19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 EKİM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Zincirlikuyu’da bir süredir yapılan büyük inşaatın içinde neler olduğunu bütün İstanbullular gibi ben de merakla beklemekteydim. Zorlu Center adı altındaki bu birim otel, ofis, rezidans, AVM ve Performans Sanatları Merkezi olmak üzere 5 farklı modülden oluşuyormuş. Yazımı okumadan önce internet sayfasına bir göz atın isterseniz: www.zorlucenterpsm.com Performans Sanatları Merkezi adı altındaki sanat merkezinin müdürü dünyaca ünlü bir yönetici olan Ray Cullom, getirecekleri müzikalleri kastederek “İstanbul Broadway için New York ve Londra’dan sonra üçüncü merkez olacak” diyor. Sergileyecekleri etkinliklerin yalnız İstanbulluların değil bütün dünyanın ilgisini çekeceğine inanıyor. Dünyadaki en ileri akustik ve teknik donanımla bezenmiş salonları , 2 Steinway, bir Yamaha piyanosu, ses kayıt stüdyosu, sanatçı odaları, asansörlü devasa sahnesi, 2 bin 262 kişilik büyük salonu, 738 kişilik tiyatro salonuyla 50 bin metrekareye yayılan bir sanat merkezi. Yalnız sahne arkası bile 2 bin metrekare. Yılda 400 performans hedefleniyor. Bunların içinde en ünlü Broadway şovları, dünyanın alkışladığı şef, Yeni bir müzik dünyası: Zorlu Center u Performans Sanatları Merkezi adı altındaki sanat merkezinin müdürü dünyaca ünlü bir yönetici olan Ray Cullom, getirecekleri müzikalleri kastederek “İstanbul Broadway için New York ve Londra’dan sonra üçüncü merkez olacak” diyor. solist ve orkestralar; modern dans, opera, operet, bale ve şovlar da var. Klasik müziğin yanı sıra caz, dünya müziği, deneysel müzik, hafif müzik ve hatta aile şovlarına bile açık bu merkez. Geniş fuayesinde resim sergileri ve enstalasyonlar sunulabilecek. Emre Arolat tarafından yapılan VIP Lounge ise başlı başına bir yaşam alanı. Bu arada Türk sanatçılarla ve yerli sanat kurumlarımızla da işbirliği yapılması sevindirici. Örneğin İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın bu yıl içinde 3 konserini görüyoruz: 3 Ocak’ta Mazzoleni yönetiminde İdil Biret’le Rachmaninof’un 3. konçertosunu ve Stravinsky’nin Ateşkuşu’nu çalacaklar. 11 Mart’ta Aykal yönetiminde Domenico Nordio ile Beethoven’in keman konçertosunu, Say’ın İstanbul Senfonisi’ni seslendirecekler. 21 Mayıs’ta Pirolli yönetiminde Carmina Burana var. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası da 10 Nisan’da ünlü piyanist Rudolf Buchbinder ile Beethoven’in 3. konçertosunu ve Mozart’ın Requiem’ini yorumlayacak. Bizim sanatçılarımızla yabancı toplulukların kaynaştığı programlar da görüyoruz: Örneğin ünlü Yunan şairi Kavafis’i doğumunun 150. yılındaki anma konserinde The Kavafis Project seslendiriliyor. Besteci Karozas’ın yapıtındaki şarkıları George Dalaras seslendiriyor; anlatıcı Okan Bayülgen. Orkestra ve koroyu şef Hakan Şensoy yönetiyor. 23 Ekim’deki açılış konseri klasik olduğu kadar deneysel yapıtlarıyla da ünlü piyanist Ludovico Einaudi’nin Türkiye’deki ilk konseri. İlerki günlerde yurtdışında yaşayan genç solistlerimiz de yer alacak: Piyanist Lara Melda ve kontrtenor Cenk Karaferya gibi. Ekimin son konseri cazseverler için Regina Carter’dan. Zorlu Center’daki bilet fiyatları ise 35 TL ile 600 TL arasında değişiyor. Türk Dünyası Kültür Başkenti Eskişehir’in “2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti” olduğunu iki ay önce asılan dev afişlerden öğrenmiştik. “Türk Dünyası Kültür Başkenti” uygulaması 2010 yılında İstanbul’da düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları 10. Zirve Toplantısı” sırasında TÜRKSOY tarafından önerilmiş ve oybirliği ile kabul edilmiş. Amaç “Türk dili konuşan halklar ve ülkeler arasında dostane ilişkiler kurarak, ortak Türk kültürünü, dilini, tarihini, sanatını, gelenek ve göreneklerini araştırarak ortaya çıkarmak, geliştirmek, korumak, gelecek kuşaklara aktarmak ve kalıcı kılmak.” İlk Türk Dünyası Kültür Başkenti 2012’de Astana olmuş. Astana 30 Kasım 2012’de kapanış töreni ile bayrağı Eskişehir’e devretmiş. Kültür başkenti etkinlikleri için özel bir yasa ile Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı kurulmuş. Ajans “icrai, idari ve mali özerkliğe” kavuşmuş. Devlet İhale Yasası ve Kamu İhale Kanunu hükümlerinden muaf tutulmuş. 2010 İstanbul Kültür Başkenti Ajansı’na benzer bir yapılanma. Önemli fark yönetim kurulunun tamamen bürokratlardan oluşması. Eskişehir Valisi, Büyükşehir Belediye Başkanı, Anadolu ve Osmangazi üniversitelerinin rektörleri, İl Genel Meclisi Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, Sanayi Odası Başkanı, Esnaf Odaları Birliği Başkanı ve ilçe belediye başkanlarının kendi aralarından seçecekleri bir ilçe belediye başkanı ile Genel Sekreter ve Eskişehir Valisi’nin seçeceği iki üye yönetim kurulunu oluşturuyor. Bu bürokratik yapı nasıl “Sergi, konser, gösteri, konferans gibi kültürel ve sosyal faaliyetler ile şehircilik ve turizm çalışmalarını planlamak, iletişim ve tanıtım stratejilerini tespit ve takip etmek” görevini yürütür? Kültür ve sanat konusunda yetkin kişiler olsalar bile kendi resmi görevlerinden zaman ayırıp bu işe nasıl yoğunlaşır? Bu sorulara olumlu cevap vermek mümkün değil. Neden kültür ve sanat alanındaki uzman kişilerin bu işe dahil edilmediğini soruyorum. Üstelik Eskişehir, “2013 UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras Başkenti” de olmuş. Aynı kurul bu büyük organizasyonu da düzenlemekle görevli. “eskisehir2013. org.tr” adresindeki etkinlik takvimine göre 23 Mart’ta açılış töreni yapılmış. Nisanda bir Kazak topluluğun tiyatro gösterisi, bir çalıştay ve liseler arası tiyatro festivali var. Mayısta bir yoğunlaşma var ama çoğu yerel düzeyde. Hazirandaki yedi etkinliğe bakınca Eskişehir’de ne yapılıyorsa programa dahil edildiği anlaşılıyor. Temmuz iftar etkinlikleri ile geçmiş. Türkçe olimpiyatları da ramazan bayramı kutlamaları da programa dahil. Şehirde yapılan her etkinliği sahiplenerek tam anlamıyla bir karmaşa yaratıldığı anlaşılıyor. Kültür başkentliğini hatırlatacak tek bir kalıcı eser bile yapılmamış. İftarlar dışında Eskişehirlilerin etkinliklere ilgi göstermediği söyleniyor. Bu tür uluslararası etkinlikler hem şehre kültürel bir değer katar hem de dünyanın ilgisini uyandırıp turist çekmeye çalışır. Tanıtıma sekiz ay sonra başlıyorsanız, İngilizce bir web siteniz bile yoksa resmen yapılmış ama fiilen gerçekleşmemiş bir etkinliğe imza atmış olursunuz. Eskişehirlilerin bile etkinliklerden haberdar edilemediğinden bizzat yönetim kurulu başkanı Vali Güngör Azim Tuna yakınıyor. Marka kentlerden Eskişehir büyük bir fırsatı kendi elleriyle kaybetmiş ama hâlâ direniyor. Vali Tuna’nın açıklamasına göre yasal olarak 31 Aralık’ta bitmesi gerekirken kültür başkenti etkinlikleri gelecek yıla uzatılacakmış. ‘AZİZ AYŞE’ 1 KASIM’DA GÖSTERİME GİRECEK u Gerçek bir hikâyeye dayanan film, çöp toplayarak kazandıklarını aç kalmak pahasına Mehmetçik Vakfı’na, hayır kurumlarına bağışlayan Melikşah Yardımcı’nın hikâyesini anlatıyor. Kültür Servisi Geçen yıl Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali ve Uluslararası Ankara Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde yer alan, ulusal ve uluslararası birçok festivalde gösterilen Elfe Uluç’un ilk uzun metrajlı filmi “Aziz Ayşe” 1 Kasım 2013’te vizyona girecek. Gerçek bir yaşamöyküsünü Çöpten yaratılan yaşamın öyküsü anlatan film, çöp toplayarak kazandıklarını aç kalmak pahasına Mehmetçik Vakfı’na, hayır kurumlarına bağışlayan Melikşah Yardımcı’nın hikâyesini anlatıyor. Film aynı zamanda oldukça hijyenik ve steril bir dünyada yaşayan Beyaz Türklerle, Güneydoğulu, mağdur insanları yani İstanbul’daki iki ayrı kesimi yan yana getiriyor. Film boyunca sorgulayıcı bir kamera, Tarlabaşı’nda ya da Avcılar otobanında çalışan kızlardan, Boğaz’a, Bebek’e ve Maslak’taki medya kulelerine kadar uzanıyor. Başrollerini Feride Çetin ve Engin Altan Düzyatan’ın paylaştığı “Aziz Ayşe”de, Melikşah Yardımcı Ayşe karakteriyle kendisini canlandırırken Esmeray, Şenol Küçükyıldırım gibi isimler de rol alıyor. Müzik kompozitörlüğünü Fransız Pascal H. Lesport üstlenmiş, ayrıca yapımda Ajda Pekkan, Nil Karaibrahim, Hande Yener, Mercan Dede, Zeki Müren, İncesaz, David Darling, Bogatini gibi sanatçıların parçaları yer alıyor. Gri Sahne’nin yeni oyunu ‘Mezarsız Ölüler’i Ümit Doğan yönetiyor Bir direniş oyunu... biz genel bir varoluş, dava ve hayat sorgulaması seyrediyoruz. ‘MezarŞişli’nin arka sokaklarında geçen sız Ölüler’ evrensel bir metin. Oyunyıl kurulan Gri Sahne bu sezon iki yeda bireysel seçim ve birlikte yaşayani oyunla tiyatroseverlerin karşısına çı bilme anlamında günümüz meseleleri kacak. Ümit Doğan ve Seda Yüz tara ciddi biçimde tartışılıyor” diyor. fından kurulan tiyatro topululuğunun Gri Sahne’nin diğer yeni oyunu ise yeni oyunu 20. yüzyıla damgasını vuyazar Harold Pinter’ın beş kısa oyuran düşünür Jean Paul Satre’ın “Menundan oluşuyor. Oyunlar arasında zarsız Ölüler”i... Varoluşu anlatan ve Pinter’ın Türkiye ziyaretinden sonra bir direniş oyunu olan Kürtçe yasağı üzerine yaz“Mezarsız Ölüler”in ilk dığı “Dağ Dili” ve iki Türk gösterimi 25 Ekim’de. u Ne kadar özgürsün’ kadınla sohbetinden esinleİkinci Dünya Savaşı sıişkence üzerine yazdısorusunun sorgulandığı nerek rasında geçen oyun, bir ğı “Yolluk” da var. Doğan, oyunda, direnişçiler grup direnişçinin bir kö“Bu oyunların Pinter’ın yü ele geçirmeye çalışır milisler tarafından teker dehasını ve içinde yaşadıken milisler tarafından ğımız dünyayı görmek açıteker sorgulanıyor, yakalanarak sorgulansından çok anlamlı” olduişkence görüyor... masını konu alıyor. ğunu söylüyor. Direnişçiler kendi Oyunun yönetmeKendi sahnelerine sahip ni Ümit Doğan, yazaoldukları için şanslı oldukvaroluşlarına dair rın çok yönlü karakterlarını söyleyen Seda Yüz anlam yükledikleri tüm ise, “Bu bizim için bir keler ve sürükleyici bir toplumsal değerleri hikâyeyle, özgür iradeyi şif süreci ve güzel olan da ölümcül savaş ortamında bu. İlgi çekme ya da farksorgularken kendi teste tabi tuttuğunu söylı olma kaygısı gütmeden bireysel seçimlerinin lüyor. “Ne kadar özgüroyunlarımızın seçimini onları özgürlüğe sün” sorusunun sorguyapmaya çalışıyoruz. İlk taşıyabileceği landığı oyunda, direnişsezonumuzda Beckett’in çiler milisler tarafından meselesiyle yüzleşiyor. sekiz kısa oyununu ve teker teker sorgulanıyor, Pinter’ın son oyunu olan işkence görüyor... Dire‘Kutlama’yı sahneye koynişçiler kendi varoluşduk ki bu bence cesur bir larına dair anlam yükledikleri tüm toptercihti. Beckett ve Pinter’ın hem yalumsal değerleri sorgularken kendi bizın hem de sahneleme açısından bireysel seçimlerinin onları özgürlüğe tarer dönüm noktası olduğunu düşünüşıyabileceği meselesiyle yüzleşiyor. yorum” diyor. Doğan, “Oyunda savaşın yıkıcı atGri Sahne’de ayrıca pazar günleri mosferinde insanın var olma müca“Eder Usta’nın Düşler Atölyesi” adlı delesi Sartre’ın varoluşçuluk felsefeçocuk oyunu ve kısa film gösterileri de si ekseninde anlatılıyor. Olay İkinci yer veriliyor. Dünya Savaşı sırasında geçiyor ama (www.grisahne.com) ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 4 bin yıllık seramik fırını bulundu n ÇORUM (AA) Çorum’un Alacahöyük örenyerlerindeki kazı çalışmalarında, eski tunç çağına ait 2.5 metre yüksekliğinde yaklaşık 4 bin yıllık seramik fırını bulundu. Kazı Başkanı Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu, Hatti ve Hitit medeniyetlerinin yanı sıra eski tunç çağına ait tabakalar üzerinde çalışma yaptıklarını söyledi. n Kültür Servisi Oyun Atölyesi’nin yeni oyunu “Araf” 31 Ekim’de sahnelenecek. Ariel Dorfman’ın yazdığı, çevirisini Feyzi Korur’un üstlendiği oyunu, Muharrem Özcan yönetiyor. Hayatta birbirlerine büyük acılar çektirmiş bir kadın ve bir erkeğin Araf’ta acımasızca hesaplaşmalarının anlatıldığı oyunda, Derya Artemel ve Muharrem Özcan rol alıyor. Oyun Atölyesi’nde ‘Araf’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle