18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Okurlarla kısa kısa Canan nasıl Ceylan oldu 4. Yargı Paketi’yle ilgili bir haber... Üst başlık: ‘Örgüt’ rötuşu. Haberin içeriğinde bu yasadan kimlerin yararlanacağı açıklanırken 32 yıldır tutuklu olan Tahir CEYLAN’ın da serbest kalacağı belirtiliyor. Ancak serbest kalacak olan Tahir Canan mı, Tahir Ceylan mı bu belli değil. Haberin girişinde: “...32 yıldır cezaevinde olan Tahir Ceylan’a özgürlük yolu açıldı” denirken, en sonda: “Tahir Ceylan’a özgürlük yolu açıldı. CANAN, koşullu salıverme kararının geri alınması nedeniyle 1981’den bu yana cezaevinde bulunuyordu” denilmektedir. İnşallah Tahir Canan bu haberi okumamıştır. Hasan Çatak 7 Twitter’da kampanyalar Maskeliler manşetiniz Merhaba, gazetemiz (Maskeliler manşetiyle) anlamlı ve günü tam olarak açıklayan bir başlık atmış. Gazete yönetimini tebrik ediyorum. Kusura bakmayın Ben İstanbul Üniversitesi’nde lütfen, Twitter’da öğrenciyim, yani olayların canlı Cumhuriyet gazetesi şahidiyim. Hani son birkaç yıldır aleyhine kampanyayı moda haline gelmiş “Derin Devlet” görünce sinirlendim. arayanlara duyurulur. O gün orada Gazetenin çok üstüne olan olayların sol görüşlü tarafı geliniyor. Gazetenin arkadaşlar, üniversite koridorlarında sahibi kim diye bile her gün pankart asıyorlar veya masa kuruyorlar, masanın üzerinde spekülasyon yapılıyor. Bende de haberler broşürler var. Hepsi bu kadar. dolayısıyla soru Sonra o standlar kalkıyor başka bir işaretleri oluşuyor. grup gelip aynı şeyi yapıyor. Bunun Köşe yazılarınızdan kime ne zararı var? Kimseyi hep aynı tadı alıyorum. dövmüyorlar, kimseyi rahatsız Roman okur gibi keyif etmiyorlar. Polis veya üniversite alıyorum, fakat yöneticileri gelsin baksın. Tamamı haberlerde eski öğrenci olan bu çocukların nasıl bir çarpıcılık yok. Tekrara suçu olabilir? Peki maskeli, eli dönüyor sanki. Sosyal sopalı, eli satırlı, belki beli silahlı medya daha verimli dışarıdan gelen grup kim? Tamamı kullanılabilir. 15 kişiydiler, polis onları yakalayıp Provokasyonlara fırsat kim olduklarını öğrenemez miydi? vermemek gerekiyor. 40 sene önce de böyle Benim Cumhuriyet’im başlamışlardı. Bugün TV Atatürk ilkelerine, kanallarında dünün beslemeleri düşünme biçimine “devlet bizi kullandı” diyorlar ama o bağlıdır, prensipleri devlet kimdi söylemiyorlar. Dün o vardır, taviz vermez. devlet kimdiyse bugün de onlardır, Hâlâ böyle olduğuna yani bugün bu olayların sorumluları inanıyorum ama çok net ve orta yerdeler. Sayın Öz, güçlenmesi gerektiğini işin kısası bugün gazetemizi düşünüyorum. Iyi beğendim, umarım sonunu günler dilerim. getirirsiniz. İstanbul’dan Zeynel Kip Seda Çelik Bağlar mı, Bağlamaz mı? 12 Eylül 2010 halkoylamasıyla yürürlüğe giren anayasa değişikliğinde yargıya ilişkin değişikliklerin ve ona dayanılarak gerçekleştirilen düzenlemenin, amaçlanana uygun bir sonuç verdiği anlaşılıyor. Özellikle laiklik tanımına getirilen yeni anlam, hem 4+4+4 yönteminin reddi konusundaki Anayasa Mahkemesi kararında hem de Fazıl Say’a hapis cezası veren yerel mahkemenin gerekçesinde uygulama alanına sokuluyor. ??? Anayasada, Anayasa Mahkemesi kararlarının “Yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” denilmesine karşın ortaya çıkıyor ki anılan kurallar, özellikle ne Anayasa Mahkemesi’ni ne de yerel mahkemeyi bağlıyor. Bu yargıya varış nedenimi kısaca belirteyim. ??? ANAP’ın tek başına iktidar olduğu ve Turgut Özal’ın başbakanlık yaptığı 45’inci hükümet döneminde, 9 Ocak 1986 tarihinde Türk Ceza Yasası’nın kimi maddelerini değiştiren yasa kabul edilmiş. Değiştirilen maddelerden biri de “dinlere, peygamberlerine ve mezheplerine” hakareti cezalandırmayı amaçlıyor. Din olarak da yalnız “semavi dinler”i söz konusu ediliyor. “Devletçe tanınmış dinler” tanımı kaldırılıyor. Yasanın yürürlüğe girmesi üzerine o dönemde ana muhalefet partisi olan SHP (Sosyaldemokrat Halkçı Parti) Grup Başkanvekili Aydın Güven Gürkan, iptal başvurusu yapmış. Anayasa Mahkemesi iptal kararını, hem laiklik ilkesini hem de suç tanımının yalnız semavi dinleri kapsamasını irdeleyerek veriyor. Anayasa Mahkemesi’nin son ret kararında belirttiği gerekçeyle ters düşen bir Anayasa Mahkemesi kararı ile karşılaşıyoruz (Esas Sayısı: 1986/11, Karar Sayısı: 1986/26, Karar Günü: 4.11.1986). O dönemdeki Anayasa Mahkemesi şu saptamayı yapıyor: “Kurtuluş Savaşı sonrası teokratik yapısını terk ederek çeşitli reform hareketleriyle demokratik cumhuriyet düzenini kabul etmiş ve büyük çoğunluğu Müslüman olan toplumumuzda anayasamıza göre laiklik Batı dünyasındaki anlamından kısmen farklı bir biçimde ele alınmıştır.” Anayasa Mahkemesi, maddelerde “semavi olan dinler ve din görevlileri ve mabetleri ile ölülerine” koruma sağlanmasına karşın semavi olmayan dinler için böyle bir koruma olmamasını eşitlik ilkesine aykırı bularak iptal etmiş. Şimdiki Anayasa Mahkemesi ise çoğunluğun Müslüman oluşunu dikkate alarak okutulacak derslerin adlarının da hukuka uygun olduğu görüşüne varmıştır. ??? Fazıl Say’a mahkumiyet veren yerel mahkeme ise gerekçesinde, hakaret fiilinin üç semavi dine yönelik olduğundan söz etmiştir. ??? Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde(!) varılan nokta şudur: Anayasa Mahkemesi kararları, istenirse bağlayıcıdır; istenmezse bağlayıcı değildir. Barış Gazeteciliği Medya’nın başına taş düştü sanki; kullandığı dilin tuhaf bir dil olduğunu keşfetti. Savaşçı, militer, popülist bir dil kullandığını anladı ve şimdi birdenbire barış dilini kullanmaya karar verdi. Bundan daha önemli bir şey olabilir mi medya için? Konu barış gazeteciliği, barış dili olunca bazı sorulara açık, net, kesin yanıtlar verilmesi de zorunlu oluyor. Birinci soru, barış dilinin gerekliliğini akil adamlar mantığı mı öğretti bize? Yani Başbakan istediği için mi barış dili konuşmak gerektiğini keşfettik? İkincisi, bu konudaki geçmişimiz bize ne anlatıyor? Yani şimdiye kadar barış dilini konuşmadık, konuşamadıysak, bu bizim genel olarak gazetecilik anlayışımızdan kaynaklanıyor olabilir mi? Ya da daha açık soralım; Türkiye’de gazetecilik her şeyi iktidarlara göre ölçüp biçen, “devlet neylerse güzel eyler” anlayışından kaynaklanıyor olabilir mi? 12 Mart’ta, 12 Eylül’de, ABD’nin Irak’a saldırısında, şu ünlü “Arap Baharı”nda nasıl bir sınav verdi, veriyor medya? Ve nihayet, konu barış diliyse eğer, konuya şimdi güncel olan Kürt sorunundan yola çıksak da, onu aşan bir mantıkla yaklaşabiliyor muyuz? Barış gazeteciliği, barışı temel amaç olarak alan ve bu amacı gözden uzak tutmaksızın gerçekleri dile getiren gazeteciliktir. Barış gazeteciliği gazeteciliğin özel ve belli zamanlara has bir türü değil, kendisidir. Barış gazeteciliği barıştan, taraflar söz konusuysa gerçeklerden yana olmak, konunun derinlemesine incelenmesine ve gerçeklerin insanlara duyurulmasına hizmet etmek demektir. Örneğin barış gazeteciliği, gazetecilerin başbakan emriyle kurulmuş “akil insanlar” arasında yer almaması demektir. Barış dili zalimle mazlumun ortasında bir yerde durmak, ezenle ezilenin arasında hakemlik yapmak değildir. Öyle yaparsanız barışın dilini değil, gözleri kör eden “zamanın ruhunun” dilini konuşursunuz. Ve bu nedenle barış ile demokrasi arasında sıkı, çok sıkı bir ilişki vardır. Kısacası demokrasiyi, dar değil, en genel ve aşkın anlamda savunmadan barış dilini konuşmak zordur. Meydanı onlara bırakmayın Sayın Öz. Bildik gazetelerde, Prof. unvanlı kişiler köşelerinde, bildik cenahı irşad ediyorlar! “Milli Eğitim Bakanlığımız beklenmez bir öngörüşle, ortaöğretime yüce dinimizi öğrenmek ve sevgili peygamberimizi tanıtmak” gayesi ile ek ders koydu. Gazetemiz bu tanıtım kampanyasına katılmalı ve “bu yüce dinin inananlarının neden cüce” olduğunu anlatmalılar. Bir başlangıç olarak siz sayfanızda, bu konuda okunması gereken kitaplar önerebilirsiniz. Örneğin Prof. İlhan Arsel, Turan Dursun ve diğer yazarlar önerilebilir. Saygılarımla. Prof. Dr. Hasan Cavit Alın Em. Hv. Tbp. Kd. Alb. GATA em. öğt. üyesi Böyle haber mi olur? 19 Nisan 2013 tarihli gazetenin 4. sayfasında, İstanbul Haber Servisi’nin yazdığı “Çapan ve CHP’liler Kars’ta” başlıklı haberi görmüşsünüzdür. Nasıl bir haberdir o öyle? Bence çok gereksiz, abartılı, yakışıksız ve apaçık ısmarlama olduğu belli... Kimseyi ikna edemezsiniz de, haydi diyelim ki, Gürbüz Çapan’ın Kars’a ziyarete gitmesinin okur açısından haber değeri var. İyi de, çok ayıp değil mi Haluk Koç’a, milletvekili ve parti genel merkez yöneticilerine... Gürbüz Çapan’a eşlik (refakat) etmişler(miş)... Vallahi, Gürbüz Çapan bu haberi kendisi yazsa, eli varmaz bu derecesine... Çapan genel başkan mıdır ki kendisine genel merkez yöneticileri ve parti genel başkanı eşlik ediyor? Bu haberi yazan her kimse, ağır bir şekilde uyarılmalı, burası propaganda bürosu değil, gazete diyerek... Bir de, Özgen Acar’ın köşe yazısının son bölümündeki “tarağa yan bastın” deyiminin kullanılışı var ki, ben kendisine değil, (zira ahlaken yargılama hakkım yok) ama Cumhuriyet gibi bir gazeteye yakıştıramadım, üslup ve düzey açısından... Evrim Gönenç Daha kısa yazamaz mısınız? Sevgili bilge İlhan Selçuk’un köşe yazarlarına, gazeteyi ikiye katladığınız zaman yazının alt kısma geçmemesi önerisine uyamaz mısınız? Kısa, öz, sık paragraflı yazılar biz okurların daha çok ilgisini çeker. (fax’ta adı okunamayan okurumuz) Yunus Nadi ödüllerinden Sosyal Bilimlerle ilgili olanı için konulan EN AZ 25 sayfa koşuluna karşı çıkıyorum. Ve saygılarımla PROTESTO ediyorum. Dr. Muzaffer Ünver Yorgun savaşçı olmayın Sayın Öz, kırk yılı aşkın süredir Cumhuriyet okurum. Vazgeçmek mümkün değil. Cumhuriyet yazarları yorgun. Bilinenleri tekrarlamak haklı ve doğru değil. Cumhuriyet yenilenmeli. Yenilenmenin nasıl olacağını düşünmek, planlamak gerekir. Yıllar öncesinin 2. sayfası (“Olaylar ve Görüşler” sayfası) öncelikle değişik yazarlarla tekrar canlandırılmalı. Yazılar küçük puntolarla yazıldığı için okunması kolay olmuyor. Siyah zemin üzerine yazılanları okumak oldukça zor. Kişiler tarafından yapılan açıklamalar özetlenerek yazılmakta. Açıklamaların aslına uygun olarak yazılması esas alınmalı. Okur mektup ve iletilerini yayımlamak yeterli değil. Önemli olan dileklerin mümkün olanlarını yerine getirmek ve Cumhuriyet’i okurların destek ve beğenisiyle güçlü ve dinamik hale getirmektir. Av. Ekrem Feroğlu Terim’e verilen ceza Merhaba, spor sayfasındaki yazarların eposta adresleri verilmediği için size yazmak zorunda kaldım. Bu aralar Cumhuriyet de dahil birçok gazetede Fatih Terim’e verilen cezanın ‘acımasız’ olduğu yazılıyor. Yıllar önce gördüğüm bir fotoğrafı hâlâ anımsıyorum. İmparator Terim’in GS’deki ikinci veya üçüncü yılında, kararını beğenmediği hakeme (orta veya çizgi) tükürürken çekilmişti. O fotoğrafların da okuyuculara tekrar sunulması bence yerinde olacaktır. Saygılarımla, A. Tarık Emre Neden ille de 25 sayfa Çözüm süreci ve yeni anayasa 12 Mayıs’ta büyük Alevi kurultayında ele alınacak Aleviler ‘buradayız’ diyecek FIRAT KOZOK Özkahraman’dan birlik çağrısı Eski CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman, partisinin ilçe örgütünde siyaset yapmış yaklaşık 200 kişiyle yaptığı toplantıda zaman kaybetmeden ilçede mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. Özkahraman CHP’nin ilçede iktidar olabilmesi için birlik ve dayanışmayı daha da güçlendirmesi gerektiğini belirterek “Başarımız için her zamankinden daha fazla birlik ve bütünlüğe ihtiyacımız var” dedi. ANKARA Alevi açılımından elleri boş dönen, yeni anayasa sürecinde sundukları raporlar dikkate alınmayan, son olarak akil insanlar heyetinde temsil olanağı bulmayan Aleviler, 12 Mayıs’ta büyük Alevi kurultayı düzenleyerek seslerini duyurmaya hazırlanıyor. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın öncülüğünde bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilecek kurultay Ankara Anadolu Gösteri Merkezi’nde yapılacak. Kurultayın hazırlık toplantısı geçen hafta Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, Narlıdere Alevi Bektaşi Derneği, Çamşıhı Hüseyin Abdal Derneği, Sultangazi Pir Sultan Abdal Derneği, Ankara Dersimliler Derneği, Divriği Kültür Derneği ve Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu’nun temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Kurultayda, sonuçsuz kalan 2009 Alevi açılımı, yeni anayasa ve çözüm sürecine yönelik tepkiler dile getirilecek. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez, “Bizler laik ve demokratik bir devlet istiyoruz. Bu bizim olmazsa olmazımız. AKP’nin bu yönde ya da önerilerimizi dikkate alma noktasında hiçbir adımı yok. Alevi açılımında da, anayasa sürecinde de ‘ben kamuoyunu dinliyorum’ imajı vermelerine karşın söylediklerimizin hiçbiri dikkate alınmadı” dedi. Hükümetin bu yaklaşımını son olarak “akil insanlar”ın belirlenmesi sürecinde de sergilediğine işaret eden Geçmez, “Akit gazetesi ne kadar akil ise oradan seçilen insan da o kadar akil olur. Dolayısıyla akil insanlar konusu bizim sorunumuz değil. Belki de hükümet bu heyetleri belirleyerek iyi bir iş yaptı. Herhalde bu insanlar gidip geçmişteki hataları için insanlardan özür dilerler” diye konuştu. ‘Sokaklara ineceğiz’ Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir, Alevi toplumun en önemli talebinin “eşit yurttaşlık hakkı” olduğunu vurgularken “Biz hakkımızı istiyoruz. Bu ülkede gerçekten eşit yurttaş olmak için çaba gösteriyoruz. Kurultayın da ana teması bu çerçevede anayasa değişikliği olacak” diye konuştu. Alevilerin taleplerinin bugüne kadar görmezden gelindiğini ifade eden Demir, şunları kaydetti: “Alevi çalıştayları yapıldı, referandum yapıldı. Ancak 20 milyon Alevinin yaşadığı ülkede yapılan referandumda onların tek bir talebi gündeme gelmedi. Bugün partilerin verdiği anayasa taslaklarını inceledik, yine bizi ilgilendiren bir cümle yok. Buna rağmen biz çalışmaya devam edeceğiz. Eğer çabalarımızdan sonuç bulamazsak bu yıl içerisinde çok ciddi anlamda eylem planı yapacağız. Demokratik haklarımızı sokaklarda arayacağız. Kurultayda bu konuyu ele alacağız.” Kızılırmak Yerel Dernekler Federasyonu Başkanı Yusuf Şahin de iktidarın laik ve bilimsel eğitimi her geçen gün törpülediğini, bunun yerine dinsel eğitimi pekiştirdiğini söylerken “Özellikle bu konuda söyleye ceklerimiz var” dedi. Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say’a verilen cezanın Alevi toplumunun endişelerini artırdığını belirten Şahin, “Bu ceza aslında inanç özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne verilmiş bir cezadır. Fazıl Say’a 10 ay hapis veriliyorsa, Alevilere baskı yapan, onları aşağılayan Başbakan’a ömür boyu hapis verilmeli. Alevilerin yaşadığı sorunlar bugün ortada. Çocuklarımız bile ilköğretim okullarında aşağılanıyor ve bu durum giderek ağırlaşıyor. Barış sürecinde üzerinde durulması gereken asıl konu eşit yurttaşlık olması gerekirken, tam tersi bir tablo yaşanıyor” diye konuştu. ‘Ölmek ve öldürmek için çok vaktimiz olacak’ Devrimci Alevi Komitesi’nden protesto leme katılmaktır. Katliİstanbul Haber Seramlara, baskılara karşı visi Devrimci Alevi Kodireniş meşrudur. Bunu mitesi, dün Galatasaray’da öğrendik ve bu nedenle tutuklu bulunan arkadaşhaklarımız için mücalarının serbest bırakılmadele ediyoruz” diye kosı istemiyle eylem yaptı. nuştu. “Aleviyiz, haklıyız kaCemevlerinin yasal stazanacağız”, “Komplolatüye kavuşturulmasını isrı boşa çıkaracağız” şekteyen Ateşkan, “Cemevi linde slogan atan grup, hakkımızı istiyoruz. İba“F. Özgür Aydın, Cafer det hakkımızı istiyoruz” Bin, Ümit Çimen serbest dedi. bırakılsın” pankartı açtıÖmür boyu hapis cezalar. Basın açıklamasını oku Devrimci Alevi Komitesi, tutuklu bulunan arkadaşlarının serbest bı sı ve milyonlarca para ceyan Naile Ateşkan, son rakılması ve Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasını istemiy zası verseler de talepledönem de 3 arkadaşlarının le dün Galatasaray’da eylem yaptı. (Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL) rinden vazgeçmeyecekgözaltına alındığını belerini ifade eden Ateşlirterek “Onlar kültürümüzü, değerlerimizi savundukları kan, “Maraş katliamının birinci sanığı olan Ökkeş Şeniçin tutuklandılar. Tutuklama sebepleri ise muharrem diller aklanıp ödüllendiriliyor. Buna tepki gösteren Alayında aşure yapmak, Maraş katliamını, Sivas katliamını evi kurum başkanlarına binlerce lira para cezaları gekınamak ve zorunlu din derslerinin kaldırması için ey liyor” şeklinde tepkisini dile getirdi. ? MUĞLA (Cumhuriyet) Adalet Bakanı Sadullah Ergin, çözüm sürecini eleştirenlere tepki gösterdi. Ergin, “Ölmek ve öldürmek için bu kadar hevesli olmayalım. Bu öldürmek hevesi niye? Süreç başarısız olursa ölmek ve öldürmek için çok vaktimiz olacak” dedi. Ergin’in konuşma yaptığı salona alınmayan ve “Bu ülke Çanakkale Savaşı’nda kazanıldı. Amerikan dolarlarıyla satılamaz” diye slogan atan 2 kişi gözaltına alındı. ‘Süreci Meclis’te yürütelim’ ? Haber Merkezi CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, terör sorununun Meclis’te çözülmesi için birçok yasa önerisi verdiklerini ancak AKP tarafından kabul edilmediğini söyledi. Tanrıkulu, “Eğer Türkiye’nin bu meselelerini bir demokrasi meselesi olarak görüyorlarsa, gelsinler çözüm sürecini Meclis’te yasama faaliyeti yaparak meşru adreste yürütelim” dedi. Kaçak ocakta yine ölüm ? ZONGULDAK (AA) Zonguldak’ın Gelik beldesinde kaçak olarak işletildiği iddia edilen kömür ocağında çalışan Kamil Ayvacık (48), elektrik akımına kapılarak ağır yaralandı. Ayvacık sağlık ekiplerinin müdahalelerine karşın kurtarılamadı. Ocağı işleten A.T. gözaltına alındı. Alper Taş kaza geçirdi ? SAMSUN (Cumhuriyet) ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, Samsun’da geçirdiği trafik kazasını yara almadan atlattı. Programına ara vermeyen Taş, dün Petrol İş Genel Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen “AKP’nin Sağlıkta Soygun Düzenini Yıkalım” isimli bir panelforumda açılış konuşmasını yaptı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle