28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 DAĞITIMI BAŞLADI HABERLER CUMHURİYET 25 NİSAN 2013 PERŞEMBE Yargı Anayasa Mahkemesi: Yasadışı dinleme delil sayılmaz silah kuşandı ALİCAN ULUDAĞ Emsal olabilir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüce Divan’da rüşvet aldığı savıyla yargılanan eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan’ın beraat gerekçesi belli oldu. Gerekçeli kararda, delillerin hukuka aykırı elde edilmesi ve özel hayatın gizliliğinin gözetilmesi eleştirilirken “İletişim özgürlüğüne müdahale basit bir usul hatası değil” denildi. İstanbul Dış Ticaret Merkezi (İDTM) ile CNR Uluslararası Fuarcılık AŞ arasında süren davaların birinde, İDTM lehine karar çıkması için dönemin eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan’a rüşvet verildiği iddia edilmişti. Yürütülen soruşturma sonrası, aralarında İTO Başkanı Yalçıntaş’ın da bulunduğu 16 sanıklı dosyada 9 sanık bir süre tutuklu kalmıştı. Yüce Divan yargılaması sonunda 19 Aralık’ta tüm sanıkların beraatına karar verilmişti. Yüce Divan, beraat kararının gerekçelerini ise 183 sayfada açıkladı. Kararda, adalet müfettişlerinin, hâkim ve savcılarla bu kişilerin suçlarına katılan kişiler hakkında, dinleme kararı verme, teknik takip yaptırma yetkisinin bulunmadığı vurgulandı. Kararda, böyle bir yetkinin yönetmelikle verilmesinin ise anayasal olarak mümkün olmadığı kaydedildi. Kararda, “Yetkisiz olarak resen verilen kararların sonradan hâkim tarafından onaylanmış olması, yapılan işlemleri hukuka uygun hale getirmez. Hukuka aykırı olarak uygulanan iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirleri sonucu elde edilen delillerin hükme esas alınması mümkün değildir” denildi. Başmüfettiş Halit Kıvrıl yetkisi olmadan dinleme ve teknik takip kararı verdiği anlatılan kararda şu değerlendirme yapıldı: “Adalet başmüfettişinin, yetkisi olmadan, çeşitli mahkemelerden aldığı kararlara dayanılarak iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izleme tedbirlerine başvurularak delil toplanması basit bir usul hatası olarak kabul edilemez. Çünkü yetkisiz olarak bir işlemin yapılması, onun geçerliliğine etki eder. Yetkisiz olarak başvurulan söz konusu tedbirler ile kişilerin özel hayatlarının gizliliğine ve haberleşme özgürlüklerine müdahale edilmiş olması da, hukuka aykırılığın basit bir usul hatası olarak kabul edilmesine engeldir.” Ertuğrul Özkök Yanılıyor Kısa planı, yani RTE’nin kafasındaki kısa siyaseti biliyoruz, bu temel gerçeğin üzeri karartılamaz: Tasarladığı yeni anayasayı referandumla bu millete kabul ettirmek için ve arkasından başkanlık seçimi için uygun ortam yaratmak. Bu kadar basit ve sade. Bu uygun ortamı yaratmanın anahtarı PKK’lileri “ülke dışına çıkarmak” olarak tanımlandı. Erdoğan’ı şimdilik bunun dışındaki, sonraki olasılıklar/gelişmeler fazla ilgilendirmiyor. Olayın sonrası ile hayalindeki başkanlığı elde edince ilgilenecektir!!! Bu, 2010 yılı seçimlerinden önceki RTE siyasetiyle de örtüşmektedir. O zaman da ateşkes 5 aydan fazla sürdü. Bunun da siyasi nemasını yedi. Sonra ise PKK ve BDP’lileri “asmaya” kadar vardırdı işi! Şimdi ise seçimler öncesi yeni bir “ortam sakinleştiricisi” olarak İmralı’da daha kapsamlı ve ApoRTE karşılıklı iradesi ile “PKK aktivistleri”nin TürkiyeKürdistan savaş cephesinden çekilmesi “cihazı” çalıştırılıyor. Bu nasıl olur? Denetlenebilir midir, gerçekten elde gerçek bilgi/veri olacak mıdır. “Silahlı gücün” varlığını Kuzey Irak / Suriye’de sürdürmesini RTE nasıl denetleyecektir... Bu gücün, değişecek olası başka siyasi koşullarda Türkiye’ye geri dönmesini ülkede hangi güç engelleyebilecektir. Öyle bir güç burada var mıdır. “Silahlı gücün” kentlerdeki adamları ne olacaktır? PKK’nin bütün silahlı güçlerini ve hücrelerini ülkeden geri çektiğinin kanıtlanabilir bilgisinin kaynağı, tek başına PKK mi olacaktır? (Çektik işte kardeşim bana inan, gerisini merak etme sen!) Bunları tartışmanın anlamı yoktur. Yoksa barışa ihanet içinde olursun. Zaten bu noktanın iktidarı da pek ilgilendirdiği düşünmüyorum. Önemli olan, seçim süreçleri boyunca silahların susması ve “cephe” savaşlarında askerin ölmemesidir! Anasının, babasının yedi sülalesinin oyu RTE’ye lazımdır!.. Şu süreç geçsin, gerisi Allah kerim.. ??? Ama şimdiki RTE/iktidarApo anlaşması kapsamlı gözükmektedir, siyasi, ideolojik ve coğrafi bir yapıya sahiptir. Zaten işi ciddiyete ve iradeye bindiren de ikili arasındaki bu resmen mi desem, zımni mi, yoksa gizli mi veya palavra mı, bilemeyeceğim, var mı yok mu, bilinmeyen bu “anlaşma”dır (Apo’dan öğreniyoruz bunu!). Ama ortalıktaki duruma göre, bu anlaşma Türkiye’nin yapısını değiştirecektir. Sessiz sedasız, Güneydoğu’da ilan edilmemiş bir Kürt devlet yapısı söz konusudur. RTE, anlaşma gereği bu yapıyı güçlendirici önlemler alacaktır. Yoksaa... En azından “iki eyalet”li bir yapı oluşmaktadır: Türk eyaleti ve Kürt eyaleti!!! Pardon, Kürt eyaleti bellidir de öbürü tartışmalıdır.. Ertuğrul Özkök bu kez bizlerin yazılarını falan ileri sürmeden durumun fotoğrafını çekti ve işin ayrılık sürecine yöneldiğini, “adil barış” adı altında bir bölünmenin başladığını yazdı. “Türkler”e de bir parmak bal dağıtarak Türk milleti lafının anayasada yer alacağını ve merak edilmemesini müjdeledi!! Işın Çelebi ile bölünmenin nereden olması gerektiği tartışmasına bile girdi. Işın Bey asla Dicle ve Fırat’ı, GAP’ı vermemiz mümkün değil, diyormuş.. Özkök ise adil barışın gereği neyse o yapılsın diyor(muşmu yoksa?!) Arkadaşlar, GAP’ı verelim mi yoksa diretelim? Diretme olasılığı var mıdır?! Nereleri gözden çıkartacağız. Hadi bakalım... ??? Özkök’ün yazısından anlaşıldığına göre, ortalıkta eh bir sorun gözükmüyor yani meseleler çözülmüş de haberi yok milletin. Pardon bu konu milleti ne kadar ilgilendiriyor, merak eden de yok! Millet biziz, ortalıkta yazıp çizen ve konuşanlar, siyaseti uygulayan zevat.. Ama Özkök, geride kalmış, tartışmanın dışına düşmüş, halledilmiş bir konuyu sanki güncelmiş gibi yazmış. Eh leyleği havada, şu sırada kim bilir hangi coğrafyada görürsen, olacağı buydu: Tartışılmakta olan Güneydoğu’nun Kürt devlet yapısına dönüşmesi değil! Kürt eyaletinin adı sanı bellidir de ama “Türk” eyaletinin kimliği ve ne olacağı belli değildir, karışıktır.. “Türk eyaleti”nde Türkler, Kürtler, Çerkezler vs yaşamaktadır. Kırk millet. Bu nedenle buraya Türk eyaleti denmesinin de ürkütücü büyük sakıncaları vardır. Esasında tartışılan konu “Batı Cehpesi’ne”, “buraya ne diyeceğiz”dir. Bu aşamaya geçildi. Esas bölünme tehlikesi bu “yaka”dadır! Bu tehlikeyi önlemek için de Türk, Türklük, Türk bayrağı, Türk milleti vb. gibi “Türk ırkçılığını”, Türk devletini, Türk egemenliğini vb. çağrıştıracak kavram, simge vb’lerden de kaçınılması hızla gerekmektedir.. Yoksa, “bu yaka”da da alimallah büyük bölünmeler, parçalanmalar olur... İşi çözerken bir hamlede hepsini halletmek gerekir. SK yani ordu sorunun tam çözümünde ülkenin güvencesidir! Zaten Türk bayrağının renginin, adının sanının da değiştirilmesi, Patron’un Adamları arasında tartışılmaya açılmıştır.. (*) Evet, Batı eyaletine bir isim arıyoruz. Haydi bakalım, yaratıcılığınızı çalıştırın!!! (**) (*) Patron’un Adamları’ndan bazıları, “bize kim böyle görev verse koşa koşa gideriz” diyerek zorluklarını izah edici, gerçekten de Patron’un adamı olmadıklarına yemin billah edici açıklamalar yapıyorlar! Kim atadı seni kardeşim, millet mi, patron mu? (**) Bu bir “Bu İktidarı Ne Yıkar?” 5. yazısıdır, başlıkta yok diye yanılmayın (g) ANKARA Tunceli’nin Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı 35 yaşındaki Murat Uzun’un, 19 Eylül 2012 günü adliye lojmanlarında PKK üyesi tarafından vurularak öldürülmesi, hâkim ve savcıların güvenlik sorununu gündeme getirmişti. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı, hâkim ve savcıların silah satın alması için MKEK ile anlaşma yaptı. Anlaşma kapsamında yerli ve ithal silah alınması gündeme geldi. Cumhuriyet’in aldığı bilgiye göre, şu ana kadar 8700 dolayında hâkim ve savcı Adalet Bakanlığı’na silah başvurusunda bulundu. Talep sayısı, MKEK’ye iletildi. Adalet Bakanlığı yetkilileri, Makina ve Kimya’ya giderek özel kutulara konulan “yerli silahları” teslim aldı. Hâkim ve savcılara verilecek en ucuz silah 640 TL iken en pahalısı 1525 TL. Adalet Bakanlığı İdari ve Mali İşler Daire Başkanı Hâkim Ayhan Cürebal, silahların bakanlığa gelmesi üzerine tüm başsavcılıklar ile Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, HSYK başkanlıklarına yazı göndererek hâkim ve savcıların silahlarını 18 Nisan3 Mayıs tarihleri arasında bakanlıktan bizzat teslim alabilececeğini bildirdi. Yargıdaki 13 bin civarındaki hâkim ve savcının yaklaşık yüzde 67’si silahlı olacak. Bunun dışında silahı olanların eklenmesiyle silahlı hâkim ve savcı oranı daha da artıyor. Piknikte astsubay terörü MEHMET MENEKŞE AMASYA Amasya’nın Suluova ilçesinde aralarında lise ve üniversite öğrencileri ile askerden izne gelen bir gencin de bulunduğu 28 kişi Yedikır Barajı’na pikniğe gitti. Öğrenciler, piknikte saz çalıp 1 Mayıs Marşı ve Grup Yorum şarkıları ve türküler söyledi. Çevrede bulunan yurttaşlar da gençlere eşlik etti. Oradan geçen Suluova Belediye Belediye Başkanı Mahmut Boz da gençlere katıldı ve birlikte futbol oynadılar. Saat 17.00 sıralarında kente geri dönmek için toplanan gençlerden biri çantasını unutunca gençler geri döndü. Bu sırada orada piknik yapan Astsubay H.G, gençlere, “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz. Pis komünistler, siz buralarda eğlence yapamazsınız” diye gençlere hakaretler yağdırdı. Gençler de H.G’ye tepki gösterince arbede çıktı. Bunun üzerine 28 genç jandarma tarafından gözaltına alındı. İ.D. ve B.T.D’nin babası Arif Demirci, H.G’nin gençlere baskı yaptığını, “Bunun dişlerini kırın” diye askerlere talimat verdiğini belirtti. MHP ve Alperen Ocakları üyeleri karakolun önünde gençleri linç etmek istedi. İfadeleri alınan gençlerden 4’ü Astsubay H.G’den şikâyetçi oldu. DERVİŞOĞLU İÇİN KARAR Silivri’nin rekorları İstanbul Haber Servisi Avukat Vural Ergül, Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin son savunmalara süre sınırlamasını protesto ederek tutuklu sanık, TürkOrtodoks Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol’un savunmanlığından istifa etti. Ergenekon davalarının başladığı Ekim 2008’den bu yana Erenerol’un avukatlığını yapan Vural Ergül, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dün istifa dilekçesini sundu. Ergül, dilekçesine “Tebrikler, dünya ve Türk hukuk tarihinin ilk ve ‘en’leri ile rekortmenlerisiniz artık” ifadeleriyle başladı. Ergül’ün dilekçesinde sunduğu Ergenekon davasınının Dünya ve Türk hukuk tarihine geçen “ilk” ve “en”leri şöyle: 84.3 km. uzaklık ile duruşma salonu ile mahkemesi arası en uzak ilk ve tek mahkeme. 328 kez ile şimdiye kadar sanıklar tarafından en çok reddedilen ilk ve tek heyet. Yargılananların, savunmanlarının vesair kamusal ilgililerinin; yargılayanlar hakkındaki suç duyuruları, iptal davaları ile yargılayanların savunmanlar hakkında OZAN YAYMAN Dünya ve Türk hukuk tarihinde birçok ilke imza atıldı KÖSELE’YE AĞIR SUÇLAMA! İZMİR İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “gizli bilgi ve belge bulundurma” davasında iddianame, TRT spikerleri Murat Cancanbay ve Oktay Durna tarafından okunuyor. Hakkında, 2 ile 6 yıl arasında hapis istenen ve tutuksuz yargılanan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Koramiral Veysel Kösele, iddianamede, “Örgüte bilgibelge sağlayan Deniz Kuvyaptığı suç duyuruları ve açılan 237 dava ile bir davadan en çok dava doğuran ilk ve tek dava. 20 saat kesintisiz süren en uzun duruşmanın görüldüğü ilk ve tek dava. Birleştirilen 23 ayrı dava ile ve toplamda 18 bin sayfa iddianame toplamı ile en kalabalık iddianameli; toplamı 40 bin sayfayı aşkın celse zabıtları ile en kalın duruşma zabıtlı; 47 ayrı gizli tanıkla, en çok gizli tanıklı; şimdiye kadar mahkemesinin dahi tespit edemediği toplamda 800 duruşmayı aşacağı hesaplanılan vetleri Komutanlığı Personeli Diğer Şüpheliler” bölümünün 2. sırasında yer aldı. Kösele’nin örgüte kazandırdığı belirtilen bilgi ve belgelerin niteliği için Genelkurmay Başkanlığı’na yazı yazıldığı, gelen yanıtta, 2 adet bilgibelgenin TCK 334/1 maddesi uyarınca “gizli kalması gereken bilgileri temin” kapsamında olduğu vurgulandı. 1 adet bilgibelgenin de açıklanması yetkili makamların iznine tabi olmakla birlikte, içeriğinde gizli bilgi bulunmadığı kaydedildi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanı, hâkim, savcı ve avukat düzeyinde hukuk adamının bir arada terörist olarak yargılandığı ilk ve tek örgüt davası. Bir kadının lider olduğu iddiasıyla, erkek cezaevinde tutuklu yargılandığı ilk ve tek örgüt davası. UYAP ortamına taşınmayarak, yargı denetimine hiçbir halde imkân bırakılmayan ilk dava. Türk hukuk tarihinin 5 hâkim ve 3 savcılı en kalabalık heyetli ilk ve tek davası. Medyada 2 milyon 210 bin kez söz edildi. MİT’çiye izinsiz yargılama ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Hakkında “haksız malvarlığı edinmekten” dava açılan MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu’nun yargılanıp yargılanmayacağına ilişkin tartışmalara son nokta konuldu. Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi, Maliye Bakanlığı’nın itirazı üzerine Dervişoğlu’nun işlediği suçun göreviyle ilgili olduğu gerekçesiyle Başbakan’dan izin alınmasına hükmeden mahkemenin kararını bozdu. Kararın gerekçesinde, söz konusu suçun görev sırasında işlenmediği, kişisel bir suç olduğu belirtildi. Böylece Dervişoğlu, 24. Asliye Ceza’da izin alınmadan yargılanmaya devam edecek. MİT’in iki numaralı ismi Muhammed Dervişoğlu hakkında bir ihbar mail’i üzerine geçen yıl aralık ayında haksız mal varlığı edinmek ve bunları gizlemek suçlarından 8 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. İddianamede, Dervişoğlu’nun yaklaşık 323 bin liralık mal varlığının kaynağının belirsiz olduğu ifade edildi. Ankara 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasında hâkim tarafından gizlilik kararı alındı. Sonraki duruşmada ise hâkim, suçun görev sırasında işlendiğini iddia ederek yargılamada durma kararı verdi ve MİT Yasası’na göre Başbakan’dan izin alınmasına hükmetti. Maliye Bakanlığı avukatı ise karara üst mahkemede itiraz etmişti. duruşma sayısı ile en çok duruşmalı ilk ve tek dava. Lider kadrosu 70 yaş ortalaması ile en yaşlı örgüt, yöneticisi ise 75 yaş ile dünyanın en yaşlı örgüt yöneticili ilk ve tek örgüt davası Terörle mücadele etmiş Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri düzeyinde, asker, polis, istihbarat kahramanlarının terörist olarak yargılandığı ilk ve tek örgüt davası. En çok sayıda rektör, dekan ve profesörün bir arada terörist olarak yargıladığı ilk ve tek örgüt davası. KCK BASIN DAVASINDA SAVUNMALAR YAPILIYOR MESLEKTAŞLARI SERBEST BIRAKILMASINI İSTİYOR ‘Diyalog sürecini erken söylemek suç olamaz’ HATİCE TUNCER Tutuklu gazeteci Sami Menteş için kampanya MERT TAŞÇILAR KCK Basın davasında gazete çalışanı 26’si tutuklu 46 sanık adına Dicle Haber Ajansı editörü Ertuş Bozkurt, Kürtçe tercüman aracılığıyla savunma yaptı. Gazeteci Bozkurt, ünlü iletişim bilimci Naom Chomsky’den alıntılar yaparak “İddia makamı bilgiyi toplumdan saklamamızı istemektedir” dedi. Silivri Cezaevi Yerleşkesi’ndeki küçük salonda görü len duruşmada tutuklu sanık Ertuş Bozkurt, tüm sanıklar adına yaptığı savunmasını sürdürdü. Bozkurt, suç delili olarak gösterilen haber ve yazılarında, Abdullah Öcalan ile diyalog çağrısının yer aldığını anlatarak “Bizim suçumuz, barışın ve demokrasinin olmazsa olmaz kuralı olan diyalog ve müzakere yolunu insanların daha da fazla ölmesine fırsat vermemek için erken söylemek olamaz” diye konuştu. ANKARA Dünyanın tutuklu en genç gazetecisi Sami Menteş için gazeteci arkadaşları imza kampanyası başlattı. “Sami Menteş’e Özgürlük” sloganıyla düzenlenen kampanya için yapılan açıklamada, “Meslektaşımız Sami, bugün herhangi bir somut delil gösterilmeden sözde ‘silahlı örgüt üyeliği’ iddiasıyla Kandıra Cezaevi’nde tutulmaktadır” de nildi. Kampanyaya CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka da imzasını atarak destek verdi. Menteş, 21 Ocak’ta DHKPC’ye operasyonları kapsamında Çağdaş Hukukçular Derneği’ne düzenlenen baskınlarda gözaltına alınarak tutuklanmıştı. 22 yaşındaki Menteş’e hâkim ve savcılar tarafından “Dünyanın tutuklu en genç gazetecisi” ünvanı verilmişti. Bu ünvanla anılan Menteş, 93 gündür cezaevinde tutuklu bulunuyor. Ersöz’den suç duyurusu İstanbul Haber Servisi Ergenekon ve Balyoz davası sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, kendisi hakkında Turgut Özal’a suikast düzenlediği iddiasıyla iddianame düzenleyen Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin hakkında HSYK’ye suç duyurusunda bulundu. Dilekçede, Özal iddianamesinin yalnızca gizli tanık ifadelerine dayandırıldığını belirterek savcı Çetin’in gizli tanık beyanlarının yer aldığı duruşma tutanaklarından alıntı yaparken tahrifat yaptığını, Genelkurmay ve MİT tarafından adli makamlara gönderilen yazılara ise iddianamede yer vermeyerek görevini kötüye kullandığı öne sürüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle