırakılan Sayın Haberal olmak üzere Başkent Üniversitesi Okulları’nın çağdaş ve deneyimli kadrolarına tüm kalbimizle teşekkürü borç biliriz. Hiç şüphesiz, Yağmur ve Deniz, en büyük mutluluğu babalarına özgürce sarılabildikleri gün yaşayacaklar” dedi. MEB’den Kuran, Peygamber’in yaşamı ve temel dini bilgilerden sonra müfredata yeni ders: Liselere Osmanlı Türkçesi SİNAN TARTANOĞLU Dinleme kaygısı baskı yaratıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Böcek Komisyonu’na bilgi veren Milliyet ve Sabah gazetelerinin Ankara temsilcileri yasadışı telefon dinlemelerinin haberleştirilmemesi gerektiğini bildirirken, Zaman gazetesi temsilcisi kamu yararı koşuluyla yasadışı dinlemelerin yayınlanabileceğini savundu. Böcek Komisyonu bünyesinde kurulan Hukuk Alt Komisyonu dün Milliyet, Sabah ve Zaman gazetesi yetkililerinden bilgi aldı. Milliyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Fikret Bila, herkesin düşündüğü gibi telefonunun dinlendiğini düşündüğünü belirterek, “Bizler için telefon işimizin parçası. Bunun için telefonumda kısıtlama yapmadan telefonumu normal kullanıyorum” dedi. Bila, yasadışı dinlemeler ve yasal olmasına karşın sızan kayıtların haberleştirilmemesi gerektiğini ifade etti. Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu da telefonla konuşurken dinlenme endişesi taşıdığını belirterek, “Muhataplarımız daha çok yüz yüze görüşmeyi tercih ediyor” dedi. Müderrisoğlu, yasadışı elde edilen malzemenin kendileri için haber değeri taşımadığını belirtti. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı Bülent Korucu ise, “Dinlemelerde basının suçlu görülmesi konusunda endişeye kapılıyorum” dedi. Korucu, kamu yararı gözeten, elde edilmesinde zarar olmayan materyalin tahrif edilmemesi koşuluyla yayımlanabileceğini düşündüğünü belirtti. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 4+4+4 sistemi ile müfredata eklediği seçmeli derslere bir yenisini daha kattı. Fen liseleri müfredatına bile Kuranıkerim, Peygamber’in yaşamı ve temel dini bilgiler seçmeli din derslerini koyan bakanlık, bu kez de sosyal bilimler ve imam hatip liseleri hariç tüm lise türleri haftalık ders çizelgesine seçmeli Osmanlı Türkçesi dersini ekledi. 4+4+4 eğitim sistemine hazırlık döneminde sadece 9. sınıfların müfredatına seçmeli dersleri eklemekle yetinen MEB, Talim ve Terbiye Kurulu’nun (TTK) 28 Mart’ta aldığı kararla 10, 11 ve 12. sınıfların programını da yeni sisteme uyarladı. Tüm lise türlerini kapsayan ve 20132014 eğitimöğretim yılından itibaren uygulanacak karara göre lise ders çizelgelerine daha önce ders olarak okutulmayan Osmanlı Türkçesi dersi seçmeli olarak eklendi. Fen liseleri ve Anadolu liseleri çizelgesinde yer alan Osmanlı Türkçesi dersi bir tek sosyal bilimler, imam hatip ve anadolu imam hatip liseleri progra mında yer almadı. TTK kararında belirlenen seçmeli dersler için ayrıca, “Öğrencinin ilgi ve istekleri ile hedefledikleri yükseköğretim programları doğrultusunda öğrenci, veli ve okul tarafından ortaklaşa belirlenecektir” açıklamasını yaptı. Öğretmenler hazırlayacak TTK kararına göre seçmeli ders listesine sadece Osmanlı Türkçesi dersi eklenmedi. Lise öğrencilerine Fransız edebiyatı dersini seçme olanağı da getirildi. Ancak Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı dersleri için müfredat hazırlanmayacak. Bu dersler için ders içeriklerini ve öğretim etkinliklerini içeren müfredat Fransızca, Almanca ve İngilizce öğretmenlerinden oluşan zümre öğretmenler kurulu tarafından hazırlanacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle