18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] Commercial Bank of Qatar, Burgan Bank ve Suudi NCB’den sonra Katarlı QNB, Doha Bank ve BAE’li Emirates Bank da Türk bankacılık sektörüne girmek için fırsat kolluyor 11 Körfez’in banka iştahı arttı Ekonomi Servisi Körfez ülkelerinin Türk bankacılık sektörüne ilgisi giderek artıyor. Son dönemde Türk bankacılık sektöründe satın alma ve birleşme süreçlerinde Türkiye pazarına girmek isteyen Katarlı Doha Bank, Qatar National Bank ve BAE’li Emirates Bank’ın adı geçiyor. Katar basını, Körfez ülkelerinin bankalarının büyüyebilmek amacıyla Türkiye’de daha fazla banka varlıklarını almak istediklerini belirtiyor. Körfez bankalarının Türkiye ve Mısır gibi yükselen ülkelerde daha çok banka varlıklarını alma arzusu, Katar’da yayımlanan Gulf Times gazetesinin bir haberine konu oldu. Haberde şöyle denildi: “Kuveyt’in küresel yatırım kuruluşunun analistleri, Türk bankalarının, Katar bankaları başta olmak üzere, potansiyel alıcılara en iyi getirileri sunduklarını söylüyorlar.” Daha önce Denizbank’a teklif veren Katarlı Qatar National Bank’ın da (QNB) Finansbank’ı yakın markaja aldığı ifade ediliyor. Katarlı QNB, Denizbank’ın satışı sırasında bu bankayla yakından ilgilenmiş ancak düşük fiyat önerince anlaşma sağlanamamıştı. Şu anda Türkiye’de temsilcilik ofisi bulunan Katar’ın beşinci büyük bankası Doha Bank ise lisans ya da hisse alımıyla Türk bankacılık sektörüne girmeye hazırlandıklarını açıkladı. Körfez bölgesinin 3. büyük bankası Emirates Bank da Türkiye’de banka satın almak için nabız yokluyor. Daha önce Türkiye Finans’ı satın almak için teklif veren Emirates Bank’ın satışı uzun süredir gündemde olan Finansbank ve Tekstilbank ile ilgilendiği konuşuluyor. Emirates Bank, Birleşik Arap Emirlikleri’nin en büyük bankası. Emirates’in bir diğer güçlü rakibi olan Suudi NCB ise elini çabuk tutmuş ve 2008’de ÜlkerBoydak Grubu’nun bankası Türkiye Finans Katılım Bankası’nı 1 milyar 180 milyon dolara satın alarak Türkiye pazarına güçlü bir giriş yapmıştı. Ocak ayında Yunanlı Eurobank’ın sattığı Eurobank Tekfen’i Kuveytli Burgan Bank satın almıştı. Son olarak Anadolu Endüstri Holding, Alternatifbank’ın yüzde 70.84’ünü Commercial Bank of Qatar’a sattı. Abank’ın toplam değeri 1.17 milyar liraya, yüzde 70.84 hissesinin değeri ise 828.9 milyon liraya (yaklaşık 460 milyon dolar) denk geliyor. Büyüyor, Gelişmiyor! Kürt sorununun çözüm sürecine girmesinin ekonominin büyüme oranını daha da artıracağı; bu artışın öngörülenden yıllık yüzde 11.5 gibi oldukça yüksek oranda fazla olacağı, bugünlerde ısrarla vurgulanıyor. Kuşkusuz çatışmaların sona ermesinin, doğrudan ve dolaylı olarak yaratacağı olumlu ortam, sermayenin güven içinde hareketi, özellikle de enerji ve başta konut ve altyapı olmak üzere yapılacak yeni yatırımlar; üstüne üstlük Türkiye dışında kalan Kürt yerleşimlerinin ekonomik bütünleşme sürecine katılmasıyla, kapitalizmin can suyu olan pazarın büyümesi, büyüme oranını daha da artıracaktır. HHH AKP iktidarı döneminde ülke ekonomisinin diğer ülkelerin ekonomileriyle karşılaştırıldığında ve özellikle 2009 sonrasında oldukça etkileyici bir büyüme oranı yakaladığı biliniyor. Kuşkusuz, daha fazla üretim ve gelir anlamına gelen büyüme olumludur. Ancak büyümenin niteliği de en az sayısal artışı kadar önemlidir. Eğer büyüme, emeğiyle geçinenlerin hak ve hukukunu hiçe sayan bir tutumla sağlanıyorsa; üretimden çok ranttan kaynaklanıyorsa; dış açığı ve borçlanmayı artırıyorsa; ücretler az, çalışma süreleri çok uzunsa; kayıt dışılık yaygınsa; iş kazaları aşırı boyutlardaysa; ekonomik faaliyetler doğal ve tarihsel çevreyi yıkıma uğratıyorsa; büyüme, iş bulmayı artırmıyorsa; hakça paylaşılmıyor dolar milyarderi sayısını artırıyorsa, ne kadar yüksek oranlı olursa olsun sağlıklı sayılamaz. HHH Ekonomik büyümenin önemli itici gücü, konut ağırlıklı olmak üzere, kentlerdeki yapılaşmadır. Önceleri başlatılmış olsa da gecekondudan apartmana geçiş, AKP iktidarında neredeyse tamamlanma noktasına gelmiştir. Kuşkusuz gecekondudan apartmana geçiş olumlu bir değişimdir. Ancak yeni yerleşimlerde, çevreleri yüksek güvenlik duvarlarıyla sarılan apartmanları, her biri bir başka biçimdeki gecekondu özelliğinde ucube villalar tamamlıyor. Yeni kentsel yapılar, eski kent yapıları kadar bile bir mimarlık güzelliğini; tasarım uyumunu ve yaratıcılığı yansıtmıyor. Büyüyen kentlerin bir özelliği de gerçekten acıklı durumdaki altyapılarıdır. Geçtik bisiklet yolunu, bu yerleşimlerde doğru dürüst bir yaya yolu bile yoktur. Trafik kargaşası yer yer teröre dönüşüyor; halka ait olması gereken araba park yerlerine özel eller ya da çoğu yerde çeteler el koyuyor. Eğri büğrü, asfaltı delik deşik ve yamalı yollar en ufak bir yağmurda dere yatağına dönüşüyor; arabalar ya yüzerek gidiyor ya da gidemiyor. Yapılaşma dere yataklarındaysa, insanlar ve eşyalar sellere karışıyor. Kısaca, yeni kentsel yerleşimler fiziksel olarak aşırı oranda kalitesizdir. Sıra bir kente gerçek ruhunu veren kültürel alanlara geldiğinde yeni yerleşimlerin durumu gerçekten daha da acıklıdır. Asıl niteliksel yoksulluk, daha doğrusu yokluk buradan başlıyor. Gerçi, kentlerin eski bölgelerinde de eksikti; ancak yeni yerleşimlerde, özellikle de buralar AKP’li belediyelerin elindeyse, sanat atölyeleri; tiyatro, konferans ve sergi salonları gibi kültürel etkinlik yerleri hemen hemen hiç yoktur; park alanları çok yetersizdir. Bunların yapılması da akla gelmiyor. Özetle, ekonomi büyüyor, anlaşılan daha da büyüyecek; ancak toplum gelişmiyor. HHH Bugünlerde doğa yeniden canlanıyor; bir farkla ki doğadaki büyüme, niteliksel değişimi de içeriyor; açan çiçek meyveye dönüşüyor. Buna karşılık ülke ekonomisinin büyümesi, doğaya benzer bir niteliksel değişimi ve ileriye doğru gelişmeyi kendiliğinden sağlamıyor. Bunun sağlanması için bilinçli olarak uğraş verilmesi gerekiyor! Cep’te zamlı tarife başladı Ekonomi Servisi Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından onaylanan, GSM şirketlerinin cep telefonu ve haberleşme hizmetleri ücretlerine uygulayacağı yeni azami ücret tarifesi bugünden itibaren uygulanmaya başlandı. Yeni tarifede, GSM şirketlerince uygulanacak ücretlerin üst sınırı yüzde 5.7 oranında artırıldı. GSM şirketleri, ücretleri belirlerken; tarifedeki tavan fiyatları aşamıyor. Yeni Azami ücret tarifesine göre, cep telefonlarından sabit hatlara ve cepten cebe aramalarda ücret tavanı 41.54 kuruştan 43.89 kuruşa, yurtdışını arama ücreti de 4.38 liradan 4.63 liraya çıkarıldı. Mesaj başına 41.54 kuruş olan yurti çi ve 83.08 kuruş olan yurtdışı kısa mesaj (SMS) ta van ücret tarifesi ise değişmedi. Turkcell’den Trabzon’a 700 kişilik istihdam BURCU ÇAĞRI TRABZON Turkcell Global Bilgi, Karadeniz’deki 3’üncü çağrı merkezini Trabzon’da açtı. Trabzon’a yapılan ilk teknolojik yatırım olma özelliğine sahip çağrı merkezi 3 bin metrekarelik bir alana sahip ve 500 kişiye istihdam sağlıyor. Açılışta yeni çağrı merkezi ile ilgili bilgiler veren Süreyya Ciliv, şu anda 500 kişinin çalıştığı merkezdeki personel sayısının bir yıl sonunda 700’e çıkacağını belirtirken, “Trabzon’da tarım dışında kadınların istihdam oranı yüzde 17 iken tesisimizde çalışanlarımızın yüzde 70’i kadın. Bu oran, yüzde 22’lerde seyreden kadın istihdamı ile dünya ülkeleri arasında geride yer alan Türkiye için çok önemli bir oran teşkil ediyor. Çağrı merkezi çalışanlarının yüzde 31’i lisans, yüzde 64’ü önlisans, yüzde 5’i de lise mezunlarından oluşuyor. Çalışanların yaş ortalaması ise 25” dedi. Turkcell’in Türkiye’deki 15’inci çağrı merkezi olan Trabzon çağrı mer Çalışanların yüzde 70’i kadın Aylık ortalama 2 milyon dakika görüşmenin yapıldığı ve 560 bin çağrının karşılandığı Trabzon çağrı merkezinde çalışanların yaş ortalaması 25, yüzde 70’i ise kadın. Bu oran, yüzde 22’lerde seyreden kadın istihdamı ile dünya ülkeleri arasında geride yer alan Türkiye için çok önemli bir oran teşkil ediyor. kezinde aylık ortalama 2 milyon dakika görüşme yapılıyor ve 560 bin çağrı karşılanıyor. Ciliv, “Doğu’ya ilk büyük teknoloji yatırımını Erzurum ve Diyarbakır çağrı merkezlerimizle yaptık. Karadeniz Bölgesi’ne Kara bük ve Artvin’den sonra açtığımız Trabzon çağrı merkeziyle Anadolu’daki yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz” diye konuştu. Fitch’ten Yapı Kredi Portföy’e en yüksek not Ekonomi Servisi Fitch Ratings, Yapı Kredi Portföy’ün M2+(tur) olan Portföy Yöneticisi derecesini en yüksek not olan M1(tur) notuna yükseltti. Yapı Kredi Port föy Genel Müdürü Gülsevin Yılmaz, Fitch’in değerlen dirmesinin, Yapı Kredi Portföy’ün bu alandaki deneyiminin, yatırım süreçleri kalitesinin ve piyasa risklerinin izlenmesindeki etkinliğinin uluslararası bir teyidi olduğunu vurguladı. M1 notu, Yapı Kredi Portföy’ün sektördeki öncü konumu, deneyimi, artan pazar payı, yatırım performansındaki sürekliliği, risk yönetimi, teknolojik altyapısı ve 2012 sonunda tarihi yüksek seviyeye ulaşan portföy hacmi dikkate alınarak verildi. Suriye’den sonra Lübnan mı? Bölgedeki siyasi hava ısınıyor. Ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel boyutlarıyla devletler arası ekosistemi sarsacak yeni bir kriz mayalanıyor. İki hafta önce pazartesi ve çarşamba yazılarımda bu konuya, yıkılan “imparatorluklar”, “devrilen çöp tenekeleri” benzetmeleriyle değinmiştim. Bu bağlamda, eski Japonya Savunma Bakanı Yurike Koiki’nin, Ortadoğu’nun siyasi ekosisteminin bozulmaya başlamasının arkasında, bölgede şekillenen bir “iktidar boşluğu var” (The Daily News, 28/03) gözlemini vurgulayarak devam edebiliriz. Bu iktidar boşluğu şu üç vektörün bileşkesinde oluşuyor. 1 ABD’de enerji alanında yaşanan gelişmeler bu ülkenin Ortadoğu kaynaklarına bağımlılığını azaltıyor. 2 ABD hegemonyası gerilerken Çin’in yükselme eğilimi, Batı merkezli dünya sisteminin sürdürülebilmesi açısından Uzakdoğu ve Pasifik havzasının, Afrika’nın önemini artırıyor. (3) Afganistan ve Irak savaşlarının, son verilere göre 6 trilyon dolara ulaşması beklenen faturası (Washington Post, 28/03), “askeri sınai kompleksi” beslemekle birlikte artık ABD devlet bütçesi açısından taşınamayan bir mali yük oluşturuyor. Bu üç vektörün bileşkesinde oluşan iktidar boşluğunun Ortadoğu jeopolitiğine getireceği yeni “ekosistemi” düşünürken çok dikkatli olmak gerekiyor. ABD’nin bölgedeki jeopolitik gelişmeleri belirleme gücünün azalması, Financial Times’dan Philip Steptens’in vurguladığı gibi bu “boşluğu... bir başka ülkenin doldurabileceği anlamına gelmiyor”. Diğer bir deyişle, ABD’nin bu boşluğu bir başka ülkenin (onu stratejik müttefik olarak tanımlasa bile) doldurmaya kalkmasını kabul edeceğini sanmak büyük bir yanılgı olur. Tarihten öğrenilmiş klasik yöntem, “çıkarken” geride, “boşluğun” etrafında birbiriyle kavgalı siyasi, kültürel birimlerden oluşan bir yapılanma bırakmak, bu yapılanmanın unsurlarını birbirine karşı uzaktan dengeleyerek bölgede sonuç almaya çalışmaktır. Bugün, girift mali ilişkilerin, “yaşam dünyalarına” derinlemesine nüfuz etmiş iletişim ağlarının, insansız savaş uçakları gibi teknolojik gelişmelerin dünyasında bu yöntemin önceki dönemlere göre daha bir geçerliliği olduğu kolaylıkla söylenebilir. ABD Ortadoğu’dan “çekilirken”, oluşan iktidar boşluğunun etrafından yaşanan parçalanma sürecine “Dış Politikaya ve Kötü Sürprizlere Dair...” başlıklı yazımda değinmiştim. Bu hafta Ortadoğu Isınmaya Devam Ediyor üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Arap Birliği Doha zirvesinden, Fransa ve İngiltere’nin açıklamalarından sonra medyada, Suriye’de Esad rejimine karşı savaşan isyancıların yeni ve daha güçlü silahlar edinmeye başladığına ilişkin haberlerde bir yoğunlaşma var. Ancak, isyancılara destek veren ülkeler arasında, Esad sonrası şekillenmeye ilişkin rekabet de hızlanıyor. Bu rekabet Hassan Hito ile Al Katip arasındaki liderlik çekişmesinde, geçici hükümet kurma konusundaki anlaşmazlıklarda kendini gösteriyor (Washington Post 24/03). Şeriatçı Al Nusra grubu ile seküler eğilimli Faruk Tugayı arasındaki çatışmalar ı n d a gösterdiği gibi isyancı grupları arasında bir savaş ortamının gelişmeye başladığına ilişkin haberler sıklaşıyor. Bunlara ek olarak, Şam ve Halep bölgeleri arasındaki tarihi husumetin yeniden canlandığı bildiriliyor (The Asia Times, 28/03). Suriye rejimi giderek zayıflarken muhalefet de parçalanmaya devam ediyor. Rejimin çökmesinin ardında Suriye’nin kaça bölüneceği, ne gibi çatışma ve katliamların yaşanacağı çok ciddi bir soru haline geliyor. Suriye’de geçen yıl üretimin, sermaye stokunun sırasıyla yüzde 50 ve 43 gerilemesiyle, ekonominin yüzde 18 daralmasıyla kendini gösteren ekonomik çöküş (Al Monitor, 18/03) bu yıl daha da derinleşirken komşu ülkeleri de etkiliyor. Siyasi yapısı, yeni bulunan gaz rezervleriyle, stratejik konumuyla Lübnan özellikle önemli. Lübnan Suriye’deki savaştan üç kanaldan etkilenerek hızla yeni bir parçalanma ve iç savaş senaryosuna doğru ilerliyor. Suriye’den gelen sığınmacıların yarattığı ekonomik ve siyasi basınç, SünniŞii çatışmasının Kuzey Lübnan’da yansımaları ülke içindeki dini gruplar arası gerginliği artırıyor. Geçen hafta, Başbakan Necip Mikati’nin, kendisi gibi Sünni olan İç Güvenlik Şefi’nin görevinin uzatılması konusunda, Hizbullah ve müttefiklerinin ağırlıklı olduğu bakanlar kuruluyla anlaşmazlığa düşerek istifa etmesi, yeni bir siyasi krizin kapısını açtı. Orduda Şiiler, iç güvenlik örgütünde de Sünniler egemen. Kimi yorumlardan, Mikati’nin ABD ve Körfez monarşilerinin Hizbullah’ı etkisizleştirme yünündeki basıncıyla, İran’ın Sünnilerin etkisinin artmasına karşı direnci arasında kaldığı anlaşılıyor (New York Post, Global Research, 27/03) Haziranda yapılması gereken genel seçimler de bir başka kriz yaratmaya aday. ABD ve Suudi destekli 14 Mart Koalisyonu, seçimlerin 1960 seçim yasasına göre yapılmasını istiyor. Buna karşılık Hizbullah ve ortağı Hıristiyan General Aun, seçimlerde 2009’da yapılan son seçimlerin kurallarının uygulanmasını istiyorlar. Bu anlaşmazlık aşılamazsa, Lübnan’da uzun bir aradan sonra yeni bir iktidar boşluğu oluşacak. Şiiler, Sünniler, Hıristiyan gruplar, Dürziler arasında oluşan istikrarsız dengeye, yeni bulunan gaz ve petrol rezervleri, yeni bir istikrarsızlık unsuru ekliyor. Seçimlerden sonra hükümet olacak kesim, petrol ve gaz yasalarını çıkaracak, kontratlarını, projelerini de yönetecek, gazın boru hattıyla mı yoksa likitleştirme tesisleri kurularak mı taşınacağı konundaki stratejik kararı da verme konumunda olacak (The Daily News 22/03). Suriye’nin ekonomik etkisi bu siyasi belirsizliklerin üzerine geldi. Suriye krizi Lübnanlı ihracatçılara, Ürdün, Irak ve Körfez ülkelerine giden karayolunu kapadı. Karayoluyla gelen turist akımını en az yüzde 25 azalttığı da söyleniyor. Dünyanın, GMSH oranına göre en borçlu ülkelerinden bir olan Lübnan’da bankaların Suriye’deki plasmanlarından büyük kayıplar yaşadığı, çatışmaların Lübnan’a sıçramaya başlamasıyla yabancı yatırımcıların çekilmeye, yerli yatırımcıların paralarını dışarı kaçırmaya başladığı görülüyor (Al Monitor, 18/03); Lübnan hızla yeni bir dağılma senaryosuna doğru itiliyor. Bu ortamda Al Akbar, ABD’nin Meclis Başkanı Berri ve ordunun başındaki Kahveci’ye yönelik suikast olasılığı konusunda hükümeti uyardığını aktarıyor. Bunun yanına, ABD’nin de Irak’ta Sünni militanlara karşı savaşan Şii Maliki hükümetinin, Suriye’de de Sünni militanları desteklemeye devam etmesine bakarak, dağılması konusunda elinden geleni yapmakta olduğu sonucuna ulaşmak zor olmuyor. Kıbrıslı Rumlar isyanda Ekonomi Servisi Kıbrıs Rum Kesimi’nde halk isyan ediyor. Mevduatlardan kesilecek vergi oranının yüzde 60’ı bulabileceğinin duyurulmasının üzerine bir de kimi siyasilerin kredi borçlarının silindiği de ortaya çıkmıştı. İşsizlik ve gelir sıkıntısı içindeki halka mali krizin faturası da kesilince ülkeyi terk etmeyi düşünenlerin sayısı çoğaldı. Rumlar, Avrupa Birliği (AB) ve Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) alınan kurtarma paketine tepkilerini protestolar ile gösteriyor. Hafta içi düzenlenen bir eylemde 2500’e yakın gösterici AB bayrağını yakarak birliğe öfke kustu. Avro Bölgesi Başkanı Jeroen Dijsselbloem, Güney Kıbrıs modelinin örnek teşkil edebileceğini açıklamıştı. Şimdi Yunanistan gibi iflasın eşiğindeki diğer Avrupa ülkelerinde halk aynı tecrübeyi yaşamaktan, yatırımcılar ise hesapların boşaltılmasından endişe ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle