19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın son dakika değişikliğiyle ormana AVM ile cami yapılabilecek 7 ODTÜ’ye imar oyunu MERT TAŞÇILAR Kendi Kanımız Bilimdeki gelişme insana gelecek konusunda güven verir. Dersiniz ki; “Bilim böyle gelişmeyi sürdürdükçe, insanlığın muhafazakâr olandan, statükodan, statükocudan korkmasına gerek yoktur.” İlk bakışta gerçekten de insanı rahatlatan, gelecekle ilgili kaygılarını azaltan bu tez, ne yazık ki çürüktür, topaldır. İnsanlığın bilim alanında pek çok engellemeye karşın adım atabilmiş olması, kendi varlığına zamanın bir aşamasında son verecek savurganlıktan kurtulmasına, bilimin ürünleriyle, teknolojiyle kendine, yaşadığı dünyaya kötülük etmesine engel olamıyor. O aşamaya fazla bir zaman kalmadı aslında. Bilimcilerin kâhin olmamakla birlikte yanılmadıklarını biliyoruz artık. Çünkü yüz yıllarla düşünen ama on yıllarla, büyük bir telaş içinde yaşayan bizlere her gün biraz daha ısınan bir dünyayı, çok yakın bir gelecekte cehennemde yaşamaya başlayacağımızı haber verdiler. HHH Belki de hemen bütün dinlerin sözünü ettiği “cehennemi” kendi ellerimizle yaratıyoruzdur. Belki de Sartre’ın “cehennem ötekilerdir” sözünün bir anlamı da budur. Hiç ara vermeden diktiğimiz gökdelenlerin, bilimin ürünlerinden yararlanarak inşa ettiğimiz akıllı binaların akılsız bir insanlığın işi olduğuna, kendimizi de ötekileri de inandıramıyorsak, “sakatlık kimde” sorusuna verecek bir yanıtımız olabilir mi? “Neden kesiyorsunuz ağaçları, kim bu güzelim ormanı biçip geçiyor, trafiği daha da yoğunlaştıracak köprülere kurban ediyor” türünden soruların yanıtı, dünyayı muhafazakâr bir anlayışla yönetenlerin kefareti olmayan günahı değil mi? Aslında bir şeyi muhafaza ettikleri falan yok. Yok ediyorlar yalnızca. Adları ne olursa olsun, kendilerine ister Cumhuriyetçi, ister demokrat, ister muhafazakâr, ister reformcu desinler, kör bir politikanın hem kurbanı, hem efendisidirler. Onları durdurmak çok zor ama yine de ancak devrimci, radikal, jakoben bir itirazın peşine düşerek bu her şeyi kemiren kunduzları durdurmayı umabiliriz. HHH Bir bayram gününde nereden çıktı bu karamsarlık demeyin bana. Sokaklarda kan var. İnsanların en eski atalarından beri günahlarından arınmak için kurban kesmeyi, kurban vermeyi bırakmadıklarını biliyoruz. Derler ki kurbanı yorumlayan kimi din adamları; “Kurban kesmek insandaki vahşeti, kan dökmeyi tatmin ediyor ve önlüyor.” Önlüyor mu gerçekten? Dinlerin anavatanı Ortadoğu’ya bakın, önleyip önlemediğini göreceksiniz. Orada kan durmuyor. İnsanoğlu orada sessiz ve zararsız hayvanları değil, aslında çok daha büyük bir zulme, doymak bilmez bir kan iştahına kendini kurban ediyor. Peki Batı, hani şu “modern”, şu “çağdaş”, şu “tek dişi kalmış canavar”, bu vahşetteki sorumluluğunun farkında mı? Hiç kuşku yok, o bu vahşetin evvel eski sahibidir. Dünyanın pek çok coğrafyasında akan kanda onun yıkanamayan, temizlenemeyen kirli eli var. Ama o hem akan kanı piyasasıyla, silahıyla beslemeyi ustalıkla sürdürüyor, hem de enerji kaynaklarının, stratejilerin efendisi olarak sureti haktan görünmeyi, ne kadar safız ki biz, hâlâ başarabiliyor. HHH Aslında hiç fark etmez, Batısı, Doğusu, moderni ya da muhafazakârı hep birlikte yavaş yavaş yok oluşa doğru ilerliyoruz. Tekellerin, konserlerin, iştahı tükenmez şirketlerin patronları, onların bekçisi politikacılar, pek maharetli CEO’lar da ilerliyor bizimle birlikte. Bir türlü değiştirmeyi başaramadığımız sistem, yolu tıkayan bir kaya gibi karşımızda duruyor. Ütopyalarımızı beslemeyi bilemediğimiz, yaptığımız denemeleri hep küçümsediğimiz için, sistemin kendisiyle birlikte yok edeceği dünyanın çaresiz sakinleri olmaya boyun eğmiş gibiyiz. Kurban kesmiyoruz artık biz; belki hâlâ farkında değiliz, ama sokaklarda akan kan kurban kanı değil, kendi kanımız. ANKARA Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın geçen hafta onayladığı ODTÜ’nün imar planında, üniversite yönetiminden habersiz bir değişiklik yapıldığı ortaya çıktı. Bakanlık plana, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ODTÜ Ormanı’na ve arazisine AVM, benzinlik gibi ticari işletmelerin yanında cami bile yapabileceği “Düzenleme Ortaklık Payı” (DOP) seçeneğini koydu. Ancak üniversite yönetiminin kabul ettiği planda bu seçenek yoktu. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar da duruma tepki göstererek “Bakanlığa verdiğimiz plan önerisinde DOP uygulaması yoktu ve DOP uygulaması olmaması üzerinde ısrar etmiştik. Onaylanan planda bakanlık tarafından resen bazı değişikliklerin yapıldığı görülüyor” dedi. ODTÜ Ormanı’ndan geçecek otoban tartışması yeni bir boyut kazandı. Bu kapsamda son olarak ODTÜ yönetiminin de onay verdiği “ODTÜ Koruma Amaçlı İmar Planı”, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından geçen hafta onaylanmıştı. ODTÜ kampusu içerisinden geçecek iki farklı yol güzergâhı da bu plana eklenmişti. Ancak bakanlığın koruma amaçlı imar planında son anda değişiklik yaptığı anlaşıldı. Buna göre ODTÜ’den geçecek yollara ilişkin DOP uygulaması da plana eklendi. Yani ODTÜ öğrencilerinin ve mahallelinin tüm muhalefetine karşın yol inadını sürdüren Melih Gökçek başkanlığındaki Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne “yolların geçtiği yerlerde belirlenen oranda inşaat hakkı” sağlanacak. DOP uygulamasıyla birlikte büyükşehir belediyesinin ODTÜ Ormanı’nda ve arazisinde “AVM, benzinlik, restoran gibi ticari işletmeler”in yanında cami yapılabilmesinin önü açılırken ODTÜ Rektörü Acar bu duruma itiraz etti. Acar, ODTÜ’lü akademisyenlere konuyla ilgili bir bilgi no ‘TÜNEL YOL DA BELİRSİZ’ Onaylanan planı Cumhuriyet’e değerlendiren ODTÜ öğretim üyesi ve şehir plancısı Doç. Dr. Tarık Şengül, “Niçin son aşamada ilgili kuruma bilgi vermeden bazı ekleme ve değişiklikler yapıldı’ sorusu bu değişiklikleri detaylı inceledikten sonra yanıtlanabilir” dedi. Şengül, onaylanan planda daha önceki taslakta olmayan başka düzenlemelerin de olduğunu belirterek “İkincisi, taslakta kampusu ortadan böleceği için tünel olarak geçirileceği söylenen Eskişehir yoluna paralel yolun nasıl bir teknikle yapılacağı konusunda belirsizlik taşıyan bir ifade biçimi var. Benzer biçimde bu yol için taslakta, ‘Üniversite ve belediye arasında mutabakat metni imzalanmadan uygulamaya geçilemez’ ibaresi yerine askıya çıkan planda ‘Üniversite ve belediye arasında değerlendirmeler sonucunda belirlenebilir’ notu konulmuş” dedi. Anne sinir krizi geçirdi Berkin’in durumunun sorulması üzerine gözyaşlarına boğulan anne Gülsüm sinir krizi geçirdi. (SERKAN YILDIZ) 122 gündür uyutulan Elvan’ı vuranlar hâlâ bulunamadı Ailenin isyanı İstanbul Haber Servisi CHP Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve CHP Beyoğlu İlçe Örgütü yöneticileri, Gezi Parkı olayları sırasında yaralanan Berkin Elvan’ı tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde dün ziyaret etti. Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm ile baba Sami Elvan’ın karşıladığı Tanrıkulu, Berkin Elvan’ın 16 Haziran’dan bu yana hastanede uyuduğunu, aradan 122 gün geçmiş olmasına karşın faillerinin hâlâ bulunamadığını belirterek “Türkiye bu acıya ortak oldu, ama Sayın Başbakan ve hükümet bu acıya ortak olmadı. Bir kez olsun aileyi arayıp özür dilemediler ve failleri ortaya çıkarmadılar” dedi. Tanrıkulu özetle şunları kaydetti: “Başbakan’ın gözyaşlarından siyaset akıyor. Mısır’da Esma için gözyaşı döktü ama kendi iktidarları döneminde ölen 440 kişi var. 152’si çocuk. Oraya duyduğu acının yüzde birini, onda birini, binde birini Berkin için duymadı. Bugün çocuklara şeker dağıtıyor ama Berkin için tek bir kelime sarf etmedi, sarf edemiyor. Biz bu acıya ortak olmak için geldik. Bunun da hesabını soracağız. Failler ortaya çıkana kadar peşinde olacağız.” Berkin Elvan’ın durumunun sorulması üzerine gözyaşlarına boğulan anne Gülsüm Elvan ise sinir krizi geçirdi. Acil servise alınan Gülsüm Elvan, sakinleştirildikten sonra acil servisten çıkarıldı. Baba Sami Elvan ise oğlunun hâlâ bilincinin kapalı olduğunu belirterek “Bizi hissettiğini hissediyoruz. Sadece ufak ufak belirtiler var. Net bir şey yok. Bizi hastaneye mahkum ettiler. Berkin’in üstündeki gazlar nereden geldi? Başka bir ülkeden mi geldi, yoksa Berkin’i başka birileri mi vurdu? Bunu merak ediyorum. Berkin’i vuran katilin bulunmasını istiyorum” dedi. Anne Fadime Ayvalıtaş, baba Ali Ayvalıtaş Gezi olaylarında yitirdikleri oğullarının mezarı başında gözyaşı döktü. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK) Acar: İtiraz edeceğiz tu gönderdi. Bakanlığın planda yaptığı değişikliğin doğru olmadığını belirten Acar, “Bakanlıkça yapılan değişikliklerin sonuçlarını ve olası itirazlarımızı bayram tatilinden sonraki hafta içinde üniversite kamuoyuyla paylaşacağız ve yetkili kurumlarımızda değerlendireceğiz” dedi. Acar konunun bakanlık, belediye ve devlet yetkilileri ile görüşüldüğünü dile getirerek “Plan kararlarına itirazlarımızın olacağını, itiraz süresi içinde herhangi bir işlem yapılmaması gerektiğini özellikle ifade ettik. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili daire başkanları, üniversite ile görüşme yapılmadan bir işlem başlatmayacaklarını ifade ettiler. Süreç tamamlanmadan herhangi bir işleme onayımızın olmadığını dün Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yazı ile bildirdik” ifadelerini kullandı. CHP’DEKİ ULUSALCI VEKİLLERDEN BOZDAĞ’A SERT TEPKİ Mahmut Tanal’a ‘destek’ bildirisi AYŞE SAYIN Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesi bayramı mezarlıkta karşıladı Ağıtlar yükseldi ÖZLEM GÜVEMLİ ANKARA CHP’den bir grup milletvekili, kamuda türban serbestisinin iptali istemiyle Danıştay’a başvurduğu için tehdit mesajları ile taciz edilen, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın da “disipline sevk”ini istediği İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’a “destek bildirisi” yayımlayarak “Tanal davası, hepimizin davasıdır” görüşüne yer verdi. Süheyl Batum, Dilek Akagün Yılmaz, Birgül Ayman Güler, Gürkut Acar, Mehmet Kesimoğlu, Şevki Kulkuloğlu ve Oktay Ekşi’nin imza koyduğu bildiride, Bozdağ’ın Tanal’a yönelik “disipline sevk’ isteğine dikkat çekilerek Başbakan Yardımcısı’nın bu tavrıyla “haddini bilmezlik ve hukuk tanımazlık” ser gilediğine işaret edildi. AKP’nin, 2008 yılında “türban devlet dairelerinde de olmalıdır” diyen dönemin AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna’yı disipline sevk ettiği, başka bir başbakan yardımcısının da 2005’te “Kamuda türban olmaz” demişken 2013’te dini simgelerin devlet hizmeti verenlerce kullanılmasını serbest bırakan bir yönetmelik çıkardığı anımsatılan bildiride şu görüşlere yer verildi: “Bu durum, ülkemizdeki iktidarın yönetimde ve izlenen politikalarda açıklık ve dürüstlükle değil, sinsilik içinde davrandığının en açık örneği olmuştur. Aynı iktidar yetkilileri, şimdi de bu aldatmaya ve hukuksuzluğa karşı çıkan kişileri hedefe koymaktadır. Tanal’ın, açtığı iptal davası haklı ve doğrudur.” Gezi olaylarının ilk kaybı Mehmet Ayvalıtaş’ın ailesi bayrama mezarlıkta girdi. Oğullarının karanfillerle ve Galatarasay forması ile süslenen mezarını ziyaret eden ailenin ağıtları yürek yaktı. Anne Fadime Ayvalıtaş, oğluna “Askerim, kuzum kalk... Keşke ben bu mezarda olsaydım da bayramda sen ziyaretime gelseydin” diye seslendi. Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde Gezi eylemlerine destek için yapılan yürüyüşte, grubun içine hızla giren aracın altında kalarak 3 Haziran’da hayatını kaybeden 20 yaşındaki Mehmet’in ailesi, Mehmet’siz ikinci bayramlarını geçiriyor. Oğullarını Çekmeköy Mezarlığı’nda ziyaret eden anne Fadime Ayvalıtaş, baba Ali Ayvalıtaş ve anneanne Neslihan Karagöz’ün ağıtları mezar ziyaretine gelen herkesi duygulandırdı. Anne Fadime Ayvalıtaş, öldürülmeden kısa bir süre önce askerlik başvurusu yapan oğluna “Kalk, tertiplerin askere gitti. Mezar sana yakıştı mı” diye ağıtlar yaktı. Mehmet hayatını kaybettikten sonra gözaltına alınan aracın sürücüsü Mehmet Görkem Demirbaş’ın savcılık talimatı ile hemen serbest bırakıldığına dikkat çeken Ayvalıtaş “Oradaki polis memurları bile şaşırmış. ‘En azından 23 ay, iddianame çıkana kadar tutuklu kalması gerekirdi. Biz de bir şey anlayamadık’ dediler. Ben de şaşırdım kaldım” dedi. Artık yargıya güveninin kalmadığını vurgulayan baba Ayvalıtaş, davada umdukları sonucu alamazlarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuracaklarını belirtti. ‘Dilenci yerine koydular’ BDP’LİLER AYDIN’IN MEZARINI ZİYARET ETTİ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Yenişehir Belediye Başkanı Selim Kurbanoğlu, BDP İl Başkanı Zübeyde Zümrüt ve BDP’liler Kurban Bayramı’nın ilk gününde, 1991’de Diyarbakır’da katledilen HEP il başkanı Vedat Aydın’ın mezarını ziyaret etti. Zümrüt, “Buradan halkımızın bayramını kutluyoruz. Bayramın kalıcı bir barışa vesile olmasını diliyorum. Devam eden bir süreç var. Anaların bir daha gözyaşları umarım akmaz. Bu bayramın özgürlük ve barışa vesile olmasını diliyoruz” dedi. ‘Ülkemden utanıyorum’ Baba Ali Ayvalıtaş da iddianameye tepki göstererek savcının olay yerinde bir kez bile keşif yapmadığını, tanıkların da sanıkların da ifadelerinin alınmadığını, MOBESE kayıtlarının da kayıp olduğunu söyledi. Ayvalıtaş, “Gülünç duruma düştük. Bütün dünya izliyor bu olayları ve gelişmeleri. Türkiye’de gençler, fidanlar gitti, Başbakan Esma’ya ağladı ama bizim çocuklarımızı görmediler. Ben insan olarak memleketimden utanıyorum” dedi. İddianame 2 Ekim’de İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamede arabayı kullanan Demirbaş ve taksi şoförü Cengiz Aktaş “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçundan tutuksuz yargılanacak. İstanbul Anadolu Adliyesi’nde 21 Kasım’da görülecek duruşmaya çağrı yapan baba Ayvalıtaş “Türkiye’de insanım, duyarlıyım diyen herkesi, MHP’li, CHP’li, AKP’li, BDP’li herkesi, Türkiye’nin gerçek yüzünü duruşmaya bekliyorum” dedi. Dava kasımda başlıyor Ayvalıtaş, bütün bunlar yetmiyormuş gibi arabayı kullanan sanık Demirbaş’ın ailesinin kendilerine “dilenci” muamelesi yapmasından duyduğu üzüntüyü de dile getirdi. Ailenin kendilerine “Bayramda yanlarına geleceğiz harçlık getireceğiz” diye haber gönderdiğini aktaran Ayvalıtaş “Ben şu an tek başıma 1000 kişiye ekmek yedirip içirecek güçteyim. Param olmasa da bunu yapabilirim. Biz ekmeğimizi taştan çıkarırız” sözleri ile tepkisini dile getirdi. Paketten Ayasofya çıkmadı, başvaiz kızdı İstanbul Haber Servisi İstanbul Başvaizi Mustafa Akgül, bayram namazı hutbesinde Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılmasını isteyerek demokrasi paketine göndermede bulundu. Akgül “Ayasofya’nın açılması için daha kaç paket bekleyeceğiz” diye sordu. Namaz Gönüllüleri Platformu ile Mihrap Gönüllüleri Platformu’nun yaptığı “bayram namazlarını büyük camilerde kılın” çağrısı üzerine yurttaşlar İstanbul’da Sultanahmet Camisi’nde buluştu. Bayram namazını, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz kıldırdı. Hutbeyi okuyan İstanbul Başvaizi Akgül ise dikkat çekici bir çıkış yaptı. Akgül, “Bizim şu bayramda paketlerden bir talebimiz yok mu? Sultanahmet bugün cemaatle doldu taştı. Ancak Ayasofya cemaatten mahrum. Ayasofya ağlıyor, mükedder. Ayasofya büyük olduğu için mi paketlere sığmıyor? Bir gün Ayasofya cami olarak açılmalıdır.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle