23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ARALIK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 anlaşılıyor. İç ortağın dış desteğinin güçlenmesine, örneğin ABD büyükelçisinin geleneklere çok da uygun düşmeyen açıklamalar yapmasına yol açabiliyor. Öyle anlaşılıyor ki, AKP ile “stratejik müttefik” arasına kara kedi girmiş durumdadır. Bir diğer boyut ise Kürt sorunudur. İç ortak olarak epeyce güç sahibi olan Cemaat, Kürt sorununun “çözümü” konusunda farklı düşünmekte ve tıpkı Ergenekon’da olduğu gibi sertlik politikalarının sürmesinde yarar görmektedir. KCK tutuklusu milletvekillerinin brakılmamasındaki anlamsız ısrarın gösterdiği budur. Cemaat, kendi “çözümlerini” dayatıyor. Bu nedenle de iç ortaklıktan tasfiye edilme girişimlerine sert karşılıklar vermekten çekinmiyor. Dershanelerin kapatılması girişimlerine karşı Hakan Fidan olayındaki gibi operatif bir tutumu yeğlemesi bu sertliğin işaretidir. HHH Şimdi ne olacak? AKP’nin bundan böyle epeyce mesafe aldığı zorbalıkta, baskıda açık yöntemlere başvurması, yasa masa dinlemeyi hepten bir yana bırakması beklenmelidir. AKP’nin açık bir baskı rejimi kurmak için, demokratik muhalefeti susturmak için elinden geleni yapacağına kesin gözüyle bakılabilir. Şimdi akıllara takılan soru, bu kamplaşmada Cemaat’in demokratik muhalefetin bir öğesi olup olmadığı konusundaki bana kalırsa abes sorudur. Kolluk kuvvetlerindeki gücüne dayanarak hükümete kafa tutan Cemaat’in ideolojisi de, stratejisi de, geçmişi de, geleceği de demokratik muhalefetle bağdaşır bir karakter taşımıyor. Evet AKP ile savaşıyor, evet AKP ile giriştiği kıran kırana kavga AKP’yi güçten düşürmüş, onun açıklarının yolsuzluklarının ortaya dökülmesine yol açmıştır, ama o kadar. Bu durum demokratik muhalefet için eşsiz olanaklar sunuyor. AKP’nin dış politikadaki beceriksizlikleri, ABD ile stratejik ortaklığının yara almış olması da öyle ama sonuç alıcı demokratik muhalefet ancak halkın ayağa kalkması ve itirazlarını kendi diliyle söylemesi ile gerçekleşebilir. Başka bir yol da yoktur zaten. Kutu kutu bağış! SORGUDAKİ İFADELER... CANAN COŞKUN Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda 3 ayrı soruşturma üzerinden yürüyen operasyonlar kapsamında “rüşvet vermek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından tutuklanan işadamı Rıza Sarraf, “Ben birçok hayır kuruluşlarına bağışta bulunuyorum. Kendisine (Süleyman Aslan’a) bir okul yaptırmak istediğimi söyledim. Kendisinin okuduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi’ni yaptırabileceğimi söyledi. İnşallah Allah nasip ederse bu okulu da yapacağız” dedi. İşadamı ve sanatçı Ebru Gündeş’in eşi Rıza Sarraf, mahkeme sorgusunda, böbreküstü tümörü olduğunu ve kanser olduğunu belirterek altın işi yapan biri olduğunu ve 2012 yılında 20 milyar TL’lik altın ihracatı yaptığını tahmin ettiğini söyledi. Sarraf, uzun süre tartışılan, uçakta yakalanan 1.5 ton altınla ilgili “Müşterimiz bana telefon açtı ve Gana’dan 1.5 ton ithal altını Türkiye’ye gönderebileceğini söyledi. Ben önce buna ihtimal vermedim. Ancak güvendiğim bir müşterim olduğu için kabul ettim” açıklaması yaptı. Müşterisini Duru Döviz’e yönlendirdiğini anlatan Sarraf, “Buranın sadece mülkiyeti bana aittir. Söz konusu şirket orada kiracıdır. Ben de bu müşterimi ithalat yetkisi olduğu için Duru Döviz’e yönlendirdim” dedi. Müşterisinin isminin B.Z. olduğunu aktaran Sarraf, “Zaten benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu. ULS Havayolları ile bu altınlar Türkiye’ye geldi. Evraklarda eksiklik olduğu bana bildirildi” dedi. Dosyanın şüphelilerinden Rüçan Bayar’ın yanında çalıştığını ve genelde Çin’deki işlerini takip ettiğini söyleyen Sarraf, şöyle devam etti: “O sıralarda da Türkiye’ye gelmişti. Kendisi bizim altın ihracat işimizle ilgilenen birisi olduğu için bu konuyla ilgilenmesini istedim. ULS Taşımacılık gerekli evrakları getirmemiş, ayrıca gelen belgelerde de uçaktaki eşyanın kıymetli maden yerine değersiz maden olarak yazıldığını öğrenmemiz üzerine Duru Döviz’den bu mailin kendisine ait olmadığına ve herhangi bir hak talep edilmeyeceğine dair noter belgesi istendi. Sahibi de bu belgeyi alıp teslim etti.” Sarraf, uçaktaki altının Gana’ya geri gönderilmesi olayıyla ilgili hiç kimseye para ödemesi yapmadığını kaydederek, “Sayın bakanımı normal resmi telefondan aradım. Durumu izah ettim. Bunun menşeine iade edilmesi hususunda yardımcı olup olamayacağını sordum. Tapeler incelendiğinde Dubai’ye değil de geldiği ülkeye geri gönderilmesi talebinde bulunulduğu görülecektir” dedi. Sarraf, 6 Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticaretinin serbest olduğunu anlatarak “Ancak Amerikan ambargosu nedeniyle bu ticareti bu tarihten sonra Halk Bankası yoluyla yapamaz duruma geldik. Biz de bu ticareti gıda ticareti yoluyla yaptık” dedi. Soruşturma dosyasında yer alan tape kayıtlarının kesildiğini ve asıl gerekli olanlarının koyulmadığını söyleyen Sarraf, “O.İ. isimli bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Kendisi benden 1 milyon dolar para talep ediyordu. Gayrettepe’ye gidip suç duyurusunda bulundum. Maalesef bu konular tapelere girmemiştir” diye konuştu. Sarraf, imam hatip lisesi yaptırması için Aslan’a para verdiğini savundu Demokratik Muhalefet ve Cemaat Hükümetin iki üyesinin Sanayi ve İçişleri bakanlarının oğulları ve ünlü İran kökenli mültimilyoner bir “işadamı” tutuklandı. Demek ki AKP hükümeti zor durumdadır. Ya da kısaca Başbakan Erdoğan zor durumdadır diyebilir miyiz. İlk günlerdeki panik havasından sıyrılamadığı, açık veren bakanları yalnız bırakmak yerine hep yaptığı gibi “yedirmem” havasını hâlâ terk edemediği görülüyor. Çok kızgındır. Kendisini ihanete uğramış hissediyor. Dahası iddiaların daha da “yukarı”lara tırmanabileceği kuşkusu gittikçe büyüyor. O nedenle de Erdoğan’ın “en iyi savunma saldırıdır” savaş ilkesini uygun bulduğu anlaşılıyor. Eğer bu saptama doğruysa, Cemaat ya da Hizmet’in, Başbakan’ın hışmından korkması gerekecektir. HHH Fidan olayı, dershaneler kapışması ve nihayet yolsuzluk soruşturmalarının çok boyutlu karakterini gözden kaçırmamak gerekiyor. AKP’nin kuruluşu ve işbaşına gelişinde inşaat ve ticaretin önemine bir önceki yazımda değinmiştim. Yandaş zenginler yaratılmasında bu iki sektörün büyük önemi vardı ve palazlanma da şimdi soruşturma konusu olan yolsuzluklar olmadan olanaklı değildi. Bu nedenle daha baştan beri Deniz Feneri soruşturmasında da görüldüğü gibi AKP bu türden iddiaları örtbas etmeyi genel ilke olarak benimsemişti. Belediyelerle ilgili iddialara da bir yandan basını baskılayarak, öte yandan muhalif belediyeleri soruşturma konusu ederek savuşturma yolunu seçmişti. İkinci boyut ilgisiz gibi görünebilir ama dış politika boyutudur. Dış politikadaki zikzaklar ve başarısız hamleler iç ortağın eleştirileri ile karşılaşmıştı. Burada iç ortağın dış desteklerinin büyük etkisi vardır ve özellikle İran’a ambargonun delinmesi konusundaki hükümet politikasının iç ortağa büyük bir fırsat gibi göründüğü Güler: Bize borcu vardı Rüşvet almaya ve vermeye aracılık etmek suçlamasıyla tutuklanan İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler ise Rıza Sarraf ile tanışmasının, akrabası Rüçan Bayar’ın Sarraf’ın yanında çalışmasıyla gerçekleştiğini anlattı. Güler, akrabası Bayar’ın kendilerine olan borcunu Sarraf’ın priminden keserek ödediğini savundu. Güler, olayı şöyle anlattı: “Rüçan Bayar daha önce iflas etmişti. Bizim onda ailemize ait paramız vardı. İflas edince bizim paraları da ödeyemez oldu. Aradan bir süre geçtikten sonra kendisinin Rıza Sarraf’ın yanında maaş artı prim şeklinde çalıştığını öğrendim. Kendisiyle görüştüğümüzde primlerinin kesilerek borcunu ödeyebileceğini söyledi. Toplam alacağımızın yüzde 10’unu ancak alabildik. Kendisi Rıza Bey ile konuşmuş. Rüçhan Bey’in priminden kesilmesi şartıyla Rıza Bey bizim alacağımızı kısmen ödedi.” Bayar’dan alacağının karşılığı olan Sarraf’ın yaptığı ödeme dışında para almasının söz konusu olmayacağını aktaran Güler, “Sadece havayolu ile seyahat eden birisi olarak kayıtlar incelendiğinde babam ile ne kadar az görüştüğüm ortaya çıkacaktır” dedi. 1.5 ton altın güvenilir müşterinin Tutuklanan Rıza Sarraf 2012’de 20 milyar TL’lik altın ihracatı yaptığını söyledi. Yeni Şafak gazetesinde soyadı K. olan ekonomi yazarının, avukatı H.K. aracılığıyla kendisine “İran’a 87 milyar Avro ihracat yaptığı ve kara para akladığı” konusuyla ilgili haber metnini ilettiğini dile getiren Sarraf, şu iddiada bulundu: “Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu haberi yayımlayacaklarını söylediler. Buna dair elimde ses kayıtları ve telefon görüşmeleri de mevcuttur. Mahkemeye sunabilirim. El konulan telefonumda bu kayıt şu anda mevcuttur.” Sarraf, konuyu Ankara’ya gittiğinde Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, İçişleri Bakanı Güler ile AB Bakanı Egemen Bağış’a da aktardığını ifade etti. Sarraf, şüpheli Rüçan Bayar’ın primlerinde kendisine verdiği 200 bin doları Bayar’ın borcu karşılığında Barış Güler’e verdiğini iddia etti. Sarraf, İran’ın Türkiye’deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemi ile çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası’ndaki İran parasının 0.05’ini rüşvet olarak Zafer Çağlayan’a ödenmesinin söz konusu olmadığını, kendisinin sadece Halk Bankası’nın resmi komisyonlarını ödediğini anlattı. Balkan Üniversitesi’ne destek amaçlı 500 bin Avro bağışta bulunduğunu öne süren Sarraf, “Ben Egemen Bağış’a da ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için ve diğer işlemler için komisyon veya rüşvet vermiş değilim. Neredeyse bütün kabineye kişi başı 500 bin verdiğimi iddia edecekler” dedi. Zafer Çağlayan’ın bir kez evlerine geldiğini anlatan Sarraf, “Evde yeni aldığımız piyanoyu görünce merak etti sordu. Ben kendisine Umut Bey’in telefonunu verdim. O da yerini söylemiş. Ödemeleri de kendileri yapmışlar. Benim ödemem söz konusu değildir” iddiasında bulundu. Babamla çok az konuşurum Çağlayan: Aile dostuyuz etRüşvet almaya ve vermeye aracılık i nom Eko an klan tutu mek suçlamasıyla h KaBakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Sali dostikili ile af Sarr Rıza da n an Çağlaya doğlukları olduğunu belirterek “Daha disi rusu aile dostluğumuz vardır. Ken tabir a ban ği gere n unu sadece dostluğ iğim kım elbise almıştı ve bir de beğend ak alm vet Rüş işti. etm iye hed i bir valiz dedi. ve vermek söz konusu değildir” Bakanımı resmi telefondan aradım Güler’e borcunu ödemiş Yeni Şafak’tan tehdit iddiası ‘Tamamen hayırseverlik’ Rüşvet almak suçundan tutuklanan Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan, Rıza Sarraf’ın yaptığı çalışmalar ile ülkeye altın ticaretinden 3.5 milyar dolar para kazandırdığını ifade etti. Aslan “Buna engel olmak isteyenler bellidir” dedi. Aslan kendisine yapılan para teslimatlarının tamamen bağış ve hayırseverlik kastı ile olduğunu öne sürdü. Rıza Sarraf’ın hayırsever bir kişiliği olduğunu ve hayırlara vesile olmak istediğini söyleyince aklına mezun olduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi geldiğini anlatan Aslan “İhtiyaçları ona aktarınca ‘masrafları ödemeye hazırım’ dedi. Milletvekilimiz C.B’ye durumu bildirdim. 7 milyon TL’nin hayır amaçlı biriktiğini ve hazır olduğunu söyledim” dedi. Makedonya’daki Uluslararası Balkan Üniversitesi’nin mütevelli heyeti başkanı olan H.B. isimli İstanbul milletvekilinin “Türkiye’de bağış var. Makedonya’ya iletmekte zorluk çekiyoruz” diyerek kendisinden yardım istediğini aktardı. Milletvekilinin oğlu aracılığıyla 1 milyon 950 bin Avro’yu fiziki olarak kendisine teslim ettiğini anlatan Aslan, “Bunun ilk 450 bin Avro’sunu göndermekte zorlandık. Bu süreç içerisinde bu para da bende evde kaldı. Çünkü bankaya herhangi bir kasaya koyduğumuz zaman kimin adına ve niçin konulması gerektiğini tutanakla belirtmemiz lazım” dedi. Evde bulunan ve soruşturmaya konu olan 1 milyon Avro’nun bağıştan kalan para olduğunu savundu. Aslan, yine bu üniversite için Rıza Sarraf’ın hayır yapmak istediğini ve 500 bin Avro’yu kendi imkânlarıyla oraya gönderdiğini, geri kalanını göndermekte zorlandığı için kendisinden yardım istediğini öne sürdü. Üniversiteye bağış göndermek için Sarraf’ın paraları kendisine teslim ettiğini kaydeden Aslan, “Bu paraların Makedonya’ya neden gidemediğine ilişkin tüm yazışmalar ve değerlendirmeler bankadaki kayıtlarda mevcuttur. Şu anda el konulan paranın 2 milyon Avro’su Balkan Üniversitesi için verilen paradır. Geri kalan para da imam hatip lisesi için ayırdığımız paradır” dedi. Aslan, bir folyo içinde el konulan yaklaşık 20 bin Avro’nun da yurtdışı görevlerindeki harcırahlardan biriktirdiği para olduğunu belirtti. Aslan, hiçbir şekilde sahtecilik yapmadığını savunarak Sarraf’a verdikleri kredilerin de usulüne uygun olduğunu söyledi. Evdeki para yardımdan artmış
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle