19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 OCAK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 ‘Hem geçmişin hem geleceğin çağdaşı’ NAZLI PEKTAŞ Selma Gürbüz’ün ‘Uzun Gece. Uzun Yolculuklar’ sergisi Rampa’da Umman Sultanlığı’ndan ‘İleri Demokrasiye’ Bakış… Yılbaşından dört gün önceydi: Kalbimi değilse de kemiklerimi ısıtmak için güneşe, sıcağa ihtiyacım vardı. Haritayı açtım. Hint Okyanusu’nda güneş ve denize kavuşabileceğim en yakın yer Umman Sultanlığı’ydı. Başkent Muscat (Maskat), THY’nin uçtuğu kentlerden biri. Yol 6 saat sürüyor. Sonra kış ortasında 28 derece sıcaklık… Denize girmek, yüzmek, dalgalarla yarışmak, avucunuzdan balıklara yem vermek… Avrupalı turist akını vardı. Denizgüneş dışında, dağcılık ve çöl safarisi için gelenler… En lüksünden, en ucuzuna her keseye göre oteller, lokantalar… Ülkenin geliri petrol ve doğalgazdan, son yıllarda turizmi zorluyorlar… İşte 4 güne sığdırdığım gözlemler: Şenay’ı eşinden ayırdılar İstanbul Haber Servisi “Sev kardeşim” ve “Hayat Bayram Olsa” gibi şarkılarla tanınan Şenay Yüzbaşıoğlu, sanatçı dostları ve yakınlarının katıldığı cenaze töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Eşinin ölümünün ardından dünyaya küsen sanatçı, mezar tapusu bulunamadığı için eşinin yanına defnedilemedi. Törene, Kültür Bakanlığı’ndan hiç bir yetkilinin katılmaması dikkat çekti. Evinde önceki gün hayatını kaybeden Yüzbaşıoğlu için Bezmi Âlem Valide Sultan Camisi’nde öğle vakti cenaze töreni düzenlendi. Törende, Şenay Yüzbaşıoğlu’nun kardeşleri taziyeleri kabul etti. Törene, Melike Demirağ, İzzet Öz, Sezen Cumhur Önal, Bülent Özveren, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, modacı Erkan Özerman, eski CHP Milletvekili Mehmet Sevigen de katıldı. Yüzbaşıoğlu’nun cenazesi, Ayazağa Mezarlığı’na defnedildi. HP lideri mesaj yayımladı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da bir mesaj yayımladı. Kılıçdaroğlu mesajında şunları kaydetti: “... Herkesi rahmet dilediğim Şenay gibi ‘Sev Kardeşim’ demeye ve ‘El ele vererek’, başta terör olmak üzere kötülüklerin üstesinden gelmeye katkıda bulunmaya davet ediyorum...” C Selma Gürbüz’ün Rampa’da açtığı “Uzun Gece. Uzak Yolculuklar” adlı yeni sergisiyle, alışık olduğumuz şiirsel çizgilerinin, nesneye kavuşurken çıktığı yolculuğa dahil oluyoruz. Gürbüz’ün resimleri, mürekkebin yazı ve kâğıt ile kurduğu tanıklık ilişkisi gibi bir ilişki kurar, el yapımı Nepal kâğıtları ve üzerinde kayan Hint ve hattat mürekkepleri ile. Heykellerinde ise resimlerden fırlamak isteyen ve bu dileği gerçekleşen üç maymunun görmemeye, konuşmamaya ve işitmemeye dair bildik ritüeline tanık oluruz. Balerin heykellerinde dahil olduğumuz tanıklıksa tuvallerden taşan döngüsel hareketin dışarıda da devam ederek yanı başımıza gelmesidir. Uzam ve zaman onun yapıtlarında, geçmişin ipleriyle örülür. Sanatçı bu ipleri kişisel mitleri aracılığı ile görselliğe kavuşturur. Bir anda karşımıza çıkansa, bugünün çizgilerinin dev bir resme dönüşmüş şeklidir. Ferit Edgü, Gürbüz için: “Çağdaşlarından kimselere benzemeyen bir sanatçı. Onun, yapıtlarının benzerlerini, günümüzde değil, çok uzak bir geçmişte aramak gerek. Selma, görünmeyenlerden görünen imgeleri yaratma ustası” der ve ekler: “Hem geçmişin, hem geleceğin çağdaşıdır.” Bu görüşe katılarak eklemek isterim ki onun resimleri elbette görünmeyeni görünüre çevirir ve dahası şunu da yapar: Resimlerini oluşturan birbiri ardına dizilmiş desenlerden ortaya çıkanlar her neyse; bazen bir suret, bazen bir beden, ansızın bir kurbağa, hep kırmızı bir ay, dalgalı bir deniz ve bir köprü... Hepsi bir olur ve ressamın anlatmak istediklerini bize harf harf okutur. Onun resimlerine bakarken okuma eylemini gerçekleştirdiğimi fark ederim hep ve sonra: “sırtında gözleri olan kadın onu saran ormanla gün batımında kucaklaşıyorken…” gibi cümleler kurduğumu… Georges Gusdorf mitler hakkında şöyle der: “Mit insanın kendisinden ve çevresinden edindiği ilk bilgiye bağlıdır, hatta bu bilginin kuruluşudur.” Gürbüz de gerçek ve nesnel olanla ya da sadece mitsel olanla değil; gerçeğin yeni bir boyutunu ve bilincin ortaya çıkardıklarını yeni bir düzenle sunarak kendisini doğrular. Bu doğrulamayı gerçekleştirirken; düşler, yolculuklar, ay ve güneş hep onu takip eder ya da Gürbüz onlara dahil olur. Resme dahil olan diğerleri de sürekli kostüm değiştirerek her yeni öykünün başrolünü oynamaya hazırlanır. Gürbüz çalışmaları hakkında “Gördüklerim, okuduklarım, yolculuklarım hepsinin birikimi yeni bir dil oluşturuyor sanatımda. Bu dil izleyiciye yabancı gelmiyor ama merak uyandırıyor. Ben de her gün yeniden başladığımı düşü ra anlatmayı da seçmez. (Eski bir inanışa göre rüyalar akan suya anlatılır ve yorumu Yusuf peygambere aittir.) İzleyeni bu düşe da? Ferit Edgü, vet eder. Selma Gürbüz’ü, Gürbüz’ün yolculuğu sa“Çağdaşlarından dece düşler ve gerçekler arasında ilerlemez. Geçkimselere mişteki üslupların dilini; benzemeyen bir Çin ve Japon resmini, sanatçı” diye niteliyor. Édouard Manet’yi Velazquez’i, İslam min“Onun yapıtlarının yatürlerini, eski Mısır benzerlerini, sanatını, Siyah Kagünümüzde değil, çok lem’i ziyaret eder. Onuzak bir geçmişte lara yaptığı yolculuk bildik bir tekrara dayaaramak gerek” diyor nan bir yakınlaşmayı doEdgü. “Selma, ğurmaz. Onları görür ve görünmeyenlerden onlara ulaşır. Bu, fiziksel anlamda bir ulaşma değilgörünen imgeleri dir. Geçmişin bilgisiyle üreyaratma ustası.” tilen yeninin, şimdinin bilgisiyle karşılaşmasını sağlamaktır. Gürbüz’ün, bu sergide yer alan ve “Günbatımı. Önü ve Ardı”, tuval üzerine daha önce farklı yerlerde izlediğim tüm yağlıboya, 200 x 115 cm, 2011. yapıtlarında “görme” yi sorguladığını düşünmüşümdür hep. Çünkü beni çizgileriyle nüyorum. Bu konuda duygum ‘o’ an. baş başa bıraktığı tuvalleri, kâğıtları ve onDahası yolculuklarımda da bende sürpriz lardan sıyrılan heykelleri tek başıma gerçekuyandıran karşılaşmalar çok önemli. Birileştirdiğim bu eyleme hep müdahale eder. kimlerime katkıları büyük” derken üretimi Çizgilerin tüm detaylarıyla meydana getirile yaşamının içi çeliğine değinir. diği büyük figüre ulaşan desenler, gözün Bu saydam bir ilişkidir. Yapıtlarında görmucizevi eylemi bittiğinde, ruhun salgıladüklerimiz, onda olanın doğada buldukladıklarına boyun eğerler ve an izleyen için rıyla, onun içine girip çıkardıklarıyla buluşGürbüz’ün ‘o’ anıdır. tuğu andır. Saydamlığı da samimiyetinden Düşlerinizi görmek için son tarih 9 Şubat. kaynaklanır. Zira Gürbüz, gördüğü düşü anAkaretler’de Rampa’ya uğrayın derim. latmaktan çekinmez, onu kötüye yorup sula Cami ve opera Ülkenin kıvanç kaynağı, olağanüstü görkemli, her gidenin mutlak ziyaret ettiği iki yapısı var. Biri Sultan Kabus Bin Said’in adını taşıyan camii, öteki Muscat Kraliyet Operası. İlki 200’de, ikincisi 2011’de tamamlanmış. Umman Sultanlığı, İslami monarşi. İlk aklıma gelen “Sultanın beğendiği bir camiyi mi kopya ettirdiler?” diye sormak oldu. Hayır. Uluslararası yarışma açmışlar. Davet üzerine dünyadan 9 firma yarışmış, jüri İngilizUmman ortaklığı MakiyaQuad Tasarım Grubu’nu seçmiş! Yani “ileri demokrasilerdeki” gibi diktatörün emretmesiyle belirlenmemiş! Bu külliye gerçek bir şaheser. Bizans, Osmanlı, Pers, Moğol vb çeşitli uygarlıkların esintisini, motiflerinin izini sürebilirsiniz. Opera binası: Mükemmel akustiği ve en modern teknik olanaklarıyla İtalyan sahneli 1500 kişilik büyük salonu, küçük salonları, galerileri, kitaplığı, bahçe ve çevre düzenlemesiyle, dev bir alana yayılan kültür merkezi. Ülke nüfusu 3 milyon; Muscat 1 milyon bile yok ama neredeyse her gece dolan 1500 kişilik opera, konser salonu var! Ağla 18 milyonluk İstanbul ağla! Cami yapımı biter bitmez, sultan, inanç kadar evrensel, çağdaş etkileşim de gerekli demiş ve cami mimarlarını, zanaatkârlarını, oradaki birikimi, deneyimi buraya yönlendirmiş! Burası aynı zamanda Umman Senfoni Orkestrası’nın evi. Hem yabancı prodüksiyonlar getirtiyorlar hem kendi yapımlarını sunuyorlar. Hep dolu, hep dolu! Ben Moskova’dan gelen Novaya Rus Balesi’nden “Fındıkkıran”ı izlemek için son anda yer bulduğumda 200 kişi hâlâ kuyrukta bekliyordu! ‘Türkiye eskiden örnekti’ Dört günde “sokaktaki adamdan” gazeteciye, operada yanımda oturan hanımlar beylerden, yerel bürokratlara, sanatçılara, yabancılardan çok Ummanlılarla konuşmaya gayret ettim. Türk olduğumu öğrendiklerinde hep şu ikisi öne çıktı. İlki bir soruydu. İkincisi bir hüküm… 1) “Erdoğan komşularla sıfır sorun demişti… Şimdi tüm komşularınızla nasıl düşman olursunuz?” 2) “Biz (hem onurlu halkımız hem de sultanlık yönetimimiz) eskiden hep Türkiye’yi örnek aldık. Batı’ya dönük yüzünüzü ve laikliğinizi sevdik. Ama artık siz Araplaşıyorsunuz. Bize örnek olamazsınız.” İşte böyle sevgili seyirciler! Ara Güler’le fotoğraf üzerine ? Kültür Servisi Akbank Sanat’ın düzenlediği “Fotoğraf Üzerine Konuşmalar”ın 9 Ocak’taki konuğu, fotoğrafın duayenlerinden Ara Güler olacak. Güler’in farklı dönemlerde çektiği fotoğraflarından oluşan gösteri sonrasında yapılacak sohbette, belgesel fotoğraf, foto muhabirliğinin Türkiye’deki geçmişi, değişen İstanbul, Magnum fotoğrafçılığı gibi konular ele alınacak. Merih Akoğul’un hazırladığı ve sunacağı etkinlik saat 19.00’da.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle