27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 OCAK 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Cumhuriyet, Gümrük Bakanlığı’nın PKK’nin hayali ihracat ve kaçakçılığına göz yummakla suçlandığı, 8 aydır sumen altında tutulan rapora ulaştı 5 ırktan üstün değildir... Üstelik her yurttaşı potansiyel terörist olarak görmek çok yanlıştır. ??? Türkiye’de muhalif kesime karşı giderek artan baskı, aynı zamanda CHP’li belediyeleri de kıskaç altına alıyor... İzmir’den sonra şimdi de sıra Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nde... CHP’li başkan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ne diyor gözaltılarla ilgili olarak: “Bu bir itibarsızlaştırma operasyonudur!” Buna benzer pek çok operasyon yapıldı... Eskişehir’i yaşanılır, çağdaş bir kent yapan Büyükerşen’i nasıl sandığa gömer AKP? İşte böyle! CHP kendisiyle hesaplaşmaktan kurtulamadığı için bir türlü sosyal demokrat çizgiye gelip halkımızı Türk’üyle, Kürt’üyle kucaklayamadı. Sermayeemek çelişkisini gündeme oturtamadı! Benim merak ettiğim CHP’lilerin evrensel sosyal demokrasiden ne anladıklarını bilmemeleri... Evrensel sosyal demokrasi, barış, özgürlük ve adalet kavramlarını içerir... Bir etnik kimliğin bir başka etnik kimlikten üstünlüğünü değil! CHP içinde sayıları az olan ama örgütlerde, tabanda ve önemli belediyelerde etkili olan “tayfa” Kemal Kılıçdaroğlu’nun altını yeteri kadar oydu! CHP giderek sağa kayıyor, etnik kimlik üzerinden siyaset yapıyor. CHP’de kimileri Kürt kökenli milletvekillerine “terörist” gözüyle bakıyor. Parti içi hesaplaşmaktan kurtulup Eskişehir’de yaşananları Türkiye gündemine taşıyamıyorlar!.. Yazık! ??? Sıradan faşoların boy gösterdiği, dinciliğin giderek tırmandığı bir Türkiye’yle karşı karşıyayız... Biz bu oyunu 70’li yıllarda gördük... Faşoların kanlı eylemlerini biliyoruz. O dönemde öldürülen CHP’li milletvekili, ilçe başkanlarının çocukları bugün Mustafa Kemal’in partisine nasıl bakıyor acaba? Ecevit’in 70’lerin başında başlattığı “demokratik sol” hareket bugün kır çiçeklerine dönüşüp tüm toplumu, Türkiye’yi sarabilirdi... Kemal Satır, Turhan Feyzioğlu ve arkadaşları, Ecevit ve ekibine “komünist bunlar” deyip CHP’den ayrılıp Güven Partisi’ni kurmuştu... Sonra ne oldu? Bilen bilir, gençler de öğrenir kitaplardan! Gizlenen rapor İLHAN TAŞCI Faşolar, Devlet ve Muhalefet... Düş kırıklığı, acı, hüzün hayatımızın içinde... Bir dönem, milliyetçilik kavramı aklımıza faşoları getirirdi, şimdi getirmiyor. Nedenini bir türlü görmek istemiyoruz! Eli silahlı kanlı tuzaklar, kıyımlar, sınır boylarındaki karakollara gece baskını yapan PKK terör örgütü var! Bir milliyetçilik öteki milliyetçiliği körükler! Konuşmuyoruz, tartışmıyoruz. Irkçılıktan, faşizmden ne anlıyoruz?.. İster Türk, ister Kürt, ister Laz, ister Çerkez olsun, hiçbir ırk öteki ırktan üstün değildir. Bir yandan etnik kimliğin, öte yandan din kimliğinin arkasına saklanarak ırkçılık yapanlara, aklı başında olan herkes karşı çıkmalı... Eğer karşı çıkmazsak ülkemiz bir bataklığa doğru hızla sürüklenir... Tarihin sayfalarını karıştırdığımızda ırkçılığın dünyanın her yerinde nice kıyımlara neden olduğunu görürüz... Tarihi ve kültürel farklılıklar ayrımcılığı değil tümlüğü çoğaltır, barışı, kardeşliği, güveni getirir. Din, dil, ırk, mezhep ve renk ayrımcılığı kan gölünü... Bunu bir kenara yazın unutmadan! ??? Faşizm salt askeri darbelerle gelmez... Sandıktan çıkan, halkın seçtiği, sivil siyasi iktidarlar devlet erkinin tümünü ele geçirdiğinde de gerçekleşir. Özellikle sözlü kültürden yazılı kültüre geçmeyen toplumlarda olur bunlar... Bugün Mısır niçin kaynıyor, neden demokrasi ve hukuk işlemiyor, din devletine doğru hızla sürükleniyor? Mısır’daki aydınlar, sanatçılar, sendikacılar, üniversiteli gençler, gazeteciler kandırıldığı için. Biz bu oyunu 70’li yılların sonunda İran’da yaşamıştık. Bugün Ortadoğu’nun ateş topuna dönüşmesinde, bölgedeki Müslüman Kardeşler’in etkinliği gözlerden ırak tutulmamalıdır. Türkiye’nin oralarda yaşananları dikkatle gözlemesi gerekir. Ülkemizde akan kanın durması, ırkçılıkla bir yere varılmayacağının anlaşılması gerekir. Başta söyledim hiçbir ırk öteki ANKARA Gümrük Bakanlığı bürokratlarının PKK’nin hayali ihracat ve kaçakçılığına zemin hazırlamakla suçlandığı, 8 aydır bakanlıkta sumen altında bekletilen rapora Cumhuriyet ulaştı. Gümrük başmüfettişlerince kaleme alınan raporda, kamu görevlileri “kaos ve düzensizlik ortamının oluşmasına ve bu ortamın sürdürülmesine, buralarda hukuk dışılığın hâkim olmasına” neden olmak ve “terör örgütünün veya terör örgütüyle irtibatlı kişi ve firmaların haksız menfaat elde etmesine imkân ve olanak” sağlamakla suçlandı. Gümrük başmüfettişleri, Yüksekova Esendere Gümrük Sınır Kapısı ve Sınır Ticaret Merkezi’nde gerçekleştirildiği belirlenen yüzlerce milyon dolarlık hayali ihracatın “kamu görevlileri ve bürokrat” ayağına ilişkin hazırladığı 155 sayfalık raporda çarpıcı belirleme ve suçlamalar yer aldı. Gümrük bürokratlarını mercek altına alan 16 Mayıs 2012 tarihli rapor, Gümrük Bakanlığı’nca işleme konulmazken raporda adı geçen bürokratlar hakkındaki inceleme ve soruşturma izni istemine de Bakan Hayati Yazıcı izin vermedi. 2012 yılından beri sumen altında bekletilen ve işleme konulmayan raporda, “düzensizlik ve kaos ortamının” yaşandığı, “her türlü illegal faaliyetin yapılmasına imkân ve zemin hazırlandığı”na işaret edilen Esendere Kapısı ve Sınır Ticaret Merkezi konusunda düzenlenen pek çok rapor ve uyarıya O layları açığa çıkaran ve raporlaştıran gümrük başmüfettişleri hakkında soruşturma başlatılmıştı. karşın “sorumluluk ve mevki sahibi kamu görevlilerince hiçbir şey yapılmadığı” vurgulandı. Örgütün nema kapısı Sorumluluk ve mevki sahibi Gümrük Bakanlığı’nın kapıdaki faaliyetlerin durdurulması veya kapının kapatılması konusunda gerekeni yapmadığı anlatılan raporda, şu değerlendirme yapıldı: “Sürekli gereksiz yazışma ve onaylar almak suretiyle sorunu ötelemeye, böylelikle de kaos ve düzensizlik ortamının oluşmasına ve bu ortamın sürdürülmesine, buralarda hukuk dışılığın ve kuralsızlığın hâkim olmasına, devlet otoritesinin itibarının ve egemenliğinin sarsılmasına sebep oldukları gibi buradan yapılan legal veya illegal faaliyetlerden de terör örgütünün nemalanmasına, haksız ka Raporlar uyutuluyor zanç elde etmesine, mevzuata aykırı olarak sınır ticaret merkezinin faaliyetlerinin devamına imkân tanıyarak da buradan hukuksuz bir şekilde ihracat yapılmasına olanak sağlamak suretiyle terör örgütünün veya terör örgütüyle irtibatlı kişi ve firmaların haksız menfaat elde etmesine imkân ve olanak sağlanmıştır.” Gümrük Bakanlığı merkez biriminde sorumluluğu bulunan bürokratların belirlenmesi için onay istenildiği ancak bu onayın verilmediğine dikkat çekilen raporda, onay isteme gerekçesi şöyle anlatıldı: “Mevzuata aykırı şekilde ihracat yaptırmak suretiyle ihracatçı firmalara haksız menfaat sağlanmasına ve yapılan bu ihracatların da PKK terör örgütünün finans manına gitmesine ortam ve zemin hazırlayan, aynı zamanda yazılmış tüm raporlarla ve yapılan yazışmalarla belirtilen hususlarda gereğini yerine getirmeyerek Esendere Sınır Kapısı ve gümrük sahasının altyapı ve fiziki koşullarının mevcut haliyle faaliyetine devam etmesine, böylelikle de denetim elemanları raporlarıyla da tespit edildiği üzere buradan her türlü kaçakçılık yapılmasına sebep olan bakanlık merkez birimlerinin ilgili personelinin sorumluluklarının incelenmesi için.” Raporda, müfettişlerin onay alamaması ve istenen kimi yazıların Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca verilmemesi nedeniyle “Bakanlık merkez birim personelinden hangilerinin ne derece sorumlu olduklarının kesin olarak tayin ve takdiri noktasında gerekli inceleme ve soruşturmanın” yapılamadığı vurgulandı. Bunun üzerine müfettişler, kamu görevlisinin suçu bildirme zorunluluğu bulunmasından hareketle, aralarında Gümrük Müsteşarı, Gümrükler Genel Müdürü ve Personel Dairesi Başkanı’nın da bulunduğu bürokratlar hakkında Türk Ceza Yasası’nın 279. maddesinde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçunun oluştuğu savıyla Ankara Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundular. Tüm bu olayları açığa çıkaran ve bunları raporlaştıran Gümrük başmüfettişleri Murat Şanlı, Ali Ortapolat ve Ahmet Ünal hakkında Gümrük Bakanlığı “gerçeğe aykırı” rapor düzenledikleri savıyla soruşturma başlatmıştı. ‘Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanun Tasarısı mali zulüm politikasının habercisi’ Muhalefete yasaklama İstanbul Haber Servisi Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu’nca, AKP tarafından Meclis Adalet Komisyonu’nun gündemine getirilen “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın iktidarın izleyeceği mali zulüm politikasının habercisi olduğu belirtildi. Tasarının yasalaşması halinde, hükümetle sorun yaşayan herhangi bir şirketin MASAK’ın emriyle mal varlığının dondurulmuş olarak görülebileceğini, AKP’ye karşı olan bütün kesimlerin “terör” suçlamasıyla tutuklanması gibi, AKP’yi rahatsız eden bütün belediyeler, şirket sahipleri, kişilerin de MASAK sultası altına alınabileceği kaydedildi. Söz konusu tasarıyla hükümetin güdümündeki bürokratlardan oluşturulacak “Değerlendirme Kurulu”nun kararıyla kişi ya da kuruluşların mal varlıklarına el konulmasının da söz konusu olabileceği kaydedildi. Açıklamada, bu tasarıyla rejime muhalif bütün kesimlerin YARGIÇSIZ EL KOYMA KARARI A çıklamada, tasarının neler getirebileceği özetle şöyle sıralandı: Kamulaştırma, el koyma kararına yargıç niteliğini taşımayan kişiler karar verecektir. Tümüyle hükümete bağlı bürokratlardan oluşturulan kurul yetkili kılınıyor. Yargı kararıyla değil, siyasi kararla hedefe koydukları insanların malına mülküne, iş olanaklarına el konulmasını öngörüyor. Söz konusu tasarı, bir yandan da emperyal güçlerin talebi ve zorlaması sonucunda gündeme gelmektedir. BM’nin 1999 tarihli 127 sayılı kararı bu yasa tasarısının gerekçesini oluşturmaktadır. Bu karar Afganistan’a yönelik işgale temel hazırlayan yaptırımlar kararıdır. Bu tasarıyla 11 Eylül hukuku Türkiye’de de hâkim kılınmak istenmektedir. OECD’ye bağlı bir kuruluş olan FATF (Mali Ey lem Görev Gücü) 22 Şubat 2013’e kadar tasarının yasalaşmaması halinde Türkiye’nin FATF üyeliğinin askıya alınması kararını almıştır. Dolayısıyla bu tasarı aynı zamanda bir OECD dayatmasıdır. Sadece şirketler değil! Muhalif parti ve kurumlarla dayanışma içinde bulunan, bağış veren, yardım ve destek sunan her kurum ya da her insan bu kapsama alınabilecektir. Keza sosyal yardım amaçlı dernekler de bu yasayla kolayca “terör”le ilişkilendirilebilecektir. Devletin yardım toplama tekeli bu yasayla güçlendirilecektir. Muhalif, halktan yana sosyal yardım kuruluşları terörize edilecektir. Bu yasa tasarısıyla, tümüyle yasal kurumlar arasında cereyan etse dahi her türlü para ilişkisi “teröre destek” kapsamına sokulabilecektir. BAKAN DEĞİŞTİ TARTIŞMALAR BAŞLADI Ayasofya’da ibadet yeniden MAHMUT LICALI ekonomik olarak kıskaca alınmasına olanak sağlandığı ifade edilerek “Cumhuriyetin ilk dönemlerinde gayrimüslim yurttaşlarımıza uygulanan mal varlığına el koyma politikaları, bu tasarıyla birlikte özellikle Kürt yurttaşlarımıza ve demokrasi mücadelesinde yer alanlara karşı uygulanacaktır. BDP’yi ‘terörist’ olarak gören ve damgalayan, BDP’li belediyelere sürekli baskın yapan zihniyet, eline bu yasa geçtiğinde belediyelerle iş yapan herkesi ‘teröre destek vermekle’ itham edecektir. Bu anlamıyla yasa ‘ekonomik soykırım yasası’ olarak işlevlendirilecektir” denildi. gündemde ANKARA TBMM Dilekçe Komisyonu, eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın karşı çıktığı “Ayasofya’nın ibadete açılması” istemiyle yapılan başvuruları kabine değişikliğinin ardından işleme koydu. TBMM Dilekçe Komisyonu, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması istemiyle gerçekleştirilen kampanya kapsamında toplanan imzalarla yapılan başvuru ile bir yurttaşın kişisel başvurusunu değerlendirerek işleme koydu. Konuyla ilgili olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na görüş sorulması amacıyla yazı gönderildiği ve Ayasofya’ya müze statüsü kazandıran Bakanlar Kurulu kararının incelemeye alındığı belirtildi. Ayasofya’nın tekrar ibadethane statüsü kazanarak ibadete açılması için Bakanlar Kurulu’nun 1935 tarihli söz konusu kararının iptal edilmesi gerekiyor. Bu kapsamda yeni bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılması ya da TBMM Genel Kurulu’nda salt çoğunlukla kararın iptal edilmesi formüllerinin gündeme gelebileceği dile getiriliyor. Eski Bakan Günay, Ayasofya’nın ibadete açılmasına sıcak bakmıyordu. En son Haziran 2012’de bu konu hakkında görüşlerini şöyle dile getirmişti: “Ayasofya 1500 yıl kadar önce yapılmış ve dünyanın en eski mabetlerinden biri. Bin yıl kendisini yapanların inancına hizmet etmiş, 500 yıl da İslam dünyasında bir cami olarak kullanılmış. Ancak kurulduğundan bu yana da ‘Yaradan’a hizmet etmiş bir mekân. Bugün de insanlığa hizmet ediyor. ...İstanbul’da bizim dünya güzeli, bütün İslam dünyasında en güzel, en başarılı mimari ve mistik açıdan en görkemli yapıya sahip camilerimiz var. İbadetlerimizi burada yapabiliyoruz.” Adatepe’nin çocuklarından KRİZİN AŞIL ACAĞI ALGISI ZAYIFL ADI miras ihtarnamesi İstanbul Haber Servisi Trafik kazasında hayatını kaybeden Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin çocukları, annelerinin vasiyetnameden payına düşen mirası almadığını iddia ederek CHP ve İş Bankası’na 1 milyar dolarlık alacağın ödenmesi talebiyle ihtarname çekti. 1 Ağustos 2012’de yaşamını yitiren Ülkü Adatepe’nin çocukları Ahmet Kemal Doğançay ile Ali Kemal Doğançay yaptıkları açıklamada, annelerinin Atatürk’ün vasiyetindeki son mirasçısı olduğunu anımsattı. Annelerinin vasiyette belirtilen miras payını alamadığını öne süren Doğançay kardeşler dün İş Bankası ve KCK’de Kürtçe savunma eskisi gibi MAHMUT ORAL CHP’ye ihtarname gönderdi. Doğançay kardeşlerin avukatları, CHP ve İş Bankası’na konuya ilişkin dava açmaya da hazırlanıyor. Çekilen ihtarname ve açılacak olan davayla ilgili Adatepe’nin oğlu Ahmet Kemal Doğançay’ın 30 Ocak günü basın açıklaması yapacağı da duyuruldu. DİYARBAKIR Kürtçe savunmanın önünü açan yasal düzenlemenin TBMM’de kabul edilmesinin ardından, KCK davalarında Kürtçe savunma krizinin aşılacağı algısının gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden 175 sanıklı KCK ana davasında yine Kürtçe savunma krizi yaşandı. Dünkü oturuma tutuklu BDP’li milletvekilleri Kemal Aktaş ve Selma Irmak’ın da aralarında olduğu 50 sanık ve avukatları katıldı. Oturumda Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin hakkındaki deliller okunduktan sonra sanığı söz ve rildi. Karatekin, Kürtçenin Zazaca lehçesinde açıklamalar yaparken mikrofonu kapatılınca Avukat Sabahattin Korkmaz tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Bekir Soytürk, “Elimize herhangi bir metin ulaşmadı. Mevcut kanun hâlâ yürürlükte ve ona göre devam ediyoruz” dedi. Mikrofonlar kapalı olmasına karşın açıklamalarına Kürtçe devam eden ve sorulara Kürtçe cevap veren Karatekin, katıldığı eylemlerin BDP’nin merkezi düzeyde aldığı kararlar sonucu organize edilen legal faaliyetler olduğunu belirtti. Avukatlardan Mehmet Emin Aktar ise “Yasa yürürlüğe girdiğinde savunmaların alınmasını talep ediyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle