19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2013 PAZAR 14 Bu köşeye fotoğraflarıyla görsel güzellik katan Ali Arif Ersen, tam 8 yıldır “locked in syndrome” hastası. Konuşamıyor, yürüyemiyor, ellerini kullanamıyor ama muhteşem beyni tıkır tıkır işliyor. Yaşadığı yatakta film izliyor, müzik dinliyor, kitap okuyor, Cumhuriyet’in sıkı takipçisi. Her şeyden haberdar. Zaten feylezoftu, bilgin olup çıktı bizimki! Bir arkadaşı kendisine özel gözlük imal etti, düşüncelerini alfabe üstüne ışık düşürerek tek tek seçtiği harflerle yazdırıyor. Ali’nin en büyük zenginliği, onu yalnız bırakmayan dost çevresi. Arkadaşları, gıyabında eserlerinden oluşan pek çok sergi açtılar, yurtiçinde ve yurtdışında. Bir internet sitesi* kuruldu, eserlerinin satıldığı. Facebook sayfası var, email adresi var, gelen mesajları okuyor ve cevapları harf harf yazdırıyor. Ali Arif Ersen, geçen günlerde Facebook sayfasına yazılmış bir mesaj gördü. Burcu Sağcan adlı bir üniversite öğrencisi, kendisini pek çok fotoğraf sanatçısı arasından seçtiğini, çalışma biçemini kendisine yakın bulduğunu söylüyor, “Hem otomatik, hem de manuel negatif çeken bir fotoğraf makinesi almak istiyorum. Acaba hangi model, hangi markayı önerirsiniz?” diye önce çektiği SON kareler… Ali Arif, düşününce anımsıyor ki makinenin içine koyduğu makara, zaten bayat, 4 yıllık bir film rulosuydu, “bakalım ne sonuç verecek” diye denemek istemişti. Koyun üzerine 8 yıllık hastalık sürecini, makinenin içindeki yıkanmamış film tam 12 yıldır keşfedilmeyi bekliyordu. *Zaman, fotoğraf karelerini acayip renklere dönüştürmüş, bazılarına soyut biçimler vermişti. Bugün seyrinize sunduğum fotoğraf, işte bu muhteşem karelerden birinin siyah beyaz baskısı: Beşiktaş taraftarı Ali Arif Ersen’in çektiği, BJK amblemi. Keşfedilmeyi bekleyen filmin üzerinden sessizce akıp giden yıllar, BJK’nin amblemini kitabeye, kartallarını meleğe dönüştürmüş, kanatlarını müjdeli bir telaşla çırpıştırmış! Ali Arif Ersen, benim yeryüzünde tanıdığım en mükemmel insandır. Anladık ki uçan melekler, düşen melekleri böyle küçük mucizelerle sevindirir, yaşama tutunmalarını sağlarlarmış… Anlaşıldı ki Ali Arif, gözleriyle sürdürdüğü yaşamında daha çok eserler verecek ve bizim yaşamımıza renk, sevinç, umut katacaktır. *www.aliarifersen.com “Ne kadar çok paylaşır sak, o kadar çok kazanırız ve buna mucize denir.” LEONARD NIMOY İstanbul Taksim’deki Atatürk Kütüphanesi, Cumhuriyet döneminin ilk kütüphanelerinden. 1924’ten öteye oluşturulan muazzam kitap varlığı, kurucuları Osman Ergin, Muallim Cevdet, Haşim İşcan ve Muhsin Ertuğrul başta, yüze yakın kitapseverin kişisel koleksiyon bağışlarıyla 140 binlere ulaştıktan sonra, yeni satın almalarla 500 bine yaklaşmış. 1973’te Koç Holding AŞ’nin armağan ettiği çok güzel bir binaya yerleşen Atatürk Kütüphanesi’nin her önünden geçişte hayran kalır, hep görmek isterim, bir türlü denk düşmez. Bana da bu yılın ilk müjdesi, Atatürk Kütüphanesi’nde görevli Sayın Cemal Bektaş’tan geldi. Cemal Bey, “Umut Bitince Başlar Kurtuluş” başlıklı yazımı okumuş. Benim internette yaptığım taramada ulaşamadığım 17 Temmuz 1966 tarihli Yeni Gazete’nin orijinalini bulup çıkarmış. Önce telefonla haber verdi, ardından eposta yoluyla kopyasını gönderdi. Böylece Peştemalcıyan ailesinin başına gelen ve sizi de eğlendiren gerçek öykü, “Şimdi boku yedik” celi cülüsünü “Levhaya bir ailenin hayatını kurtaran argo cümle yazıldı” başlığıyla haberleştiren gazeteyi gözlerimle gördüm. Kütüphaneciler zarif insanlardır, çünkü kitaplar zekâyı biler, bilinci işler, gerçek değerleri aydınlatır. Cemal Bektaş’a çok teşekkür ediyorum. Artık Atatürk Kütüphanesi’ne yakından bakmam şart oldu. Uçan ve Düşen Melekler soruyordu. * Ali Arif, her zaman yardımsever ve cömertti. Artık kullanamadığı, 1974 yılında dünyanın en iyi kamerası seçilen Canon’unu kankası yanına hem Yıldız Teknik Üniversitesi’nden arkadaşı Yavuz’u, hem de ne olur ne olmaz biber gazı alıp geldi, verilen adrese. Sonrası dokunaklı bir sahne, elbette. Armağan Umutlar Boşa Çıkmasın Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmesinin ardından toplumun geniş kesimlerine bir umut havası egemen oldu. Otuz yıldır süren, kırk bin cana mal olmuş bir savaşın sona erme olasılığının uzak ufukta da olsa beliriyor olmasının bizimki gibi ölüm acıları çekmiş bir toplumda umut doğurması doğaldır. Hükümet yetkililerinin anlatımlarından Milli İstihbarat Teşkilatı’nın uzunca bir süredir İmralı’da görüşmeler yaptığını, bu görüşmelerde umulan hedefin PKK’ye silah bıraktırmak olduğunu anlıyoruz. Dileriz bu hedefe er ya da geç varılır. Ne var ki bir devletin kendisine silah doğrultmuş, kendisiyle savaşa girmiş bir güce silah bıraktırması uzun görüşmeleri gerektiren ve mutlaka çeşitli uzlaşmaları da içeren bir süreçtir. Toplumda sürecin bu yanına ilişkin itirazları olan çevreler, gruplar, kuruluşlar, siyasal partiler de vardır. Bunlar olası uzlaşma konularından yola çıkarak sürecin tümüne karşı seslerini yükselteceklerdir, yükseltmektedirler. Bu da anlaşılabilir bir durumdur, çünkü Türk toplumu Osmanlı’nın Balkan ve Kafkasya bozgunlarından sonra yeni bir devlete, Türkiye Cumhuriyeti’ne dönüşürken milliyetçi damarlardan beslenerek ayakta kalmıştır. Bu açıdan bakıldığında bu toplumun hemen her bireyinde, her kuruluşunda, her siyasal partisinde milliyetçi damar varlığını bir biçimde korumuştur. Milliyetçiler, Kürt sorunu gibi etnik farklılıklar temelinde ortaya çıkmış bir sorun çerçevesinde yapılanmış, devlete karşı silahlı bir savaşım başlatmış bir örgütle salt varılacak olası uzlaşmaları değil, onunla yapılacak görüşmeleri de büyük bir ödün olarak değerlendireceklerdir. Dolayısıyla PKK’nin silah bırakımı hedefi yolunda işletilecek süreçte öne çıkacak önemli engellerden biri de başta Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere irili ufaklı milliyetçi muhalefet olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi, bünyesinde ve seçmen tabanında azımsanmayacak ölçüde milliyetçi unsur barındırmasına karşın, önce parti sözcüsü Haluk Koç’un yaptığı “Önyargılı değiliz”, daha sonra da Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı “AKP’ye yeni kredi açıyoruz; sorunu çözün!” açıklamasıyla soruna ilişkin olumlu bir tutum içinde olduğunu göstermiştir. İspanya’da ETA, İrlanda’da IRA, Kolombiya’da FARC örgütleriyle yapılan silah bırakımı ve barış görüşmelerinde de bu ülkelerin hükümetleri benzer yol ve yöntemler izlemişler, kendilerine en büyük destek ana muhalefet partilerinden gelmiştir. AKP iktidarı bu konu çerçevesinde CHP’nin “saydamlık” talebini mutlaka ciddiye almalı ve yerine getirmelidir. Suriye’de, Irak’ta, İran’da gelişmelerin ne olacağının bilinmediği bir ortamda Türkiye’nin kalıcı bir barışa gereksinimi vardır. Türk ya da Kürt olsun herkes yıllardır çekilen acılara son verilmesini, ülkenin huzur bulmasını, umutlarının boşa çıkmamasını istemektedir. Yol uzundur, engebelidir, fakat istenirse hedefe ulaşmak olanaksız değildir. Fotoğraf : ALİ ARİF ERSEN Daniel’e armağan etti. Aynı modelden bir tane daha vardı, dağarcığında. Burcu Sağcan’ı, “Bende tam istediğiniz gibi bir makine var, size hediye etmek isterim. Gelin tanışalım, bir çayımızı içer, makineyi alırsınız” diye yanıtladı. Genç kız, tamam dedi, ama Ali Arif’in nasıl biri olduğuna ilişkin hiçbir fikri yoktu. Dünyanın hali belli; edilen Canon’u sevinerek alan Burcu, daha sonraki günlerde Yavuz’la birlikte yeniden ziyaret etti Ali Arif’i. Bu arada, makineyi ilk kez kullanmak üzere harekete geçen genç kız, bir de ne görsün? İçinde bir makara unutulmuş. Çıkarıp tarattırdı film rulosunu, üzerinde çekilmiş renkli fotoğraflar var! Ali Arif Ersen’in, sekiz yıl KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] 2013’ün Umutları Değer verdiğim kimi yazarlar 2013 için, siyasal süreç, iktidarın tavrı ve muhalefetin durumuna bakarak “yeni yıldan çok şey beklemeyin” diye yazdı... Düşündüm ki ilk kez bu tür “umutsuz yeni yıl yazıları” okuyorum. En karamsarlarımızın bile yeni yıl umutlarına o denli alışmışız ki tam tersi yazılar karşısında adeta “irkildim!” Böylesi bir “ilk” kadar vahim ne olabilir? Durum, geçmiş tüm yılbaşlarından farklı ve “endişe verici” değil mi? akarsulara göz koyan, enerji adına sularımızı ele geçirmeyi amaçlayan sözde HES’lere tüm bölgelerimizdeki “sivil direniş” 2013 için umudun ta kendisidir. Yargının bu gibi talan yatırımlarını “kayırma”sı için yapılan düzenlemelere rağmen yine ülkenin her yerinde mahkeme kararlarıyla desteklenen “dereler kurutulamaz” eylemleri sonucunda yeni HES izinlerinin artık kolay verilemiyor olması nasıl önemsenmez? Ekonomisini, “ülkeyi pazarlama”ya bağlayan egemenlerin bundan yoksun bırakılacağı her mücadele, aydınlık geleceğin de habercisi değil midir? Benzer şekilde 2012’de “deprem bahane”siyle başlatılan “kentsel dönüşüm”e karşı bunun bir “rant oyunu” olduğunu kavrayan kesimlerin yükselen direnişi de umut verici kazanımlar... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kentsel dönüşümde medyayı kandırma çabası; emlak kazancı için “evini yık, yoksa ben yıkacağım” diyenlere halkın hukuksal ve örgütlü mücadele başlatması, yine, yeni yılın umutla karşılanmasına yetiyor. Ekonomik darboğazı “inşaat sektörüne kentsel dönüşüm armağan ederek” aşmaya çalışanları “rant yerine üretim ekonomisi”ne zorlamak, gerçek kalkınmanın da güvencesi değil midir? Hele esnafımız ve halkımız, AVM’lerin artık kentlerden kovulmasını “birlikte” istemeye başlarsa, şapkayı havaya fırlatırız… Sözün kısası, medya manşetlerindeki düzmece siyasal gündem iç karartıcı olsa bile yaşamın içindeki toplumsal uyanış yeni yıla yükselerek giriyor... Kutlu olsun. ‘Sivil’ uyanış Peki, 2013’ün daha iyi olması için ne yapmalıyız? Herkesin “bildiği konular”da yazmasını savunan ve buna özenle uymaya çalışan bir Cumhuriyet gazetesi emektarı olarak siyasi yanıtları politika yazarlarımıza bırakıyor, kentçevreyaşam alanlarındaki “ülkeyetopluma zararlı uygulamalar”ın 2013’te daha fazla sorgulanacağına inanıyor, doğaya ve kültüre indirilen darbelere karşı 2012’de ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY 2012’nin kahramanları... gözlenen “sivil uyanış”ın ise daha da yükseleceğini umuyorum. Bu “umut”um, sadece inanç değil, yürek ferahlatan kimi gelişmelerin ürünü. Yağmacılığa karşı yerel direnişler; yaşam kaynaklarının savunulmasındaki kararlılığın yurdu sarmalamaya başlaması; aynı kaynakları sömürme telaşı ile süregelen siyasal aymazlıklar arasında sadece ekonomik değil, düşünselideolojiksiyasal bağlar olduğu gerçeği nasıl göz ardı edilebilir? Örneğin hemen tüm UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kars’ın 1 Sarıka 2 mış ilçesinde, kayak 3 merkezi 4 olan dağ. 2/ 5 Erzurum’un 6 bir ilçesi... Eşitliğe 7 uygun olan. 8 3/ Bıçak, 9 kılıç gibi kesici araçların 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kabı... Bir pamuk 1 U S T U R M A C A cinsi. 4/ Nota 2 Z O R B A H UĞ da durak işareti... 3 U N A T T İ L A Bir işin, bir yapıtın 4 N E S N E MA L gerçekleştirilmesi 5 G A G O S M için uyulması taÖ Z İ MP A K A 6 sarlanan düzen. 5/ L A P E S A T 7 Hayvanın sırtına, R U A M R İ A 8 eyerin altına konulan belleme.... 9 R A S Y O N E L Aksaray ilinde ki Ihlara Vadisi’nin girişinde bulunan kaplıca. 6/ Batı Samoa’nın başkenti... Tümör. 7/ Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaca gerekli karışım oranı... Yoksun, çıplak. 8/ Buyurucu... Kuru soğuk. 9/ Elazığ’ın Sivrice ilçesinde, kayak merkezi olan dağ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yarış atı binicisi... Eğik olarak kesilmiş kenar. 2/ Batman’ın Hasankeyf ilçesini sular altında bırakacak olan baraj... Gözleri görmeyen. 3/ Sıkıntı, gam... Değersiz, önemsiz. 4/ Şarkı, türkü... Ekmek, peynir ve et suyuyla yapılan bir yemek. 5/ “Ben havada uçar idim / ile tuttun beni” (Türkü)... İsrail’in plaka imi. 6/ Azarlama, serzeniş... Eski dilde su. 7/ Aşağılık kimseler, bayağı insanlar... Avuç içi. 8/ Kimyasal enerjiyi elektrik enerjisine çeviren aygıt... Osmanlı donanmasında kullanılmış bir savaş gemisi. 9/ Bir göz rengi... Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle