21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2013 CUMARTESİ 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu Taraf’a destek çıktı: kavrayamıyor insan. 30 Mart 2014’te yerel seçimler yapılacak. Dört ay kaldı kalmasına da sanki oy yitirecek kaygısındaymış gibi, iktidar partisinden değişik illerdeki belediye başkanları adaylarını ilanını vesile ederek bugüne dek eşine rastlanmayan biçimsellikte bir propagandadır gidiyor... Meydanlar boş. TV’ler zaten iktidarı hoşnut etmeye hazır... RTE’nin uzun ve tamamen yerel seçim propagandası içerikli konuşmasını naklen verdikten ve her ilde AKP belediyelerin üçer dakikalık “hizmetlerini” içeren filmler gösterdikten sonra o ilin belediye başkanını açıklıyor. Propaganda konuşmasını propaganda filmleri göstererek AKP’ye hizmet veriyorlar. Tabii akla şu soru geliyor. TV’ler; RTE’ye tanıdıkları ayrıcalıkları, olanağı; muhalefet partilerine de tanıyacaklar mı acaba? Tabii bu soru, insan hayal ettiği müddetçe yaşar deyişini anımsatıyor! HHH Muhalefet? İktidarın oy yitireceğine ve oylarını beklenenlerin aksine yükseleceğine inananlara özgü bir rahatlıkla, kıpırdanmıyor. MHP bir iki ilde başkan adaylarını açıkladı. Ana muhalefet adeta kış uykusuna yatmış gibi sessizlik içinde. Geçen yerel seçimde Ankara’nın 16 ilçesinin pek çoğunda belediyeleri kazanmış gibi; büyükşehir belediyesi cepte sanki keklik... Hâlâ AKP’nin karşısına çıkaracağı adayı saptamış değil. Yalova Milletvekili Muharrem İnce mi yoksa bir başkası mı; güya anketler yaptırmış, sonucu almış, bombayı patlatmaya hazır bekliyor! Ya İstanbul? CHP; Şişli’den İstanbul Belediye başkanlığına, oradan genel başkanlığa ve iddiasına göre Ankara’dan Türkiye’yi yönetmeye uzanan uzun vadeli planla harekete geçmeye hazır bir izlenim veren Mustafa Sarıgül’e umutlarını bağlamış. Ha bugün ha yarın, belki yarından da yakın, adaylığını ilan edeceği günü bekliyor. İstanbul gibi çok büyük oy potansiyeli olan bir ilin belediye başkanlığını ele geçirmek, ilk genel seçimde iktidara gelecek parti seçeneği olma anlamına geliyor. Acaba Sarıgül’ün elinde söylediği gibi İstanbul’un AKP ağırlıklı seçmenini CHP’ye çevirecek ve seçmeni inandıracak planlar, projeler hazır mı? İnşallah, RTE gibi Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ikinci bir Boğaz projesine benzer uçuk projeler değildir bu projeler! CHP’nin müstakbel İstanbul olası adayı sahneye muhafazarkârlıkla solculuk karması bir kimlikle çıkmaya hazırlanıyor. Sosyal adalet derken pek çok cümlesinin, ya başını ya sonunu yaradan izin verirse ya da inşallah sözcükleri getiriyor. İnşallah sözcüğü ister istemez insana bir fıkrayı anımsatıyor. Ülkemize yeni gelen bir yabancı kendisine bilgi veren ilgilinin iktidarın başarılarından söz eden her cümlesinin sonunda hemen “inşallah” diyormuş. Başarıları sıralayan ilgili, “Kısa zamanda Türkçeyi öğrenmişsiniz” diye iltifat edince yabancıdan şu yanıtı almış: “Türkler olmayacak işleri hep inşallah ile bitiriyorlar da!” Tabii böylesi fıkralara zaman zaman kimi gerçekler de ekleniyor. ABD’de görüşmeler yapan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; yerel seçimlerde 7 kenti AKP’den alacaklarını söylerken halen CHP’nin elinde olan Mersin’i de sayıyor!.. HHH Onca olumsuz icraatına, toplumun en az yüzde 50’nin karşı olduğu icraatına karşın iktidar yerel seçimlere hızlı girdi. Mıuhalefet ise aheste çek kürekleri aman seçmen uyanmasın der gibi henüz yarışa girmedi. Elbette bizim bilemediğimiz bir bildikleri vardır muhalefet partileri yöneticilerinin... Bekleyelim ve sonucu birlikte görelim! Demokrasi ayıbı ANKARA CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakanlık, MİT ve MGK tarafından hakkında suç duyurusunda bulunulan Taraf gazetesine sahip çıkarak “Açılan soruşturma bir demokrasi ayıbıdır” dedi. İsrail ve İran’dan da davet aldığını belirten CHP lideri, “İsrail’e gidersek gezinin Filistin ayağı olmazsa olmaz. Gazze’ye de gitmemiz lazım” koşulunu getirdi. Washington’dan dönüş yolunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, gündemdeki konularda şu açıklamaları yaptı: Taraf’a açılan soruşturma bir demokrasi ayıbıdır. Bir gazetecinin, iktidarın iki yüzünü ortaya koyan bir belgeyi açıklaması dünyanın her tarafında haberdir. Taraf’a iktidar ve devletin bütün organlarıyla suç duyurusunda bulunulması aslında onların ne kadar korktuklarını ve yaptıkları işin yanlış olduğunu gösteriyor. Varsa bir şey savcının harekete geçmesi gerekiyor ama savcı harekete geçmiyor, hükümet ve devlet ku n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Cemaate Atatürk ve laikliği anlattım’ Kemal Kılıçdaroğlu, Gülen hareketinin ABD’deki çatı kuruluşu olan Türki Amerikan Birliği (TAA) ile yaptığı görüşmeye ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Sonuçta bir davet geldi, davete icabet etmemek olmazdı. O kahvaltıya katılmak için Türkiye’den kalkıp gelenler olmuştu. Orada sadece kendilerini anlattılar. Türkiye’nin menfaatleri için ABD’de yaptıkları lobi faaliyetlerinden bahsettiler. Hatta 1915 olaylarının 100. yıldönümü nedeniyle yapacakları lobi faaliyetlerini bile anlattılar. Ben de Atatürk’ün öneminden, laikliğin Türkiye’nin temel çimentosu olduğundan bahsettim. Görüşmede, seçimin ‘S’si bile geçmedi.” rumları suç duyurusunda bulunuyorlar. Bu şu anlama geliyor; iktidar medya üzerindeki baskıyı kararlı bir şekilde sürdürüyor. Kendi aleyhine olacak bütün yayınları susturma amacıyla bu yola başvuruyor. Daha önce MGK kararları açıklandı mı? Açıklandı. 28 Şubat kararları açıklandı mı? Açıklandı. Niye yayımladınız diye soruşturma açıldı mı? Açılmadı. Onun için açıl mıyor da, bunun için niye açılıyor? Böyle bir çifte standart olabilir mi? Watergate Skandalı’nı düşünün, orada da dinlemeler açıklandı. Gazeteciler hakkında soruşturma yapıldı ama kazanan medya oldu. Burada da kazanan medya olacak. Burada iktidar medyasının da demokrasi adına Taraf’a sahip ‘Kamu yararı var’ çıkması lazım. Sahip çıkmazlarsa o zaman kalemini iktidara kiraya vermiş demektir. Bu medya açısından büyük sakınca doğurur. Gazetecinin bir işlevi, görevi vardır. Gazeteci kamuoyunu ilgilendiren her konuda haber yapar. Çünkü sorusunu halk adına sorar. Gazeteci haberin peşindedir. Dünyanın her tarafında da bu böyledir. Burada da kamu yararı var. Bakan tercihi: Yerelde yoklar Yerel seçimlere ilişkin sorulara da yanıt veren CHP lideri, şu değerlendirmeleri yaptı: Topbaş vekâlet aday: İstanbul’da Kadir Topbaş’ın yerine belediye başkanlığını Erdoğan’ın fiilen yaptığını herkes biliyor. Erdoğan’ın sözünde çıkmayıp, Erdoğan’a vekâlet eden bir insan İstanbul Belediye Başkanı olamaz. Bu çerçevede olayı değerlendirmek lazım. Kendi sözünden çıkmayacak, fiilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini sürdüreceği bir kişiyle yola devam kararı verdi. Bir anlamda vekâlete devam kararı verildi. Ama halk bu vekâletle yönetim sistemine izin vermemeli. Çünkü o vekâletin İstanbul’da hangi sorunlara yol açtığını herkes gördü. Yerelde yoklar: Antalya’da Menderes Türel, Hatay’da Sadullah Ergin, İzmir’de Binali Yıldırım’ın aday gösterilmesi AKP’nin yerelde iktidar olabilecek adayının büyük ölçüde olmadığını gösteriyor. Yerelde aday bulamadığı için merkezden aday atıyor. Emir komuta zinciri içinde parti yönetildiği için yereldeki insanlar aday olarak ortaya çıkıp “ben burayı alırım” diyemiyor. Bekliyorlar Başbakan kimi gösterirse arkasından gidecekler. Demokrasi açısından en büyük açmaz da bu zaten. CHP’ye heyecan geldi: İstanbul’da 17 ilçede yapılan eğilim yoklamasından gayet memnun oldum. Heyecan geldi. Parti üyesine güven geldi. “Artık bizim de sözümüz dinleniyor”, “Aday belirlemede biz de etkin olabiliyoruz” demeye başladılar. Bunlar güzel şeyler. İstanbul Büyükşehir için bu aşamadan sonra önseçim veya eğilim yoklaması öngörmüyoruz. Ankara’da bir anket yapılıyordu, henüz sonuçlar gelmedi. Anket sonucuna göre karar veririz. İsrail’e koşullu evet ABD ziyareti sırasında İsrail ile ilişkilerin düzeltilmesi yönünde verdiği mesajlar dikkat çeken CHP liderine İsrail’den de davet gelmiş. Daveti doğrulayan Kılıçdaroğlu, “Davet geldi. Gidip gitmeyeceğimiz, ne zaman gideceğimiz henüz belli değil. Ancak gidilirse bu sadece İsrail’i kapsayan bir gezi olmaz. Mutlaka Filistin ayağı, Gazze ziyareti de olur. Biz kendilerine Gazze’ye de gitmek istediğimizi aktardık” dedi. Benzer bir davetin de İran’dan geldiğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Oradan da davet var. Ancak ne zaman gideceğimiz konusunda kesin, net bir şey yok. Arkadaşlar ilgileniyorlar” dedi. Suç duyurusu dosyası Ankara’dan İstanbul’a gönderildi Onaran uğurlandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Edebiyat eleştirmeni, şair Mustafa Şerif Onaran’ın eşi, Ulusal Eğitim Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin (CKD) kurucularından Prof. Dr. Leziz Onaran (83), son yolculuğuna uğurlandı. Eşi Mustafa Şerif Onaran’ı bu yılın 23 Mayıs günü yitiren Prof. Dr. Leziz Onaran, Yüksek İhtisas Hastanesi’nin Gastroentroloji Bölümü’nden emekli olmuştu. Kadın Dayanışma Vakfı, Nükleer Savaşa Karşı Hekimler Derneği’nin uzun süre başkanlıklarını yapmış olan Onaran, birçok dernekte de kuruculuk, yöneticilik görevlerini üstlenmişti. Onaran, yaşamını ve mücadelesini birkaç yıl önce Bilgi Yayınevi’nce yayımlanan “Yaşamak Sorumluluktur” adlı kitabında anlatmıştı. Onaran dün Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki törenin ardından Cebeci Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlandı. Taraf’a terör savcısı İstanbul Haber Servisi Başbakanlık, Milli Güvenlik Ku rulu (MGK) ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) Taraf gazetesi ve Mehmet Baransu hakkında yaptıkları suç duyurusu dosyası Ankara Başsavcılığı’nca, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesi ile yetkili İstanbul Başsavcılığı’na gönderildi. Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı, yetki sınırları içerisinde bulunan Taraf gazetesinin 28 Kasım 2013 tarihli nüshasının 1. sayfasında, Mehmet Baransu imzalı “Gülen’i bitirme kararı 2004’te MGK’de alındı” başlıklı haberin yer alması üzerine resen soruşturma başlattı. Cumhuriyet Savcısı Sıddık İlgar’ın, Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu hakkında “Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklama”, “Siyasal ve askeri casusluk” ve “Yasaklanan bilgileri açıklamak” suçlarından soruşturma başlattığı kaydedildi. Başsavcılık, soruşturma dosyasını, yetkisizlik kararıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Soruşturma, “İşte çok tartışılacak o belge” başlığı altında Baransu’nun yayımlanması ve açıklanması kanunen yasak olan “25 Ağustos 2004 tarihli ve Karar No:481 sayılı MGK kararını” yayımlamak Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinin ardından 8 Şubat 1935’te yapılan genel seçimlerde Millet Meclisi’nin 399 üyesinden 18’i kadınlardan oluştu. Önce bu anayasa değişikliğine giden sürece ilişkin kısa bir anımsatma yapalım. 5 Aralık 1934 genellikle şu şekilde sunuluyor: Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği gün. Yani kadınlara bu hak “verildi.” Oysa gerçek öyle değil. Kadınlar bu hakkı “aldı.” Kadınlar daha Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren demokrasinin, çağdaş bir toplum kurma adımlarının içinde olmak için çaba harcadılar. 1923’te Nezihe Muhiddin öncülüğünde Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulması için girişim başlatıldı. Atatürk de kadınların en etkili şekilde siyasi yaşamın içinde olmasını istiyordu. Ancak günün koşulları Kadınlar Halk Fırkası’nın kuruluşuna el vermedi. Meclis’in “erkek egemen” yapısı o gün böyle bir yasal düzenlemeyi kabul edecek durumda değildi. Atatürk o günlerde bir grup kadın temsilciyi kabul ederek kadınların temel haklara sahip olacağını vurguladı. Nezihe Muhiddin yılmadı, 1924’te Türk Kadınlar Birliği’ni kurdu. Birliğin başlıca amacı şuydu: Siyasal hak mücadelesi. 1930’da kadınlar belediye seçimlerinde oy kullanmaya başladı. 1934’te de Meclis’in yolunu açtılar. HHH 20. yüzyılın başında kadınların seçme ve seçilme hakkını elde ettiği tarih bakımından genel görünüm şuydu: 1906 Finlandiya, 1913 Norveç, 1917 Kanada ve Hollanda, 1918 Almanya, Avusturya, Rusya ve İngiltere, 1919 ABD, 1934 Türkiye, 1944 Fransa, 1945 İtalya, 1948 Belçika, 1952 Yunanistan, 1971 İsviçre. Yukarıdaki ülkelerin 21. yüzyıldaki temel haklar ve insani gelişmişlik görünümüne baktığımızda tümünün Türkiye’den ileride olduğunu görüyoruz. Oysa yola benzer zamanlarda hatta bazılarından çok önce çıkmıştık. Demek ki, sadece bir hakkı kullandırmak yetmiyor. Onun kullanım zeminini de güçlendirmek gerekiyor. Türkiye’deki güncel tabloya baktığımızda kadının yaşam hakkı tehdit altında, çalışma hakkı engellerle dolu, mülkiyet hakkı olağanüstü bir eşitsizlikle karşı karşıya. Kadına yönelik şiddet haberinin olmadığı bir gün yok. İş yaşamında yer alabilmesi için ücretten yükselme hakkına kadar tüm eşitsizlikleri kabul etmesi gerekiyor. Türkiye’deki toplam mülkiyetin yüzde 1015’i kadınlara ait. Bu tablo gösteriyor ki, “fedakârlık” kadınlaerkek arasında eşit paylaşılmış. “Feda” kısmı kadınlara, “kârlık” kısmı erkeklere! HHH Yukarıdaki tablodan siyaset de payını alıyor. Türkiye’de kadınlar üzerinden siyaset çok güçlü ama kadınların siyasete katılımı aynı oranda güçlü değil. Bu, sadece seçim dönemlerinde kampanya yapıp daha çok kadın adayın gösterilmesiyle de çözülebilecek bir sorun değil. Kadınların oy verirken güçlerini ayrıca hissettirebilecekleri bir bilinç çözüm yolunda ilk adım olabilir. Gezi dirilişi toplumun her kesiminden karşılık bulduğu gibi aynı zamanda bir kadın hareketiydi. Gezi’nin en çarpıcı anlarından biri; polis yetkililerinin, “Anneler çocuklarınızın Taksim’den çekilmesini sağlayın” çağrısına annelerin Taksim’in etrafında zincir oluşturarak karşılık vermesiydi. Kadınlar çağdaş Türkiye mücadelesini yükselttikçe siyasetteki zincirleri de kıracaklar. Böylece siyaset gerçek anlamda kadını bulacak. 43 YILA KADAR hapis istemi Görevsizlik kararında, TMK’nin 10. maddesi gereğince söz konusu suçlarla ilgili soruşturma yapma görevinin Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görev alanına girmediği kaydedilerek soruşturma dosyasının TMK’nin 10. maddesi ile görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verildi. Soruşturmaya konu suçlar ise toplamda 26 yıldan 43 yıla kadar hapis cezası istemini öngörüyor. iNGiLteRe BÜYÜKeLÇisi ‘Gezi’nin enerjisini topluma aktarın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi David Reddaway, 4 yıldır Ankara’da sürdürdüğü görevine 17 Aralık’ta veda edecek. Büyükelçi Reddaway’in Issue dergisine verdiği veda röportajından bazı mesajlar şöyle: Gezi Türkiye algısını bozdu: Türkiye, ekonomik reform süreci, AB’ye giriş süreci ve ekonomik başarıyla birlikte, geçmişte Türkiye ile ilgili olumsuz algıya neden olan “Gece Yarısı Ekspresi” etkisini yendi. Bununla birlikte Türkiye’nin bir dostu olarak, Gezi Parkı olaylarının idare edilişindeki bazı hususlar ve bunu takip eden protestoların Türkiye ile ilgili algıyı olumsuz etkilediğini söylemek zorundayım. Türk hükümetinin bu müdahaleler sırasında hatalar yapıldığını kabul etmesi de çok büyük bir artı. Gezi’nin enerjisini topluma aktarın: Şimdi yapılması gereken, görüşlerini barışçıl olarak ifade etmek isteyen normal kişilerin enerjisini milli hayata ve topluma kanalize etmektir. İfade özgürlüğü ve yargının işleyişindeki bazı hususlar konularında birtakım endişelerimiz vardı. Reform paketleri ve gelecekte yeni reformlar yapma taahhüdü bizi sevindirdi. Olumlu algıların güçleneceği konusunda umutluyum. Şaka ölümle bitti ESKİŞEHİR (AA) 1. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda vatani görevini yapan er Hüseyin Acılıkaya, şakalaştığı er T.G’nin elinde bulunan tabancanın patlaması sonucu göğsünden vuruldu. Ağır yaralanan Acılıkaya, askerlerin haber verdiği 112 Acil Sağlık ekiplerince Eskişehir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Acılıkaya, burada yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Polis öğrencilere göz açtırmadı Köye İHA düştü BATMAN (Cumhuriyet) Batman İnsansız Hava Araçları Üs Meydan Komutanlığı’ndan dün eğitim uçuşu için kalkan bir İHA, saat 16.00 sıralarında merkeze bağlı İkiztepe köyü yakınında, belirlenemeyen bir nedenle düştü. Batman Jandarma Bölge Komutanlığı’na yakın olan bölgede düşen İHA’nın, daha sonra yandığı belirtildi. İstanbul Haber Servisi Demokratik Öğrenci Dernekleri Federasyonu (DÖDEF), üyeleri Diyarbakır’da polis tarafından öldürülen üniversite öğrencisi Aydın Erdem’i anmak için dün akşam Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Öğrenciler, “Kürdistan faşizme mezar olacak”, “Aydın Erdem ölümsüzdür, şehit namirin”, “Üniversitelere özgürlük68 ruhuyla üniversitelerden polisi defedeceğiz”, “Aydın Erdem’in katilleri hesap verecek” pankartları açtı. Kürtçe ve Türkçe okunan açıklamada Erdem’in ölüm yıldönümünün bu yıl çok daha farklı anlamlar taşıdığı vurgulandı. Açıklamadan sonra Taksim Meydanı’na yürümek isteyen öğrencilere, TOMA ile barikat kuran polis, tazyikli suyla müdahale etti. Müdahale sonucu ara sokaklara dağılan öğrenciler, polise taş ve şişelerle karşılık verdi. ve açıklamak suretiyle Türk Ceza Kanunu’nun 327, 328, 329 ve 336. maddelerinde hükme bağlanan “Devlet güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek ve açıklamak”, “Siyasal ve askeri casusluk” ve “Yasaklanan bilgileri açıklamak” suçları kapsamında gerçekleştirilecek. Taraf gazetesi ve Baransu hakkındaki soruşturmanın pazartesi günü İstanbul TMK Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan’ın dosyaya bakacak savcıyı görevlendirmesiyle başlaması bekleniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle