10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK CUMHURİYET 5 MART 2013 SALI GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada kadar hemen her çevreye saldırıyor, öfke kusuyor. İmralı’daki ile BDP’nin yaptığı konuşmaların zabıtlarını yayımlayan Milliyet ile birlikte, tabii medyanın tümünü çözüm sürecini sabote etmekle suçladı. “Sayın önder” ile MİT aracılığıyla yaptığı ve yapmakta olduğu gizli kapaklı görüşmelerde… …neyi sattığının, karşılığında, örneğin başkanlık sistemini getirmeye umutlandığının ilk işaretlerinin açığa çıkmasına ve halkın gerçekleri öğrenmesine fena halde bozuk çalıyor. Balıkesir’de zabıtların ortaya döktüğü kimi saklı gerçekleri konuşmasında sıralayarak yalanlayacağı yerde; zabıtların söylediklerine inanılmamasını istiyor halktan ve “Son noktayı evvel Allah biz koyarız” diyor. İşte sorun da bu ya! Sorunun kaynağı RTE! Son nokta demek, ben yaptım, oldu bitti demek! Halktan gizlediği görüşmelerde İmralı+PKK ve siyasal uzantısı BDP ile mutabık kalarak; örneğin örgütün düne kadar açıkladığı dayatmalardan hangilerine yeni anayasada yer verileceğine son noktayı koyacak! ??? Dediğine göre, zabıtların açıklanması çözüm sürecini sabote etmekmiş. Hadi canım sen de! RTE’nin öfkeyle bağırmasına neden olan zabıtların açığa çıkması değil... Neredeyse elindeki mikrofonu yere vuracak kadar sinirlendiren, gazetenin bir oldubitti ile halka dayatacağı gizli kapaklı pazarlık görüşmelerinin ilk olası işaretlerini açığa çıkarması… Kendinden başka kimseyi beğenmeyen bu adam, halk oylarıyla karşısına dikilen muhaliflerini; cahil, üç kazı yönetmek becerisinden yoksun, acemi, görgüsüz gibi söylemlerle aşağılar, saldırır ve ama… …büyüklük hastası megaloman Apo’nun; AKP’ye iktidarı altın tepsi içinde sunduğunu, MİT’e ve arkasından RTE’ye darbe hazırlığını önlediğini ve dört duvar arasında dünyada olup biten gizli işleri öğrendiğinı söylemesini sindirir… …bugün zamanında söylediklerini devlet duysaydı Ergenekon’lar falan olmazmış gibi ne idüğü, içeriği bilinmeyen, ancak hasta bir kafanın eseri olan saçmalıkların sahibini, yurtta barış sağlayacak tek ve etkin kişi görerek karşısında yer verir. ??? Yeni anayasanın amaçlarına uygun düşecek biçimde kabul görmesini sağlamak ve Meclis’teki yıllardır terör örgütü uzantısı dediği BDP oylarını kendi hesabına yazabilmek için, bir de “sayın” demediği terörist başı ile masaya oturmakta bir an tereddüt etmez! Ne de olsa sözünün eridir. “Gerekirse papaz kıyafeti de giyerim” diyerek böyle davranacağını yıllar önce ilan etti. “Demokrasi bir tramvaydır, gerektiği yerde inilir” diye demokrasiye ne kadar bağlı olduğunu da önceden ilan etmişti RTE: Devletin bütün kurumsal güçlerini elinde toplayarak tek adam olmanın peşinde şimdi. Tramvaydan inme telaşı içinde. Bu adama nasıl güveneceğiz?.. ??? Time gibi dünyaca ünlü bir dergi; kuruluşunun 90’ıncı yılını 90 kapağıyla özetlerken Mustafa Kemal Atatürk’ü birinci sıraya yerleştirdi ve… …“ulu önderin modern tarihin en büyük reform hareketlerinden birine liderlik ettiğini.. halkını yabancı güçlerin boyunduruğundaki bataktan kurtardığını” vurguladı... RTE’yi ise modern tarih; Mustafa Kemal Atatürk adını, köhne Osmanlı’nın küllerinden yarattığı laik, bağımsız cumhuriyeti ve cumhuriyete can veren devrimlerini silmeye ve yerine İslama dayalı, dinci bir cumhuriyet koymaya çalışan adam diye yazacak! Başhekimin isyanı ‘Gaziliği istismar etmeyin’ diyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hastane bahçesindeki istismarı görüyor mu? FIRAT KOZOK Grillo Faşizmin Ayak Sesi mi? Geçen haftanın İtalyan seçimleri, demokrasilerin krizinin çapını ortaya koydu. Çizme krizi, sıradan bir hükümet krizi değil. Geçmişten bu yana bir “siyasi laboratuvar” olarak nitelendirilegelen Çizme’de olanlar, Batı demokrasileri krizinin ölçüsü sayılıyor. Buna bir “öncü deprem” diyebiliriz. Somuta indirgenirse, İtalya’da siyasal partiler sisteminin çöküşünden bahsediliyor. Konu, “A partisi” ya da “B partisi”nin gerilemesi / çökmesi değil, partiler sistemi ile temsili demokrasinin çöküşü olarak betimleniyor. İtalya’da siyasi panoramada halihazırda zaten bildiğimiz tarzdaki “geleneksel parti örgütlenmesi” şablonu içinde kalan tek parti var: Pier Luigi Bersani’nin merkez sol “Demokratik DP Parti”si… DP dışındaki tüm partiler; Berlusconi’nin “Özgürlükler Partisi”, Grillo’nun “5 Yıldız Hareketi”, Maroni’nin “Kuzey Ligi”… “şahıs partileri” ve vaatlerin açık artırmaya çıkarıldığı popülizmler olarak anılıyor. DP dışındaki tüm klasik parti örgütlenmeleri erimiş durumda. 25 Şubat seçimlerinden bu yana, Grillo hareketi tarafından ablukaya alınan DP de, bundan böyle çözülme tehdidi ile karşı karşıya… Köşeye sıkıştırılan Bersani liderliğindeki merkez solda yaşanan huzursuzluklar, gelecek seçime dek DP’nin de bölünmesiyle sonuçlanırsa, siyaset sahnesindeki son siyasi parti de tarih olacak. Girdiği ilk genel seçim olan 25 Şubat oylamasında, seçmenlerin yüzde 25’inin oyuna sahip çıkan Grillo liderliğindeki “5* Hareketi”nin, beyan ettiği açık hedef de tam bu: Kalan tek parti olan merkez soldaki DP’yi de un ufak edip silmek! Merkez solun genç seçmenlerinin zaten yüzde 40’ını şimdiden bünyesine çekmiş olan “5*”, DP’nin kalanını da ufalarsa siyasi partilerle ifade edilen “temsili demokrasi” bitecek. Bu, kısacası bir tarihi değişim… İtalyan gazetelerinde bu “tarihi değişimle” ilgili dün, çok sayıda kaygı veren yazı vardı. “Repubblica”nın başsayfasında yer alan bir yorum örneğin,“Partileri Olmayan Demokrasi” başlığını taşıyordu. “Partileri Olmayan Demokrasi”, ortadan çalakalem yapılan bir saptama değil. Grillo hareketinin açıkça sahip çıktığı ve İtalya’nın gitgide yakınlaştığı bir zamane demokrasisinin(!) adı oluyor. Grillo, Grillo’nun başdanışmanı Gianroberto Casaleggio ve “5*”a entelektüel meşruiyet sağlayan Nobelli yazar Dario Fo; birlikte kitap yazmışlar... Kitabın ismi, “cırcır böceği” anlamındaki Grillo adıyla kelime oyunu yapacak şekilde düşünülmüş: “Cırcırböceği Hep Gün Batarken Öter!” “Cırcırböceği….” kitabında açıkça “partilerin radikal biçimde yok olmasını istiyoruz” diyen GrilloCasaleggioFo üçlüsünün vizyonunu irdeleyen “Repubblica” nın başsayfa yorumu son kertede, Hitler ile Grillo hareketi arasında bir parallelik kuruyor. Ve; “Hitler de1932’de Weimar Cumhuriyeti partilerine karşıydı” diyor: “Hitler de Grillo’cuların yaptığı gibi... ‘Biz öteki partilerden farklıyız. Ötekileri mezara gömeceğiz... buyuruyordu”… “Partilerin bıraktığı boşluğun nasıl doldurulacağını; partisiz bir demokrasinin anlamını” soran İtalya’nın merkezsol eğilimli bu çok satan gazetesi, karabasan sorulara “Cırcırböceği….” kitabından aktardığı bir alıntıyla yanıt veriyor: “Partiler hepten ortadan kalktığında; mecliste bunların yerine farklı hareketler, komiteler ve sivil toplum temsilcileri olacak!” Grillo hareketinin arka plan “bilişim örgütlenmesini” hazırlayan bilgisayar gurusu Casaleggio hakkında “Il Giornale” gazetesinde çıkan başka bir yazı ise Aldous Huxley’nin “Cesur Yeni Dünya” tasvirine benziyor. “New Age” akımının parçası “Gaia” tarikatı mensubu olduğu söylenen “guru Casaleggio”nun dünya görüşü uyarınca, “Siyasi sistemler, 2018’de tamamen parasız internete bağlı olan ‘katılımcı demokrasi’nin hâkim olduğu Batı ile; internet bağlantısı kısmi olan Çin, Rusya, Ortadoğu arasında ikiye bölünecek”miş… “2020’de çıkacak olan III. Dünya Savaşı yirmi yıl sürdükten sonra 2040’ta bitecek; savaşı internet düzeni kazanacak”mış… “Nihayet 2054’teki ilk dünya seçimleri, ‘web’ yoluyla yapılacak”mış!.. “İl Giornale” özetle, “Grillo’nun 5* Hareketi, tüm bu uçukluklara inanan Casaleggio’nun elinde” diyor. Fiziken John Lennon’a benzeyen guruyu gazete ayrıca bir “bilişim şamanı Rasputin” diyerek tanımlandırıyor; kişiliğini de “gaddar, kindar ve despot” olarak betimliyor. İtalyan medyası ve GrilloCasaleggio ikilisi arasındaki bilek güreşi sürdükçe; sağda solda 5* hakkında yükselen demokrasi karşıtı iddialar artıyor. Bu iddiaların doğruluk oranı halen tartışmaya açık. Ancak bilinen tek şey Batı demokrasilerinin çok büyük belirsizliklere gebe tehlikeli boşluklar içinde debelendiği. ANKARA Gazi Üniversitesi Hastanesi tarafından bir bölümü otopark olarak kullanılan ve yaklaşık 300 bin TL aylık geliri olan Atatürk Orman Çiftliği’ne (AOÇ) ait sit alanı olan bahçe, cami alanı olarak ilan edildi. Bahçenin üstüne cami ve “şefkat evi”, altına “para basan” otopark yapılacak. Hastanenin Başhekimi Prof. Dr. Mustafa Benekli, “Biz camiye karşı olan insanlar değiliz. Başka yerler de gösterdik, ama bahçe cami yapma kisvesi altında ranta kurban ediliyor. Bazı siyasiler bile ‘böyle hayırlı bir konuyla ilgili artık uğraşmayın’ diyerek beni aradılar” dedi. Ankara Anakent Belediye Meclisi Gazi Hastanesi karşısında AOÇ bünyesindeki alana cami ve otopark yapılmasını kararlaştırdı. Toplam 9 bin 17 metrekarelik alanın üstüne cami ve “şefkat evi”, altına da otopark inşa edilecek. Bunun için anakent belediyesiyle AOÇ Müdürlüğü arasında uzlaşmaya varıldı. Proje kapsamında Emek 8. Cadde ile Çiftlik Kavşağı’ndaki Bayrakkale diye anılan bölgede cami inşaatı başlayacak. Belediye meclisi tarafından alınan kararda, Emek Yunus Emre Cami Yaptırma Derneği’nin 8 bin imzalı dilekçesi nedeniyle kararın alındığı belirtildi. Alanın sit alanı olması nedeniyle gerekli izin lerin alındığı da tutanaklarda yer aldı. Projenin yaşama geçmesiyle Ankara’nın en büyük ve donanımlı hastanelerinden biri olan Gazi Hastanesi’nin zaten çok dar olan bahçesi iyice yok olacak. Tutanaklarda ayrıca bölgede konut, hastane ve birçok resmi kurumun bulunduğunu halkın ibadet ihtiyacını karşılamakta zorluk çektiği ifade edildi. Başhekim Prof. Benekli, cami yapılacak bölgede halen faaliyet gösteren otoparkın üniversite bünyesindeki bir dernek tarafından işletildiğini anlattı. Benekli, “Gazi Üniversitesi Hastanesi, 1100 yataklı bir hastanesi. Zaten küçük bir bahçesi var, bu hastaneden ‘Bizler camiye karşı insanlar değiliz’ Tek geleneksel parti DP ‘Tek nefes alanı’ i Belediye meclisinin “bölgede cam karyışla anla ini kçes gere ihtiyacı var” teşıladıklarını, bunun için de üniversi rdik öne yer için i cam a lard ye ait arsa iye cam ler “Biz lerini anlatan Benekli, başkarşı insanlar değiliz. Bu civarda sınarka nin ka yerler olabilir. Hastane r Eğe . rdik öne ı oray var, i da bir araz sa amaç Allah rızası için cami yapmak yer oraya yapılabilir. Gösterdiğimiz daha merkezi” diye konuştu. faydalanan yaklaşık 5 bin hasta var. Onların yakınlarını ve öğrencileri de hesaba katarsanız günde 30 bin kişi girip çıkıyor. Bu insanların tek nefes alabilecekleri alan burası” dedi. BALYOZ PLANI DAVASINA İLGİNÇ BİR TEBLİĞNAME NUMARASI VERİLDİ Adı artık ‘66666’ İLHAN TAŞCI ‘Cırcırböceği gün batarken öter’ KCK DAVASINA ATANMIŞTI Tercüman sanık çıktı HATİCE TUNCER İstanbul’da görülen “Birinci KCK Davası”na Kürtçe tercüman atandı. Ancak atanan Kürtçe tercümanın davanın tutuksuz sanıklarından İrfan Hülakü olduğu anlaşıldı. BDP Siyaset Akademisi öğretmeni ve öğrencileriyle BDP’lilerin çoğunlukta olduğu 118’i tutuklu 205 sanıklı davanın 22. duruşması gerçekleştirildi. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali Alçık, 116 tutuklu sanığın salonda hazır bulunduğunu, Arslan İşçioğlu ve Sevim Er’inse hastalıkları nedeniyle duruşmaya gelmediğini belirtti. Yayıncı yazar Ragıp Zarakolu tutuksuz sanıklar bölümünde, oğlu BDP Siyaset Akademisi öğretmenlerinden Cihan Deniz Zarakolu tutuklu sanıklar arasında yerini aldı. Duruşmaya 8 tutuksuz sanık katılırken daha önce tahliye edilen Prof. Dr. Büşra Ersanlı ise duruşmaya gelmedi. Duruşma başladığı sırada söz alan sanık avukatlarından Ercan Kanar, davanın 10 günlük periyotlarının sonunda avukatlara 1.5 günlük süre tanındığına dikkat çekti. Avukat Ercan Kanar, 15 Mart’ta tamamlanacak yargılama periyodunda taleplere 3 duruşma günü verilmesini istedi. Başkan Ali Alçık ise taleplerin alınmasına 14 Mart Perşembe günü saat 13.00’te başlanacağını ve 15 Mart saat 15.00’e kadar devam edileceğini belirtti. Avukat Sinan Zincir, İstanbul Adalet Komisyonu’nun davaya Kürtçe tercüman atadığını ifade ederek “Adalet komisyonu, bilirkişi listesindeki İrfan Hülakü’yü Kürtçe tercüman olarak atamıştır. Ancak İrfan Hülakü, bu davada sanık olarak yargılanmaktadır. Yasaya göre menfaat çatışması nedeniyle Hülakü davada tercüman olarak görev alamaz. Başka bir tercüman atanmasını talep ediyorum” dedi. Başkan Ali Alçık ise mahkemeye henüz böyle bir yazı gönderilmediğini söyledi. ANKARA İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 21 Eylül 2012’de karara bağlanan ve korumalar eşliğinde başkente taşınan Balyoz planı dava dosyasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda ilginç bir tebliğname numarası verildi: “66666”. Dosyanın sanıklarından bazılarının avukatı olan Celal Ülgen, numarayı ebcet hesabına göre (rakamları alfabetik sistemle kullanma) “66”nın “Allah” sözcüğü anlamına geldiğini belirterek “Arkadaşlarla galiba bizim işi Allah’a havale ediyorlar diye konuşuyoruz” sözleriyle değerlendirdi. Aralarında emekli kuvvet komutanları Oramiral Özden Örnek ile İbrahim Fırtına’nın da bulunduğu 365 sanıklı Balyoz planı davasının temyiz edilmesi üzerine, 45 klasörden oluşan dava dosyası, özel bir araçla İstanbul’dan Ankara’ya eskortlar eşliğinde taşınmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı getirilen dosyalar için özel güvenlik önlemleri almıştı. Bu kapsamda, başsavcılık, savcıların görev yaptığı kat dışında bir oda oluşturdu. Kapısında herhangi bir isimliğin bulunmadığı odaya alarm ve şifreli kilit sistemi de kurulmuştu. Oda kapısını açmak için, belirlenen şifrenin 5 saniye içinde doğru girilmesi gerekiyor. Aksi halde alarm sistemi devreye giriyor ve idare katında belirlenen birkaç kişinin cep telefonuna anında mesaj gönderiliyor. Kadınlar, Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nü işgal etti 8 Mart öncesi kadına toplu dayak İstanbul Haber Servisi Üniversiteli Kadın Kolektifi üyesi kadınlar, Cağaloğlu’ndaki Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nü işgal etti. Binadan, “AKP’yi uyarıyoruz, kadın düşmanlarına meydan okuyoruz” pankartı sarkıtan kadınlara polis sert şekilde müdahale etti. 23 kadın gözaltına alındı. Kadınları merdivenlerden aşağı sürükleyerek gözaltına alan polisin karakolda ise biber gazı sıkması sonucunda astım krizi geçiren bir kadının hastaneye kaldırıldığı öğrenildi. Tedavisi yapılan kadın tekrar karakola götürüldü. Kadınlar, savcılık kararı ile dün geceyi gözaltında geçirdi. ‘8 MART 8 KADIN’ GECESİ İstanbul Haber Servisi Şiddet sonucu hayatını kaybetmiş ve kamuya mal olmuş Ayşe Paşalı, Melek Karaaslan, Şefika Etik, Meral Tahta, Ceylan Soysal, Mehtap Civelek, Gülşah Sarcan ve Selma Civek adlı 8 kadın, 8 kadın sanatçıda yeniden hayat buldu ve “O ben olabilirdim” denildi. Hülya Avşar, Bergüzar Korel, Nur Fettahoğlu, Burcu Esmersoy, Meltem Cumbul, Ezgi Mola, Dolunay Soysert ve Songül Öden özel makyaj ve kostümlerle hayatını kaybeden 8 kadının yerine geçti. Ünlü isimler, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı himayesinde, Zeytinburnu Belediyesi’nin hayata geçirdiği “8 Mart 8 kadın” projesinde bir araya geldi. Ünlü sanatçıların empati kurdukları şiddet mağduru kadınların duygularını anlattıkları mektuplar, 7 Mart Perşembe günü saat 17.30’da Çırağan Sarayı’nda “8 Mart 8 Kadın” gecesinde tüm Türkiye ile paylaşılacak. Kurgubilim gibi ‘Bizim işi Allah’a havale etmişler’ Dosyayla ilgili tebliğname hazırlayacak olan Yargıtay Başsavcılığı, Balyoz’a tebliğname numarasını da belirledi. Balyoz dosyası “92013/66666” numarasıyla işlendi. Başsavcılığın hazırlayacağı ve dosyaya ilişkin görüşlerini içeren tebliğname, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’ne gönderilecek. Dosyanın numarasını öğrenen kimi sanık avukatları “İşi 66’ya bağlamak” deyimine atıf yaparken kimileri ise 66’nın ebcet hesabına göre Allah sözcüğünün rakamsal karşılığı olduğunu dile getirdi. Avukat Celal Ülgen numara nedeniyle aralarında şakalaştıklarını belirterek “Anlaşılan o ki bizim işi Allah’a havale etmişler” diye konuştu. ERGİN SAYGUN TABURCU OLDU İstanbul Haber Servisi Mehmet Akif Ersoy Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde geçirdiği açık kalp ameliyatı nedeniyle bir süredir tedavi gören emekli Orgeneral Ergin Saygun taburcu edildi. Doktoru ile basın toplantısı düzenleyen Saygun, “1 ay boyunca evimde dinleneceğim ve bu süre zarfından kimseyle görüşmeyeceğim. Hasdal, Silivri, Maltepe’deki silah arkadaşlarım ve komutanlarıma sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum” dedi. Silah arkadaşını öldürüp intihar etti HAKKÂRİ (Cumhuriyet) Hakkâri Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı’nda nöbete giden 2 komando er arasında çıkan ‘alt devre, üst devre’ tartışması kanlı bitti. Üst devresi olan er Ahmet Demir’i göğsünden vurarak öldüren Ramazan Altay, daha sonra piyade tüfeğiyle kendini vurup yaşamına son verdi. Geçen cumartesi meydana gelen olay, iddialara göre şöyle gelişti: Nöbet değişimine giden erler Demir ve Altay arasında ‘devre’ meselesi yüzünden tartışma çıktı. Tartışma, karşılıklı hakaret lerle kavgaya dönüşürken, iddialara göre er Demir, alt devresi Altay’ın boğazını sıktı. Bu sırada Altay da piyade tüfeğini Demir’e doğrultarak tetiği çekti. Demir yaşamını yitirirken nöbet kulübesinin kapısını kapatan Altay bu kez de kendisini öldürdü. Demir’in, evli ve 1 çocuk babası olduğu ve terhisine 2.5 ay kaldığı kaydedildi. Demir’in cenazesi, memleketi Gaziantep’te toprağa verildi. Baba Ali Demir (70) oğlunun şehit sayılmasını isteyerek “Bu işin peşini bırakmayacağız” dedi. Askeri konvoya mayınlı tuzak: 4 yaralı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’ın Lice ilçesi ile Bingöl arasında bulunan Tavşantepe mevkiinde yola daha önceden döşenmiş mayın, askeri konvoyun geçişi sırasında uzaktan kumanda ile patlatıldı. Olayda, kobra tipi zırhlı aracın içinde bulunan 4 asker hafif şekilde yaralandı. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle