25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 MART 2013 SALI HABERLER CUMHURİYET SAYFA 5 Başta öğretmenler olmak üzere yüzlerce memur, yasağa itaat etmedi Kamuda türbanlı gün SİNAN TARTANOĞLU Kaygı ve Umut! Yalnızlaşma, insanın içini saran bir yorgunluk, umursamazlık... Zamanın derinlikleri içinde, sizin, benim, hepimizin yaşadıklarını gözler önüne serdiğimizde ortaya çıkan görüntü bireyi nasıl mutlu edebilir? Unutulan faili meçhul dosyaları, zamanaşımı, tarihin tozlu raflarına kaldırılan dosyalar. Susurluk’ta bir trafik kazasında o Mercedes marka otomobilin içinde ölenler, yaralı çıkanlar... Şöyle geriye dönüp baktığımızda, “Güzel günler görecek miyiz gerçekten” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Aklıma bir dizi soru geliyor... Emuhtıra veren emekli Genelkurmay Başkanı dışarıdayken, İlker Başbuğ niçin içeride? Eşref Bitlis’in ölümü gerçekten bir uçak kazası mıydı? Elleri kanlı katillerin aramızda dolaştığını, Susurluk duvarından bir tuğla çekilmediğini, derin devletin kollarının dün olduğu gibi bugün de aynı yerlerde dolaştığını görür gibi oluyorum. O kıyımlar, cinayetler! Azgın terör! Kana kan intikam duyguları! Demokrasi ve özgürlüğün nedense bir türlü yaşam biçimi olmayışı.. O ceberut tanıdık yüzler. Biz istediğimiz kadar dayanışmadan, eşitlikten, kardeşlikten söz edelim, sınıfsal farklılıkları görmedikten sonra ezenlerin egemenliği sürecektir. ??? Silivri’den, Sincan’dan, Kocaeli’nden, Adana’dan, Edirne’den, Diyarbakır’dan gelen “zindan mektupları” içimi sızlatıyor. PKK’nin yıllar önce kaçırdığı 15 Mehmetimiz sağ mı yoksa öldürüldü mü, bilmiyoruz. Laik cumhuriyetin temel ilkelerinden birisi olan adalet duygumuzu yitirmişiz. 50 yıldır demokrasi ve özgürlük demişiz, bir arpa boyu kadar yol gitmişiz. Afyon’daki o kazayı, 25 Mehmetimizi, onların ailelerini çoktan unutmuşuz. Çocuklarımızın o ışıldıyan gözlerini hiç görmemiş, onların geleceğini çıkmaz sokaklarda aramışız... Karanlık kuytularda yitirmişiz onları... Sonra kalkıp bu ülkeyi yönetenlerden birisi bir sabah bize seslenmiş: “Genç yaşta şehit düşmek herkese nasip olmaz!” O genç ölümler, dağ başları, vadiler... ANKARA Memur Sen’in iki ay önce başlattığı kamuya türbanı sokma girişimi sonuç verdi. Başta öğretmenler olmak üzere yüzlerce memur mevzuata karşın türbanla işbaşı yaptı. MemurSen’in çağrısının ardından Türkiye genelinde çok sayıda memur, kılık kıyafet kurallarını hiçe sayarak işbaşı yaptı. Yönetmeliğe göre kadın memurların “görev mahallinde başlarının daima açık” olması, erkeklerin ise “sakal bırakmaması ve kravat takması” gerekiyor. Yönetmeliğin açık hükümlerine karşın erkek öğretmenler kravatsız ve kot pantolonla okula gelirken bazı kadın öğretmenler ise türbanla okula geldi. Eyleme Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri ve okul müdürleri sessiz kaldı. Ankara Ufuk Arslan Anadolu Lisesi’nde ve Doktor Ufuk Ege Anaokulu’nda kadın öğretmenlerin türban taktığı öğrenildi. Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir “Gereken idari tedbirleri almaması ‘Başlatsanız ne yazar!’ Ankara Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu Müdürü Mehmet Yılmaz, yöneticisi olduğu internet sitesi üzerinden, “Yasal işlem başlatsanız ne yazar başlatmasanız ne yazar? Öğretmenlerimizin derse başörtüsü ile girmesi halinde ne olacak, yoksa Cumhuriyet mi elden gidecek” dedi. durumunda kamu hizmeti sadece türbanla değil, şortla, çarşafla, çember sakalla, sarkık bıyıkla, yırtık pantolonla, sarıkla, poşuyla, eşofmanla, karın kısmı açık tişörtle de sunulabilecek” derken önlem alınmazsa türbana göz yuman yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Eylemin yasal düzenleme yapılıncaya kadar devam ettirileceği belirtildi. MemurSen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise “Eğitim hakkı, çalışma hakkı, siyaset hakkı gibi hakların kullanımını engellemeyen normal kıyafetle yolumuza devam edeceğiz” dedi. ‘Siyasi bir eylem’ EMRE DÖKER İZMİR Çiğli Egekent 2, Limontepe Ülkü ilköğretim okullarının öğretmenlerinin türbanla derslere girdiği belirlendi. Kent merkezi dışında kalan bölgelerde eylemin daha yoğun olarak uygulandığı da dile getirildi. Eğitimİş Sendikası İzmir Şubesi Başkanı Ömer Lütfi Değirmenci, “İşkolunun haklarını gözet mediler. Türban eylemi de siyasidir. AKP iktidarının güttüğü siyasete paralel siyaset yapmaya çalışıyorlar. Biz bunun sonuna kadar karşısındayız. Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği doğrultuda çağdaş Türk öğretmenini ve yurttaşını türbanla meşgul etmesinler. Bu hareketler Türkiye’yi ileriye değil geriye götürecektir. Ülkeyi karanlık günlere götürmek istiyorlar” dedi. ‘Amaç yasal statü’ SİBEL BAHÇETEPE Türbanlı öğretmen sayısı ikiye katlandı Yurt Haberleri Servisi Okullarda tutanaklar tutulurken, eğitim sendikaları türbanla derse giren öğretmenlerin diğer öğretmenler ve öğrenciler üzerinde baskı oluşturduğunu belirterek Milli Eğitim Bakanlığı’nın yapmak istedikleri değişiklikleri sendikalar üzerinden geçekleştirmek istediğini vurguladı. Milli Eğitim müdürlükleri ise bunun sendikal faaliyet olduğunu savunarak işlem yapmadı. Eğitim Sen yöneticileri türbanla derse giren öğretmen sayısının ikiye katlandığını açıklarken “Bu inançtan öte siyasi malzemedir. Türban takmayan öğretmenler üzerinde baskı oluşacak. Bu tutum AKP’nin oy için işine gelen bir davranıştır” dediler. Kamu hastanelerinde çalışan hekim, hemşire, sağlık çalışanı, öğretmen, öğrenci, adliyelerde ve vergi daireleri ile belediyelerdeki memurlarda türbanlı çalışanların sayısı her geçen gün artıyor. Yasal olmamasına karşın bu kurumlardaki yöneticilerin ise türbanlı çalışanları görmezden gelmesi, hatta uygulamaya karşı çıkanları cezalandırması “türbanın fiili” olarak serbest olduğunun göstergesi olarak dikkat çekiyor. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. İlker Belek’in türbanla derse girmek isteyen iki öğrencisi hakkında tutanak tuttuğu için hakkında maaştan kesme ve soruşturma cezasıyla karşı karşıya kalması bu nun somut örneği olarak karşımıza çıkıyor. TTB Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, türbanın birçok kamu kurumunda serbest olduğunu, bunun görmezden gelindiğini söylüyor. Sağlıkta türbanın ilk olarak 112 Acil Servis ve ambulanslarındaki taşeron çalışanlarında ortaya çıktığını anımsatan Aktan, “Çünkü bu çalışanlar taşeron olduklarını, devlet memuru olmadıklarını söyleyerek türbanlı çalışmaya başladılar” dedi. İdeolojinin özgürlüğü Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Başkanı Çetin Erdolu ise bir sendikanın ana faaliyetinin türban olmaması gerektiğini belirterek “Ülkedeki çok sayıda sorun var ken tek sorun türbanmış gibi gösteriliyor. MemurSen’e bağlı sendikaların kaçının yöneticisi ve başkanı kadın? Kamuda kılık kıyafet özgürlüğü kadının özgürlüğü olarak algılanmamalıdır, bu bir ideolojinin özgürlüğünün sağlanmasıdır” dedi. Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak da toplanan 12 milyon imzanın ardından toplu halde derslere türbanla girilecek gibi algı oluştuğunu, zaten uzun zamandır bazı okullarda öğretmenlerin derslere türban ile girdiğini belirtiyor. Uluocak, “Türbana yasal statü kazandırıyorlar. Emekçilerin hakkını savunmada geri adım atan MemurSen iş dini motiflere gelince ‘özgürlük’ savunucusu oluyor” dedi. AYRIMCILIK YAPILIYOR Aklımız! Vicdanımız! Duygularımız! Ne oldu, nerelere gitti biliyor muyuz? Zindanlardan gelen mektuplarda hak arayışı var... Adaletsizliğin olduğu yerde insanlık olmaz! O bataklığa düşersek kurtulamayız. O koskoca devlet, sivil ve asker bürokrasisi, egemen güçler, ister darbe dönemlerinde olsun ister sivil yönetimlerde, kirli ilişkiler zincirinin halkasını oluşturdular. ??? Adına ister ileri, ister derin faşizm deyin, bir kuşatma altındayız... Buna karşı umutluyuz, aydınlık günler için demokratik haklarımızı kullanacağız, baskıya, zulme karşı direneceğiz. Başbakan Erdoğan, Kürt sorununa ilişkin konuşuyor: “Güzel gelişmeler olacak!” BDP, başkanlık sistemini savunuyor... İsteyen istediğini savunur ama “güzel gelişmelerden” CHP’nin neden haberi yok, niçin muhalefet partilerine bilgi verilmiyor? İstanbul Barosu üyeleri, Ümit Kocasakal yönetiminin sürmesine karar verdi. Olağanüstü genel kurul bildirgesinde “Özgür irademize sahip çıkıyoruz” denildi. Avrupa ülkelerinden gelen avukatlar, Viktor Hugo’nun sözünü yineliyorlardı: “Her yerde polis var ama hiçbir yerde adalet yok!” ??? Bir zaman dilimi içinde duygularımız altüst olsa bile karamsar olmamanın, umutlarımızı çoğaltmanın mevsimidir... Bakın ilkyaz gülümsemeye başladı bile. Binlerce yıllık bir tarihin ve kültürün içinden geliyoruz... Her türlü adaletsizliğe, yıkıma karşı dik durmak birey olarak görevimiz değil mi? Güzel yurdumuz hukuksuzluk bataklığından kurtulacaktır mutlaka... Haydi gülümseyin, diyeceğim ama Ergenekon savcısının “mütalaası” haberi canımı sıktı... 2 bin 271 sayfa... Tümünü okumak gerekir!.. O konuyu yazacağım elbet!.. Yine de, şöyle bitireyim yazıyı: Tarih değiştiren Çanakkale Zaferi’ni kutladık dün... Özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, Mustafa Kemalimizi andık! Tüm kahramanlarımızı... Ana kuzuları... 1415 yaşında dağa çıkan çocuklarımız... Bugüne dek birbirimize sarılıp kucaklaşmadık, emeğin örgütlü gücünü, dayanışmayı, kardeşliği, paylaşmayı göz ardı ettik. Kolsuz tişörte yasak FİGEN ATALAY HACETTEPE’DE POLİS İŞGALİ Hacettepe Üniversitesi Türk Dünyası ve Araştırma Topluluğu üyesi öğrenciler, 18 Mart Şehitler Haftası nedeniyle üniversitenin Beytepe Yerleşkesi’nde “Bir Destandır Çanakkale” başlıklı bir etkinlik düzenlemek istedi. Etkinliği düzenleyecek öğrenciler ile karşıt görüşlü öğrenciler arasında, etkinliğin yapılacağı salonun girişinde sözlü sataşma ve ardından arbede yaşandı. Bunun üzerine Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü çevik kuvveti kampusa çağırdı. Çevik kuvvet öğrencilere müdahale etti. Polisin biber gazı, tazyikli su ve plastik mermi kullandığı olaylarda bazı öğrenciler yaralandı. Çatışma sırasında çevik kuvvetin öğrencilere karşı plastik mermi kullandığı ve 2 öğrencinin yaralandığı iddia edildi. Yaklaşık 3 saat süren çatışmalar sırasında kampusa giriş çıkış kapatıldı. Çaycı üzerinden 23 milyonluk vurgun ALİCAN ULUDAĞ ESENDERE SINIR KAPISI’NDA YOLSUZLUK EğitimBirSen üyesi öğretmenler, dün okullara türbanla girdi. Eğitim Sen’li öğretmenler, okul yöneticilerini “yasal işlem” yapmaları konusunda uyardı ancak müdürlerin çoğu risk almak istemediği için bundan kaçındı. Milli Eğitim Bakanlığı’nca 3 ay önce değiştirilen Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ne göre öğrenciler 5 yaşında bile olsalar “vücut hatlarını belli eden şort, tayt gibi kıyafetler ile diz üstü etek, derin yırtmaçlı etek, kısa pantolon, kolsuz tişört ve kolsuz gömlek giyemez.” Oyun çağındaki 1. sınıf öğrencileri, bu yönetmelik nedeniyle rahat taytlar yerine dizlerinin altına kadar inen eteklerle koşup oynamak zorunda! EğitimBirSen, bu kısıtlayıcı maddelere itiraz etmiyor çünkü kıyafet özgürlüğünden anladıkları yalnızca türbanı okula sokabilmek! Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu üyeleri, “Hedef, 12 Eylül’den kalma antidemokratik Kıyafet Yönetmeliği’ne karşı çıkmak değil, bu kisve altında eğitime dinsel simgelerin sokulmasıdır” dediler. Eğitimde dinsel muhafazakârlaşmaya yönelik her gün yeni bir adım atılırken, onlarca ağır sorun varken bu yönetmeliğin ön plana çıkarılmasının ne anlama geldiği çok açık. rul Toplantısı’nı protesto etmek isteyen öğrencilere polis müdahale etti ve 13 öğrenciyi gözaltına aldı. SIHHİYE’DE 13 GÖZALTI Hacettepe Üniversitesi’nin Sıhhiye Yerleşkesi’nde de dün sabah Üniversitelerarası Ku ADANA’DA DİN ÖĞRETMENİ, ÖĞRENCİLERİNİN BEYNİNİ YIKIYOR Dersi Öğretmeni Seyit Mehmet Deniz’in derste öğrencilere “Atatürk ölmüş bir insandır. Ölmüş insanlara fazla değer vermemek gerekir. Çocukların başlarını kapatması, açık saçık giyinmemeleri gerekir. Denize girmek günahtır. Aleviler, Kürtler aptes almaz, namaz kılmaz” dediği; ayrıca çocuklara cinsellik, korku ve şiddet içerikli bazı internet siteleri önerdiği iddia edildi. Birçok veli yaşananlar üzerine okul yönetimi ve milli eğitim müdürlüğüne şikâyet dilekçeleri yazdı. Eğitim Sen, yayımladığı yazılı açıklamayla olayı kınayarak şu Atatürk öldü, değer vermeyin SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Merkez Seyhan ilçesindeki Sadıka Sabancı İlköğretim Okulu’nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Öğretmeni Seyit Mehmet Deniz’in derste öğrencilere “Atatürk ölmüş bir insandır. Ölmüş insanlara fazla değer vermemek gerekir” dediğini belirten veliler okul yönetimi ve milli eğitim müdürlüğüne şikâyet dilekçeleri yazdı. Adana EğitimSen’den yapılan açıklamada Sadıka Sabancı İlköğretim Okulu’nda görev yapan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ifadeleri kullandı: “Dersiyle ilgili müfredatı bir kenara koyarak bu çocukları aklının estiği gibi korkutma, sindirme, kendi düşüncelerine göre şekillendirme gücünü nereden alıyorlar? Okul idaresinin ve milli eğitim yetkililerinin gerekli çalışmayı yapmalarını bekliyoruz.” Okul yönetimi dilekçeleri ilçe milli eğitim müdürlüğüne gönderdiklerini ve müfettiş istediklerini belirtirken ilçe milli eğitim müdürlüğü yetkilileri ise konunun teftiş kuruluna iletildiğini, gerekli incelemenin yapılacağını belirtti. ANKARA Hakkâri’deki Esendere Sınır Kapısı üzerinden hayali ihracat gerçekleştirdiği iddia edilen 112 kişi hakkında açılan dava, vurgunun boyutunu ortaya çıkardı. Kurulan suç örgütünün kâğıt üzerinde gerçekleştirdiği hayali ihracat sonucunda devletten 23 milyon TL haksız şekilde KDV iadesi aldığı belirlenirken; zanlıların, hayali ihracat yapmak için “çaycı” üzerine dahi paravan şirket kurdurduğu tespit edildi. Suç örgütü kurucusu işadamı Yasin Hafçı’nın gerçekleştirdiği hayali ihracat sayesinde Kırıkkale’de vergi rekortmeni olduğu iddianameye girdi. Cumhuriyet’in dizi haber şeklinde gündeme getirdiği Esendere Sınır Kapısı’nda hayali ihracat ve kaçakçılık olaylarına karışanlar hakkında iddianame düzenlendi. İddianameyi kabul eden Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, daha sonra yetkisizlik kararı vererek dosyayı suçun işlendiği Hakkâri’ye gönderdi. 600 sayfalık iddianamede, 112 kişi “şüpheli” olarak yer alırken, işadamı Yasin Hafçı, “örgütün kurucusu ve lideri” olmakla suçlandı. Hakkâri’nin tanınan ailelerinden Cilo Yüksekova Spor Kulübü Başkanı Senar Kaplan, Sabahattin Kaplan ve Sadrettin Güvener de Vergi rekortmeni oldu örgüt yöneticisi olarak yer aldı. Ankara Balgat’ta tekstil imalathanesi sahibi olan Yasin Hafçı’nın kurduğu paravan şirketler veya kendi firmaları üzerinden hayali ihracat yaparak devletten haksız yere KDV iadesi aldığı ifade edilen iddianamede, 34 farklı olay anlatıldı. İddianamede, 112 şüphelinin onlarca şirket kurarak yaptıkları hayali ihracatla devletten haksız şekilde 23 milyon lira KDV iadesi aldığı ve kamuyu zarara uğrattıkları vurgulandı. Hafçı’nın ilk etapta Hakkâri’de kendi başına işlediği hayali ihracat sonucu vergi dairesi olan Kırıkkale’de vergi rekortmeni olduğuna işaret edilen iddianamede, Hafçı’nın hayali ihracat için kurduğu şirketlerinin “Genellikle işyeri olarak belirtilen adreslerinde bir masa, birkaç sandalye, bir telefon ve koltuktan oluşan büro şeklinde olduğu” ifade edildi. İddianamede, şüpheli olarak gösterilen 6 yeminli mali müşavir, 20 gümrük müşaviri ile Hakkâri Vergi Dairesi’nde müdür olarak görev yapan Hamdi Sevmiş ve Yüksekova Mal Müdürlüğü’nde şef olarak çalışan Hüseyin Çiftçi’nin örgüte yardım ettiği ve hayali ihracat olayında etkin rol oynadıkları aktarıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle