13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MART 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada çıkarırım, sineye çekecek, eyvallah diyeceksin demek! Demokrasi diyalog çağı imiş ve bu çağda ulusal bir sorunun çözümünde iktidarmuhalefet işbirliği ancak diyalog, karşılıklı güven ve işbirliği ile sağlanırmış. Boş laf! Bu türden kurallar, demokratik başka ülkelere özgü palavralar! İmralı’daki baş terörist ile MİT Müsteşarı ve heyetinin yaptığı, yapmakta olduğu ve yapacağı görüşmelerde neler konuşulduğundan muhalefeti bilgilendirmemek demek? Bunlar ileri Tayyibistan demokrasisini kavrayamamış, tek adam kültürüyle yoğrulmayan toplumlara özgü sözde kurallar. Bu açılardan bakarak bıraktık, bir yana attık “bana güvenin” demeyi de! HHH Muhalefetin bana güvenmelerine  gereksinmiyorum artık... Terörden, şehit cenazeleri kaldırmaktan artık bıkmış, usanmış halkın içten duygularını  sömürerek bana güvenmelerini sağlayacak yolda hızla ilerliyorum, diyor sürekli. Kanıt mı? Bakınız çeşitli illerde meydanlarda söylediklerine ve düzenlenen çeşitli toplantılarda yineleyerek halka; ne yaparsa yapsın, çözüm sürecinde ulusal yararlar aleyhine de olsa nereye varırsa varsın, sanki Tanrı’nın lütfuymuş gibi “bana güvenmek zorundasın” demek istiyor. HHH 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde illerden toplama kadın kalabalığına yaptığı konuşma, güven istismarındaki çabalarına son örnek!.. Önce İslam’dan, Kuran’dan örnekler vererek, oysa İslam geleneğinde insan sıralamasında erkekten sonra ikinci sırada yer verilen kadını övüyor. Genlerinde  kadını aşağılamayı taşıyan erkeklerin beş yılda 700, son bir yılda 165 kadını ya bıçakla ya tabancayla evde veya sokak ortasında öldürdüğünden... …çocuk yapma aracı diye hor görülen, dövülen, erkeğin cinsel ve güncel yaşam koşullarına hizmetle görevli.. eve kapatılan  davranışlardan hiç ama hiç söz etmiyor RTE... İstatistiksel verilere hayran ama; Kadın Adayları Destekleme Derneği KA.DER’in devlette, iş dünyasında, kısacası hemen her alanda kadının adının olmadığını kanıtlayan araştırmasındaki gerçeklere de değinmiyor. Ne ki amacı, çözüm sürecinde de seçim kampanyasında da kadın desteğini sağlamak! Şu aralar kadının desteğini arkasına alabilmek için; İslamda kadını öven birkaç söylemden yine birine sarıldı ve kadın duygularını lehine istismar edebilmek için; “Bizim dinimizde cennet, annelerin ayaklarının altında” diye başladı söze ve.. …örneğin tartışmalı bir sorunun kanıtlanmasında iki kadının ancak bir tanık olabileceği kuralının işlediği “dinimizde ayağının altı öpülesi annedir” dedi. “...ve ben o annelerin ayağının altını öptüm, öpüyorum. Anneciğim, öptürmek istemezdi. ‘Anacığım, ben cennetin kokusunu alıyorum burada’ derdim” diyen konuşmasını, çoğu kadın hayretle dinledi. Erkekler ise RTE’yi TV’lerdeki canlı yayında dinsel bir söylemi, annelerin öptüğü ayaklarının altından cennet kokusu aldığını söyleyecek kadar abartmasını kuşkusuz şaşırarak… …abartmanın da bu denli görkemlisini ancak RTE’nin yapabileceğini ve mutlaka pess diyerek izlediler! Ne ki daha ileri gidiyor kadını yüceltmeyi içeren abartmalarda: “Biz küresel ölçekte (herhalde annelerin ayaklarının altını öperek)  kadına bu denli değer veren medeniyetin mensuplarıyız” diyor ve... ...abartarak kurguladığı yalan bir dünya yaratmakta bir numara usta olduğunu.. kadınlarımıza da uygar ve çağdaş dünyaya da yutturduğunu sanıyor. HHH Kadınım; bak ne diyor Nâzım Hikmet son şiirlerinden birinde: “Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır. acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan kara sapanlar gibi çizer kadınların yüzünü. Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların, göllerde ışıyan seher vakıtları gibi. Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların, görelim görmeyelim karşımızda dururlar gerçeğimize en yakın ve en uzak” Kadınlar… Bizim kadınlarımız!.. HABERLER Seçkin hukuk adamı Prof. Dr. Aydın Aybay’ı dün sonsuzluğa uğurladık 13 GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada seçeneksiz olduğunuzu düşünmeyin. Çok da seçeneğiniz var aslında. Şekersiz diyebilirsiniz, tek şeker de olur, tabii iki şeker de... Daha fazlasını bilemem. Elbette açık da isteyebilirsiniz, normali de var, demli de isteyebilirsiniz. Bitmedi... Cam bardakta isteyebilirsiniz, porselen bardakta da olur. Cam bardağın ince bellisi de var. İçtiniz, bitmedi. “Bir tane daha alır mısınız?” HHH Önümüzdeki dönemin siyasi seçenekleri yukarıdaki örneklere benziyor. Soru şu: Başbakan’ın bundan sonra ülkeyi hangi makamda nasıl yönetmesini istersiniz? Sorunun bir sürü demokratik seçeneği içeren yanıtı var. Ben, Başbakan’ın ülkeyi başkan olarak yönetmesini isterim. Bize sadece güçlü adam yetmez, gücünü tam kullanacak, kimse tarafından engellenmeyecek yönetici lazım. O da başkanlık sistemiyle olur. Hayır arkadaş, ben yarı başkan olarak yönetmesinden yanayım. Burası Türkiye, mutlaka fren mekanizmaları gerekir. Yetkileri tam olsun ama bunu kullanırken paylaşacağı alt makamlar da olsun. Yok arkadaş, bırakın bu başkanlık yarı başkanlık laflarını; bugünkü sistemle biraz oynayalım, yeter. Cumhurbaşkanlığı makamına oturacak kişi parti genel başkanlığından istifa etmek zorunda olmasın. Geçmişte partili cumhurbaşkanı Çankaya’ya çıkınca partiden istifa etti. Siyasal gücü olmayınca öteki yetkileri zayıf kaldı. 12. cumhurbaşkanını zaten halk seçecek, bırakalım Başbakan partinin genel başkanı olarak Köşk’e çıksın. Bence artık Başbakanlık’la Cumhurbaşkanlığı’nı birleştirmenin zamanı geldi. Eğer Başbakanımızın da gönlü böyle istiyorsa “Cumhurbaşbakanlık” makamı kuralım. Bu iki makam bir kişide bulunursa, parti genel başkanlığının da gereği kalmaz. Bu yeni makamı ben de tuttum ama hazır bu konuda yeni bir düzenlemeye girişilmişken muhalefet de cumhurbaşbakana bağlansa daha pratik olur. Sistemi karmaşık hale getirmenin gereği yok. Bütün bunlar işi uzatmak olur. Bence Başbakan’ı başkan seçelim. Seçerken de “Yeni anayasayı başkan yapar” diye bir madde koyalım. Biz seçtikten sonra gerisini o halletsin. HHH Medyadaki Türkiye’nin 20142015’ine yönelik tartışmaların yukarıda verdiğimiz örneklerden farkı yok. Türkiye buna mahkum değil. Bu ülkenin siyasi partiler mezarlığı, iktidardayken “Benden başka seçenek yok” sloganları atmış partilerle doludur. Bugün içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun, kırıla döküle yol alan demokrasimiz yeni iktidarlar çıkarma gücüne sahiptir. Topluma “çaresizlik” öğretiliyor. Bu tutmayacak. Görünen o ki, Başbakan’a makam seçme hakkı tanıyan demokrasinin ilerlemesi için her şey yapılacak. Belki genel seçimleri, yerel seçimleri, Cumhurbaşkanı seçimini bir sandıkta toplayacaklar. Artık her şey mümkün. O zaman bu gidişe başka seçenekler koymak da mümkün. İçinden geçtiğimiz süreç mart sonunda netleşecek. O günkü tablo ne olursa olsun, seçenekler yelpazesi halkın gözünde genişleyecek. Aybay’a veda u Gazetemiz bahçesindeki törende konuşan Prof. Aydın Aybay’ın kardeşi Prof. Rona Aybay, ağabeyinin ömrünün son anına dek Cumhuriyetten yana emperyalizm karşıtı bir yaşam sürdüğünü söyledi. İstanbul Haber Servi si Cumhuriyet Vakfı’nın resmi senedini hazırlayan, 1993’teki kuruluşundan bu yana vakfın yönetim kurulu üyesi, seçkin bilim insanı, hukukçu Prof. Aydın Aybay (84) dün İstanbul’da toprağa verildi. Aybay için ilk tören gazetemizin bahçesinde yapıldı. Burada konuşan Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve yazarımız Orhan Erinç, “Aydın Bey, bir bilim insanı, bilge kişiydi. Bize gösterdiği yolu ve çalışmalarını unutmayacağız” dedi. Aybay’ın kardeşi Prof. Rona Aybay da “Cumhuriyet Gazetesi Vakfı ‘Vefa’ sözcüğünün bir semt adı olmadığını, toplumun bir çimento değeri taşıyan kavram olduğunu göstermiş oldu. Ailem adına teşekkür ediyorum” diye konuştu. Gazetemizdeki törene Aybay’ın eşi Fatma Burçin Aybay, kızı Elif ve oğlu Memet Erdem ve yakınlarının yanı sıra eski CHP miletvekili Mustafa Özyürek, eski İstanbul Barosu Başkanı Turgut Kazan, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Aydeniz Alisbah Tuskan, Prof. Nermin Abadan Unat, sanatçı Tarık Akan, edebiyatçı Cevat Çapan, Doğan Hasol, Cengiz Arın, Gürol Sözen, avukat Alp Selek, YÖK eski başkanı Erdoğan Teziç, eski Anayasa Mahkemesi üyesi Fazıl Sağlam, Prof. Erdoğan Moroğlu, Prof. Süheyl Donay, Prof. Ülkü Azrak, Prof. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Aybay için ilk tören gazetemizin Şişli’deki merkez binasının bahçesinde düzenlendi. (Fotoğraflar: SERKAN YILDIZ) Oktay Uygun, Prof. Turgut Tarhanlı, eski Anayasa Mahkemesi üyesi Ali Güzel, eski İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, eski YÖK Başkanvekili İsa Eşme, çok sayıda akademisyen ve hukukçu katıldı. rinç: Gazetemiz ona çok şey borçlu Erinç konuşmasında, Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının Aybay’a çok şey borçlu olduğunu, Cumhuriyet Vakfı’nın kurulması için Berin Nadi ve İlhan Selçuk’a çok büyük yardımları olduğunu anlatarak “Cumhuriyet Vakfı’nın senedini Aydın Bey hazırladı. O günden sonra hep vakıftaki görevini sürdürdü. Aramızdan ayrılmış olmasına karşı biz Cumhuriyet çalışanları onun yol göstermelerini unutmayacağız” dedi. Aybay’ın iyi bir halkçı olduğunu vurgulayan Erinç, şöyle devam etti: “Aydın Bey Ata E türk ilkeleri ve devrimlerinin yanı sıra, laik cumhuriyeti ve hukuk devleti kavramını sonuna kadar savunan bir bilim insanı, bilge kişiydi.” Rona Aybay da abisinin ömrünün son anına dek Cumhuriyetten yana emperyalizm karşıtı bir yaşam sürdüğünü söyledi. Aybay, abisinin niteliklerini gazetemiz yazarlarının vurguladığına dikkat çekerek “Abim DP dönemini, 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı ve 12 Eylül’ü yaşayan bir insandı. Bütün bunlardan kazandığı değerleri bilimin süzgecinden geçirerek topluma yansıtma görevini yerine getirmiştir. Bundan sonra da Cumhuriyetin aydınlık yolunda el ele, omuz omuza ilerlemeye devam edeceğiz” diye konuştu Aybay’ın cenazesi daha sonra Teşvikiye Camii’ne götürüldü. Burada kılınan cenaze namazına ise CHP milletvekilleri Gürsel Tekin, Sezgin Tanrıkulu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, ÇYDD Başkanı Prof. Aysel Çelikel ve işadamı İnan Kıraç’ın yanı sıra İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu, Maltepe Üniversite Rektörü Kemal Köymen, Prof. Burhan Şenatalar, Prof. Taner Timur, Prof. Ayhan Alkış, Genco Erkal, Sadık Gürbüz ve çok sayıda akademisyen ile hukukçu katıldı. Prof. Aydın Aybay’ın cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. üyükerşen’den taziye mesajı Öte yandan Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen de gazetemize bir taziye mesajı gönderdi. Büyükerşen, mesajında Aybay’ın vefatından duyduğu üzüntüyü aktardı. B Yoğun katılım Davanın dünkü duruşmasına 8 Mart kutlaması damga vurdu KCK’de ‘mor’ renkler HATİCE TUNCER İstanbul’daki birinci KCK davasında tutuklu sanık BDP Parti Meclisi üyesi Hülya Yer, duruşmada 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayarak çözüm sürecini desteklediklerini belirtti. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, 4. yargı paketinin Kürt sorununu çözemeyeceğini belirterek “Cezaevlerinin kapısı açılmalıdır. Politik, siyasi nedenlerle cezaevinde olanlar gelip siyasal yaşama katılmalıdır” dedi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitiğişinde görülen 118’i tutuklu 205 sanıkla 1. KCK davasının dün 25. duruşması yapıldı. 8 Mart nede BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel Silivri’deki duruşma salonu önünde kadınlarla bir araya geldi. niyle tutuklu kadınlar duruşmaya mor renkli şallar, başörtüler ve giysilerle geldi. İzleyici sıralarını ise pırıltılı yöresel giysili ve mor renkli giysilere bürünmüş kadınlar doldurdu. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve BDP İstan bul İl Eşbaşkanı Asiye Koçak da duruşmaya yöresel giysilerle geldi. Katılımın yoğunluğu ve 8 Mart nedeniyle erkek izleyiciler yerlerini kadınlara verdi. KCK davasında tutuklu kadınlar adına söz alan BDP Parti Meclisi üyesi Hülya Yer, “Biz tutsak kadınlar bizimle birlikte aynı durumda olan binlerce tutuklu kadın arkadaşımızın, Barış Anneleri’nin, Türkiyeli kadınların mücadele gününü kutluyoruz. Ülkemizde de yaşanılan tüm şiddetlerin, savaşın yoksulluğun, taciz ve tecavüzlerin ve cinayetlerin ilk sıralarında yer almaktayız” dedi. Yer, PKK’nin elinde tuttuğu kamu görevlilerini bırakılması için atılan adımları da desteklediklerini ifade ederek, “Kürt kadınları adına Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz” dedi. Duruşmaya öğle arası verildiğinde izleyici kadınlar, duruşma salonu önünde Kürtçe türküler söyleyip halay çekti. CANAN?İÇİN 5 BİN?İMZA ‘12 Eylül karanlığında unutuldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye’de en uzun süre, 32 yıl cezaevinde yatan Tahir Canan’a özgürlük için ailesinin başlattığı kampanyada kısa sürede 5 bini aşkın imzaya ulaşıldı. Tahir Canan da cezaevinden “Tahir Canan düşman hukukuna göre esir muamelesi görmektedir. Hukuk yok, ceza var” diye seslendi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin yerel mahkemenin verdiği kararını bozmasının ardından dosyayı yeniden görüşen Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Canan’ın 20 Mayıs 2016’ya dek cezaevinde kalmasına karar vermişti. Ailesi “Tahir Canan’a Özgürlük” için imza kampanyası başlattı. “15 Mayıs 1979’da tutuklandı, 12 Eylül karanlığında u nutuldu” denilen çağrı metninde “Türkiye’de en uzun süre cezaevinde kalan politik tutukluyu tanıyor musunuz? Bu kişi neden ve kaç yıldır cezaevinde ve ne zaman çıkacak? Bu durum hangi hukuk ile açıklanır” denildi. Canan’ın oğlu İlhan Canan, toplanan imzaları Cumhurbaşkanı, Başbakan, Adalet Bakanı ve TBMM’ye ulaştıracaklarını söyledi. Tahir Canan da, Bandırma M Tipi Cezaevi’nden gönderdiği mektupta sürece isyan etti. MAHKEME SÜRMELİ’NİN ESKİ SEVGİLİSİNİN EVİNE YAKLAŞMASINI ÜÇ AY YASAKLADI HAKKÂRİ’NİN ÇUKURCA İLÇESİ Sultan Ertuğrul’a koruma tedbiri HİLAL KÖSE 4 PKK’li heyelanda öldü DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Çukurca ilçesinin Çığlı köyünün karşı tarafında bulunan Irak topraklarındaki Bülbül köyü yakınlarında, bölgede etkili olan yağışlar sonucu toprağın yumuşaması nedeniyle heyelan meydana geldi. 15 PKK’linin barındığı ev heyelan altında kaldı. Örgüt evinde, Şimal kod adlı grup liderinin de bulunduğu 4 PKK’li hayatını kaybederken 2 PKK’li yaralandı. 9 PKK’li ise sağ olarak kurtuldu. Yaralı PKK’lilerin Kuzey Irak’ta bir hastanede tedavi altına alındıkları belirtildi Tiyatro oyununda öpüşme sahnesi olduğu gerekçesiyle eski sevgilisinin şiddetine maruz kalan oyuncu Sultan Ertuğrul, koruma istemiyle mahkemeye başvurdu. İstanbul Aile Mahkemesi, eski sevgili Ali Sürmeli’nin 3 ay süresince, Ertuğrul’un evine ve Black Out Alışveriş Merkezi’ndeki işye ri olan Talimhane Tiyatrosu’na yaklaşmasını yasakladı. Sürmeli, önlem kararı na uymaz, şiddet, tehdit ve aşağılamalarına devam ederse, 10 güne dek hapis cezasına mahkum edilebilecek. Nilüfer Sanat Tiyatrosu’nda 01 Mart 2013’te “Matmazel Julie’den Esinti” oyununun sahnelenmesinin ardından eski sevgilisi Ali Sürmeli’nin yumurtalı saldırısına uğrayan Sultan Ertuğrul avukatı Sera Kadıgil aracılığı ile mahkemeye başvurdu. Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında koruma önlemlerinin uygulanmasını istedi. Sürmeli’nin, öpüşme sahnesi olduğu gerekçesiyle Ertuğrul’a iş arkadaşlarının önünde ve kalabalık bir kafede şiddet uyguladığını belirtti. Mahkeme ise Ali Sürmeli’nin 3 ay boyunca Ertuğrul’a yönelik ola rak şiddet, tehdit, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmamasına, Beyoğlu’ndaki konutuna yaklaşmamasına, şahsi eşyalarına ve ev eşyalarına zarar vermemesine, iletişim araçları ile veya sair surette rahatsız etmemesine karar verdi. Mahkeme ayrıca, Sürmeli’nin Talimhane Tiyatrosu’nun bulunduğu Black Out Alışveriş Merkezi’ne yaklaşmamasına karar verdi. Mahkeme tedbirlere aykırı davranması halinde Ali Sürmeli hakkında 3 günden 10 güne kadar zorlama hapsinin uygulanacağı ihtarında bulundu. Karar, uygulanması için UYAP üzerinden İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle