19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA İNCELEME 7 Dokuz Umde’nin bize anlattıkları okuz Umde (dokuz ilke), Gazi Mustafa Kemal’in, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti Reisi imzasıyla 8 Nisan 1923 tarihinde yayımladığı ve yeni kurulacak Halk Fırkası’nın programı niteliğindeki bildirgede açıklanmış olan ilkelerdir. Bu dokuz ilke, gerek Türk devriminin özelliğini ve ideolojisini, gerekse daha sonra 11 Eylül 1923 tarihinde kurulan Halk Fırkası’nın (daha sonraki isimleriyle Cumhuriyet Halk Fırkası ve Cumhuriyet Halk Partisi) kuruluştaki niteliğini açık olarak göstermektedir. Buyrun Size Müstehcen! (Tüm sansürcülere ithaf edilmiştir.) Sizin derdiniz ne? Bu ülkeye sürekli zarar vermek mi? Ne kadar da ahlaklısınız, sırça köşklerde yetişmiş, hayatınızda tek bir küfür etmemiş, ne kadar da düzgün bir insansınız. Tüh tüh maşallah. Ama bu köşenin yazarı, şırça köşklerde değil, bu ülkenin her yerinde dolaşıp durur, ülkenin argo edebiyatını pek iyi bilir. Şimdi size müstehcen bazı görüntüler sunacak. Aman aman siz gözlerinizi kapayıp, kulaklarınızı tıkayın… Ya da Başbakanımıza yaranmak için beni de ihbar edin! Herkese açık bir halk plajındayız. Uzun şortunu giymiş, orta yaşlı adam etrafındaki kadınları (kızına, karısına, kız kardeşine haşema giyin diye emretmiş) kendi namusundan pek bir emin, çevredeki mayolu kadınları, kızları resmen dikizliyor. Eli sürekli organında. Devamında adam öyle bir kızışıyor ki, kendini koşarak serin sulara atıyor. Devam ediyoruz, siz gözlerinizi, kulaklarınız tıkamaya devam edin. İki genç bir kafede sohbet ediyorlar. “Anan avradım olsun, karıya bir koydum!” “A… koyduğum lan, doğru mu?” “Anam avradım olsun, dedim ya kardeşim.” Ufaktan günlük bir konuşma. Küçücük 1314 yaşlarında bir kız, çarşafları kirli bir yatakta yüzükoyun yatıyor. Kızın bulunduğu odanın kapısı önünde, her yaştan, her meslekten adam sıraya girmiş, heyecanla odaya girme sırasının kendilerine gelmesini bekliyorlar. Biri ötekine diyor ki: “Kız bakireymiş, arkadan yapacakmışız.” “E, her keyfin bir zorluğu olur.” “Yok yahu, benim bu türlü ilk olacak.” Utanmayın utanmayın! Arkası var. 1213 yaşındaki kızların pazara çıkarıldığı bir kapalı yerdeyiz. Kızlar utangaç, öyle yere bakıyorlar. Satılar ellerinde kızlarının fiyatlarını gösteren kâğıtlarla dolaşıp duruyorlar. Alıcılar, kızların beş katı yaşlı adamlardan oluşuyor. Satıcıları çağırıp kıran kırana pazarlık ediyorlar. Adamlardan biri satıcılardan birine yaklaşıyor. “Duydum ki, sende bir ilaç varmış, yani şey…” Satıcı: “Kaldıran mı?” “Ya evet…” “Derde bak. Sen benim küçük kızı al, ilaç benden sana bedava.” “Sağol kardeşim, bu iyiliğini hiç unutmayacağım.” Önümde iki genç kız yürüyor. Başlarını son moda ipek eşaplarla bir güzel örtmüşler. Kotları daracık. Parmakları kırmızı ojeli ayaklarına en az yirmi pot topuklu ayakkabı. Önlerine geçiyorum. Kirpikleri takma, yüzleri az sonra bir gece kulübünde sahne alacakmışlarcasına boyalı. Geçip gidiyorum. Aile meclisi karar vermiş, kız gebe, bağırarak ağlayarak, kendisine tecavüz edenin amcası olduğunu söylüyor. Kızın sözlerini ne anne duyuyor, ne baba, ne orada bulunan amca, ne küçük erkek kardeşi… Karar alınıyor, kız öldürülecek. Amca, “Babasıyla benim yaşım büyük, bu cinayeti kardeşi işlemeli. Çünkü o daha 16’sına yeni bastı. Az bir cezayla çıkar” diyor. Aile, amcaya minnetle bakıyor, iyi bir akıl yürüttü. Aileyi kurtardı. Sonra küçük kardeşin eline bir silah veriliyor, ardından silahı nasıl kullanacağı öğretiliyor ve kardeş içeri girip, silahı ablasına boşaltıyor. Kurşun sesleri kesildiğinde baba ve amca birbirlerini tebrik ediyorlar. Kızlardan biri diğerine soruyor: “Parayı tekrar say, tamam değil mi?” Öteki yanıt veriyor: “Tamam iki kere saydım. İki bin beş yüz tamam” “Kız bu kadar parayı nasıl buldun?” “Allah beni affetsin, annemin köşeye koyduklarından aldım.” “Hadi artık gidelim.” Kızlar yola koyuluyorlar, doktorun muayenehanesine geldiklerinde parayı bulan soruyor: “Eminsin değil mi? Eskisi gibi olacak.” Öteki yanıtlıyor: “Kızım ben diktirdim, ilk gece kan geliyor ya, adam yuttu.” “Sahi, yuttu mu?” Ben burada kesiyorum, çünkü aklıma öyle müstehcenlikler geliyor ki, gazetemi zora sokmak istemem. Ahlak budalalarına duyurulur. D Dokuz Umde’de neler vardı? Gazi Mustafa Kemal, bildirgenin girişinde, halk hâkimiyeti, yenileşme ve maddi ve manevi gelişme esaslarına dayanan ayrıntılı yeni fırka programının daha sonra açıklanacağını, fakat dokuz umdenin, yeni yapılacak TBMM seçimlerinde Meclis’teki Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu’nun seçimdeki ilkeleri olacağını duyurmaktadır. Daha sonra dokuz ilkenin neler olduğu açıklanmaktadır. Bildirgede yer alan birinci ilke, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesidir. Yönetim metodu, halkın kendini bizzat ve gerçekten yönetmesi esasına dayalıdır. Milletin yegâne ve gerçek temsilcisi de TBMM’dir. İkinci ilke, saltanatın kaldırılmış olduğunu ve artık egemen gücün TBMM’nin manevi kişiliğinde bulunduğunu belirtir. Bu ilkeye göre Hilafet makamının dayanağı da TBMM’dir. Üçüncü ilke, ülkede huzur ve güvenliğin korunmasının en büyük görev olduğunu söyler. Dördüncü ilke, mahkemelerin seri bir şekilde adalet dağıtmalarının sağlanacağını ve kanunların milli ihtiyaçlara ve hukuk bilimine bağlı olarak yeniden geliştirileceği ve tamamlanacağını açıklar. Beşinci ilkede, 10 madde halinde, aşar vergisinin düzeltileceği; Tütün ziraat ve ticaretinin ulusun azami çıkarı doğrultusunda yürümesi için önlemler alınacağı; mali kurumların çiftçilere, sanayicilere ve tüccarlara kredi verebilecek şekilde düzenleneceği; Ziraat Bankası’nın sermayesinin artırılacağı ve çiftçilere daha kolay ve fazla yardım etmesinin sağlanacağı, çiftçiler için bol miktarda ziraat makinesi ithal edileceği ve bu makinelerin kolaylıkla onların kullanımına sunulacağı; Hammaddesi ülkemizde bulunan ürünlerin ülkemizde üretilmesi için koruma, teşvik ve ödüllendirme yoluna gidileceği; Acil bir ihtiyaç olan demiryolları için hemen girişimlere başlanacağı; İlköğretimin birleştirileceği, bütün okulların ihtiyaçlarımıza ve modern esaslara uygun olacağı ve öğretmenlerle öğretim üyelerinin yükselmesinin ve geçim koşullarının iyileştirilmesinin sağlanacağı ve ayrıca uygun araçlarla halkın aydınlanmasına ve eğitimine girişileceği; Genel sağlığa ve sosyal yardıma ait kurumların iyileştirileceği, çoğaltılacağı ve bu kurumların çalışanlarını da koruyacak kanunların çıkarılacağı; Ormanlardan bilimsel gelişmelere uygun biçimde yararlanılacağı, madenlerin en faydalı şekilde işletileceği ve hayvanların ıslahını ve çoğalmasını sağlayacak esasların getirileceği belirtilmektedir. Altıncı ilke, askerlik süresinin kısaltılmasının ve ayrıca okuyup yazma bilenlerin ve askerdeyken oku yup yazma öğrenenlerin askerlik sürelerinin de kısaltılmasının ve ordu mensuplarının refahının sağlanmasının gerekli olduğunu belirtir. Yedinci ilkede, yedek subayların geleceklerinin kendilerine ve ülkeye en yararlı olacak şekilde hazırlanmasının esaslı bir hedef olduğu, malul askerlerin, emeklilerin, dul ve yetimlerin zor durumda kalmalarını engelleyecek önlemlerin alınacağı belirtilmektedir. Sekizinci ilkeye göre halkla ilgili işlerin en hızlı biçimde sonuçlandırılması için çalışkan, yetkin ve doğru işleyen bir memur hiyerarşisinin, büyük bir düzen içinde ve kanunlara bağlı olarak kurulması sağlanacak, bütün memurlar bu bakış açısıyla olgunlaştırılacak ve ayrıca bütün memuriyet kademeleri daima teftiş ve denetlemeye tabi olacaktır. Dokuzuncu ilkeye göre de harap durumdaki ülkenin hızla kalkınması için inşaat ve tamirat amacıyla şirketlerin kurulmasını sağlayacak veya özendirecek ve özel teşebbüsleri de koruyacak hükümler getirilecektir. Ayrıca ulusal, ekonomik ve idari bağımsızlığın kesinlikle korunması koşuluyla barışın sağlanmasına çalışılacaktır. lece toplumsal demokrasinin bazı bölümlerinin geliştirilmesine yöneliktir. Diğer beş maddede ise halkın eğitiminin ve sağlık koşullarının düzeltilmesiyle ilgili yine hem demokratik hem de modern bir yaklaşım görülmektedir. Ayrıca ülke kaynaklarının bilimsel bir biçimde değerlendirileceği ve teknolojik altyapının geliştirileceği vaat edilmektedir. Altıncı, yedinci ve sekizinci ilkeler de benzer bir biçimde çeşitli sosyal grupların durumlarının iyileştirilmesi ve aynı zamanda da demokrasinin inşasında önemli olan bürokratik yapının modernleştirilmesi ve bu yapıyı denetleme mekanizmasının kurulması ile ilgilidir. Dokuzuncu ilkede ise ülkenin maddi ve ekonomik bakımdan hızla kalkınabilmesi için devlet yatırımlarının özel girişimlerin özendirilmesiyle birlikte gideceği bildirilmektedir. Dokuz Umde’den yansıyanlar Dokuz Umde çok çeşitli açılardan eleştirilebilir ve değerlendirilebilir. Öncelikle, bu programda eksik kalmış görünen yönlere bakılabilir. Örneğin işçilerin haklarından ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinden söz edilmemekte, toprak devrimi veya reformu programda yer almamakta ve genel, eşit ve tek dereceli seçim gündemde görün Umdelerin anlamı Görüldüğü gibi, birinci ilke, bir Cumhuriyet rejiminin temel niteliğini belirlemektedir. Gerçekte bu bildirge ile yönetim sisteminin Cum toprak sahiplerinin çok büyük bölümü, milli kurtuluş savaşına destek vermişlerdi. Daha sonra da bunların bir bölümü ya devlet iktidarında bizzat yer aldılar ya da yeni yönetimi desteklediler. Bizim devrimimizde büyük toprak sahiplerinin tasfiyesi ancak iki koşulda mümkün olabilirdi; ya büyük toprak sahipleri milli savaşa karşı direnmiş olurlardı ve buna rağmen sağlanacak olan milli zafer onların varlıklarının da sonu anlamına gelirdi ya da örneğin Çarlık Rusyası’nda olduğu gibi, devrimden önce, özellikle yoksul köylülerin büyük toprak sahiplerine karşı bir siyasi mücadelesi gelişmiş olurdu ve bu mücadele hiç olmazsa toprak sahiplerinin güçlerinin kısmen de olsa geriletilmesine yol açabilirdi. Her iki durum da bizde olmadı. Fakat toprak meselesi daha sonra ülkemizde hep önemini hissettirdi, sonraki büyük sorunların kaynağı oldu ve zaman zaman da politik gündemin konusu haline geldi. Toprak reformu girişimleri de bir çözüm yolu olamadı. Çünkü hem politik arenadaki güçlerini koruyan toprak sahipleri bu tür girişimleri sonuçsuz bırakmayı başardılar, hem de zaten bu sorunu barışçıl bir biçimde çözmek isteyen politik güçler, böyle büyük bir mali yükü göze alacak durumda olamadılar. Gazi Mustafa Kemal’in, genel, eşit ve tek dereceli seçim sisteminin kurulması da dahil olmak üzere bu sorunların çözümünü daha uygun bir ortama ertelediği anlaşılmaktadır. Dokuz Umde’nin kaynağı Dokuz Umde’nin, Cumhuriyet ve demokrasi teorisinin, ülkemizin çok özgün tarihsel koşullarına uygulanmasının bir ürünü olduğu açık olarak gözükmektedir. Bu bildirge, Cumhuriyet ve demokrasinin, mevcut koşullardaki en mümkün sonucunu bize vermektedir. Öte yandan bizim devrimimizdeki demokrasi ve Cumhuriyet, özellikle 19. yüzyıl Avrupası’nda olduğu gibi işçilerin ve diğer halk sınıflarının ideolojik ve siyasi mücadelelerinin etkisiyle değil, başta JeanJacques Rousseau olmak üzere birçok düşünürün cumhuriyet ve demokrasi öğretilerinin yönetici zümre üzerindeki etkisiyle biçimlenmiştir. Dolayısıyla kapsamındaki ulusal birlik öğesi, diğer ülke demokrasilerine göre daha fazla olmuştur. Gazi Mustafa Kemal imzalı Dokuz Umde, Türk devriminin niteliğini anlamak bakımından, Altı Ok simgesinden daha aydınlatıcıdır. huriyet olduğu ve olacağı, ilanından altı ay önce bir seçim bildirgesinde ortaya koyulmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla bu ilke, Cumhuriyetin tartışılmadan ilan edildiğini ileri sürenlerin görüşlerini de çürütmektedir. İkinci ve üçüncü ilkeler, ülkenin çok özgün koşullarıyla ilgilidir. Dördüncü ilke, artık modern hukukun geçerli olacağını bildiren demokratik bir ilkedir. Beşinci ilkenin on maddesinden beşi, üretici halkın yaşam koşullarını kolaylaştırmaya ve böy memektedir. Dokuz Umde’de en önemli eksiklikler olarak bunların göze çarptığını söyleyebiliriz. Fakat bu eksiklikler gerçekte Türk devriminin özgün koşulları ile ilgilidir. 1923 Türkiyesi’nde işçiler genel nüfusun çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır ve sosyal ve siyasi yaşamda etkisini hissettirecek bir güce sahip değildir. Toprak meselesinin bildirgede yer bulmaması ise devrimimizin en özgün niteliklerinden birisiyle ilgilidir. Çünkü büyük Gerekçeli karar nerede? Balyoz Davası kapsamında tutuklanan asker yakınları tarafından kurulan Vardiya Bizde Platformu’nun her hafta düzenlediği “Sessiz Çığlık” eylemi dün de devam etti. “Çığlık” maskeleri takan komutan yakınları “Gerekçeli karar nerede?, Hüküm 16 sene, gerekçe yok” dedi. Beşiktaş Meydanı’nda toplanan platform üyelerine Odatv davasında tutuksuz yargılanan Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ile sanatçı Suzan Aksoy da destek verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle