19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 OCAK 2013 SALI HABERLER CUMHURİYET SAYFA 7 ‘Kışlada ne oluyor?’ MELTEM YILMAZ Son 10 günde askeri kışlalarda 6 intihar vakası yaşanması tepkilere neden oldu Asker Hakları İnisiyatifi, askeri kışlalarda son 10 gün içerisinde 6 askerin intihar etmesinin kabul edilemez olduğuna dikkat çekti. İnisiyatif sözcüsü Tolga İslam, her üç günde bir askerin intihar ettiğine dikkat çekerek, askeri denetleyecek sivil ombudsmanlık sisteminin bir an önce hayata geçmesi gerektiğini belirtti. 19 Ocak’ta Emre Ersöz, 21 Ocak’ta İbrahim Acar, 22 Ocak’ta Yasin Şimşek, 23 Ocak’ta Selim Kara ve 26 Ocak’ta Mithat Özer intihar ederek hayatını kaybetti. 23 Ocak’ta intihar eden Adem Kocakaya ise halen komada. Asker Hakları İnisiyatifi’nin sözcüsü İslam, asker intiharlarının sivil intiharların 2.5 katı olduğunu belirterek “Asker intiharlarına ilişkin gerçek ra ? Asker Hakları İnisiyatifi Sözcüsü İslam, asker intiharlarının sivil intiharlarının 2.5 katı olduğunu vurguladı. Keyfi cezalandırmaların en önemli intihar nedenleri arasında yer aldığını belirten İslam, askeri faaliyetlerin sivil denetim altına alınması gerektiğini vurguladı. İslam, “Birinci derecede sorumlu olan devlettir” dedi. Madrid Mektupları (6) Sonu Olmayan Kriz İspanya’nın ayrılıkçılık probleminin göbeğindeki Bask, Katalan bölgeleri, ülkenin en zengin ve en gelişmiş yöreleri. Bask yöresi, kişi başına düşen gelir açısından AB ortalamasının yüzde 30 üzerinde. Katalonya’da gelir düzeyi de aynı şekilde AB ortalamasının yüzde 14 üstüne çıkıyor. Yakın tarihin en büyük ekonomik ve sosyal krizi yaşanırken, bu iki en zengin bölgeden özellikle Katalonya’nın ayrılıkçılık bayrağı ile öne çıkması İspanya’da yaşanan endişeyi katlıyor. Ayrılıkçılık sorununun yarattığı gerilim ve istikrarsızlıkların, istihdam sağlayan kaynaklara şiddetle ihtiyaç duyan ekonomiyi ve dış yatırımları olumsuz etkilemesinden korkuluyor. İspanya’nın ekonomik sorunlarını ve içinde bulunduğu bu negatif spirali “Bask ve Katalan ayrılıkçılığı” konusunda görüşlerine başvurduğumuz Sosyalist Parti milletvekili Juan Moscoso ile konuştuk. Aynı zamanda bir iktisatçı olan Moscoso, İspanya’nın ekonomik krizden çıkmasının yıllar alacağını söylüyor. “Bugün İspanya’da 6 milyon işsiz var. İşsiz sayısı 4 yıl önce 1 milyon 600 bindi. Son dört yılda 4 milyondan fazla işin yok olduğu anlamına gelir bu” diyor Moscoso ve ekliyor: “Buhar olup eriyen 4 milyon işin yarısı inşaat balonundaydı. Bunun anlamı, artık o sektörde o işlerin bir daha yaratılmayacak olmasıdır. İnşaat sektöründe işlerini yitiren 23 milyon kişinin (diğer sektörlerde çalışabilmeleri için) tekrar eğitilmesi gerekiyor. Bu birkaç yılda yapılabilecek bir şey değil. İşsizlik probleminin diğer boyutu, bölgesel dengesizliklerdeki artış. Yitirilen 4 milyon iş zengin kuzeyde değil, azgelişmiş güneyde: Kaybedilen işlerin 1 milyonu Endülüs’te. Öbür 1 milyonu Valensiya ve Murcia’da... Sonuç kuzeygüney dengesizliğinin büyümesi ve farkın açılması. Sorun salt makro ekonomik dengeleri tekrar yerine oturtmakla çözülebilecek bir sorun değil. Yeni faaliyet alanları da yaratmak gerekiyor. Bu kolay değil.” Muhafazakâr Rajoy hükümetinin ekonomik krizi yönetiş biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz? “İspanyol ekonomisi rakkamlarına göre İspanya borçlarının gayrisafi milli hasılaya oranı, Almanya’nın borç oranıyla karşılaştırıldığında hâlâ daha düşük. Ancak Almanya borcuyla mutlu ve sağlıklı biçimde büyüyor. Buna mukabil biz bütün iktisat politikalarımızı borç yüküne yoğunlaştırıyoruz ve (borç yükünü düşürmek kaygısıyla) refah devletini yıkıyoruz. Bunun bize hiçbir faydası olmayacak. Çünkü sorunun kaynağı burada değil.” Sorunun kaynağı nerede peki? “Avrupa’da. Avro’nun yapılandırılışında. Avro yapısı bizi çürütüyor. Bu yapı yüzünden borçlara, Almanya’dan yüksek prim (spread) ödüyoruz. Faiz hadleri arasındaki farkla bizim borç finansmanının altından kalkmamız mümkün değil. Aradaki fark, Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı kötü tercihlerden kaynaklanıyor.” Madrid’in hiç hatası yok mu? “Son on beş yılın olumlu ekonomik döngüsünü, emlak ve inşaat sektörüne yoğunlaşmak suretiyle ne yazık ki kaçırdık. Şimdi de hükümet aşırı kemer sıkma politikaları uyguluyor. Pazar olmadığı için şirketler arka arkaya kapanıyor. Özellikle küçük ve orta çaplı şirketler İspanya’nın her yanında kapanıyor. Sanayi sektörleri yıkılıyor. Bunları yeniden yaratmak kolay değil. Kamu gelirleri bu yıl GSMH’nin yüzde 42’sinden yüzde 29’a düştü. Son iki yılda bu gelirlerin dörtte birini kaybettik.” Üretim azaldığı için vergi gelirleri de daralıyor… “Keza tüketim de... Her şey daralıyor.” Kamu harcamalarındaki daralma ne bu durumda? “Beşte bir. Harcama kısıldıkça, kamu gelirleri artmıyor. Daha çok daralıyor.” Gelin Keynes’i hatırlamayın… “Keynesçi önlemler için sürekli olarak AB’ye ve Merkel’e talepte bulunuyoruz. IMF bile bu yönde çıkışlar yapıyor. Tek başımıza bu işin altından kalkamayız. Önümüzdeki yol uzun ve meşakkatli. Sade bu yıl İngiltere’ye 60 bin, Almanya’ya da 30 bin İspanyol göç etti. Bir beyin göçü bu. Genç, üst düzey eğitim almış İspanyollar gidenler…” İspanya’da yaşadığım 80’li yıllarda burada harikulade bir demokratikleşme süreci yaşanıyordu ve ülkede müthiş idealler, değerler vardı. Bu kabına sığmayan bir pozitif enerji, iyimserlik yaratıyordu. Günümüz İspanyası’nın ruh halini nasıl tarif edersiniz? “İspanyollar bunalımda değil ama endişeli. Bazı aşırılıkları da olan çok iyi bir dönemi arkalarında bıraktıklarının farkındalar. Uzun sürecek güç bir döneme giriyoruz ve insanlarda kötümserlikten çok hüsran ve öfke var. Yozlaşma, yolsuzluğa karşı güçlü bir öfke bu!” netleyecek ombudsmanlık sisteminin bir an önce hayata geçmesidir.” Her gün binlerce askerin keyfi cezalandırma görmeye devam ettiğiniiddia eden İslam, “Dikkatimizi çeken başka konular da var. Örneğin, son yıllarda, ocak aylarında intiharlarda adeta patlama yaşanıyor. Ya da Ege gibi çatışma olmayan bölgelerde intiharlar artıyor. Bunlar ilginç sonuçlar, nedenlerini öğrenmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. İslam, yaşadığı kötü muameleyi anlatmaya cesaret gösterenlerin devlet kurumları tarafından gözetilmek ve korunmak yerine yüzüstü bırakıldığını, şikâyet sahiplerinin, kendilerini döven, hakaret eden komutanlarına emanet edildiğini söyledi. Ege Bölgesi’nde artış var kamlar, Bilgi Edinme Yasası kapsamında paylaşılmıyor. Soru önergeleri yoluyla öğrendiğimize göre Türkiye’de son 10 yılda 936 asker, son 1 yılda 70 asker, bir başka deyişle her üç günde bir rütbeli ve zorunlu asker intihar etmiş. Biz de merak ediyoruz, sivil hayatta 2024 yaş grubu en az intihar oranını oluştururken, askerde bu çocuklar nasıl oluyor da intihara kalkışıyor? Kışlada neler oluyor?” dedi. İslam, en önemli nedenleri fiziksel ve psi kolojik şiddet, uykusuz bırakma, sağlık hakkı ihlali ve keyfi cezalandırma olan kışlada intihar vakalarında son dönemde bir iyileşme yaşanmadığını belirtti. İslam, şöyle devam etti: “Askeri faaliyetler sivil denetim altına alınmadığı takdirde ihlaller, intiharlar ve kalıcı hasarlar sürecektir. Genelkurmay, geçenlerde kimi düzenlemeleri yenilikmiş gibi takdim ederek konuyu nezdinde geçiştirmeye çalıştı. Burada birinci derecede sorumlu olan devlettir ve yapılması gereken, askeri de 30 yılda 35 bin can TBMM Komisyonu raporu, terörden doğan ‘yaşam hakkı ihlallerini’ gözler önüne serdi. Buna göre terörden 500 bine yakın kişi etkilendi Gerekçesiz! Balyoz ismiyle anılan davanın gerekçeli kararının gerekçesizliğini, kararın 970’inci sayfasında, “Gölcük, Eskişehir ve bir şahsın bavulundaki bilgiler arasındaki uyum” başlığı altında ileri sürülen bahaneler etrafında anlatacağım. Bahane dedim çünkü karar gerekçelerden değil, yorum, değerlendirme ve fikir yürütmelerden yola çıkılarak yaratılan kanaatlerden oluşuyor. Çok iyi bilinmeli ve hiç unutulmamalıdır ki, bu davada seminer yargılanmamıştır. Gerekçeli kararda sıkça kullanılan taranmış dijitaller ise davanın konusu değildir. Sahteliği otuz adet rapor ve 2000’e yakın zaman, yer çelişkisi ve tutarsızlığıyla çok net olarak ortaya konmuş imzasız dijital verilere doğruymuş havası vermeye çalışmak için, bunların imzalı karşılıklarının ilgili birimlere gönderildiği kanaatine gerekçe uydurmak için, seminer ve taranmış dijitaller bahane olarak kullanılmıştır. Sayfa 967: “Askeri birimlerde asılları bulunduğu belirtilen, taranmış belgelerin dijitaller içerisinde yer alması, delillerin doğruluğu konusunda sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek mahkemede tam bir kanaat oluşturmuştur.” Sayfa 1044 “Mevcut dijitallerde yer alan belgelerin 57 Mart 2003 1. Ordu Plan Semineri’nden önce oluşturuldukları, belgelerin yazılı ve ıslak imzalı olarak ilgili birimlere ulaştırıldığı...” Tabii söz konusu dijitaller olunca böyle teknik bir konuda bilirkişi görevlendirilmesi gerekirdi. Fakat bu yapılmadığı için, gerekçeli kararın 1041 ve 1044’üncü sayfaları arasında bu duruma bol miktarda bahane üretilmiştir. Gerekçeli kararın 970’inci sayfasında; “Eskişehir’deki flash bellek ve İstanbul’daki bavuldan çıkan CD’lerde yer alan imzasız dijital verilerin, Gölcük’teki dijital verilerle uyumlu olduğu, farklı yerlerden elde edilen bulguların birbirini doğrulamasının delillerin doğruluğunu ispatladığı” ifade edilmiştir. Burada delil diye kastedilen imzasız dijital verilerdir. Bu mantığı anlamak mümkün değil. Sahtelik dünyanın her tarafını dolaşsa, değil üç yer 103 yerde bulunsa ne olur. Bir şey sahteyse her yerde sahtedir. Sahte bir şey, başka sahte bir şeyle savunulabilir mi? Eskişehir’dekini Gölcük, Gölcük’tekini, bir şahsın bavulundakiler doğrular mı? Kaldı ki Genelkurmay Başkanlığı 22 Şubat 2010 tarihinde mahkemeye yazdığı ıslak imzalı ve gerçek yazıda; “1’inci Ordu Komutanlığı Plan Semineri kapsamında, Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve 1’inci Ordu Komutanlığı kayıtlarına göre, söz konusu Plan Semineri’nin Balyoz Güvenlik Harekât Planı adlı bir bölümü veya eki mevcut değildir.” “Yapılan araştırmalar neticesinde: a. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, bölgeden sorumlu 1’inci Hava Kuvvet Komutanlığı ve Harp Akademileri Komutanlığı’nda iddia edilen şekilde hazırlanmış ‘ORAJ’ isimli bir eylem planının bulunmadığı belirlenmiştir Medyada yer alan sözde ‘SUGA Eylem Planı’nın; Deniz Kuvvetleri’nde mevcut ‘SUGA’ Planlama Direktifi ve Harekât Planı ile hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Donanma Komutanlığı’nda iddia edilen şekilde hazırlanmış ‘SUGA’ isimli bir eylem planının bulunmadığı belirlenmiştir” şeklinde ifadeler kullanarak konuyu açıkça ortaya koymuştur. Genelkurmay Başkanlığı gerekçeli kararın açıklanmasının ertesi gününde, aynı ifadelerle tekrar açıklama yapmıştır. Yukarıda açıklamaya çalıştıklarım, gerekçeli kararın küçük bir kısmını kapsamaktadır. O kadar çok konu var ki. Yazmakla bitmez. İğneyle kuyu kazar gibi hukuka ve adalete ulaşmaya çalışıyoruz. Bu arada hayat ellerimizin arasından kayıp gidiyor. Hukuk ve adalet için kuyuyu kazacak daha çok iğneye ihtiyacımız var. Saygılarımla... Yunus Nadi Erkut/Yarbay ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu bünyesindeki “Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik Alt Komisyon” raporunda, terörden 30 yılda 35 bin 576 kişinin yaşamını yitirdiği, 386 bin 360 kişinin de evini terk etmek zorunda kaldığı vurgulandı. Raporda, hükümetin İmralı’da Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmelere de dikkat çekilerek “Terör nedeniyle son 30 yılda 7 bin 918 kamu görevlisi şehit oldu. 19842012 yılları arasında ölü olarak ele geçirilen PKK’li sayısı 22 bin 101. 19842012 arasında 5 bin 557 sivil yaşamını yitirdi. PKK’nin iç infazlarının sayısı ise bilinmiyor. Faili meçhul cinayetlerin sayısı da tam olarak bilinmiyor. Ancak 2 binin altındaki rakamlar ile 17 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. İstatistiklere geçmeyen ölüm olayları hariç, toplam 35 bin 576 kişi terör nedeniyle yaşamını kaybetti” denildi. 18 Kasım 2011 tarihi itibarıyla er statüsünde 8 bin 543, iştirakçi statüsünde 6 bin 483 ve köy korucusu statüsünde 5 bin 34 olmak üzere toplam 20 bin 60 kişinin SGK’den 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası kapsamında aylık aldığı belirtilen raporun görüş ve değerlendirmelerin bulunduğu bölümünde ise “Teröre çözüm sağlamak yolunda, bütün dünyada geçerli ‘en iyi yaklaşım’ bulunmadığı gibi bütün terörü bir anda önleyebilecek ‘tek yöntem’ de yoktur” denildi. ‘BDP’lilere İmralı izni inceleniyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, İmralı görüşmelerine ilişkin, “Öcalan ile görüşmek üzere henüz bir milletvekili ya da grubuna izin verilmedi. Bu izin verilmeyeceği anlamına gelmiyor. Adalet Bakanlığı başvuruları inceliyor” dedi. CHP’li Birgül Ayman Güler’in sözlerini “Irkçı ve faşist bir tutum” olarak değerlendiren Arınç, “Bu CHP içinde bir kırılma noktasıdır” dedi. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklamalarda bulunan ve gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, bir soru üzerine donanmadaki istifaların TSK’de herhangi bir zafiyete neden olmayacağını söyledi. Arınç, “Korgeneral Nusret Güner’in emekli olmasıyla yerine geçecek başka bir kimse kalmadığı iddiası çok yanlış ve çok olumsuz bir iddiadır. Genelkurmay Başkanı’nın kuvvet komutanları ile istifa etmesi bir deprem yaratmadı. TSK komuta kademesinde herhangi bir açığa düşecek bir zafiyet söz konusu değildir” dedi. ‘Refah devletini yıkıyoruz’ ‘Avro bizi çürütüyor’ ‘Terörü yaratan unsurlar baştan kaldırılmalı’ TAYAD, ‘F TİPİ’ RAPORUNU AÇIKLADI Raporun öneriler bölümünde ise “Terörle mücadele konusuna yöntemsel olarak stratejik bakmak ve terörle mücadele sürecini çok boyutlu olarak yönetmek gerekmektedir. Bu, terör ortamını yaratan, ona zemin hazırlayan ve yeşermesine imkân veren unsurların daha baştan ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir” denildi. Raporda, terörü önleme konusunda yerel yönetimlerin güçlendirilmesine de dikkat çekilerek yeni anayasa çalışmalarının öneminin büyük olduğu kaydedildi. Raporda ayrıca, “Askerlerin sivillere bağlı çalışması, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yapılması, idarecilerin bilgi ve deneyimlerinin paylaşılması, bölge üniversitelerinin sahaya inmesi” gerektiği de vurgulandı. Raporda yer alan, hükümetin yürüttüğü “İmralı sürecinin iyi değerlendirilmesi gerekir” ifadesi ise dikkat çekti. Cezaevine lağım suyu! İstanbul Haber Servisi TAYAD’ın “Aralık 2012 Hak İhlalleri” başlıklı raporuna göre, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde 3 Aralık’tan itibaren musluklardan akan kirli su nedeniyle zehirlenenler oldu. TAYAD üyeleri, dün İstanbul Adliyesi önünde F tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere yönelik hak ihlallerine ilişkin raporlarını açıkladı. Raporda şebeke suyuna lağım suyunun karıştığı ifade edilerek, “4 gün suyu kestiler. Sonra aralıklarla su verileceğini ancak içilmemesi gerektiğini söylediler. 30’a yakın kişinin acile sevki yapıldı. İdare bu süreçte sadece bir kez 1.5 litrelik temiz su dağıttı. 10 gün sonra suyun içileceği açıklandı” ifadelerine yer verildi. Tutuklulara haftada 6.5 saat sohbet hakkı tanındığı kaydedilen raporda, “Sohbet mekânında su içme olanağı yok. Toplu fotoğraf çektirmek bile yasak. Sohbet hakkının tamamı bir güne sıkıştırılıyor” tespiti yapıldı. Tutukluların dergisi İdilce nedeniyle Mehmet Akdemir’e açılan soruşturmanın takipsizlikle sonuçlandığı belirtildi. Raporda “Savcılık, 3 kişilik hücrede örgüt propagandası yapılamayacağına karar verdi. İdare Akdemir’e 20 gün hücre cezası vermişti” denildi. ‘Hüsran ve öfke’ Dergiye soruşturma TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NDEN AÇIKLAMA 3 İLDE KURULACAK PATRIOT SİSTEMLERİ ‘İstifa kabul edildi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’in istifasının kabul edildiğini açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer alan açıklamada, şöyle denildi; “... Son günlerde medya organlarında yer alan donanma komutanımızın emeklilik istemi kabul edilmiştir. Bu bağlamda, silah arkadaşımıza uzun yıllar başarı ve özveri ile yaptığı hizmetlerden dolayı teşekkür ediyor; kendisine ve aile bireylerine yeni yaşamlarında sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler diliyoruz.” 8 Şubat’ta devrede BARKIN ŞIK ‘1 haftada netleşir’ Haber Merkezi ROJ TV’nin kapatılmasından sonra yayına başlayan Nüçe TV’ye konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, müzakere süreci hakkında değerlendirmelerde bulundu. Demirtaş, “Kürt sorununun çözümü konusunda rolümüzü oynamak istiyoruz. 1 hafta, 10 gün içerisinde bütün süreçlerin netleşebileceğini düşünüyoruz” dedi. Aynı televizyona konuşan PKK’nin Kandil’deki sorumlularından Mustafa Karasu da Öcalan’ın önerilerini desteklediklerini söyledi. Karasu, “Öcalan da kendisini kral, padişah görmüyor. Bizimle, aydınlarla, demokratik güçlerle görüşmeyi, çözüme ortak etmeyi istiyor” dedi. ANKARA Suriye tehdidine karşı Gaziantep, Kahramanmaraş ve Adana’da konuşlandırılacak Patriot sistemlerinin, 8 Şubat’ta devreye gireceği öğrenildi. Askeri kaynaklar, “Patriotlar 3 ilde de konuşlandırıldıktan sonra sinyalizasyon testleri yapılacak; 8 Şubat’ta aktive edilecek” dedi. Sistemlerin kurulumu devam ederken bataryalarla ilgili masrafların hangi ülke tarafından karşılanacağına ilişkin belirsizlik ise sürüyor. Türkiye’nin bu konuda NATO’yla daha önce imzaladığı anlaşmalar çerçevesinde hiçbir ücret ödememek istediği öğrenildi. Patriotları Türkiye’ye tahsis eden Hollanda ve Almanya ise nakliye de dahil Türkiye’den 6 aylığına 40 milyon Avro istiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle