Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                SAYFA	  CUMHURİYET	  28	KASIM	2013	PERŞEMBE  6  HABERLER  HSYK, kod isimle dinleme kararlarında yanlışın MİT’te olduğunu savundu, savcılığa başvurdu  İstihbaratçıları suçladı İLHAN TAŞCI  ANKARA  Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), MİT ile “koordineli” çalışarak kod isimle dinleme kararlarına imza atan yargıçları suçsuz bulurken, “yanlış bilgi ile talepte bulunan” istihbaratçılar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. HSYK 3. Dairesi’nin, yargıçların soruşturulmasına yer olmadığına ilişkin kararında, kod isimlerle dinlemeye izin verilmesinin “hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı” yorumu dikkat çekti. Gazeteci Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Markar Eseyan, Amberin Zaman ve Mehmet Altan’ın telefonlarının “Pastör, Elizabeth ve Arashi Quarzad, Çaşıt, Hossain Seyfullah ve Quaramaddin Fatimi” gibi sahte isim ve kod adlarla MİT tarafından dinlenmesi kararına imza atan yargıçlar hakkında Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, HSYK’ye başvurarak suç duyurusunda bulunmuştu.  ‘Hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı’  SYK	3.	Dairesi,	dinleme	kararlarında	imzası	olan	yargıçlar	 Oktay	Açar,	Metin	Özçelik	ve	Yakup	Hakan	Günay’ın	2’ye	 karşı	5	üyenin	oyuyla	soruşturulmalarına	yer	olmadığına	karar	 vermişti.	Dairenin	kararında,	ilginç	belirleme	ve	değerlendirmeler	yer	aldı.		Kararda,	dinlemeye	ilişkin	MİT’in	talep	yazılarında	 “kasıtlı	olarak	telefonların	başkası	tarafından	kullanıldığının	 belirtilmiş	olmasının	hâkimler	tarafından	bilindiği	konusunda	somut	delil	bulunmadığı”,	bu	durumun	hâkimler	 tarafından	resen	de	bilinmesinin	mümkün	olamayacağı	 savunuldu.	Daire	kararında,	“belirtilen	hususun	(kod	 adla	dinleme)	ilgili	hâkimlerin	değil,	yanlış	bilgi	ile	 talepte	bulunan	personelin	(MİT)	sorumluluğunu	 gerektireceği”	belirlemesi	yapıldı.	HSYK	3.	Dairesi,	yargıçların	soruşturulması	isteminin	reddini	“Esasen,	öne	sürülen	iddiaların	hâkimin	yargı	 yetkisi	ve	takdir	hakkı	kapsamında	kaldığı,	bu	hak	 ve	yetkinin	kötüye	kullanıldığına	dair	somut	delil	 gösterilmediği”	gerekçesine	dayandırdı.	  H  3. Daire’nin soruşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı gelecek günlerde HSYK Genel Kurulu’nda incelenecek.  Yüzlerce	kişi	dinleniyor Bu gerekçelerle yargıçlar hakkında işleme gerek görmeyen, kod adla dinleme ko  nusunda MİT’in “yanlış bilgi” ile talepte bulunduğu belirlemesini yapan HSYK, istihbaratçılar hakında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın MİT personeli hakkında soruşturma yapabilmesi için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın izni gerekecek. Eğer Erdoğan  izin vermezse kod isimle dinleme konusunda istihbaratçılar yine soruşturulamayacak. Şikâyetçi Prof. Dr. Mehmet Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, HSYK’nin bu şikâyeti üzerine başsavcılığın soruşturma kapsamına istihbaratçılarla birlikte yargıçları da alabileceğine işaret etti. Kod isimle dinleme konusundaki tartışmada sanki isimleri deşifre olanlar dinlenmiş ve olay kapanmış gibi bir görüntünün yanıltıcı olacağını dikkat çeken Cinmen, şu değerlendirmeyi yaptı: “Başbakanlığın MİT’e bu dinlemeler konusunda yetkiyi veren gizli yönetmeliği duruyor. Bu yetkiyle MİT uygulamaya devam ediyor olabilir. Aynı şekilde birçok kararı almıştır, almaya da devam ediyor. O gizli yönetmelik kaldırılıncaya kadar MİT yetkisini kullanmayı da sürdürecek. Yüzlerce dinlenen insan var, tahminlerimi söylüyorum. Mevzuatsal açıdan Başbakan’ın MİT’e verdiği yetki devam ediyor. Sorun bu. Tartışılan kısım sadece deşifre olan bölüm.”  Dikkat!	Tehlike	 Sürüyor!	(Erdoğan	 büyük	düşünden	 vaz	mı	geçti?) Üzerinde hâlâ durduğum bir konu var: Başkanlık anayasası! Yani Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yasal olarak büyük diktatoryal yetkiler verecek olan başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliğinden vazgeçti mi? Başkanlık anayasası, çıkmayan candır RTE için, dolayısıyla umudunu hiç yitirmez. Geçen pazar günü gazetemizde bizlerle beraber olan Kılıçdaroğlu’na (*) bu konuda soru yönelttim. AKP’nin BDP ile başkanlık anayasasını Meclis’ten geçirme olasılığı olmadığını söyledi... Şu veya bu şekilde böyle bir anayasanın Meclis’ten geçmesine asla izin vermeyeceklerini vurguladı... Mühiş bir kararlılık! Bu tutumunuzla içimizi rahatlattınız dedim! Ben siyasette kuşkulu bir insanım! Çünkü seçim takvimi çalışıyor, başbakan seçenekleri azaltarak ilerliyor. Örneğin başbakanın, parti tüzüğündeki üst üste 3 dönemden fazla milletvekili olunamaz, maddesini değiştirmeyeceği anlaşıldı. Bakanlarını belediye başkanlıklarına gönderiyor! Dolayısıyla bu seçenek kendisi için de bertaraf oldu yani milletvekili seçimlerine girmeyecek! En azından, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları (Ağustos 2014) belli oluncaya kadar! RTE’nin önünde tek seçenek kesinleşti gibi: Cumhurbaşkanlığı (seçimi)! HHH RTE’nin düşü, kendisine başkanlık yetkileri veren, hükümeti istediği gibi kuracağı ve dağıtacağı, Meclis’i feshedeceği, yargıyı yeniden belirleyebileceği, tüm yetkileri elinde toplayacağı başkanlık sistemini öngören yeni anayasa. Bu öneriyi Anayasa Komisyonu’na sundular ama üzerinde konuşulmadan kenara itildi.. Meclis’te yeni anayasa üzerinde uzlaşma ortadan kalktı ve aslında komisyon da fiilen dağıldı. Başbakan, başkanlık anayasası düşünden vaz mı geçti? Yani “düz cumhurbaşkanı” talebi ile mi seçimlere girecek? RTE’yi siyasal hırs ve irade açısından anladığım ve tanıdığım kadarıyla henüz hayır... Bu yolda seçenekleri tüketmediği sürece bunu kabul etmesi mümkün değil. Kılıçdaroğlu “sıfır olasılık” göredursun geçen salı günü Meclis konuşmasında gözden kaçırdığım bir noktayı, Melih (Aşık) Milliyet’te yazmış: “Yeni anayasa hedefinden vazgeçmiş değiliz... Komisyondan sonuç çıkmasa da biz farklı yolları denemeye, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni anayasa için samimi şekilde çalışmaya devam edeceğiz.” Meclis’te uzlaşmanın sona ermesinin en önemli nedeni, AKP’nin başkanlık sistemine yol açacak değişiklik önerileridir. Şüphesiz ki anayasanın ilk dört maddesi, anadili, Türk isminin atılması vb. de var. AKP, ümmetçi politikasına uygun bir anayasa dayattı ama kabul edilmeyeceği baştan belliydi. Gelinen noktada AKP şimdi kendi oyununa soyunacak. HHH Meclis’te anayasa değişikliği için BDP’ye ihtiyacı var. MHP’den bir şekilde destek alması mümkün değil. Ayrıca BDP’nin tam oyu bile yeni bir anayasayı Meclis’ten geçirmesi için yetersiz. BDP’den destek alsa bile gerekli oy olan 367 oyu aşamayacağı için, anayasa değişikliğini referanduma götürmek zorunda. Peki BDP’den destek alabilir mi? Anayasanın bütünü üzerine anlaşmaları mümkün olmayabilir ama mesela cumhurbaşkanının partili olabileceği hükmü bile, RTE’nin parti başkanlığını sürdürmesi, hükümeti kurması, dağıtması, parti içinde tek egemen rolünü sürdürmesi yani fiilen hukuki olarak başkanlık otoritesi için yeterlidir. Buna karşılık da BDP’nin bazı anayasa değişikliği talebine de evet der... Sınırlı bir değişiklik referanduma gider. Kabul edilir mi?!.. Unutmayalım ki 2010 referandumu koşulları bugün yok fakat bir ama hep vardır. RTE bunu zorlayacaktır. Umudunu hiç yitirmeyeektir.. Ağustos 2014’e kadar zamanı var. İttifaklar pişirilir. Siyaset bir “alver gülüm”se eğer Barzani de işin içine katıldıysa... Öcalan İmralı’da “hükümlü”den çok “İktidarın esiri” durumundaysa! Daha çooook numara piyasaya sürülür.. Unutmayın, Erdoğan Kürt kartını açtı ve önümüzdeki seçimlerde bu kartı çeşitli düzeylerde ve biçimlerde oynayacaktır. Buna af da dahil! Dikkat! Tehlike sürüyor! (*) Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’yi yakından izlediğini sık sık belirtti. Dergiden referanslar verdi. Dergimizde sürekli yer alan, Atatürk’ün “Manevi miras olarak bilim ve aklı bırakıyorum” sözüne göndermeler yaptı, bunun kendisi için de yol gösterici olduğunu vurguladı.  Susurluk çetesi cinayetlerine açılan ilk dava başladı. Çarkın çarpıcı itiraflarda bulundu  YAŞ toplanıyor  ‘Cinayetler devlet kararı’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA	 1993’te Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit	Baskın’ın öldürülmesine ilişkin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet	Ağar’ın arasında bulunduğu 12 kişi hakkında açılan faili meçhul cinayetler davası başladı. Duruşmada çarpıcı itiraflarda bulunan eski özel harekâtçı Ayhan	Çarkın, o dönem işlenen cinayetlerin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları doğrultusunda işlendiğini belirterek “19931996	arasında	görev	alan	tüm	özel	 harekât	polisleri	burada	şüpheli	olmalıydı.	Tüm	 cinayetler,	Mehmet	Ağar,	Korkut	Eken	ve	Mehmet	Eymür’ün	bilgisi	dahilinde	işlendi”	dedi. Ağar’a tepki gösteren Çarkın, “Tuğla	çekerse	duvar	yıkılır	diyor...	Ben	yerinden	oynattım,	eğer	 yüreği	varsa	o	tuğlayı	şimdi	çeksin.	Hangi	namussuz	altında	kalacaksa	kalsın”	dedi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın duruşmasına sanıklardan Ağar katılmadı. Duruşmayı, 1990’lı yıllarda Susurluk çetesi tarafından öldürülen Savaş	Buldan’ın eşi BDP Grup Başkanvekili Pervin	Buldan	ile CHP Milletvekili Mahmut	Tanal	da izledi. Buldan, twitter’da “eşimin	katilleriyle	ilk	kez	yüzleşiyorum”	diye yazdı. Emekli Yarbay Korkut Eken’e, kimlik tespiti sırasında “Ne	iş	yapıyorsunuz?” diye sorulduğu sırada Pervin Buldan’ın “emekli	katil” dediği duyuldu. Korkut Eken savunmasında suçlamaları kabul etmezken, sağ tarafında oturan Çarkın’a dönerek “Aleyhimde	 ifade	vereceğini	zannetmiyorum”	dedi. Susurluk davasında haksız şekilde cezalandırıldıklarını savunan Çarkın, savunmasına Mehmet Ağar’a, “Biz	bu	çileleri	çekerken	Mehmet	 Ağar	da	polis	balolarında,	spor	komplekslerinde,	VIP	turlarda,	Meclis	kulislerinde	siyasi	entrikalar	içinde	vatan,	millet,	kahramanlık	taslıyordu.	Madem	o	kadar	temizdin	neden	o	mahkemeye	gidip	de	bir	kere	hakkımızı	savunmadın?	Ne	 oldu	sonunda?	O	da	ceza	aldı”	sözleriyle tepki göstererek başladı. Kumarhaneler kralı Ömer	Lütfi	Topal’ın dönemin MİT kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ve ekibi tarafından öldürüldüğünü, kendisinin bu konuda suçsuz söyleyen Çarkın, “Bu	 şahıs	(Eymür),	her	türlü	pisliğin	baş	mimarlarındandır.	Ülkemizin	karanlık	dönemindeki	karanlık	 şahsiyetlerindendir”	dedi. Eymür’ün Susurluk davasında tanık olarak dinlendiğinde Abdullah	Çatlı	ile ilgili soruya “devlet	sırrı”	yanıtını verdiğini kaydeden Çarkın, “Vatan	millet	adına	cinayet	işle,	uyuşturucu	ticareti	yap,	silah	kaçakçılığı	yap,	ondan	sonra	devlet	 sırrının	arkasına	saklan	ve	bu	işlerden	sıyrıl.	Bize	gelince	de	kalem	kırılsın” dedi. Çarkın, bu sırada sanık sandalyesinde oturan Eken’e döndü ve eliyle işaret ederek, “Ben	milletin	huzurunda	soruyorum	kayıp	silahlar	nerede.	Hadi	devlet	sırrını	açıklayın” diye sordu. Eken ise “Senin	alakadar	 eden	bir	durum	değil” yanıtını verdi. Vatandaş Ayhan Çarkın olarak hayatında bir karıncayı dahi incitmediğini söyleyen Çarkın, “Ne	zaman	devlet	gücüne	sahip	oldu.	İşte	o	zaman	gökten	yıldız	topladığımı	zannediyordum.	Ama	boğazıma	kadar	 pisliğe	batmışım	haberim	yok” dedi. Çarkın’ın, bu sözleri söylerken ağladığı görüldü. Abdülmecit Baskın’ın ölümüne giden yolun kendisinden geçtiğini dile getiren Çarkın, İbrahim Şahin’in talimatı üzerine Baskın’ı Altındağ Nüfus Müdürlüğü’nden aldıklarını, yolun karşısında minibüste bulunan Akça’nın ekibine teslim ettiklerini söyledi. Baskın’ın Akça tarafından infaz edildiğini savunan Çarkın, bu konuyu sorduklarında İbrahim Şahin’in “Burada	MGK	kararları	var,	bu	kararlar	çerçevesinde	bu	işler	yapılır,	devlet	kararıyla	 yapılan	işler	beğenmiyorsanız	çeker	gidersiniz”	 diyerek, kendilerine küfür ettiğini ifade etti. Faik	Candan, Yusuf	Ekinci, Savaş	Buldan,	Hacı	Karay,	iki	İranlı,	Adnan	Yıldırım,	Medet	Serhat,	Behçet	Cantürk’ün de Özel Harekat polislerince öldürüldüğünü kaydeden Çarkın, İstanbul’da işkence sırasında hayatını kaybeden Ayhan Efeoğlu’nu da sanık Ayhan	Özkan	ile gömdüklerini ifade etti. Çarkın, “ ‘O dönemde devlet rutin dışına çıktı’	diyen	Demirel	ve	Kürt	işadamları	listesiyle	ilgili	de	Çiller’in	yargılanması	gerekir.	Umarım	 bunlar	da	bir	numaralı	sanık	olurlar”	dedi.  Nedim	Şener,	ödülünü	CPJ	Yönetim	Kurulu	üyesi	Jonathan	 Klein’den	 aldı.	  Hrant için... Şener	ödülü	almasının	ardından	yaptığı	açıklamada	“Bu	ödülü	Hrant	Dink’in	anısına	kabul	ediyorum.	 	 Beni	o	gün	evimden	 alan	devlet	görevlileri	 Hrant’ın	öldürülmesinde	suç	ortaklığı	bulunan	mekanizmanın	parçasıydılar.	Hükümet	bu	 görevlileri	korudu.	Ben	 bu	suç	ortaklığını	ifşa	ettiğim	için	‘terörist’	 olarak	yargı	karşısına	 çıkarıldım.	Türk	hukuku	 böyle	işliyor;	gazeteci	katillerini	mahkemeye	çıkarmaktansa	gazetecileri	terörist	olarak	 yargılıyorlar”	dedi.	  CHP: Beraat edenler dönsün BARKIN ŞIK ANKARA	 Yüksek Askeri Şura (YAŞ) bugün Başbakan Recep	Tayyip	 Erdoğan başkanlığında toplanacak. Hem CHP’nin hem de Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nin (TESUD) gündeminde ise Balyoz davası nedeniyle emekliye ayrılan ancak Yargıtay tarafından beraat ettirilen subayların özlük hakları ile ilgili çalışmalar bulunuyor. Konunun YAŞ’ta da ele alınması bekleniyor. CHP, Balyoz davasında Yargıtay kararıyla beraat eden ancak rütbe bekleme süresini doldurdukları gerekçesiyle YAŞ kararlarıyla emekliye sevk edilen komutanların tekrar TSK’ye dönebilmesinin yolunu açmak için kanun teklifi hazırlığı yapıyor. Milli Savunma Bakanlığı’nda da Balyoz davası mağdurlarının “emeklilik	hakları” ile ilgili bir çalışma olduğu öğrenildi. Başbakan Erdoğan başkanlığında toplanacak olan YAŞ’a Milli Savunma Bakanı İsmet	Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet	Özel’in yanı sıra TSK’de görevli tüm oramiral/orgeneraller katılacak. Toplantıda, Balyoz davasında Yargıtay tarafından verilen mahkumiyet ve beraat kararlarının da gündeme gelmesi bekleniyor. Beraat edenlerin çoğu emekliye sevk edildikleri için, mahkumiyet kararı verilenlerden düşük rütbede olanlar ise emeklilik haklarını kaybettikleri için mağdur durumdalar.  ‘Eymür	karanlık	bir	şahsiyet’  ‘İktidar utanmalı’ NEW	YORK	(DHA)		Uluslararası	 Gazetecileri	Koruma	Komitesi	(CPJ),	 New	York’taki	Waldorf	Astoria	Oteli’nde	 düzenlenen	bir	törenle	Türkiye,	Ekvador,	 Mısır	ve	Vietnam’da	gerçekleri	açığa	 çıkardıkları	için	hapis	cezasına	çarptırılan	 ve	başka	baskılara	maruz	kalan	4	 gazeteciye,	‘Uluslararası	Basın	Özgürlüğü	 Ödülü’	verdi.	Türkiye’den	Nedim	Şener	 ödüle	layık	görüldü.	 Kendi	ülkesinde	‘terörist’	olarak	 yargılanan	birisinin,	ABD’de	Basın	 Özgürlüğü	Ödülü	almasının	tuhaf	bir	 durum	olduğunu	vurgulayan	Şener,	“Bu	 ödül	benim	için	onur	kaynağı,	ancak	 Türkiye’deki	yönetim	için	utanç	kaynağı	 olmalı.	Şu	anda	60	gazetecinin	tutuklu	 olduğu	gerçeğine	de	işaret	eden	bir	ödül,	 ona	dikkat	çeken	bir	ödül”	dedi. Törende	konuşma	yapan	CPJ	Yönetim	 Kurulu	Başkanı	Sandra	Mims	Rowe,	 bu	4	gazetecinin	de	haber	verebilmek	 için	sansür	ve	diğer	zulümlere	karşı	 durduğunu	belirterek	“Cesaretlerinin,	 kararlılıklarının	ve	seslerinin	kesilmesine	 karşı	direnişlerinin	farkındayız”	dedi.	 Rowe,	Türkiye’nin	hapisteki	gazeteci	 sayısı	ile	dünya	lideri	olduğunu	ve	bu	 durumun	kendilerini	şaşkına	çevirdiğine	 değinerek	“Gazeteciler	şimdiye	kadar	 olduklarından	çok	daha	büyük	tehdit	 altındalar.	Kurumsal	demokrasilerde	 bile	böyle.	Geçen	yılki	ödül	törenimizde,	 Türkiye’den	dünyada	en	çok	sayıda	 gazeteciyi	hapse	atan	ülke	olarak	söz	 etmiştik.	CPJ’nin,	2013’te	dünya	çapında	 hapiste	olan	gazetecileri	araştıran	raporu	 henüz	tamamlanmış	değil,	ama	şüphe	 yok	ki	Türkiye	ya	listenin	tepesinde	ya	da	 buna	yakın	bir	yerde	olacak”	dedi.	  Eken’e:	Kayıp	silahlar	nerede  İbrahim Şahin Eymür’ü suçladı Duruşmaya Silivri Cezaevi’nde telekonferans yoluyla bağlanan dönemin Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin, savunmasında Çarkın’ın ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını ve hayal ürünü olduğunu söyledi. Şahin, “Susurluk	kazası	uluslararası	 güçler	ve	piyonları	tarafından	 yapılmıştır.	Susurluk	olayı	trafik	 kazası	değil,	CIA	ve	MİT	cinayetidir.	Bunu	yapan	da	Eymür	ve	 ekibidir”	dedi. Tüm faili meçhul cinayetlerin arkasında Mehmet Eymür’ün olduğunu öne süren Şahin, “Abdullah	Öcalan,	Mahmut	Yıldırım,	MİT	elemanıdır.	 Eymür’ün	adamıdır”	ifadesini kullandı. Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmedi. Duruşma sonunda mahkeme, tutuklu sanıklardan Ziya	Bandırmalıoğlu’nun tahliyesine karar verirken Ayhan Çarkın’ın da ruh sağlığının yerinde olup olmadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine hükmetti.  Şubat ‘Hükümete 28 davası karşı bir kast yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)  28 Şubat döneminin Başbakan Askeri Başdanışmanı emekli Albay Serdar Çelebi, 28 Şubat döneminde irticayla mücadele amacıyla kurulan Batı Çalışma Grubu’nu (BÇG) ilk defa televizyonda, haberlerden duyduğunu söyledi. Sanık emekli Hâkim Albay Orhan Nalcıoğlu ise “Genelkurmay Başkanlığı’nın çalışmalarında, hükümete karşı bir kast yok” diye konuştu. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, dün savunmasını tamamlayan sanık Çelebi’nin sorgusu yapıldı. Çelebi, “Ben BÇG’yi ilk defa televizyonda, haberlerden duydum. Böyle bir yapılanmadan haberim yoktu. Başbakanlık’ın bilgilendirilmemesi gibi bir düşünceye katılmıyorum, Başbakanlık ilgili konularda bilgilendirildi” dedi. Sanık emekli Hâkim Albay Orhan Nalcıoğlu da savunmasında, 54. hükümetin, kendi hür iradesiyle istifa ettiğini kaydetti. Görevi süresince meşruluk sınırlarının dışına çıkmadığını ifade eden Nalcıoğlu, meşru hükümeti devirmek gibi bir amacının olmadığını söyledi.  CHP’den	çalışma			 CHP’nin, Balyoz davasında Yargıtay kararıyla beraat eden ancak rütbe bekleme süresini doldurdukları gerekçesiyle YAŞ kararlarıyla emekliye sevk edilen komutanların tekrar TSK’ye dönebilmesi için kanun teklifi hazırlığı yaptığı öğrenildi. CHP’nin yaptığı bu çalışma ile ilgili olarak TESUD Genel Merkezi’nde, kanun teklifi hazırlıklarıyla ilgili bir ön toplantı gerçekleştirildiği de öğrenildi. TESUD Genel Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan	Karakuş, Yargıtay’ın beraat kararı verdiği subayların tekrar TSK’ye dönebilmeleri ve özlük haklarıyla ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi için çalıştıklarını söyledi. Karakuş, tutuklu subayların aileleri için iki hafta önce başlattıkları yardım kampanyasına ise şimdiye kadar yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 500 kişinin katıldığını belirtti.  Baskın’ı	Ayhan	Akça	öldürdü  İzmir Adliyesi’nde isyan İZMİR	(Cumhuriyet	Ege	Bürosu)	 İzmir Adliyesi’ne duruşma için getirilen, aralarında çocukların da bulunduğu 60 kadar tutuklunun bulunduğu nezarethanede bir tutuklu ile refakat eden jandarma görevlileri arasında tartışma çıktı. Bu tartışmayı duyan nezarethanedeki diğer tutuklular, bulundukları bölümlerden alkışlarla askerlere tepki gösterdi ve duruşmalara çıkmak istemedi. Gerginlik bir süre sonra büyüdü. Jandarma görevlileri bunun üzerine polisten yardım istedi. Polis ve jandarma tarafından, direniş gösteren tutuklulara biber gazı da kullanılarak müdahalede bulunuldu. Kısa süre devam eden isyan bastırılırken, adliyede öğleden sonraki tutuklu sanık bulunan tüm davaların duruşmaları iptal edildi.   
            
    
