17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 KASIM 2013 PERŞEMBE 14 DIŞ HABERLER [email protected] P5+1 ülkeleriyle Tahran arasında üçüncü tur görüşmeler başlarken İran’ın dini lideri ‘Nükleer haklarımızdan zerre taviz vermeyiz’ dedi Cenevre’de nükleer pazarlık Dış Haberler Servisi İran’ın nükleer programına yönelik müzakereler çerçevesinde BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ve Almanya (P5+1) ile Tahran dün Cenevre’de uzlaşı sağlanması halinde dünyadaki siyasi, ekonomik dengeleri etkileyebilecek bir görüşme için pazarlıkta üçüncü tura başladı. Üç gün sürmesi beklenen görüşme öncesi İran’dan nükleer hakkımızdan vazgeçmeyiz mesajı yinelenirken olası bir uzlaşıya karşı olan İsrail de dün yeni savunma sistemine yönelik füze denemesi yaptı. Cenevre toplantısı öncesinde İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, nükleer haklarından “zerre kadar geri adım atmayacaklarını” söyledi. Washington’ın kendilerine yönelik yaptırım ve askeri tehdit politikalarına tepki gösteren Hamaney diğer yandan da ABD dahil tüm ülkelerle dostane ilişkilerden yana olduklarını kaydetti. Devrim Muhafızları’na bağlı Besiç milislerine yönelik HAGUE: İRAN’LA GÖRÜŞMELER TARİHİ FIRSAT Dış Haberler Servisi İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosluğu’na ve bir sinagogla bir bankaya yapılan ve 63 kişinin ölümüne yol açan saldırının onuncu yıldönümü için İstanbul’da bulunan İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Hague, İran’la Batılı devletler arasında Cenevre’de gerçekleşen görüşmeleri “tarihi fırsat” olarak değerlendirdi. “Ortadoğu’daki tüm ülkelerin çıkarlarıyla ilgili bir anlaşmanın masada olduğunu” söyleyen Hague, “İnanıyorum ki siyasi irade ve verilecek taahhütler arasında bir köprü oluşturulabilecek. Bu görüşmeler İran’la ilişki kurmanın farklı yollarını da bulmamıza yardımcı olacaktır” dedi. Davutoğlu da “Cenevre 2 toplantısından sürekli bahsediliyor ve bir beklenti oluşuyor. Bu beklenti olumlu yönde bir neticeye dönüşmediği sürece Suriye ve bölge halkları açısından büyük hayal kırıklıklarına yol açıyor” diye konuştu. David Cameron önceki gün Ruhani ile telefon görüşmesi yaptı. Bu, İngiltere ve İran liderlerinin 10 yıldan fazla süredir yaptığı en üst düzey görüşme. Bu arada İran’la görüşülen anlaşmayı “çok kötü” olarak değerlendiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, destek bulmak amacıyla dün Rusya’ya gitti. Netanyahu İran’ın beş atom bombası geliştirmeye yetecek miktarda az zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu öne sürdü. Cenevre görüşmeleri öncesinde ise İsrail’in savunma sistemini denemek amacıyla başarılı bir kısa menzilli füze denemesi yaptığı duyuruldu. Müzakerelerin üçüncü turunda, nükleer programını durdurması karşılığında İran’a uygulanan yaptırımların azaltılması masada olacak. Son beş haftada üçüncü kez bir araya gelecek olan taraflar, ilk etapta geçici bir anlaşma üzerinde anlaşmayı hedefliyor. Elli Yıl Sonra JFK Mitosu 20. yüzyılda ölümsüzlük mertebesine erişen en etkileyici mitoslardan biri oldu John F. Kennedy. James Dean, Marlyn Monroe, Che Guevara, Diana, John Fitzgerald Kennedy… Bu bambaşka hayatları birleştiren temel özellik, genç yaşta sürpriz biçimde gelen trajik ölümlerinin yanında medyatik karizma sahibi olmalarıydı. John Kennedy kendisinden önceki başkanlardan farklı olarak salt TV’ de yıldızı parladığı için “Beyaz Saray”a çıkabilmişti... ABD’nin “en genç başkanı” olarak 1960‘ta Nixon’a karşı kılpayı aldığı seçimleri; daha önce TV’de kazanmış olmasa fazla tanınmayan bir senatör olarak uzun yıllar geri planda kalabilirdi. Ancak Kennedy’nin enerjisi, gençliği, yakışıklılığı, hitabet gücü, canlılığı, özgüveni o yıl başkan adayları arasında ilk kez yapılan tartışma programında ekranı delmiş; Başkan Eisenhower’ın yardımcılığını yapmış olan deneyimli politikacı Nixon’ın kameralar önünde nakavt olmasını sağlamıştı. Kaçın kurası Nixon karşısında başlangıçta şanslı görülmeyen senatörle, yazılı ve görsel medya o günden itibaren hemen bir “aşk ilişkisine” girmiş; bu “ilişki” 22 Kasım 1963 günü Dallas’ta sıkılan üç kurşunla yaşamı son bulan Kennedy’nin son nefesine dek sürmüştü. Bu ilişki öyle güçlü olmuş ki son kertede Kennedy’nin ölüm anı bile kameraya alınmış… Abraham Zapruder isimli bir Rus Yahudi göçmeni, yeni göç ettiği Amerika’da hayranı olduğu “Amerikan rüyasının” timsali olan Kennedy’nin Dallas ziyaretini yeni aldığı Bell&Howell makinesiyle filme çekmek istiyor… Başkanın korteji, Oswald’ın ateş ettiği kitap deposunun bulunduğu Elm Sokağı’nda tam ilerlerken deklanşöre basıyor… Kennedy’nin yüzünü korumak istercesine o sırada dirseklerini yukarı doğru kaldırdığını görüyoruz… Başkan sol tarafta oturan “first lady” Jackie’ye doğru hafifçe kaykılıyor. Jackie henüz ne olduğunu belli ki anlamıyor ve kocasının başını şefkatle okşarcasına kollarının arasına alıyor. İşte tam o anda Kennedy’nin sağ şakağında bir kurşunun patladığını görüyoruz. Kurşun başkanın kafasında delik açmıyor; kameralar önünde beynini patlatıyor! Dehşetengiz bir “BBG” oyunu gibi Kennedy’nin ölümünü Zapruder’ın kamerasından nerdeyse “canlı” izleyebiliyoruz. “Zapruder filmi” olarak anılan bu belge, bugünün “YouTube” kayıtlarına benziyor ve de 11 Eylül’de İkiz Kulelere giren uçakların görüntüleri gibi tarihe geçiyor. Kısaca Kennedy’e “imaj çağının” önderi diyebiliriz. Kennedy ailesinin dergilerde, gazetelerde yayımlanan fotoğrafları; başka hiçbir ABD başkanına nasip olmayan biçimde “ikon” değeri taşıyor. John ve Robert kardeşlerin, Massachusets sahillerinde koşarken ve futbol oynarken çekilmiş hayat dolu gençlik fotoğrafları örneğin bugün bile hâlâ belleğimizde. Jacqueline’in gene aynı kumsalda çıplak ayak verilmiş pozları keza, o yılların Holywood yıldızlarının verdiği fotoğraflardan farksız… Oval ofiste yazı masasının altında küçük çocuklarıyla oynayan “yakışıklı başkan”ın resimleri; hep sanki dün yaşanmış gibi gözler önünde. “Amerikan rüyası”nın doğrudan etiketi, reklam spotu haline gelen bu resimleri öyle çok gördük ki unutmamız olanaksız. John F. Kennedy; siyasette “imajın” önemini keşfeden ve öne çıkaran büyük bir siyasetçi oldu. İsrail füze denedi konuşmasında Hamaney, nükleer görüşmelere yönelik İranlı heyete ayrıntılarda karışmadığını ancak müzakerelere ilişkin kırmızı çizgilerinin olduğunu vurguladı. Hamaney İsrail için “yıkılmaya mahkum” ifadesini kullanırken yine bu ülkeye işaret ederek “İran’ın düşmanları, bazen bölgenin kudurmuş köpeği, İran’ın dünyaya tehdit olduğunu iddia ediyor... Asıl tehdit Siyonist rejim ve onların bazı destekçileri” dedi. Hamaney’in bu sözleri üzerine bazı ajanslar, salondaki kalabalığın “İsrail ve ABD’ye ölüm” sloganları attıklarını duyurdu. Kimi kaynaklar Hamaney’in İsrail liderlerine yönelik “insan demeye değmezler” dediğini aktardı. İran’ın Batı ile ılımlılaşma politikası izleyen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin ise kabine toplantısında “Nükleer müzakerelerin başarısı tüm bölge ve dünya yararınadır” dediği kaydedildi. Resmi İRNA ajansının haberine göre Ruhani, “Müzakere masasında tehdit ve barut seçeneklerinin olması etkili değildir” ifadesini kullandı. Fransa, Hamaney’in açıklamalarının müzakerelere zarar vereceğini belirtirken ABD Başkanı Barack Obama ise önceki gün Senato’ya yaptığı İran’a yönelik yeni yaptırımlara ilişkin oylamayı erteleme çağrısına olumlu yanıt aldı. İngiltere Başbakanı TEMSİLCİLER MECLİSİ KOMİTESİ ABD’de Heybeliada tasarısı kabul edildi WASHINGTON (AA) ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nin Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi’nde Heybeliada Ruhban Okulu’nun koşulsuz olarak veya gecikmeksizin açılmasına yönelik karar tasarı kabul edildi. Meclisteki Elen Grubu’nun Eşbaşkanlarından Cumhuriyetçi Parti Florida Milletvekili Gus Bilirakis tarafından sunulan tasarı, salonda bulunan 7 milletvekilinin oylarıyla kabul edildi. Tasarının nihai kabulü için önce Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde, sonra da Temsilciler Meclisi Genel Kurulu tarafından onaylanması gerekiyor. Ancak tasarı meclisten geçse dahi bir bağlayıcılığı bulunmuyor, sadece tavsiye niteliği taşıyor. Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Parti California Milletvekili Dana Rohrabacher, Kongre’nin Türkiye’ye zarar vermek ve rencide etmek niyetiyle hareket ettiğine belirli dönemler şahit olduğunu anlatarak şöyle konuştu: §“Bugün görüşülen tasarıyla aslında Türk hükümetine dostane bir mesaj gönderiyoruz. Bizim İslam dünyasında Batı’ya yönelik ılımlılık gösteren modellere ihtiyacımız var ve biz bunu bugün Türkiye’de görüyoruz. Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Onların bize ve dünyanın geri kalanına, insan haklarına ve farklı dinlere inananlara saygı gösterdikleri mesajını göndermesini istiyoruz.” Alt Komite Kıdemli Üyesi Bill Keating ise ruhban okulunun açılmasının son demokratikleşme paketinde yer almamasından üzüntü duyduğunu dile getirdi. Kimyasallar denizde imha edilebilir SURİYE’NİN SİLAHLARI Dış Haberler Servisi ABD’nin, Suriye’nin kimyasal silahlarının kendi topraklarında imha edilmesine izin veren hiçbir ülke çıkmayınca yeni bir plan üzerinde çalışmaya başladığı bildiriliyor. Amerikan New York Times gazetesinin haberine göre kimyasalların denizde imha edilmesi planlanıyor. İmha işleminin nerede yapılacağı henüz belli olmazken, denize ve çevreye zarar verip vermeyeceği konusu da belirsiz. Kimyasal silahların imhası için son olarak Arnavutluk’a teklif götürüldüğü, ancak bu ülkenin olumsuz yanıt vermesi üzerine Amerikalı yetkililerin yeni bir plan üzerinde çalışmaya başladığı öğrenildi. Bu plana göre kimyasalların yük taşımak için kullanılan mavnalarla deniz üzerinde imha edilmesi öngörülüyor. Operasyonun 75 gün içinde yapılabileceği de belirtiliyor. Deniz üzerinde imha konusunda iki farklı plan söz konusu. İlk plan, 2 bin 700 derece sıcaklıktaki yakma fırınlarında Suriye’nin elindeki en tehlikeli kimyasal materyallerin yakılmasını öngörüyor. Bu operasyonun yaklaşık 60 gün sürmesi planlanıyor. Yetkililer, yakma yoluyla imha işlemi sonunda ortaya çıkacak malzemenin, zararsız tuzlar ve diğer katı malzemeler olacağını savunuyorlar. İkinci plan ise ABD Savunma Bakanlığı tarafından geliştirilen bir sisteme dayanıyor. Buna göre kimyasallar su ve başka kimyasallarla karıştırılıp daha sonra ısıtılmasıyla askeri amaçla kullanılamayacak hale getirilecek. Bu planın uygulanması için 10 günün yeterli olduğu belirtiliyor. Amerikalı yetkililerin, bu iki plan üzerinde çalışırken bir yandan da Suriye’nin kimyasal silahlarının toprakları üzerinde imha edilmesine izin verecek bir ülke aramayı sürdürdükleri bildiriliyor. Arnavutluk’ta imha planları bu ülkede binlerce kişinin katıldığı protesto gösterilerine yol açmıştı. Ölümü bile kamerada izlendi Suudi Arabistan S sele teslim uudi Arabistan’ı etkisi altına alan sellerde 7 kişi hayatını kaybederken 10 kişinin kayıp olduğu bildiriliyor. Pazartesi gününden beri özellikle başkent Riyad’da etkili olan seller sırasında mahsur kalan 1357 kişinin kurtarıldığı açıklandı. Riyad’da okullar da kapalı. Topraklarının çoğu çöl olan ülke, geçen yıl 25 yılın en yoğun yağışını almış ve sellerde 20 kişi hayatını kaybetmişti. (Fotoğraf: REUTERS) İmaj çağının babası Maduro’ya olağanüstü yetki Dış Haberler Servisi Venezüella Ulusal Meclisi, Devlet Başkanı Nicolas Maduro’ya tek başına yasa çıkarma yetkisi verdi. Maduro, kendisine verilen yetki sayesinde bir yıl boyunca meclis onayına gerek duymadan yasa çıkarabilecek. Maduro taraftarları meclisin kararını sevinçle karşıladı. Yeni yetkinin, Venezüella’da gelecek ay yapılacak yerel seçimler öncesinde, bazı iş çevrelerini ülke ekonomisine zarar vermekle suçlayan ve bu çerçevede sıkı önlemler almaya kararlı olan Maduro’nun “elini güçlendireceği” belirtiliyor. Eski Devlet Başkanı Hugo Chavez de aynı yönteme 4 kez başvurmuş, çıkardığı yasalar ülke ekonomisi üzerindeki devlet kontrolünü artırmıştı. TEK BAŞINA YASA ÇIKARABİLECEK DAĞLIK KARABAĞ GÖRÜŞMELERİ BAŞLIYOR Dışişleri’nden Yunanistan açıklaması Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Gümrükçü, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın dini hürriyetler konusundaki açıklamasına ilişkin, Türkiye’nin, bu konuda Yunanistan’dan öğreneceği hiçbir husus bulunmadığını söyledi. Gümrükçü, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından dini hürriyetler konusunda yapılan açıklamaya ilişkin soruya verdiği yanıtta, “Türkiye, dini mekânların kutsiyetine her zaman azami özeni göstermiştir. Buna mukabil, Yunanistan’da Osmanlı döneminden kalan dini mekân ve kültürel eserlerin karşı karşıya kaldığı kötü muamele herkesçe bilinmektedir. Atina, barındırdığı yüz binlerle ifade edilen Müslüman toplumun varlığına rağmen ibadete açık cami bulunmayan tek Avrupa başkentidir” diye konuştu. Maduro yandaşları kararı sevinçle karşıladı. (Fotoğraflar: AP) Dış Haberler Servisi Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Dağlık Karabağ sorununu barışçıl bir çözüme kavuşturmak için görüşmeler yapma konusunda anlaştılar. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan (AGİT) yapılan açıklamada, Avusturya’nın başkenti Viyana’da buluşan iki liderin önümüzdeki aylarda tekrar bir araya gelecekleri bildirildi. Aliyev ve Sarkisyan, iki yıl aradan sonra ilk kez önceki gün bir araya gelerek AGİT Minsk Grubu gözetiminde görüşmeler yaptılar. AGİT açıklamasında, iki ülke dışişleri bakanlarının, Rusya, Fransa, ABD büyükelçilerinden oluşan AGİT Minsk Grubu başkanlarıyla yakında buluşup hazırlık görüşmeleri yapacakları da duyuruldu. ABD’nin görüşmeleri memnuniyetle karşıladığı bildirilirken, Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, Aliyev ve Sarkisyan’la görüştüğü de açıklandı. Aliyev ve Sarkisyan anlaştı ennedy fikri’ revizyondan geçiyor ‘K Bunun ötesinde, “değişim ve yenilik” bağlamında kendisine atfedilen tüm diğer düşünceler, ölümünün 50. yılında revizyondan geçiyor. “Kennedy’nin sanıldığı gibi aslında Vietnam Savaşı’na güçlü itirazı yoktu!” deniyor örneğin! Savaştan çıkmak şöyle dursun; Vietnam’da Amerikan askerlerinin sayısını artırdığına dikkat çekiliyor… Toplumsal fikirler konusunda ise başkanlığa kendinden sonra geçen Lyndon Johnson’un daha başarılı olduğu iddia ediliyor. Gerek yurttaşlık haklarındaki ilerleme olsun, gerek siyah beyaz ayrımcılığına karşı hamleler olsun, gerekse “refah toplumu/great society” olarak adlandırılan kapsamlı sağlık, eğitim programları olsun hepsinin Kennedy değil Johnson döneminde yaşama geçirildiği vurgulanıyor. Israrla altı çizilen fikir şu: “Kennedy başkanlık yıllarını tamamlayıp eceliyle yatağında ölseydi, anısı günümüze dek böyle anıtlaşarak ulaşacak mıydı?” Obama örneğinden bu sorunun yanıtının büyük olasılıkla olumsuz olabileceğini çıkarabiliriz. Obama gibi çok büyük bir medyatik aura ile göreve gelen ilk siyah başkanın; Beyaz Saray’ da geçirdiği 2. dönemde el attığı hiçbir şeyi sonuna vardıramamasının muazzam bir düş kırıklığı olduğunu herkes teslim ediyor. Erken gelen ölüm, “umut ve değişim” vaadi olarak gelen Kennedy’nin; sonuçta ebediyen bir “vaat” olarak kalmasını sağlamış oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle