19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EKİM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Şurada emekliye sevk edilen ve Yargıtay tarafından ‘aklanan’ 10 askerin geleceği karartıldı 7 Vicdanlar ‘YAŞ’ BARKIN ŞIK Hukuk, Adalet, Siyaset Adaletin siyasetten bağımsızlığı konusunda bol keseden ahkâm kesenlerin inandırıcılıklarının artık sağlam bir gerekçesi kalmadı. Adalet siyaset ilişkisinin siyasetin belirleyiciliğine tabi olduğu kanıtlandı. Bu yalnızca parlamentoların yasaları yaparken hukuka, insan haklarına uygunluk denetimini ciddiye almamasından değil, yargı aşamasında yasaların siyasetin ideolojisine uygun bir vicdanla yorumlanabilmesi nedeniyle de böyledir. Hukukun siyasetle ilişkisi de evvel eski ideolojinin egemenlik alanındadır ama yine de bir mücadele alanıdır. Orada insan haklarını siyasete karşı savunmak mümkündür. Siyasetin hukuka karşı kaba müdahalelerinin önüne kimi zaman geçilebilmekte, geçici ya da kalıcı zaferler kazanılabilmektedir. HHH İkisinin örneklerini de aynı günlerde görme şansımız oldu. Birincisinde hukuk alanında bir özgürlük savaşı kazanıldı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2007 yılında, tam da Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Cumhuriyet gazetesine konulan yayın yasağının hukuksuz olduğunu karara bağladı. Böylece siyasetin hukuka müdahalesinin basın özgürlüğüne aykırı olduğunu kesin ve kapsamlı bir kararla kayda geçirmiş oldu. İkincisinde ise siyasi bir anlayış ve eylemle kurgulanmış bir davada, kanıtların değerlendirilmesi yerine davaya tümüyle siyasetin ideolojisiyle bakılarak 200’ün üzerinde kişi mahkum edildi. Kararın en üst mahkeme tarafından verilmiş olması ise eleştiriye açık olsa da hükmün değiştirilmesine yol açabilecek bir tartışmanın kapısının kapanmış olması anlamına geliyor. Geriye iki yol kaldığı savı ise tartışmalıdır. Siyasiler davada alınan kararların ürkütücülüğü karşısında, “daha son noktada değiliz, Anayasa Mahkemesi ve AİHM var” deseler de bu “olanaklar” hüküm giyenler açısından özgürlüğün kazanılması konusunda fazla bir umut vaat etmiyor. HHH Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hakkının hangi amaçlarla anayasaya eklendiğini hatırlayanlar buradan bir sonuç çıkmayacağını rahatlıkla söyleyebilirler. AYM’ye başvuru olanağı, Yüksek Mahkeme’nin büyük bir ihtimalle davanın AİHM’ye giderken bir bekleme odası işlevi göreceğini kanıtlamaktan başka bir işe yaramayacaktır. Yanılırsak; yani AYM, kanıtların iyi değerlendirilmediği, sanıklar lehine kanıtların, bilirkişi raporlarının dikkate alınmadığı gerekçesiyle bozma yoluna giderse, siyasetin hukuk karşısında gerilemesinden söz edilebilir; hukukla yargı arasındaki olumsuz açı bir ölçüde kapanabilir. Konunun AİHM’ye gitmesi ise pratik sonuçları bakımından uzak bir olasılıkla Türk adalet sisteminin “kendini gözden geçirmesinin” yolunu açabilir, sanıkların özgürlüğü açısından ise pratik bir sonuç doğurmayacaktır. HHH Şimdilerde artık bu konuya bir af meselesi olarak bakılması, konunun böylece kapatılması sık sık dile getirilmeye başlandı. Bunun anlamı siyaseten başlatılmış bir davanın yine siyaseten kapatılmasıdır. Bu da nihayet hukukun siyasete bir kere daha boyun eğmesi, siyasetle adalet arasındaki paralelliğin bir kere daha kanıtlanması ve onaylanması olacaktır. Cumhuriyet gazetesinin AİHM’de açtığı davanın kazanılması basın özgürlüğü adına bir başarı oldu; Balyoz davasında özel yetkili mahkemelerin verdiği ağır mahkumiyetlerin Yargıtay’da onanması ise hukukun siyaset karşısında yenilgisi olmaktan başka bir anlam taşımıyor. Her iki sonuç da Türkiye’nin siyah beyaz bir fotoğrafıdır ve bu fotoğrafın giderek daha koyulaşacağını söyleyebiliriz. Çünkü siyaset egemenlerinin memleketi geriye doğru sürükleme planlarından geri atım atmaya niyetlerinin olmadığını paket paket öğreniyor, paketler açıklandıkça her düzeyde eyleme geçen geriliğin zafer çığlıklarından anlıyoruz. ANKARA Balyoz davasından yargılandığı için, 2012 ve 2013 yıllarındaki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında, Çankaya Köşkü ve hükümetin baskısı nedeniyle emekliye sevk edilen 10 isim Yargıtay tarafından “aklandı”. Ancak bu isimler, YAŞ kararlarının yargı yoluna kapalı olması nedeniyle askeri kariyerlerine bir daha dönemeyecek. Bu isimler arasında en çok dikkat çekeni ise NATO içindeki kritik görevini bırakarak Türkiye’ye gelmesinin ardından tutuklanan ve daha sonra 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Tuğgeneral Hakan Akkoç oldu. 2010 yılında başlayan Balyoz davasındaki tutuklama kararları birçok askerin kariyerini noktaladı. 2010 ve 2011 yıllarındaki toplantılarında tutuk lanan general ve amiralleHakan Akkoç rin görev sü ‘TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE YAKIŞMADI’ Tahliye olan Gazi Kurmay Albay Hasan Basri Aslan ve Albay Fatih Musa Çınar, dün Türkiye Emekli Subaylar Derneği Genel Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş’u ziyaret etti. Karakuş, yaşanan bu durum ile ilgili olarak, “Yargılananların emekli edilmemesi gerekirdi. Bu davada insan hakları çiğnendi. TürkiH.Basri ye Cumhuriyeti’ne yakışan bir tablo deAslan ğil. Zararın telafisi mümkün değil” dedi. mesi artık mümkün değil. F. Musa Çınar Erdoğan Karakuş resini uzatmak yönünde formül bulan YAŞ, 2012 ve 2013 yıllarında bu tavrını değiştirdi. Son iki yılki toplantılarda, yargılama noktalanmamasına karşın 4 yıllık görev süresi dolan general ve amiraller emekliye sevk edildi. Ancak Yargıtay’ın Balyoz davası ile ilgili verdiği “tartışılan” son kararı bile birçok general, amiral ve albayın askeri kariyeri ile ilgili soru işaretlerini beraberinde getirdi. 16 yıl hapis cezasına çarptırılan Korgeneral Tevfik Özkılıç, Tümgeneral Abdullah Dalay, Tuğgeneral Ali Aydın, Tuğamiral Ahmet Türkmen hakkında, “Sa nıkların cezalandırılmasına yeterli, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından” beraat kararı verilmesini isteyen Yargıtay, Tümgeneral Nurettin Işık, Tuğamiral Levent Görgeç, Tuğgeneral Gökhan Gökay, Tuğgeneral Hakan Akkoç, Tuğgeneral Kasım Erdem ve Gazi Kurmay Albay Hasan Basri Aslan hakkında da “ceza verilmesine yer olmadığına” hükmetti. Ancak YAŞ, hakkında adli işlem yürütülen bu kişilerle ilgili olarak, idari tasarrufta bulunarak emekliye ayırdığı için bu kişilerin askeri kariyerine devam et NATO’daki görevini bırakarak teslim olmasının ardından yargılanan Akkoç, 16 yıl hapis cezası almasının ardından bu yılki şurada emekliye ayrıldı. Yargıtay ise Akkoç hakkında “ceza verilmesine yer olmadığına” hükmetti. Ancak Akkoç’un ne TSK’deki görevine ne de NATO’daki görevine bir daha dönebilmesi mümkün değil. Akkoç, NATO’nun talebi üzerine 2 yıl önce üçlü kararnameyle Uluslararası Askeri Karargâh (IMS) Lojistik ve Kaynaklar Başkan Yardımcılığı’na atanmıştı. Belçika’da, NATO şemasındaki üç savunma direktöründen biri olarak kordiplomatik görev yapan Akkoç’un ismi, Balyoz davası belgelerinin ünlü EKA listesinde çıkmıştı. Hakkında çıkarılan yakalama emri üzerine 2011 Şubat ayında Türkiye’ye gelen Akkoç ifadesinde, “Balyoz seminerinin yapıldığı tarihlerde yurtdışı görevindeydim, adımı bu listeye yazanlardan şikâyetçiyim” demesine karşın tutuklanmıştı. NATO’nun talep ettiği adam BAŞBUĞ’U İLGİLENDİREN YORUM Yargıtay saymadı İLHAN TAŞCI görev suçu ANKARA Yargıtay’ın Balyoz davasındaki gerekçeli kararında Ergenekon davasında yargılanan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un yargılama yerine ilişkin tartışmayla ilgili ilginç bir yorum da yer aldı. Yargıtay, “darbeye teşebbüsü” görev suçu saymadı. Başbuğ’un, gözaltına alınıp tutuklanmasından itibaren Yüce Divan’da yargılanması gerektiği konusunda hukukçular ve kamuoyu ikiye bölünmüştü. Başbakan Tayyip Erdoğan da Başbuğ’un Yüce Divan’da ve tutuksuz yargılanması gerektiği yönünde değerlendirmeler yapmıştı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz kararında, kuvvet komutanı olan İbrahim Fırtına ve Özden Örnek açısından Yüce Divan tartışmasına da girerken darbeye teşebbüsün görev suçuyla ilgisi olmadığı yorumuyla normal mahkemelerde yargılanmalarına da vize vermiş oldu. Dairenin emsal niteliğindeki bu kararı, gelecek aylarda Başbuğ’un da sanığı olduğu Ergenekon davasında da aynı yönde karar vereceğinin işareti olarak yorumlandı. Avukat Turgut Kazan ise bu tartışmadaki yanlışlığı, eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan’ın rüşvet aldığı iddiasıyla Yüce Divan’da yargılandığı olayla açıkladı. Kazan, “Varsayımdan hareketle söylüyorum, rüşvet almak daire başkanının görevi midir ki daire başkanı Yüce Divan’da yargılandı? Rüşveti nasıl alabilir, bulunduğu görev ve o makamın verdiği yetki nedeniyle alabilir. Ancak daire başkanı olduğu ve o işi çözeceği düşüncesiyle rüşvet verebilirler. Veren AKP kurucusuydu, aldığı iddia edilen daire başkanıydı, hukuk uygulanıyor ama başkalarına gelince hayır” değerlendirmesini yaptı. Dairenin kararındaki, Çetin Doğan’ın Örnek ve Fırtına ile anlaşarak TSK’yle paralel bir illegal yapı kurmasının gerekçesi tartışılırken “28 Şubat sürecinde elde edilen kazanımlardan istenilen düzeyde istifade edilememesi ve ülkede hızlı bir zemin kayması yaşandığı gerekçesiyle” bu yola giriştikleri değerlendirmesi dikkat çekti. Çünkü Balyoz davasındaki “hükümeti devirmeye teşebbüs” suçu, 28 Şubat’a davasının da konusunu oluşturuyor. Ankara TMK Savcılığı, 103 kişi hakkında “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak” suçundan iddianame düzenlemişti. Halen süren davanın bitiminin ardından temyiz incelemesini de 9. Ceza Dairesi yapacak. Dairenin bu yorumu 28 Şubat davası ile Balyoz’u aslında aynı çizgide gördüğünü de ortaya koyuyor. Aralarında Haberal’ın da bulunduğu CHP milletvekilleri iki grup halinde Sincan Cezaevi’ne gitti. (Fotoğraf: MEHMET SERDAR ALAKUŞ AA) CHP heyetinin ziyaret ettiği Balbay ve Alan Yargıtay kararını değerlendirdi ‘Hukuk güvenliği sorunu yaşanıyor’ AYŞE SAYIN 28 Şubat’ın cezası çoktan kesildi ANKARA Gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay Yargıtay’ın Balyoz kararı için “Türkiye’de hukuk güvenliği sorunu yaşanıyor. Yargıtay, bütün içtihatları hiçe saymıştır” dedi. Ergenekon’dan geçen ağustos ayında tahliye olan CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, özgürlüğüne kavuştuktan sonra CHP İzmir Milletvekili Balbay ve Balyoz davasından hüküm giyen MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı ilk kez Sincan Cezaevi’nde ziyaret etti. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay başkanlığındaki CHP milletvekilleri iki grup halinde Sincan Cezaevi’ne gitti. Balbay, Haberal ve beraberindeki milletvekillerini kucaklayarak karşılarken bir süre sohbet etti. Moralinin yüksek olduğunu belirten Balbay, Yargıtay’ın Balyoz kararını da değerlendirdi. ği, eğitim, özel yaşam güvenliği sorunu var. Bu güvenlik sorunu yaşamın bütün alanlarını kapsamış durumda” dedi. ürkiye kritik bir dönemden geçiyor’ Mahkemelerin kararları “Türk milleti adına” verdiğine işaret eden Balbay, artık hukuku halkla, milletle birlikte aramak gerektiğini söyledi. “Türkiye kritik bir dönemden geçiyor” diyen Balbay, 2 yıl içinde yapılacak 2 seçimin, “gelecek nesillerin” de kaderini belirleyeceğini ve çok iyi karar verilmesi gerektiğini söyledi. Cumhuriyetin 90. yılının kutlanmaya hazırlandığını belirten Balbay, “90. yılın sadece geçmişi anmak, anlamak amacıyla değil, gelecek kaygısının, umutsuzluğun giderildiği bir ortamda kutlanması” dileğinde bulundu. Haberal’ın ise Balbay ve Alan’a, tutuk lu milletvekili sorununun çözümünün parlamento da olması gerektiğini bildiklerini belirterek sorunun çözümü için parlamentoda ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti. Balbay ‘T ALAN: MUHALEFET BAŞTA HATA YAPTI CHP’lilerin ziyaret ettiği MHP’li Alan’ın, Balyoz kararının ardından milletvekiliğinin düşecek olmasının tartışıldığını belirterek “Ben anamdan milletvekili olarak doğmadım, o nedenle bu benim için önemli değil ama bana yapılan bu haksızlığı, hukuksuzluğu asla hak etmedim” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir zamanlar, “Teröristlerle kucaklaşıp öpüşen BDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılacağını” söylediğini anımsatan Alan, “Şimdi ne oldu, neden hâlâ adım atılmıyor? 2 BDP milletvekilinin dosyası Yargıtay’da. Teröristlere destek verenler bugün el üstünde tutuluyor. Şimdi milletvekili seçildim ama benim ömrüm teröristlerle savaşarak geçti. Benim gibi terörle mücadele eden vatanseverler, askerler burada rehin tutuluyor” görüşünü dile getirdi. Kendisinin suçlu olmadığını, suç işlemiş olsa bunu “mertçe” çıkıp söyleyebileceğini de belirten Alan, şöyle dedi: “Dünya tarihinde hiçbir siyasi dava adil olarak sonuçlanmamıştır. Bu dava da bir siyasi projedir. Bu proje Türk devletini yıkma, Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye projesidir. Bu projeye karşı engel olarak gördükleri herkesi de tasfiye ediyorlar. Onun için biz burada rehin tutuluyoruz.” Alan, bazı CHP’lilerin, MHP’nin dava süreçleriyle ilgili tutumuna ilişkin sorusu üzerine ise muhalefet partilerinin tümünü içeren bir sitemle yanıt verdi. Alan, milletvekili seçildiği 24. dönemin başında 3 muhalefet partisinin tutuklu milletvekilleri sorunu konusunda kararlı tavır koymadığını söyleyerek “Muhalefet partileri, başta bu konuda hata yaptığı için bugünlere geldik” değerlendirmesinde bulunmakla yetindi. Balbay’ın bilgisayarı TBMM gündeminde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Milletvekili Gürkut Acar, gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın soruşturma sürecinde el konulan, Ceza Muhakemesi Yasası’nın açık hükmüne karşın 4 yıldır iade edilmeyen bilgisayarını 2 önerge ile TBMM gündemine taşıdı. Acar, “Balbay’a yapılan kanun ve hukuk dışı bu uygulama ne zaman son bulacaktır” dedi. Balbay’ın avukatı Akın Atalay tarafından 2009 yılında yapılan başvurunun ardından, savcı Nihat Taşkın tarafından Emniyet’e talep yönünde yazı yazıldığını anımsatan Acar, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e Balbay’ın bilgisayarının neden iade edilmediğini sordu. Acar, “Bu yazının gereği neden yerine getirilmemiştir? Emniyet, savcıların yazısını görmezden mi gelmiştir? Savcılık bunun takibini neden yapmamıştır” dedi. Acar, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e de “Savcı tarafından yazılan yazının gereği neden yerine getirilmemiştir? Kanunun uygulanmasını engelleyen Emniyet personeli hakkında bugüne kadar ne işlem yapılmıştır? Ne sonuç alınmıştır?” sorularını yöneltti. argıtay bütün içtihatları hiçe saydı’ Ergenekon, Balyoz gibi siyasi davalar nedeniyle Türkiye’de “hukuk güvenliği sorunu” yaşandığına işaret eden Balbay, “Özel yetkili mahkemelerin nasıl çalıştığını yaşayarak gördük. Son tabloyu bunun devamı olarak görüyorum. Yargıtay, bütün içtihatları hiçe saymış görünüyor. Evrensel hukuk ilkeleri bir tarafa bırakılmıştır. Eskiden güvenlik denilince, can ve mal güvenliği anlaşılırdı. Şimdi hukuk güvenli ‘Y Başbuğ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle