23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 2013 PAZARTESİ HABERLER Okurlarla Kısa Kısa Yıllardır Cumhuriyet okuruyum... Neden bir Cumhuriyet Çocuk dergisi yok, neden, neden? Hâlâ anlayabilmiş değilim. Pazar eki yerine cıvıl cıvıl bir Cumhuriyet Çocuk dergisi verilemez mi? Saygılarımla. Op. Dr. Haydar Ulusoy Sayın Öz, lütfen yazıların puntolarını biraz büyütelim, özellikle de köşe yazılarında. Okumakta zorlanıyoruz... Sami Batur Okur temsilciliğini de başlattığınız için teşekkür ediyorum. Şehir ve bölge eklerinde farklı kurumlara seslerini duyurma fırsatı verilmeli; gazetede daha fazla bulmaca yer almalı; köşe yazarları kendilerine gönderilen iletilere yanıt vermeli; Gezi eki gibi örnek ekler yeniden gündeme alınmalı. Nejdet Özer Okurumuz Bekir Mert 23 Nisan’da Bartın’da gazeteden ve diğer kaynaklardan derlediği nesnelerle açacağı sergiyi duyuruyor ve Cumhuriyet yazarlarının sergiye ilgi göstermelerini istiyor. Ayrıca yazarların köşelerinde telefon numaralarının da yer almasının iyi olacağını belirtiyor. Okurlarımızdan gelen iletilerde Bekir Coşkun ve Emre Kongar’ın sayfalarının neden değiştiği soruluyor. Gazete yönetimi bana değişikliğin yazarlarımızın isteği üzerine gerçekleştiğini iletti. Sayın Emre Kongar kişisel internet sitesinde de (www.kongar.org) değişikliği duyurmuştu. Okurlarımızdan gelen çok sayıda iletinin tümüne aynı sayfada yer vermek ve yanıtlayabilmek olanaksız. Bu nedenle bir kısım iletiler sonraki haftalara kalıyor. Ama hepsi de bu köşede, bu köşenin ilkeleri çerçevesinde yer bulacaktır. İletilerin bir kısmına da elektronik posta ve telefonla yanıt vermeye çalışıyorum. CUMHURİYET SAYFA 7 İnternet sayfalarında aksamalar Sayın Öz, Öncelikle, yeni Sayın Okur temsilcisi, Cumhuriyet gazetesi kesinlikle görevinizde başarılar. Ben bir spor gazetesi değildir, 1968’lerden beri Cumhuriyet’i biliyorum. Cumhuriyet tutkuyla izleyenlerdenim. 4 yıldır gazetesini hiçbir mali külfete (emeklilik süreci) internet abonesi girmeden internetten de oldum. Yılların alışkanlığı ile okuyorum, iyi ki varsınız güne erken (genellikle 06.00) diyorum. Ama yazarlar başlıyorum. Bu saatte henüz sayfasındaki spor köşe bayiler açık olmadığından, doğal yazarlarının olarak ilk işim yazılarının tek internetten harf değişmeden gazetemize göz aylarca yer işgal atmak oluyor. etmelerini de İnanın aksamadığı tenkit etmek zaman yok gibi. gereğini Özellikle hafta Cumhuriyet sonlarında. Bu gazetesi okuru şikâyetlerimi bir ara olarak kendimde Hakan Kara’ya buluyorum. yazmıştım, değişen Saygılarımla. Tunç Yurdakoş bir şey olmadı. Ayrıca internette dünün gazetelerinden bir yazıyı, Sitenizi takip ediyorum. bir karikatürü, bir bilgiyi Zaman zaman yaşadığım paylaşmak istesen bir gün daha aksaklıkları belirtmek gerekirse, beklemen gerekiyor. İsterseniz donma, sayfa açılmasında arşive girip bakın. Dünün gecikmeler var. Başka gazete gazeteleri yayından kalkmış. ve medya siteleriyle Günümüzde dinci gazeteler bile karşılaştırdığımda bu bu işleri aksatmadan, hem de sorunlarınızın sizin maalesef ücretsiz becerirken, abonesi çok fazla olduğunu görüyorum. olduğumuz gazeteye Ayrıca haberlerin geç yazılması ulaşamamak çok can sıkıcı. Bu da ve siteden duyurulması da ciddi sorunu kolayca sanırım diğer sitelere göre daha çözebileceğinizi umuyorum. yavaş. Saygılarımla. Saygılar. Mustafa Pınar Gökhan Mazı Medyada Dil Sorunu Dil sorunumuz “medya” sözcüğünden başlıyor desek yanlış olur mu bilmem. Her nedense aydınlarımız “galat” için uzun bir süre geçmesini, yanlışın yaygınlaşmasını bile beklemiyorlar ve “yanlış” hızla “doğru” oluveriyor. Galat’a yüz verme yanlısı olmayanlarımıza ise bu durumu çaresizlik içinde izlemek kalıyor. Okurlarımızdan gelen dil düzeltmeleri bu nedenle büyük önem taşıyor. Belki bu türden uyarılar zamanında ve sıklıkla yapılırsa şu “galat”ı yenilgiye uğratamasak bile zaferini geciktirebiliriz. Değerli okurumuz Tarık Konal’ın uyarılarını yazıişlerine ve editörlerimize severek ve sevinerek ilettim. Umuyorum bundan böyle yanlış kullanılan “beraat” (fazilet, olgunluk, iyilik, güzellik) yerine, doğrusu olan “beraet”i de değil, Türkçesi “aklama” “aklanma” kullanılacaktır. Aynı şekilde Seferhisar’ı da yavaşlatmayacak, “dingin kent” olarak tanıyacak, tanıtacağız. Editörlerimizin bu konu ile dikkate alınması gereken kaygısı ise kimi öztürkçe sözcüklerin okur kitlesi tarafından bilinmediği için kullanılmadığı, gazetenin anlaşılırlık kaygısının okuru eğitme kaygısından önce gelmesi gerektiği yönündedir. Her ne kadar “yaşayan Türkçe” dilde özleşme düşmanları tarafın Toplum Mühendisliğinde Yeni Aşama: 7x7 Epeyce uzun yıllar önce, medya ile ilgili bir panelde “vatanseverlik” kavramından da söz etmiştim. Benden sonra söz alan genç meslektaşım beni de şöyle yanıtlamıştı: Orhan Abi. O kavram artık çok gerilerde kaldı. Çözüm (?) pazarlıkları sürecine koşut düşen anayasa pazarlıklarının geldiği noktada televizyon ekranlarından çoklukla yansıyan lafları duyunca genç meslektaşımın görüşü yönünde bir hayli yol aldığımız sonucuna ulaşıyorum. Türk ya da Türkiye’den söz etmek (büyük ölçüde hafifleterek yazayım) ayıp etmekle eşdeğer sayılmaya başlandı. Üstelik; adı sanı, konumu ve savundukları görüşleri belli olan 300 yurttaşın ortak açıklaması kamuoyuna yansıdıktan sonra... ??? Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmek istiyor ya Adalet Bakanlığı Yayın İşleri Dairesi Başkanlığı da 2011 yılı mayısında “Avrupa Birliği Üyesi Bazı Ülkelerin Anayasaları” adlı 583 sayfalık bir kitap yayımlamış. İspanya’nın siyasal ve toplumsal yapısını yinelemeye gerek yok. Ama vatandaşlıkla ilgili maddede sorunlar var: “İspanyol kökenli hiçbir kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz/İspanyollar on sekiz yaşında rüştünü ispat eder.” Anayasayı resmi gazetede yayınlatan Kral Juan Carlos ayrıca emirnamesinde şu bölümü de eklemiş: “Bireyler olsun, makamlar olsun tüm İspanyolların bu anayasaya bağlı kalmasını buyurur ve devletin temel kanunu olarak saygı duyulmasını güvence altına alırız.” İtalya Anayasası’nda da cumhuriyetin görevi şöyle belirleniyor: “Doğal güzellikleri, milletin tarihi ve sanat mirasını himaye eder.” Alman Anayasası “Alman milletinden”, Avusturya’da da “Avusturya Cumhuriyeti için milletin bir olduğundan” söz eden bölümler var. Lafı uzatmaya gerek yok. Türkiye’nin katılma hayalleri kurduğu Avrupa Birliği’nin önde gelen devletlerinin türlü çeşitli yurttaşları anayasalarından utanmazken bizim yurttaşların kimilerinin içine yuvarlandıkları travmayı anlamak gerçekten zorlaşıyor. İfade özgürlüğünün, düşünceyi değil de hakareti koruduğuna olan yanlış inanç gitgide yaygınlaşıyor gibi. Kişisel çıkarların öne çıkarılması görüşünün gündeme geldiği 1980’lerin ortalarından bu yana, Türkiye’nin en başarılı olduğu konu da bu olsa gerek. ??? Karşılıklı açıklamalardan daha “ortada fol yok, yumurta yok” aşamasında olunduğu anlaşılıyor. Ama toplum mühendisi uzmanlar mutlu sonun çok yakın olduğu görüşünü pompalamayı sürdürüyorlar. Mühendislik kavramının akla ilk getirdiği de sayılar oluyor. “4+4+4” çuvalladı, ama şimdi sıra 7x7’yi denemeye geldi. Türkiye’nin 7 bölgesinden 7’şer Âkıl/Âkil/Akıllı adam/insan, halkı çözüme yandaş olmaları için aydınlatacaklarmış! Seçileceklerin tanımı için kullanılan sözcükler üzerinde bile anlaşma yok. “Âkil” denirse “obur, pisboğaz” denilmiş oluyormuş... Göreve getirilişleri gibi görevleri de ilginç hükümetin görüşüne yandaş sağlayacakların. Tipik bir Türkiye gerçeği ve çelişkisiyle karşı karşıyayız. Hükümetin görüşünü savunursanız âkil adam, karşı çıkarsanız terörist oluyorsunuz. Bu görevi kabul edeceklerin akıllı olduklarının irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gelin sözcüklerin anlamlarını da yozlaştırmayalım ve onlara “Kırkdokuzlar” diyelim... Siyasal tarihimiz sayıyla başlayan adlandırmalarla doludur zaten... dan sıkça kullanılıyorsa da Emin Özdemir’in dediği gibi “Yaşayan dil kavramına bir anlam yüklemek gerekirse, Dil Devriminin oluşturduğu gelişen ve özleşen dil” diye tanımlamak doğru olacaktır. Bize düşen de dil konusunda özellikle yanlışlardan kaçınmak ve arı, anlaşılır bir Türkçe ile yazmaktır. Dilimizi yoksullaştırmadan Türkçe yazmaya özen göstereceğiz. Önyargılardan kurtulamaz mıyız? Sayın Öz, İnsanların pek bir ğinden söz etmez miydi? Sorbirine aldırmadığı ve birbirini de gulanması gereken ille de başdinlemek, anlamak istemediği; kalarının inanç ve doğruları mıysorgulamadıkları, kendi doğrula dı yoksa? rının oluşturduğu önyargılar çerMaalesef şunu üzülerek görüçevesinde tepkiler geliştirdikleri yorum ki, sol siyaset gibi, ulubir dünyada, salcı Cumhuriyet size Cumhuride kendini sorOkur Temsilcisi’nin gulayamadı. yet gazetesi ile ilgili bir çift söz Hatta PKK ile ornotu söylemek istetaya çıkan süSayın Mert. Gazetemiz sem okumak reçle birlikte ne haberlerinde gerçekleri ister misiniz yazık ki derin bir yazma konusunda acaba? Önce milliyetçilik batakararlıdır. Benim görevim şunu söyleyeğına gömülüp de bu ilkeye aykırı yim: 1968 dokaldı. Buna tanık durumları saptamak ve ğumluyum ve olmak çok acı editörlerimizi uyarmak. 1970’li yıllarda, bir şeydi benim Cumhuriyet gazetesinde yani çocukluaçımdan. Aynı ‘Kürt nefretine’ ğunda Cumhuzamanda ciddi rastladığımı söyleyemem. riyet gazetesi bir hayal kırıklığı Yorumlara gelince; terör ile tanışmış idi. Kürt nefreti ve Kürt sorunu konusunda üzerine kurulu olan birisiyim. ya da Türkiye’nin durumu, 1980 ve 1992 bir milliyetçilik konumu, geleceği yılları arasında Cumhuriyet’e konularında farklı yorumlar yakışmadığı gibi, da kendi parakuşkusuz olacaktır. Ve sı ile kesintisiz çok da çirkin olyine kuşkusuz siz olarak Cumhudu. eleştirilerinizi yazarlarımıza riyet gazetesi Hiç hatırlar mıiletme hakkına sınırsız bir alıp okumuş sınız, 1970’li yılşekilde sahipsiniz. birisiyim. O yıllarda “ülkücü” larda gazetede diye nitelenen yer alan hemen tüm yazarların ırkçı, sağcı ve faşist tayfanın yazılarını da okurdum. Felsefi koltuğunun altında Cumhuriyet konulara kafa yoran M. Cevdet taşıyan insanlara saldırıp dövAnday ve H. Veldet Velidededüğünü? oğlu’nu bilirsiniz mutlaka. Sizce yukarıda yazdıklarım Ama bunların dışında İlhan yeterince aydınlatıcı değil mi? Selçuk da sık sık düşünce ve Saygılarımla. Yücel Yüksel inanışların sorgulanması gerekti Mert Baykal haberini ‘dizayn’ ettiniz Birinci sayfa düzeni Bence Cumhuriyet’in ilk sayfasının köklü bir değişikliğe ihtiyacı var. Öncelikle koyu turkuvaz üzerine olan başlıklar insanı son derecede rahatsız ediyor ve bence gazetemiz için çok basit kalıyor. Bu nedenle 1990’ların başındaki ilk sayfa düzenine dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. İkinci olarak haberlerdeki resimlerin büyük olması çok rahatsız edici, yine 90’lardaki gibi daha az resim daha çok yazı olsa bence güzel olur. Burak Coşkun Ekler yeniden verilemez mi? Cumhuriyet gazetemiz eskiden her güne bir ek verirdi. Ve verdiği o ekler ana gazete gibi bilgilendirici ve doyurucuydu. Şimdi ise bu eklerden sadece Kitap, Bilim Teknoloji ve Pazar dergisi eki verilmektedir. Cumhuriyet gazetesi yönetiminden bu eklerin yeniden verilmesini talep ediyorum. Adil Söylemez Vatan gazetesinde Deniz Baykal’ın Kayseri’de CHP’lilere verdiği bir konferansla ilgili bir haber vardı. Aynı haber Cumhuriyet’te de yer aldı. Ancak Cumhuriyet, haberi kendine göre dizayn ederek vermiş. Ülke dağılma noktasına gelmişken, bunun senaryosunu yazan, o olmasa da başrolünü oynayan aktörü başbakan yapmakla övünen bir adamın söylediklerini bilmek bizim hakkımız, bunu haber olarak bize duyurmak da Cumhuriyet’in görevi olsa gerek. AKP’yi tanımak kadar CHP’yi tanımak da yaşamsal önem taşıyor. Yorumlarınız varsa lütfen Cumhuriyet’e iletin... Halkımız neden suskun diye söylenip durmaktan belki vazgeçerler! Genç Köylü Okur Temsilcisi’nin notu: Haberi yeniden okudum. Baykal’la ilgili haberin en ilginç bölümü belki siyasi açıdan değil ama gazetecilik açısından eksik. Haklısınız. Zenger, sistemin ‘ne olursa olsun yeter ki tüket’ anlayışının kırılması için gereken formülü veriyor: Örgütlenip direnmeliyiz dar olan sürede kemikleşebilirse, bu çocuğun yaşam boyu alışıldık eğitimin saldırılarından Mimar, endüstri ürünleri tasarımcısı, sanatkendini koruma şansı çok artar ve çocuk ayçı, akademisyen, kent plancısı, çevreci... Ama rıca sağlıklı iletişim kurma becerisi de kazanır. o kendini “ben problem çözücüyüm” diye ta25 yıl önce, Birleşmiş Milletler’de UNICEF nımlıyor. Önümüzdeki günlerde 80. yaşına babünyesindeki 6 yıllık danışmanlık sürecimde, sacak olan Yılmaz Zenger’den bahsediyobunla ilgili enstrümanlar geliştirmeye çabalarum. Yaratıcılığı sınır tanımayan bir delikandım. Kanada hükümetinin desteğiyle, “Comlıdan. Çevresindeki yanlış kararlara, hatalı uymunication fo Health”, “Communicating gulamalara ve kapitalist sistemin “ne olursa Health” ve “Better Parenting” adlı belgeseller olsun yeter ki tüket” mantığına duyduğu tepyaptım. Bunları Türkiye’ye yansıtma çabalaki ve öfke onu sürekli olarak problem çözmerımda tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Yuye yöneltmiş. Şimdilerde ise doğal kayvadan başlayarak eğitimin kemikleşmiş yanakların acımasızca tüketildiği yerküpısını kırmak bugün artık daha da olanaksız rede geleceğe ilişkin bir şemsiye prohale geldi. 10 yıldan fazladır İTÜ’de ta? Kendisini “Problem çözücü” olarak tanımlayan jenin ilk adımlarını atıyor... Zenger ile sarım öğrencilerine algılama ve yanılsaYılmaz Zenger, “Yönetimleri suçlamak biz kentlilerin mayı konu alan bir ders okutuyordum. Bu keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Kentsel dönüşüm adı altında yayıl pes edip ayrıldım. Bu karamsarlığım kendi suçumuzu başkalarına projekte etmesidir. şananlar malum. Bir “problem çözücü yaşlılığımla ilintili değil. İlk kez eğitimle Örgütlenip karşı çıkmadığımız sürece, kendi olarak” nereye doğru gidiyoruz? ilgili umutsuzluğuma yenik düştüm. seçtiklerimizin eylemlerinde suçlu ararken, önce Kenti kent yapan yerleşmiş kök sal Son serginizde bu kitaptan yola çımış rengini ve tadını onaylatmış dokukarak sizin deyiminizle “bir şemsiye aynayı kendimize tutmamız gerekir” diyor. lardır. Restore etmeyi, iyileştirerek sürprojenin” kurgusunu yaptınız ve ilk dürmenin mantığını Türkiye asla öğreadımlarını attınız. Bundan biraz bahnemedi ne yazık ki. Buna yönetimler de Evet insanlar aslında gerçekten gereksinimi seder misiniz? bina sahipleri de dahil; birkaç kat artırmak uğ olmadıkları bir tüketime koşullandırılıyorlar. Dediğim gibi 21. yüzyılın ikinci yarısınruna geçen yüzyılın güzelim dokularını birer Medya da burada önemli rol oynuyor. Gerek da yaşam koşulları artık yok olma sınırına birer yerle bir ettiler. Örgütlenip karşı çıkma sinimler abartılıyor. Şirketlerin üretim politi gelen bir ortamda iki kent kurguladım. Bidığımız sürece, kendi seçtiklerimizin eylem kaları her yeniliğin azar azar sunuluyor olma ri yeryüzünde diğeri uzayda. Her bilim dalerinde suçlu ararken, önce aynayı kendimize sı üzerine. lının, “farklı bir kent modeli üzerinde” dütutmamız gerekir. Yaratıcılığı öldüren, sistemin içinde kal şünmek isteyen gelecek hayalcilerine açık İstanbul oburca şişmanlayan bir kent... maya zorlayan bireyler yetiştiriyor bu sis bir proje bu. Ben tasarlayıp üçboyutlu moAdını bile bilemediğimiz yeni semtler do tem... Ne yapılır? delledim. İlgili her bilim dalının uzmanlağuyor... Bunun sürdürülebilirliği var mı? Yaratıcı eğitimin altyapısı, en hızlı ve kolay rına, eğitimcilere açık bir proje. Umudum bu İstanbul semtlerinin en belirgin özelliği biçimde, en geç 3 yaşında başlayıp 7 yaşına ka şemşiye projenin gerçekleşmesi... ÖZLEM YÜZAK benzeşen yaşam biçimlerini bir arada tutmasıdır. Modalı, Kadıköylü, Yeşilköylü ya da Kasımpaşalı, Kurtuluşlu olmak farklı bir aidiyet, bir etiket idi. Şimdi aidiyetler Ağaoğlu, Ekşioğlu... Üstelik mahalle kültürü tamamen ortadan kaldırılıyor. Güvenlikli modern hapishaneler yaratılıyor. Salt tüketimin yerini gerektiği kadar tüketim, düşenerek tüketmek, bilinçli tüketim, sorumlu tüketim gibi kavramların alması için ne yapılmalı? Bu konuya sanat nasıl bir katkıda bulunabilir? PORTRE / YILMAZ ZENGER AKADEMİSYEN 1958 tarihinde İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını aynı okulda tamamladı. 195759 yılları arasında İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü’nde kent plancısı olarak görev yaparken, Menderes’in imar eylemlerine tepkiyle bu gruptan ayrılıp asistanlık görevine başladı. 1963’te üniversite tarafından Londra’ya gönderildi. İngiltere’deki çalışmaları ILFORD’da emisyon araştırmasından BBC’de fotoğraf ve sinema ekipmanı dizaynına kadar yayıldı. Bu tarihten sonra günümüze dek çeşitli üniversite ve kurumlarda dersler vermeye devam etmesine karşın, onu proje ve tasarım alanında çalışmalarıyla tanımaktayız. Zenger’in 300’ü aşkın özgün tasarımı, çeşitli resim heykel, dekoratif obje, mücevher tasarım ve uygulaması bulunmaktadır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle