Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2013 SALI 4 HABERLER 2002’de Erdoğan’ı destekleyen Musevi lobisi artık köprüleri attı ‘Beyoğlu’nun En Güzel Abisi’ 1 Aralık’taki Galatasaray Pilavı’nda sohbet etmek olanağını bulduğum bir işadamı arkadaşım, gayrimenkul balonunun patlamak üzere olduğunu söylüyor, ihracatın azalmasına karşın ithalatın artmasının cari açıktaki yükseliş trendini daha da tetiklemesi riskini vurguluyordu. İktidar mensupları ya da yandaşları, bu tür değerlendirmelere yalnız sinirlenmekle kalmıyorlar, karşıtlarını, büyük bir krizi özlemekle suçluyorlar. Oysa genelde söylenenler, özlemlerin değil, gözlemlerin sonucudur. Hepimizin aynı gemide olduğumuz ve patlak verecek fırtınanın boyutunun büyüklüğünün herkesi derinden etkileyeceği göz önünde bulundurulduğunda, böyle bir özlemin, kaptanına kızdığımız için içinde seyretmekte olduğumuz geminin denizin ortasında batmasını dilemekle eşanlamlı bir şapşallık olduğunu söylemek ise sanırım gereksiz. Nitekim, Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları Derneği Başkanı Aziz Torun’un “Konut sektöründeki büyüme aynı hızla devam ederse önümüzdeki yıl bir balon riski var” diyerek, Galatasaraylı dostumun altını çizdiği tehlikeyi doğruladığı, dünkü Cumhuriyet’in ekonomi sayfasında da belirtiliyordu. Konut sektöründe balonun patlamasının doğuracağı sorunların boyutu gerçekten dudak uçuklatıcı; bize düşen bunun gerçekleşmesini temenni etmek değil, gerekli önlemlerin yaşama geçirilmesi için şimdiden önlem alınması çağrısını yapmak. HHH Doğrusu, zaman zaman komik durumlar yaratan gayrimenkul furyasındaki çılgınlık o boyutlara vardı ki, sağduyu çağrılarına kimsenin fazla kulak asacağı yok gibi görünüyor. Nitekim geçen hafta yayımlanan bir haberde, Tarlabaşı’ndaki kentsel yenilenmeyi gerçekleştiren Gap İnşaat’ın, projenin tanıtımı için Fransız oyuncu Jean Reno ile anlaştığı ve Ahmet Ümit’in son romanı “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”nden ilham alan bir kampanya yapılacağı bildiriliyordu. Haberi okuyunca kahkahayla güldüm. Kasım ayı içinde okuduğum Ahmet Ümit’in “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”nde Tarlabaşı’ndaki “kentsel dönüşüme” eleştirel bir biçimde yaklaşılmakta, spekülatörler ile mafyanın bu yağmada nasıl elbirliğiyle hareket ettiği anlatılmakta, büyük talanın acımasız yüzüyle birlikte, Gezi olayları sırasında polisin gaddarlığı hikâye edilmekteydi. Zaten has bir İstanbul yazarı ve âşığı olan Ahmet Ümit, bir önceki romanı “İstanbul Hatırası”nda da İstanbul’un eşsiz değerlerinin vahşi talanına değinmekte ve cinayet örgüsünü bunun çevresinde geliştirmekteydi. İki tür polisiye vardır. Bunlardan birincisi bir suçun failinin kim olduğunun veya nasıl yakalandığının anlatıldığı salt gerilim romanları, ikincisi ise bir suçu, genellikle de cinayeti odak alan arka planda toplumsal yapıyı, psikolojik ortamı anlatan eleştiren romanlar. HHH İkinci tür eserleri, salt faili bulmak, suçlunun yakalanması sürecini izlemek için okursak, bülbülü duyup dinlemeden salt seyretmekten zevk alan kişinin durumuna düşeriz. Agatha Christie cinayetin örgüsü kadar tipleri ve İngiliz taşra yaşamının betimlenmesiyle de değerlidir. Georges Simenon’un bir polisiye yazarı mı, yoksa psikolojik roman türünün ustası mı olduğunu sorsalar ne cevap verebiliriz? Graham Greene bir polisiye veya macera yazarı mıdır, psikolojik roman yazarı mı? Dashiel Hammet’i, Horace Mac Coy’u ile Amerikan “kara roman”ının önde gelenlerindeki toplumsal eleştiriyi görmeden yalnızca suç kurgusuna takılıp kalmak, arkadaki kokuşmuş yapıyı ıskalamak yazık değil mi? Ahmet Ümit de bu tür bir polisiye yazarı, onun için okumaktan zevk alıyorum ve eşime dostuma da tavsiye ediyorum. Doğrusu onun İstanbul yağmasını gözler önüne sermesinin kent rantçılarının reklam aracı edilmesine kalkışılması bile çıldırtıcı bir trajikomik durum. Neyse ki Ahmet Ümit bu saçmalığa izin vermeyeceğini, gerekirse yasal yollara başvuracağını açıklamıştır. Doğrusu “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi”ne yakışan da buydu. Güçlendikçe bozuldu WASHINGTON Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidarının daha başında ABD’nin ve uluslararası kamuoyunun gözünde ‘güvenilir ortak’ algısı yaratmasında İsrail ve onun ABD’deki güçlü temsilcisi Musevi lobisinin büyük payı vardır. Bu iki aktör, eski Başbakan Bülent Ecevit’in hem Irak operasyonuna karşı tutumu hem de eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’a yönelik açık ve sert eleştirilerinin yarattığı tepkisel ortamda, kendilerine ‘ılımlı’ mesajlar veren Erdoğan ve AKP’ye sarılmıştı. On bir yıl aradan sonra, bu aktörler Erdoğan’ı nasıl görüyor? Bu sorunun yanıtı, Amerikan Musevi Komitesi (AJC), İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL), İttifak Evlatları (Bnai Brith) ve Musevi Ulusal Güvenlik İlişileri Enstitüsü (JINSA) isimli Amerika’da örgütlü dört Musevi kuruluşnun CHP lideri Kılıçdaroğlu onuruna verdikleri yemekte çıktı. Musevi lobisinin Erdoğan hakkındaki görüşlerine geçmeden önce CHP’ye küçük bir eleştiri: Seçilen dört Musevi kuruluşu da Amerika’da neocon’lara, İsrail’de de Netanyahu hükümetine yakın kurumlar. Belli ki etkili Musevi örgütleri oldukları için bu tercih yapılmış. Ancak JStreet gibi daha ilerici ve sosyal demokrat görüşlere sahip Musevi örgütleri ile de CHP’nin temas içinde olmasında yarar var. ‘İstanbul’u alıp seçimi kazanacağız’ UTKU ÇAKIRÖZER WASHINGTON CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Washington’da ABD yönetimiyle yaptığı tek resmi görüşmede dış politikaya ilişkin üç önemli mesaj verdi. CHP lideri dün görüştüğü ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa İşleri Direktörü Karen Donfried’e, CHP’nin, Türkiyeİsrail ilişkilerinin düzelmesinden yana olduğu, Bağdat’ın onayı olmadan Kuzey Irak ile petrol anlaşması imzalanmasını doğru bulmadıkları ve Suriye’de El Kaide tehlikesinden kaygı duydukları mesajını verdi. Görüşmede ABD’li yetkilinin, “Seçimleri nasıl kazanacaksınız” sorusuna Kılıçdaroğlu “İstanbul’u alarak” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu dün ABD Başkanı Barack Obama’nın çalışma ekibinden Ulusal Güvenlik Konseyi Avrupa İşleri Direktörü Karen Donfried ile 45 dakika süren bir görüşme yaptı. Donfried görüşmede CHP liderine 4 soru yöneltti. “Dış politikada önceliklerinizi nelerdir”, “Son demokrasi paketini nasıl buluyorsunuz”, “Türk ekonomisi konusunda ne düşünüyorsunuz” sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu’nun mesajları şöyle: İsrail: CHP Türkiyeİsrail ilişkilerinin gelişmesinden yanayız. İsrail’in iç işlerine müdahale, ilişkileri bozmak, diplomatik çatışma süreci yaşamak istemiyoruz. CHP iktidarda olsaydı Mavi Marmara gibi bir olay yaşanmazdı. Irak: Kuzey Irak ile ilişkilerin geliştirilmesine karşı değiliz. Ama bu yapılırken Irak’ın anayasa ve yasalarına saygı gösterilmesi gerekir. Bağdat yönetiminin onayı olmadan Kuzey Irak ile petrol anlaşması yapılmasını doğru bulmuyoruz. Suriye: Radikal unsurların Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek konuşlanmasından kaygılıyız İran: ABD ile İran’ın uzlaşmasını çok önemsiyoruz. Anlaşmadan memnuniyet duyuyoruz. Mısır: Darbe demokrasiyi engelledi ama Türkiye Mısır’ın iç işlerine müdahil oldu, taraf haline geldi. Kürt sorunu: Hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketini yetersiz buluyoruz. Saydamlık ve denetim şart: Ekonomide özerk kurumların varlığını ve kamuda saydamlığa önem veriyoruz. Sayıştay raporlarının parlamentoya sunulmaması çok büyük bir denetim eksikliği. ABD’li yetkilinin görüşmede Kılıçdaroğlu’na “ABD’ye çok zamanlı bir ziyaret yaptınız. Daha sık gelin” mesajı ilettiği öğrenildi. Donfried ayrıca Kılıçdaroğlu’na “Seçimleri nasıl kazanmayı düşünüyorsunuz?” sorusunu da yöneltti. CHP lideri ise bu soruya şöyle karşılık verdi: “Tam demokrasi, hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, ve güçlü ekonomi söylemiyle seçmenin karşısına çıkacağız. İstanbul’u alarak bu seçimi kazanacağız. Sadece İstanbul değil Anadolu’da Ankara, Adana, Hatay, Mersin ve Bursa gibi şehirlerde ibrenin CHP’ye yönelmesini sağlayarak kazanmayı planlıyoruz.” Kılıçdaroğlu dün Brookings Enstitüsü’nde yaptığı konuşmada CHP’nin Türkiye vizyonunun “güçlü demokrasi”, “güçlü ekonimi” ve “sorumlu dış politika” başlıklı üç temel üzerine oturduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu konuşmasına Obama’nın 2009’da Kahire’de yaptığı konuşmanın “Gerçek demokrasi için sadece seçim kazanmak yetmez” bölümünden alıntı yaparak başladı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasında öne çıkan bölümler şunlar: Türkiye’de en ciddi sorunlardan biri. Hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemeyiz. Düşüncelerinden dolayı kimsenin hapse atılmaması gerekir. Ama başbakan kalkıp kitabın bombadan daha fazla tehlikeli olduğunu ileri sürebiliyor. Silivri yargılamaları büyük hukuk ihlalleridir. Yargısı siyasallaşan ülkede adalet dağıtılamaz. Türkiye’nin temel sorunu bu. Darbelere karşıyız. Herkes yargılanabilir ama hukukun üstünlüğü ilkesi gözetilerek. Sahte delillerle olmaz. Savunma hakkı kısıtlanarak olmaz. Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın ve yeniden yargılama yapılsın istiyoruz. Kürt meselesi, dini referanslarla, seçim yatırımlarıyla ve gösterilerle çözülemez. CHP, bu meseleye, hak, özgürlükler, farklı kimliklere saygı ve eşit vatandaşlık ekseninde yaklaşmakta ve şiddeti dışlayan, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir çözümü savunmaktadır. Parlamento dışı bırakılan bu süreç başarılı olamaz. Görüşmeleri akil insanlar yapmalı. Türkiye’nin yeri Batıdır, AvrupaAtlantik ailesidir. AB tam üyeliği temel hedefimizdir. NATO’nun önemi daha da arttı. Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerekir ABD ile Türkiye ilişkisi eşitlik, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmalıdır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz. CHP’nin Türkiyesi ile ABD, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadınerkek eşitliği ve özgürlükler gibi ortak değerleri paylaşır. Kılıçdaroğlu önceki akşam CHP Washington Temsilciliği’nin açılış resepsiyonunda “laiklik” vurgusu yaparak, “CHP olduğu sürece demokratik, laik hukuk devletinden hiç kimse ödün veremez” demişti. Dün de Brookings’te bir soru üzerine bu sözlerini pekiştirerek şunları söyledi: “Çağdaş uygarlıktan, laik, demokratik hukuk sisteminden bizi koparacak uygulamaların karşısındayız. Türkiye’yi ortaçağ devletine dönüştürmesini kabul edemeyiz.” Herkesin merakı ‘cemaat’ CHP heyeti Washington’da gittikleri her yerde ‘AKPGülen cemaati’ kavgasının sonucunu merak eden sorularla karşılaşıyor. Mülakat için Amerikalı gazetecilerden, Kaliforniya’dan gelen Türk işadamlarına, Musevi lobisinin başındaki etkili isimlerinden Amerikan yönetiminin eski ve yeni isimlerine kadar herkes CHP liderine aynı soruyu soruyor. Sadece sormakla da yetinmiyor, “bu kavgayı AKP’yi iktidardan düşürecek bir fırsat penceyorlar. Erdoğan’ın doğrudan İsrail, dolaylı olarak da Musevileri hedef alan bu üslubu için yemekte “Türkİsrail ilişkilerinin havasını zehirliyor” ifadesini kullanacak noktaya gelmiş durumdalar. Erdoğan ile ipleri tamamen koparan Musevi lobisi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konusunda ise farklı konuşuyor. Onu ‘daha dengeli’ bulduklarını vurguluyorlar. resi olarak gördüklerini” de ekliyorlar. İşte bu atmosferde, Kılıçdaroğlu bu sabah cemaatin ABD’deki temsilcileriyle kahvaltıda bir araya gelecek. CHP lideri önceki gün ABD’de yaşayan Türklerin çatı kuruluşlarından bazıları ile bir araya gelmişti. Bu görüşmelerin devamı niteliğinde bu sabah da Gülen hareketinin temsilcilerini kurduğu Amerkan Türki Topluluğu (TAA) yöneticileriyle bir araya gelecek. İsrail’in gemiye orantısız güç kullanımını da eleştirmeyi ihmal etmiyor. Musevi lobisinin temsilcilerinin CHP ile paylaştıkları bir de beklentileri var. Erdoğan ve hükümetin sürekli İsrail’i hedef alan söz ve eylemleriyle, dolaylı olarak antisemitizm yaratabilecek söylemlerine karşı CHP’nin iktidar olmayı beklemeden ‘tavır’ koymasını istiyorlar. HHH Kılıçdaroğlu Musevi lobisi ile görüşmesinde verdiği mesajları kapalı kapılar ardında bırakmadı. Dün önce ABD Başkanı Obama’nın danışmanı Karen Donfried ile görüşmesinde, ardından da Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında Türkiyeİsrail ilişkilerinin geliştirilmesinden yana olduğunu birkaç kez tekrarladı. Bakalım Kılıçdaroğlu’nun Musevi lobisiyle yaptığı bu kritik görüşme, Türkiye’deki seçim kampanyası üzerinde nasıl bir etki yapacak? Yemeğe katılanların ortak izlenimi Musevi lobisinin Erdoğan hakkında çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadığı ve artık iplerin hiç düzelmeyecek biçimde koptuğu yönünde. On bir yıl önceki ‘Musevilere ve İsrail’e karşı son derece ilgili ve saygılı lider’ imajı çizen Erdoğan, iç siyasette güçlendikçe adım adım bozulmuş. Şimdi artık ‘İşi tamamen İsrail düşmanlığına vardıran bir Erdoğan’ ile karşı karşıyalar. Erdoğan’ın İsrail Devlet Başkanı Şimon Perez ile ‘one minute’ atışmasından Mavi Marmara hadisesine ve son olarak Gezi Parkı protestolarının ardında İsrail ve Musevi lobisi parmağı arayan açıklamalara varıncaya kadar tüm ifadelerini yakından takip edi ‘E rdoğan güçlendikçe bozuldu’ ‘CHP tavrını koysun’ ‘Havayı zehirliyor’ Musevi lobisi CHP’nin iç ve dış politika konularına ve özellikle de buzdolabındaki Türkİsrail ilişkilerine bakışını da öğrenmek istiyor. Kılıçdaroğlu, ‘Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi’ yönünde iradesini net biçimde ortaya koyuyor. CHP iktidarda olsa, “Mavi Marmara gemisine çıkış izin vermeyeceklerini; bunun yerine Filistin’e yardımı Gazze’deki Kızılay aracılığıyla yaptıracaklarını” kayda geçiren CHP lideri, ‘İsrail’ kozu Kılıçdaroğlu’nun Seçim merakı AKP tarih verdi: Eylül 2015 Dershanelerin okullaşma süreci için 2 yıl süre öngören hükümet, cemaate ‘karşı karşıya değiliz’ mesajı verdi. Baransu’nun haberi için ‘ceza sorumluluğu var’ dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, dershanelerle ilgili düzenlemenin ocak ayında “yasa teklifi ya da tasarısı” olarak Meclis gündemine geleceğini belirterek “Bu dershanelerin sahiplerinin tamamını cemaat dediğimiz yapıya mal edemezsiniz. Hizmet Hareketi’nin payı yüzde 22’dir. İki yıllık bir süre öngörüyoruz. Eylül 2015. O tarihte dershanelerin okullaşma sürecinde son noktaya gelmesini öngörüyoruz” dedi. Arınç’ın, 2004 yılı MGK kararlarını yayımlayan Taraf gazetesi ve muhabiri Mehmet Baransu’ya ilişkin “TCK, MİT Kanunu, Basın Kanunu, RTÜK Kanunu’na göre sır niteliğindeki bilgilerin yayımlaması ile ilgili ceza öngörülmüş. Bunu yapan insan bir ceza sorumluluğu ile karşı karşıya gelebilir” sözleri ise “cemaat ile AKP arasındaki kavganın mahkeme sürecine taşınacağı kuşkusu” yarattı. Dershanelerin özel okula dönüşümüne ilişkin düzenleme hazırlığını gündemine alan Bakanlar Kurulu toplan Obama’lı ‘demokrasi mesajı’ En ciddi sorun basın özgürlüğü ‘Fitnenin aleti olmayın’ Bir hadisten örnek veren Arınç, “Yakında büyük fitneler olacak, o fitnelerde ayakta duranlar yürüyenlerden, oturanlar da ayakta duranlardan daha hayırlıdır.’ Fitneyi büyütmeden ne doğruysa onu yapacaksınız. Her gün hükümeti hedef tahtasına oturtarak güzel insanların arasını açmaya çalışanlara buradan istirham ediyorum, fitnenin aleti olmayalım, ne siz ne de biz. Bu ateşin söndürülmesi için herkes elindeki bir bardak suyu döküversin. Şu andaki yayınları ben okumakta, dinlemekte zorlanıyorum. 10 yıl önceki dosyaları açmanın, daha heybemizi açmadık, deve yükü heybemiz var demenin fitneyi büyütmekten başka sonucu yoktur” diye konuştu. tısının ardından Arınç, önemli açıklamalarda bulundu. Dershanelerin kapatılmasının gündemde olmadığını belirten Arınç, “Dershaneler hür teşebbüs sonucu kurulmuş kurumlardır. Anayasa ve kanunlar ve serbest piyasa kapanmaya mecbur etmeye karşıdır. Biz dershanelerin gelinen noktada öğrencilerimize takviye olan ya da metod gösteren kurumlar olarak ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Bu dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi projesidir. Böyle bir dönüşüm projesine karşı buna uyan dershaneler olabilir, buna imkanım yok diyenler de süreç içinde bu işten vazgeçmiş olurlar. Çocuklarımızı yarış atı gibi koşturmayacak bir noktaya geliyoruz” ifadelerini kullandı. süre öngörüyoruz. Eylül 2015. O tarihte dershanelerin okullaşma sürecinde son noktaya gelmesini öngörüyoruz” dedi. Silivri yargılamaları yenilenmeli Kürt sorunu gösteriyle çözülmez “Meseleyi olmazsa olmaz noktasına getirenlere” seslenen Arınç, “Hakaretlerinin dozunu arttıranlara söylüyoruz ki dershaneler sadece siz değilsiniz. Dershaneler ve Hizmet Hareketi’yle Hükümet karşı karşıya gelmiş değil. Ocak ayında Meclis’in gündemi müsait olduğunda inşallah bunu yasalaştıracağız” değerlendirmesini yaptı. sadece siz değilsiniz’ ‘Dershaneler Türkiye’nin yeri Batı’dır 2 kişiye 272 bin 510 lira ANKARA (AA) On Numara oyununun bu haftaki çekilişinde 10 bilen 2 kişi, 272 bin 510 lira kırkar kuruş ikramiye kazandı. Kazandıran numaraların 1, 2, 3, 4, 9, 12, 19, 21, 22, 23, 30, 33, 34, 37, 42, 43, 46, 63, 65, 70, 74 ve 79 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler bin 380 lira yirmi beşer kuruş, 8 bilenler 80 lira doksanar kuruş, 7 bilenler 15 lira elli beşer kuruş, 6 bilenler 2 lira yetmiş beşer kuruş, hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 2 lira kırkar kuruş ikramiye alacak. Bakanların da çocuklarını dershaneye gönderdiğini, projenin dershanelere “husumet” olarak algılanmaması gerektiğini belirten Arınç, “Bu dershanelerin sahiplerinin tamamını hizmet hareketi ya da cemaat dediğimiz yapıya mal edemezsiniz. Hizmet Hareketi’nin payı yüzde 22’dir. Biz meseleye bir tarafın penceresinden bakmıyoruz. Hükümet aleyhtarı bir güç gösterisine dönüşen yaklaşım çok doğru bir tavır değildir. Bu mesele halledilecektir. Taslak son şeklini alacak ve Ocak ayında yasalaşması için TBMM gündemine gelecek. Bu dönüşümün sağlıklı olması için de iki yıllık bir dershaneleri yüzde 22’ ‘Cemaat Taraf Gazetesi’nin yayınladığı belgeler ile ilgili olarak da Arınç, “Başımız dik, alnımız açık, bir gazete ya da gazeteci, bu konularda da mahir olduğunu önceden bildiğimiz bir gazeteci, 2004 tarihinin bir ayına ait MGK toplantısının kararını yayınladı. TCK, MİT Kanunu, Basın Kanunu, RTÜK Kanunu’na göre sır niteliğindeki bilgilerin yayınlaması ile ilgili ceza öngörülmüş. Bunu yapan insan bir ceza sorumluluğu ile karşı karşıya gelebilir. Bunu savcılarımız düşünsün. Biz şu anda bir şey yapacak durumda değiliz” dedi. Arınç, MGK kararlarının Başbakanlık tarafından uygulamaya konmadığını, yok hükmünde muameleye tutulduğunu söyledi. için savcılara mesaj Baransu ABD ‘konjonktürel müttefik’ değil Üst üste ‘laiklik’ vurgusu