19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 2013 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER ağlandıklarınız, sizin gelişme ve kalkınma politikalarınızı, teknolojinizi, yaşam tarzınızı falan etkiliyor mutlaka. Bu köşede sık sık yinelendiği gibi o alanlarda sizin de ilerleyip iddia sahibi olmaktan başka çareniz yoktur. Yalnız o alanlarda mı? Her alanda, “tam bağımsız” olabilmek için. Yoksa, başkalarınca sizin için belirlenen “model” içinde çırpınıp durursunuz. Nitekim, son zamanlarda “gelişmekte olan” ülkeler için Türkiye modelinden söz edilir oldu. Yani “ılımlı İslam”a bağlı kalarak o çerçeveyi pek aşmadan birazcık çağdaşlaşmak, biraz özgürlük, biraz sosyal devlet, biraz hukuk devleti olmak, biraz eşitlik ve sonuçta, doğrudan doğruya elektrikli işkence değil ama bitmez tükenmez hukuk uğraşlarında debelenmenin manevi işkencesi ve birinci sınıflığa yükselmeye layık görülmemiş bir Türkiye. Kabahat kimin? Ancak bu kadarı bize layık görülüp başkalarına “model” olarak gösterilse bile Kemalist Devrimi yapmış bir ülke olarak bununla yetinmek yakışmalı mı bize? Muhalefetimiz falanca partiye ya da iktidara değil de bu aşağılanmaya karşı olsa ve doğrudan doğruya böyle bir tepkiden kalkıp iktidara yürüyecek bir ana muhalefetten söz edilse daha doğru olmaz mı? B ‘Mudanya’ Antlaşması… AHMET GÜREL Latife Hanım Köşkü Müdürü Dünyasal Politika BİR toplumu ve ülkeyi yönetme mücadelesidir politika. Yani iktidar için yarışmak. Yakın zamanlara kadar politikamız ülke ve ulus adlarıyla yapılırdı; “Türk ulusu ve Türkiye” derdik, düşünce çerçevemiz belli olurdu. Sonra, düşüncemiz kıtalara ve bölgelere sıçradı; şimdi de dünyaya. Çünkü ulusunuzu ve bölgenizi yönlendirmek istiyorsanız, daha doğrusu böyle bir çerçevede etkili olup bölgeyi belli bir doğrultuya getirmeyi amaçlıyorsanız kimlerin ya da hangi toplum ve devletin dünya yönetiminde etkili olup hangi köşesini yönlendirdiğini bilmelisiniz ki o köşeyle ilişkilerinize kendi lehiniz ayarlayabilesiniz. ısacası, yakın tarihin son döneminde eski deyimle “dünya hâkimi” denen ya da öyle olmaya heveslenen devletler ortaya çıkmaya başladı. Bir ara, Cihan Harbi öncesinde ve sonrasında İngiltere ile Almanya gibi, şimdi de Amerika’yla Rusya ve Çin. Bilim ve teknolojideki sıçramalar ister istemez böyle bir sıralama yaratıyor. Bağlılıkla ve bağımlılıklar da. “B K üyük Taarruz” sonucunda İzmir’in Yunan işgalinden kurtarılmasıyla Türk ordusu Trakya ve İstanbul’a yöneldi. Aynı anda Türk ve İngiliz birlikleri çatışma noktasına geldiler. O sırada Gazi, İzmir’de Uşakizade köşkündedir. Köşk, başkomutanlık karargâhıdır. Yabancı devlet adamlarının biri gidip diğeri gelmektedir. 18 Eylül 1922 günü Fransız Yüksek Komiseri General Pelle, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın karargâhtaki konuğudur. Yapılan görüşmeleri Paris’in “Le Temps” gazetesi başyazarı şöyle yorumlar: “General Pelle ve Amiral Dumesnil’in İzmir’de Mustafa Kemal Paşa’yla buluşmaları, durumun aydınlığa kavuşmasına çok yardım etti. Çeşitli kaynaklardan alınan çelişkili haberlerin aksine, Mustafa Kemal Paşa görüşü nü değiştirmemiş. Misakı Milli’de belirtilen isteklere bağlı olduğu kanısına varıldı. Öte yandan Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal bir gerçekçi olduğu ve Doğu sorununa barışçı çözüm bulmaya çalıştığı anlaşıldı.” 23 Eylül 1922 günü, Başbakan Poincore’nin mesajını getiren Fransız devlet adamı Franklin Boullion köşke gelecektir. Boullion’un getirdiği mesajda, “Mudanya’da bir ateşkes toplantısı yapılması” önerilmektedir. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 29 Eylül 1922 günü “Müttefik” devletlere Mudanya ateşkes görüşmelerini kabul ettiğini bildirir. İnönü Savaşları ve Batı Cephesi’nin muzaffer komutanı İsmet Paşa’nın, 3 Ekim 1922 tarihinde başlayacak görüşmelerde TBMM hükümetini temsili kararlaştırılır. Fevzi ve Refet Paşalar da görüşme boyunca heyette yer alırlar. İngiltere’yi General Harrington, Fransa’yı General Charpy, İtalya’yı da General Mombelli’nin temsil ettiği Mudanya görüşmelerinde, ateşkesle doğrudan ilgili durumda bulunan Yunanlı delegeler, görüşmelere katılmayıp açık denizde bir İngiliz gemisinde beklemişlerdir. Generallere Mudanya görüşmelerinin ilk gününü İsmet Paşa şöyle anlatır: “Heyeti kabul ettim, masada yer gösterdim. Harrington’u sağıma aldım. Fransa temsilcisini karşıma, İtalyan generali de soluma oturttum. Fakat ben generallere yer gösterirken onlar biraz şaşırdılar. Meğer başkanlığı ve müzakereyi yönetmeyi, kendileri için düşünmekteymişler.” İsmet Paşa, ev sahibi durumunda müttefik devletler generallerine masada yer gösterince, toplantıya kimin başkanlık yapacağı kendiliğinden çözüme kavuşur. Zaman zaman gergin anların yaşandığı, hatta görüşmelerin kesilmesi tehlikesinin doğduğu safhalar yaşanır. İsmet Paşa’nın masaya yumruk attığı ve Türk ordusunun yeniden harekât hazırlıklarına giriştiği görüşmeler, 11 Ekim 1922 tarihinde uzlaşmayla sonuçlanır. Mudanya’da, TBMM siyasal bir zafer kazanmış ve Kurtuluş Savaşı fiilen sona ermiştir. İstanbul, Boğazlar, Doğu Trakya savaşsız kurtarılmıştır. İstanbul’un TBMM hükümetine bıra kılmasıyla Osmanlı devleti de başkentsiz kalmıştır. Böylece Türk yurdunun paylaşılması tasarıları sona ermiştir. 30 Ekim 1918 tarihinde “Mondros” Ateşkes Antlaşması’nın başlattığı yenilgi süreci, Mudanya’da geçerliliğini yitirmiştir. Türk tarafına Lozan’da “bir barış antlaşmasının yapılması” için öneride bulunulmuştur. Atatürk’ün deyişiyle “milletin makus talihini yenen” kader arkadaşı İsmet Paşa’nın Mudanya’daki bu başarısı, onun sadece bir asker olmayıp, iyi bir diplomat olduğunun da kanıtıdır. Osmanlı 1897 Savaşı’nda Yunanistan’a karşı galip gelmesine karşın, Batılı devletler masada Yunanistan sınırını hep büyütmüşlerdir. İlk de fa, emperyalist ülkelerin öncülüğünde Anadolu’ya çı kan Yunanistan, Anadolu’da 1212 gün kalmış ve Anadolu’nun her yanı kan gölü olmuştur. Bu kez, Mudanya’da müttefik işgalcilerin karşısında teslimiyetçi Osmanlı yerine küllerinden doğan TBMM ordularının komutanları vardır. Mudanya Ateşkes Antlaşması, emperyalist ülkeler karşısında verilen Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bize eşit koşullar sağlamıştır. Tam bağımsızlığı, “kayıtsız koşulsuz egemenlik” ilkesiyle elde etmenin büyük başarısıdır. İnönü, Mudanya’daki kazanımı, Lozan’da “yedi düvele” karşı sürdürerek, tarihteki onurlu yerini almıştır. Ateşkes Adaletsiz Toplum Hasta İnsan Gibidir! Adaletsiz toplum hasta insan gibidir: Her tarafı ağrır… Hiçbir tarafı doğru dürüst işlemez… Mutsuzdur! Doğru dürüst uyuyamaz… Doğru dürüst oturamaz… Doğru dürüst yürüyemez… Doğru dürüst yiyemez... Doğru dürüst içemez… Doğru dürüst düşünemez… Sağlıklı kararlar alamaz… Sorunları gittikçe büyür… Büyüyen sorunlar altında ezilir… Mutsuzluğu zamanla umutsuzluğa dönüşür! HHH Adaletsiz toplum, kimliğini yitirir… Adaletsiz toplum, bölünür… Adaletsiz toplum, önce anarşiye ve şiddete, sonra da diktaya teslim olur! HHH Hasta bir insan, lider değilse, bütün bir toplumu kolay etkileyemez, bozamaz, yozlaştıramaz… Adaletsiz bir toplum ise içinde yaşayan bütün insanları hasta eder! HHH Hasta insan, doktorlardan medet umar… Adaletsiz toplum, doktorları infaz eder! HHH Hasta insan ilaç alır iyileşmek için… Adaletsiz toplum şiddeti besler, adaletsizliği sürdürmek için! HHH Hastalığa yakalanmamak, sağlıklı olmak için, hareketli bir yaşam, sağlıklı beslenme, stresten uzak durma, tatmin edici insan ilişkileri ve mutluluk gereklidir… Şiddetten, terörden uzak, mutlu ve refah içinde yaşayan bir toplum olmak, laik ve çoğulcu çağdaş demokrasiyi işletmek için ise evrensel hukuk kurallarına uygun işleyen, tarafsız ve bağımsız bir adalet sistemine sahip olmak gerekir! HHH Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının güven içinde olmasını ve adil, demokratik bir toplumda yaşamasını istiyorum… Çok mu fazla şey bekliyorum 21. yüzyıl Türkiyesi’ndeki AKP iktidarından? Sonuç Bonus'a özel 36 taksit
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle