12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 8 HABERLER CUMHURİYET 19 MART 2013 SALI Hukukçular: Zıt insanlar ‘örgüt’ torbasına atıldı. Gizli tanıklar rencide etti Topluma, ‘Barış istiyorsanız Öcalan’ın affına rıza gösterin’ mesajı verildi ‘ ‘ ‘Süreç’le ilişkili Dava tanıktan ve kanıttan yoksun... mahkeme maddi temelinden yoksun kanıtsız ve tanıksız ve bu savlar doğrultusunda hükme varmasın ve Türk Ceza Hukuku’na çok ters, çağdaş hukuka aykırı bir hüküm ortaya çıkmasın. Avukat Dayanışma ve Hukuk Araştırma Vakfı Başkanı Uğur Yetimoğlu: Savcının mütalaası bizim için beklenen bir karardı. Silivri mahkemelerinde hiçbir zaman gerçek bir yargılama yapılmadı. Gerek sanıkların gerekse müdafilerinin talepleri dikkate alınmadı. Bırakın hukuku, kanuna aykırı şekilde talepler hep reddedildi. Örneğin ceza yargılamalarına aykırı olarak İlker Başbuğ’un tanığının dinlenmemesi yargılamanın gerçek yüzünü gösterdi. Hukuka ve kanuna aykırılık cereyan eden bir mahkemede olumlu bir karar da beklenmiyor. Sadece sonucu önceden belli olan mahkemede savcı mütalaa verdi. Bundan sonra mahkemenin vereceği karar ve Yargıtay aşamasına bakılacak. İLHAN TAŞCI Çizme’nin Yeni Derviş Ruhu “Fakir kilise ile fakirlerin ‘papa’sı olmaya kararlı” Françesko’nun yeni derviş ruhuyla açtığı papalık dönemi bugün Roma’da başlıyor. Hükümetdevlet başkanları, delegasyon şeflerinin katıldığı görkemli bir törenle bugün resmen göreve başlayacak olan çiçeği burnunda papa, Vatikan’da ilk pazar ayinini yaptı bile. Aziz Petrus Meydanı’nda 150 bin kişinin katıldığı ayine, kimsenin anlamadığı ağdalı Latince ifadeler yerine, yürekleri ısıtan bir “Günaydın!”la başlayan yeni papa, çoktan İtalyanların gönlünü çeldi. Arjantinli papanın İtalyan kökenli olmasının rolü bunda büyük… Kulakları tırmalayan kesif yabancı aksanıyla belleklerde yer eden önceki papaların Polonyalı Papa II. Jean Paul ile Alman Benediktus’un ardından, İtalyancaya hâkim olan yeni papa, ilk günden doğal olarak 10 galip. Arjantin’e göç eden bir İtalyan aileden gelen Papa Françesko’nun, tek gücü dil hâkimiyeti değil… Françesko; papalık balkonuna çıktığı andan itibaren, olağanüstü bir “iletişimci” olduğunu kanıtladı. Gaflarıyla ünlü selefi Papa Benediktus, benzerine az rastlanan bir halkla ilişkiler badiresiydi. Ağzını açarken yaptığı İslam karşıtı konuşmalarla aldığı yoğun tepkiler hâlâ hatırlarda… Benediktus’tan önceki Papa II. Jean Paul gerçi, “piar” sanatının pirini bilirdi. Ama o da aşırı şovmendi! Françesko, kendisini hiç zorlamadan, insanlarla haşır neşir olabilen çok doğal bir iletişimci! “Aziz Petrus” katedralinin balkonundan alçakgönüllü hatırşinaslıkla dile getirilen bir “iyi akşamlar”/ “günaydın” dileği, İtalyan halkının birkaç günde hemen “Papa işte budur!” demesine yetti. Papanın, Vatikan’ın gösteriş sembollerini dışlayan bir sadelik içinde yaşaması; lüks Mercedes’ler yerine minibüslere iltifat etmesi, korumaları bypass’layıp halkı kucaklaması, papalık ismi olarak; “fakirler ve doğanın koruyucu azizi” bilinen Aziz Françesko’nun adını alması, İtalyanların hep gönlüne giden yolu kısalttı. Kimilerince faşist Arjantin cuntasına zamanında omuz vermekle suçlanan papanın, geçmiş günahları orada burada yazılıp çizilse de, kimse artık 30 yıl öncesinin bilançolarıyla pek meşgul değil. Seküler Avrupa’yı “yeniden Hıristiyanlaştırmak” kaygısıyla, Katolikliğin güçlü olduğu Güney Amerika’dan bilhassa seçilip Vatikan’ın başına getirilen papanın, ilk önceliği “Katolikliği yeniden yaymak misyonu” şeklinde belirleniyor. Eski Kıta’dan vaktiyle “yeni dünya”ya gidip Latin Amerika’yı “Hıristiyanlaştıran” tarihteki Cizvitler gibi; Katolik kilisesinin bu ilk Cizvit papası bu kez “yeni dünya”dan gelip “Eski Kıta”yı Hıristiyanlaştırmayı misyon ediniyor. Bu misyonerlikle atbaşı giden biçimde papanın diğer öncelikleri, malidini skandalların teslim aldığı kiliseyi skandallarından arındırmak, skandallarla büsbütün kiliseden uzaklaşan halkla yakın markajdan temas kurmak oluyor. Papanın ilk andan beri işte, bir mahalle papazı gibi, halkla içli dışlı olma gayreti içine girmesinin nedeni bu. “Halkla kiliseyi kucaklaştırmak” diye nitelendirebileceğimiz bu yeni misyonun yanında, İtalya’nın yeni Grillo olgusuyla siyasette kendi cephesinden halkla yeniden kucaklaşmanın gayreti içinde… Oyların dörtte birini alarak sandıkta sürpriz yaratan 5 Yıldız Hareketi’nin (5YH) kurucusu Beppe Grillo bu paralelliği açıkça “Vatikan’ın Aziz Françesko’culuğu ve 5YH arasında çok büyük yakınlıklar var. Bu bahar, tatlı bir deprem haberciliği yapıyor!” diyerek vurguluyor. Grillo hareketinin gurusu olduğu söylenen Gianroberto Casaleggio da, “5YH’nin doğum tarihi olarak bizim Aziz Françesko gününü (4 Ekim) seçmemiz rastlantı değildir” diyor: “(Aziz Françesko gibi) biz de siyasete parasız girdik. (Françesko gibi) Doğa ve hayvanlara da saygılıyız!” VatikanGrillo hareketi arasında; geçen ayki seçimden bu yana dikkat çekici bir paslaşma sürüyor. 5YH liderleri, yeni papanın ilham kaynağı “AZiz Françesko”ya övgüler düzerken; Vatikan’ın “yarı resmi” yayın organı “Ossevatore Romano” gazetesinin de Grillo hareketine iltifatlar düzdüğü gözden kaçmıyor. Yükselen 5YH ile Papa Françesko arasında; dayanışma, cemaat olma değerleri ve aşırı tüketimlüks karşıtlığı gibi konularda ortak buluşma/zemin arayışı var. Ekonomik, sosyal, politik krizin yarattığı doğal ivmeler, bu zemin arayışını zorunlu kılıyor. Geçen hafta sonu bu bağlamda meclis başkanlığına seçilen Laura Boldini’nin cumhurbaşkanlığı köşküne ilk ziyaretini örneğin, yanına koruma almadan yürüyerek yapması; İtalya’ya hâkim olan aynı iklimin ürünü. Merkez soldaki “Sol, ekoloji, özgürlük” partisinden olan Boldini gibi, “Demokratik Parti”den senato başkanlığına seçilen Pierro Grasso da her demeçle gene “saydamlık, temizlik, yolsuzlukla savaşı” vurguluyor… 8 milyonun fakirlik sınırında yaşadığı, her üç aileden ikisinin ay sonunu zor getirdiği Çizme’de “Grillo’culuk” ve dervişçe kıt kanaatkârlığı savunan “Aziz Françesko’culuğun” böyle el ele… uzun yol alacağı anlaşılıyor. Gizli tanıklar adaleti zedeledi zedeledi Hukukçular mütaalayı şaşırtıcı bulmadı: Demokraside yeri yok İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında esas hakkında mütalaayı değerlendiren hukukçular, “mütalaanın şaşırtıcı olmadığını, demokraside yeri olmadığını ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği için tasfiye haline sokulan bir mahkemenin savcısının delillere dayanmayan, gerçeklerle bağdaşmayan ve önceden nasıl yazılacağı bilinen bir mütalaa sunduğunu, bu nedenle herkese büyük görevler düştüğünü” belirttiler. Hukukçuların değerlendirmeleri şöyle: Ceza avukatı Kemal Kumkumoğlu: Bu dava başlarken iddianame zaten kanıttan ve tanıktan yoksundu. Bugüne kadar sürdürülen kovuşturma aşamalarında da sanıkların suçluluğunu kanıtlayacak nitelikte hiçbir tanık ve kanıt varlığı ortaya konulamadığı halde iddianamenin varlığında sürdürülen kovuşturmanın sonunda esas hakkındaki mütalaasında iddia makamı, bütün kanıtlardan ve tanıklardan hiçbir konuda katkı olmadığı halde yüksek düzeyde cezalandırma savları ile mütalaasını sunmuştur. Savunmanın bu konudaki yüksek düzeydeki haklılığı karşısında umulur ki sayın örgütün başında olduğunu söylemenin yanlışlığına dikkat çeken Prof. Dr. Timur Demirbaş, şunları kaydetti: “Onu oraya atayan makam net olduğuna göre, yıllarca birlikte çalışıldığına göre şimdiye kadar neden müdahale edilmemiş ya da onların sorumluluğu olabilir mi, sorusu gündeme gelir. Sınırsız olarak herkesi örgüte dahil ederseniz pekâlâ Başbakan’a kadar gidebilir. Birlikte çalışmadı mı bunlar? Gizli tanıklar olayı da adalet duygusunu rencide eder şekilde. Örgütün 2 numaralı isminin gizli tanık olarak ortaya çıkması, bunlar da vicdanları rahatsız eden şeyler. Adaletin oluşması için birtakım şekli şeyler yetmiyor. Kamuoyunda da bunun oturması, objektif olarak adil bir yargılama yapıldığına dair inancın oluşması gerekiyor. AİHM’nin kararları da var bu yönde. Buradan çıkacak karar hiçbir şekilde adil olmayacak. Kimseyi de inandıramazlar.” ANKARA Ergenekon davasında aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un da bulunduğu sanıklar hakkında müebbet hapis cezası istenmesi ve örgüt yorumu tartışma yarattı. Prof. Dr. Timur Demirbaş, sınırsız şekilde herkesin bir örgüte dahil edilmesini eleştirirken, “Genelkurmay Başkanı ile Başbakan yıllarca birlikte çalıştığına göre onun sorumluluğu da olabilir mi? Pekâlâ Başbakan’a kadar gidebilir” yorumunu yaptı. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da açıklanan mütalaanın önceden bilindiğini belirterek olanların Abdullah Öcalan ile yapılan pazarlık ? Eski Genelkurmay sürecinden bağımsız olmadığını belirtti. Başkanı’nın suç işlemek için bir Emir komuta zinciri nerede İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Timur Demirbaş, anayasa değişikliği sonrası Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması gerektiğini vurgulayarak “Bir defa yargılamanın anayasadaki düzenlemeye aykırı olduğu açık” dedi. Birbirine tamamen zıt düşüncede olan insanların bir örgüt kapsamında birleşmesinin düşünülemeyeceğine işaret eden Demirbaş, “Örgüt denildiği zaman süreklilik, suç amacıyla bir araya gelme, emir komuta söz konusudur. CMK hukukunda bunlar örgütün varlığı için temel unsurlardır. Davada ise birbirine zıt insanlar bir araya getiriliyor. Genelkurmay Başkanı’nın, mafya üyeleriyle, bir araya gelemeyeceği kişilerle böyle bir örgüt içinde olduğu düşünülemez. Anlamak mümkün değil. Ben hukukçu olarak bunu anlayamıyorum” değerlendirmesini yaptı. Faşist geçmişe aldıran pek yok ‘Mütalaa belliydi’ ? Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, esas hakkındaki mütalaanın şaşırtıcı olmadığını belirterek “Demokraside yeri olmadığı ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiği için tasfiye haline sokulan bir mahkemenin savcısı, delillere dayanmayan, gerçeklerle bağdaşmayan ve önceden nasıl yazılacağı bilinen bir mütalaa sunmuştur. Bundan sonra savunmalar alınacaktır. Ancak yaptıkları yapacaklarının teminatı olan mahkeme, düşman ceza hukukunu bile aratır şekilde adil yargılanma hakkının bilinen bütün kurallarını hiçe sayarak yaptığı yargılamanın neticesinde korkarım ki peşinen yazdığı hükmü ilan edecektir” diye konuştu. Bu olanların Öcalan ile yürütülen anayasa pazarlığı sürecinden bağımsız düşünülemeyeceğini anlatan Feyzioğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Toplum, ‘Barış istiyorsanız; zindandaki gazetecilerinizi, komutanlarınızı, profesörlerinizi, avukatlarınızı, sevdiklerinizi geri istiyorsanız; terör örgütü liderinin affına ve bir siyasi lider olarak sahneye çıkmasına rıza gösterin’ noktasına getirilmek istenmektedir. Türkiye’nin hukuk devletine ve demokrasiye dönüşten başka çaresi yoktur. Bu sebeple herkese büyük görevler düşmektedir.” Vatikan’la Grillo paslaşıyor Biz seni biliyoruz Tuncay Hüseyin Aygün’den anlamlı destek döndü; Cemal Ağabey alındığı yerde arabadan dışarıya fırlatıldı; ayaklarında falaka izleriyle yürüyemedi sokaklarda, sabaha kadar uyumadı; sabah İHD’ye, savcılığa gitti, şikâyetçi oldu; tek bir kişi onu dinledi; yaralarına baktı; işkencecilere lanet okudu, çalıştığı gazetede haber yaptı; Cumhuriyet Ankara Büro’dan Tuncay Özkan genç bir gazeteciydi; Cemal Ağabey’e yapılan ‘illegal işkenceyi’ dünyaya duyurdu; bugün hükümetin doğrudan emriyle kurulan Ergenekon mahkemesi savcısı, Tuncay’a ‘Ergenekon üyesi’ diye ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiş; Recep Tayyip Erdoğan dört ay hapis yattığı için 15 yıldır duygu sömürüsü yapanlar 4 yıldır tutuklu olan Tuncay’a bir hücrede ömür boyu kalma cezası verilmesine sevinecekler, ‘Türkiye demokratikleşiyor’ sözleri edecekler nefret damlayan ekranlarında ve ‘köşeleri’nde; Tuncay Özkan biz seni biliyoruz; çeyrek yüzyıl evvel bir işkence kurbanına uzattığın yardım elini hiç unutmuyoruz; dün gibi aklımızda…” Haber Merkezi CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, Ergenekon davasında hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen gazeteci Tuncay Özkan’a, gençliğinde yaptığı bir işkence haberini anımsatıp “Biz seni biliyoruz...” diyerek destek verdi. Aygün, Egerekon davasında savcının mütalaasını okuduğu sıralarda, Özkan ile ilgili bir anısını Facebook üzerinden paylaştı. Aygün, ‘Cemal Ağabey’ dediği bir tanıdığının yaklaşık 25 yıl önce Ankara Cebeci’de yolda yürüdüğü sıranda yanında duran sivil bir polis aracına zorla bindirilerek Gölbaşı’na götürüldüğünü belirterek şöyle devam etti: “...Araba Gölbaşı’na çekildi, dayak altında soyundu; falakaya yatırıldı; çırılçıplak vücudu suyla dövüldü; tehdit ve işkence gün batana kadar sürdü; işkenceciler sadece susan bu adamın gözlerini açtı; sordu; ‘Burası Gölbaşı, altında kaç ceset yatıyor haberin var mı?’ Cemal Ağabey ne göle, ne polislere baktı; gün döndü akşam oldu; işkenceciler bitap düştü; dört adam içlerinde Cemal, beyaz Renault ile Cebeci’ye Aygün’ün vekilliği tehlikede CHP Milletvekili Sinan Aygün’ün hüküm giymesi durumunda vekkilliği düşecek İLHAN TAŞCI ANKARA Ergenekon davasında savcılığın esas hakkınralarında eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, emekli Tümgeneral Erdal Şenel, sendikacı Mustafa daki görüşünde ağırlaştırılmış Özbek gibi pek çok sanık tutuksuz yargılanıyor. Tutuksuz sanıkmüebbet hapis cezası istenen CHP Ankara Milletvekili Sinan lardan hakkında ceza verilenlerin cezasının infazı normalde karar Yargıtay tarafından onanıp kesinleştikten sonra gerçekleştirilir. Aygün’ün hüküm giymesi duAncak mahkemenin burada çok üst sınırdan haklarında ceza verumunda vekilliği otomatik olarilenler için “kaçma şüphesi”, üst sınırlardan verilen cezanın rak düşecek. ağırlığı gibi kimi gerekçelerle Yargıtay aşamasından önce kararıAygün’ün milletvekili olması nı açıklarken tutuksuz sanıklardan kimileri hakkında yakalama nedeniyle hakkındaki olası kakararı çıkartması yüksek bir olasılık olarak değerlendiriliyor. rarla ilgili farklı bir süreç işleyecek. Anayasanın “yasama dosuçlar bu kapsamın dışında değerlendiriliyor. kunulmazlığı”nın düzenlendiği 83. Anayasanın 14. Maddesi ise şu hükmü içeriyor: maddesinin 2. fıkrası “Seçimden “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden önce veya sonra bir suç iş hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünlediği ileri sürülen bir mil mez bütünlüğünü bozmayı ve insan hakletvekili, Meclisin kararı larına dayanan demokratik ve lâik Cumolmadıkça tutulamaz, sor huriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan guya çekilemez, tutukla faaliyetler biçiminde kullanılamaz...” namaz ve yargılanaAygün hakkında mahkemenin vereceği maz”hükmünü öngörüyor. olası hüküm Yargıtay tarafından onanınAncak bunun istisnası olarak ca kesinleşmiş olacak. Yargıtay’ın bu ka“ağır cezayı gerektiren rarını Meclis Başkanlığına bildirdiği an ise suçüstü hali” ve Aygün’ün milletvekilliği düşecek. Meclis “seçimden önce üyeliğinin düşmesiyle dokunulmazlığı da soruşturması kalmayacağı için cezanın infazına geçilmesi na başlanıl gündeme gelecek. mış olmak kaydıyla akalama kararı da çıkabilir AnayasaBu olağan sürece karşın mahkemenin Aynın 14. gün ile ilgili vereceği kararın ardından hakkında madde yakalama kararı çıkarma olasılığı da söz kosindeki” nusu. Ancak bu olasılık zayıf görünüyor. TUTUKSUZLARIN DURUMU BELİRSİZ A Zeynep Küçük, İP’e üye oldu Y İstanbul Haber Servisi İşçi Partisi (İP) İstanbul İl Örgütü 9. Olağan Kurultayı, önceki gün Çağlayan’daki Salon Figaro’da geniş ve coşkulu bir katılımla gerçekleştirildi. Kurultayda Ergenekon davasından tutuklu bulunan emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün kızı avukat Zeynep Küçük, İşçi Partisi’ne üye oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle