Katalog

7 ARALIK 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 İskenderpaşa Dergâhı Tarikatlara Giden Milyonlar Yeni Şafak’ta Abdülkadir Selvi’nin, AKP’nin Gülen cemaatine bağlı valiler atadığını, üniversiteler açtığını itiraf ettiği yazısının çıktığı gün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da, SODES projesi çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu’da hizmete giren 1222 etüt merkezi ve okuma salonunun üç ya da dörtte birinin cemaate bağlı kuruluşlarca açıldığını açıkladı. Avcı’ya göre, SODES projelerine ayrılan pay 282 milyon 121 bin lira. Az değil yani... Avcı’dan anladığımıza göre, bu paranın üç ya da dörtte biri cemaate bağlı örgütlere gitmiş. Başka kimlere Hürriyet’ten Sedat Ergin’in yazısındaki üç tümce, CHP’nin son ABD gezisinin ne anlama geldiğini özetliyor: “Yeni dönemde CHP’nin dış politika alanında daha etkin olma çabasını yansıtıyor bu gezi. Bu çabanın Washington’a da uzanması, CHP gibi Amerikan aleyhtarlığının tabanında hâlâ kuvvetli damar bulabildiği bir parti açısından kuşkusuz ayrı bir anlam taşıyor. Bu haliyle Kılıçdaroğlu ‘Yeni CHP’ söyleminde Amerika’ya herhangi ideolojik çekince taşımadan yaklaştığını duyurmuş oluyor.” Amerikan İlerlemesi Merkezi’nin işlevi adında saklı! Türkiye Direktörü Michael Werz de, aynı anlamı başka bir şekilde dile getirmiş: AKP’li bakanların katılımıyla yapılan 25 Ağustos 2004 tarihli MGK’de Gülen cemaatine karşı önlem kararları ortalığa saçılınca... Demiştik ki, “Cumhuriyetin yazgısı, Gülen cemaati ile İskenderpaşa dergâhı cemaati arasındaki iktidar kavgasına bağlı sanki!” Soranlar oldu, “Nereden çıkardın İskenderpaşa dergâhını?” diye. para aktarıldığına gelince... Madem belgeler faş ediliyor. Bir belge SODES projelerinin 2012’de hangi de biz açıklayalım... kuruluşlara verildiğini araştırdık: 27 Şubat 2004 tarih ve 359010604/ Milyonlarca liradan Türkiye İmam İSTH.KS (7681) sayıyla İstanbul JandarHatipliler Vakfı da yararlanmış, çeşitli ma Bölge Komutanlığı’na ait belge, MGK imam hatip mezun dernekleri de, “Kurs kararında Kabine üyesi olarak adı geçen ve Okul Talebelerine Yardım Derneği” AKP’liler için özetle şu bilgilere yer veriyor: adı altında örgütlenen Süleymancılar “Recep Tayyip Erdoğan’ın; imam hatip da, Mavi Marmara olayı ile adını dulisesi, İktisadi ve Ticari İlimler Fakültesi’nde yurmuş olan İHH de... okurken MSP güdümündeki ‘Milli Türk Makamlar ve milyonlar tarikat ve Talebe Birliği’ ile ‘Akıncılar Birliği’ gibi cemaatleri doyurmuyor artık. Yurtoluşumlarda yer aldığı. MTTB’nin Kültür taşın cebinden çıkan paradan daha Müdürlüğü’nü yaptığı 1975 yılında, İBDA çok pay ve daha çok güç istiyorlar. felsefesi (İslami Büyükdoğu Akıncıları) fikir Kavga da ondan çıkıyor. babası olan Necip Fazıl Kısakürek ile tanıştığı ve bu şahıstan halen üstad diye bahsettiği. 1979 yılında MSP’nin Akıncılarından ayrılarak Kısakürek’in görüşleri “Kılıçdaroğlu, doğrultusunda yeni bir gençlik örgütü kuran CHP’nin içinden ve kendilerini AKGÜÇ olarak isimlendiren geçmekte oldugruba Kısakürek’in; ‘ışık’ tanımlamasında ğu değişim, döbulunduğu ve grup üyelerini yanan bir nüşüm ve içeride verdiği mücadeleyi ampule benzettiği. Kısakürek’in Nakşibendi göstermek istiyor.” şeyhi Seyyid Abdülhakim Arvasi dergâhının CHP heyetinin, ABD’de Gülen ceetkisiyle tarikatcemaat ilişkilerine katıldığı ve maatiyle yaptığı görüşme de aynı döMillî Görüş hareketinin önde gelen isimlerinin nüşümün içine giriyor hiç kuşkusuz... yetişmesinde önemli rol oynadığı, Recep Tayyip Erdoğan ve AbdulSağcılarla seçim kazanma sevdalah Gül’ün bu sı, CHP’yi, Hatay’da ülkücü kökenli isimlerin ba Mete Aslan’ı aday göstermeye kadar şında geldiği. götürüyor. Abdullah Mete Aslan’ın CHP’ye karşı içten duygularını, CHP’nin son Gül: İBDA seçimde 32 sandalyeli İskenderun Belediye Meclisi’ne 14 üye Akıncıları sokması üzerine yaptığı açıklamadan anlayalım: ekolünden “14 belediye meclis üyesi aldınız diye beni tehdit mi edigeldiği, Nakyorsunuz? Sesimizi bozmadık yoksa çok konuşanın dilinin şibendi şeyhi koparır, kıyma yapar ve ona yediririm.” Mustafa Balbay’a Özgürlük! Hemen, Şimdi! Anayasa Mahkemesi yaklaşık beş yıldır tutuklu bulunan ve Ergenekon davasında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 34 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmış gazeteciyazar ve İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın “seçilme haklarının ihlal edildiğine” ve “tutukluluğunun makul süreyi aştığına”, kendisine “beş bin lira tazminat ödenmesine” oybirliğiyle hükmetti. Gözler şimdi Anayasa Mahkemesi kararının gönderildiği İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde. Mahkemenin Balbay hakkında tahliye kararı vermesi gerekiyor. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’un 50. maddesinde alınan kararlar sonrası yerel mahkemelerin izleyecekleri yol açıkça tarif edilmiştir ve Yüce Mahkeme’nin kararları herkes için bağlayıcıdır. HHH Kimi yorumcuların, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği hükümle birlikte dosyadan el çektiği, bu nedenle de tahliye görüşünü değerlendiremeyeceği yönündeki görüşleri gerçeği yansıtmıyor. Çünkü dosya halen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nin elindedir ve gerekçeli karar henüz yazılmamıştır. Bu nedenle İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararı eline geçer geçmez kararı “özgürlükler bağlamında” değerlendirerek derhal tahliye kararı vermelidir. HHH Ortada bir de başvurulacağına pek olanak tanınmasa da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Anayasa Mahkemesi kararına, “hükümle sonuçlanmış davada yeni bir karar vermem mümkün değil” gerekçesiyle karşı çıkabileceği görüşü öne sürülüyor. Bu durumda avukatlar kararın temyiz incelemesini yapacak olan Yargıtay’a başvurarak Balbay’ın tahliyesini isteyecekler. Bu yol sonuçta tahliyeyi engelleyemeyecek, yalnızca süreyi uzatacaktır. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararının öngördüğü tahliyeyi gerçekleştirmezse Balbay’ın “adil yargılanma hakkını açık olarak ihlal etmiş” olacaktır. HHH Türkiye’de hukuk, verdiği yanlış kararlarla, duruşma sırasında uyuyan savcı ve yargıçlarıyla son yıllarda darbeler almış, toplumun güven ve saygısını önemli ölçüde yitirmiştir. Yapılan yanlışlara yenileri eklenmemelidir. O halde Mustafa Balbay derhal özgürlüğüne kavuşturulmalıdır. Hemen, şimdi! Gezinin Anlamı Kıymacı Abdülhakim Arvasi’nin oğlu Ahmet Arvasi, Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergâhı şeyhi Esad Coşan’la görüştüğü. Abdüllatif Şener: Gençliğinde İran İslam devrimini savunduğu, Humeyni’ye hayranlık duyduğu, İskenderpaşa dergâhı görüşlerini benimsediği. Abdülkadir Aksu : İskenderpaşa dergâhına bağlı olduğu, 1980 öncesinde CHPMSP koalisyonu döneminde, MSP’li Korkut Özal ve Oğuzhan Asiltürk’ün himayesinde Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olur olmaz, 3 bin MSP’li ve MHP’li polisi, altı aylık kurstan sonra komiser ve komiser yardımcısı yaparak Emniyet içindeki tarikatçı kadronun temellerini attığı.” Belgede ayrıca, AKP kabinelerinde bakanlık yapan Mehmet Ali Şahin, Vecdi Gönül, Cemil Çiçek, Beşir Atalay, Kemal Unakıtan, Recep Akdağ, Binali Yıldırım, Sami Güçlü, Hilmi Güler ve Zeki Ergezen’in de “İskenderpaşa dergâhı mensubu” olduğu ifade ediliyor. Siluet Meselesi SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Zeytinburnu’nda yapılan ve tıraşlanmadığı için Başbakan’ı küstüren kulelerle ilgili beklenen vur emri çıktı. OnaltıDokuz Kuleleri mahkeme kararıyla tıraşlanacak. Gerekli imar izinleri alındıktan, imar planı onaylandıktan, ruhsat verildikten, daireler satıldıktan, tapuları sahiplerine teslim edildikten sonra üstelik. Tarihi yarımadanın, daha doğrusu Sultanahmet Camii’nin siluetini bozduğu için mahkum edilen kulelerin dışında, buzdağının görünmeyen yüzü olan ve fakat kenti, tarihini, doğasını dikine gövdeleriyle katleden kaç tane yapı vardır acaba, tıraşlanması, hatta topyekun ortadan kaldırılması gereken!.. Kent siluetini bozması ve görüntü kirliliği bir yana, bu yapıların yapım, imara uydurma, tıraşlama ya da yıkım süreçlerinde çevre kirliliğinden doğal kaynakların heba edilmesine ve emek israfına kadar doğada yarattığı daha pek çok tahribat da cabası. OnaltıDokuz Kuleleri’yle ilgili ise emir büyük yerden gelince “vurmak” da kolay oluyor haliyle. Fakat merak etmeden yapamıyor insan; zamanında bu yapıya imar hakkı tanıyanların, imar iznini veren, kent suçu işleyen belediye meclis üyelerinin, belediye başkanlarının kapısı neden hiç çalınmadı? “Şimdi soruyoruz büküp boynumuzu; daha önce nerelerdeydiniz?” da devam ettiğini, hatta belki de hız kazanarak sürdüğünü görmek endişe verici. Fişlenen Kürtleri, fişlenen Alevileri, fişlenen solcuları, fişlenen Ermenileri, hatta artık muhtemelen fişlenen Atatürkçüleri, fişlenen Gezi’cileri görmüş ve görmeye devam ediyor bu toplum; fişlenen cemaatler neden olmasın… Taraflar da bu arada eteklerindeki taşları dökmeye başladı. Biz de bu vesileyle cemaate “verilenleri”, yani valilikler, belki de bakanlıklar, emniyet, eğitim ve yargı sandalyeleri hakkında bilgi edinmiş oluyoruz. Daha doğrusu zaten bildiğimiz ve dile getirdiğimiz için hep suçlandığımız gerçeklerin bir nevi itirafına şahitlik ediyoruz. BULMACA SEDAT YAŞAYAN ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 3 çocuk yorumu “Bu ahlak dışı bir çağrı. Bir grubun yararı uğruna başka bir grubun zararına iş yapmaktır bu. Çok çocuk, gelecek kuşakların kısıtlı kaynaklarının tüketilmesi anlamına gelir.” Bu sözler 2052: Gelecek 40 Yıl İçin Küresel Öngörü isimli kitabın yazarı, sürdürülebilirlik, iklim stratejileri ve küresel öngörü uzmanı, Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. yıl etkinlikleri kapsamında İstanbul’a gelen Jorgen Randers’ın 3 çocuk yorumuna ait. Hani şu, din adamlarının ve ortaçağ krallarının, kendi menfaatleri için sıklıkla yürürlüğe soktukları çok çocuk uygulamasının modern zaman sürümü olan 3 çocuk tavsiyesi… Doğanın, kıt kaynakların korunmasından ve dolayısıyla insan ırkının devamından, insanların insan gibi yaşayabilmesinden, kaliteli eğitim standartlarının yakalanmasından ve bu standartların tüm yurttaşlara eşitlik ilkesi çerçevesinde sağlanmasından çok kendinden olmayanı yiyip yok etmeye çalışan, krallık mantığıyla iktidar olma, hükmetme gayesi güden siyasi erklerin gezegene verebileceği zarar büyük… HARBİ SEMİH POROY Fişleme Yaşadığımız ülke tarihine ve koşullara bakacak olursak, kronik bir toplumsal alışkanlık haline gelen fişlemenin, bu kez hükümetle ters düşen cemaatlere yönelik gerçekleştirildiğine inanmak hiç de zor değil. Eski iktidarlar döneminde yapılan fişlemelerden dert yanılır, bunlar birer ayıp olarak pişirilip pişirilip topluma sunulurken aynı fişlemenin bu iktidar döneminde nasıl UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kendi ken 1 dine cinsel 2 doyum sağlama. 2/ “Şair 3 ler” anlamın 4 da eski söz 5 cük... İşlen6 memiş, ekilmemiş top 7 rak. 3/ Geri 8 ye doğru uç 9 ma özelliği de olan küçük 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir kuş. 4/ Kendi 1 I Ş I L G A N Ç alanında en önde 2 S İ S İ N E V İ gelen kimse ya da 3 A R A F A T nesne.. Hem papat 4 P İ A R O G A N R A ya, hem kasımpaT O Y A K A tıya benzeyen ot 5 T S A GU su bitki. 5/ Arapla 6 A Ş A R N EM rın kullandığı, püs 7 N A M A Z MA E B O L A küllü erkek başör 8 tüsü... Bağışlama. 9 B A K A R A E R 6/ Telefon sözü... İri taneli bezelye. 7/ “Kuyruklu biber” de denilen bir karabiber türü. 8/ Bir tiyatro oyununda oyuncuların bir defada söylediği parça... Hollanda’nın plaka imi. 9/ Tavlada “üç” sayısı... İki tarla arasındaki sınır... İtici neden, güdü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Aynı kökten türemiş birkaç sözcüğü bir arada kullanma sanatı. 2/ Kenar süsü... Koyun derisinden yapılan torba. 3/ Yüksek hızdan korkma. 4/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 5/ Ticaret eşyası... Y. K. Karaosmanoğlu’nun tanınmış bir romanı. 6/ Kokusu hardala benzeyen zehirli bir savaş gazı. 7/ İsveçli bir müzik grubu... Bir zaman birimi. 8/ Bodrum ilçesinin turistik bir beldesi... 9/ Bir renk... Bir nota... Lityum elementinin simgesi. fhakancelik@mynet.com Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476