22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2013 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI Omar, Gad, Yannick ve Jamel ransa’nın tek haftalık Pazar gazetesi Le Journal du Dimanche 30 Aralık tarihli son baskısında 6 ayda bir yenilenen, ülkenin “En Tercih Edilen Kişilikleri: Top 50” listesini yayımladı. 5 yıldır aralıksız Fransızların gönüllerini fetheden ünlü tenisçi ve şarkıcı Yannick’i tahtından, “Dokunulmazlar” filminin başoyuncusu Omar indirdi. Yannick 3. sıraya düşerken bir başka tanınmış aktör, taklitçi Gad 2. sıraya, altı ay önceki sıralamada 7. konumda bulunan Fransa’nın en popüler komedyenlerinden Jamel de 4. sıraya yükseldi. İlk dörtteki kişiliklerin iki önemli ortak paydası, gülümseyen yüzleri ve ikinci nesil göçmen çocuğu, hem de Afrika kökenli oluşlarıydı. Ülkenin en sevilen insanlarının Omar’ın kara derisiyle, Gad’ın esmer teni arasında seyreden renk yelpazesinde yer almaları, Fransızların büyük çoğunluğunun ırkçılığına (!) dair yayılan tevettürlere sınırlı da olsa bir cevaptı aynı zamanda! 2013 başında 25 yılını dolduran, artık gelenekselleşmiş bu araştırma ilk kez Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsü ve Ifop Kamuoyu Araştırma Kuruluşu’nun işbirliğiyle gerçekleştirilip 1988 Şubat’ında yayımlanmıştı. Bugüne kadar 56 kez tekrarlanan çalışmanın ilk 11 yılında ünlü Komutan (JacquesYves) Cousteau (19101997) 20 defa Fransızların en sevdiği Fransız seçilmişti. 1988 yılının ilk üçünde Cousteau’nun ardından televizyonda edebiyat programları sunan Bernard Pivot ile Cumhurbaşkanı François Mitterand geliyordu. Yoksullukla mücadelenin simgesi Peder Pierre 19892003 arasında 16 kez birinci dereceden Fransızların sevgisine mazhar oldu. 2005’ten itibaren (2000 Aralık ile 2001 Haziran’ı arası 2 kez birinciliğe yükselen Judo Şampiyonu David Douillet hariç) favori kişiliklerde ilginç bir değişim yaşandı. Aşırı sağın artan ağırlığına direnircesine ülkenin en sevilen insanları hep en alttakilerden geldi. Tenisçişarkıcı, Kamerunlu futbolcu baba ve Fransız öğretmen anneden doğma, “Sarkozy başkan olursa Fransa’yı terk ederim”, diyebilen Yannick Noah (Sedan1960) 20052012 arası 11 kez en sevilen Fransız seçildi. Cezayir kökenli efsanevi futbolcu Zinédine Zidane (Marsilya1972) 20002007 arasında gönül tahtına 6 kez kurulurken 2013 başında ilk 4’ün sahibi, damarlarında hiç “Asil Fransız” kanı akmayan, anaları babaları hep Afrika’da doğmuş ikinci sınıf (!) Fransızlar oldu. Top 50’nin ilk PARİS 10’una 7. sıradan girebilen tek siyasi kişilik, aile planlaması ve kürtaj yasası mimarı, kadın haklarının yılmaz savunucusu (hem de sağcı) Simone Veil’di. UĞUR HÜKÜM Madam Veil yaklaşık 20 senedir Top 50’den hiç çıkmazken şimdiki cumhurbaşkanı François Hollande 45. sırayla yetinmek zorunda kalıyordu. Zaten ilk 50’de sevilen başka siyasetçi de yok. Böyle giderse Hollande’ın da 6 ay sonra bu noktada kalması bir hayal. Top 50’ye 2012 başında giren, Temmuz 2012’de 2. sıraya fırlayan mizahçı ve komedyen Omar Sy Paris banliyölerinden Trappes’ta 1978’de doğmuş. Annesi Moritanyalı temizlik, babası Senegalli otomobil işçisi, 6 çocuklu bir ailenin oğlu olan Omar şu anda 1 numara. Candan kişiliği ve de özellikle 20 milyon seyircinin hayranlıkla özdeşleştiği, “Dokunulmazlar” filminin altın kalpli acemi hasta bakıcısı rolüyle zirvede. Fas Yahudisi kökenli çifte uyruklu, 1971 Kazablanka doğumlu taklitçi, oyuncu, şarkıcı ve dansçı Gad Elmaleh tüccar bir baba ve sağlam bir yüksek eğitimle en tepedekiler arasındaki tek ayrıcalıklı denebilecek kişilik. Hele hele 1975 Paris doğumlu Fas kökenli Jamel Debbouze ile karşılaştırılacak olursa. Temizlikçi bir anne ve çöpçü bir babanın 6 çocuklu ailesinde büyüyen, muhtemelen Fransa’nın en tanınmış, en keskin kara mizahçısı; sinema oyuncusu, yapımcı, One Man Show’ların ustası Debbouze yorumları kadar açtığı komedyen ve taklitçi yetiştiren eğitim kurumlarıyla, sol siyasetten yana aldığı sıkı tavırlarıyla simgeleşmiş bir sanatçı. Ufak tefek, kara kuru fiziği; 15 yaşında geçirdiği bir tren kazasında kullanımını kaybettiği sağ eli ve koluna rağmen geliştirdiği kişiliğiyle benzersiz bir özgünlüğe sahip, dostluklarına sadık. Trappes’ın sosyal konutlarında büyüyen sanatçı iki mahalle arkadaşının yetişmesinde belirleyici bir rol oynamış. Bunlardan biri Omar Sy, diğeriyse Türkiye’nin yakından tanıdığı bir futbolcu, Nicolas Anelka (1979). Ifop Araştırma Kurumu Genel Müdür Yardımcısı Frédéric Dabi’ye göre, Sy ve Debbouze gibi gençlerin başarısı bugün ne kadar eleştirilse de her şeyden önce Fransız cumhuriyetçi eğitim ve uyum modelinin sonucu. Dar olanaklı, dezavantajlı banliyö gençlerinin, özellikle de göçmen çocuklarının sosyal terfilerini sağlayacak ana yol eğitim ve kültürden geçmektedir. 2013’ün aydınlık yarınların önünü açacak eğitim ve kültür hareketleri yaratması dileğiyle... ugur.hukum@gmail.com İsveç’in yemek devrimi Y eni yıl tebriği için Türkiye’den arayan arkadaşlarımın, Stockholm’deki kutlamaları sormalarına bayağı şaşırdım. Televizyon kanallarında dünyanın belli başlı büyük kentlerindeki havai fişek gösterileri canlı aktarıldığından Stockholm’de de yeni yılın benzer şekilde karşılandığını zannediyorlarmış. “İsveçliler eğlenmesini bilir, öyle görgüsüzlük yapmazlar” diyerek anlattım durumu. Stockholm’deki kutlama ağırbaşlıdır. Kenti biraz yukarıdan ve geniş açıyla gören Skansen açık hava müzesinde saat 23.00’te başlayan bir saatlik programın sonunda kısa bir havai fişek gösterisi yapılır. Kimse yeni yıl geldi diye çıldırmaz. Havai fişek gösterileri bir ara yaz aylarındaki festivallerde moda olmuştu ama halktan tepki gelince kesildi. Bizim mahallenin çocukları arasında bile havai fişek meraklıları azaldı. İsveçliler iki nedenden havai fişeğe karşılar: Havaya zehir saçması, gürültüden korkuya kapılan köpeklerin psikolojilerinin bozulması. İsveçliler gazetelere yazarak, yerel yönetimlere telefon ederek birkaç yıl süren bu havai fişek çılgınlığını protesto ederek bir ülkede yemek konusunda Avrupa durdurdu. Böylece yılbaşı gecelerinin birinciliği gibi bir hedefi fazla iyimser yapay heyecanından kurtulmuş olduk. Yeni yılın gelişi değil ama gazetelerdeki bulmuştum. Ne de olsa kalaylı tencerelerde, kuzine üzerinde pişirilen geride kalan yılın ilginç olayları, yemeklerin tadını bilen biriydim. Ama kitapları, filmleri gibi yazılar daha yanıldığımı son yıllardaki gelişmelerden heyecan vericiydi. Belki şaşıracaksınız anladım. Restoranlar çok zenginleşti. ama ilgimi çeken haberlerden biri İsveçli aşçılar dünyada tanınmaya İsveç’teki iki restoranın ABD’de başladı. İsveçli aşçının New York’ta yayınlanan restoran dergisi Zagat açtığı Absolut adlı restoran tarafından en iyi 10 arasına geçen yıllarda en iyi restoran seçilmesiydi. Restoranlardan STOCKHOLM seçildi. Gazetede okuduğum Eksteds adlı olanı haberden sonra adı geçen Stockholm’de, Fäviken restoranlar hakkında Magasinet ise Kuzey İsveç’te. bilgilenmek için internet Heyecanlanmamın nedeni taraması yaptım. İnanılır gibi böyle bir haberi bekliyor değil ama bu restoranlarda olmamdı. Nedenine gelince: OSMAN İKİZ yemekler odun ateşinde Birkaç yıl önce İsveç’in pişiriliyormuş. İsveç dışında turizm politikasını planlayan ün salmışlar ve sürekli yabancı müşteri Visit Sweden adlı kurum, restorancılık geliyormuş. Kuzeydeki restoranın 28 ve lezzetli yemek sunma konusunda yaşındaki aşçısı Magnus Nilsson Avrupa’nın birincisi olma yolunda hakkında Observer’de yayımlanmış hazırlıklar yapıldığını açıklamıştı. O uzun yazıyı da okudum. Bu iki kadar ki gelen her turistin İsveç’in restoranın dünyaca ün kazanmaları güneyinden kuzeyine kadar yol boyunca boşuna değilmiş. Yemeklerde doğal unutamayacağı lezzetleri tadacağını da ortamda yetişen et ve sebzeler iddia etmişti. Bir Türk olarak bunu kullanılıyor. Odun ateşinde pişiriliyor ve meydan okuma olarak algılamıştım. masaya bir sanat eseri gibi servis Gıda maddelerinin çoğu dışardan gelen ediliyor. Söz konusu restoranların yanı sıra, Michelin yıldızı taşıyanlar da var. Yani İsveçlinin çalışma sistemi mutfağa ve yemek masasına da yansıdı. Önce hedef belirlendi, bu hedef için de planlı bir şekilde kararlılıkla çalışıldı. Bu yeni gelişme yaşam kültürünü de değiştiriyor. Artık İsveçliler hafta sonlarını lezzetli yemek yapmak için mutfakta geçirmeye başladı. Amerika’da olduğu gibi millet birbirini restorana davet etmiyor. Evde pişirdiği yemeği hafta sonlarında misafirlere ikram etmek artık bir sosyal statü ölçüsü olmaya başladı. Bunu yemek kitapları satışından da görüyoruz. 2012 yılında yayımlanan yemek kitabı sayısı 362. Yani neredeyse her gün bir kitap yayımlanmış. Nüfusa oranla İsveç yemek kitabı yayımında dünya birincisi. Yemek kitaplarıyla ilgili okuduğum bir makaleye göre, yayınevleri fotoğraflar için çok titiz çalışıyormuş. Fotoğraf için tabaktaki yemeğe göre atmosfer hazırlanıyormuş. Bu özenli çalışma sayesinde İsveç yemek kitapları yabancı yayıncılara da satılıyormuş. Ne diyelim. Helal olsun. osman.ikiz@tele2.se F Viyana Filarmoni’nin Nazi geçmişi vusturyalıların övündükleri Viyana Filarmoni (VF) Orkestrası’nın Şefi Clemens Hellsberg’in bugünlerde başı, ünlü orkestranın Nazi geçmişi ile dertte. Avusturya Yeşiller Partisi Milletvekili Harald Walser, VF’nin Nazi geçmişi ile hesaplaşmasının zamanının geldiğini belirterek Nazi dönemindeki işlevinin sorgulanmasının zorunluluğunu vurguluyor ve Hellsberg’in acilen yanıtlaması gereken sorular bulunduğunun altını çiziyor. Böylece de Avusturya’yı Nazi döneminin “suç ortağı” değil “mağduru” göstermeye çalışan resmi ya da gayri resmipolitikayı hedef tahtasına oturtuyor. Hellsberg’e yöneltilen soruların başında, VF tarafından Nazi döneminin Gauleiteri (Viyana ve çevresinin Nazi sorumlusu, SS’ler dahil tüm suç örgütlerinin bağlı bulunduğu bir tür tam yetkili valisi) Baldur von Schirach’a verilen onur ödülünün, neden orkestranın kayıtlarında yer almadığı geliyor. Yeşiller milletvekili Walser, işin bu kadarla da kalmadığını ve savaş suçlusu olarak yargılanıp ceza alan Schirach’a, cezasını çekip 1966 yılında Berlin Spandau Cezaevi’nden tahliye olmasının ardından, bir VF temsilcisinin da Rusya Cephesi’nde yaşamını aynı ödülün bir kopyasını daha yitirdiği yazılıyor. Ancak, VF ile herhalde tutuklanma ve ilgilenenlerin verdikleri bilgiler, yargılanma sırasında ödülün orkestranın Nazilerle ilişkilerinin orijinalini kaybetmiş faşist bu bilgileri oldukça “aştığı” yönetici verdiğini belirtiyor ve yönünde. Orkestra üyelerinin VF yönetiminin bu olayı ezici bir çoğunluğunun NSDAP aydınlığa kavuşturup özür (Nazi Partisi) üyesi olduğu, hatta dilemesi gerektiğini vurguluyor. bunların dörtte birinin yasadışı On binlerce Yahudiyi toplama biçimde, yani kamplarına ve ölümeAvusturya’nın gözünü kırpmadan VİYANA Hitler tarafından gönderen Von Schirach’a ilhak edildiği Viyana Filarmoni tarih olan tarafından verilen onur 1938’den çok ödülü ile ilgili bilgilere, önce, NSDAP orkestranın kayıtlarında üyesi oldukları ve SELİM rastlanmadığını belirten Viyana YALÇINER Walser, halen Viyana Filarmoni’nin Filarmoni’yi yönetmekte Nazi olan Hellsberg’in, arşivi propagandasına alet olduğu, kamuya açma konusundaki herkes tarafından bilinen tutumunu da sert biçimde “sır”lar. Aktardığımız “sır”lar, eleştiriyor. Walser, Hellsberg’in tabii ki, VF’nin Naziler orkestra arşivinin çok sınırlı bir tarafından çok ağır baskılar altına bölümünü, onu da ancak bu alınmış olduğu gerekçesiyle konuda çok büyük bir baskı birlikte aktarılıyor. Bir görmesinin ardından açabildiğini orkestranın bu ağır baskılara ve incelenebilen belgelerde de dayanamayacağı belirtiliyor sorulan önemli soruların VF’ye hak vermeye çalışanlarca yanıtlarının bulunamadığını suç, doğal olarak Nazilere söylüyor. Viyana Filarmoni atılıyor: “Önemli olan, Orkestrası’nın resmi internet orkestranın varlığını sitesinde, Nazi dönemine ilişkin sürdürebilmesiydi.” Konuyu çok sınırlı bilgiler yer alıyor. gündeme, iki olay taşıdı. Sitede, Nazi döneminde orkestranın Yahudi sanatçılarının Bunlardan ilki, Berlin ve VF orkestralarının Nazi dönemindeki tümünün ihbarsız işten durumlarının özellikle atıldıkları, altı Yahudi sanatçının Almanya’da tartışılmaya toplama kamplarında başlanması, ikincisi de Şef öldürüldüğü ve bir kemancının Yeni yıla büyük umutlarla A Y Hellsberg’in geçen haftalarda Überreuter Yayınları tarafından yayımlanan “Die Welt Der Wiener Philharmoniker” adlı kitabında, orkestranın Nazi dönemindeki rolüne az değinmesi. Almanya’daki tartışmalar ister istemez Avusturya’ya da böylelikle taşındı ve Yeşiller Milletvekili Walser’in konuyu kamuoyu önünde sorgulamaya başlamasına yol açtı. Walser, VF’nin kayıtlarının tümüyle açılmasını isterken Hellsberg, kendini, “Kayıtlar açık. İsteyen istediği gibi araştırabilir. Ancak bu öyle bir konu ki, sürekli olarak genişleyebilir, yeni kayıtlar aranabilir” ifadesiyle savunmaya çabalıyor. Bu arada Viyana Filarmoni’nin Şefi Hellsberg’i savunacak kendisinden başka kimse kalmamış sanılmasın: Aşırı sağcı FPÖ’nün Kültür Sözcüsü Heidemarie Unterreiner, “Dünyanın en önemli orkestrasına yönelik bu saldırıyı kınıyoruz” dedi, Yeşiller Partisi Milletvekili Walser’i “fesat”lıkla suçlarken. Viyana Filarmoni Orkestrası’nın internet sitesinin önümüzdeki yıl yenileneceği belirtiliyor.Yeni sitenin, kurumun Nazi geçmişine ilişkin ne gibi bilgiler sunacağı merak konusu. selim.yalciner@gmail.com eni yılın bu ilk açabiliyor. Kendisine yazısında eski yönelik yolsuzluk savı yıldan bu yana bulunan bir kurum başkanı kıyıdan kıyıdan yaklaşalım ya da yetkilisi istifa edip dedim. Uzun bir süre yolsuzlukları soruşturan memleketten uzak kalınca, kurula günlerce, haftalarca bizim memleket ifade verebiliyor. Kanada’nın ikinci büyük Kuzey Amerika’da başka kenti Montreal oluyorbir gelenek daha var; her dönüşte sırtımı duvara Noel sonrası bir indirimli verip korkulu gözlerle her alışveriş çılgınlığı şey yerli yerinde mi diye yaşanır. Kuzey Amerika bir kolaçan ettim. Olur ya, İngilizcesinde buna biz yokken memleketi alıp “boxing day / kutulama gitmiş olabilirlerdi. Ya da ya da dövüş günü” hani şu Mayaların takvimi denir. Fransızcada “solde yüzünden artık Montreal après Noël / Noel diye bir kent sonrası indirimi” olmayabilirdi. Neyse, kent deniyor. yerli yerindeydi ve Özellikle büyük Montreallilerin Mayaları mağazalar yüzde 50, taktıkları da pek yoktu. yüzde 70’e varan Onlar bir aydan beri ailece indirimler yapar ve hava Noel’i kutluyorlardı. ne denli soğuk olursa Aileler, cümbür cemaat olsun insanlar zaten bir Paskalya’da, bir mağazaların önünde de Noel’de bir araya sabahın çok erken geliyorlardı. Eh, artık saatlerinde sıraya girer, bayramın, kutlamanın da mağaza açıldığında almak sonuna gelmişlerdi. Yeni istedikleri ürünleri yıl onların umurunda da bitmeden almaya değildi. Zaten 45 cm. karın çalışırlar. Montreal’de her düştüğü tipiden sonra, kan yıl olduğu gibi bu yıl da ter içinde kar küreyen kapı 15 derecede insanlar komşum Denis’ye, “İyi ve özellikle elektronik mutlu bir yıl geçirmenizi ürünler satan büyük diliyorum” dediğimde, mağazaların önünde uzun durdu, kar küreğinin kuyruklar oluşturdu. Kimi sapına MP3 müzik yaslanıp çalar, kimi yeni MONTREAL “Doğru ya, bir telefon, kimi siz ev sineması, kimi Avrupalılar de indirimde için yeni yıla olan girmek çok bilgisayarlardan önemli, satın aldı. Bunun halbuki biz ÖMER F. ÖZEN bir çılgınlık Kuzey olduğunu Amerikalılar söyleyenler için sadece bir kutlama” olduğu gibi, ülke diyerek iki dünya ekonomisine büyük arasındaki kültür farkını en katkısı oluyor diyen belirgin biçimiyle ortaya uzmanlar da var. koydu. Kuzey Amerikalı Psikologlar ise bunun için yeni yıla girmenin pek kötü bir şey olmadığını, bir önemi yok. Yılbaşı insanların bir şey almasalar da ailece sadece takvimin yıllık mağazaları gezip dönüşümü ve Noel istedikleri ürünleri bayramı sonrasında gerçek yakından incelemeleri, yaşama dönmeden birkaç onlara dokunmaları, Noel günlük dinlenme olarak sonrası stres atmalarını algılanıyor. Kentimiz, sağlıyor diyorlar. Yok, memleketimiz yerinde duruyordu ama bir süreden ben gitmedim. Belki gelecek yıl gider, evdeki beri toz duman birbirine eski büyük televizyonun karışmıştı. Yolsuzluk yerine bir plazma ya da skandallarıyla çalkalanan LCD ekran televizyon Kebek ilinin, içinde alırım. Kısmet, ne diyelim. Montreal ve Laval’ın da 2013 yılının tüm insanlığa, bulunduğu bazı büyük sevgi, mutluluk, ama ille kentlerin belediye de barış ve adalet başkanları, soruşturmalar getirmesini; başta sağlıklı yürüsün diye istifa yazarımız Mustafa etmişlerdi. Evet, burada Balbay olmak üzere, bizim ülkemizden farklı yıllardır adalet bekleyen olarak bir “istifa tüm yurtseverlerin bir an kurumu” var ve tıkır tıkır işliyor. Örneğin seçimlerde önce adalete kavuşmalarını diliyorum. Ve umuyorum başarılı olmayan bir ki bu yıl gerçek bir adalet partinin başkanı, yılı olacak. Umut fakirin “sorumlusu benim” ekmeği… diyerek istifa edebiliyor, ofozen@yahoo.ca gençlerin önünü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle