18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 RÖPORTAJ CUMHURİYET 1 NİSAN 2013 PAZARTESİ Türkiye’de sayıları giderek artan işsiz yurttaşlar görmezden geliniyor Mutsuz ve umutsuzlar MELTEM YILMAZ Son 30 yılda yaşanan hızlı ekonomik ve sosyal dönüşümler, işsizliği bugün Türkiye’nin karşısına en temel sorun olarak çıkarmış durumda. Yalnızca gelir kaybına uğrama anlamına gelmeyen, aynı zamanda birey üzerindeki psikolojik yoksunluğu da tetikleyen işsizlik; beraberinde göç, yoksulluk, suç, eğitimsizlik, sosyal dışlanma gibi toplumsal sorunları da sürüklüyor. Resmi rakamlar üzerini örtmek için ne kadar uğraşsa da, sokaktaki insanınişsiz insanın sesi, her geçen gün daha fazla yükseliyor. Erkek, kadın, engelli, üniversiteli işsizler hakkını arıyor, daha iyi yaşam koşullarını hak ettiğini haykırıyor. Biz de, Türkiye’de işsiz olmanın ne anlama geldiğini daha yakından anlamaya, işsiz bireylerin sorunlarını duyurmaya çalıştık. İşsizliğin gerçek boyutları, işsiz bir kişinin bir günü nasıl geçirdiği, işsizliğin psikolojik sağlığa etkileri ve hangi hastalıklara davetiye çıkardığı, üniversiteli işsizlerin geleceğe nasıl baktığı, işsiz kadınların hangi koşullar altında yaşadığı, engellilerin işsizlik engeliyle nasıl mücadele ettiği ve işsizliğin evlilikleri nasıl bitirdiğini araştırdık. Türkiye’de işsizliğin ne anlama geldiğini anlamanın yolu, öncelikle İŞKUR merkezlerine gitmekten geçiyor. Bu nedenle ilk olarak İŞKUR’un Şişli şubesindeyiz. Sabah saat 09.30 olmasına rağmen içeride görevlilerden başka kimse yok. Kapıdaki güvenlik, iş arayan kimsenin neden olmadığını sorduğumuzda, “Artık kimsenin ümidi yok” diye cevap verip ekliyor: “İŞKUR işyerleriyle anlaşmalı çalışıyor. Örneğin fabrika eleman mı alacak, 23 aylık bir deneme süresi boyunca 400 lira gibi bir ücretten çalıştırıyor. Deneme süresinin sonunda ne olacağı da belli değil zaten. O yüzden insanlar iş aramaktan vazgeçmiş durumda.” Oradan Beyoğlu İŞKUR’a geçiyoruz. Ancak bu kez de bir eylemle karşı karşıyayız. KESK’in protestonu izleyen işsiz bir yurttaş ile tanışıyoruz, yakındaki bir kahveye oturup çay söylüyoruz. “Türkiye’de yeni istihdam alanları açılmaması, yatırıma dönüşmemesi, ülkenin tamamıyla sıcak para ile büyümesi nedeniyle halkın işsizlik algısında bir azalma olmadı. İşsizlik hâlâ Türkiye’nin en büyük sorunu.” A&G araştırma şirketi sahibi Adil Gür: TOBÜSE BİLE KAÇAK BİNİYORUM’ Şeref Sivari (52), Türkiye’de sayıları 5 milyonu aştığı tahmin edilen işsiz yurttaştan yalnızca biri. Hayatı boyunca birçok farklı işte çalışmış; garsonluk, taksicilik, boya badana işleri, tesisatçılık, ayakkabıcılık, muavinlik, kargo taşımacılığı ilk anda aklına gelenler. Ancak tüm bu günlük işler, sigortasız ve güvencesiz çalışma koşulları, aldığı paranın yetersizliği ve yarınının garantisizliği, başta depresyon ve KOAH olmak üzere, onu çok sayıda psikolojik ve fiziksel hastalıkla boğuşur hale getirmiş. Sivari, işsizliğin, işsiz biri için yeni doğan bir günün ne demek olduğunu çok iyi biliyor: “Uyandığımda, birileri bir yerlerden destek olmazsa, daha fazla devam edemeyecek gibi hissediyorum” diyor. Yine de kendini zorluyor, yataktan kalkıyor ve yola çıkıyor. Nerede ne iş bulacağı, ne kadar para alacağı, dahası o paranın ne kadar dayanacağı henüz belli değil. 75 lira ile bir hafta idare etmeyi “öğrenmiş”. Sivari, sıradan bir gününü anlatıyor: “Ben bu yaştan sonra kimseye yalvaramam. Yol param yoksa otobüse kaçak biniyorum, ne yapayım param yok mu diyeyim? Tanıdıklar vasıtasıyla bulduğum iş o gün her ne ise, gidiyorum. Tüm gün çalışıyorum, verdikleri para 100 lirayı bulursa şanslıyız. Günde üç paket sigaram var, benim için yemekten daha önemli, zaten yediğim yemek ne ki... Akşam geri mahalleye dönüyorum. Arkadaşlar oturmuş içiyorsa onlara katılıyorum, başka türlü zaman nasıl geçecek?” Sivari, 1986 yılında eşinden boşanmış, oğlunu da görmüyor. Abilerinin, babası öldükten sonra kendisine sahip çıkmadığını belirtip bu nedenle bir dönem sokağa düştüğünü de anlatıyor: “Kalacak yerimin olmadığı günlerde, gider bir benzincide iki bardak çay içer, sabaha kadar oturur pozisyonda beklerdim, bu adam evsiz, burada uyudu demesinler diye. Böyle günübirlik yaşamak hiç kolay değil, bazen kendi kendime konuşurken buluyorum kendimi. Bu yaşa kadar nasıl geldim bunca şeye rağmen diyorum bazen de. Türkiye’de bu koşullarda direnmek çok zor. Sürekli bir iş bulup çalışarak kazanmak istiyorum ama her geçen gün gücümden biraz daha kaybediyorum. Mutsuz, umutsuz ve çaresiz hissediyorum.” Fotoğraf: VEDAT ARIK ‘O Kamuoyu araştırmaları da Türkiye toplumu için en önemli konunun işsizlik olduğunu gösteriyor. A&G araştırma şirketi sahibi Adil Gür, 2001 krizinden Türkiye İstatistik Kurumu’nun son olarak yabu yana Türkiye toplumunun en büyük soyımladığı Aralık 2012 İstihdam Raporu’na göre rununun işsizlik olduğunu, “Türkiye ekoTürkiye’de işsizlik oranı yüzde 10.1; işsiz sayısı nomisinin büyüdüğü” ya da “milli gelirin ise 2 milyon 790 bin kişi. Bu oran tarım dışı işsizarttığı” şeklindeki söylemlere karşın, işsizlilikte yüzde 12.4’e yükselirken, genç nüfusta işsizlik ğin halkın gündeminde ilk sıradaki yerini kooranı yüzde 19.8 olmuş durumda. Ancak bağımsız ruduğunu belirtiyor. Gür, şöyle devam ediyor: araştırma kuruluşları ile sendikaların ortaya çıkardı“Türkiye’de yeni istahdam alanları açılğı reel işsizlik oranları, bundan çok daha fazlasına maması, yatırıma dönüşmemesi, ülkenin taişaret ediyor. Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK) mamıyla sıcak para ile büyümesi nedeniyle İşgücü Piyasası 2012 Bülteni, Türkiye’de genel işhalkın işsizlik algısında bir azalma olmadı. sizliğin yüzde 17.2’yi, işsiz sayısının 5 milyon 69 İşsizlik hâlâ Türkiye’nin en büyük sorunu bini bulduğunu, kentlerdeki genç işsizliğin ise yüzve şunu biliyoruz ki işsizlik rakamları de 20.3 olduğunu söylüyor. doğru değil. Önümüzdeki dönemlerde de DİSK’in araştırma enstitüsü DİSK AR’ın son bu sorun gündemdeki yerini korumaya verilerine göreyse, umudu olmadığı için ya da devam edecek. diğer nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarıDiğer yandan yaptığımız araştırmanı kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmalar gösterdi ki, Türkiye’de işsizlerin yanlar da dahil edildiğinde, Türkiye’deki işbüyük bir bölümü çok mağdur ve acil şekilde sizlik oranı yüzde 16.4, işsiz sayısı da 4 milyon iş bulmayı bekliyor olsa da son yıllarda 859 bin kişi olarak gerçekleşiyor. DİSK AR’a merkezi hükümetin yerel yönetimler ara göre kadınlar için geniş tanımlı işsizlik oranı cılığıyla yaptığı yardımlar işsizlerin iş yüzde 22, gençler içinse yüzde 29 oldu. arama gerekliliğini öteliyor. Asgari Sonuçlar işsizliğin Türkiye’de ağırücrete razı olan insanlar, asgari lıklı olarak kentsel bölgelerde yaşalik süresi uzağin psikolojik ücrete yakın oranda yardım yan evlenmemiş gençler, düşük dıkça bireyin ve fiziksel sağlık aldığı için iş arama eğitimliler ve kadınlardan ruhsal, fiziksel ve üzerindeki yıkıcı etgereği duymayabi oluştuğunu da ortaya sosyal açıdan sorunlar kilerini ortaya koyuyor. liyor.” çıkarıyor. yaşamaya başladığını, bir Buna göre, Türkiye’de çalıyandan iş bulmaya, bir yandan da şanlarda depresyon oranı yüzde 11 bu sorunlarla baş etmeye çalıştığını, iken, bu oran işsizlerde yüzde 24. Anksonunda ise artık iş bulamayacağını siyete oranı çalışanlarda yüzde 12 iken, düşünmeye başlayarak iş aramaktan işsizlerde yüzde 19. Paranoid bozukluk rı kilo alıp verdiklerini beyan edervazgeçtiğini belirtiyor. oranı çalışanlarda yüzde 13 iken, işsizken, bu oran işsizlerde yüzde 20.2. Dursun, işsizliğin intihar ve madde lerde yüzde 19. Psikotizm oranı ise çaYine çalışan örnekleminin yüzde lışanlarda yüzde 13 iken, işsizlerde yüz 6.6’sı kalp çarpıntısı bildirirken, işsiz kullanımını nasıl tetiklediğini şu sözlerle anlatıyor: de 21 olarak kendini gösteriyor. lerin yüzde 14.5’i bu sorunu yaşıyor. “AMATEM’e başvuran hastalarFiziksel hastalıklarda da işsizler çaADDE KULLANIMI la ilgili yapılan bir çalışmada, 1991lışanlara göre iki kat fazla risk altınARTIYOR 95 yılları arasında bu kuruma yada. Araştırmada, çalışanların yüzde tan hastaların yüzde 33’ünün işsiz 21.5’i uyku sorunu olduğunu bildirirİşsizlik psikolojisi üzerine çalışmaolduğu görülüyor. Yine, Ege Üniken bu oran işsizlerde yüzde 41.5’i larıyla tanınan Karadeniz Teknik versitesi Bağımlılık Tedavi Biribuluyor. Çalışanların yüzde 27.6’sı Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler mi’ne 19932003 yılları arasında ağız ve diş sağlığı sorunlarına sahipFakültesi Çalışma Ekonomisi ve Enken; işsizlerde bu oran yüzde 39.5. düstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi başvuran kişilerin yüzde 38’inin işÇalışanların yalnızca yüzde 8.3’ü aşıYrd. Doç. Dr. Salih Dursun ise işsiz siz olduğu görülmektedir.” HALK 10 YILDIR ‘İŞSİZLİK’ DİYOR RAKAMLAR GERÇEĞİ SÖYLEMİYOR Bu kez Şirinevler İŞKUR’un engelliler için tasarlanmamış binasındaki “Engelliler Günü”ndeyiz. Burada, fiziksel ve zihinsel engelli yurttaşların danışmanları ile yaptıkları görüşmelerden ziyade, işverenlerin “seçmece” yapıp gittikleri bir platformdan söz etmek mümkün. İçerideki 50 kadar engelli, her yarım saatte bir kendisine yönelecek sesi bekliyor. Biz vardığımızda yapılan ilk anons “Sağırdilsiz, genç, Güngören”di ve bu tam olarak nasıl bir iş için, ne tür bir kriterdi; bilinmiyor. İŞKUR sırasındaki engelliler artık birbirini tanıyor ve istisnasız hepsi içinde bulundukları durumda şikâyetçi. Buraya gelip kendilerini “seçen” işverenlerin devlete “yalakalık” yapmaktan öteye gitmediğini, asgari maaşın altında kendilerine engelsiz insanlardan daha ağır iş yaptırıldığını ifade ediyorlar. Görüşmeye çağrıldığı işyeri tarafından o günün temizlik işi yaptırılıp kendisine gün sonunda “biz seni arayacağız” denildiğini söyleyenler de var, 6 ay içerisinde görüştüğü 100 kadar işverenin hiçbirinden olumlu yanıt alamadığını belirten de... ‘NEDEN 3 ÇOCUK DOĞURAYIM?’ Burada konuştuğumuz Hanım Erzek (32), evli ve 2 çocuk annesi, büyük oğlunda zekâ geriliği rahatsızlığı var. Halkalı’da 350 lira kirada oturuyor, eşi asgari ücretle tekstil sektöründe, kendisi 2005’ten bu yana temizlik işlerinde çalışıyor. Erzek, işsiz kalmanın çok zor olduğunu söylüyor: “Artık kendimi güvende hissedeceğim, başıma kötü bir şey gelmeyecek sürekli bir işte çalışmak istiyorum ve bu yüzden İŞKUR’a bir yıldır gelip gidiyorum ama buradan da ümit yok. Burada anlaştığımız işveren bizi sanki işe almış gibi yapıyor, ama alakası yok. Senin engelin ne deyip işi yokuşa sürmeye, ücreti düşürmeye çalışıyor.” Erzek, en çok da 3 çocuk isteyenlerden bıkmış: “Ben iki çocuğuma bakamıyorum neden üç çocuk doğurayım” sorusunu yöneltiyor. ürkiye’de işsizlik kadar iş güvencesizliği de yaygın bir sorun. Yaklaşık 1 milyon 600 bin taşeron işçi, düşük ücretli ve iş güvencesinden yoksun olarak çalışıyor. Türkiye genelinde istihdam edilen 25 milyon 498 bin kişiden 10 milyon 243 bini kayıtdışı. Yüzde 92 sendikalaşma oranı güvenli çalışma koşulları konusunda dünyaya örnek olan İsveç’ten sendika yöneticisi Mikael Nilsson, Türkiye’deki tabloyu şöyle yorumluyor: “Türkiye artık azla yetinme politikalarından vazgeçmeli, çalışma ve sosyal güvenlik politikalarını geliştirmelidir. Bence genç nüfusa gerekli eğitim ve pratik sağlandıktan sonra, onların çalışma hayatına dahil edilmeleri Türkiye’de öncelikli adımlar olmalı. Aksi takdirde bütün bir jenerasyonu kaybedebilirsiniz.” M Türkiye’nin kronik sorunu haline gelen işsizlik, bireyler üzerinde psikolojik ve fiziksel hastalıklara her geçen gün daha fazla yol açıyor. ODTÜ öğretim üyesi Prof. Nebi Sümer, İzmir Ekonomi Üniversitesi öğretim görevlisi Nevin Solak ve uzman psikolog Mehmet Harma’nın geçtiğimiz günlerde raflarda yerini alan “İşsiz Yaşamİşsizliğin ve İş Güvencesizliğinin Birey ve Aile Üzerindeki Etkileri” başlıklı araştırması, işsizli İŞSİZLER 2 KAT FAZLA HASTA Türkiye’de sayıları 600 bini bulan “diplomalı işsiz”ler de hemen her yerde karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri , bankacılık ve sigortacılık bölümünün ardından iktisat okumuş olan Evrim Genç (33), görüşmeye gittiği işverenlerin kendisine teklif ettiği, en fazla bin lirayı bulan maaşa razı olmak istemiyor, bu nedenle de istediği gibi bir iş bulana kadar çalışmıyor. Ancak Genç, iş bulamamasının, fiziksel görüntüsünden kaynaklandığına da inanmış durumda. “Kendime, ‘İki üniversite bitirdim, zekâmda bir sorun yok, insan ilişkilerim iyi, peki neden iş bulamıyorum’ diye sorduğumda, geriye bir tek dış görünüşümün kaldığını anlıyorum” diye konuşuyor. Genç bu nedenle, “Sil Baştan” ‘BENİ BAŞTAN YARATSINLAR’ gibi, kişilerin fiziksel görüntüsünü bir dizi müdahaleyle değiştiren televizyon programlarına bile başvurmuş, hatta seçilmiş. Ancak ailesi katılmasına izin vermemiş, etrafa rezil olacakları düşüncesiyle... Türkiye’deki çalışma koşulları hakkındaki düşüncelerini ise kendisinden dinleyelim: “İlk işime 1998’de nakliye sektöründe muhasebeci olarak başladım. O tarihten bu yana birçok işten çıktım ya da çıkarıldım. Ya maaşı yetersizdi ya koşullar kötüydü. Örneğin bir işyerinde hijyen şartları o kadar kötüydü ki astımımı tetikledi. Türkiye’de üniversite mezunu bir insanın kendisini rahat hissedeceği bir iş ortamı kesinlikle yok.” İşini kaybetmesinin ardından evliliği de sona eren Hasan Görmez, “bu hayatta her şey maddi” diyecek yaşanmışlıklara sahip. Eşi ve çocuklarıyla mutlu giden evliliği, sıcak yuvası, işini kaybetmesiyle altüst olmuş. Dahası, işsizliği öylesine büyük sorunlara neden olmuş ki, boşanmanın ardından mahkeme kararıyla çocuklarını görmeye gittiği bir gün kapıda polisleri bulmuş... 1983’te kendi işyerini açan elektrik teknisyeni Görmez, bir yıl sonra da sevdiği kadınla hayatını birleştirmiş. 2000’e kadar evde eşi ve dört çocuğu, işyerinde ise 18 çalışanı ile yaşamını sürdüren Görmez, kefil olduğu bir arkadaşı nedeniyle, borçları üçe katlanarak iflasa sürüklenmiş: “İşsiz kalmamla birlikte, ev içinde huzursuzluklar başladı. EVLİLİKLERİ TEHDİT EDİYOR ‘BÜTÜN BİR JENERASYONU KAYBEDEBİLİRSİNİZ’ T Kendisi de çalışmayan eşimin isteklerini yerine getiremedikçe, yaşamım psikolojik bir savaş haline gelmeye başladı. Kıbrıs’ta bir iş bulup gittim. Ancak orada da kriz patlak verince, Türkiye’ye geri dönmem gerekti. Kapıyı açan eşimin ilk cümlesi ‘Burada ne işin var?’ oldu.” Görmez, bir süre sonra boşandıklarını, çocuklarını görmeye gittiği bir gün ise kendisini kapıda polislerin karşıladığını anlatıyor: “Çocukları görmeye gittiğimde kapıda benim o eve yaklaşmamam için çağrılmış polisleri bulunca anladım ki ailemle bağlarım kopmuş. Bir baba için çocuklarıyla ilişkisinin bile maddiyata dayalı olduğunu görmek inanın çok ağır. Bunu ancak işsiz kalan insan anlar.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle