22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2013 CUMARTESİ 2 bakarak her iki taraf için de en doğru yolu birlikte kararlaştırmak olmalıydı ve Ankara buna öncülük etmeliydi. Büyük tabloyu anlamak, yani “Arap Baharı” denen sözde demokrasi rüzgârının nereden ve hangi amaçlarla estirildiğine bakmak, Türkiye sınırının güneyindeki Irak’la Suriye’nin kuzey topraklarına el koyduğu söylenen terör örgütlerinin bölgeye ilişkin emellerini doğru tanımlayıp ortak çareler bulmak, din duygularının Batılı ekonomik çıkarlar ve yerel siyasal emeller için sömürülmesine karşı iki laik devlet olarak kendi yasalarımızla uyumlu önlemler almak, ya da bunlara benzer bir yığın başka şey. ıştaki niyetlerin, planların ve hesapların oyuncağı olmadan kendi başlarına ve sadece halklarının çıkarlarını göz önünde tutarak bir araya gelebilecek durumda olan Şam’la Ankara’nın birlikte çözemeyecekleri sorun yoktur. Boru hatlarının ve tanker limanlarının coğrafyasını yönetiyor olmak gibi bir ortak kısmet ve nimetten yararlanmamak tarihin asla affetmeyeceği bir büyük yanlış olur. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER İlerici Hukuk Biliminin Yüz Akı Prof. Dr. Aydın Aybay Aydın Aybay’ın özellikle aydınlanma felsefesine yürekten inanmış bir düşünce adamı olarak gerici akım ve politikalara karşı yürüttüğü savaşımı unutmamalıyız. Türk hukuk dünyası, Aydın Aybay’ı, unutulmaz hukukçuların doruğundaki yerine yerleştirmiştir. Prof. Dr. A. Ülkü AZRAK gini Ord. Prof. Sıddık Sami Onar’ın kürsüsünde asistan olarak akademik mesleğe adım atmamı izleyen yıllarda kendime en yakın meslektaş olarak Aydın Aybay’ı görmüş, kısa zamanda onun dostluğunu kazanmıştım. Yıllar sonra, Türkiye’nin en çalkantılı dönemi olan 12 Mart döneminde demokratik hukuk devleti ilkesinin ayakta tutulması için İÜ Hukuk Fakültesi’nde gösterilen çabalara üyesi olduğu Profesörler Kurulu’nda askeri yönetimden hiç çekinmeden nasıl katkıda bulunanların başında geldiği hâlâ belleğimdedir. Profesörler Kurulu, Sıkıyönetim Komutanı’nın diktatörce önlemlerini eleştiren ve hepimizin imzaladığı bir bildiriyi açıklamaktan çekinmemişti. İstanbul’da Siyasal Bilgiler Fakültesi kurulması idealini gönlünde taşıyan hocamız Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın inisiyatifi ile bu idealin gerçekleştirilmesi gündeme geldiği zaman Hukuk Fakültesi’nden ayrılıp bu fakültenin kuruculuğunu üstlenen öğretim üyelerinin arasında Aydın Aybay da vardı. Fakültenin kurulması için 7 öğretim üyesinin katılımı gerekliydi. Ben de hiçbir duraksama geçirmeden bu yedi kişilik gruba katıldım ve ilerde dekanlığını üstleneceğim bu fakültenin bir üyesi olmanın onurunu öteki meslektaşlarımla paylaştım. Fakültenin Dekanı Tarık Zafer Hoca ve Dekan Yardımcısı da Aydın Aybay idi. Tarık Zafer Hoca daha ziyade simgesel bir rol üstlenmeyi yeğlemişti. Asıl aktif yönetici rolünü Aydın Aybay üstlenmiş bulunmaktaydı. Bu görevi ne denli özveri ve başarıyla yürüttüğünün en belirgin kanıtı, dönemin otoriter yönetiminin YÖK Başkanı İhsan Doğramacı’nın eliyle fakültemiz üzerinde uyguladığı baskıya direnmesidir. Emekli olduktan sonra bu kez Maltepe Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ni kurma görevini üstlenmişti. Onun daveti üzerine bu fakültenin öğretim kadrosuna 1990 yılında ben de katılmıştım. Bu fakültenin dekanı olarak kısa sürede İstanbul’un seçkin hukuk hocalarından oluşan bir kadroyu oluşturmuş, kitaplığını kurmuş ve zenginleştirmiş ve bu sayede fakültenin bilimsel düzeyinin hızla yükselmesini sağlamıştır. İki yıl önce bu fakülteden ayrılıncaya kadar özellikle medeni hukuk alanında genç akademisyenlerin yetişmesi için gösterdiği çaba unutulamaz. Medeni hukuk alanında yaptığı bilimsel katkıların anlatılmasını, benden daha iyi yapacak meslektaşlarına bırakmakla birlikte, onun hukukçu kişiliği hakkında da birkaç şeyi belirtmek isterim. Aydın Aybay, yayımlanan çalışmalarında her şeyden önce klasik hukuk biliminin derinliklerine inen bir bilim adamıydı. Fakat bunun yanında özellikle, kardeşi Prof. Dr. Rona Aybay ile birlikte yazdığı ve hukuka giriş adı altında yayımlanan eserinde hukuk biliminin felsefi ve sosyolojik temellerini de ortaya koymuştur. Osmanlı büyük hukuk bilgini Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanlığındaki bir komisyonun eseri olan 1878 tarihli Mecelle’nin, dönemin evrensel hukuk ilkelerine ve özellikle Roma hukukunun kimi kurallarına koşut hükümler içerdiğini çeşitli vesilelerle dile getirmiştir. Aydın Aybay’ın özellikle aydınlanma felsefesine yürekten inanmış bir düşünce adamı olarak gerici akım ve politikalara karşı yürüttüğü savaşımın altını çizerek yazıma son vermek istiyorum. Türk hukuk dünyası, Aydın Aybay’ı, unutulmaz hukukçuların doruğundaki yerine yerleştirmiştir. Nur içinde yatsın. Konuşma Alerjisi BİR ana muhalefet heyetinin Suriye’ye gitmiş olması Sayın Başbakanı niçin bu derece üzmüş, küstürmüş, kırmış, hatta kızdırmış olabilir? Akıllıca oluşturulmuş bir ekibin komşuya gidip konuşması, neresinden bakılırsa bakılsın zararlı değil, mutlaka yararlı olmuştur. Utku Çakırözer’in o ziyarete ilişkin dünkü yazısını okumuş olanlar bu yararın boyutlarını sezmekte güçlük çekmemiş olmalıdırlar. Zaten, bir ara Şam’la kurulmuş olan sıcak diyaloğun birdenbire niçin ve nasıl koparıldığını anlamak da çok zor olmuştu: Asıl neden neydi acaba? Beşşar Esad’ın halkına zulmetmesi ve o konuda Ankara’nın iyi niyetli çabalarına kulak asmaması mı? Yoksa, meşru devlete isyan bayrağı açmış “Özgür Suriye Ordusu” denen muhaliflerin Erdoğan kalkanına sığınmaları mı? yle bir durumda, yakın ve deneyimli devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışan tutum, komşuyla bir araya gelip büyük tabloya birlikte Üst Geçit... Bildiğimiz üst geçit... İnsanlar karşıya geçsin diye yapmışlar... Geçmek isteyenler çok olunca geçemediler... Giderek itiş kakış başladı karşılıklı... Öyle bir kalabalık birikti ki, gelmek isteyenler kalabalığa kapılıp geri gittiler... Gitmek isteyenler geldikleri yere döndüler... Sonra baştan... H İstanbul burası... Önceki akşam... Saat 18.30... Şirinevler yaya üst geçidi... H Birisi “Sıraya girelim arkadaşlar, lütfen şöyle kenardan kenardan” derken, kenardan düştü aşağıya... Üst geçidin iki tarafında kalabalık giderek arttı... Bir kadın arada kalıp bayıldı... Doktor çağırdılar, doktor yaklaşmak isterken uzaklaştı haliyle... H Aynı saatlerde Başbakan çalışan kadınlar gününde kadınlara “Doğurun” dedi... H Kalabalık nüfus artık üst geçitten geçemeyince... Polis çağırdılar... Polis geldi... Ama amir kalabalığın arasında sıkışıp sürüklenince, olay yerine geleyim derken büfenin içine girdi, önceden girmiş zabıta müdürünün üzerine oturdu... H Karşıya zar zor geçenler tekrar bu tarafa gelirken bu tarafa geçenler de tekrar o tarafa gittiler... Polis sonunda üst geçidi “geçmeye” kapattı... Sorun çözüldü... Amir büfeden çıktı... H Uçak değil... Vapur değil... Konser kapısı değil... Boğaz trafiği değil... Maç girişi değil.. İki buçuk saatte geçebildi insanlar karşıya üst geçitten... Kestirme olsun diye... H Hâlâ “doğurun” diyor... Üç, beş, altı, sekiz... H En büyük felakettir; çağ dışı devlet adamı... Dünya Kadınlar Günü’nde, aklına gelen ilk şey “doğurmak” olan bir zihniyet ile üst geçitten zor geçersiniz... Altından geçin iyisi mi... B D Ö u satırları 55 yıllık dostum ve meslek arkadaşım Prof. Dr. Aydın Aybay’ı yitirmenin büyük acısı içersinde yazıyorum. Önce İstanbul Hukuk Fakültesi’nde, sonra birlikte kurucusu olduğumuz Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde ve son olarak da Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde yarım yüzyılı aşkın bir zaman diliminde birlikte çalışmanın mutluluğunu tatmış bir hukukçu olarak onun meslek yaşamı boyunca izlediği çizgiyi en yakından gözlemlemiş bulunmaktayım. İÜ Hukuk Fakültesi’nde medeni hukuk hocası Ord. Prof. Dr. Kemalettin Birsen’in kürsüsünde asistan olarak çalışmaya başladığı yıllarda ben son sınıf öğrencisiydim. İki yıl sonra büyük İdare Hukuku bil
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle