17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2013 PERŞEMBE 6 HABERLER HSYK, kod isimle dinleme kararlarında yanlışın MİT’te olduğunu savundu, savcılığa başvurdu İstihbaratçıları suçladı İLHAN TAŞCI ANKARA Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), MİT ile “koordineli” çalışarak kod isimle dinleme kararlarına imza atan yargıçları suçsuz bulurken, “yanlış bilgi ile talepte bulunan” istihbaratçılar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. HSYK 3. Dairesi’nin, yargıçların soruşturulmasına yer olmadığına ilişkin kararında, kod isimlerle dinlemeye izin verilmesinin “hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı” yorumu dikkat çekti. Gazeteci Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Markar Eseyan, Amberin Zaman ve Mehmet Altan’ın telefonlarının “Pastör, Elizabeth ve Arashi Quarzad, Çaşıt, Hossain Seyfullah ve Quaramaddin Fatimi” gibi sahte isim ve kod adlarla MİT tarafından dinlenmesi kararına imza atan yargıçlar hakkında Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, HSYK’ye başvurarak suç duyurusunda bulunmuştu. ‘Hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı’ SYK 3. Dairesi, dinleme kararlarında imzası olan yargıçlar Oktay Açar, Metin Özçelik ve Yakup Hakan Günay’ın 2’ye karşı 5 üyenin oyuyla soruşturulmalarına yer olmadığına karar vermişti. Dairenin kararında, ilginç belirleme ve değerlendirmeler yer aldı. Kararda, dinlemeye ilişkin MİT’in talep yazılarında “kasıtlı olarak telefonların başkası tarafından kullanıldığının belirtilmiş olmasının hâkimler tarafından bilindiği konusunda somut delil bulunmadığı”, bu durumun hâkimler tarafından resen de bilinmesinin mümkün olamayacağı savunuldu. Daire kararında, “belirtilen hususun (kod adla dinleme) ilgili hâkimlerin değil, yanlış bilgi ile talepte bulunan personelin (MİT) sorumluluğunu gerektireceği” belirlemesi yapıldı. HSYK 3. Dairesi, yargıçların soruşturulması isteminin reddini “Esasen, öne sürülen iddiaların hâkimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, bu hak ve yetkinin kötüye kullanıldığına dair somut delil gösterilmediği” gerekçesine dayandırdı. H 3. Daire’nin soruşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı gelecek günlerde HSYK Genel Kurulu’nda incelenecek. Yüzlerce kişi dinleniyor Bu gerekçelerle yargıçlar hakkında işleme gerek görmeyen, kod adla dinleme ko nusunda MİT’in “yanlış bilgi” ile talepte bulunduğu belirlemesini yapan HSYK, istihbaratçılar hakında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Başsavcılığın MİT personeli hakkında soruşturma yapabilmesi için Başbakan Tayyip Erdoğan’ın izni gerekecek. Eğer Erdoğan izin vermezse kod isimle dinleme konusunda istihbaratçılar yine soruşturulamayacak. Şikâyetçi Prof. Dr. Mehmet Altan’ın avukatı Ergin Cinmen, HSYK’nin bu şikâyeti üzerine başsavcılığın soruşturma kapsamına istihbaratçılarla birlikte yargıçları da alabileceğine işaret etti. Kod isimle dinleme konusundaki tartışmada sanki isimleri deşifre olanlar dinlenmiş ve olay kapanmış gibi bir görüntünün yanıltıcı olacağını dikkat çeken Cinmen, şu değerlendirmeyi yaptı: “Başbakanlığın MİT’e bu dinlemeler konusunda yetkiyi veren gizli yönetmeliği duruyor. Bu yetkiyle MİT uygulamaya devam ediyor olabilir. Aynı şekilde birçok kararı almıştır, almaya da devam ediyor. O gizli yönetmelik kaldırılıncaya kadar MİT yetkisini kullanmayı da sürdürecek. Yüzlerce dinlenen insan var, tahminlerimi söylüyorum. Mevzuatsal açıdan Başbakan’ın MİT’e verdiği yetki devam ediyor. Sorun bu. Tartışılan kısım sadece deşifre olan bölüm.” Dikkat! Tehlike Sürüyor! (Erdoğan büyük düşünden vaz mı geçti?) Üzerinde hâlâ durduğum bir konu var: Başkanlık anayasası! Yani Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yasal olarak büyük diktatoryal yetkiler verecek olan başkanlık sistemini öngören anayasa değişikliğinden vazgeçti mi? Başkanlık anayasası, çıkmayan candır RTE için, dolayısıyla umudunu hiç yitirmez. Geçen pazar günü gazetemizde bizlerle beraber olan Kılıçdaroğlu’na (*) bu konuda soru yönelttim. AKP’nin BDP ile başkanlık anayasasını Meclis’ten geçirme olasılığı olmadığını söyledi... Şu veya bu şekilde böyle bir anayasanın Meclis’ten geçmesine asla izin vermeyeceklerini vurguladı... Mühiş bir kararlılık! Bu tutumunuzla içimizi rahatlattınız dedim! Ben siyasette kuşkulu bir insanım! Çünkü seçim takvimi çalışıyor, başbakan seçenekleri azaltarak ilerliyor. Örneğin başbakanın, parti tüzüğündeki üst üste 3 dönemden fazla milletvekili olunamaz, maddesini değiştirmeyeceği anlaşıldı. Bakanlarını belediye başkanlıklarına gönderiyor! Dolayısıyla bu seçenek kendisi için de bertaraf oldu yani milletvekili seçimlerine girmeyecek! En azından, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları (Ağustos 2014) belli oluncaya kadar! RTE’nin önünde tek seçenek kesinleşti gibi: Cumhurbaşkanlığı (seçimi)! HHH RTE’nin düşü, kendisine başkanlık yetkileri veren, hükümeti istediği gibi kuracağı ve dağıtacağı, Meclis’i feshedeceği, yargıyı yeniden belirleyebileceği, tüm yetkileri elinde toplayacağı başkanlık sistemini öngören yeni anayasa. Bu öneriyi Anayasa Komisyonu’na sundular ama üzerinde konuşulmadan kenara itildi.. Meclis’te yeni anayasa üzerinde uzlaşma ortadan kalktı ve aslında komisyon da fiilen dağıldı. Başbakan, başkanlık anayasası düşünden vaz mı geçti? Yani “düz cumhurbaşkanı” talebi ile mi seçimlere girecek? RTE’yi siyasal hırs ve irade açısından anladığım ve tanıdığım kadarıyla henüz hayır... Bu yolda seçenekleri tüketmediği sürece bunu kabul etmesi mümkün değil. Kılıçdaroğlu “sıfır olasılık” göredursun geçen salı günü Meclis konuşmasında gözden kaçırdığım bir noktayı, Melih (Aşık) Milliyet’te yazmış: “Yeni anayasa hedefinden vazgeçmiş değiliz... Komisyondan sonuç çıkmasa da biz farklı yolları denemeye, Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni anayasa için samimi şekilde çalışmaya devam edeceğiz.” Meclis’te uzlaşmanın sona ermesinin en önemli nedeni, AKP’nin başkanlık sistemine yol açacak değişiklik önerileridir. Şüphesiz ki anayasanın ilk dört maddesi, anadili, Türk isminin atılması vb. de var. AKP, ümmetçi politikasına uygun bir anayasa dayattı ama kabul edilmeyeceği baştan belliydi. Gelinen noktada AKP şimdi kendi oyununa soyunacak. HHH Meclis’te anayasa değişikliği için BDP’ye ihtiyacı var. MHP’den bir şekilde destek alması mümkün değil. Ayrıca BDP’nin tam oyu bile yeni bir anayasayı Meclis’ten geçirmesi için yetersiz. BDP’den destek alsa bile gerekli oy olan 367 oyu aşamayacağı için, anayasa değişikliğini referanduma götürmek zorunda. Peki BDP’den destek alabilir mi? Anayasanın bütünü üzerine anlaşmaları mümkün olmayabilir ama mesela cumhurbaşkanının partili olabileceği hükmü bile, RTE’nin parti başkanlığını sürdürmesi, hükümeti kurması, dağıtması, parti içinde tek egemen rolünü sürdürmesi yani fiilen hukuki olarak başkanlık otoritesi için yeterlidir. Buna karşılık da BDP’nin bazı anayasa değişikliği talebine de evet der... Sınırlı bir değişiklik referanduma gider. Kabul edilir mi?!.. Unutmayalım ki 2010 referandumu koşulları bugün yok fakat bir ama hep vardır. RTE bunu zorlayacaktır. Umudunu hiç yitirmeyeektir.. Ağustos 2014’e kadar zamanı var. İttifaklar pişirilir. Siyaset bir “alver gülüm”se eğer Barzani de işin içine katıldıysa... Öcalan İmralı’da “hükümlü”den çok “İktidarın esiri” durumundaysa! Daha çooook numara piyasaya sürülür.. Unutmayın, Erdoğan Kürt kartını açtı ve önümüzdeki seçimlerde bu kartı çeşitli düzeylerde ve biçimlerde oynayacaktır. Buna af da dahil! Dikkat! Tehlike sürüyor! (*) Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’yi yakından izlediğini sık sık belirtti. Dergiden referanslar verdi. Dergimizde sürekli yer alan, Atatürk’ün “Manevi miras olarak bilim ve aklı bırakıyorum” sözüne göndermeler yaptı, bunun kendisi için de yol gösterici olduğunu vurguladı. Susurluk çetesi cinayetlerine açılan ilk dava başladı. Çarkın çarpıcı itiraflarda bulundu YAŞ toplanıyor ‘Cinayetler devlet kararı’ ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 1993’te Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın öldürülmesine ilişkin dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın arasında bulunduğu 12 kişi hakkında açılan faili meçhul cinayetler davası başladı. Duruşmada çarpıcı itiraflarda bulunan eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın, o dönem işlenen cinayetlerin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları doğrultusunda işlendiğini belirterek “19931996 arasında görev alan tüm özel harekât polisleri burada şüpheli olmalıydı. Tüm cinayetler, Mehmet Ağar, Korkut Eken ve Mehmet Eymür’ün bilgisi dahilinde işlendi” dedi. Ağar’a tepki gösteren Çarkın, “Tuğla çekerse duvar yıkılır diyor... Ben yerinden oynattım, eğer yüreği varsa o tuğlayı şimdi çeksin. Hangi namussuz altında kalacaksa kalsın” dedi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davanın duruşmasına sanıklardan Ağar katılmadı. Duruşmayı, 1990’lı yıllarda Susurluk çetesi tarafından öldürülen Savaş Buldan’ın eşi BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan ile CHP Milletvekili Mahmut Tanal da izledi. Buldan, twitter’da “eşimin katilleriyle ilk kez yüzleşiyorum” diye yazdı. Emekli Yarbay Korkut Eken’e, kimlik tespiti sırasında “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sorulduğu sırada Pervin Buldan’ın “emekli katil” dediği duyuldu. Korkut Eken savunmasında suçlamaları kabul etmezken, sağ tarafında oturan Çarkın’a dönerek “Aleyhimde ifade vereceğini zannetmiyorum” dedi. Susurluk davasında haksız şekilde cezalandırıldıklarını savunan Çarkın, savunmasına Mehmet Ağar’a, “Biz bu çileleri çekerken Mehmet Ağar da polis balolarında, spor komplekslerinde, VIP turlarda, Meclis kulislerinde siyasi entrikalar içinde vatan, millet, kahramanlık taslıyordu. Madem o kadar temizdin neden o mahkemeye gidip de bir kere hakkımızı savunmadın? Ne oldu sonunda? O da ceza aldı” sözleriyle tepki göstererek başladı. Kumarhaneler kralı Ömer Lütfi Topal’ın dönemin MİT kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ve ekibi tarafından öldürüldüğünü, kendisinin bu konuda suçsuz söyleyen Çarkın, “Bu şahıs (Eymür), her türlü pisliğin baş mimarlarındandır. Ülkemizin karanlık dönemindeki karanlık şahsiyetlerindendir” dedi. Eymür’ün Susurluk davasında tanık olarak dinlendiğinde Abdullah Çatlı ile ilgili soruya “devlet sırrı” yanıtını verdiğini kaydeden Çarkın, “Vatan millet adına cinayet işle, uyuşturucu ticareti yap, silah kaçakçılığı yap, ondan sonra devlet sırrının arkasına saklan ve bu işlerden sıyrıl. Bize gelince de kalem kırılsın” dedi. Çarkın, bu sırada sanık sandalyesinde oturan Eken’e döndü ve eliyle işaret ederek, “Ben milletin huzurunda soruyorum kayıp silahlar nerede. Hadi devlet sırrını açıklayın” diye sordu. Eken ise “Senin alakadar eden bir durum değil” yanıtını verdi. Vatandaş Ayhan Çarkın olarak hayatında bir karıncayı dahi incitmediğini söyleyen Çarkın, “Ne zaman devlet gücüne sahip oldu. İşte o zaman gökten yıldız topladığımı zannediyordum. Ama boğazıma kadar pisliğe batmışım haberim yok” dedi. Çarkın’ın, bu sözleri söylerken ağladığı görüldü. Abdülmecit Baskın’ın ölümüne giden yolun kendisinden geçtiğini dile getiren Çarkın, İbrahim Şahin’in talimatı üzerine Baskın’ı Altındağ Nüfus Müdürlüğü’nden aldıklarını, yolun karşısında minibüste bulunan Akça’nın ekibine teslim ettiklerini söyledi. Baskın’ın Akça tarafından infaz edildiğini savunan Çarkın, bu konuyu sorduklarında İbrahim Şahin’in “Burada MGK kararları var, bu kararlar çerçevesinde bu işler yapılır, devlet kararıyla yapılan işler beğenmiyorsanız çeker gidersiniz” diyerek, kendilerine küfür ettiğini ifade etti. Faik Candan, Yusuf Ekinci, Savaş Buldan, Hacı Karay, iki İranlı, Adnan Yıldırım, Medet Serhat, Behçet Cantürk’ün de Özel Harekat polislerince öldürüldüğünü kaydeden Çarkın, İstanbul’da işkence sırasında hayatını kaybeden Ayhan Efeoğlu’nu da sanık Ayhan Özkan ile gömdüklerini ifade etti. Çarkın, “ ‘O dönemde devlet rutin dışına çıktı’ diyen Demirel ve Kürt işadamları listesiyle ilgili de Çiller’in yargılanması gerekir. Umarım bunlar da bir numaralı sanık olurlar” dedi. Nedim Şener, ödülünü CPJ Yönetim Kurulu üyesi Jonathan Klein’den aldı. Hrant için... Şener ödülü almasının ardından yaptığı açıklamada “Bu ödülü Hrant Dink’in anısına kabul ediyorum. Beni o gün evimden alan devlet görevlileri Hrant’ın öldürülmesinde suç ortaklığı bulunan mekanizmanın parçasıydılar. Hükümet bu görevlileri korudu. Ben bu suç ortaklığını ifşa ettiğim için ‘terörist’ olarak yargı karşısına çıkarıldım. Türk hukuku böyle işliyor; gazeteci katillerini mahkemeye çıkarmaktansa gazetecileri terörist olarak yargılıyorlar” dedi. CHP: Beraat edenler dönsün BARKIN ŞIK ANKARA Yüksek Askeri Şura (YAŞ) bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanacak. Hem CHP’nin hem de Türkiye Emekli Subaylar Derneği’nin (TESUD) gündeminde ise Balyoz davası nedeniyle emekliye ayrılan ancak Yargıtay tarafından beraat ettirilen subayların özlük hakları ile ilgili çalışmalar bulunuyor. Konunun YAŞ’ta da ele alınması bekleniyor. CHP, Balyoz davasında Yargıtay kararıyla beraat eden ancak rütbe bekleme süresini doldurdukları gerekçesiyle YAŞ kararlarıyla emekliye sevk edilen komutanların tekrar TSK’ye dönebilmesinin yolunu açmak için kanun teklifi hazırlığı yapıyor. Milli Savunma Bakanlığı’nda da Balyoz davası mağdurlarının “emeklilik hakları” ile ilgili bir çalışma olduğu öğrenildi. Başbakan Erdoğan başkanlığında toplanacak olan YAŞ’a Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in yanı sıra TSK’de görevli tüm oramiral/orgeneraller katılacak. Toplantıda, Balyoz davasında Yargıtay tarafından verilen mahkumiyet ve beraat kararlarının da gündeme gelmesi bekleniyor. Beraat edenlerin çoğu emekliye sevk edildikleri için, mahkumiyet kararı verilenlerden düşük rütbede olanlar ise emeklilik haklarını kaybettikleri için mağdur durumdalar. ‘Eymür karanlık bir şahsiyet’ ‘İktidar utanmalı’ NEW YORK (DHA) Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), New York’taki Waldorf Astoria Oteli’nde düzenlenen bir törenle Türkiye, Ekvador, Mısır ve Vietnam’da gerçekleri açığa çıkardıkları için hapis cezasına çarptırılan ve başka baskılara maruz kalan 4 gazeteciye, ‘Uluslararası Basın Özgürlüğü Ödülü’ verdi. Türkiye’den Nedim Şener ödüle layık görüldü. Kendi ülkesinde ‘terörist’ olarak yargılanan birisinin, ABD’de Basın Özgürlüğü Ödülü almasının tuhaf bir durum olduğunu vurgulayan Şener, “Bu ödül benim için onur kaynağı, ancak Türkiye’deki yönetim için utanç kaynağı olmalı. Şu anda 60 gazetecinin tutuklu olduğu gerçeğine de işaret eden bir ödül, ona dikkat çeken bir ödül” dedi. Törende konuşma yapan CPJ Yönetim Kurulu Başkanı Sandra Mims Rowe, bu 4 gazetecinin de haber verebilmek için sansür ve diğer zulümlere karşı durduğunu belirterek “Cesaretlerinin, kararlılıklarının ve seslerinin kesilmesine karşı direnişlerinin farkındayız” dedi. Rowe, Türkiye’nin hapisteki gazeteci sayısı ile dünya lideri olduğunu ve bu durumun kendilerini şaşkına çevirdiğine değinerek “Gazeteciler şimdiye kadar olduklarından çok daha büyük tehdit altındalar. Kurumsal demokrasilerde bile böyle. Geçen yılki ödül törenimizde, Türkiye’den dünyada en çok sayıda gazeteciyi hapse atan ülke olarak söz etmiştik. CPJ’nin, 2013’te dünya çapında hapiste olan gazetecileri araştıran raporu henüz tamamlanmış değil, ama şüphe yok ki Türkiye ya listenin tepesinde ya da buna yakın bir yerde olacak” dedi. Eken’e: Kayıp silahlar nerede İbrahim Şahin Eymür’ü suçladı Duruşmaya Silivri Cezaevi’nde telekonferans yoluyla bağlanan dönemin Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin, savunmasında Çarkın’ın ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını ve hayal ürünü olduğunu söyledi. Şahin, “Susurluk kazası uluslararası güçler ve piyonları tarafından yapılmıştır. Susurluk olayı trafik kazası değil, CIA ve MİT cinayetidir. Bunu yapan da Eymür ve ekibidir” dedi. Tüm faili meçhul cinayetlerin arkasında Mehmet Eymür’ün olduğunu öne süren Şahin, “Abdullah Öcalan, Mahmut Yıldırım, MİT elemanıdır. Eymür’ün adamıdır” ifadesini kullandı. Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmedi. Duruşma sonunda mahkeme, tutuklu sanıklardan Ziya Bandırmalıoğlu’nun tahliyesine karar verirken Ayhan Çarkın’ın da ruh sağlığının yerinde olup olmadığının belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesine hükmetti. Şubat ‘Hükümete 28 davası karşı bir kast yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 28 Şubat döneminin Başbakan Askeri Başdanışmanı emekli Albay Serdar Çelebi, 28 Şubat döneminde irticayla mücadele amacıyla kurulan Batı Çalışma Grubu’nu (BÇG) ilk defa televizyonda, haberlerden duyduğunu söyledi. Sanık emekli Hâkim Albay Orhan Nalcıoğlu ise “Genelkurmay Başkanlığı’nın çalışmalarında, hükümete karşı bir kast yok” diye konuştu. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, dün savunmasını tamamlayan sanık Çelebi’nin sorgusu yapıldı. Çelebi, “Ben BÇG’yi ilk defa televizyonda, haberlerden duydum. Böyle bir yapılanmadan haberim yoktu. Başbakanlık’ın bilgilendirilmemesi gibi bir düşünceye katılmıyorum, Başbakanlık ilgili konularda bilgilendirildi” dedi. Sanık emekli Hâkim Albay Orhan Nalcıoğlu da savunmasında, 54. hükümetin, kendi hür iradesiyle istifa ettiğini kaydetti. Görevi süresince meşruluk sınırlarının dışına çıkmadığını ifade eden Nalcıoğlu, meşru hükümeti devirmek gibi bir amacının olmadığını söyledi. CHP’den çalışma CHP’nin, Balyoz davasında Yargıtay kararıyla beraat eden ancak rütbe bekleme süresini doldurdukları gerekçesiyle YAŞ kararlarıyla emekliye sevk edilen komutanların tekrar TSK’ye dönebilmesi için kanun teklifi hazırlığı yaptığı öğrenildi. CHP’nin yaptığı bu çalışma ile ilgili olarak TESUD Genel Merkezi’nde, kanun teklifi hazırlıklarıyla ilgili bir ön toplantı gerçekleştirildiği de öğrenildi. TESUD Genel Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş, Yargıtay’ın beraat kararı verdiği subayların tekrar TSK’ye dönebilmeleri ve özlük haklarıyla ilgili mağduriyetlerinin giderilmesi için çalıştıklarını söyledi. Karakuş, tutuklu subayların aileleri için iki hafta önce başlattıkları yardım kampanyasına ise şimdiye kadar yurtiçi ve yurtdışından yaklaşık 500 kişinin katıldığını belirtti. Baskın’ı Ayhan Akça öldürdü İzmir Adliyesi’nde isyan İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Adliyesi’ne duruşma için getirilen, aralarında çocukların da bulunduğu 60 kadar tutuklunun bulunduğu nezarethanede bir tutuklu ile refakat eden jandarma görevlileri arasında tartışma çıktı. Bu tartışmayı duyan nezarethanedeki diğer tutuklular, bulundukları bölümlerden alkışlarla askerlere tepki gösterdi ve duruşmalara çıkmak istemedi. Gerginlik bir süre sonra büyüdü. Jandarma görevlileri bunun üzerine polisten yardım istedi. Polis ve jandarma tarafından, direniş gösteren tutuklulara biber gazı da kullanılarak müdahalede bulunuldu. Kısa süre devam eden isyan bastırılırken, adliyede öğleden sonraki tutuklu sanık bulunan tüm davaların duruşmaları iptal edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle