21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 ARALIK 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Trafo da beleş l Bilal Erdoğan AKP iktidarı döneminde hızla şirket zengini oldu AYKUT KÜÇÜKKAYA Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu vakfa 25 yıllığına verilen yurt binalarının trafo arazisi bile bedelsiz devredilmiş ‘Hava Kurşun Gibi Ağır’ Anlı şanlı köşe yazarları yaşadığımız günleri anlatabilmek için Nâzım Hikmet’in ünlü şiirinden bir dizeyi sık sık kullanır oldular: “Hava kurşun gibi ağır.” Öyle gerçekten de. Baksanıza; milletvekilleri isyanda, soruşturmalar açılıyor, bakanlar istemeye istemeye istifa ediyor, istifa edenlerden birisi “Ben sen ne dediysen yapmadım mı, sen de istifa et” diye öfkesini istifa mektubuyla birlikte sunuyor; “Benim oğlum yapmaz öyle şeyler” diyen, istifa etmeden önce polisi hallaç pamuğu gibi atıyor, başka soruşturmalar olmasın diye yönetmelikleri değiştiriyor; üçlü kararname bile beklemeden acele atanan Emniyet müdürü, savcıların gözaltı kararlarının uygulanmasına izin vermemek gibi bir hukuksuzluğa imza atabiliyor; düne kadar elbirliği, güç birliği içinde devlete sızan, devleti yöneten, davalar açan, davalar kapatan, balyozlar savuranlar bugün birbirini suçluyor; bir taraf diğer tarafı “milli orduyu tasfiye etmekle” suçlarken diğer taraf “beddua” mı, “mubahale” mi artık adı her neyse ötekini “ateşlere salsın” diye Allah’a yakarıyor; muhalefet lideri olana bitene “devlet krizi” adını koyuyor... Gerçekten de hava kurşun gibi ağır. Ama Nâzım’ın şiiri köşe yazarlarının hatırladığından biraz daha kapsamlıdır, başka dizeleri de var. Romantik bir hava raporu değildir kısacası, şöyledir: “Hava kurşun gibi ağır / hava toprak gibi gebe / bağır / bağır / bağırıyorum / koşun/ kurşun / eritmeye çağırıyorum.” Gerçeği daha iyi anlattığı kesindir. HHH Gerçeği daha iyi anlatıyor; çünkü iş bir durum saptaması yapmakla yetinilecek gibi değildir. Durum saptaması iyi, ne haldeyiz bilmekte yarar var, ama böyle giderse “devlet krizi” sonunda halkın tepesindeki zorbalığın katmerlenmesine yol açacak. Anlaşılıyor ki, yolsuzluklara batmış, halktan gizli sürmüş alışverişlerle lekelenmiş ittifak, iktidar kavgasına, çözümsüzlüğün getirdiği çaresizliğe dönüşmüştür. Çaresizlik çözümü her zaman zorbalıkta bulur. Ergenekon, Balyoz, gazeteci, aydın tutuklamalarıyla kendini kanıtlamış hukuksuzluk, bundan böyle “kanun benim” diyeceğini ilan etti. Adı ne olursa olsun bu kriz, yönetmekte güçlük çekenlerin krizidir ve eskisi gibi yönetilmek istemeyenler ayağa kalkmamışsa zorbalığın resmileştiği bir statükoya, bir düzene dönüşür. O nedenle böyle durumları şiirleştirmenin ustası, o nedenle tüm dünyanın en iyileri arasında yer alan tüm zamanların evrensel ozanı Nâzım, havayı tanımlamakla, durum saptaması yapmakla yetinmez. “Hava kurşun gibi ağır / hava toprak gibi gebe” dedikten sonra insanları, insan olanları “kurşun eritmeye” çağırır: “Bağır bağır bağırıyorum / koşun/ kurşun eritmeye çağırıyorum” der halkın ozanı. HHH Köşe yazarları durumun farkındalar. On yılı aşkın bir süredir al gülüm ver gülüm işlemiş, yürümüş ortaklık bozuldu. Devlete sızanlarla, Sızıntı’cılarla devleti dönüştürenler böyle ittifakların kaçınılmaz kaderine teslim oldular. Paylaşma zamanı geldiğinde devletin de, malın mülkün de hesabı ortaya kondu. O nedenle kapışma şiddetlidir. O nedenle Başbakan bir tür “savaş kabinesi”nde karar kılmıştır. Kavganın şimdilik pek sesi çıkmasa da, demokratik direnişin bir hak olduğunu Gezi’de göstermiş olan halk tarafı da, anlı şanlı köşe yazarları gibi Nâzım’ı hatırlamalı, ama onlar gibi şiirin ilk dizeleriyle yetinmemeli, “havanın toprak gibi gebe” olduğunu da söylemeli ve nihayet “kurşun eritmeye” çağırmalıdır insanları. Ama korku dağları bekliyor derseniz, “bak nasıl da yandı gazeteciler, aydınlar, gencecik teğmenler” derseniz, “haklısınız” derim ben de size. Nâzım’ın şiirinde aşkın da, korkunun da tarifi var; zaten adı da Kerem Gibi’dir: “Sen yanmasan ben yanmasan” diye yangınlardan konuşur. Hükmü de şiirin sonundadır: “Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.” Mis gibi iş İLHAN TAŞCI ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Oğlum üzerinden bana geleceklerdi” sözleriyle gözlerin çevrildiği oğul Bilal Erdoğan, AKP iktidarı döneminde kuyumculuktan yemeğe, sabunculuktan kozmetiğe kadar pek çok alanda “atılım” yaptı. Harvard’da kamu yönetimi eğitimi alan, Dünya Bankası’nda çalışan Bilal Erdoğan, ilk olarak ağabeyi Burak Erdoğan ile birlikte değeri tapu kayıtlarına 1 milyon lira olarak yazılan Kısıklı’daki bir villayı aldı. 5 bin 20 metrekarelik bir arazi üzerinde yer alan villalardan birinin sahibi de kız kardeşi Vesile Erdoğan’ın eşi Ziya İlgen olmuştu. yin Doğan’dan satın almış olmasıydı. Tıpkı abisi gibi Bilal Erdoğan da BMZ Group Denizcilik ve İnşaat AŞ şirketi ile denizcilik sektörüne adım attı. Kuruluş sermayesi 3 milyon lira olan şirketin hissedarları ise amcası Mustafa Erdoğan ile eniştesi Ziya İlgen’di. Bilal Erdoğan, Maye Dış Ticaret isimli şirkete ortaklığıyla kozmetik sektörüne de girmişti. Maye, ABD’li makyaj malzemesi üreticisi Bellapierre Cosmetics’in ürünlerini Türkiye’de satıyor. Bellapierre, satışlarını alışveriş merkezlerine kurduğu stantlarda yapıyor. Bilal Erdoğan, Mis Hediyelik Eşya Sanayi Ticaret Limited Şirketi ile de kokulu meyve sabunu işine girmişti. İstanbul’da Cevahir AVM ile birlikte 3, Antalya’da 1 stand açan Mis Hediyelik Eşya, ABD’de de Virginia eyaletinde Tyson’s Corner AVM’de stant açarak ihracata başladı. Bilal Erdoğan’ın ortak olduğu Mis Hediyelik Eşya şirketinin 50 bin TL sermayesi bulunuyor. Sermayesinin 2 bin 500 TL’si Bilal Erdoğan’a, 2 bin 500 TL’si Ali Bahadır Yeşil’e, 5 bin TL’si Mustafa Esankal’a geri kalan sermayenin 40 bin TL’si ise yine Bilal Erdoğan’ın şirketi olan Maye Dış Ticaret şirketine ait. Oğul Erdoğan, Doruk Izgara Limited Şirketi ile de fırıncılıktan tabldot yemeğe; otel işletmekten, kahvehaneye; kuruyemişçilikten aktarlığa kadar pek çok alanda daha faaliyet yürütebilmenin adımını atmıştı. 300 bin TL sermayeli şirketin ortakları da Mustafa Esenkal ve Ali Bahadır Yeşil. Bilal Erdoğan, ağabeyi Burak Erdoğan’ın eşi Sema Erdoğan ile birlikte Atatürk Havalimanı’nda Atagold’un kuyumculuk mağazasına ortak olmuşlardı. Erdoğan ailesinin diğer ortakları ise Başbakan’ın da yakın arkadaşı olan Atasay’ın sahibi Cihan Kamer’in çocukları Atasay ve Simay Kamer’di. 500 bin lira sermayeli şirketin yüzde 25’i Bilal, yüzde 25’i de Sema Erdoğan’ın olmuştu. Türkiye’yi sarsan büyük rüşvet operasyonu kapsamında Emniyet’in teknik ve fiziki takibine takılan ve tutuklanan işadamlarının kuryeler aracılığıyla milyonlarca lira aktardığı iddia edilen; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde bulunduğu Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı’na (TÜRGEV) bedelsiz verilen yurtla ilgili önemli bir ayrıntı daha ortaya çıktı. AKP’li Fatih Belediyesi Kız Öğrenci Yurdu’nu TÜRGEV’e devretmeden aylar önce aynı parsel içerisindeki iki alanda trafo yaptırılması için bedelsiz olarak BEDAŞ Genel Müdürlüğü’ne tahsis etmiş. Yurt tüm bu işlemlerle tamamlandıktan sonra TÜRGEV’e devredilmiş. TÜRGEV ise ilginç bir adım atarak “Erdoğan’ın çok övündüğü Mevlanakapı Kız Öğrenci Yurdu”nun tanıtımını ve ismini internet sitesinden çıkardı. Başbakan Erdoğan’ın sahiplendiği TÜRGEV’e devredilen yurtla ilgili Haziran 2013’te bir kıyak daha çekilmiş. İşte operasyon kapsamında gözaltına alınan ve adli tedbir uygulanarak serbest bırakılan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir tarafından onaylanan yazı: “İlgi dilekçe Fatih, Mevlanakapı Mahallesi, 355 pafta, 1409 ada, 9 parsel yapılacak Kız Öğrenci Yurt Binasının inşaat çalışması kapsamında, parsel içerisinde trafo binasının tahsisi talep edilmiştir. Söz konusu Fatih, Mevlanakapı Mahallesi, 355 pafta, 1409 ada, 9 parselde (2.50 x 2.50) metre ve (2.50 x 6.40) metre ebatlarında 2 adet beton köşk tipi Trafo Merkezi yeri olarak ayrılmasına ve bu alanın BEDAŞ Genel Müdürlüğü adına bedelsiz tahsisi (devrine) hususunda Başkanlık Makamına yetki verilmesi için yazımız ve ekinin Belediye Meclisine havalesini tensiplerinize arz ederim.” Cumhuriyet’i hedef alan Pakistan dönüşü uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan Türkiye’yi sarsan rüşvet operasyonunda adı geçen TÜRGEV ile oğlu Bilal Erdoğan’ı şu sözlerle savunuyor: “Orası bir yurt. Bilal Erdoğan’ın oteli değil. TÜRGEV’den dolaşıp bana gelmek istiyorlar. Oğlum oranın yönetiminde. Mustafa Demir ve Ümraniye Belediye Başkanı onun yönetiminde. Büyük kızım Esra yönetiminde. Yüksek öğrenim öğrenci yurdu orası. Çok övündüğüm bir yurt. Kartal İHL’nin yanında da öyle bir yurt yapıldı. Desteklemeleri lazım. Cumhuriyet Gazetesi mantığı bu tür işlere destek verir mi? Vermez. İnançlı Erdoğan’ın atladığı ayrıntı nesillere tahammülleri yok.” Peki Cumhuriyet ne yazmıştı? Gazetemiz TÜRGEV’i rüşvet operasyonundan aylar önce 10 Eylül 2013 tarihinde gündeme getirdi. TÜRGEV’le ilgili Başbakan Erdoğan’ın ve diğer AKP’lilerin görmek istediği ayrıntı da o haberimizde gizliydi. İşte haberimizdeki o önemli ayrıntı: “Başbakan Erdoğan’ın çocuklarının, akrabalarının, AKP’li milletvekili ve belediye başkanlarının genel kurul üyesi olduğu ‘Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV)’ bir ilke imza attı. AKP’li Fatih Belediyesi’nin yaptırdığı, halen inşaat halindeki kız öğrenci yurdunu, belediyeye teslim edilmeden ve resmi işlemler yapılmadan ‘kendi yurdu’ ilan etti.” Haberimiz kamunun malı olan ve o tarihte inşaat halindeki yurdun TÜRGEV için yapıldığını ortaya koyuyordu. Vakfın bu gücünü nereden aldığını ise Erdoğan’ın gazetemizi hedef alan açıklaması çok açık bir şekilde ortaya koyuyor. Okyanus ötesinde ev Bu ev Bilal Erdoğan’ın ilk evi değildi. Bilal Erdoğan 24 Ağustos 2005 tarihinde de “okyanus ötesinde” bir konutun sahibi olmuştu. Oğul Erdoğan, ABD’nin Maryland eyaleti, College Park’ta da bir ev satın almıştı. 146 metrekaralik bu ev, Bilal ve eşi Reyyan Erdoğan adına kaydedildi. Başbakan’ın 4 çocuğunun da yurtdışındaki eğitim masraflarını işadamı Remzi Gür üstlenmişti. Başbakan’ın büyük oğlu Ahmet Burak Erdoğan’ın satın aldığı “gemicik” o günden beri tartışılıyor. İlginç olan ise oğul Erdoğan’ın gemiyi kendisine burs veren Remzi Gür’ün eşinin kardeşleri Hasan ve Hüse Muammer Güler ve Bilal Erdoğan, Mardin’de yapılacak okul için incelemelerde bulunuyor. KARAMAN’IN DAVASI DÜŞTÜ Akdoğan, cemaati JİTEM’e benzetti Erdoğan: Aslan saf, Sarraf hayırsever ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili düşüncelerini Pakistan dönüşü uçakta gazetecilere anlattı. Başbakan Tayyip Erdoğan, 17 Aralık soruşturmasında ismi geçen tüm kurumları ve isimleri savundu. Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ı, “Müdürün dürüstlüğünden en ufak şüphem yok. Saflığının kurbanı olmuştur”, Rıza Sarraf’ı da “Hayır işlerine girdiğini biliyorum” diye savunan Erdoğan, “Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz. Buralardan Erdoğan’a vurmaya kalkarlarsa avuçlarını yalarlar. Bunu bildikleri için arkadaşlarla saldırıyorlar. Oğlumu hedef alarak TÜRGEV’le ilgili ismini zikrediyorlar” ifadelerini kullandı. Süleyman Aslan’ın tutukluğuna itiraz CANAN COŞKUN Müdür de kurtuldu!.. ALİCAN ULUDAĞ Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Gülen cemaatini JİTEM’e benzeterek “Hükümete zarar vermeye yönelik tertipler Türkiye’yi çökerten bir projeye dönüşür ve herkes bunun altında kalır” dedi. Akdoğan, Yeni Şafak gazetesinde Yasin Doğan mahlası ile kaleme aldığı “İstihbarat oyunlarının vardığı nokta...” başlıklı yazıda şunları belirtti: “... Güç kullanmayı gelişimleri için gerekli gören yapıların en önemli özelliği ‘istihba rat şebekesi’ gibi çalışmaya başlamasıdır. Hatırlanırsa 1990’larda var olan bir örgüt, insanları kaçırıyor, sorguluyor, fişliyor, dosyalıyor ve tam anlamıyla bir istihbarat faaliyeti yürütüyordu. Peki, maneviyat iddiasındaki bir örgüt niçin istihbarat faaliyetlerine yoğunlaşır?” Akdoğan yazısında “ ‘Amaca ulaşmak için her yol mübahtır’ diye düşünenler, aracı amaç haline getiren sakat bir yaklaşım üretirler... Korku salmak bu yapıların en temel motivasyon kaynağıdır” dedi. Tarihi rüşvet ve yolsuzluk operasyonu kapsamında, evinden ayakkabı kutuları içinde 4.5 milyon dolar bulunan ve 21 Aralık’ta “rüşvet vermek” ten tutuklanan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatı Prof. Ersan Şen, Aslan’ın tutukluluğunun ve mal varlığına konulan tedbirin kaldırılması için mahkemeye itirazda bulundu. Aslan’ın kararı önümüzdeki günlerde karara bağlanacak. Aslan 25. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmasında, ken disine yapılan para teslimatlarının tamamen bağış ve hayırseverlik kastı ile olduğunu öne sürmüştü. Aslan ifadesinde, Rıza Sarraf’tan aldığı bağışları Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi ve Makedonya’daki Uluslararası Balkan Üniversitesi’ne aktarmak üzere evde tuttuğunu ve milletvekilleri C. B ile H.B’den yardım istediğini ifade etmişti. Aslan paraları evde tutma gerekçesini de “Bankaya herhangi bir kasaya koyduğumuz zaman, kimin adına ve niçin konulması gerektiğini tutanakla belirtmemiz lazım” diye anlatmıştı. ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 41 kişinin öldüğü hızlandırılmış tren kazasına ilişkin TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman hakkında görevi kötüye kullanma suçundan yürüttüğü soruşturmada zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. 22 Temmuz 2004’te Yakup Kadri Karaosmanoğlu adlı tren aşırı hızdan dolayı Pamukova’da raydan çıkmıştı. Kazaya ilişkin Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada makinistlere verilen hapis cezası kararını Yargıtay, iki kez bozunca dava 2012’de zamanaşımı nedeniyle düşmüştü. Halkın Kurtuluşu Partisi, kazadan Karaman’ın da sorumluğu olduğunu belirtere, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Karaman’ın davası da zamanaşımından takipsizlik kararı verildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle