28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER Zorunlu eğitimi 8. yılda bırakan öğrenciye herhangi bir belge verilmeyecek CUMHURİYET 1 NİSAN 2013 PAZARTESİ GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY 4+4+4’te diploma şoku Kuvvet ve Özür SİYASAL kimliği ve bağlılığı hep bilinse de sağduyusu ve ölçüseverliği şaşmaz, devlet adamlığı sapasağlam dururdu. Ama son sözü hiç olmadı. Denizli’de katıldığı bir davette, “O kadar güçlüyüz ki, İsrail bile bizden özür diledi” demiş. eresinden başlanabilir? En iyisi, “İsrail bile”den mi? Öylesi, “bile”yle ne demek istendiğine bağlı: O kısa sözcük İsrail’i büyütür mü, küçültür mü? Çok şey söylenebilir: “Güçlü ve önemli bir devlet bizden özür dilediğine göre biz de güçlü ve önemliyiz” diyebilmek için mi? Gazze’deki zulmü dolayısıyla aleyhine söylenmedik söz bırakmadığımız bir devleti yüceltmek olmaz mı bu? Ya da, tam tersine, vaktiyle teknolojisini paylaşabilmek için peşinden koştuğumuz bir devleti aşağılamak mıdır? Hatta, şöyle ya da böyle, özür dileyene kısaca teşekkür edip susmak varken böbürlenmek asıl kendimizi küçültmek sayılmaz mı? Kala kala buna mı kaldık? ele, bunun hemen ardından, “hızla büyüdüğümüzü ve güçlendiğimizi” söyleyerek “Aklımız başımızdan gitti, başardık, hayal değilmiş, her yıl bir milyar dolar para da fakir ülkelere yardım ediyoruz; geçmişte Osmanlı, bugün de Türkiye olarak” demek? Bildiğimiz Osmanlı ve Cumhuriyet kültüründe fakir fukaraya yardım etmek, aça aş, susuza su vermek, şuna buna gösterip övünmek şöyle dursun, saklı ve gizli yapılması gereken davranışlardır. Yoksa, yazıda sözü geçen davet dolayısıyla yazılan habere de yansıdığı gibi, zenginleşmemizden ötürü “aklımız başımızdan gitti” herhalde ki, cumhuriyetçiliğimize olduğu gibi muhafazakârlığımıza da uymayan tutumlar sergilemeye başladık. “Sosyal devlet”i beceremeyip özelleştirmelerle yolları ve köprüleri satarak, sağlık ve eğitim gibi alanları başıboş piyasaya açarak bize özgü bir kapitalizme heveslenmemiz bundan olsa gerek. im söylemiş kültürümüze yakışmaz o ‘özürle böbürlenme’ sözlerini” diye sorarsanız, o soruyu yanıtlayıp ad vermek de bir başka “münasebetsizlik” olur, bu köşede pek yakışık almaz. N Haber Merkezi AKP hükümetinin getirdiği 4+4+4 sistemiyle 12 yıla çıkarılan zorunlu eğitimi sekizinci yıldan sonra bırakan ve herhangi bir liseye kaydolmayan 49 bini aşkın öğrenci, ilköğretim diploması bile alamamakla yüz yüze kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 12 yıllık eğitimi bitirmeyenlere herhangi bir diploma verilmeyeceğine ilişkin geçen mayıs ayında genelge yayımladığını hatırlatan CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, konuyu parlamento gündemine taşıdı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın açıkladığı 20122013 eğitim öğretim yılı istatistikleri, okulu sekiz yıllık eğitimden sonra bırakan öğrencilerle ilgili bir gerçeği ortaya çıkardı. 4+4+4 eğitim sistemi sonrası zorunlu hale gelen 12 yıllık eğitime devam etmeyen bu öğrencilerin herhangi bir diploma almadıkları da ortaya çıktı. Bilgehan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şunları kaydetti: “Zorunlu eğitim 12 yıla çıkartılmasına karşın, eğitimlerinin sekiz yılını bitirdikten sonra herhangi bir okula kaydolmayan 49 bin 449 öğrenci, hangi diplomayı alacaktır? Bu kişilerin eğitimleri hangi aşamada kesilmiş kabul edilecektir? Herhangi bir iş başvurusu yaparken, öğrenim hayatlarını gösteren hangi diplomayı kullanacaklardır?” Okullara mescit yapılması önerisi Meclis gündemine taşındı Derse namaz ayarı ABİDİN YAĞMUR H “K Gülşah Balbay açıkladı Yağmur’a yeni okul ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemiz yazarı, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın eşi Gülşah Balbay, çocukları Yağmur ve Deniz’in okul sorunuyla ilgili olarak Facebook’tan “Bir adım dahi geri atmıyorum. Ben ve çocuklarım önümüzdeki pazartesi günü yeni bir sayfa açıyoruz hayatımızda. Yeni okullarında eğitimlerinin kopan ipini yeniden bağlayacağız” açıklamasını yaptı. Gülşah Balbay’ın “Sevgili dostlar” diye başlayan açıklamasında şu ifadeler var: “Beni asıl üzen hepimizin sürüklendiği bataklık. Son günlerde ister istemez gelecek konusunda umutlarım ve kuşkularım rekabet halinde. Ancak konuyu rafa kaldırmanın zamanı olduğunu düşünüyorum. Her şeyi unutmak istiyorum ve hatta neyi unuttuğumu unutmak... Son sözü yavrumu okula bırakırken karşıma dikilen müdire hanımın ‘Mücadeleye devam mı’ sorusuna verdiğim cevapla sonlandırıyorum. Mücadeleye tabii ki devam...” MERSİN Akdeniz İlçe Milli Eğitim Müdürü Cevdet Arslan’ın ilçedeki tüm okullara gönderdiği yazı ile okullarda personel ve öğrencilerin namaz kılması için yer belirlenmesini istemesi Meclis gündemine taşındı. Arslan, “Küçük de olsa uygun mekânların artık olması gerekir herhalde diye düşünüyorum” dedi. Arslan, 21 Mart tarihli genelgesinde okullara mescit açılmasını isteyerek “Okulunuz çalışanları ve öğrencilerin inançları gereği, yapmak istedikleri ibadetlerini yapabilmeleri için gerekli kolaylığın gösterilmesi, imkânlar dahilinde de bu ibadetlerini gerçekleştirebilmeleri için uygun alanların oluşturulması gereği düşünülmektedir. Bu bağlamda, okullarda ibadet yapmak isteyen personel ve öğrencilere gerekli kolaylığın gösterilmesi, seçmeli dini bilgiler derslerinde uygulama alanları için ihtiyaç duyulan uygun ortamların ve ibadet yerlerinin sağlanması hususunda, bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim” ifadelerini kullandı. Konuyu Meclis gündemine taşıyan CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde “Farklı semavi dinlere mensup kişilerin dini ritüeline uygun olarak okullarda havra, kilise, cemevinin de açılması düşünülmekte midir? Ders saatleri ibadet saatine göre mi ayarlanacaktır? Bu süreç, yeni bir fişleme sürecini başlatmayacak mıdır?” diye sordu. Arslan Facebook üzerinden kendini “Gösterişten uzak, istismar edilmeden, küçük de olsa uygun mekânların artık olması gerekir herhalde diye düşünüyorum” diye savundu. ‘Parasız eğitim haktır’ LiseDer üyeleri, Galatasaray’dan Taksim’e “YGS’yi kaldıralım, geleceğimizi alalım” yürüyüşü düzenleyerek geçen hafta yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nı (YGS) protesto ettiler. Öğrenciler, “Eşit, parasız, bilimsel eğitim istiyoruz”, “ Parasız eğitim istiyoruz”, “ÖSYM elini emeğimizden çek” sloganlarıyla İstiklal Caddesi boyunca yürüdüler. LiseDer’liler adına yapılan açıklamada “AKP iktidarı 4+4+4 sistemini getirerek eğitimi niteliksiz, bilimsellikten uzak, gerici bir yapıya dönüştürmek istemektedir” denildi. Hükümetin dershanelerin kaldırılacağını açıkladığı anımsatılan bildiride “Dershaneleri kaldırarak özel okula dönüştürme planları yapan Başbakan Erdoğan bilmelidir ki ne eğitim ticari bir araç ne de okullarımız ticarethanedir. Parasız eğitim hakkımız için direnmeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi. (Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL) Çalışan öğrenci kayıt dondurabilecek ANKARA (ANKA) Okumak için çalışmak zorunda olan öğrencilere Danıştay’dan “kayıt dondurma” vizesi çıktı. Danıştay kararına göre maddi durumu yerinde olmayan ve üniversite ücretini çalışarak kazanmak zorunda olan öğrenciler artık “ekonomik gerekçeyle” kayıt dondurabilecek. Danıştay, özel üniversitelerin sahip olduğu özerkliğin bu üniversitelere sınırsız yetki vermediğini belirterek kaydı dondurulan öğrencilerin o dönem için öğretim ücretinin tamamını ödemesini öngören yönetmeliğin ilgili maddesini hukuka uygun bulmadı. Danıştay’ın kararına göre öğrenciler ekonomik nedenlerle kayıt dondurabilecek. Yerel mahkeme Danıştay’ın kararına uyarak idarenin işleminin iptaline hükmetti. Mescidi savundu Çünkü iktidar, sorunları çözmekten çok kullanmayı tercih ediyor. Deyim yerindeyse AKP’nin kullandığı başlıca kap, hukuk tabağı. İçine her şeyi koymak mümkün. Hukuk aslında sofranın genel düzeni ve dağılımı olması gerekirken, tabağı, çatalı, bıçağı, peçetesi... Aklınıza hangi kullanım ürünü gelirse. ??? Yukarıdaki anlatım, açılımın hangi hukuka dayandırılacağına ilişkin tartışmaları okurken, izlerken aklımıza geldi. Hukuk artık öylesine ayaklar altında ki, nereye konsa, nereye serilse, nereye asılsa, “tamam buraya bu uydu, öteki yere başka bir şey koyarız” diye karşılanıyor. Türkiye’de her iktidar yargıyı etkisi altına almak, kontrol etmek istemiştir. Bu zaman zaman ciddi krizlere neden olmuştur. Hükümetler yargı “engelini” aşmak için tartışmalı yöntemler denemiştir. AKP’nin yaptığı bütün bunların ötesinde. Bu dönemde yargı, hükümetin icra kollarından biri haline getirildi. Bunu yaparken de her şey “hukukuna uygunmuş” süsü vermeye özen gösterdiler. Ancak hukuk öylesine yaygın bir kullanım aracı oldu ki, artık gizlenemiyor. O nedenle başına bazı “itibar artırıcı” tanımlar koyuyorlar. Bunlardan bazıları şunlar: Özgürleştirici hukuk, çözüm hukuku, onarıcı adalet, kardeşlik hukuku. Bu tanımları kullanan hukuk insanlarının iyi niyetinden, hukukun iç barışta oynayacağı rolü tarif etmeye çalıştığından kuşkumuz yok. Ancak vurgulamak istediğimiz şu ki; hukuk sözcüğü yetersiz hale geldi. Çünkü her yerde kullanılmaktan tanınmaz duruma düştü. Yukarıdaki tanımları tersten okuduğunuzda, şunların da varlığını görmüş oluyoruz: Hukuk, özgürlükleri kısıtlamak, ortadan kaldırmak için de kullanılır... Hukuk, çözüm değil düğüm için de kullanılır... Adalet, onarmayı değil tahrip etmeyi de hedefleyebilir. Aslında bunlar Türkiye’de yaşanmakta olan karmaşanın da özeti. ??? Hukukun, çok önemli ülke sorunlarının, uluslararası sorunların, toplumsal çatışmaların çözümünde temel etken olduğunu elbette yadsımıyoruz. Bu bağlamda onarıcı adalet, özgürleştirici hukuk da elbette karşılıkları olan kavramlar. Ne var ki, iktidar hukuku çok kirlettiği için başına konan güçlendirici terimlerin de anlamı olmuyor. Hatta onlar da kirleniyor. Zira Türkiye’de son yıllardaki yargılama yöntemlerinden esinlenilerek geliştirilmiş pek çok “hukuk üretimi” var. İşte bazıları: Düşman hukuku: Mahkemelerde sanıkların düşüncelerine, mesleklerine, adil yargılanma haklarına yönelik saldırılar böyle tarif ediliyor. Yargılama işkencesi: Eskiden Emniyette işkence iddiaları yaygındı. Sanık suçunu itiraf etmeden mahkeme önüne çıkarılmıyordu. Şimdi bu yok. Çünkü suçunu itiraf etme kavramı ortadan kalktı. Polis, savcı, sanığın suçlu olduğuna hükmediyor; mahkeme de “Masum olduğunu ispatla” diyor. Tutuklama cezası: Mahkemeler tutuklu yargılamayı uzatarak cezayı baştan veriyor. İntikam hukuku: İktidara muhalif kişiler, muhalif oldukları için değil de başka ağır suç işlemiş gibi yargılanıyor. İktidar da “Ben bilmem yargı bilir” diyor. İktidar hukuku: En etkili yargı yolu. Başbakan, “Verdiğim her karar, yasa gücündedir” diyor, oluyor bitiyor. Oynar başlıklı yasalar: Yasa sabit kalıyor, ancak herkese farklı uygulanıyor. Suçun tarifi kişiye göre yapılıyor. Buna benzer onlarca yeni deyiş üretilebilir. O zaman sormak gerek: Yeni anayasa hangi hukukla yapılacak? Emniyet’te işkence iddiası Ankara Barosu, Cinayet Büro Amirliği’nde gözaltında olan üç şüpheliye işkence ve kötü muamele yapıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu denle görüştürmeyeceklerini söylediği anlatıldı. Dilekçede, Aras ile görüştürülmesine izin verilen şüpheli Aziz M’nin, “Bana işkence yaANKARA Ankara Emniyet Müdürlüpıldı. Sürekli dövüldüm ve kötü muamele ğü’nde gözaltında bulunan üç şüphelinin gördüm. İşkence yapan kişileri teşhis ede“işkence ve kötü muamele gördüğü” öne bilirim” dediği iddia edildi. Dilekçeye göre, bu sürüldü. Savcılığa suç duyurusunda bulusırada ağlayan Aziz M, şunları öne sürdü: “Kınan Ankara Barosu’nun dilekçesinde, sa boylu, tıknaz, seyrek saçlı, bıyıklı bir gö“şüphelilerin çırılçıplak soyulduğu, dörevli beni çırılçıplak soydu. vüldüğü, makatına cop ‘Sen delikanlıymışsın. Başkasokulduğu ve tazyikli sının suçunu üstüne alıyorsu tutulduğu” öne sürülmuşsun, şimdi seni ben bir s.. dü. Emniyet kaynakları ise de delikanlılığını elinden alayım’ iddiaları yalanladı. Dilekçenin sonuç kısdiyerek işkence yaptı. Bu ne30 Mart’ta savcılığa suç mında, işkence ve kötü denle avukatım ile görüşmek duyurusunda bulunan Ankara Barosu’nun dilekçesin muamele iddiaları ile ilgili istemediğimi söylemek zosoruşturma başlatılması runda kaldım. İşkencenin dede olayın ayrıntılarına yer talep edilerek, Cinayet vam edeceğinden korktum. verildi. 30 Mart günü baroya Bu nedenle barodan avukat Cinayet Büro Amirliği’nde Büro Amirliği’nde gözalşüphelilere işkence yapıldı tında bulunan Hıdır K., İb çağrılmasına karşı çıkmadım. rahim G. ve Aziz M’nin İfademin yüzde 70’i kendi beğına dair ihbar geldiği belirtilen dilekçede, “Avukat Hik çok acil olarak başsavcılı yanım değil. Korktuğum için bu imzalamak zorunda kalmet Balkan Tunalı ve Avukat ğa getirtilerek işkenceyle Mustafa Kaymak tarafından ilgili ifadelerinin alınması, dım.” Dilekçeye göre, aynı şehastaneye sevk edilerek kilde Avukat Tunalı da şüpheli Cinayet Büro Amirliği’nde rapor aldırılması istendi. müvekkilleri İbrahim G. ve Hıgözaltında bulunan şüpdır K. ile görüştü. Bu iki kişi, heli müvekkilleri ile göravukatlarına ise “İşkence gördüm. Makatıüştürülmediklerini ve hatta Tunalı’nın zorma cop sokuldu. Darp edildim. Soğuk la dışarı çıkarıldığını ve dışarıda da darp tazyikli su tutuldu” dedi. Bu görüşmede kenedildiğini bildirmişler ve bu konuda Ankadi kendini yaraladığına dair tutanağın zorla imra Barosu Avukat Hakları Merkezi’nden yarzalattırıldığını söyleyen İbrahim G’nin boydım talebinde bulunmuşlardır” denildi. nunda gözle görülür iz bulunduğu belirtildi. Yardım talebi üzerine Avukat Kaymak’ın, Avukat Tunalı’nın konuya ilişkin soruşturBaro Genel Sekreteri Orhan Şimşek ve Yöma savcısına yazılı olarak başvurduğu ancak netim Kurulu Üyesi Erol Aras ile Cinayet Büsavcının kabul etmediği ifade edilen dilekçero’ya gittiği belirtilen dilekçede, Cinayet Büde, bunun üzerine başsavcılığa suç duyururo’da görevli polislerin, şüpheli Aziz M’nin Avusunda bulundukları kaydedildi. kat Kaymak ile görüşmek istemediğini, bu neALİCAN ULUDAĞ 10 Nisan’da verilecek ? GAZİANTEP (AA) Halil (74) ile Hadice Sakat (75) çiftinden haber alamayan yakınları kapıyı kırarak eve girdi. Çifti baygın bulan yakınları, sağlık ekiplerine haber verdi. 112 Acil Servis ekipleri, karbonmonoksit gazından zehirlendiğini tespit ettikleri çiftten Hadice Sakat’ın öldüğünü belirledi. Halil Sakat ise hastaneye kaldırıldı. Karbonmonoksit yine can aldı Metin Göktepe Ödülleri açıklandı İstanbul Haber Servisi Gözaltında işkenceyle öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri gazeteci Metin Göktepe anısına 16.’sı düzenlenen Metin Göktepe Ödülleri’nin sahipleri belli oldu. Kazananlara ödülleri, Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin Cağaloğlu’ndaki binasında düzenlenecek olan tören ile verilecek. Metin Göktepe Ödül Komitesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, yarışmada Yazılı Haber Ödülü Milliyet gazetesinde “İcralık eden dayanışma” başlığı ile yayımlanan haber ile “Arif Balkan”a verildi. Görüntülü Haber Ödülü Kanal D muhabiri Özgen Bingöl ile kameraman Arda Sevimli tarafından yapılan “Panzer 20, Dur Gitme” başlıklı habere verildi. Fotoğraf Ödülü ise Faruk Ayyıldız’ın Evrensel gazetesinde yayımlanan “Pencereden Görünen Acı” ve “Kana ve Çamura Bulanmış Kimlik” adlı Roboski’de (Uludere) çekilmiş fotoğraflarına verildi. Yerel Gazetecilik Ödülü Rizeli gazeteciler Gençağa Karafazlı ve Fehmi Demir’in “Başbakan’a hemşerilerinden One Minute! Nooliyi” başlıklı haberlerine verildi. Ödül Jürisi Milliyet gazetesinde yayımlanan “İmralı Zabıtları” başlıklı haberi yapan Namık Durukan’a Jüri Basın Özgürlüğü Ödülü’nün verilmesini kararlaştırdı. Prof. Kaypmaz emekli oldu ‘Soruşturma başlatılsın’ Öğretmenler umudunu yitirdi İstanbul Haber Servisi Ataması Yapılamayan Öğretmenler Platformu, KPSS’nin kaldırılması ve güvenceli çalışma taleplerine dikkat çekilen bir panel düzenledi. “Sınavsız ve koşulsuz atama mümkündür” sloganıyla gerçekleşen panele çok sayıda öğretmen, öğrenci ve akademisyen katıldı. Öğretmenler, “Ataması yapılmayan 300 bine yakın öğretmen var ve bu öğretmenler artık umudunu yitiriyor” dedi. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu ise “Eğitim sendikalarının bu konuya bu kadar ilgisiz olması hayret verici ve üzücüdür” dedi. ? İstanbul Haber Servisi İstanbul Ünversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Ayşe Kaypmaz, 29 Mart’ta Cem’i Demiroğlu Oditoryumu’nda düzenlenen törenle emekli oldu. Kaypmaz’a Halk Sağlığı Anabilim Dalı adına Doç. Suphi Vehid teşekkür plaketi sundu. ? KARAMAN (Cumhuriyet) Konya’da galericilik yapan Fatih Aşık, eşi Şerife ve oğlu Efecan Aşık ile Karaman’daki kayınpederi Ali Aras’ı ziyarete geldi. Aşık, kamyonetini evin önüne park etmek istedi. Fatih Aşık, geri manevra yaptığı sırada oynayan oğlu Efecan’ı fark etmeyip ezdi. Minik Efecan yaşamını yitirdi. Park ederken oğlunu ezdi Başkan paraşütü sevdiremedi ? RİZE (AA) Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı, yamaç paraşütünü yaygınlaştırmak amacıyla yamaç paraşütçüleriyle Sırahoş Tepesi’ne gitti. Burada ilk denemede başarılı olamayan Bakırcı ikinci denemesinde de eğitmeni ile birlikte yaklaşık 34 metrelik uçurumdan çay bahçesine düştü. Bakırcı’nın durumunun iyi olduğu bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle