17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 KASIM 2013 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Edebiyat Üstüne Edebiyat üstüne konuşalım biraz da. Yaşadığımız günlere kadar gelen bir kuşağın daha açığı kuşakların serüveninden, genç yazarlardan, şairlerden dizeler okuyalım, romanlar, öyküler anımsayalım. Daha gençken okuduğumuz yazarlar bugünkülerle bir mi, yoksa onlardan daha iyi mi, daha kötü mü?.. Ben eskisi gibi günlük edebiyatı gereği gibi izleyemiyorum. Ancak zaman zaman kitaplarla baş başa eski edebiyatçılık heveslerine dönüyorum. Bizler iyi yazarlarla yetiştik. Şairlerimiz, romancılarımız bugün de etkili. Ama kaçı? Olsa olsa birkaçı... Burda çağımız yazarlarını övmek ya da yermek için yazmıyorum. Herkes kendi yolunda yürüyor. Bakıyorum koca koca eserler, alıp okumak istiyorum, birkaç kez kendimi zorladım. Yeni yazılmış olanlardan bir ikisidir beğendiğim. Neden? Edebiyatın çizgisi aşağılara mı düştü? Hayır... Ben yine de günümüz şiir ve öykü yazarlarını beğeniyorum. Benim yaşamımı onlar yazıyorlarmış gibi. Çünkü her roman yaşamdan bir parçadır. Kendi kitaplarıma bakıyorum, ben hep bu çizgide yazmışım. Biraz da kolay, okurlardan uzak şeyler. Biraz duygulandırıcı, biraz kafa yorucu, ama işte hepsi ortada. Edebiyat, sanat bir ülkenin en önemli değerleridir. Ama hangi politikacıdan duyuyoruz? Sorsam bugün iktidarda yer alan kişilere bir ayda kaç kitap okuduğunu. Bunu bir yıla da çıkarsak sonuç ne olur? Yaşamıştır, gezmiştir, her şeyi gördüğünü sanmıştır. Oysa hiçliktir hepsi. Uçup giden boş sözler. Ama unutulmayanlar da vardır. Kişi iyi bir eseri anlamak için yıllarını vermeli. O yıllar içinde yaşanan yurt gerçeklerini anımsamalı. Önemlisi kalıcı olmaktır sanatta. Anımsayışlarıyla bir şiir bizi nice yıllara, duyumsamalara götürmeli. Böyle şiirler var ezberimde, yer yer söylediğim kendi kendime. Hatta sevdiklerime de bazı yazıları okumak isterim. Şiirdir, hikâyedir kişiyi gerçek bir insan eden... Bilmiyorum ne dersiniz yaşlanmış bir yazarın bu dediklerine. Yaşlanma güzeldir. Yaşamdan kopmak isteği yanlıştır. O gün bugün bunu anlamazsın ama zamanla yılların rüzgârlarında kendini ararken işte bu dersin. Ben diye bir şey yok derseniz, o zaman ne okuyun ne de yazın, kimseyi aldatmayın... ABD İran Görüşmeleri ve Ortadoğu’da Açıklık İslam ve İ lıştığı Açıklık (Glasnost) ve YeniABDİran arasındaki ilişkilenme ve Suriye konusunda ABDRusya ve İran’ın konsensüsü den Yapılanma (Perestroyka) süreçTürkiye’yi bölgesel ittifakların dışına itmiştir. Daha önce hem ABDRusya hem de İran ve leri Sovyetler’in artık Soğuk Savaşın yükünü taşıyamadığını ve “yeni dünMısır arasında izlediği tutarlı ve egemenlik ilişkilerine saygılı tavrı ile bölge ilişkilerinde ya düzenine” uyum sağlayamadığıaktör olan Türkiye, AKP döneminde bütün bu özelliklerini yitirmiştir. nın zorunlu siyasi, askeri, endüstriyel ve diplomatik sonucuydu. Bugün artık İran da ABD ve Batı dünyası ile DR. ALİ HAYDAR FIRAT İletişim Bilimci arasındaki soğuk savaşı taşıyamayacak bir noktadadır ve bunun için yensanlık tarihinde devletler ve top hem Suriye konusunda hem de İran ni bir hamle yapmıştır. Elbetteki bulumlar arasında en yoğun işbir konusunda ABD, Rusya’nın tezlerine rada İran’ın sonu Sovyetler’e benzeliklerinin, her türlü alışverişin ve yanaşmaktadır. Bu durumun maliyeti meyecektir; ancak iki ülke arasındaki en yoğun etkileşimlerin yaşandı Rusya ile çatışmaktan çok daha fay ilişkiler yeni bir safhaya taşınacaktır. ğı bir dönemden geçmekteyiz. Bugün dalı bir nitelik taşımaktadır. ürkiye’nin konumu dünya sistemine bakıldığında iki tür İran açısından sürece bakıldığında ise devlet konumlanması ile karşılaşmak ilk göze çarpan durum Ortadoğu’daki ABDİran arasındaki ilişkilenme tayız. Bir yandan ortak hareket eden yeni dengenin İran lehine geliştiğidir. ve Suriye konusunda ABDRusya ve ve medeniyetin taşıyıcısı olan ülke İran’ın nüfuz alanının genişlediği ve İran’ın konsensüsü Türkiye’yi bölgeler, diğer yandan sadece belli sınır bunda AKP’nin yanlış dış politika stra sel ittifakların dışına itmiştir. Daha lılıklar içinde hapsolmuş ve devlet tejisinin büyük payının olduğu vurgu önce hem ABDRusya hem de İran lerarası ilişkide var olmayan devlet lanmalıdır. Ancak etkin olabilmenin ve Mısır arasında izlediği tutarlı ve ler… Türkiye Cumhuriyeti, AKP ik tek ölçütü nüfuz alanının genişleme egemenlik ilişkilerine saygılı tavrı ile tidarı döneminde giderek ikinci dev si değildir. Bu alanı etkin bir biçim bölge ilişkilerinde aktör olan Türkiye, let kategorisine düşmüştür. Suriye ek de kullanmak için dünya sistemiyle AKP döneminde bütün bu özelliklerini seninde yaşanan gelişmeler ile ABD bütünleşmek gerekmektedir. İran on yitirmiştir. AKP dönemi, Türkiye’nin Rusya ve İran arasındaki yeni denge yıllardır içinde bulunduğu kuşatmayı dış politikada en hızlı itibar kaybettiği AKP’nin dış politika siyasetini boşa kırmak istemektedir. Hem İran toplu dönem olarak tarihe geçmiştir. Daha çıkarmıştır. Son zamanlarda yaşadı munun devlet üzerinde oluşan baskı önce devletlerarası ilişkilerde aktör ğımız en önemli olay kuşkusuz ABD sı ve dünya ile bütünleşme isteği hem olan Türkiye, AKP döneminde sadece ve İran arasındaki soğuk savaşı so de İran devletinin alttan gelen bu ba El Kaide terör örgütüyle işbirliği ve na erdirmeye dönük iki ülke arasın sıncı sağlıklı bir biçimde yönlendir ittifak yapan bir ülke konumuna soda başlayan görüşmeler ve yeni Ce me çabası onun da Batı’yla ilişki kur kulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin nevre sürecidir. mak için yeni adımlar atmasını ge kurucu dış politika siyasetini özetlerektirmektedir. İran bölgesel bir güç yen “yurtta sulh cihanda sulh ilkesi” eni sürecin ilk adımı tü; ancak bu gücü bütün dünya nez AKP tarafından mezhepsel bir düzleme Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda dinde meşru hale getirmek istemekte indirgenmiştir. ABD’de, Türkiye’de, ABD Başkanı Barack Obama ile İran dir. Bunun da yolu kuşkusuz sınırla Somali’de, Afganistan’da, Pakistan’da, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin te rını denetime açmaktan geçmektedir. Nijerya’da ve dünyanın birçok ülkesinde lefon görüşmesi aslında yeni sürecin Bütün bu veriler ışığında Cenevre sü binlerce insanı öldüren El Kaide terör ilk adımıydı. İki ülke de artık soğuk reci herkes için kaçınılmaz bir müza örgütü de AKP benzeri mezhepsel bir siyaset izlemektedir. Bütün dünyanın savaşı sürdürmenin gerekliliklerinin kere alanı haline gelmiştir. dehşetle izlediği El Kaide terör örgütü ortadan kalktığının farkında. Dünya oğuk savaş bitiyor mu? AKP eliyle Suriye’ye sevk edilmekte ve ve Ortadoğu’daki yeni şekillenme bu Bu yeni süreç, ABDİran, Ortado orada katliamlar yapmaktadır. Yaşanan ilişkiyi zorunlu kılmaktadır. Nedir bu yeni şekillenme? İlk olarak ABD ar ğu ve Türkiye için yeni konumlamalar bütün bu katliamlar ABDRusyaİran’ın tık kendi enerjisini büyük oranda kar üretme potansiyeline sahip bulunmak ortak bir zeminde buluşmasına kaynaklık şılamaya başladı. Enerjide kendi ken tadır. Öncelikle bu iki ülkenin 1979 etmiştir. Çünkü Ortadoğu’da büyük bir dine yeten bir ABD, Ortadoğu’da bir İran devriminden beri süregelen “so kaosun ayak izlerini gören bu devletler, güç birikimine ya da buradaki düze ğuk savaş” süreci bu yeni adımlarla daha istikrarlı bir dönüşümü ve değişimi ni kontrol etmeye ihtiyaç duymama farklı bir mecraya taşınmıştır. Bu gö tercih etmişlerdir. Sadece El Kaide ve ya başlamıştır. ABD’nin hem ekono rüşme, 1985 yılında Cenevre’de döne mezhep eksenli bir politikayla Suriye’de mik sorunları hem de dünyanın deği min ABD Başkanı Reagan ile SSCB sonuç almaya ve Ortadoğu’da yeni şen jeopolitiği bu sürecin önünü daha lideri Gorbaçov arasında yapılan silah bir konum elde etmeye çalışan AKP, da açmaktadır. İkincisi İran’ın dünya sızlanma, bilim, kültür, eğitim alanla evdeki bulgurdan olmuştur. AKP dış kapitalizmine kazandırılması özellikle rında bilgi alışverişi anlaşmasını çağ politika alanında meşruiyetini yitirpetrol fiyatlarında bir düşüşü berabe rıştırmaktadır. Elbetteki bu denli kap miştir. Bugüne kadar İran ile birlikte rinde getirecek ve bu durum piyasa samlı bir anlaşma ortada yok. Ancak dengede tuttuğu Ortadoğu siyasetinde yı canlandıracak yeni açılımlara fırsat başlangıcı itibarıyla ABD ve İran gö Türkiye geri plana düşmüş ve tarihsel sunacaktır. ABD için bir üçüncü ne rüşmeleri de iki ülke arasındaki soğuk konumunu yitirmiştir. Glasnost ve den Çin’in yükselen grafiğidir. ABD, savaşın bitmesinin ilk adımı olarak Perestroyka süreci nasıl Sovyetler Rusya ile işbirliği alanlarını genişle yorumlanabilir. Gorbaçov’un ABD Birliği’nin sonu olduysa; ABD ve terek Rus ve Çin dayanışmasına izin Sovyetler ilişkilerine getirdiği yeni İran arasındaki yeni ilişkilenme de vermek istememektedir. Dolayısıyla yaklaşım ve yürürlüğe koymaya ça AKP’nin sonunu hazırlamaktadır. Demokrasi Son T Y S Ben Müslüman olmanın demokrasi ile çelişmeyeceği ve çatışmayacağı kanısındayım… Karşı görüşü aktardığım bu altıncı yazıyla, şimdilik “İslam ve Demokrasi” konusuna bir ara veriyorum… Bir süre sonra, Prof. Yaşar Nuri Öztürk gibi, İslamı günümüze göre yorumlayan yerli ve yabancı bilginlerin görüşleriyle devam edeceğim. HHH Şimdi Karaman’ın “mahalle baskısı” konusundaki yazısına gelen itirazlara yanıt verdiği 17 Kasım 2013 tarihli yazısına bakalım: Sayın Karaman birçok demokraside çeşitli nedenlerle temel hak ve özgürlüklere sınırlama ve kısıtlama getirildiğini ama bunu devlet eliyle değil de gönüllü olarak yapmanın daha iyi olduğunu söyleyerek ve kızerkek ilişkilerinde kız ailelerinin duygularına saygı gösterilmesi gerektiğine işaret ederek başlıyor “Mahalle baskısının hak olması” başlıklı yazısına… “Bir Müslüman, gözünün önünde, İslama göre ayıp, günah ve gayri meşru bir şeyin yapıldığını ve olduğunu görürse bunu ya birey olarak ya da daha uygunu onları temsil eden İslam devleti eliyle (zorla) düzeltmeye mecburdur, buna gücü yetmiyorsa sözlü olarak müdahale edecek, doğru, güzel ve iyi olanı söyleyecektir. Buna da gücü yetmezse veya içinde yaşadığı rejim buna imkân vermezse kalbiyle bundan nefret edecek, bunu yapanlara güler yüz göstermeyecek, ilişkisini kesecek, boykot edecek; yani hoş görmediğini ortaya koyacak bir tepkide bulunacaktır.” Görüldüğü gibi Prof. Karaman İslam adına “devlet zoru” kavramını devreye sokmakta, buna “imkân verilmezse” bireysel düzeyde, nefret, boykot gibi tepkileri uygun görmektedir. 24 Kasım tarihli yazısında da Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’ye gönderme yaparak “İslami Demokrasi”nin insanlık için en iyi rejim olduğunu anlatmaktadır. HHH Sayın Karaman’ın İslam adına SünniHanefi görüşleri savunduğu biliniyor. Elbette İslam sadece Sünnilik ve hele hele sadece Hanefilik değildir… Ama daha önce alıntıladığım ilk yazılarında belirttiği “Bana göre birinci çare, yüzde yüze yakını Müslüman olan bu toplumda ‘İslamı temel referans alan bir demokratik düzen’dir” fikri, hangi mezhep anlayışına göre olursa olsun, rejimin temellerini din kurallarına dayandırmayı savunmaktadır. “İslamı temel referans alan bir demokratik düzen” tanımı ise oksimoron bir cümledir… Çünkü “Demokrasi” sadece bir ırk, bir din veya mezhep veya bir dil grubunun değerlerine özgü olarak uygulanmaya çalışıldığında, “Demokrasi” olmaktan çıkar, Karaman’ın önerdiği gibi, “zor” ve “nefret” kavramları devreye girer ve totaliter rejim olur! HHH Sevgili okurlarımdan “İslam ve Demokrasi” konusundaki yazılarıma çok sayıda ve kimileri çok uzun yorumlar geldi. Bunların bir bölümünü (adlarını saklı tutarak) kongar.org adresindeki sitemde her pazartesi yazdığım “Güncel” bölümünde yayımlayacağım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle