19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2013 PAZAR 6 HABERLER Atatürk’ün mirası AOÇ’ye bir darbe de TBMM’den geldi Tarihi fabrika yıkılıyor SERTAÇ EŞ ANKARA Cumhuriyet dönemi ilk fabrikalarından, Atatürk’ün tarım ve tarımsal sanayiye örnek olması amacıyla bizzat gözetiminde inşa ettirdiği tarihi Tekel Fabrikası yıkılıyor. TBMM Başkanlığı’nın, Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) fabrikanın yerine kongre merkezi ve içinde düğün salonu olan sosyal tesis yapmayı planladığı öğrenildi. Bu yöndeki karar ilgili koruma kurullarından da geçti. Atatürk’ün mirası AOÇ her geçen gün yok oluyor. Resmi kurumlara tahsisat yoluyla yapılan arsa dağıtımı, “Tarihi çekirdek alan” olarak bilinen ve bizzat Atatürk’ün gözetiminde yapılan tarihi binalara kadar geldi. Bölgedeki binaların birçoğunun “müze değeri” olduğu ve korunması gerektiğine dikkat çekiliyor. AOÇ’nin tarihi çekirdek alanından TBMM’ye bir bölgenin tahsis edilmesi ‘İdeolojik faaliyet’ Mimarlar Odası Ankara Şubesi yapımı planlanan Kültür Kongre Merkezi’ne karşı hukuksal süreç başlatacağını açıkladı. Haftalık basın toplantısında konuyu değerlendiren Şube Başkanı Ali Hakkan, karara ilişkin, “Koruma(ma) Kurulu faaliyeti ile karşı karşıyayız” dedi. Şube Sekreteri Tezcan Candan ise kongre merkezi inşaatının Cumhuriyete karşı ideolojik bir faaliyet olduğunu söyledi. Candan, “Biz uğraşıyoruz ancak nereye başvursak karşımıza bir duvar çıkıyor. Hükümet bir duvar, yargı bir duvar, belediye başkanı bir duvar” diye konuştu. konusu koruma kurullarına iki kere geldi. Yaklaşık 1.5 ay önce gelen tahsisat kararı, “bölgeye düğün salonu yapılacağı” yönündeki tartışma üzerine reddedildi. Ancak ısrarını sürdüren TBMM yönetimi, tahsisat konusunu ikinci kez kurul gündemine getirdi. Bu kez TBMM’den üst düzey bir bürokrat da kurul toplantılarına katıldı. İkinci kez getirilen tahsisat kararında bölgeye yapılacak yapının niteliği kongre merkezi ve sosyal tesis şeklinde tanımlandı. Kuruldaki görüş melerden sonra karar onaylandı. Karar uyarınca bölgede, yaklaşık 100 bin metrekarelik alanda inşaat yapılabilecek. Bu durumda AOÇ’nin tarihi çekirdek alanında bulunan “Eski laboratuvar, eski rakı imalathanesi, eski şarap binası, büro, kazan dairesi, iki adet kurumsal işler müdürlüğü binası, boş iki hangar” yıkılacak. Ayrıca daha önce bölgede Erikli Su AŞ’ye tahsis edilen büro, su deposu, Devlet Tiyatroları’na tahsis edilen depolar da yıkılacak alan kapsamına giriyor. Envantere göre bölgede “yeşil alan” olarak tanımlı 7 parça toplam 24 bin 633 metrekarelik arsa da yapılaşmaya açılıyor. AOÇ’nin Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı’nın 6. maddesine göre, koruma kurulunun, tarihi çekirdek alanının tümünün 1/1000’lik planını tek seferde onaylaması gerekiyor. Ancak planın “parçacı anlayışla” yapılmasının tarihi çekirdek alanı korumadığına dikkat çekiliyor. 21. Yüzyılda Ortaçağ Üniversite ve Anlayışı Cuma günkü Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’de Celal Şengör’ün “Başbakan’a tarihten bir hatırlatma” yazısını okudunuz mu? 1964’te ABD’de “siyahların da beyazlarla eşit oy hakkına sahip olması” için Alabama eyaleti Selma kentinde bir yürüyüş yapılıyor. Yürüyüş eyalet polisi tarafından kanla bastırılıyor. Bir gazeteci polisin vahşiliğini filme alıyor ve ulusal TV’ler bunu yayımlıyor. Barışçıl bir yürüyüşe karşı bu gaddarlık ülkeyi ayağa kaldırıyor. Başkan Lyndon B. Johnson, yaşanan “Kanlı Pazar” karşısında dehşete kapılıyor. Hemen süreci başlatıyor ve siyahlara 1965’te eşit oy hakkı tanınıyor. Şengör diyor ki: Pettus köprüsü üzerinde olanların filmini seyredin, bir de ODTÜ’de olanların... Hemen hemen benzer olaylar olduğunu göreceksiniz... Ama iki ülkenin liderlerinin iki olay karşısındaki tutumlarının birbirinin tam zıddı olması, iki ülkenin liderlerinin demokrasi anlayışlarındaki farkı da gösteriyor... Biliyorsunuz, Başbakan ODTÜ baskınından sonra polislerini övmüş ve görevlerini yaptıklarını söylemişti! ??? Biri kalkar diyebilir ki “olaylar farklı”. Ama konu bu kadar değil. Gelecek cuma günkü dergiye koyacağımız bir başka yazı, ODTÜ baskını ile, henüz 2 yıl önce yaşadığımız Boğaziçi Üniversitesi’ne yine Başbakanlı polisin baskınının nasıl da tıpa tıp aynı olduğunu gözler önüne seriyor. Mehmet Yılmaz yazısında bununla yetinmiyor, taa 1200 sonbaharında polisin Paris’te üniversite merkezi Latin Quartier’i (Mahallesini) basarak öğrenci ve hoca avına girişmelerini de yazıyor: “Beş öğrencinin öldüğü bu direnişin sonunda inzibatlar mahallenin dışına atılırlar. Öğrenciler ve hocalar ‘Latin Mahallesi’nin etrafına barikatlar kurarak girişçıkışları engellerler. O gece hocalar önderliğinde bir toplantı yapılır. Bu toplantıda hocalar ve öğrenciler Latince Universitas adıyla, bir ‘birlik’ içinde kendilerini organize etmeye karar verirler. Hem güvenliklerini sağlamak hem de özlük haklarını elde etmek yani Başpiskopos’tan bağımsızlaşmak amacıyla kurulan bu ‘birlik’ bugünkü üniversitenin doğmasına neden olmuştur.. 12. yüzyılda bir olay üniversiteyi doğururken ODTÜ olgusu 21. yüzyıl Türkiye’sinde ‘Üniversitelerin Ortaçağı’nı su yüzüne çıkartmıştır...” ??? İki yıl önce Boğaziçi Üniversitesi’ne giden Başbakan’ın polisinin, bir grup öğrencinin protestosu karşısında gösterdiği gaddarlığı, 200 kadar öğretim üyesi bir bildiri ile şöyle kınamıştı: “Kampus, dışarıdan getirilmiş olan çeşitli resmi ve sivil emniyet güçleri tarafından adeta ‘teslim’ alındı. Üniversitenin sokak ve meydanları öğrencilere ve öğretim üyelerine yasaklandı. Hükümete yönelik eleştirilerini pankart ve sloganlarla dile getirmek isteyen öğrenciler tartaklandı, ablukaya alındı, üzerlerine biber gazı sıkıldı. Çevik kuvvet bazı binaların içine, odalara kadar girdi, öğrencileri kovaladı… Bu orantısız ve abartılı polis gücü ve şiddet karşısında öğrencilerimizin hiçbir şiddete başvurmadan sivil protesto geleneklerini koruyabilmelerini bizim şansımız ve öğrencilerin kutlanması gereken bir erdem olarak görüyoruz. Çevik kuvvet, Başbakanlık korumaları ve sivil polis bu sınır/hukuk tanımaz tavrıyla üniversite özerkliğini ayaklar altına almış, ifade özgürlüğü ve temel demokratik hakları hiçe saymıştır. O gün üniversitenin köklü gelenekleri, ilkeleri ve akademik onuru çiğnenmiştir...” ??? Biliyorsunuz, köksüz ve geleneksiz “Başkan’ın Rektörleri”, ODTÜ, öğretim üyeleri ve öğrencilere karşı, utanç verici bir şekilde, “Başkan” ve polislerinin yanında saf tutmuşlardı! Unutmadan belirtelim: İTÜ dahil... Akademik ilke, akademik onur vs... Ne demiş bir rektör: Hükümetten yana olmayan rektör mü var?.. Var, bir tane bile olsa elmas değerindedir ve evrensel üniversiteyi, ilkelerini, onurunu, anlayışını temsil eder. Bu bile bizi ileri götürmek için bazen yeterlidir. Gerektiğinde cüppesini alıp rektörlük koltuğunu, evrensel ilkeler uğruna terk edemeyecek kişiler de kâğıt üzerinde rektördürler... Başbakan ve adamları asla çağı temsil etmiyorlar... Antalya’da özel bir hastane için devreye giren bakandan fırça yiyen il müdürü terör estirdi... İtiraz edince sürgün yedi SİNAN TARTANOĞLU Suriyeli mülteci çocuklara büyük destek Eğitim Servisi Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Psikoloji Bölümü önderliğinde gerçekleştirilen ‘Suriyeli Mülteci Çocuklar ve Aileler” araştırmasında, çocukların yüzde 35’inin travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı, yüzde 49’unun ise oldukça yüksek düzeyde depresyonda olduğu ortaya çıkmıştı. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları, Gaziantep’te faal olarak çalışan 30 dershanede Suriyeli mülteci çocuklara eğitim verecek. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel, “Mülteci çocukların eğitimi için yer ve öğretmen ihtiyacını dershaneler olarak karşılamaya hazırız. Gaziantep’te faal olarak çalışan 30 dershane var. Suriyeli mülteci çocukları servislerle alıp bu binalarda sağlıklı bir eğitim yapabiliriz” dedi. Suriye’nin bundan sonraki süreçte de Türkiye’nin komşusu olarak var olacağını ifade eden Enver Yücel, gelecekte kalkınmış bir Suriye için eğitimli nüfusun hayati önem taşıdığını belirtti. ANKARA Antalya Sosyal Güvenlik Müdürlüğü bünyesinde kurulan faturaları incelemekle görevli komisyon, özel bir hastanenin faturalarının usulsüz atura terörü bir şekilde hazırlandığı ve kurum tarafından ödenmemesi gereken Doktorlardan Uğur Yılmaz, 12 faturaların tahsilinin talep edil Eylül 2012’de Erol hakkında diğini belirledi. Söz konusu özel savcılığa suç duyurusunda buhastane, komisyon kararına itiraz lundu. Daha önce fatura deneederek yapılan kesintinin iade timlerindeki usulsüzlükleri tespit edilmesini talep etti. İtiraz İnce ettiği için denetim görevinden alıleme Komisyonu nan Yılmaz’ın toplantısında ise suç duyurusu, Sosyal Güvenlik Antalya İl Sağlık İl Müdürü Selim Müdürlüğü’nde Erol, faturaları inhem özel hastaKonuyu TBMM gündeceleyen komisyon nelerin ve hem de mine taşıyan CHP Antalüyelerine hakaret üniversite hastaya Milletvekili Gürkut ederek tehdit yağnelerinin fatura Acar, Çalışma ve Sosyal dırdı. Toplantının incelemelerinin Güvenlik Bakanı Faruk başında “Bakan Çelik’e “Erol’u arayan nasıl yapıldığını bakan kim? Bakan ile il beni aradı, haörneklerle gözler müdürünün görevi haskaret etti” diyen önüne serdi. Suç tanelere yapılacak ödeErol, “Siz benduyurusunun armeleri garantiye almak den üstün müsü mıdır? dından Yılmaz’ın Komisyon üyelerinüz? Sağlık ku nin kaçı, faturalarını ince başına gelmeyen rumları ile muledikleri hastanelere gekalmadı. Önce çiş yapmıştır” sorularını tabakatlar sıraözel bir televizyöneltti. sında yapacağıyon kanalına nız kesintilerde Sağlıkta Dönüsineği yapıyorsanız bile, belini şüm Programı ve performans incitmeden yapar gibi yapma sistemi üzerine demeç verdiği için nız gerekiyor. Burada hiç kim kınama cezasına çarptırıldı. Yılse Ali kıran baş kesen değil. maz’ın itirazı üzerine İl Disiplin Bıktım sizin bu dangalaklıkla Kurulu 13 Aralık 2012 tarihinde rınızdan, hödüklüklerinizden. hukuka uygun olmadığı için ceBuranın külhanbeyi benim, zayı kaldırdı. Ancak bu karar bekben sizin g...zü mü toplayaca lenmeden Yılmaz, Eskişehir Sosğım?” ifadelerini kullandı. Top yal Güvenlik İl Müdürlüğü’ne sülantıya katılan 13 doktor, 29 rüldü. Yılmaz, sürgün kararının Ağustos 2012 tarihinde komis yürütmesinin durdurulması ve yonda yaşananları bir tutanakla iptal edilmesi için dava açtı. kayda geçirdi. Tutanağı imzalayan doktorlardan üçü Antalya içinde süresiz olarak başka görevlere sürülürken beş hekim ise il dışında görevlendirilmekle tehdit edildi. F CHP’DEN SORU ÖNERGESİ AKP’li Elazığ Belediyesi’yle ilgili yolsuzluk davasında ‘evrakta sahtecilik’ iddiasını Elazığ Emniyeti araştıracak Evrak sahte ihale gerçek AYKUT KÜÇÜKKAYA İddianamedeki suçlama... avanın “41 sayfalık iddianamesinde” Elazığ Belediye Başkanı Selmanoğlu, “20052010 yılları arasında ihaleye fesat karıştırmak ve zincirleme görevi kötüye kullanmakla” suçlanıyor. İddianamede, “suçtan zarar gören” bölümünde ise “Elazığ Belediyesi” yazıyor. Soru önergesi fişleme skandalını ortaya çıkardı ANKARA (ANKA) CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, bir gazetede yayımlanan haber nedeniyle açılan davaya gelen cevabın bir skandalı ortaya çıkardığını belirterek, Başbakanlık’ta rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınacak tedbirleri yürütmesi amacıyla kurulan “Güvenlik İşleri Başkanlığı”nın 2004 yılına kadar yaptığı fişlemeleri imha etmek yerine resmi evraka dönüştürüp sakladığını açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir soru önergesi yönelten Tanrıkulu, “Bu fişlemeleri hukuki bir dayanak oluşturmanız, skandal değil midir? Hukuka aykırı olan bu fişlemelerin, iktidarınız döneminde resmi kayıt altına alınarak, bunlara hukuki mahiyet kazandırıldığı anlaşılıyor. Bir yandan fişlemelere son verdiğinizi iddia ederken, diğer yandan Batı Çalışma Grubu’nun fişlemelerine hukuki bir dayanak oluşturmanız bir skandal değil midir? Bu skandalı nasıl izah ediyorsunuz? Batı Çalışma Grubu’nun gayri hukuki bir biçimde oluşturduğu belgeleri kayıt altına alarak, 28 Şubat’ın aktörlerinin uygulamalarını sahiplenmiş mi oluyorsunuz? Şu anda Batı Çalışma Grubu’nunkine benzer biçimde fişlemeler devam etmekte midir? Kişisel bilgilerin toplandığı bir çalışma yürütülmekte midir? Hangi amaçla böyle bir çalışma yapılmaktadır? Elinizde kaç kişiye ait kişisel bilgi bulunmaktadır?” diye sordu. D AKP’li Elazığ Belediye Başkanı M. Süleyman Selmanoğlu ve üst düzey belediye yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 46 şüphelinin yargılandığı ihale yolsuzluğu davasına yeni bilirkişi raporu ulaştı. 70 sayfalık raporda “evrakta sahtecilik iddiası” ön plana çıkarken rapora yansıyan ifadeler ilginç bir tablo ortaya koydu. İhale dosyasındaki tasdik imzası bulunan belediye yetkilisi Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadede, “İhaleyi alan şirketin ihaleye girebilmek için verdiği iş bitirme belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığını” itiraf etti. Bu kez ihaleyi alan şirketin teklif mektubunda imzası bulunan isme “sahte evrakla ilgili soru” yöneltildi. Şirket yetkilisi savunmasında, “Evrakın şirkete nasıl ve ne şekilde girdiğini bilmiyorum” ifadesini verdi. İhaleyi verenle ihaleyi alan şirket yetkilisi sahte evrakı ortada bırakan ifadeler verince bilirkişi heyeti, “Söz konusu belgenin kim tarafından düzenlendiğinin belli olmadığı” tespitini yaptı. “Belgenin yasal olmadığı, belediye kayıtlarında bulunmadığı ve iş bitirme belgesinde belirtilen tutarın hayali olarak işi almak için düzenlendiği belgelerden anlaşıldığı” tespitinin son bilirkişi raporunda da yer almasının ardından Elazığ 1. Ağır Ceza Mahkemesi, “Evrakta sahtecilik suçlamasıyla iddianamede adı geçen yüklenici firmayla ilgili durum tespiti yapılması için Elazığ Emniyet Müdürlüğü’ne” yazıyla başvurdu. Elazığ Emniyeti’nin yapacağı incelemenin ardından hazırlayacağı sahte evrak raporunun davanın 10 Ocak 2013 tarihindeki duruşmasına yetişmesi zor bir ihtimal olarak görülüyor. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talimatı doğrultusunda oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetince düzenlenen rapor dava dosyasına eklendi. Raporun kanaat ve sonuç bölümünde evrakta sahtecilik iddiası mercek altına alındı. Bu bölümde karşımıza ilginç bir tablo çıktı. İşte ifadelere de yansıyan o bölüm özetle şöyle: BELEDİYE YETKİLİSİ: BEN İMZALAMADIM İş bitirme belgesinde imzası bulunan Elazığ Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürvekili Burhanettin Yılmaz’ın, başsavcılıkta alınan ifadesinde söz konusu belgedeki imzanın kendisine ait olmadığı şeklinde beyanda bulunduğu ve mahkemede alınan beyanında da başsavcılıktaki ifadesinin doğru olduğunu beyan ettiğinin tespit olunduğu... ŞİRKET YETKİLİSİ: DOSYAYA NE ŞEKİLDE GİRDİ BİLMİYORUM! Yüklenici iş bitirme belgesinde yer alan Burhanettin Yılmaz adına atılan imzanın ilgilinin bu imzanın kendisine ait olmadığı yolundaki beyanı göz önüne alınarak kime ait olduğunun tespit olunmadığı, ihaleye Elazığ AŞ adına sunulan teklif mektubunda imzası bulunan Abdullah Öznay’ın mahkemede alınan savunmasında özetle, “İhale evrakı içinde bulunan ve sahte olduğu belirtilen noter tasdikli belge ben şirket yönetimini devraldığım sırada şirket evrakları içerisindeydi, sahte olduğu söylenen evrakın şirkete nasıl ve ne şekilde girdiğini bilmiyorum” yolunda beyanda bulunduğu dikkate alındığında söz konusu belgenin komisyona kim tarafından düzenlendiğinin belli olmadığı... AYM’den ilk 4 bireysel başvuruya yetkisizlik ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi ilk 4 bireysel başvurudan ikisini kişi yönünden, diğer ikisini ise zaman bakımından yetkisizlik gerekçesiyle kabul etmedi. Yüksek mahkeme, 25 Aralık 2012’de yapılan toplantılarda bireysel başvurulara ilişkin ilk kararlarını vermiş, mahkemenin internet sitesinde yayımlanan 4 karar, “kabul edilemez” bulunmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle