17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 KASIM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 ‘dayAK ToTo’ Kanal açarak, beton dökerek “asrın lideri” olunmuyor elbette. Ter dökmek... Ve mesela bakan dövmek de gerekiyor. Haberin kaynağı Kürtlüğünden önce dindarlığı öne çıkarılan bir sayın milletvekili (Altan Tan soyisim benzerliği) olmasa gülüp geçerdik. Ama ateş olmayan yerden duman çıkmıyor. Başta, AKP milletvekilleri, kimse “olmaz öyle şey” diyemiyor! “dayAK Toto” oynayanlar bile var. Suat Kılıç, Erdoğan Bayraktar, Egemen Bağış, Ahmet Davutoğlu banko! Eski bakan İdris Naim Şahin’in yırtık ceketini hatıra olarak sakladığı söyleniyor. Dua edelim ki devir, “İleri Demokrasi” devri. “Mukallit” değil de hakiki bir padişah olsaydı... Bakanların kellesi çoktan gitmişti. Muhalefetin pantolon zaferi! TBMM İçtüzüğü değişti. Eskisi “ne niyetle yersen” metniydi. Başörtüsüne izin veriyordu... Ama 90 yıldır kimse fark edemedi... 5 kadın milletvekili hacı olunca, AKP’li erkeklerin gözü açıldı. Ve “İçtüzük zaten başörtüsüne müsait” diye kestirip attılar. Hacı kadınlarımızı Meclis’e soktular. Belli ki ilhamı PKK’den almışlar... Onlar da illegal eylemlerde öne çocukları ve kadınları sürüyorlar... Muhalefet bu durumdan vazife çıkarttı. Pantolon diye tutturdu. Ama bu kez iktidar “yasa şart” dedi! Şart yerine getirildi. Şimdi kadınlar daha özgür... Ama Meclis daha demokratik değil! Bütçesini denetleyen yok. Keyfilik, savurganlık var mı, yok mu bilen yok. Meclis’in mali özdenetim yetkisini, onlarca yıldan beri iktidar ve muhalefet ortaklaşa, TBMM Hesapları İnceleme Komisyonu’nda kullanıyordu. AKP bir hilei şeriyye yasa ile bu komisyonu fiilen yok etti. Maliye’den atadığı 2 denetçi memura ve sözde Sayıştay’a havale etti. Eski yeni binlerce milletvekilinin sağlık, seyahat harcamaları, inşa edilen devasa binalar için yapılan milyonlarca liranın denetiminde muhalefet tümüyle devre dışı bırakıldı. AKP, İçtüzük (Md. 20/12) açık hükmünü üye vermeyerek komisyonu fiilen işlemez hale getirdi. Muhalefet de nedense buna hiç ses çıkarmadı. Pantolon maddesi bu suskunluğun ödülü oldu!! GÖRÜŞ AHMET KEMAL ŞENPOLAT Mesut Yılmaz: “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer!” demişti... Hâlâ geçmesini bekliyoruz. Derken... Mesud Barzani devreye girdi. Belki o da adaşı gibi... “Kürt birliğinin yolu Diyarbakır’dan geçer!” diyor... Başbakan, yolu döşemek üzere Ankara’yı bırakıp Diyarbakır’a koşuyor. Çözümde değilse bile... Mesut Sona Doğru... “Çözülme süreci”nde en kritik eşik aşılıyor. Diyarbakır’ın “Eşbaşkent” olduğu kesinleşiyor!.. Mustafa Sarıgül’ün dilekçesini almak için Şişli’ye giden CHP’li Adnan Keskin’i eleştiren ve “CHP Sarıgül’e katılıyor” diyen iktidar yandaşlarından çıt yok. Erdoğan acaba Barzani’nin dilekçesini almaya mı gidiyor? Kentlere Kadın Eli Değmeli Türkiye’nin kentleşmesi özellikle son 5060 yıllık süreçte birbirinin tıpkı aynısı olan, çirkin binaların yığıldığı, kooperatif beton bloklara mahkum, ruhsuz ve korkutucu devlet binalarından oluşuyor. Bu kentlerin nerdeyse tamamında herhangi bir estetik güzelliği, kültür ve uygarlık birikimi olmayan, ana meydanlarının bile olmadığı ya da özgün mimari örneklerinin yok edildiği, müzelerinin, yeşil parklarının bile yaşayan tüm canlılara lütuf olarak sunulduğu tek tip, sıkıcı ve heyecan vermediğini görüyoruz. Farklı kentlerin kartpostallarına bile baktığınızda birbirleri arasında herhangi bir farkı göremediğiniz kasabadan hallice büyük yerleşim yerlerinden oluşuyor. Acıdır ki biz buralara şehir dendiğini sanıyoruz. Bu şehirlerki, içinde ne bisiklet yolları, ne bilim müzeleri, ne birbiri ile koordinasyonu olan toplu ulaşım araçları var? Kaldırımları bile tek tip sarı beyaz olarak boyanıyor. Çıkabilmek için merdiven dayamak bile gerekiyor. Sokak isimlerinin bile her seçim seçilen kişinin dünya görüşüne göre zırt pırt değiştirildiği bir geleneğe sahip şehirleşme. Belediye başkanlarını ve meclis üyelerini asıl motive eden kilit kelime ise yetkiyi ele geçirdikten sonra imar planlarında gelişigüzel oynayıp ciddi rantlar elde etmek ve bir yolunu bulup denetimden kurtulma güdüsü. Belediye başkanı ya da meclis üyesi olmak için deneyim bile gerekmiyor. Biraz siyasi yanınız, biraz da şark usulü kurnazca iş bitiriciliğiniz, pasifte duran kişiyi eziciliğinizin sizi bu göreve getirdiğini hepimiz biliyoruz... Yani bu işin okulu, bilimselliği, kent plancılığı bizim topraklarda daha uzun yıllar uzak kalacağı bu arabesk bakış açısıyla kesin. Bu seçim yine bir fırsat var ve benim gönlümden asıl geçen CHP’nin özellikle garanti olarak kazanacağı düşünülen yerlerin tamamında kadınların aday olarak gösterilmesi. Örneğin İzmir’in Büyükşehir Belediye başkanlığı da dahil olmak üzere tüm ilçelerinde kadın aday gösterilmesi çok mu hayalciliktir? İstanbul’da Kadıköy, Şişli, Beşiktaş, Bakırköy gibi ilçelerde, Ankara’da Çankaya’da kadın aday olması çok şık olmaz mı? Hatta bu durum cihana bile bir duruş sergilemek olmaz mı? Gerçi bu ülke Tansu Çiller gibi, Gülay Atığ gibi çok yanlış örnek gösterilebilecek kadınları da yetkili makamlarda görmüştür. Bu tipten, sırf kadın olsun da ne olursa olsun cinsiyetçiliğine girilmeyecek aklın zaten partinin yetkili organlarında olduğunu tahmin ediyorum. İzmir gibi büyük bir kentin bir Sydney opera binası gibi kent sembolü haline gelmiş opera binası olamaz mıydı? Kimi kentleri elinde bulunduran sosyal demokrat partilerin gösterişli, özgün mimarili kentin sembolü olan kütüphaneleri, müzeleri şimdiye kadar inşa edilemez miydi? Ben artık kadın elinin bir evin düzeni gibi kentlere değdiğinde erkek eliyle zaten dağıtılmış, hor görülmüş kentli yaşamının ne olduğunu hâlâ anlayamamış erkek adaylara karşı çok ciddi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Sosyal demokrat partilerden parti kotasının da ötesinde inisiyatifini kullanarak Atatürk Cumhuriyeti’ne, devrimlerine yakışır, bilime inanan, kültüre inanan, sanat dolu kent planlaması bilinci ile on yıllarca sonrasını görüp hesap yapabilecek kadın ellerinin değmesini bekliyorum. Bu seçimlerden sonra elindeki parayı en iyi kullanacak kentleri evimizin içi gibi temiz, estetik yapacak, sanata kültüre boğacak, trafikte insanca ve uygarca yaşamamızı sağlayacak, imar baskısı altında kalmayacak kişilerin kadın olduğunu görüyorum. Çocukluğumuzda Arşak Palabıyıkyan’ın filmlerine gülerdik. Şimdi benzerleri çıktı. Ama gülemiyoruz. Şeyi şey edememe dalgası... Hukuksal yaptırım türleri belli: Tutukluluk, para cezası, hafif veya ağır hapis vs. Siyasal yaptırımları da Başbakan belirliyor: Adam yerine koymama, Göz göze gelmeme, Küsme, Azarlama, Küfür, Kovma, Sille tokat dövme! Bu yaptırımlar elbette AKP’nin parti içi meselesi... Ama yansıması kamusal! Başbakan’ın “Ananı da al git!” fırçası, belli ki Adana Valisi Coş’a da esin kaynağı olmuş... Ki vatandaşa, “Karını da al git” anlamında “Gavat” demesi bundan. Küfürden sövmeye ve dövmeye uzanan toplumsal ve kamusal yaptırımların hedefinde hep analar, karılar, bacılar var. Cinsiyet (ve cinsellik) takıntısı ile sövme/dövme siyasette başlıyor... Meclis tutanakları bunun kanıtı... Aşağılara dalga dalga yayılıyor. Dönekliğe kesin çözüm dalgası... AKP’de de “siyasi ihanet” kaygısı var. 2001’de yola birlikte çıkılanlardan bazıları saf değiştirdi. Bakan olup da şimdi başka partilerde siyaset yapanlar var. Tayyip Bey’in özellikle bazı bakanlara karşı giderek artan sertlikte bunun payı büyük. “Bakan dövme” iddiasının kaynağı da bu. “Dövme” ilhamıyla tüm liderlere naçiz bir öneri: Milletvekili veya partide üst görev verileceklerin ellerine kollarına partinin amblemini “dövme” yaptırmak. Bu dövme, her tür dövmeden çok daha kalıcı ve köklü sonuç verecektir. Döneklik sona erecektir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Bizim ‘Besiç’ler de Göreve Başladı! “Başbakan”ın, “Atatürk”ü anma haftasında başlattığı “kızlıerkekli” birlikte oturma tartışmasıyla ilgili “ilk” ceza uygulaması “Manisa”da yapılmış (Cumhuriyet 11.11.2013) “Manisa Üniversitesi”nde okuyan “üç kız” öğrencinin kaldığı eve yapılan bu ilk “BASKIN”, “altı polis” tarafından gece saat “01.30”da gerçekleştirilmiş. “Baskın”da, bu üç genç kızı “misafir” olan “iki erkek” arkadaşlarıyla “sohbet” ederken yakalamış(!) bu “altılı polis gücü”, hem de tüm mahallenin duymasını ayağa kalkmasını sağlayacak “gürültü patırtı”yla... Öğrencilere “doğru cevap ha!” uyarısıyla birlikte sorular sormaya başlamışlar; “üç kız iki erkek mi oturuyorsunuz?” sorusu da bunlardan biri; yanıtı evi dolaşarak, arayarak almış olacaklar ki, “kızlıerkekli öğrenci evi” sorgulamasını bırakıp, “Hakkınızda şikâyet var, gürültü yapıyorsunuz!” suçlamasına geçmişler. “Yalnızca sohbet ettiklerini, müzik açmadıklarını söyleseler” de, bu “beş öğrenci”ye, “Çevreyi rahatsız ettikleri” gerekçesiyle “88”er lira para cezası kesilmiş, “Manisa Emniyeti”nin bu “altı polisi”nce... Peki, “delil var mıymış” diye meraklanmayın; varmış: “155’li telefon ihbarı!”... Haberi okuduğumda yazının başlığı gibi düşündüm; demek bizim “Besiç”lerde göreve başlamışlar, “ilk” işleri de bu “baskın” olmuş, dedim. Yine de insan “haksız” bir “benzetme” mi oluyor diye sormaktan kendini alamıyor, üstelik yalnızca “benzeyen” değil “benzetilen” için de... Çünkü “İran”ın “Besiç”leri, “devlet”in bir “organ”ı, “örgüt”ü değil; “üniforma”ları da yok. Ayrıca “İran”, “Şeriat”la yönetiliyor; ülkede “İslam Hukuku” geçerli; “dinsel hukuk”un en temel dayanaklarından birinin “kadınerkek eşitsizliği” olduğu bilinir; bu “eşitsiz”liğin, açıkçası “kadın”ın “ikinci sınıf kul” oluşunun, eksiksiz uygulandığının “amansız” izleyicisidir “Besiç”ler; bu “baskı”yı sürdürebilmek için “sokak”larda, “alan”larda “rejim”in karşıtlarına nasıl saldırdıkları, ellerinden kaçanları nasıl kovaladıkları, yakaladıklarına “beşionu” birlikte ne denli “acımasız”ca davrandıkları her türlü medya yoluyla ortaya konmaktadır. (Gezi Direnişi görüntülerini bilmem anımsattı mı?) Ne ki, “katil” diye anılan “Besiç”ler “ev”lere “baskın” yaparak ev halkını, kadınları, kızları “taciz” etmezler, edemezler; çünkü ülkede geçerli olan “İslam Hukuku” buna izin vermez; uymak zorundadırlar, uyarlar. Bizim “İmam” ise, “Besiç”lerine bu “İslami” yasağa kulak astırtmadığı gibi, ülkemizde geçerli “hukuk”u da göz göre göre çiğnetmiştir; kuşkusuz, önce kendi “hiç”e sayıp tanımayarak. “Başbakan”ın; herkesin “yaşam tarzı”nın “kendi teminatı” altında olduğunu vurgulayan demecini anımsayalım. “Hukukçu”lar, “Erdoğan”ın bu gibi söylemlerinin “anayasa”ya “aykırı” olduğuna dikkat çekiyorlar; “İstanbul Baro”su, “Başbakan”ın kendi kendine verdiği bu “teminat” için: “Hukuk devletinde bireylerin hak ve özgürlükleri, ‘iktidarların değil’, ‘hukuk’un ve ‘yargı’sal denetimin ‘TEMİNAT’ı altındadır!” diyor. Yine “Baro”: “Anayasal ve yasal hükümlere göre ‘idare’nin, ‘vali’lerin, ‘kolluğun’, ‘gayri meşru yaşam’ gibi bir nitelemeyle ‘konut’a girme, burada arama yapma veya bu hususta bir ‘talimat’ verme gibi bir ‘yetkisi’ bulunmamaktadır” diye belirtiyor hem de “anayasa”nın ilgili maddelerini bir bir sayarak ve bunun “konut dokunulmazlığını ihlal suçu” olduğunun da altını çizerek. Bütün bu “yasa”lara aldırış etmediği gibi “iktidar” söz konusu olduğunda, Erdoğan’ın “dinsel yasağı” da nasıl rahatlıkla çiğnediğinin yeni bir örneği bu olay. Dinsel yasakları çiğnemesini “Takıyye” yoluyla bir güzel temizlerse de; bir “Hukuk Devleti”nde kimsenin “suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığı bulunmamaktadır!” diyor İstanbul Barosu, bu kimse “Başbakan” olsa da... Peki, bütün bu “olanbiten” karşısında, “Cumhuriyet Savcıları”nı kim bilir belki de Yargıtay’ınkilerini ilgilendiren bir durum yok mu acaba ne dersiniz? Şimdi, bu “soru” da nereden çıktı demeyin lütfen; okumuşsunuzdur, “TV”lerde görmüşsünüzdür; “Nova Kozmikova”nın, “Müdahale Var mı?” konulu sergideki görenin bir daha unutamayacağı özgün bir anlatımla“Erdoğan”ı eleştiren “Akıyordu!” adlı tablosunun başına gelenleri... N. Kozmikova’nın bu çalışması sergiden kaldırılmış; çünkü işe “savcı” el koymuş... Bakalım; Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “Başbakan” hakkında yapılan “suç” duyurusuna “Başsavcı” ne diyecek? Ama unutmayalım, “Başbakan” da “savcı”... UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] BULMACA T.C. DENİZLİ 3. İCRA DAİRESİ TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/117 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Denizli İl, Merkez İlçe, 1603 Ada No, 4 Parsel No, Gürcan Mahalle/Mevkii, 6 Bağımsız Bölüm TAPU KAYDI: Gürcan mahallesi 18L1 pafta 1603 ada 4 parselde kayıtlı 460 m2 miktarlı taşınmazda 1+2 katta 1/12 arsa paylı 6 BB numaralı meskenin; İMAR DURUMU: Denizli belediyesi 28.5.2013 tarihli 1/1000 ölçekli imar planında konut meskun alanda, bitişik nizam kat adedi 4 kat olduğu, plana göre bina yapılmış olduğu belirlenmiştir. ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ: Gürcan mahallesi 1603 ada 4 parsel üzerindeki binada 1+2. katta 6 BB dubleks mesken, 1. katta salon 1 odamutfak tuvalet ile iç merdivenden 2. kata çıkıldığında 2. katta 2 oda, 2 banyo antre şeklinde ve mesken toplam 160 m2 alanında olduğu belirtilmiştir. Daire çelik kapılıdır. Oda tabanları laminat parke kaplı ıslak zeminleri seramik kaplı duvarları saten boyalıdır. İç merdiven mermer kaplı, bir balkonu PVC ile kapatılmış haldedir. Bina asansörlü, kombili doğalgazlı, kaloriferli, bakımlı 67 yıllık binadır. Ön sokağa cepheli olmayıp mutfak kısmı yan bahçeye cepheli, arka oda ve salon yan sokağa cephelidir. Taşınmaz mevkii olarak Kayalık camisinin biraz yukarısında, Kayalık caddesine de yakın. TEK, PTT, Doğalgaz ve Belediye altyapı hizmetleri mevcuttur. Çarşıya, pazara, İlköğretim okuluna da yakın durumdadır. Adresi: 15 Mayıs Mahallesi 665 Sokak Menekşe Apt. No: 8 Adresindedir. Merkez/DENİZLİ Yüzölçümü : 160 m2 Arsa Payı : 1/12 İmar Durumu: Var, Kat sayısı 4 Kıymeti: 125.000,00 TL KDV Oranı: %18 1. Satış Günü : 26/12/2013 günü 10.30 10.35 arası 2. Satış Günü: 24/01/2014 günü 10.30 10.35 arası Satış Yeri : Denizli Adalet Sarayı Zemin Kat 3 Numaralı Satış odası önü Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/117 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 05/11/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 68885) SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yunan mito 1 lojisinde deniz 2 tanrısı. 2/ Giysilerde sırtı ör 3 ten büyük ve 4 devrik yaka. 3/ 5 Hollanda’ya öz6 gü, inek sütünden yapılan bir 7 peynir... Latife. 8 4/ Herkesin gö 9 zü önünde yapılan... “Bir ne1 2 3 4 5 6 7 8 9 şe say bu cihanın ba 1 Ö Z E L G E E K harını” (Nedim). 5/ 2 R A T E K I Ğ I Endonezya’nın plaka 3 imi... Sanat öğreticisi. 4 T R A M B O L İ N M MU A S I R 6/ Hızlı bir trafik akıİ S P şı sağlamak amacıy 5 E M İ R 6 C A N A S U D E la yapılan, çift yönlü 7 E T A F T A T geniş yol... Yemek. 7/ B O R E L İ K Derebeylikte, kendi 8 sine itaat edilen efen 9 M U H A M M A R A di. 8/ Gümüşhane’nin Şiran ilçesinde bir şelale. 9/ İyi bakım ve ilaç tedavisi... Kuvvetli esen soğuk yel. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yunan mitolojisinde kanatlı at. 2/ “Bey” denilen bir dişi arıyla kovandan çıkan arı topluluğu... Balerinlerin geleneksel kostümü. 3/ Dokuların, dış ya da iç kökenli demirli taneciklerle dolması. 4/ Kendini beğenme, bencillik. 5/ İlkel benlik... Bir tuzla ürününün satıldığı bölgeler. 6/ “Sana kâfir dediler biledim Hakk’a bile” (F. N. Çamlıbel) ... İslam bilginlerine verilen ad. 7/ Hıristiyan sanatında, dua eder durumda canlandırılmış insan figürü... Cilve. 8/ Luc Besson’un bir filmi... Radyum elementinin simgesi. 9/ Güçlü bir ışık ya da parlaklık nedeniyle rahatça bakamaz olmak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle