19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] PAZAR KONUĞU 9 Vesayet altındayız LEYLA TAVŞANOĞLU Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in makamındayım. Büyükerşen’le “Ne olacak bu kentsel dönüşümün hali?”ni konuşuyoruz. Büyükerşen, kentsel dönüşüm kisvesi altında, TOKİ eliyle büyük rantlar yaratıldığına dikkat çekiyor. Büyükerşen ayrıca AKP Hükümeti’nin cin fikir düzenlemeleri nedeniyle halkın seçtiği belediyelerin üzerinde atanmış memurlar olan valilerin ağır vesayetlerinin bulunduğunun da altını çiziyor. Kentsel Dönüşüm ve Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi konusundaki yasal düzenlemeler konusunda ne düşünüyorsunuz? Y.B. Kentsel dönüşüm deyimi bana göre doğru değil, ama kulağa hoş gelen bir sözcük. Çünkü şehirler ilk oluştukları tarihten bu yana sürekli gelişime, dolayısıyla dönüşüme uğramaktadırlar. Şehirler bazı dönemlerinde olumsuz dönüşümler de sergilemiştir. Özellikle şehirlere göçlerin yaşandığı dönemlerde gecekonduların, imar planı olmayan yerlerde ve hazine arazilerindeki ruhsatsız kaçak yapı kümelerinin oluşması, iktidarların seçim arifelerinde oy için imar affı çıkarmaları olumsuz dönüşüm ve gelişim örnekleridir. Hiçbir sosyal donatısı olmayan bu yerlerin, yaşanabilir, sağlıklı bir yerleşim düzenine kavuşturulması da şüphesiz belediyelerin görevidir. Ancak bu görev yapılırken salt imar ve finansman açısından değil, sosyolojik açıdan da düşünülmesi gerekir. Şunu demek istiyorum: Dönüşüm uygulanacak yerlerdeki mahalle sakinlerinin tercihleri, komşuluk ilişkileri, tarihi ve doğal varlıkların korunup fonksiyon değişiklik imkânlarının, sosyal donanım ihtiyaçlarının bir arada düşünülmesi gerekir. Finansman imkânlarının ise buna göre düşünülüp yaratılması icap eder. Bizde öyle olmadı mı? Y.B. Bizde maalesef yasal düzenlemelerin öyle olmadığı görülüyor. Hükümet 2010’da 5393 sayılı kanunun 73. maddesinde dönüşüm kararı ve uygulamasını büyükşehir belediye meclislerine verdi. Buna göre meclisler dönüşüme tabi tutulacak alanların hudutlarını belirleyecek ve oralarda yerleşmiş halkla birlikte verilecek karara göre planları hazırlayıp uygulamayı gerçekleştirecek finansman yöntemlerini harekete geçireceklerdi. Bu dönüşüm kararı yetkisinin tek istisnası, o alanda kamuya ait arazi ve yapı varsa belediyelerce alınan kararın geçerliliği için Bakanlar Kurulu tarafından onayı gerekiyordu. Bu konuda Ankara ve İstanbul belediyelerince hemen prosedür tamamlandı ve süratle Bakanlar Kurulu kararına bağlanıp devreye hızla TOKİ sokuldu. Planlar da TOKİ tarafından yapılıp, Kuzey Ankara’da, İstanbul’daki bölgelerde, örneğin Sulukule’de olduğu gibi, vatandaşlar yıllardır oturdukları semtten koparılarak başka yerlerdeki TOKİ konutlarından onlara daireler verildi. Ev ve arazilerin olduğu yerlere dikilen beton bloklar ise satışa çıkarıldı. Böylece yüksek rantlar oluşturulup, bu rantlar el değiştirdi. İşin sosyal koşulları ve semt halkının oylarına göre belirlenecek tercihleri ise bir tarafa bırakıldı. Yılmaz Büyükerşen AKP hükümetinin belediyeleri kıskaca aldığını söylüyor: Hüzün Ağacı... Yaşama korkunç ara sokaklardan varılmaz... Sun Axelsson dünyaya bakarken “Bakışın başkalarına ulaşması için, önce senin içinden geçmesi gerekli” der dizelerinde. Dosdoğru geçmelisin her şeyin içinden... Başka yolu yok! Korkunç acı çektirir insana... Bilinmez bir yalnızlığın içine sürükler, seni kıvrandırır. Birden gözlerinizi açtığınızda, düşten sonra yumruklarınızı sıktınız mı hiç? Bir çığlık, bir ayak sesi duydunuz mu? Çığlık çığlığa uyandığınız oldu mu? Güneydoğu’da askerliğini yapan Mehmetler, terhis olduklarında bir başka bakarlar dünyaya, insanlara... Analarına, babalarına, kardeşlerine, eşlerine ve çocuklarına... Her gece düşlerinde ölümleri görürler... Mermileri, akan kanı... Zalimliği acıdan daha iyi bilir bu toplum aslında... Korktuğu için bir şey diyemez, konuşmaz, susar. HHH Sevgi ve duygu, çocuklardan öğrenilir... Zalimlik, kendini iktidar olarak görenlerden, ırkçılardan... Yazar, duyguyu ve sevgiyi çocuklardan öğrendiğini yazarken bir şairin dizelerine takılı kalır gecenin karanlık sokaklarında: “Ama ölümü kendim kavradım... Bir gün ölümü, silah kılığına bürünmüş ölümü apaçık gördüm...” Tehdit ve gizemi bulduğumuz saatlerin içinde, dağların doruklarında bir karakolu düşünün... Yıldızlar yitip gitmiş. Dışarıda kar yağıyor... Ve bir çete baskını... Bir gün sonra haberlere kulak verin televizyonları izlerken... Ay yıldızlı bayrağımıza sarılı yedi sekiz tabut... Şehit cenazeleri... Tabutlara sarılıp gözyaşı döken çocuklar. Eşler, analar, babalar, kardeşler... HHH Bir sabah uyandığınızda, bir sevencenlik içinde olsa yüreğiniz. Size deseler ki: “Günaydın, güneşiniz olsun gönlünüzde!” Ne denli mutlu olursunuz! Gökkuşağının yedi rengi gibi. Başınızı kaldırıp göğe baksanız uzun uzun. Sonra bir şiir gelse aklınıza... “Bir bulut içindeyim anılar arasındayım. Çaldığım gerçeklik beni çağırıyor. Yokum ben burada. Rüzgârda dalgalanan uçuk renkli çamaşırlar gibi sözcükler duyuyor musunuz?” HHH Toplum olarak hep labirentleri kullandık, güneşi yüreğimizde saklamadık. Çünkü unutkan bir toplumduk! Barışı değil savaşı ister olduk! Eğer kan duracaksa, çocuklarımız ölmeyecekse barışa atılan her adımı desteklerim ben... 40 bin ölümüz var bizim... Gazimiz, çocuklarımız... Türk olsun, Kürt olsun ezilen insanlarımız... Demokratik hak ve özgürlükleri doyasıya yaşayabilmek, sermayeemek çelişkisini görebilmek, ayrımcılığı ortadan kaldırmak... Eğer üniter devlet çatısı altında olacaksa tüm bunlar, niye hâlâ kin, nefret ve intikam tohumlarını ekelim bu coğrafyaya... HHH Kurumuş bir ince dal değil yaşam... Kar değil, tipi değil, yağmur, fırtına, bora değil. Sevdanın, aşkın rengidir insan olan için... Sevgiyi ve duyguyu çocuklardan öğrenenler gibi... Bir tutkudur o! Zalimlik değil! Ve şair günün aydınlığını “ışık oldu bir gün her yanım” diye mırıldanırken gök kapanıyordu gri bir örtüyle... “Yalnızca yitirdiklerim üzerine yazabilirim, Hiçbir vakit sahip olmadığım şeyler üzerine. Suskunluk üzerine, bu sahip olmadığımız tek özgürlük.” Bir kahkahayla ödediğimiz yalnızlık... Ölümler, kıyımlar, gözyaşları. Bir çocuk duruyor kapının önünde... Bakışları kilitlenmiş, yüreği sımsıcak... Bitsin artık bu ölümler, akan kan, gözyaşı. Bakın hüzün ağacı bile gülümsedi! V asiler atanmış memur olan valiler, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bürokratlarıdır. Bizler seçilmiş yerel yönetimler olarak valiler olmadan doğrudan Başbakanlık’a başvuramayız. B akanlar Kurulu kanun hükmünde kararnameyle afet riski olduğuna karar verdiği yerlerde vatandaşın rızasını aramaksızın, onları başka yere taşıyıp evleri yıkarak, oralara yeni konutlar yaptırıp satma olanağına sahip oldu. TOKİ eliyle yüksek rant sağlanıyor Vatandaşın mutabakatına ağırlık veren ve büyükşehir belediyelerine tanınan kentsel dönüşüm yetkisi tamamen ve doğrudan Bakanlar Kurulu kararına bağlandı Ama yeni yapılarda afet riski de dikkate alınmış olmadı mı? Y.B. Afet riski konusu Van depremi sonrasında ortaya atıldı. 6306 sayılı Afet Riskli Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çıkarılarak, bu konuda, vatandaşın mutabakatına ağırlık veren, büyükşehir belediyelerine verilen dönüşüm kararı yetkisi tamamıyla ve doğrudan Bakanlar Kurulu kararına bağlandı. Bakanlar Kurulu afet riski olduğuna karar verdiği yerlerde vatandaşın rızasını aramaksızın, hatta karara karşı dava açma yetkisini bile ortadan kaldırarak, onları başka yerlere taşıyıp evleri yıkarak, oralara yeni konutlar yaptırıp satmak olanağına sahip oldu. Peki, siz Eskişehir Büyükşehir Belediyesi olarak dönüşüm kararı uygulaması yaptınız mı? Ya da Bakanlar Kurulu kararı ile alınmış Eskişehir için afet riskli bölge var mı? Y.B. Biz, Temmuz 2010’da 5393’ün değişik 73. maddesi uyarınca belediye meclisimizde on bir bölgede kentsel dönüşüm alanı kararı aldık. AKP’li üyeler oturuma katılmadı. On bir bölgeden üçünde kamu mülkleri olduğu için kararımızı Bakanlar Kurulu’nun onaylaması gerektiğinden, Başbakanlık’a gönderilmek üzere valiliğe yolladık. Valiliğin bununla ilgisi var mı? Y.B. Biliyorsunuz belediyeler halkın oyları ile seçilmiş yerel yönetimlerdir ama maalesef Türkiye’de var olduğu ileri sürülen demokrasi anlayışı nedeniyle belediyeler üzerinde atanmış memurların ağır vesayeti vardır. Vasiler atanmış memur olan Valiler, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü bürokratlarıdır. Bizler seçilmiş yerel yönetimler olarak, Başbakanlık’a, valiler olmadan doğrudan başvuramayız. Ancak onlar ve Bakanlık bürokratları uygun görürlerse bizim başvurularımızı Bakanlık ve Başbakanlık’a intikal ettirirler. İnanılır gibi değil ! Y.B. İnanın, inanmayın ama ne yazık ki öyle… Nitekim, bu durumun ibret verici bir örneğini de bu dönüşüm olayında yaşadık. Şöyle ki; Dönüşüm kararımızdan üçünü Bakanlar Kurulu kararına sevk için valiliğe yolladık dedim ya… Ama sayın vali kararımızı Bakanlığa yollamak yerine, idare mahkemesine, “Ben belediye meclisinin kararına karşıyım” diye iptal davası açtı. Allahtan idare mahkemesi “Sen meclis kararına karşı olamazsın. Kararı sevk etmen gerekir” diyerek davayı reddetti. Ayrıca il özel idaresinin aynı şekilde açtığı davayı da incelemeksizin reddetti. Neticede kararımızı İçişleri Bakanlığı’na gönderdiler. Ama bu sefer oyunun ikinci perdesinin sahneye konulduğunu gördük. Çünkü İçişleri Bakanlığı “Eskişehir Valiliği dönüşüm kararınıza karşı dava açacağı için dosyanız belediyenize iade edilmiştir” cevabını verdi. P O R T R E Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Eskişehir, 1936 doğumlu. Yükseköğrenimini Eskişehir iktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde yaptı. 1976’da mezun olduğu akademinin başkanlığına seçildi. 1982’de Anadolu Üniversitesi’nin rektörlüğüne getirildi. 1987’de aynı göreve tekrar seçildi. İki dönem Radyo Televizyon Yüksek Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. 1993’te RTÜK Kanunu’nun çıkmasıyla görevinden ayrıl dı. Türkiye’nin ilk Sinema ve Televizyon Okulu’nun kuruluşunu Eskişehir’de gerçekleştirdi. Anıtkabir Müzesi’nde Atatürk’ün birebir boyutlardaki balmumu mumya heykelini yaptı. 1999 ve 2004 seçimlerinde DSP’den Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na büyük oy çoğunluğuyla seçildi. DİSK önderliğindeki “Solda Birlik” toplantılarında ve diğer sol senaryolarda ismi sık sık geçti. Ecevit’in DSP Genel Başkanı olması için yaptığı teklifi geri çevirdi. Şubat 2011’de CHP’ye katıldı. AKP’li üyeler önümüzü kesti Olayın üçüncü perdesi de var mı? Y.B. Bu kez biz, bu iade hukuksuz diyerek idare mahkemesine başvurduk. Ancak anlattığım nedenlerle süreci geçirdiğimiz için davamıza ret kararı verildi. Biz de kararı temyiz ettik. Konu şimdi temyizde. Peki dönüşüm isteyen bir hükümet neden sizin dönüşüm yapmanızı istemiyor? Y.B. Çünkü Eskişehir Büyükşehir Belediyesi CHP’li, yani onlar ve bizler meselesi. AKP’li meclis üyeleri de örnek bir dönüşüm projesi ortaya koymakta başarılı olmamızı istemiyorlar. Peki AKP’li ilçe belediyesi bu konuda ne yapıyor? Y.B. AKP’li ilçe belediyesinin dönüşüm yapmak istediği Karapınar Mahallesi için mecliste hudut belirleme kararını aldık. Onlar için süreçler engelsiz ve takıntısız işledi ve TOKİ ile inşaatları devam ediyor. Onlar ve bizler ayrımı var Sizde afet riskli bölge yok mu? Y.B. Var. Porsuk Çayı’nın yıllardan beri bazı kısımlarını sıvılaştırdığı Mustafakemalpaşa bölgesi gerçekten risk taşıyor. Bu kısımda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Eskişehir Müdürlüğü ile uzunca zaman alan ortak bir çalışma yaptık. Bütün deneyler, raporlar bilimsel olarak hazırlandı ve bakanlığa yollandı. Bu bölge hükümetçe de öncelikli ilan edildiği için şimdilik bir engelleme beklemiyoruz. Ancak bu sefer de AKP’li ilçe belediyesi, kendi bölgesinde afet riski olmayan, sağlam zeminli ve rantı yüksek Gündoğdu bölgesi için bir oldubitti Bakanlar Kurulu kararı ile bizim projenin önüne geçmek istiyor. Bakalım bu konuda da “onlar ve bizler” ayrımı yapılacak mı? Bekleyip göreceğiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle