19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2013 PAZAR 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun K K K K Y Y B Y B B 4 4 4 4 8 5 7 4 7 8 HABERLER TÜRKİYE Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sivas Antalya Y Y B K K K Y 7 6 3 2 3 0 12 Adana Mersin Erzurum Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y K Y Y Y Y Y Y K 13 14 4 5 7 5 4 2 2 3 Oslo PB 0 Helsinki B 2 Stockholm B 1 Londra B 10 AmsterdamB 10 Brüksel Y 9 Paris Y 9 Bonn Y 8 Münih Y 6 Berlin Y 8 DIŞ MERKEZLER Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Y B Y K K B Y 5 13 6 4 3 15 12 Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Tahran PB Y A PB PB PB Y Y Y B 6 4 10 4 7 4 7 17 11 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK DENİZ FENERİ SAVCILARININ BERAAT ETTİĞİ DAVANIN GEREKÇELİ KARARI TAMAMLANDI GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ? Baştarafı 1. Sayfada görüşmeler yapılıyor. Kimi gazetelere göre görüşmelerin öncelikli hedefi; PKK’nin silah bırakmasını sağlamak. Silahların gölgesinde barış görüşmeleri yapılamayacağına inandığını söyleyen “Önder Apo” bu amacı destekliyor. Gazeteler, Kandil’de yerleşik örgütün şeflerinden, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın Kürt Haber Ajansı’na verdiği demeci değişik biçimlerde yansıtıyor. Kimileri, Karayılan’ın “Gündemimizde silah bırakmak yok. Ortadoğu karışık, biz niye silah bırakalım?” dediğini ön plana çıkarıyor. İmralı sürecinin baltalanmasını istemeyen kimileri ise Karayalan’ın silah bırakmaya karşı çıkan söylemlerine, haberlerinde yer vermiyor. Çok satan gazete ise “1984’ten beri devam eden terörün sonu geliyor” diyor manşetinde. Kimileri de gelişmeleri, PKK’nin Türkiye sınırları içinde “güçlerini” mayıs ayında Kandil’e çekmeye başlayacağını iddia eden başlıklarla yansıtıyor. Medyadaki iyimser haberlerin yanı sıra kimileri de hükümete (devlete) silahların susmasına karşılık Öcalan’ın olası dayatmalarına haberlerde öncelik veriyor. Örneğin, “basında güven” sloganı ile yayın yaşamını sürdüren bir gazetemiz, manşetinde BDP milletvekilleriyle yaptığı söyleşide Öcalan’ın “süreci bir ‘yol temizliğine’ benzettiğini” duyuruyor ve “3 ayak üzerinde şekillenecek çözüm arayışlarının ayrıntılarını” açıklıyor. ??? Yanıt arayan bir soru dikkat çekiyor: “PKK silah bırakacak, karşılığında ne alacak?” “Yol temizliğini” manşet yapan gazeteye göre: “PKK’ye silah bıraktıracak gelişmelerin büyük bölümü yasa değişikliği gerektiriyor. (Resmi ağızların PKK’nin yurtiçindeki siyasal yapısı olduğunu açıkladığı) KCK’li yüzlerce tutuklunun serbest bırakılmasını sağlayacak düzenlenme ilk sırada. Terör tanımı, seçim barajı, Hazine yardımı ve vatandaşlık tanımı gibi talepler de masada...” Ya partiler? AKP hükümetinin teslim bayrağı çektiğini ilan eden MHP dışındaki partiler (örgütle pazarlığın ilk aşaması) İmralı sürecine olumlu gözle bakıyor. CHP, görüşmelerin “şeffaf” olması kaydıyla Öcalan sürecine karşı değil. Öcalan’la görüşmelerin, hele kimi duyarlı konularda pazarlık yapılmakta olduğu bilincinin kamuoyunda yerleşmesinden kaygılanan AKP, süreci şöyle yorumluyor: “Süreç, terörle mücadelenin üç dört ayağından biri; fazla abartmamak gerek!” ??? Dünden bu haftaya sarkan genel manzarayı özetlersek: Medyada haberler karmakarışık. Birinin verdiği haberi diğeri ya doğrulamıyor. Ya da başka açılardan yorumlanacak haberler veriyor. Medyanın da, siyaset dünyasının da, tabii insanların da kafası karışık!.. Oysa insanların kafasını karıştıran, çözümleyemedikleri başka sorunlar da gündemde. Zam üstüne zam… Memur, işçi, asgari ücretle çalışan zar zor geçiniyor. Haklı eleştiriler, yaşam sıkıntıları… Toplumsal protestolar umurunda değil Başbakan’ın. Özel uçağından inip helikoptere biniyor, dağ bayır geziyor. Şu fıkra halkı da Başbakan’ı da özetliyor: Geri kalmış bir ülkenin Yüce Başkanı’nın adamlarıyla bindiği helikopter, yolu olmayan bir köyün meydanına iner. Yüce Başkan’ı aralarında gören köylü sevinç içinde. TV kameraları çekim yapmakta. Yüce Başkan, köyün en yaşlı adamını yanına çağırır; “Bak” der, “TV’ler senin de benim de seslerimizi naklediyor. Hadi sen de bir şeyler söyle”... Yaşlı adam ürkek. Sorar ülkenin Yüce Başkanı’na: “Bu aletten konuşursam beni ülkenin başka yerlerinden de duyacaklar mı?” Yüce Başkan güler; “Yalnız sesini değil, seni de görecekler” der. Köylü: “Yani şimdi beni İngiltere’den, Amerika’dan, Fransa’dan hem seyredecek hem de işitecekler?” “Elbette” der Yüce Başkan. Yaşlı köylü mikrofonu alır, kameraya yaklaşır ve olanca gücüye bağırır: “Yetişin, imdaattt!” ??? Ülkemizde köyden kentlere bu ve benzeri ortak çığlık ne zaman? ‘Sahtecilik gerçekleşmedi’ İLHAN TAŞCI ? Baştarafı 1. Sayfada bölümünün ilk günüdür. Hapiste bu iki söz bir başka anlam kazanır. Daha da keskinleşir, sertleşir. Demire, betona bürünür. Sabah çok kalabalık başlar. Yaşama dair tüm hisler senden önce uyanmıştır. Bazıları rüyandan çıkıp başucuna oturur. Uykunun nöbet değişimcisidir çoğu, gözkapaklarının hemen kıyısını tutmuştur. Açtığın an önüne düşer. Beynindekiler sen uyurken de yol almış gibidir, sabahın köründe yetişmeye çalışırsın. Kalbindekiler vücut ısısının bir parçasıdır. Sevgi, özlem, hasret, kavuşma, üretme, sevinç, hüzün, burukluk, gülümseme... Bütün bunlarla birlikte uyanırsın. ??? Hissettiğin her şey bir yol ayrımı yaratır içinde. Gitsen de gitmesen de o yolların tümü içine çıkar. Bazen birleşir, koca bir bulvar olur. Hisler o bulvarın içinde renk renktir. Gün, bütün bunların üstüne doğar. Güneşin doğumunu görmesen de, o ışığıyla yapmıştır yapacağını. Kalabalık, yeni bir gün başlar hisler bulvarında. Kalabalığın içindeki her şey senden bir parçadır. Bütün bu hisleri yaşama dair kılıp, güne başlamalısın, yaşamaya başlamalısın. Hapiste, siftahsız sabah yoktur. Siftahı ne zaman hangi hisle yaptığın bile karışır birbirine. Belki uyanmadan az önce yapmıştın. Hapiste yalnızlık çok kalabalıktır. Hazır seni senle bulmuşken, ben de beni sana getirecektim der pek çok his, yanındakilere aldırmadan. Bir anda onlarca karışım çıkar ortaya. Hasret dikenleriyle dolu kavuşma gülleri, üretme sevinciyle dolu sayfaların arasındaki boş paylaşma alanları, acı damlayan çeşmenin yanındaki bal petekleri... Kütüphane bahçeleriyle dolu bir ormana açılır hisler bulvarı. Orası da içindeki uzaydan sabahla birlikte aydınlanmış bir bölümdür. Hapiste dört mevsimin sırası yoktur. Kış terletir. Kimi hisler sarar dört yanını, ani bir iklim değişikliği yaratır. Onların tümünü sırtına alıp geleceğe koşmak istersin. Koşarsın, koşarsın, çok yol alırsın, içinde her şey değişir. Bir tek zaman değişmemiştir. Oysa mevsim yazdır ve kar yağmaktadır. Gün olur, 24 saate dört mevsim değil, ömür sığar. Hapiste kimi sabahlar bütün hislerin üzerine sisler çöker. Bayram sabahları, yılbaşı sabahları, özel yıldönümü sabahları... Böylesi sabahlarda yapmam gereken tek şey, geçmesini beklemektir. Sisin kalkmasını beklemektir. Tıpkı doğadaki gibi. Sisi bir kar gibi kürüyüp yolun kıyısına alabilir misin? Hayır. O zaman sis lambalarını yakıp usul usul ilerleyeceksin. Hapiste sis lambası satmazlar, kalbinin hemen üstünde doğuştan vardır. Düğmesi de avucun içinde bir yerdedir. ??? Hapiste sabahları 80 gözlü demir parmaklıkla örülü hücre penceresinde süzülen ışık ne kadar gerçekse, işte yaşam da o kadar gerçektir. O ışık, pencerenin önüne gelene dek ne kadar yol almışsa senin de yaşama o kadar borcun var demektir. O borcu ödemen gerekir. Hapiste sabah, kocaman bir yaşam koyar önüne. Bundan ne istiyorsan onu üret. Tek borcun, üretmek. Bütün hisler üretime dahildir. Sevgiyi üretmekten kitap üretmeye kadar bütün bereketlere açık koca bir yaşam tarlası getirir sabah. Acısı da yerindedir. Sabah çok kalabalıktır hapiste. İnen, kalkan birbirine karışır. Kontrol kulesinin sözü geçmez o pistte. ANKARA Deniz Feneri soruşturmasını yürütürken haklarında “görevi kötüye kullanma ve sahtecilik” suçlamasıyla dava açılan savcı Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren ve Mehmet Tamöz’ün beraatına karar veren Yargıtay 11. Ceza Dairesi gerekçeli kararını tamamladı. Gerekçeli kararda, Deniz Feneri sanıklarının şirketlerine tedbir konulması için bir bölümü kapatılarak tapuya gönderilen evrakın “resmi belge” niteliği taşımadığına işaret edilirken, “Onaysız fotokopi huku ken sonuç doğurmaya elverişli bir belge niteliğinde olmadığından olayda belgede sahtecilik suçu gerçekleşmemiştir” denildi. “Yüzyılın soygunu” olarak nitelendirilen Deniz Feneri davasının 16 Ocak’taki ilk duruşmasına sayılı gün kalırken, olayı ortaya çıkaran savcıların yargılanıp beraat ettiği dosyanın gerekçeli kararı bile belli oldu. Fotokopiden ibaret “Resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla ilgili olarak kararda, “Olay ışığında, sanık Nadi Türkaslan tarafından kararın aslında hiçbir değişiklik yapılmadan oluşturulan, (tapuya) onaysız gönderilen evrakın fotokopiden ibaret olduğu anlaşılmıştır” değerlendirmesi yapıldı. Onaysız fotokopi olarak oluşturulmuş bir metne, kamunun itimat etmediği anlatılan gerekçeli kararda, yapılan iş lemin sahtecilik olamayacağı anlatıldı. Kararda, “Somut olayda sanığın mahkeme kararının orijinaline dokunmaksızın fotokopisini çekip daha sonra çektiği bu fotokopi üzerinde b ve c bentlerini kapatmak suretiyle yeniden elde ettiği onaysız fotokopi hukuken sonuç doğurmaya elverişli bir belge niteliğinde olmadığından olayda belgede sahtecilik suçu gerçekleşmemiştir” denildi. ‘Menfaat gerekir’ Görevi kötüye kullanma suçu yönünden yapılan irdelemede ise “Görevi kötüye kullanmak suçunun oluşabilmesi için kamu görevlisinin görevinin gereklerine kasten aykırı davranması yanında bu davranış nedeniyle kişilerin mağduriyetinin, kamunun zararının ya da kişilere sağlanmış haksız bir menfaatin bulunması gerekir” denildi. MEB okul binalarının tadilatını da ihaleyle belirlenen şirketlere devredecek Eğitimde özel sektör dönemi SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Kentin değerli arazilerindeki okulları şirketler tarafından kent dışında yapılacak eğitim kampuslarına taşımayı planlayan MEB, kent içinde kalan okul binalarının onarımı, bakımı ve yenilenmesi işlerini de piyasaya açıyor. MEB, ihale ile belirlenecek şirkete; bakımonarım masrafları karşılığında “otopark, kantin, öğretmenevi, konferans ve kültür merkezi, gençlik merkezi, restoran” gibi eğitimöğretim verilmeyen alanların işletme hakkını devredecek. İhale, pazarlık veya doğrudan kiralama yönetmeleri ile de yapılabilecek. MEB, okul binaları ile ilgili köklü değişikliklere imza atmaya hazırlanıyor. Bir taraftan, kent merkezinde değerli araziler üzerinde bulunan okulları, kent dışında 49 yıllık kira bedelleri karşılığında özel şirketlere yaptırarak eğitim kampuslarına taşımak için geniş çaplı hazırlık yapan MEB, kent içinde kalacak okullar için de plan yapıyor. EğitimSen’den alınan bilgiye göre, MEB İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı’nın çalışması, kent içinde kalan; bakım, onarım ve yenilenme çalışmalarının yapılması gereken okulların ihale ile belirlenecek şirketlere bırakılmasını öngörüyor. Plana göre özel şirket; bakım, onarım ve yenileme işlemi karşılığında okullarda eğitim öğ retim hizmetinin verilmediği alanların işletme hakkını devralacak. Öğretmenlerden serbest kıyafet yorumu: Okullar devrediliyor Plana göre MEB, her öğretim derecesindeki yapıları şirketlere devredebilecek. Ayrıca, “öğrenci pansiyonları, atölyeler, çok amaçlı salonlar, açık ve kapalı spor salonları, rehberlik araştırma merkezleri, rasathane ve hatta tek tek sınıflar”ın tadilat işleri bile şirketlere yaptırılabilecek. İnşaat ve Emlak Grup Başkanlığı’nın çalışmasına göre MEB, tadilat işlerini üstlenecek şirkete masrafları karşılığında “Otopark, kantin, kapalı ve açık yüzme havuzu, öğretmenevi, konferans ve kültür merkezi, sanat merkezi, sanat uygulama atölyeleri, bilim merkezi, deney ve gözlemevi, gençlik merkezi, tiyatro ve sinema salonları” gibi sınıf hariç tüm eğitim öğretim alanlarının işletmesini verecek. Yani okulun onarımını üstlenecek şirket, para getirecek tüm alanlardan rant elde edecek. Projede ihaleyi kazanan şirket, onarımını yapacağı okula ek bina da inşa edebilecek. Ayrıca şirket, hem ek binanın hem de mevcut binanın “malzeme, techizat, mefruşat, eğitim öğretim donanımı, alet, eğitim araç ve gereçlerinin temini ve bakım onarımından da” sorumlu olacak. ‘Okullar podyuma dönecek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk EğitimSen, Milli Eğitim Bakanlığı’nın yeni kılık kıyafet düzenine ilişkin 8 bin 577 öğretmenle anket çalışması gerçekleştirdi. Ankete göre öğretmenlerin yüzde 66.3’ü serbest kıyafet uygulaması ile birlikte okulların podyuma döneceğini, yüzde 67.2’si okullarda marka yarışının başlayacağını, yüzde 68.4’ü çocukların ailelerinin ekonomik durumunu sorgulamaya başlayacağını, yüzde 73.6’sı ise okullarda güvenlik açığının daha da artacağını ve sigara, uyuşturucu, alkol gibi zararlı maddelerin okullara girişinin kolaylaşacağını düşünüyor. Öğretmenlerin yüzde 66.3’ü okul formalarının okullarda disiplini sağlamak için gerekli olduğunu düşünürken, yüzde 70.4’ü ise “Tek tip giyinen insan modeli, tek tip düşünmeyi beraberinde getirir” düşüncesine katılmadığını aktardı. Katılımcıların yüzde 62.4’ünün “baskısı sonucunda okullarda terör örgütünün renklerinin hâkim olacağı endişesini” taşıdığını belirttiği anket sonuçlarına göre, öğretmenlerin yüzde 87.5’i Kuranıkerim dersinde başörtüsü takılmasını doğru buluyor. KAYIP YAKINLARINDAN 406. EYLEM ‘Yıllarım babamı aramakla geçti’ İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri’nin 406. eylemine BDP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Nazmi Gür de katıldı. Galatasaray’daki oturma eyleminde 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan Halil Alpsoy’un oğlu Agit Alpsoy, babasının kendisi 40 günlük bebekken kaybedildiğini anlatarak “Şimdi 18 yaşındayım. 18 senedir babamı anneme soruyorum. Ben bu devletten babamı istiyorum” diye konuştu. 1981 yılında gözaltına alındıktan sonra haber alınamayan Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a “Sayın Erdoğan ‘Kralım’ diyorsunuz. Madem kralsınız, Başbakan’sınız bize abilerimizin, ablalarımızın, yakınlarımızın yerini söyleyin. Bu kadar mı zor?” şeklinde seslendi. Ters yön kazası: 1 ölü ? İstanbul Haber Servisi Üsküdar’da Beylerbeyi Abdullahağa Caddesi’nde ters yönde seyir halinde bulunduğu öne sürülen ve sivil polisin kullandığı otomobil, Mehmet Kırma’nın kullandığı motosiklet ile çarpıştı. Bu sırada bir taksi kaza yapan araçlara vurmamak için bariyerlere çarparak durabildi. Kazada, sürücü Kırma kaza yerinde ölürken polis gözaltına alındı. Karadayı’nın Bir’i emir komuta zincirinin dışına çıkmakla suçladığı iddia edildi ‘Süreçte bypass edilmişim’ Haber Merkezi Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın, 28 Şubat soruşturması kapsamında verdiği savcılık ifadesinde, 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli Orgeneral Çevik Bir’i emirkomuta zincirinin dışına çıkmakla suçladığı ileri sürüldü. NTV’de yer alan habere göre 28 Şubat soruşturması kapsamında mahkemece serbest bırakılan Karadayı ifadesinde, “Demokrasiye bağlılığımızın hiçbir zaman dışına çıkmadık. Ben 53 senelik askerim, şeref madalyası taşıyan bir subayım. Meclis Darbe Komisyonu’na kendi rızamla gittim. Çevik Bir bundan alınganlık gösterip suç duyurusunda bulunmasaydı, bu muameleye maruz kalacak mıydım? Ama her şeye rağmen bir hırsla bu açıklamaları yapmıştır. Ona kırgın değilim” dedi. Karadayı’nın BÇG belgeleriyle ilgili olarak Orgeneral Bir’in emirkomuta zinciri dışına çıktığını iddia ettiği belirtildi. Karadayı, “Şerefimle temin ederim ki, bu belgeleri hayatımda ilk kez görüyorum. Kuralların dışına çıkılmıştır. Görülüyor ki süreçte bypass edilmişim” dedi. 2 kişiye 2.4’er milyon TL ? ANKARA (AA) Sayısal Loto çekilişinde kazanan numaralar “17, 23, 35, 39, 40 ve 48” olarak belirlenirken, 6 bilen 2 kişi 2 milyon 479 bini 440 lira 90 kuruş ikramiye aldı. Çekilişte 5 bilenler 2 bin 248 lira 20’şer kuruş, 4 bilenler 31 lira 80’er kuruş ve 3 bilenler 5 lira 20’şer kuruş kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle