13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2013 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Nevruz mesajını, Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in ünlü romanının başlığını manşetinde kullanarak okurlarına duyurdu: “Silahlara Veda!” Oysa Öcalan’ın silahlara veda edin dediği falan yok. Zaten Milliyet’teki başlığı ne bizim medya ne de Batılı medya kullandı. Batı’ya göre Apo ateşkes ilan etti. O kadar! “Silahlar sussun” dedi ama “silahları bırakın” demedi terör örgütüne. Örgüte “yurtdışına çıkın” dedi ama PKK’nin, daha başka silahlarla donanarak çözüm sürecindeki gelişmeleri ve pazarlığı başımızda sallanan Demokles’in kılıcı gibi dışarıdan izlemesine de yeşil ışık yaktı. Mesajın okunmasından sonra Murat Karayılan’ın, örgüt adına yaptığı açıklamadaki “PKK savaşa da barışa da hazırdır” cümlesi bu olasılığı doğruluyor. Aynı açıklamadaki “kendi kadrolarımızı ikna faaliyetindeyiz ama belki Kuzey Güçleri gibi yerlere ulaşamayacaklarını yani silah bırakmakta asıl ulaşılması gerekenlere ulaşmakta güçlük çekilebileceğini” ifade eden cümleler, bir bakıma olası eylemlere açık kapı bırakıyor. ??? Medyamızın, AKP kadrolarının davul zurna halay çekerek destekledikleri Öcalan ve mesajı, aslında kudreti kendinden menkul de olsa bir Cumhuriyet hükümetinin sindireceği içerikte değil... Mesaj dedikleri kimi dayatmalar içeren metin bütünüyle analiz edildiğinde, Öcalan’ın savaş kazanmış bir kumandan edasıyla masaya oturmaya zorladıklarıyla şimdi barışı sağlayacak ama siyasal, ekonomik ve toplumsal yeni bir devlet bünyesi önerdiği anlaşılacaktır. Zira Öcalan, PKK terörünü “isyan” diye niteleyen ve devlete karşı verdikleri savaşı kazanarak Türkiye Cumhuriyeti devletini masaya oturmaya zorlayan “taraf” olduğunu, ne yazık ki kimi yazarların yere göğe sığdıramayıp övdükleri mesajında açıkça söylüyor. Ama söz konusu gazetemiz, Diyarbakır’da yüz binlerce kişi meydanda, “Türkiye ise ekran başında Öcalan’ın mektubu’na kilitlendi” yanlış okumadınız derken bütün Türkiye’nin ekrana kilitlendiğini, “yalakalığın bu kadarına da pes doğrusu” dedirtecek ölçüde ilan ediverdi.. ??? Gazetenin yalakalığını benzeri başka bir olay izledi. Mektup mu, mesaj mı, her ne ise okunduktan sonra Başbakan RTE; kendini öven bir açıklama yaptı: “Mesajlar bizim söylediklerimizle örtüşüyor” dedi. Oysa, “İşte, önceki söylemlerim bak; terör örgütünün başına bile ilham veriyor. Aynen benimsenmesine neden oluyor. Ama lakin cahil, siyasetten anlamaz dediğim muhalefet beğenmiyor” demek istiyor. Terör örgütünün eli kanlı “önderi” ile aynı içerikte düşünür olmakla övünen, ne mutlu millete ki böyle bir başbakanımız var diyen yorumlar, demeçler okursanız, adım gibi biliyorum, şaşırmayacaksınız! ??? Öcalan topluma ilk bakışta hoş gelecek kimi söylemleri arasında temel görüşünü özetleyecek saptamalar yaptı. İki halkın, Türklerle Kürtlerin; Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na dek her alanda; savaşta da cumhuriyeti kurarken de eşitliğe dayanan birliktelikleri ile Türkiye Cumhuriyeti’ni yarattıklarını iddia ve ilan ediyor. Dün Güncel’de Çanakkale Savaşları’na katılıp şehit olanların hangi bölge illerinden geldiklerini Türksolu’nun internette yayınladığı verilere dayanarak açıkladık. Bugün, önceki günkü tabloya, Türkiye’yi Türk ve Kürt halklarından ibaret göstermeye çalışan ve Kurtuluş Savaşı’nın Kürtlerin katılımıyla zafere ulaştığını iddia edecek içerikteki Öcalan’ın tarihsel palavralarına yanıt olacak bir başka tablodaki bilgileri ekliyoruz. Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşen askerlerimizin hangi illerden geldiklerini gösteren tabloya göre; Şehitlerimizin yüzde 34’ü,11759’u Karadeniz; yüzde 25’i, 8.827’i İç Anadolu; yüzde 15’i, 5.307’i Ege; yüzde 7’i, 2.488’i Marmara; yüzde 12’i, 4.210’u Akdeniz; yüzde 5’i, 1.609’u Doğu Anadolu; yüzde 2’si, 685’i Güneydoğu illerinden... Fakatttt; Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında onca şehit veren, örneğin Karadeniz ya da İç Anadolu veya diğer bölgelerin insanları... ….bugün Öcalan ve Kürt milliyetçilerinin dayattığı gibi; “Kurtuluş Savaşı ortak çabamızın eseridir. Öyleyse? Güneydoğu ve Doğu illerine demokratik özerklik verilmesine, yeni anayasada ayrı bir statü ile anılmaya hak kazandık” gibi kabul edilemez iddialarla ortaya çıkmıyorlar. ??? Özet: RTE’nin sürekli açıkladığına göre, Türkiye Cumhuriyet’i üç temele dayanıyor: “Tek devlet, tek millet, tek bayrak!” Öcalan’a göre Türkiye Cumhuriyeti; “tek devlet, tek bayrak... ...ama illaki iki millet!” Yiyen olursa! HABERLER Adli Tıp Kurumu Prof. Dr. Hilmioğlu’nun başvurusuna cevap vermedi GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Randevu bile yok İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklu bulunan ve ağır hastalıklarıyla mücadele eden eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na, mahkeme kararına karşın Adli Tıp Kurumu, 1 aydır randevu vermedi. Ağır siroz ve kanser teşhisi konulan Prof. Dr. Hilmioğlu’nun kardeşi ve avukatı Hayati Hilmioğlu “Adli Tıp Kurumu tarafsız değil, talimatla hareket eden bir kurum. 23 yıllık avukatlık hayatımda kendimi hiç bu kadar çaresiz ve zavallı hissetmemiştim. Kimi kime şikâyet edeyim” diye isyan etti. Hilmioğlu’nun avukatlarının, ağır hastalıklarına dikkat çekerek Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi talepleri İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 18 Şubat tarihli duruşmada kabul edildi. Mahkeme “Hilmioğlu’nun cezaevinde kalmasının hayati kesin bir tehlike teşkil edip edemeyeceği” konusunda rapor düzenlenmek üzere Adli Tıp Kurumu’na sevkini kararlaştırdı. Hayati Hilmioğlu “Adli Tıp Kurumu, artık tarafsız değil, talimatla hareket eden bir kurum haline geldi. Ne zaman ki başbakan, adalet bakanı ‘randevu ver’ derse verir. Bundan önceki Adli Tıp randevusu 4 ayda gelmişti. Bu kez de böyle ola ? Baştarafı 1. Sayfada yargılamalar boyunca adım adım birleştirilen iddianamelerin kötü bir özeti. Aslında özet de değil, tam bir yığın. 8 Nisan’da başlayacak olan yeni aşamaya dek mütalaadaki bütün hukuksuzlukları, kabul edilemez yanlışlıkları kamuoyunun sağduyusuna aktarmak, yargılamayı gerçek anlamda halkın vicdanına taşımak gerekiyor. Davada yanıt bekleyen başlıca sorulardan biri şu: Ergenekon terör örgütü nerede? Dava tümüyle böyle bir örgütün varlığı iddiası üzerine kurulu. Savcılar, 5 yıl önce iddianame hazırlanırken bir araya getirdikleri, birbiriyle çelişkili, belge değeri tartışmalı dokümanları mütalaaya da taşımışlar, “örgüt sabittir” deyip çıkmışlar. Yargılama boyunca sanıklar bir yana, tek bir tanık bile “Evet ben böyle bir terör örgütü biliyorum, gördüm” demedi. Tam tersine kimi tanıklar dosyadaki iddiaların gerçek dışı olduğunu ifade etti. Tek bir devlet kurumu, “Evet böyle bir örgütün izine rastladık, şu işlemi yaptık” demedi. Mütalaada “örgütün faaliyetleri” diye sıralanan eylemler dahil, örgütsuçdelilsuçlu bağlantısıyla açıklanmış tek olay yok. Mütalaaya göre Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en tepesine atama yapacak kadar güçlü olan örgüt, para kaynağı bulmak için güvenlik şirketi kurmuş. ??? Mütalaa en hafif anlatımla, dürüstçe hazırlanmamış. 5 yıl önce oluşturulan şablon hiç değiştirilmeden aynen uygulanmış. Pek çok sanık yargılamalar boyunca hakkındaki iddiaları çürüttü. Örneğin; kimi asker kökenli sanıklar, ruhsatlı silahlarının “terör örgütü silah listesi” diye yazılmasına itiraz edip ruhsatlarını mahkemeye getirterek buna yanıt verdiler. Mütalaada bu tür somut itirazlar bile dikkate alınmamış. Duruşmalar sırasında sanıkların söylediği kimi sözlerden özel anlamlar çıkarılmış, aleyhine delil olarak konmuş. Tanık ifadeleri davanın en tartışmalı bölümünü oluşturuyor. Mütalaada ifadeler cımbızla ayıklanmış, sanıkların aleyhine yorumlanabilecek bölümler ağırlıklı hale getirilmiş. Kaldı ki bu dava dinlenen tanıklardan çok dinlenmeyen tanıklarla anılacak. Mütalaanın pek çok yerinde Tuncay Güney’in adı geçiyor. Gerek Güney’in ifadeleri gerekse ondan elde edilen belgeler iddiaların kanıtı ve tamamlayıcısı olarak yer alıyor. Tanıklar Tuncay Güney’in dinlenmesi için mahkemeye başvurdu, Güney istenirse video konferans yoluyla konuşabileceğini açıkladı. Ancak mahkeme bunu kabul etmedi. Oysa Tuncay Güney daha 2 ay önce, “Ergenekon düzmece bir kurguydu” demecini verdi. Mütalaanın pek çok yerinde Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Ergenekon soruşturmasının başlamasına neden olan süreçteki rolüne vurgu yapılıyor, MİT’in kimi duyumlarını Genelkurmay’a aktarması konu ediliyor. O dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un dinlenmesi için sanıkların yaptığı başvuruyu mahkeme önce kabul etti, sonra vazgeçti. Atasagun da Ergenekon iddiaları için, “Ciddiye alınmayacak saçma sapan şeylerdi” değerlendirmesi yapmıştı. Kamuoyu Ergenekon haberlerini en çok AKP Milletvekili Şamil Tayyar’ın gazetecilik dönemindeki yazılarından, kitaplarından öğrendi. Mahkeme Tayyar’ı da önce dinleme sonra dinlememe kararı aldı. Zira Tayyar da son dönemde, “Benim yazdığım Ergenekon bu değildi” demeçleri vermişti. Bütün bunlar gösteriyor ki; ilk kurguyu bozacak hiçbir şeye mütalaa sürecinde yer verilmedi. ??? Mütalaanın ana unsurlarından birisini, Ergenekon terör örgütü üyesi askerlerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, polislerin ülkede kaos ortamı yaratıp darbe yapma girişiminde bulunması oluşturuyor. Burada da ne hukuken “teşebbüs” suçunun oluşabilmesi için aradığı unsurlar var ne de zorla ilişki içinde gösterdikleri insanlar arasında “suç” niteliği taşıyacak bir bağ var. Mütalaayı değişik boyutlarıyla irdelemeyi sürdüreceğiz. Bu süreci seyretmek, Aziz Nesin’in “Du Bakali N’olcek” öyküsüne benzeyecek. Bundan sonra ne olur, ne yapmalı, sorusunun yanıtı net; adaleti halkla birlikte aramalı. Bunun ayrıntılarını yarına bırakalım. Haberal’ın doktorları savunma yaptı HİLAL KÖSE Ergenekon davasında tutuklu yargılanan CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın taburcu olabileceğini bildiren sağlık raporunu İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden sakladıkları iddiasıyla tutuksuz yargılanan İstanbul Üniversitesi (İÜ) öğretim üyesi 5 doktor suçlamaları reddetti. 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan ve İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki oturumda savunma yapan İÜ Kardiyoloji Enstitüsü’nde görevli Prof. cak” diye konuştu. Avukat Hilmioğlu tepkisini “Adli Tıp Kurumu’nu kime şikâyet edeceğim? Adalet bakanına mı? Zaten talimat veren Adalet bakanı. Savcılığa suç duyurusunda bulunsam, savcılar da talimatla hareket ediyor. 23 yıllık avukatım, kendimi bu kadar çaresiz, zavallı hissetiğim anı hatırlamıyorum. Ölümcül hastaları niye içeride tutuyorsunuz? Bir insanda bu kadar kin olmaz. Bütün yolları kapamış vaziyetteler. Elim kolum bağlı. Onun için ben bunları Allah’a havale ediyorum. Dr. Cengiz Çeliker, “Bu suçlama onur kırıcı. Hipokrat yeminine sadık kaldım. ‘Ventriküler taşikardi’ kadiyolojik açıdan çok ciddi, hayati tehlikesi olan bir hastalıktır” dedi. Eski İÜ Kardiyoloji Enstitüsü Müdürü Erhan Kansız ise görevinin raporu başsavcılığa bildirmek olduğunu söyledi. Prof. Dr. Nazmi Gültekin ise “Türkiye’de hasta bakmak suç oldu. Hayati riski olduğuna dair 50 kişi rapor vermiş, günah keçisi biz olduk. Suçlamaları kabul etmiyorum” dedi. Dava 17 Mayıs’a ertelendi. den 6 gün önce dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Başbakan Erdoğan, aynı YÖK Kanun tasarısını görüştüler. Fatih Hilmioğlu’nun YÖK Kanun Tasarısı’nı görüşmesi, terör örgütü suçuysa, YÖK yasa tasarısını konuşan herkesi örgüt üyesi mi sayacağız? Kimi kime şikâyet edeceğim. Bir ışık gördüğüm her yere gidiyorum ama bütün ışıklara kendi adamlarını koymuşlar. Gideceğiniz son nokta yargıdır. Yargıyı da kuşatmışlar. Allah bize yardım etsin.” Prof. Dr. Hilmioğlu Esas hakkındaki mütalaa Artık yapabileceğim fazla bir şey yok” sözleriyle dile getirdi. Savcıların esas hakkındaki mütaalada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istediğine dikkat çeken avukat Hilmioğlu şöyle konuştu: “Savcıların, hâkimlerin önüne bütün delilleri koyduk. 9 Eylül 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı’nı ziyaret edip YÖK yasa tasarısını görüşmelerinin örgüt toplantısı olduğunu iddia ediyorlar. Bu görüşme ‘Askeri Casusluk’ davasında talimatla ifade ‘Fişlendik, mağduruz’ ruşması yaptı. Askeri birliğin havadan fotoğraflarını çekerek suç örgütüne sızdırmakla suçlanan emekli askeri pilot Hızır Alp Okur, “F16 ile fotoğraf çektiğim iddia ediliyor. Oysa bu uçakla havadan fotoğraf çekmek imkânsız” dedi. Davada adı geçen hiçbir sanığı tanımadığını dile getiren Okur, suç örgütünün kendisini fişlediğini belirterek “İçeride başka bir odak tarafından bunun yapıldığını düşünüyorum” dedi. Sivil memur İlknur Yüksel ise “Kişisel verilerim kaydedildi. Bana ait görüntüler internette yayımlandı. Bu nedenle mağdurum. Savcılığa suç duyurusunda bulundum” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İzmir’de 357 kişiye yönelik açılan “Askeri Casusluk” davası kapsamında Ankara’da 19 kişi, talimatla savunma yaptı. İzmir’deki mahkemenin talimatı üzerine, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi yargıç Hakan Oruç, 2 sivil kadın memur ile 17 asker için talimat du Eski MİT’çi Mehmet Eymür ifade verdi ‘Suikastlar ÖKK işi’ Silivri’de şüpheli, sanık ve avukat 3’ü bir arada İstanbul Haber Servisi Ergenekon ve Balyoz davalarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin suç duyuruları sonucu açılan davalar ve soruşturmalarda ifade veren ve birbirlerinin savunmasını üstlenen avukatlar, dün sabah Silivri Adliyesi’nde yoğun saatler geçirdi. Sabah saatlerinde Silivri Adliyesi’ne giden avukat Serkan Günel, Ergenekon davasında müvekkili emekli albay Levent Göktaş aleyhine beyanlarda bulunan tanık Özcan Tozlu’ya hakaret ettiği gerekçesiyle avukatı Hüseyin Ersöz eşliğinde Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’nda şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Daha sonra avukat Hüseyin Ersöz Silivri Ağır Ceza Mahkemesi’nde “mahkemeye hakaret” suçlamasıyla 3. kez hâkim karşısında çıktı. Bu kez Ersöz’ün avukatı olarak Serkan Günel, savunma makamında yer aldı. Balyoz davasında emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın avukatlığını yapan Ersöz ile eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına’nın avukatı Yiğit Kâzım Akalın, 11 Şubat 2011 tarihli duruşmada 163 emekli ve muvazzaf askerin toplu tutuklanma kararına karşı gösterdikleri tepki nedeniyle Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade verdi. ‘Silivri’ye suç duyurusu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İşçi Partisi (İP), Ergenekon ile Balyoz davaları hâkim ve savcıları hakkında HSYK’ye suç duyurusunda bulunarak bu isimlerin meslekten ihraç edilmesini istedi. İşçi Partisi üyesi yaklaşık 200 kişi, dün HSYK önünde toplanarak Ergenekon davasında açıklanan mütalaa ile Diyarbakır’daki Nevruz’u ve Abdullah Öcalan’ın mesajlarını protesto etti. Eylem nedeniyle HSYK önünde çevik kuvvet polisleriyle geniş güvenlik önlemi alındı. Konuşmanın ardından sıraya giren grup, HSYK’ye tek tek suç duyurusu dilekçelerini verdi. Dilekçede, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ile Balyoz davasını karara bağlayan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi üyeleri ile bu soruşturmalarda görev alan savcıların meslekten ihraç edilmesi istendi. İstanbul Haber Servisi Zirve Yayınevi davasında tanık olarak ifade veren eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, Ergenekon davası kapsamında tutukluyken Silivri Cezaevi’nde yaşamını yitiren MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun, eski HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak’a suikast emri verdiğini ileri sürdü. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatıyla İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak ifade veren Eymür, “Beyaz Kuvvetler” in, bölgelere göre oluşturulmuş, savaşta cephe arkası çalışmaları yapması düşünülen kısım olduğunu söyledi. Eymür MAK’ın faaliyetlerinin ise daha çok PKK’ye lojistik sağlayan kişi ve kurumları tespit etmeye yönelik olduğunu kaydederek “PKK ile mücadele eder. Yurtdışı çalışmalar yapabilir” dedi. Sivil olmayan askeri unsurlara ise “Siyah Kuv vetler” denildiğini belirten Eymür, şöyle devam etti:“Günümüzde bu yapı BordoBereliler olarak bilinmekte. Kozinoğlu geldikten iki ay sonra alt birimlerine Bozlak’a suikast emri vermişti. Soruşturma açtım, disiplin cezası uyguladım. Ancak uzaklaştıramadım. Teşkilatta dahi himaye gördü. Kıbrıs’taki bir tatbikatta Hüseyin Kıvrıkoğlu’na yapıldığı düşünülen suikast teşebbüsünde arkasında duran albayın şehit olduğunu biliyoruz. Buradaki eylemin, bu yapı çerisinde yapıldığını duydum. Savaş olmadığı zamanlarda tam olarak ne ile iştigal ettiklerini bilmiyorum”. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın (ÖKK) Genelkurmay 2. Başkanlığı’na bağlı olduğunu ifade eden Eymür, Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi (TUSAD) diye bir yapı duymadığını söyledi. Hünalp uğurlandı Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) üyesi, Basın Şeref Kartı ve 1999 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü sahibi, şair Ayhan Hünalp (86) dün son yolcuğuna uğurlandı. TGC üyesi, Basın Şeref Kartı ve 1998 Burhan Felek Basın Hizmet Ödülü Sahibi Şemsi Sılkım (90) da dün yaşamını yitirdi. Şemsi Sılkım, bugün öğle namazının ardından Şişli Camisi’nden alınarak Feriköy Mezarlığı’nda toprağa verilecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Genel Merkezi ve Adalet Bakanlığı’na yönelik saldırıların faillerini yakalamak amacıyla 14 adrese hava destekli operasyon düzenlendi. Operasyonda saldırıları gerçekleştiren DHKPC militanları bulunamadı. Kimlikleri belirlenen üç kişinin Muharrem B, Murat B. ve eski Limanİş Genel Başkanı Hasan Biber olduğu belirtildi. Hava destekli DHKPC operasyonu Ankara Emniyeti Terörle Mücadele ekipleri, Mamak’ta, İdil Can Kültür Merkezi ve Ankara Haklar Derneği’ni de kapsayan aramalar sırasında bazı yerlere kapıyı kırarak girdi. Aramalarda çok sayıda dokümana el konuldu. Bazı noktalarda ise silah ele geçirildiği iddia edildi. Bu arada Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, saldırıları düzenleyenlerin yakalandığı iddiasını yalanladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle