28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 NİSAN 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Mektupların mahkeme kararıyla çıkabildiği Kandıra’da hatıra fotoğrafı çektirmeye de izin yok 7 Cezaevinde keyfi yasak AVRUPA KONSEYİ’NDEN İNTERNET YASAĞI UYARISI AYŞE SAYIN Zaman Kavramı... Başbakan Erdoğan’ın Gazze’yi ziyaret tarihi belli oldu! Kimi gazeteler Başbakan’ın konuşmasındaki Gazze ile ilgili gezi açıklamasını böyle vermeyi uygun görmüşler. Başlığı okuyup, acaba hangi gün gidecek sorusuna yanıt aramak için haberi okuduğunuz tarih şöyle belirtiliyor: “Mayıs ayının sonunda.” 21’inci yüzyılda zaman kavramında saniye bile olağanüstü önem kazanmış durumda. Örneğin Patriotların, kimi korumak için olursa olsun getirilip kimi şehirlere yerleştirilmesinin nedeni de bu önemi vurguluyor. Oysa yaşamın, dönemin koşullarına uygun olarak sürdürülmesinin sonuçlarını, Osmanlı’nın kimi kayıtlarında ve geçmişi günümüze getiren anı kitaplarında görüyoruz. Olaylar anlatılırken Hicri aylar üçe bölünüyor. Başlangıçtaki 10 gün, ortadaki 10 gün, sondaki 10 ya da 9 gün. Bunları da adlandırmışlar: Evail, Evasıt ve Evahir. Okuduğunuz anıda aktarılan olay için “evaili şabanda” deniliyorsa günü değil ama zaman dilimini öğrenebiliyorsunuz. ??? Zaman kavramının nasıl değiştiğini insan kendi yaşamından da oranlayabiliyor. Çocukluk yıllarımızda Üstgöztepe’de otururken tek taşıtımız trendi. Bir nedenle kaçırdığımızda perondaki bankta oturur, hiç sıkılmadan yarım saate yakın beklerdik. Bugün mahalledeki teletakside otomobil olmadığında ya da yola çıkıp üç dakikada taksi bulamadığımızda neredeyse tepemiz atıyor. Saatler, günler değil yıllar bile hızla geçiyor. Ben mi uydurdum ya da söyleyen birinden aşırıp da mı sahiplendim bilemiyorum. Dünya kıdemi arttıkça yılların hızlanmasına şöyle bir açıklama getiriliyor: “1 yıl, 1 yaşındaki çocuk için bütün bir ömür, 2 yıllık için yarısı, 50 yaş için 50’de 1’i, 60 yaş için 60’ta biri.” ??? Orhan Bursalı, AKP’nin ekonomi alanındaki başarısını, köşesinde sayılarla kanıtlıyor. İç ve dış borç bini aşmış durumda. Bütçe açık, ticaret dengesi bozuk. Hazır Osmanlı’dan söz açmışken “Mali Yıl” kavramı oluşturulmadan önceki süreçte yaşananları anımsatayım dedim. Ekonomi, ağırlıklı olarak tarıma dayalı olduğu için vergiler güneş yılının mevsimlerine ve aylarına bağlı olarak 365 günde toplanıyor, ama 354 günde harcanıyordu. 11 günlük fark 33 yılda 1 yıl oluşturuyordu. Bu nedenle de örneğin 1121, 1154, 1188, 1221, 1255 Hicri yılları karşılıksız kalmıştı. Çözüm için “Mali Yıl” yaratıldı ve mali yılbaşı 1 Mart olarak belirlendi. Bu da yetmedi 1333 yılı (1917) 10 ay sayıldı. Şimdi yılı boş geçme tehlikesi yok ama aylık sonuçlar nereye gidildiğini gösteriyor. ‘Sarışın’ ‘baldız’ Türkiye raporunda BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Türkiye’de internete uygulanan filtre, Avrupa Konseyi’nin Türkiye raporuna da girdi. Raporda, internette, “baldız”, “sarışın”, “hayvanlar”, “gay”, “etek”, “Adrianne” gibi filtre uygulanan kelimelere de işaret edilerek aralarında Youtube’un da bulunduğu 4 bin 662 internet sitesinin yasaklanmasının Avrupa Konseyi’nde kaygı yarattığı belirtildi. Raporda, Türkiye’deki ifade özgürlüğünün ciddi engellerle karşı karşıya olduğu da vurgulandı. Avrupa Konseyi raporunun ifade özgürlüğünün ele alındığı bölümünde, güncel örnekler ve AKP hükümetinin attığı adımlar sıralandıktan sonra, “Ancak, öyle görünüyor ki, toplanma ve ifade özgürlüğü ciddi engellerle karşı karşıya” değerlendirmesi yapıldı. İnsan hakları aktivistleri dahil olmak üzere muhalefet üyeleri, gazeteciler ve sivil toplum aktivistlerinin kovuşturma ve mahkumiyetle karşılaşmaya devam ettikleri vurgulanan raporda, aralarında Youtube’un da bulunduğu 4 bin 662 internet sitesinin yasaklanmasının kaygı yarattığı belirtildi. “İnternet ile ilgili çeşitli önlemler, çok sayıda reaksiyonları tetiklemiştir” saptamasının yapıldığı raporda, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın, internet servis sağlayıcılarına, 5651 sayılı yasada listenen 138 kelimeden birini içeren web sitelerinin kaldırılması talimatını verdiğine dikkat çekildi. Türk yetkililerinin “Bu önlemler zaten yukarıda belirtilen bu kanun kapsamında web sitelerinin engellenmesi üstüne gelmişti” açıklamasına işaret edilen raporda, bunun Türkiye’de bir sansür olarak algılandığı ve özellikle gençler arasında tepkiye neden olduğu saptaması yapıldı. ANKARA TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’nun geçen günlerde ziyaret edip, “kötü ve onur kırıcı muamele” olmadığı saptamasına yer verdiği Kandıra Cezaevi’nde kalan siyasi tutuklu ve hükümlülerin, cezaevi yönetiminin engellemesi nedeniyle ancak mahkeme kararıyla hak ihlali ve keyfi disiplin cezalarıyla ilgili şikâyetlerini içeren mektupları milletvekillerine ulaştırabildiği ortaya çıktı. CHP’li Hüseyin Aygün’e mektup gönderen tutuklu ve hükümlüler, “hatıra fotoğraf çekimi yasağı” dahil birçok keyfi uygulamanın sürdüğü, onur kırıcı şekilde çıplak arama yapıldığı, aramaya itiraz edenlere ziyaretçi yasağı getirildiğini belirttiler. Siyasi tutuklu ve hükümlülerin cezaevindeki olumsuz koşullardan şikâyetlerini içeren mektupları ancak cezaevi disiplin kurulu ve “infaz hâkimliği” kararıyla Aygün’e iletilebildi. Tutuklu Murat Kaymaz bu yolla gönderebildiği mektubunda, medya kuruluşları ve milletvekillerine göndermek istedikleri mektupların “sakıncalı” bulunarak engellendiğinden yakındı. Kaymaz, cezaevi yönetiminin “hatıra fotoğrafı çektirme yasağı”nın da tutukluların itirazı üzerine yine infaz hâkimliği tarafından kal ? Sohbet hakkı engelleniyor: Haftada 10 kişiyle 10 saat sohbet hakkı tanıyan genelge 6 yıldır uygulanmıyor. Sohbet hakkı haftada 2.5, ayda 10 saat olarak uygulanarak hakkımız gasp ediliyor. ? Yeşil mont yasak: Beşir Özdemir’in montu, yeşil renkli denilerek el konuldu ve kış günlerinde montsuz bırakıldı. ? Sağlık hakkı gasbı: Tolga Bülbül’e doktorlar tarafından tavsiye edilen diş plağı 1 yıldır verilmemiştir. Ağzından kan gelmektedir. Ulaş Pektaş’ın 2 yıldır konrea nakli olması gerekiyor. Defalarca hastaneye getirilip götürülüyor, ancak bir gelişme yok. dırılmasına karşın, uygulamada sürdüğüne dikkat çekti. Kaymaz, “ocak ayı hak gaspları” adı altında keyfi uygulama ve hak ihlallerini şöyle sıraladı: Çıplak arama: 23.01.2013 tarihinde Metris Hapishanesi’nden Kandıra 1 No’lu F Tipi’ne getirilen avukatlar Taylan Tanay, Güçlü Sevimli, Günay Dağ, Selçuk Kozağaçlı, Ulaş Doğan, Tahsin Sağaltıcı ve Beşir Özdemir hapishane girişinde onursuz çıplak aramaya maruz bırakılmış, buna karşı çıktıkları için de 1 ay ziyaretçi yasağı cezası verilmiştir. Görüşe gelen ailelerimize de onur kırıcı aramalar dayatılıyor. Buna karşı çıkanlar ziyarete alınmamakla tehdit ediliyor. Mektuplar karar eklenerek: Milletvekillerine yollanan mektubun içerisine istemimiz dışında, yönlendirmeli, yalan yanlış bilgileri içeren disiplin kurulu kararları ekleniyor. Ekli kararlar tamamen yalana dayalı, uydurma ve zorlama bilgilerle derlenmektedir. Amacı mektup alıcısını etkilemek, kuşku uyandırmak. SEMRA ÖZAL’IN SAVCILIK İFADESİ MÜLKİ AMİR, SAVCIYI HSYK’YE ŞİKÂYET ETTİ Tutuklu sanık Özal’ın katili Azerbaycan’da kaymakam kızı Haber Merkezi 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturma kapsamında savcılığa ifade veren eşi Semra Özal, ifadesinde Kartal Demirağ tarafından düzenlenen suikastı ve Özal’ın son gecesini anlattı. Özal’ın, olaydan 5 yıl sonra kendisine gönderilen “Turgut Özal ölmedi, öldürüldü. Katili Azerbaycan’da” yazılı bir notu savcılığa verdiği öğrenildi. NTV’nin haberine göre Semra Özal ifadesinde kendisine ulaştırılan notla ilgili şöyle konuştu. “Eşim öldükten 5 yıl sonra İstanbul’da oturduğum evime, benim bulunmadığım bir sırada bir şahıs gelmiş şimdi size verdiğim şu notu bırakmış: ‘Turgut Özal’ı öldürdüler, katili Azerbaycan’da. İsmi Hasan Alioğlu’dur.’” Hemen harekete geçtiğini ancak Alioğlu’nun izine ulaşılamadığını söyledi. Turgut Özal’ın sabah yürürken aniden düştüğünü ve ağzından beyaz bir şey aktığını belirten Özal, “Eşimin ölümünden sonra kimse ‘otopsi yapalım mı?’ diye sormadı” dedi. Kartal Demirağ’ın, Turgut Özal’ı elinden yaraladığı suikastla ilgili şüphelerini de dile getiren Semra Özal, Güneş Taner’in Demirağ’ı konuşturmak için ilaç verilmesini teklif ettiğini ancak dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın ‘biz konuştururuz’ diyerek kabul etmediğini söyledi. OZAN YAYMAN Pınar Selek davası Rapora, hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Sosyolog Pınar Selek de yer aldı. İfade özgürlüğü bağlamında, “Yazar Pınar Selek’in durumu son derece sembolik” değerlendirmesinin yapıldığı raporda, Selek’in tutuklandığı, bağlantılarının, kaynaklarının ortaya çıkarılması için işkence gördüğü belirtilerek Mısır Çarşısı’nın bombalanmasıyla ilgili bağlantısı olduğu gerekçesiyle suçlandığı anımsatıldı ve “Bir kaza olduğu uzman raporlarında tespit edilmiştir” denildi. Raportör Josette Durrie, raporuna ilişkin değerlendirme yaparken 2011 yılındaki genel seçimlerdeki izlenimlerini de aktardı. Durrie, “Siyasi partiler ve adaylar eşit olmayan kaynak düzeylerine sahiptiler. Başbakan her seviyede, saldırgan bir kampanya yürüttü, basın özgürlüğü kısıtlıydı, 50 kadar gazeteci tutukluydu” değerlendirmesini yaptı. İZMİR Devlete ait gizli bilgileri ele geçirme savıyla İzmir’de geçen salı başlayan yargılamaya, daha önce ara verileceği açıklanmasına karşın dün de devam edildi. Okunan iddianamede, suç örgütünün, AKP iktidarını uluslararası alanda zor durumda bırakmak için çalıştığı öne sürüldü. İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 357 kişiden tutuklu sanık S.K.’nin babasının ise kaymakam olduğu ortaya çıktı. İddianameye dayanak olan “Pandora” adlı Word dosyasında, örgütün askeri, mülki, idari kişiler hakkındaki fişlemeler yer alıyor. Kaymakam K.K. iddianameyi hazırlayan İzmir Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç’ı, 11 Şubat 2013 tarihinde, HSYK’ye şikâyet etti. K.K., HSYK’ye yazdığı şikâyet dilekçesinde şu görüşlere yer verdi: “Evdeki arama avukat eşliğinde yapılmamıştır. Kamera ve eldiven kullanılmamıştır. Bulunan delillerin imajları kızıma veya avukatına verilmemiştir. Mutfak dolabının üstünde bulunan poşet ve içindeki materyallerden parmak izi alınmasını kızım ve ben ısrarla talep etmemize karşın, parmak izi alınmamıştır. Bugüne kadar da, ısrarla istememize rağmen deliller biyolojik incelemeye tabi tutulmamıştır. İddianame, davada sanık ve tanık bile olmayan üçüncü kişilerin özel konuşmalarıyla doldurulmuştur. Kızıma ait olmayan bilgisayardan elde edilen dijital dosyalarla zorlama bağlantılar kurulmuştur. Kızım şok halinde ve neyle suçlandığını bilmeden sorgulanmıştır. Kızımın hiç tanımadığı bir şahsın bilgisayarından çıkan dijital dosyadaki belgelerle ilgili olarak kızıma hiçbir soru yöneltilmeden, kızım örgüt yöneticisi ve koordinatörü olarak suçlanmıştır. Kendisine bu belge ve kişilerle ilgili soru sorulmamıştır. Kızımın, 8 yıl önce geçirdiği psikolojik travma, davayla hiç ilgisi olmamasına rağmen iddianameye konulmuştur.” K.K.’nin 28 Şubat sürecinde “irticai eğilimli” denilerek fişlendiği de öğrenildi. İtalyan yazara KCK davası DİYARBAKIR (Cumhuriyet) “Avrupa’nın Özerk Bölgeleri” kitabı nedeniyle İtalyan ekonomist ve sosyal araştırmacı yazar Thomas Benedikter ve kitabı yayımlayan Aram Yayınevi Genel Yayın Koordinatörü Gökhan Bulut hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı tarafından “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan dava açıldı. ANF’nin haberine göre Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, bir süre önce Thomas Benedikter ve yayınevi hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan soruşturma başlattı. Hazırlanan iddianame, TMK 10. maddesi ile yetkili Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi. Benedikter ve kitabı Türkçe’ye çeviren Bulut hakkında açılan davaya 3 Haziran’da başlanacak. A L M A N Y A Y A RGI TA Y BA Ş K A N I P ROF. DR. KL A U S TOL KS DORF ‘Basın özgürlüğü yoksa demokrasi olmaz’ LEYLA TAVŞANOĞLU “İfade ve basın özgürlüğü olmayan yerde demokrasiden söz etmek güçtür...” Bu sözler Almanya Yargıtay Başkanı Prof.Dr. Klaus Tolksdorf’a ait. Tolksdorf, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin düzenlediği altıncı “TürkAlman Yargıtayları Buluşması: Uluslararası Kollokyum, Çocuk ve Hukuk, Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet” konulu toplantının konuşmacılarından birisiydi. Toplantı sonrası yaptığımız söyleşide Tolksdorf şu tespitlerde bulundu: Almanya’da sekizi Türk, 10 kişinin ölümüne yol açan Neonazi olayının davasına Türk gazetecilerin alınmamasını nasıl karşıladınız? TOLKSDORF Almanya Yargıtay Başkanı olarak ilk etapta Münih’teki bir mahkemenin yer düzenlemesiyle ilgili olarak benim çok da fazla söz söyleme hakkım olmadığını, mahkemenin en iyi seçimi yapacağını düşündüm. Ama öte yandan bütün ürk yargısının bir kararını örnek vermek istiyorum. Bir kadın kocasından şiddet gördü. Dişleri kerpetenle söküldü. Olay mahkemeye intikal etti. Ancak mahkeme bu şiddeti uygulayan kocayı tahliye etti. Siz buna ne diyorsunuz? Sözünü etmiş olduğunuz örnek üzerinden Almanya’da ne olurdu diye bakacak olursak henüz bir mahkeme süreci yok. Bundan dolayı da tahmin ediyorum o kişi hakkında sadece böyle bir şikâyet var. Tutukluluğu da söz konusu değil. Almanya’da da tutukluluk söz konusu olmazdı. Ancak, kişinin kaçmasına veya o suçu işlediğine dair kuvvetli şüphe ya da başka unsurlar varsa o zaman tutukluluk söz konusu olabilirdi. Ama anladığım kadarıyla burada öyle bir durum yok ki gözaltına alınmış ve serbest bırakılmış. Ayrıca masumiyet karinesi de dikkate alınarak değerlendirmenin bu doğrultuda yapıldığını düşünüyorum. T Öztürk’e 11 yıl hapis ve tahliye İstanbul Haber Servisi Metro Turizm’in sahibi işadamı Galip Öztürk ve 2 sanık “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak” suçundan yargılandıkları davada tahliye edildi. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada dava karara bağlandı. Mahkeme, Öztürk’ün 11 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Heyet, Öztürk’e “yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan verdiği 10 aylık hapis cezası hükmünün açıklanmasını ise 5 yıllık denetimli serbestlik şartıyla geri bıraktı. Sanıklar Öztürk, Erdem Yücel ve Cengiz Kaya, haklarındaki delillerin toplanmış olması, tutuklama sebep ve şartlarının devam etmiyor olması gerekçeleriyle tahliye edildi. Tutuksuz sanıklar Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Abdulkadir Emek, eski milletvekilleri Tarık Cengiz ve Mustafa Baş hakkında ise beraat kararı verildi. Almanlar ve Türklerin olduğu gibi ortaya çıkacak bir sorunda buna karşı bir tepkinin olabileceğini de aklımdan geçirdim. Toplantıda “biz bu işi beceremedik” dediniz... Federal yüksek mahkeme olarak, yer tayiniyle ilgili sorunun bize gelmesi üzerine biz de bunu eleştirdik. Yabancı misafir, katılımcılar ve gazetecilere yer ayrılması gerektiğini söyledik. Nihayetinde kararımız yüksek mahkeme olarak bu doğrultuda ol du. Tahmin ediyorum, bu karardan dolayı herkes mutlu. Mahkeme de bundan memnun. Acaba gazeteciler mesleklerini icra ederken hükümetlere muhalefet ettikleri için tutuklanabilirler mi? Türkiye’deki durumdan söz ediyorsunuz. Bu konuyla ilgili şu anda bir şey söyleme olanağına sahip değilim. Çünkü Türkiye’deki koşullarla ilgili elimde yeterli bilgi yok. Almanya’da baro ve avukatların der neği gazetecilerin tutuklanmalarıyla ilgili tepki gösteriyor. Kendisine demokratik diyen ülkelerde basın ve ifade özgürlüğüne saygı sizce nasıl olmalı? İfade ve basın özgürlüğü demokratik bir ülke için kaçınılmaz önemde unsurlardır. Kurucu, yapıcı unsur olarak da temelsel bir konumu var. Bir ülkede basın ve ifade özgürlüğü yoksa demokrasiden direkt olarak söz etmek güçtür.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle