18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ARALIK 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Başbakan’a mektup yazarak kendilerine ve BağKur emeklisine 30 değil 140 lira zam istediler İşçi emeklisini de görün Türkiye Emekliler Derneği, Erdoğan’a bir mektup göndererek emekli aylığı hesaplama yöntemlerinin farklılığı nedeniyle memur, işçi ve BağKur emekli aylıkları arasında oluşan farkın giderilmesini istedi. Ekonomi Servisi İşçi emeklisi de memur emeklisi kadar yeni yıl zammı istiyor. Kendilerinin de yılbaşında 30 lira değil 140 lira zam almak istediklerini dile getiren emekliler Başbakan’a da bu konuda bir mektup yazdı. Türkiye Emekliler Derneği (TÜED), Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup göndererek emekli aylığı hesaplama yöntemlerinin farklılığı nedeniyle memur, işçi ve BağKur emekli aylıkları arasında oluşan farkın giderilmesini istedi. TÜED Başkanı Kazım Er gün ve Başkan Yardımcısı Gazi Aykırı’nın imzası ile Başbakan Erdoğan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e gönderilen mektupta, ocakta memur emeklilerine verilecek zammın, aynı oranda işçi ve BağKur emeklilerine de verilerek maaşlar arasındaki uçurumun az da olsa giderilmesi talep edildi. Mektupta gelir ve aylıklar arasındaki eşitsizliklere dikkat çekilerek 2013 Temmuz ayı itibarıyla alt sınır memur emekli aylığının 1162 TL, işçi emekli aylığının 640 TL, BağKur emekli aylığının da 580 TL olduğuna dikkat çekilerek, emekli aylığı hesaplama yöntemlerinde norm ve standart birliği sağlanamadığından, aynı statüde olmalarına rağmen emekli aylıklarındaki eşitsizliklerin büyüdüğü belirtildi. Mektupta, özellikle 2008 sonrasında 4/A ve 4/B sigortalısı olarak emekli olanların aylıklarında düşmeler yaşandığına vurgu yapıldı. 2014’te memurlara ve memur emeklilerine yapılacak zamların, 2014 kamu çalışanları toplusözleşmesi kapsamında belirlendiğinin ifade edildiği mektupta, buna göre 2014’te seyyanen 175 TL artışın memur emeklilerine yansımasının ortalama 140 TL olacağı, işçi ve BağKur emeklilerine yapılacak artışın ise 6 aylık TÜFE’ye göre belirlenecek olması nedeniyle bu oranın yüzde 3 olması bekleniyor. Bu durum karşısında, memur emeklisi ortalama 140 TL alırken, işçi ve BağKur emeklileri ortalama 30 TL zam alacak. Dernek, yazdıkları mektupla emekliler arasında eşitliğin sağlanması için 2014 yılında memur emeklilerine verilen zammın, işçi ve BağKur emeklilerine de aynı şekilde yansıtılmasını talep etti. CHP Ekonomi Çalıştayı Notları Geçen hafta sonu CHP yurtiçinde ve yurtdışından geniş katılımlı bir davet ile bir ekonomik çalıştay düzenledi. Küresel ekonomide büyüme, gelir dağılımı ve sosyal politika sorunlarının tartışıldığı çalıştay, iktisat ve iktisat siyasası üzerine bir dizi konunun ele alındığı bir forum halinde gerçekleştirildi. Çalıştay boyunca ilginç bulduğum bazı notları sizlerle bu günkü yazımda paylaşmak arzusundayım. l Türkiye ekonomisi 20032006 arasında yüksek tempolu bir büyüme ve sosyal göstergelerde göreceli bir iyileşme sağlamış ancak bu süreç sürdürülebilir bir büyüme sürecine dönüştürülememiş; büyüme uluslararası sıcak para hareketlerinin “kaprislerine” bağımlı, spekülatifitkili bir konjonktürel dalgalanmadan ibaret kalmıştır. l Dövizin ucuzluğuna ve likidite bolluğuna dayalı olan bu süreç ulusal ekonomideki maliyetleri ile işsizlik ve sanayi üretiminin göreceli olarak gerilemesi biçiminde yaşanmıştır. Söz konusu dönemde işsizlik oranı, yüksek büyüme hızına rağmen, yüzde 10 sınırının altına indirilememiş; sanayinin milli gelir içindeki payı ise yüzde 23’ten yüzde 16 düzeyine değin gerilemiştir. Kısacası, Türkiye 2010’lu yıllara sanayisizleşme tehdidi altında girmektedir. l Türkiye ekonomisinin söz konusu dönemde yakalamış olduğu büyüme oranlarının, diğer “Yükselen ve Gelişmekte Olan Piyasa (YGP) Ekonomileriyle” karşılaştırıldığında aslında ortalamanın altında ve daha istikrarsız bir görünüm sunduğu görülmektedir. 20042008 arasında Türkiye yüzde 6’lık ortalama büyüme göstermiş, ancak YGP ekonomilerinin ortalaması olan yüzde 7.6’nın gerisinde bir performans sergilemiştir. Dahası, YGP ekonomileri 2009 krizinde düşük olsa da, pozitif bir büyüme içinde kalırken, Türkiye ekonomisi yüzde 4.8’lik gerilemeyle şiddetli bir daralma içine sürüklenmiştir. Dolayısıyla Türkiye’nin elde ettiği büyüme, dış kaynaklara dayalı ve benzer ekonomilere görece de daha düşük bir oranda gerçekleşmiş, bu anlamda Türkiye ekonomisi dış konjonktürün sağladığı potansiyel olanakları yeterince değerlendirmekten uzak kalmıştır. l Özet olarak bir bütün olarak değerlendirildiğinde Türkiye ekonomisi, diğer YGP ekonomilerine görece üç noktada ayrışmaktadır: (1) Düşük ulusal tasarruf oranları, (2) büyümenin aşırı oynaklığı ve (3) işgücüne özellikle kadın emeğinin düşük katılım. Aslında birbirine bağlı olan bu üç gözlem, büyümenin saman alevi gibi parlayıp sonra çöküşe geçmesinin ardındaki spekülatifitkili süreçlerin doğrudan yansımasıdır. l Türkiye ekonomisi giderek daha kırılgan ve bölgesel gelir farklılıklarının şiddetlendiği bir yapı sergilemektedir. Bir yanda göreceli olarak daha modern ve teknik donanımı yüksek bir eğitim alan genç işgücü, diğer yanda ise bir ucuz işgücü ve oy deposu olarak tasarımlanan “inançlı nesiller” yetiştirme stratejisi Türkiye’yi bir bütün olarak vasıfsızlaştıran ve “orta gelir tuzağına” hapseden bir yapı üretmektedir. Çalıştay, buraya ancak bir kısmını aktarabildiğim sorun ve tespitlere, emekten ve sosyal eşitlikten yana çözüm önerilerinin neler olabileceği tartışmaları ile devam etti. Türkiye ekonomi ve sosyal politika gündeminde yer almaya devam edeceği umuduyla... Bir başka umut da, Sayın Balbay’ın özgürlüğüne kavuşması olsun. Hoş geldiniz Mustafa Balbay. Üçüncü çeyrekte büyüme yüzde 4.4 İç talep ve özel sektör yatırımları üçüncü çeyrek büyümesini beklentilerin üzerine taşıdı. Yıl sonunu büyüme oranının Orta Vadeli Plan hedeflerini aşması ümidi doğdu. Ekonomi Servisi Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıklamasına göre 2013’ün üçüncü çeyreğinde Türkiye’nin gayri safi yurtiçi hasılası (GSYH) 2012’nin eş dönemine göre sabit fiyatlarla yüzde 4.4 büyüdü. İlk dokuz aydaki büyüme ise yüzde 4’ü buldu. Daha önce yapılan Reuters anketine göre büyüme beklentisi yüzde 4.05 idi. Beklentilerin bir miktar üzerinde gelen büyüme, kamu harcamalarının payındaki azalmaya karşın, özel sektör yatırımlarındaki atıştan kaynaklandı. Bu temponun korunması halinde 2013 yılı büyümesinin revize edilerek yüzde 3.6’ya düşürülen Orta Vadeli Plan (OVP) tahmininin üzerinde gerçekleşebileceği belirtiliyor. Reuters’a göre yüzde 4.4’lük büyümeyi yurtiçi tüketim 3.3 puan, stok değişimleri 1.9 puan, devletin nihai tüketim harcamaları 0.1 puan yukarı çekti. Sabit sermaye oluşumu 1.3 puan katkı sağlarken bunun 1 puanı özel sektör yatırımlarından, 0.4 puanı ise kamu yatırımlarından oluştu. Net ihracat ise büyümeyi 2.2 puan “aşağı” çekti. Öte yandan TÜİK 2013 ilk çeyrek için daha önce 2.9 olarak açıkladığı büyümeyi yüzde 3’e ikinci çeyrek için daha önce yüzde 4.4 olarak açıkladığı büyümeyi ise yüzde 4.5’e revize etti. Büyüme rakamları üzerine yapılan yorumlarda özetle şu noktalar vurgulanıyor: 4 Büyüme kompozisyonu kamu harcamaları ve pozitif net ihracattan özel tüketim ve yatırımlara kaymış görünüyor. Ancak bundan sonra daha sıkı finansal koşullar ve BDDK’nin harcamaları kısıtlayıcı önlemleri etkili olacak. Bu durumda büyümenin yüzde 3’e doğru yavaşlaması olasılığı güçlü. Otomotivde kasım bereketi EkonoOtomotiv ihracatındaki artış ve iç pazarda lam hafif ticari araç satışlami Servisi ki büyüme ile canlanan otomotiv sektörü rı yüzde 14, yer Otomotiv kasım ayında yüzde 12 büyüdü. Yılın li hafif ticari araç Sanayi Der ilk 11 ayında Türkiye’de 1 milyonsatışları yüzde 23, neği (OSD) 2013 dan fazla araç üretildi. ithal hafif ticari araç Kasım ayı otomotiv satışları ise yüzde 3 orasanayine ilişkin verilenında azaldı. ri açıkladı. OSD verilerine göre otomotiv sanayi 19 adet olarak gerçekleşOyak Renault kasım’da üretimi, otomobil ihraca ti. 2013 yılı OcakKasım 33 bin 206, Ford Otosan tındaki artış ve iç pazar döneminde 442 bin ade 27 bin 878, Tofaş 22 bin daki büyümenin de etki di otomobil olmak üzere, 886, Toyota ise 12 bin siyle kasım ayında yüzde toplam 759 bin adet taşıt 816 adet ile en çok üre12 artışla 113 bin 678 ade ihraç edildi. 2013 yılı Ocak tim gerçekleştiren şirketde yükseldi. Sanayinin 11 Kasım döneminde toplam ler oldular. Yeni Clio moaylık üretimi ise yüzde 6 ihracat 19.7 milyar dolar delinin üretimindeki aryükselerek 1 milyon 42 bi oldu. İthalatın pazar payı tış ile Oyak Renault’nun ni buldu. Kasım ayında ih ise, 2013 yılı OcakKasım toplam üretimi 11 ayda racat da yüzde 10 artışla döneminde yüzde 78 gibi 311 bin 664 adete ula75 bin 398 adete yüksel çok yüksek bir oranda ger şırken; Ford Otosan 266 di. Toplam pazar ise yüz çekleşti. 2013 yılı Ocak bin 35, Tofaş’ın 225 bin de 11 büyüme ile 83 bin Kasım döneminde top 290 oto üretti. Babacan: OVP ile uyumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ilk dokuz ayda gerçekleşen yüzde 4.0 oranındaki büyümenin, OVP’nin 2013 yılı büyüme tahmini ile uyum gösterdiğini söyledi. 2013 yılı eylül ayı itibarıyla altın hariç yıllıklandırılmış cari işlemler açığının, 2012 yıl sonuna göre 2.4 milyar dolar iyileştiğini ve 51.8 milyar dolar seviyesine gerilediğini belirten Babacan, önümüzdeki dönemde bu eğilimin devam etmesinin beklendiğini belirtti. Hindistan ve İran arasında Halkbank görüşmeleri Ekonomi Servisi Hindistan’ın İran’dan alacağı hampe trole karşı yapacağı ödemelerin Halkbank üzerinden geçirilme si konusu yeniden gündeme geldi. İran, nükleer konusunda Batılılarla anlaşmaya varmadan önce, Hindistan’daki rafinerilere bildirim yaparak, yapacakları ödemeleri avro olarak Halkbank üzerinden başlatmalarını istemiş, ancak bu konuda bir gelişme olmamıştı. Reuters’a göre Hindistan ve İran yetkilileri bu hafta bir araya gelerek ödemelerinin nasıl yapılacağını görüşecekler. Bu kapsamda Türk bankası seçeneği de ele alınacak. Hindistan 2012 ortasında İran ham petrolü için ödemelerinin yüzde 55’ini Halkbank aracılığıyla yapıyordu. Kalanı ise Hint bankası UCO eliyle yapılıyordu. Ancak Halkbank kanalı, yeni yaptırımların kabul edilmesiyle kapanmıştı. SPK’den Goldaş için suç duyurusu Societe Generale ile 10.3 ton altın yüzünden davalık olan Goldaş yöneticilerinin planlı olarak halka açık Goldaş’ın içini boşalttıkları iddiaları üzerine başlatılan inceleme sonrası karar çıktı. Ekonomi Servisi Sermaye Piyasası Kurulu, (SPK) Goldaş Kuyumculuk ile ilgili incelemelerinin sonucunda şirketin yönetim kurulu üyeleri ve bir muhasebe yetkilisi hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaya karar verdi. SPK tarafından 29 Kasım tarihli haftalık kurul toplantısında Goldaş incelemesi ile ilgili alınan kararlar dün yayımlandı. Yayımlanan bültene göre SPK, Goldaş’ın hesap ve işlemleri, şirket tarafından yapılan özel durum açıklamaları, şirketin ilişkili taraflar ile yaptığı işlemler ve 2010 2011 yıllarında Goldart Holding (Goldart) tarafından şirkete ödenen sermaye avansları başta olmak üzere çeşitli fiillerin, incelenmesi sonucunda şirketin yönetim kurulu üyeleri ve muhasebe yetkilisi hakkında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmaya ve idari para cezası uygulanmasına karar verdi. Bültende, inceleme sonucunda, şirket tarafından 2008, 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarında yayımlanan tüm finansal tabloların gerçeğe aykırı olması, şirkete ait 10.37 ton altının karşılığı olan bedellerin tahsil edilmemesi ve bu altınların ticari faaliyet varmış izlenimi yaratılarak grup içinde alınıp satılmasına ilişkin kayıtların düzenlenmesi, yapılan sermaye artırımı öncesinde Goldart tarafından şirkete ödendiğine ilişkin kayıtlar yapılan toplam 106 milyon 447 bin lira tutarında sermaye avansının gerçek olmaması nedeniyle Goldaş Yönetim Kurulu üyeleri ve muhasebe temsilcisi hakkında Sermaye Piyasası Kanunu’nun 115. maddesi ve Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesi kapsamında cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği belirtildi. çıktı. 2052’lerde 4 dolar olacak. Yani açlık, sefalet, göç sorunları her zamankinden fazla olacak. Aslında Randers’ın nüfus tahminleri diğer öngörülere kıyasla daha düşük. Bunu da kadınların artık fazla çocuk istememelerine bağlıyor. “1970’lerde 4 çocuk doğuruyorlardı, 2010’larda 2 çocuğa düştü, 2050’de tek çocuk isteyecekler. Çünkü çocuk yetiştirmek giderek pahalılaşacak” diyor. Randers’ın 2050’lerde daha “yaşanabilir bir dünya” için önerileri ise şöyle: Nüfus artışını düşürmek için öncelikle zengin ülkeler tek çocuk politikası uygulasın. Karbon emisyonunu düşürmek için yine önce zengin ülkeler kömür, petrol, gazı yasaklasın. Yoksul ülkelere iklim dostu enerji sistemleri (örneğin rüzgâr ve güneş) sağlansın. Zengin ülkelerin ekolojik ayak izi azaltılsın… Bu ülkelerde insanlara zorunlu tatil verilsin. Dünyanın sorunlarıyla uğraşacak devletler üstü kurumlar oluşturulsun. Gelir artışına odaklanmak yerine insanların daha az parayla nasıl mutlu olacaklarına odaklanın. Not: Mustafa Balbay 4 yıl 277 gün sonra nihayet özgür. Yağmur, Deniz ve Gülşah, Mustafa’larına kavuştu. Şimdi sıra diğerlerinde... Sürdürülebilir bir gelecek için... Boğaziçi Üniversitesi’nin 150. kuruluş yılı etkinlikleri kapsamında İstanbul’a gelen İklim Stratejileri Araştırmacısı ve Sürdürülebilirlik Uzmanı Jorgen Randers sıraladığı 2052 yılı öngörüleri ile geçen hafta bize alabildiğine karanlık bir tablo çizdi. “Sıcaklık 2 derece artacak, deniz seviyesi 50 santim yükselecek, iklim krizleri yaşanacak. Dünya nüfusu 8 milyarın üzerine çıkacak, gelir eşitsizliği ise azalmayacak artacak, daha fazla yoksulluk olacak...” 67 yaşındaki Norveçli bilim adamı umutlu mu dünyanın geleceğinden? “Hayır değilim” diyor ve ekliyor: “Çünkü insanlar değişmiyor; dünyanın geleceği, küresel ısınma, sürdürülebilirlik gibi konular, ülkeleri yönetenlerin kararlarının içine giremiyor. Her yıl sera gazı salımı artıyor... Uzun vadede insanların davranış biçimlerini değiştirebileceklerine ilişkin inancım azaldı.” Zaten 2 hafta önce Varşova’da hiçbir somut karar alınamadan sona eren Birleşmiş Milletler’in İklim Değişimi Toplantısı da bunu doğruluyor. Randers, 40 yıl önce 1973’te MİT’te bir grup akademisyen ile birlikte Roma Kulübü çalışmaları kapsamında yazılan ve büyük ses getiren “Büyümenin Sınırları” (The limits of Growth) isimli kitabın yazarlarından biri. Kitap dünya nüfusunda sanayileşmede, çevre kirlenmesinde, gıda üretiminde ve doğal kaynakların Çare: Az Çocuk, Az Tüketim ve Temiz Enerji tüketilmesinde o tarihteki büyüme eğilimi sürdüğü takdirde gezegenin kaynaklarının sınıra dayanacağını söylüyordu. Küresel ısınmaya yol açan sera etkisi o tarihte henüz bilinmiyordu bile. İnsanlara 40 yıl boyunca “sürdürülebilirliliğin” yararlarını anlatmaya çalışan Jorgen Randers, başarısız olduğunu görünce taktik değiştirmeye karar vermiş. “Nasıl bir geleceğin beklediğini önlerine koydum ve karar sizin dedim” diye anlatıyor. Randers’ın 40 yıl sonra ve yine Roma Kulübü adına kaleme aldığı ince titiz araştırmalara dayanarak yazdığı “2052: Gelecek 40 Yıl için Küresel Bir Öngörü” kitabı bugüne kadar 100 binden fazla satmış. “Kısa dönemli politikalar ve demokrasi ile olmuyor” diyen ve maksimum kâr olgusu ön planda oldukça bunun süreceğini ifade eden Randers, gelire dayalı büyümeden vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayarak “Amaç insanları daha zengin değil, daha mutlu etmek olmalı” diyor. Randers’a göre “kapitalizm ve pazar ekonomisi” ile bu devasa küresel sorun asla çözülemez. “Tabii bu sözler bize bir diktatör gerek anlamına gelmiyor” diyen Randers, Çin’in uyguladığı politikaları günümüz dünyasının en başarılı örneklerinden biri olarak ortaya koyuyor. Zaten Norveçli bilim adamının öngörülerine göre 2052 dünyasının asıl kazananı Çin olacak. Çin’in bugüne kıyasla 5 misli daha zengin olacağını söyleyen Randers, yenilenebilir enerji için attığı adımlar ve tek çocuk politikası ile Çin Komünist Partisi’nin doğru politikalar uyguladığını belirtiyor. “Doğru lider lazım” diyen bilim insanı Atatürk’ü örnek göstererek “Atatürk bir ülke inşa etmesini bilen liderdi” diyor. 2052’de diğer ülkeler ne olacak? Örneğin ABD küçülecek; Rusya, Brezilya, Hindistan, Güney Afrika ve Endonezya’nın içinde bulunduğu BRISE diye tanımladığı ülkelerini yanı sıra gelişmekte olan 10 ülke ise Çin kadar olmasa da peşinden gidecek… Avrupa ülkeleri aşağı yukarı aynı ivmede devam edecek… Peki, ya geriye kalan ülkeler? Afrika’da bir insanın günlük yevmiyesi, 30 yıl önce 1 dolardı, bugün 2 dolara Koç’tan Japonlara satış Ekonomi Servisi Tat Gıda, iştiraki Tat Tohumculuk’ta sahip olduğu paylarını 15 milyon TL bedelle sattı. Şirketin önceki günkü borsa kapanışı sonrasında yaptığı Kap açıklamasında yer alan bazı detaylar şöyle: “Yönetim kurulumuzun 9 Aralık 2013 tarihli toplantısında alınan karar çerçevesinde, iştirakimiz Tat Tohumculuk’un 1.300.000 TL tutarındaki toplam sermayesinde sahibi olduğumuz 390.000 TL nominal değerli pay, 15.000.000 TL bedel karşılığında Japonya’da yerleşik Kagome Co. Ltd. unvanlı şirkete satılmıştır. İşlem sonrasında şirketimizin ve Koç Topluluğu’nun Tat Tohumculuk AŞ’de herhangi bir payı kalmamıştır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle