18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2013 CUMARTESİ 6 HABERLER Savcı Akkaş, gözaltı işlemini Emniyet’in yapmaması üzerine Jandarma’ya talimat göndermiş Jandarma da almadı CANAN COŞKUN Meşum İngilizce “ominous” (om’nıs) sözcüğünün karşılığı olarak internetteki “tureng” sitesinde şu sözcükler sıralanıyor: Hayra yorulamayan, insanın keyfini kaçıran, kara, kaygı verici, kötülük habercisi, meşum, netameli, şom, uğursuz... Bunlara yaklaşık olarak aynı ya da benzer anlamlar taşıyan başkaları da sanırım eklenebilir. “Meşum” bir zamanlar çok kullanılan, anlam yükü, çınıltısı, söylenişindeki vurgu ve çağrışımlarıyla çok güçlü bir sözcük. “Meşum bir olay” denildiğinde, daha kötüsü olamayacak kadar can sıkıcı, berbat, kötü, iç karartıcı bir olaydan söz ediliyor demektir... “Şom” sözcüğü de aynı kökten türetilmiş olmalı... “Şom ağızlı”, ağzından hep kötü haberler çıkan birini betimlemede Türkçemizin pek güzel deyimlerinden biridir... İngilizcesinden başlayıp bunları nereden çıkardın derseniz, New York Times gazetesinin 26.12.2013 tarihli sayısındaki bir haberin giriş cümlesinden diye yanıtlayacağım... Bu uzunca cümlede özetle, üç bakanın çarşamba günü ansızın istifa etmeleri ve bunlardan birinin ayrılırken Başbakan’ın da çekilmesi gerektiğini söylemesinden sonra, Türk hükümetini kuşatan yolsuzluk kovuşturmasının Başbakan’a yönelik “meşum, uğursuz, kaygı verici vb...” bir boyut kazandığı dile getiriliyor... Cümleyi okuduğumda, özellikle, yukarıda dilimizdeki karşılıklarını aktardığım sözcük üzerinde düşünmekten kendimi alamadım... Meşum, uğursuz, can sıkıcı, iç karartıcı olan nedir?.. Ya da bütün bunlar kimin için böyledir?.. Olayın bütününe bakıldığında, her türlü kötülük nitelemesini hak eden bir durumun söz konusu olduğu elbette bir gerçek... Fakat bu niteleme neden, kovuşturmanın özellikle Başbakan’a yönelmesiyle ilgili olarak kullanılıyor? Bunları yazarken, ilgili sözcüğün, “daha kötüsü olamayacak, kötünün kötüsü” gibi bir anlamda kullanılmış olduğunu duyumsuyorum... Fakat yine de bir itirazım var... Kovuşturmanın söz konusu kişiye yönelmesini ben, uğursuz değil uğurlu, hayırsız değil hayırlı, iç karartıcı değil iç açıcı, meşum değil ülkemizi karanlıktan aydınlığa çıkarıcı bir yöneliş olarak görüyorum... Tabii, şu satırları yazmakta olduğum sırada başbakanlık koltuğunda oturmaya devam etmekte olan kişi bakımından değil, ülkemiz bakımından... HHH Bütün iktidarı süresince sadece bu konuda değil hiçbir konuda ödün vermeyen, uzlaşmaya yanaşmayan Tayyip Erdoğan, kabinede yapmaya mecbur kaldığı değişikliklerle, hükümetine ve kişisel olarak kendisine ve yakınlarına yönelik (aslında çok uzun zamandır halkın ağzındaki) ağır yolsuzluk, haksız zenginleşme, yabancı bankalarda yüklü para sahibi olma vb. suçlamalarından kurtulabilecek mi? Bu konuda da yine 26 Aralık gününün Cumhuriyet gazetesinde, Ankara temsilcimiz Utku Çakırözer’in “Erdoğan’ın Kontrolü Kaybettiği An” başlıklı yazısında ilginç bir kavramla karşılaştım... Halkta egemen olan “yolsuzluk” algısını değiştirecek bir “illüzyon” (yanılsama, algı yanılgısı) yaratmak... Utku Çakırözer, “algı yönetimi” adını verdiği bu yöntemle Başbakan’ın halkın yolsuzluk algısını değiştirmeyi planladığını, ancak istifaya zorlanan bakanlardan birinin doğrudan doğruya kendisini hedef almasıyla bu planın da zora girdiğini belirtiyor... Halkta gerçek dışı, sahte algılar yaratarak toplumları yönetmek, diktatörlüklerin başlıca yönetim yöntemlerindendir... Fransız toplum bilimci Gustave Le Bon’un bir süredir başucu kitaplarımdan biri olan “Kitleler Psikolojisi”nde bu çok önemli konu enine boyuna irdelenir... Diktatörler bu yöntemi içgüdüleriyle de olsa bilirler ve uygularlar... Tayyip Erdoğan her fırsatta uyguladığı bu algı ve gündem değiştirme, gerçekliği saptırma yönteminden kolayca vazgeçebilir mi? Kabine değişikliği ve sonrasında söyledikleri bu gerçeği karartmaya çalışarak algı değiştirme yönteminden vazgeçemeyeceğini, tam tersine dozunu daha da arttırarak sürdüreceğini gösteriyor. Peki, bu yöntem bir kez daha başarı kazanabilecek mi?.. Hiç sanmam... Toplumun aydın kesimlerinin dışına taşarak geniş halk kitlelerine yayılmakta olan hoşnutsuzluk ve tepkiler, ülkemizin meşum bir dönemi geride bırakmaya çok yaklaştığını gösteriyor... Türkiye’yi sarsan “rüşvet ve yolsuzluk” operasyonunun aralarında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve iş adamlarının da olduğu 2. dalga operasyonu yürütürken dosyadan el çektirilen TMK Savcısı Muammer Akkaş’ın gözaltına alma ve canlı teşhis talimatını önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’ne, listeyle ilgili işlem yapılmaması üzerine de İstanbul İl Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürlüğü’ne gönderdiği ortaya çıktı. Ancak Jandarma’nın da işlem yapmadığı bildirildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı tarafından dosyadan el çektirilen Akkaş’ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Şube Müdürlüğü’ne gönderdiği gözaltı listesinde El Kaide’nin Türkiye finansörü olarak bilinen Yasin el Kadı ve İstanbul’daki 3. Havalimanı ihalesini alan konsorsiyumda yer alan Mehmet Cengiz’in olduğu görüldü. GÖZALTI LİSTESİ Hürriyet’in internet sitesinde dün yayımlanan gözaltı listesi şöyle: 1 Yasin El Kadı, 2 M. Latif Topbaş, 3Nihat Mehmet M. Fatih Saraç, 4 Abdullah Özdemir Cengiz Tivnikli, 5 Avni Çelik, 6Usame Kutub, 7 Muaz Yasin Kadıoğlu, 8 Cengiz Aktürk, El Kadı 9 Abdulkerim Çay, 10Semih Demirci, 11 O.Cemal Kalyoncu, 12 Ömer Faruk Kalyoncu, 13 Kenan Avis, 14 Gökhan Özdemir, 15 Selcan Zeliha Özkök, 16 Aynur Uluğtekin, 17Mehmet Cengiz, 18 Celal İbrahim Koloğlu,19Nihat Özdemir, Çeçen 20 Sezai Bacaksız, 21İbrahim Çeçen, 22 Hayrettin Özaltın, 23 Dilek Cengiz, 24 Adnan Çebil, 25 Medet Nebi Yanık, 26 Adnan Şişman, 27 Ahmet Ergün, 28 Kadri Tunç Peker, 29Mustafa Murathan Kiraz, 30Bayraktar Mustafa Bayraktar, 31 Gaffar Yıldırım Er, 32 Şener Latif Ünsal, 33Topbaş Oğuzhan Boyacı, 34 Abdullah Kavukçu, 35Hakan Aslan, 36 İ. Erdoğan Gözel, 37 Hasan Cemal Dağcı, 38Esat Özkazanç, Kalyoncu 39 Orhan Nurduhan, 40Nurcan Çatalpınar, 41Abdullah Celal Şefik Gül Tivnikli Koloğlu 2. dalga operasyonu Bozdağ engelledi iddiası CANAN COŞKUN açma ve delilleri yok etme şüphesi var’ Gözaltı kararında, şüphelilere “çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak, tehdit, rüşvet ve nüfuz ticareti, ihaleye fesat karıştırmak, suçtan kaynaklanan malvarlığını aklama, resmi belgede sahtecilik” suçlamaları yöneltilirken kararda gözaltına alınma sebebi olarak da “yüklenen suçun gerektirdiği ceza miktarına göre şüphelinin kaçma ve delilleri yok etme, değiştirme ve gizleme ihtimalinin bulunması, aleyhinde yeteri kadar delil ve emare bulunması sebebiyle gözaltına alma tedbiri zorunlu görülmüştür” denildi. Yakalama tarihi ve saatinin 25 Aralık 2013 saat 06.30 olarak belirtildiği kararda, gözaltı süresi ile bu sürenin biteceği tarih olarak da 26 Aralık 2013 saat 06.30 olarak ifade edildi. Gözaltı kararında aleyhindeki delil ve emareler, yüklenen suçun özelliği kaçma ve delilleri yok etme ihtimali soruşturmanın ikmali için gereken süre nazara alınarak CMK’nın 91. maddesine göre isimleri yazılı şüphelinin gözaltına alınmasına karar verildiği ifade edildi. Jandarma Genel Komutanlığı’ndan yapılan açıklamada “Söz konusu haberler asılsız olup İstanbul İl Jandarma Komutanlığı ve birimlerine cumhuriyet savcılığından herhangi bir talep ulaşmamıştır” denildi. ‘K İkinci yolsuzluk operasyonunun sürdüren TMK Savcısı Muammer Akkaş’ın mahkeme kararında yer alan gözaltı listelerini kapalı zarflar halinde 25 Aralık’ta saat 04.00 sıralarında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gönderdiği, bu sırada Başbakan Yardımcısı görevini yürüten Bekir Bozdağ’ın Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek polis amirlerinden mühürlü zarfları teslim alarak “Operasyon yapılmayacak” dediği öne sürüldü. Bu gelişmenin ardından zarflardaki gözaltı listesinde yer alan şüphelilerin operasyondan haberdar olduğu iddia edildi. Savcı Akkaş’ın şüphelilerin ev ve ofislerinde delilleri kararttığı bilgisini içerideki polislerden öğrendiği, bunun üzerine yeni atanan İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok ve Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü hakkında “talimata uymamak, gizliliği ihlal ve şüphelilere yardım” suçlarından yeni bir soruşturma başlattığı öne sürüldü. andarmaya talimatı Çolakkadı durdurmuş Savcı Akkaş’ın, İstanbul Mali Şube Müdürlüğü’ne 25 Aralık’ta verdiği talimatı İstanbul İl Jadarma Komutanlığı’na da verdiği ortaya çıktı. Bu talimatın Mali Şube Müdürlüğü ekiplerinin gözaltı ve arama işlemini başsavcılığın yönetmelik talimatını gerekçe göstererek yapmaması üzerine verildiği iddia edildi. Başsavcı Turan Çolakkadı’nın da ilgili komutanı arayarak “Bizim onayımız yok. Operasyon hazırlığınızı durdurun” talimatı verdiği öne sürüldü. Bozdağ’’ın 21 Aralık’ta Altınok’u ziyaret ederek basın mensuplarının Emniyet binasından çıkarılmasını istediği öne sürülmüştü. Bozdağ’ın bu talimatı üzerine ertesi gün Emniyet binasındaki basın odası kapatıldığı belirtildi. J İşadamları iddiaları yalanladı 2. yolsuzluk soruşturması kapsamında gözaltına alınacağı iddia edilen işadamları iddiaları yalanladı. Hürriyet’e konuşan 3 işadamı şunları söyledi: Kolin İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Celal Koloğlu: Nasıl bir uydurmaca ben anlamadım. Ben Ankara’dayım, İstanbul’daki işle ilişkilendirildiğim iddia ediliyormuş. Şu ana kadar bana ulaşan herhangi bir hukuki bilgi, belge yok. LİMAK Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir: Konudan hiç haberim yok. Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz: Gerçekleştirdiğimiz tüm projeler fiziksel ve parasal olarak çok açık ve net biçimde ortadadır. Verilemeyecek hiçbir hesabımız yoktur. Simit Sarayı’nın ortaklarından Abdullah Kavukçu: Biz ekşi yemedik ki midemiz ağrısın. İfade de veririz. Jandarma: Talep gelmedi Dikkat çeken isim: AHMET ERGÜN 7 işadamı ile 2 şirketin tüm varlıklarına el konulmasına karar verildiği ortaya çıktı Mal varlıklarına tedbir İstanbul Haber Servi si İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü ancak Emniyet’in direnmesi üzerine engellenen ikinci büyük yolsuzluk soruşturmasında Mustafa Latif Topbaş, Üsame Kutub, Cemal Kalyoncu, Mehmet Cengiz’in de arasında bulunduğu 7 işadamı ile Bilal Erdoğan ve Yasin el Kadı’nın oğlunun gizli ortağı olduğu öne sürülen Bosphorus 360 şirketi ile Zirve Holding’in tüm varlıklarına el konulmasına karar verildiği ortaya çıktı. 25 Aralık günü alınan el koyma kararında gerekçe olarak kuvvetli suç şüphesi gösterildi. İstanbul 2 No’lu Hâkimlik’in kararı. Savcı Muammer Akkaş’ın elinden alınan, Başbakan’ın oğlu Bilal ve Burak Erdoğan’ın adının da geçtiği ikinci büyük yolsuzluk soruşturmasında 7 işadamı ve 2 şirketin mal varlıklarına el konulması için operasyonun yapılması planlanan 25 Aralık günü işlem başlatıldı. Savcılık suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, örgüte üye olmak, ihaleye fesat karıştırmak, nüfuz ticareti, rüşvet, kamu malına zarar verme suçları kapsamında yürütülen soruşturmada Mustafa Latif Topbaş (BİM AŞ Yönetim Kurulu Başkanı), üsame Kutub (Suudi işadamı), Cemal Kalyoncu (Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı) Ömer Faruk Kalyoncu (Kalyon İnşaat Yönetim Kurulu üyesi), Mehmet Cengiz (Cengiz Holding Yönetim Kurulu Başkanı), Abdullah Tivnikli (Türk Telekom ortağı), Cengiz Aktürk (tekstilci) ile Bosphorus 360 Ltd. Şti ve Zirve Holding A.Ş hakkında talepte bulunuldu. 7 kişi ve 2 şirketin üzerlerine atılı suçları işlediklerine dair kuvvetli şüphe olması ve delilleri karartma durumu bulunduğundan tüm varlıklarına ihtiyati tedbir kararı istendi. İstanbul 2 No’lu Hâkimlik, 25 Aralık tarihinde savcılığın talebini kabul ederek 7 kişi ve 2 şirketin tüm mal varlıklarına el konulmasına karar verdi. Operasyonun ikinci dalgasıyla ilgili “gözaltı listesi”ndeki en çarpıcı isimlerden birisi TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ergün. Ergün, Başbakan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden bu yana en yakın arkadaşlarından biri olarak biliniyor. Soruşturma dosyasında Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın Yönetim Kurulu Üyesi olduğu vakıfla ilgili çok sayıda iddia yer alıyor. Bu iddiaların büyük bölümü Meclis’e de taşındı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Erdoğan’a şu soruları yönetti: “TÜRGEV’e yüksek değerli arazilerin ucuza verilmesi, kamu arazilerinin devredilmesi örneğin İGDAŞ’a ait arazinin TÜRGEV’e devri, Altunizade’deki Hazine’ye ait bir araziye talip olan Milli Eğitim talebinin geri çektirilerek TÜRGEV’e devredilmesi gibi işlemler siz veya oğlunuz aracı oldunuz mu?” BM’nin terör finansörü dediği, Başbakan’ın kefil olduğu Yasin Kadı’nın ismi engellenen 2. dalgada yer aldı Erdoğan’ın vazgeçemediği Kadı’sı İLHAN TAŞCI Kaçtı iddiası Bugün gazetesinin dünkü haberine göre savcı Muammer Akkaş’ın görevden alındığı dosyada adı geçen Yasin Kadı ile Usame Kutup’un yurtdışına kaçtığı eddia edildi. ANKARA Hükümetcemaat kavgasının gölgesinde süren yolsuzluk operasyonun ikinci dalgasında gözaltına alınacaklar arasında sayılan Yasin Kadı ismi en az Başbakan’ın oğlu kadar dikkat çekti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Param kadar kefilim” diyerek sahiplendiği Kadı, AKP hükümetinin kuruluşundan beri kimi zaman Meclis’teki hareretli tartışmaların, kimi zaman ise Birleşmiş Milletler’in “terörü finanse edenler” listesindeki tartışmaların odağı oldu. Tam adıyla Yasin Abdullah Azizuddin Kadı, 23 Şubat 1955 Mısır/ Kahire doğumlu. Suudi Arabistan yurttaşı olan Kadı ismini Türkiye ilk kez 2001 yılında Cumhuriyet gazetesinin 11 Eylül saldırısının finansörlerine ilişkin yayımladığı haber dizisiyle duydu. Yasin Kadı, ABD’deki 11 Eylül saldırısını gerçekleştirdiği belirtilen Usame bin laden’in liderliğini yürüttüğü El Kaide’yi “finanse etmekle” suçlandı. BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Eylül saldırılarının ardından güncellediği uluslararası terör örgütleri ve terörizmi finanse eden 131 kişi ve kuruluşun isminin bulunduğu listede Yasin Kadı ismi de yer aldı. BM listesinin Türkiye’ye bildirilmesinin ardından da Bakanlar Ku rulu kararıyla Kadı’nın Türkiye’deki mal varlıkları donduruldu. Maliye Başmüfettişi Hazma Kaçar da Yasin Kadı’yı terör bağlantısını araştırmak üzere görevlendirildi. Başmüfettişliğin ilk belirlemelerinin ardından yaklaşık 2.5 milyon lirasına tedbir konuldu. 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerle AKP’nin tek başına iktidara gelişinin ardından Hamza Kaçar bu görevinden alındı. Kadı’nın kimin tarafından neden korunduğu sorularına yanıt arandığı dönemde Erdoğan “Yasin Bey’i tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum. Yasin Bey’in bir terör örgütüyle münasebet kurması, ona destek vermesi mümkün değildir. Yasin Bey, Türkiye’yi seven ki ailesi itibariyle de geçmişi itibariyle de Türk ve burada yatırımları olan bir insandır. Hayırsever olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan bir insan” sözleriyle Kadı’ya sahip çıktı. Yasin Kadı’yı Başbakan ile tanıştıran isim ise eski danışmanı Cüneyd Zapsu’ydu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin ardından Erdoğan’ı evinde ağırlayan Zapsu, o gece Erdoğan ile Kadı’yı tanıştırır. Kadı ise Zapsu’nun eski ortağıydı. Kadı, geçen yıl hem Türkiye’deki listeden; hem de BM’nin kara listesinde çıkarıldı. 2. dalga soruşturmasının savcıları belirlendi İstanbul Haber Servisi Türkiye’yi sarsan “Rüşvet ve yolsuzluk” operasyonunun, aralarında Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan’ın ve işadamlarının da olduğu 2. dalga soruşturmasını yürütecek savcıların belirlendiği bildirildi. Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan’ın koordinatörlüğünü yaptığı soruşturma dosyası önceki gün İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı tarafından savcı Muammer Akkaş’tan alınmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle