29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2013 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Gezi Direnişi’nde tutuklananların aileleri TBMM’ye gidip mağduriyetlerini anlatacak Onlara bayram yok ÖZLEM GÜVEMLİ ‘Uçurumun’ Kenarından Notlar IMF, Dünya Bankası başkanlarının uyarılarına bakılırsa ABD parlamentosunda, federal bütçe, borçlanma sınırının artırılması pazarlıklarında yaşanan tıkanma dünya ekonomisini bir uçurumun kenarına getirmiş. “Piyasalar” ise hâlâ ABD’nin sonunda doğru şeyi yapacağına inançlı görünüyor. Ünlü yatırımcı Buffet, “Bunlar çılgınlığın eşiğine kadar gider, ama sınırı aşmaz”, Goldma Sachs’ın eski CEO’su Paulson da “Bunlar analarını rehin alırlar, ama asla vurmazlar” diyor. Ya vururlarsa? Bir grup muhafazakâr temsilci borçlanma sınırının yükseltilmesine direnerek ABD’yi, belki de dünya ekonomisini bir mali krize doğru itiyorlar. Ancak, konuya “oyun teorisi” merceğinden bakan bir yorumcunun işaret ettiği gibi bu çılgınlığın arkasında aslında “sağlam bir mantık” var. Bu temsilciler Cumhuriyetçi partinin seçimleri kazanmayı garantilediği ideolojik, etnik olarak (beyaz) homojen seçim bölgelerinden geliyorlar. Bir uzlaşma sağlanmaz, bir ekonomik kriz çıksa bile bunların gelecek seçimlerde iskemlelerini kaybetmeleri söz konusu değil. Bu pazarlıklar, Cumhuriyetçi partiyi zayıflattıkça, parti içinde bunların ağırlığı artıyor. Bu temsilciler kendi siyasi çıkarları, ideolojik etkileri açısından bakınca, sınırın yükseltilmesini engellerlerse kazanacaklarını, engelleyemezlerse yine kazanacaklarını düşünüyorlar. Bu mantık, ABD’nin ulusal siyasi birliğinde eski, ama çok önemli, üstelik sert siyasi hesaplaşmalar yaşanmadan aşılması olanaksız bir çatlağa ışık tutuyor. Gelişmeler, ABD’nin borçlarını, daha fazla borçlanmadan ödeyemeyen bir ülke konumuna düştüğünü de gösteriyor. ABD’nin bu durumu gelişmekte olan ülkelerde derin mali sarsıntılara yol açan “aşırı borçlanma” durumuna benziyor. Ama çok önemli bir farkla... Bu fark, ABD Doları’nın uluslararası konumundan, bu konumu koruyan bir trilyon dolarlık savunma harcamalarına dayanan ABD ordusunun gücünden kaynaklanıyor. Yakın zamana kadar, ABD dünya ekonomisine bir mali siyasi istikrar (PaxAmericana) sunuyor, buna karşılık aşırı borçlanma konumuna girebiliyor. “Pax Americana”dan kaynaklanan mali olanaklar “Pax Americana”yı güçlendiriyordu. Gerçekten de ABD, dolar uluslararası rezerv para statüsünü korumaya devam ettiği için uluslararası piyasalarda kendi parasıyla borçlanabiliyor, borçlarını para basarak ödeyebiliyor, siyasimali sistemine olan uluslararası güvenden dolayı hazine kâğıtlarını çok düşük faizle satabiliyor, elde ettiği kaynaklarla askeri diplomatik üstünlüğünü finanse ediyor, ülkesinin içindeki toplumsal çelişkileri yönetebiliyor, baskı altında tutacak güvenlik aygıtını finanse edebiliyordu. Ya bir noktada piyasalar, bu “Pax Americana” varsayımının artık geçerli olmadığı sonucuna ulaşırsa? Washington Post’tan Ezra Klein de “Ya ABD’nin siyasi sisteminin gerçek piyasa fiyatı, piyasaların varsaydığı fiyatı yansıtmıyorsa” diyerek bu soruyu piyasa diliyle soruyordu. Ezra Klein’in korkusunun gerçekleşmeye başlaması durumunda, ABD’nin de bu varsayımdan kaynaklanan ayrıcalıkları kaybetmeye, bunun da askeri diplomatik gücüne yansımaya başlaması kaçınılmaz. Gerçek şu ki 2011 başından beri her yıl gündeme gelen bu bütçe ve borçlanma sınırı tartışmaları, bu varsayımın ortadan kalkacağı noktaya çok yakınlaşılmış olduğunu gösteriyor. Klein bu “güven balonunun” patlamak üzere olduğuna işaret ederken Çin ve Rus yorumcularının bu balonu bir an evvel patlatmak için kolları sıvadıkları görülüyor. Çin resmi haber ajansı, yayımladığı bir yorumda “dünyanın Amerika etkisinden (‘deAmericanized’) kurtulması gerektiğini” savunuyor, “ABD’nin ekonomik ve siyasi sisteminin iflas ettiğini” iddia ediyordu. Rusya Başkanlık Konseyi’nin eski üyelerinden, halen New York’taki Demokrasi ve İşbirliği Enstitüsü’nün direktörü A. Migranyan, The National Interest’te yayımlanan “The Myth of American Exceptionalism” (ABD’nin Olağanüstülüğü Miti) başlıklı yazısında, tarihte tüm batmış imparatorlukların, bir aşamada kendilerini benzer bir biçimde tanımladığını anımsattıktan sonra, “Aslında imparator henüz çıplak değil, ama elbiseleri birer birer üzerinden düşüyor, O ise hâlâ farkında değil” diyordu. Pazartesi günü de Russia Today televizyonu ABD’nin olağanüstü olma iddialarını sorguluyor, adeta dünyanın başında “olağanüstü bir bela” olduğu sonucuna ulaşıyordu. Gezi eylemleri sonrasında tutuklanan gençlerin aileleri Kurban Bayramı’ndan sonra TBMM’ye giderek mağduriyetlerini anlatacaklar. Çocuklarının masumi yetini kanıtlamak için her yolu deneyeceklerini söy leyen aileler, “Çocuklarımızı evlerinden gelip aldıklarında hiç tutuklanacaklarını düşünmemiştik. Çünkü bu bizim çocuklarımızın ilk gözaltına alınışı, karakolla ilk tanışmasıydı” diyorlar. 18 Haziran’da İstanbul’un birçok noktasında yapılan ev baskınlarında tutuklanan gençlerin aileleri, Gezi Tutuklu Aile leri Platformu adıyla haftalardır Galatarasay Meydanı’nda toplanarak adalet arıyor. 4 aydır iddianamesi hazırlanmayan, üzerinde gizlilik kararı bulunan dosyada kimse ne ile suçlandığını bilmiyor. Polis fezlekesinde ise “yasadışı terör örgütü üyeliği, halkı isyana teşvik, hükümeti devirmeye teşebbüs ve polise mukavemet” iddiaları yer alıyor. Çılgın ama mantıksız değil Goncagül Telek İmran Aydın Boran Atıcı Çağrı Aydoğan Hasan Tunç İMRAN AYDIN’IN BABASI: 3 saatte bir koğuş araması ‘Toplum bizi dışladı’ Ç ocuklarından ayrı ikinci bayramlarını geçiren aileler, gazetemizi ziyaret ederek yaşadıkları sıkıntıları anlattılar. Gezi annelerinden Ayten Atıcı, çocuğu tutuklandıktan sonra mahallesinde dışlanmaya başladığını, komşularının eskisi gibi gidip gelmediğini söyledi. İÜ Çapa Tıp Fakültesi Radyoterapi Bölümü 2. sınıf öğrencisi Boran Atıcı’nın annesi Ayten Atıcı, “Onlar içeride, biz dışarıda tedirginiz. Huzurumuz kalmadı. 2. sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz” dedi. Esenler’deki evlerine sabaha karşı 04.00’te yapılan baskında oğlunun gözaltına alındığını anlatan Atıcı, “Baretini ve MOBESE kayıtlarındaki görüntüsünde üzerinde bulunan, yeni yıkadığım ve ütülemek için ütü masasına astığım gömleğini alıp gittiler” diye konuştu. BORAN ATICI’NIN ANNESİ: G azetecilik öğrencisi İmran Aydın’ın babası Hayri Aydın, her cumartesi yaptıkları oturma eylemlerinin oğlu için büyük bir moral kaynağı olduğunu dile getirdi. Oğlunun Atılım gazetesine haber yapmak ve belgesel ödevi için eylemlere başladığından beri gece gündüz Taksim’de olduğunu anlatan Aydın, Edirne F Tipi Cezaevi’nde kalan İmran Aydın’ın koşullarının çok ağır olduğunu söyledi. Aydın “Sıcak su verilmiyor. Yemekler yetersiz. Saat başı kapılara vurarak çocuklarımızı tedirgin ediyorlar. 3 saatte bir koğuşu tamamen boşaltıp arama yapıyorlarmış” dedi. Ailelere, çocuklara baskı kurmak için iddianamenin 4 aydır hazırlanmadığını düşünen Aydın, evinin önünde sürekli sivil polis olduğunu, giren çıkan herkesin kaydedildiğini belirtti. ‘Benim için 8 ay’ “Herkes Taksim’deydi, ben de gittim” diyen Atıcı, Gezi Parkı’nda oğlu ile birlikte kaldıklarını, her gün parka yemek gönderdiğini aktardı. 7’den 70’e herkesin orada olduğunu, görünce içinin rahatladığını dile getiren Atıcı, “Oradaki herkesin annesi babası var, bir şey olmaz diye düşündüm. Ama 4 aydır tutuklu. Biz evden götürülürken nasıl olsa bırakılır diye düşündük. Tutuklanınca şoke olduk. Geceli gündüzlü benim için 8 ay oldu oğlum gi deli” diye konuşuyor. Atıcı, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde kalan oğlunun okulunu da dondurduklarını ifade etti. Oğlunun üzülmemesi için cezaevi koşullarını kendisine anlatmadığını belirten Atıcı, evdeki durumun da çok kötü olduğunu söyledi. Oğlu tutuklandıktan sonra psikolojisinin bozulduğunu anlatan Atıcı, “Odasına giremiyorum, eve sığamıyorum. Hiç iyi değilim. İki bayramdır birbirimizden uzağız. Yine bayram geldi; evde ne temizlik, ne alışveriş, hiçbir şey yapmıyorum” dedi. GONCAGÜL TELEK’İN KARDEŞİ: B yüzünden tutuklu’ ‘Politik kimliği ÇAĞRI AYDOĞAN’IN AĞABEYİ: ‘Ameliyat olması gerek’ dayatması Telekonferans akırköy Kadın Tutukevi’nde kalan Goncagül Telek daha önce 1996 ve 2002 ölüm orucu eylemleri sırasında kısa süreli cezaevinde kalmış. 35 yaşındaki Goncagül Telek’in kardeşi Deniz Telek, ablasının politik kimliği nedeniyle tutuklandığına inanıyor. Hükümetin bu eylemleri belirli politik grupların üstüne yıkmak için bu tutuklamaların gerçekleştirildiğini belirten Telek, “Hükümet, eylemlerin toplumsal baskının, öfkenin sonucu başladığını görmek istemiyor” tespitinde bulundu. Hazırlanan bazı iddianamelerin mahkemeler tarafından reddedilmesinin tutuklular için tahliye umudu yarattığını belirten Telek, “Bizce bu dosyadan bir ceza çıkmayacak. Tutabildiğimiz kadar içerde tutalım düşüncesi ile iddianameyi hazırlamıyorlar. Dünyadaki bu tür eylemlere bakıldığında Türkiye’deki bu tutuklamalar gerçekten trajedi” diye konuştu. 21 yaşındaki Çağrı Aydoğan’ın ağabeyi Cihan Aydoğan, kardeşinin liseden sonra dershaneye gidebilmek için çalışmaya başladığını, muhalif bir kişi olarak öğrenci, işçi eylemlerine hep destek verdiğini anlattı. Gezi Parkı polis tarafından şiddet kullanılarak boşaltıldıktan sonra gözaltı ve tutuklama sürecinin başladığını anımsatan Aydoğan, “Bu eylemler, örgütlü kişilerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Toplumu cinnet noktasına getirip sokağa döktüler, ama farkında değiller” dedi. 18 Haziran’da gözaltına alınan Çağrı’nın 19 Haziran’da kıl dönmesi nedeniyle ameliyat olmak için randevusu olduğunu belirten Aydoğan, “Annem yarın ameliyat olacak diye itiraz edince polisler telefon numaralarını verip bizi arayın yardım cı oluruz demişler. Emniyet’e gidince ise dosyada gizlilik kararı var hiçbir şey yapamayız. Sağlık sorunu bizi ilgilendirmez demişler. Şimdi yarası iyice büyüdü, ameliyat olması gerekiyor, ama hastaneden ağrı kesici verip gönderiyorlar” dedi. Evlerindeki tüm kıyafetlerin tek tek kameraya alındığını da anlatan Aydoğan bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Dosyalarında başka birçok eyleme ait fotoğraflar da var. Yüzleri kapalı eylemciler var fotoğraflarda. O eylemcilerin üzerindeki gömlek siz de de varsa ‘bu sensin’ deyip suçluyorlar. O gömlekler, tişörtlerden yüz binlerce üretilip satılıyor. Sadece bir kişi mi alıyor? Gezi’yi bahane edip birçok eylemi onların üzerine yıkmaya çalışıyorlar.” 4. yargı paketi kapsamında her ay telekonferans yoluyla tutukluların ifadesi alınarak tutukluluk durumunun değerlendirilmesi yapılıyor. Ancak Edirne ve Tekirdağ’daki cezaevlerinde kalan Gezi tutuklularına dayatılan telekonferans yöntemini gençler kabul etmiyor. Avukatların ve hâkimin devre dışı bırakıldığı bu sistemde tutukların polis fezlekesi ile yargılanlamak istendiğine dikkat çeken aileler, böyle bir değerlendirme için dosyanın hazır olması ve üstündeki gizlilik kararının kalkması gerektiğini belirtiyorlar. Her cumartesi eylem var Aileler, ‘Cumartesi Anneleri’ eyleminden esinlenerek yapmaya başladıkları 16. haftasına giren oturma eylemine destek de bekliyor. 32 aileden oluşan platformun girişimleriyle aynı gün ve aynı saatte İzmir, Hatay ve Adana’daki aileler de harekete geçerek oturma eylemine başladı. Eyleme sadece tutuklu ailelerinin katıldığını söyleyen aileler, “Gezi ruhu bizi biraz yalnız bıraktı” diye de sitem ediyorlar. Aileler önümüzdeki günlerde Hatay’a giderek Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’ın ailelerini ziyaret edecekler. Ters tişörtle bayram hatırası HASAN TUNÇ’UN BABASI: RedHack’ten bayram ‘hack’i T ekirdağ F Tipi Cezaevi’nde kalan 20 yaşındaki Hasan Tunç’un babası Haydar Tunç, ailelerin durumunu TBMM’ye taşıyacaklarını duyurdu. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin Kurban Bayramı sonrası için randevu verdiğini belirten Tunç, “Meclis salonunda konuşacağız. Sıkıntılarımızı tüm partilerin duymasını istiyoruz. Çocuklarımızın masumiyetini ispatlamak için her şeyi yapacağız” dedi. Polisin evden çıkarken oğluna “Hasan akıllı ol, olmazsan sonun amcana benzer” diye tehdit ettiğini duyan Tunç, ağabeyi Mustafa Tunç’un 1980 darbesinden sonra işkencede katledildiğini ifade etti. Haydar Tunç, oğluna da “Mustafa Tunç anmasına neden gittin” diye soru yöneltildiğini belirtti. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle oğlunu okutamadığını, Hasan’ın çalış mak için liseyi yarıda bıraktığını anlatan Tunç, ESP Gençlik Kolları’nda ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nde de aktif olarak görev yaptığını dile getirdi. Tunç ailesi tek çocukları Hasan’a geçen bayram sürpriz yapmak için her cumartesi yaptıkları oturma eyleminde giydikleri, üzerinde fotoğrafı ve “Hasan Tunç’a özgürlük” yazan tişörtleriyle ziyarete gitmişler. Cezaevi yönetimi 2.5 saat Tunç çiftini görüşe almamış. Yapılan telefon görüşmelerinin ve uzun bekleyişin ardından tişörtlerini ters giymeleri koşuluyla oğullarını görmelerine izin verilmiş. Baba Tunç, “Yanımızda yedek kıyafet olmadığı için cezaevi böyle bir ‘çözüm’ buldu. Beyaz tişörtleri ters çevirdik, ama fotoğraf belli oluyordu. Hasan bizi görünce ‘Ben göreceğimi gördüm zaten’ deyip güldü” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) RedHack Kurban Bayramı dolayısıyla hacklediği devlete ait sitelere Gezi ve Gülsuyu gibi olaylarda yaşamını yitirenler için “İnsanlıklarını kurban edenler umudunuzu kırmasın” mesajını bıraktı. Redhack “Türk Kamu İşletmeleri Birliği” resmi sitesini hackleyerek bayram mesajı bıraktı. Gezi, Gülsuyu vb. olaylarda hayatını kaybedenlerin ismini yazan RedHack, sitenin ana sayfasında özetle şu mesajı bıraktı: “Hak yerini bulana kadar hack devam edecek. Biliyoruz bizlerden ‘bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime’ dememizi bekliyorsunuz, iliklerimize kadar yaşadığımız bu acının adını kurban koymayacağız. Katledilen yiğitlerimizin hatırasına basmalarına izin vermeyeceğiz. Namerde yaramızı göstermeyeceğiz. İnsanlıklarını KURBAN edenler umudunuzu kırmasın.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle